GEÇMİŞTEN GELECEĞE - ORHAN ERİNÇ
AKP Elini Çabuk Tutmalı...
Evet, AKP elini çabuk tutmalı. Çünkü eline geçirdiği fırsatlardan ilkini kaybetmesine yaklaşık 3 ay kaldı. İkincisi için epey zaman var ama...
***
AKP’nin Türkiye’yi hızla 1921 Anayasası’na doğru götürme girişimleri hız kesmiyor.
Kurtuluş Savaşı yıllarında yürürlükte olan 1921 Anayasası’nı kısaca anımsayalım.
1. Türkiye Büyük Millet Meclisi var ama devletin başında padişah ve halife hazretleri bulunuyor.
2. Kuvvetler ayrılığı yok, kuvvetler birliği (tevhid-i kuvva) ilkesi geçerli. Yani yasama erki, yürütme ve yargı erkini de kullanabiliyor.
3. Devlet dininin İslam dini olduğu anayasada açıkça yer alıyor. Görüntüye, girişimlere, geleceğe yönelik beklentilere bakarsanız sanırım bana hak verirsiniz.
***
AKP, ilk döneminde kullanmama sözü verdiği sandalye çoğunluğunu önce yasama ile yürütme erklerini tek çatı altında toplama yönünde kullandı.
İstediği yönde kararlar almayan yüksek yargıyı da yönetme arzusunu, önce Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nu kendi istediği yönde oluşturarak gerçekleştirmeye başladı.
Ardından sıra Anayasa Mahkemesi’ne geldi. Onun altyapısını da anayasa değişikliği ile oluşturdu.
Meclis’e gönderdiği tasarı ile de yetkileri arasına Yargıtay’ı ve Danıştay’ı denetleme görevini de ekledi.
Bununla yetineceği sanılırken, Yargıtay ile Danıştay’ı yeniden yapılandırma tasarısı gündeme getirildi.
Yeni daireler kurulmasının kabul edilmesi halinde yeni yüksek yargıçlarla da Cumhuriyet Başsavcısı ile Yargıtay ve Danıştay birinci başkanlarını da yeniden seçmeyi hedefledi.
Unutmadan ekleyeyim. Anayasa Mahkemesi, insan haklarına yönelik yargı kararları için son karar kurumu haline getirilmek isteniliyor. Böylece Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurunun önüne bir engel daha ekleneceği sanılıyor.
***
Anayasada 2004 yılında yapılan değişiklikle, hem insan haklarına ilişkin uluslararası sözleşmeler en yüksek ve geçerli hukuk kuralları haline getirildi, hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararlarının bağlayıcılığı kabul edildi.
Ancak AİHM Türkiye için üzücü ve utandırıcı olan bir yaklaşımla Türkiye’de yargı sürecinin tamamlanmış olması kuralını bir yana bırakarak, başvuruları sonuçlandırmayı ilke olarak benimsedi.
Önümüzde yüzlerce örnek var. Milyonlarca Avro ihlal tazminatı ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı bulunup iptal edilen yargı kararları ve idare işlemleri de cabası...
Diyeceğim o ki, Anayasa Mahkemesi’nin en yüksek yargı katı yapılması pek de işe yaramayacak.
***
Geriye tek çözüm kalıyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin oluşumunu ve yetkilerini değiştirmek.
“Başarılabilir mi?” sorusuna Türkiye’yi örnek alırsak “Neden olmasın” demek olası.
Bana sorarsanız fırsat bu fırsat deyip harekete geçilmeli.
Bilindiği gibi AİHM Avrupa Konseyi’nin yargı organı.
Avrupa Konseyi’nin dönem başkanı hangi ülke?
Mayıs ayına kadar Türkiye.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin dönem başkanı kim?
AKP’li Türk milletvekili...
AKP’nin başkanlığını ele geçirdiği her kurumu, kendine göre dönüştürme başarısına bakarak, Avrupa’yı da dikensiz gül bahçesine çevirme olasılığının varlığını yadsımak bana biraz ayıp olur gibi geliyor.
“Arkadaş, Avrupa’da gerçek yargı bağımsızlığı ve demokrasi var. Sen de amma atıyorsun” diyenlere yanıtım kısa.
“O da Avrupa’nın ayıbı ve sorunu...”
--
-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~
Si vis pacem para bellum
* * *
Eğer barış istiyorsan savaşa hazırlan.
Latin Atasözü
oO-------------------------------------------------------------------Oo
http://orajpoyraz.blogspot.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder