15 Şubat 2011 Salı

PINAR DOĞAN: "BU DAVA HUKUK DEĞİL, KAN DAVASI"

PINAR DOĞAN: "BU DAVA HUKUK DEĞİL, KAN DAVASI"
Balyoz davasının bir numaralı sanığı emekli orgeneral Çetin Doğan’ın kızı Pınar Doğan, babasının da aralarında bulunduğu 163 balyoz sanığı hakkında verilen tutuklama kararının hukuk dışı bir karar olduğunu belirterek, "Sahte belge üretenler dışarıdayken, ürettikleri belgeleri üzerinden 163 kişinin hapiste olmasını kabul edebilir misiniz? Eğer ediyorsanız, hiç değilse bunun hukuk ile ilgili olmadığını, bir kan davası olduğunu kabul ediniz" dedi. 
-148 SANIK DİGİTAL BELGELERDE ADI GEÇTİĞİ İÇİN YARGILANIYOR- 
Balyoz davasında alınan şok tutuklama ile ilgili ANKA’ya açıklama yapan Doğan, "10. Ağır Ceza Mahkemesi 163 Balyoz sanığı hakkında tutuklama kararını, Gölcük belgelerini gerekçe göstererek verdi. Balyoz sanıklarından 148 tanesi, sırf dijital belgelerde adları geçtiği için yargılanıyor. Hiçbir hukuk devletinde sahteliği bu kadar bariz belgeler delil kabul edilmezdi. Türkiye’de ise bu belgeler üzerinden insanlar yargılanmayı, üstelik hapiste bekleyecek" dedi. 
-GÖLCÜK’TEN ISLAK İMZALI BELGE ÇIKMADI- 
Doğan, Gölcük'ten çıkan belgelere de değinerek şöyle konuştu: 
"Nedir Gölcük’ten çıkan belgeler? Gölcük’ten 10 çuval belge çıkmadı. Torbaların çoğu kitap dergi dolu. Gölcük’ten 43 klasör Balyoz belgesi çıkmadı. Bu 43 klasörün çok büyük bölümü Emniyet’in tespit raporlarından oluşuyor. Gölcük’ten Balyoz belgelerinin ıslak imzalı orijinalleri de çıkmadı, bunu teyid etmek isteyen eden herkes, arama ve el koyma tutanağından neler çıktığına bakabilir. Gölcük’ten Balyoz ile ilgili 2 CD, ve kullanımdan çıkmış bir hard disk içine kayıtlı dijital belgeleri çıktı. CD’lerden biri, Baransu’nun bavulundan tanıdığımız 11 no.lu CD ile hemen hemen aynı; farklı olarak içinde fazladan bir Word belgesi daha var. 11 no.lu CD’nin 2003’de hazırlanmadığını nasıl biliyorsak, aynı belgeleri ihtiva eden 1 no.lu CD’nin de 2003’de hazırlanmadığını biliyoruz." 
-DONAMADA O TARİHTE TCG ALANYA GEMİSİ YOKTU- 
Doğan, son ele geçirilen hard diskin içinden çıkan yeni belgelerin de, eski Balyoz belgeleri gibi sahte olduğunu öne sürerek şöyle konuştu: 
"2003’de hazırlanmış Suga belgesinde bir personel TCG Alanya gemisinde çalışıyor olarak listelenmiş. O tarihte donanmada böyle bir gemi yok. Geminin inşası Almanya’da tamamlanıp Türkiye’ye nakledilmesi ve bayrak çekilmesi Temmuz 2005. Belgelerin altında belgeyi hazırlayan olarak adı imza hanesinde beliren, ama kendi rütbesini hatta bazen kendi adını yanlış yazan subaylar var. Belgelerde Suga toplantısına katılmış gibi görünen subayların bir kısmı sözde toplantının tarihinde İsrail’de tatbikatta, Roma’da görevde. Kimi belgeleri kaydetmiş gibi görünenler o tarihlerde ya Amerika’da, ya açık denizde tatbikatta. Daha henüz kurulmamış bir askeri birimde görev yapan subay var. Bu ve benzeri örnekler bloğumuzdan (http://cdoğangerçekler.wordpress.com) bulunabilir." 
-"HARD DİSKLERE EKLEME YAPILMIŞ"- 
Doğan, Donanma Komutanlığı’nın bilirkişi raporuna göre, sahtecilik bulguları taşıyan bu dijital dosyaların 5 no.lu hard diskin içersine, bu hard diskin normalde kullanıldığı bilgisayardan sökülüp kullanımdan çıkarıldığı tarih olan 27 Temmuz 2009’dan sonraki bir tarihte ve kimliği saptanamayan değişik bir kullanıcı tarafından yüklendiğini savundu. Doğğan şunları kaydetti: 
"Anlaşılan, bu tarihten sonra sözkonusu hard diske eklemeler yapılıyor ve diğer suç unsuru içeren CD’ler ile birlikte torbaların içine yerleştiriliyor. Elbette ki, bunu yapan şahıs veya şahıslar istihbarat dairesine erişimi olan kişi veya kişiler. Burada hemen önemli bir noktanın altını çizelim. Askerin içinde gizli belgelere erişimi olan 'köstebek'lerin varlığı yeni bir bilgi değil. Zira, Baransu’ya verilen bavulda 1'nci Ordu’nun kozmik odasından çıkarılmış ses kasetleri ve 80 darbesi ile ilgili belgeler vardı. Bu belgeler dışarı çıkarılıp sahte Balyoz CD’leri ile birlikte paketlenmişti. Bu sefer, sahte CD’ler ve ekleme yapılmış hard disk de Gölcük’teki 'zula'ya, yüzlerce kitap, dergi ve kaset arasına aynı şekilde yerleştirilmiş. Dolayısıyla Baransu’nun bavulunda kozmik odadan çıkmış belgelerin bulunması ne kadar şaşırtıcı ise, Gölcük’ten sahte belgelerin çıkabilmesi aynı derecede şaşırtıcı. Ne daha az, ne de daha çok." 
-"SANIKLAR APAR TOPAR HAPSE YOLLANDI"- 
Doğan, Mahkemenin Gölcük’teki belgelerin sahte olduğubu ortaya koyabiliecek sanıklara savunma hakkı bile vermeden, apar topar hapise yolladığını iddia etti. Doğan, "Cuma günkü tutuklama kararı, Çetin Doğan ve onlarca kişi için bu süreç içinde verilen dördüncü tutuklama veya yakalama kararı. Daha önceki üç tutuklama kararı da, Baransu’nun bavulundan çıkan CD’lerdeki belgeler kanıt kabul edilerek verilmişti. Savcılar, Balyoz belgelerini barındıran CD’lerin 2003’de Çetin Doğan için hazırlandığı iddiasıyla tutuklama talebinde bulunmuşlar, şüpheliler haklarında verilen iki tahliye kararının hemen akabinde tahliyelere itiraz ederek şüphelilerin tekrar tutuklanmasını talep etmişlerdi. Mahkeme, kararları hep savcıların talepleri doğrultusunda almış, ve gerekçe olarak aynı nakarat tekrarlamıştı; 'kuvvetli suç şüphesini gösteren olgular' var. Bugün herkes biliyor ki, bütün Balyoz belgelerini barındıran ve tek oturumda kaydedildiği tespit edilen ve içine sonradan ekleme, çıkarma yapılmamış 11 no.lu CD, iddianamede yazılanın aksine 2003’de oluşturulmadı" dedi. 
-SAVCILAR, CD’LERİN 2003 YILINDA OLUŞTURULMADIĞINI BİLMELERİ GEREKİRDİ- 
Doğan bu davada herkesi dehşete düşürmesi gereken konu tutuklamaların gerçekleştiği sırada savcıların, Balyoz CD’sinin 2003’de oluşturulmadığını bilmeleri gerektiğini vurguladı. Doğan şöyle devam etti: 
"Zira savcılar, soruşturma sırasında Balyoz CD’sinden çıkan listeleri ilgili kurumlara göndermişler ve aldıkları yanıtlardan CD’nin çok daha ileriki tarihlere ait bilgiler içerdiğini görmüş olmalılardı. Listelerde belli kurumlarda 2003’de çalışıyor olarak fişlenen kişilerin bahsi geçen kurumlarda çalışmaya çok daha ileriki senelerde 2006, 2007 başladıkları, 2003’de kapatılması öngörülen çeşitli kurs ve dersanelerin çok daha ileriki senelerde 2004, 2005 açıldığı, hatta 2003’de Balyozcuların el koyacağı aracın listedeki şehire naklinin ve listede belirtilen plaka numarasını almasının çok daha sonra 2006 yılında gerçekleştiği savcılar yazışmalarla bildirilmiş, ancak savcılar bu yazışmaları adli emanate kaldırmışlardı. Savcılar, iddianamede bu CD’nin 2003’de Çetin Doğan için özel olarak oluşturduğunu iddia etmekle kalmadılar, kurumlarla yaptıkları yazışmaların, CD’den çıkan listelerin tutarlı olduğunu ortaya koyduğunu da yazdılar." 
-SAVCILAR BALYOZ CD’SİNİN SAHTE OLDUĞUNU KANITLAYAN BELGELERİ DOSYAYA KOYMADI- 
Doğan, 10. Ağır Ceza mahkemesi bu iddianameyi kabul etmekle kalmayıp, sanıklar hakkında yakalama kararı çıkardığını belirterek, "Aynı mahkeme emanate kaldırılan bu yazışmaları sanık avukatlarına vermeyi reddetti. Avukatların ısrarlı talepleri sonunda nihayet elimize geçen bu yazışmalardan, Balyoz soruşturmasını yürüten savcıların Balyoz CD’sinin sahte olduğuna dair kanıtları iddianamenin dosyasına koymadıklarını görüyoruz. Bütün bu süreçte eğer tutuklama kararlarına yapılan itirazlar, başka mahkemelerce kabul edilmeseydi, onlarca insan kesintisiz olarak bir senedir hapiste olacaktı zaten. Sanıkları sevin, sevmeyin, takdir edin, etmeyin, bu 'hukuki süreci' içinize sindirebilir misiniz? Sahte belge üretenler dışarıdayken, ürettikleri belgeleri üzerinden 163 kişinin hapiste olmasını kabul edebilir misiniz? Eğer ediyorsanız, hiç değilse bunun hukuk ile ilgili olmadığını, bir kan davası olduğunu kabul ediniz" dedi.

 

UYARMIŞTIK... YENİDEN UYARIYORUZ…!

Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezi

İstanbul 10. Ceza Mahkemesinin, ülkemizin eski kuvvet ve ordu komutanlarının da aralarında yer aldığı çok sayıda asker ve sivil yurttaşımızla ilgili olarak verdiği tutuklama kararı bizi şaşırtmadı.

Kimseyi de şaşırtmamalıdır.

Çünkü, uzun zamandır, özellikle de “Anayasa Referandumu” sırasında, tüm olanaklarımızı kullanarak yaptığımız etkinlikler ve uyarılarla kamuoyunun dikkatini çekmeye çalışmıştık.

12 Eylül darbesinden bu yana süren ve sonrasında gelen iktidarlarca da artırılarak ve ağırlaştırılarak sürdürülen sözde “reform”lar; aslında, ülkemizi ABD-AB emperyalizminin tam denetimine alma, serbest piyasacı özelleştirmelerle sömürgeleştirme, yasal, anayasal ve yönetsel düzenlemelerle de “ılımlı İslam” adı altında işbirlikçi-dinci faşizme dönüştürme girişimleridir.

Ergenekon” denilen siyasal tutsaklaştırmayla başlatılıp son tutuklama kararıyla da hızlanarak süren uygulamalar göstermektedir ki, “Anayasa Referandumu” ile doruğa ulaşan yargıyı siyasallaştırma süreci, son yargı düzenlemeleriyle tamamlanmıştır.

Gözlemliyoruz ki, “Balyoz Davası” denilen süreç başlayalı aylar geçmesine, tüm delillerinin toplanmış olmasına, sanıklarının bunca zamandır savcılık ya da mahkemenin her çağrısına uyarak yargılanma sürecine katılmalarına karşın, birden bire hiç inandırıcı gelmeyen yeni delillerin bulunduğundan söz ederek ve “mevcut delil durumu ve delillerin henüz toplanmamış olması” gerekçe gösterilerek tutuklanmaları, artık “siyasal yargı” silahının pervasızca kullanılması aşamasına geçildiğini kanıtlamaktadır.

Bu kararı veren mahkemenin başkanının kısa süre önce bu görevden alınmış olması da dikkat çekicidir.

Şimdi yeniden uyarıyoruz, uyarılarımızı sürdüreceğiz: Bu olup bitenler işbirlikçi faşizmin açık göstergeleridir.

Bugün olanlar, yarın bağımsızlık ve toplumsal eşitlik isteyen, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığını savunan, gerçek demokrasi, insan hak ve özgürlükleri mücadelesi veren her yurttaşın başına gelebilecek uygulamaların başlangıç adımlarıdır.

Varlığını, canlılığını ve etkinliğini Türkiye Cumhuriyeti’nin sunduğu engin olanaklar ve ortama borçlu olan her kişi, kurum ve kuruluş artık başını önüne eğip yaşananları yurtseverce değerlendirmeli, hızlanan işbirlikçi faşizm sürecini bir an önce durdurmanın her türlü demokratik birlik, dayanışma ve direnme olanaklarını yaratmalıdır.

Atatürkçü Düşünce Derneği, bu doğrultuda her katkıyı yapmaya, gerektiğinde de tek başına mücadelesini sürdürmeye kararlıdır.

Ulusumuzun ve kamuoyunun bilgisine sunarız.

 

ODA TV'YE BASKININ NEDENİ

İşte o haber

Türkiye'nin gündemine ilişkin verdiği haberleriyle tanınan ve iktidar çevrelerinin tepkisini üzerine çeken Oda tv internet sitesinin yöneticilerinin evlerinde arama yapıldığı gün, Zir vadisi buluntularının sahte olabileceğine ilişkin görüntüleri yayınladı.

Oda.tv internet sitesinde -yöneticilerin evleri basılmadan önce- günün flaş haberi, "Bu görüntüler Ergenekon Davası'nın kaderini değiştirecek. İşte Amerikalılar'ın Ergenekon Polislerine Verdiği Eğitimin Belgesi" başlığıyla sunulan ve üç video görüntüsü içeren haberdi.

Yarbay Mustafa Dönmez'in, Zir Vadisi'nde bulunan askeri mühimmatın sorumlusu olarak 2 yıldan beri tutuklu olduğu, Dönmez'in Ergenekon üyesi olmakla suçlandığı, kendisinin bugün savunma yapmaya başlayacağı belirtilen haberde Dönmez'in yargılandığı davayla ilgili olarak "şok edici üç video" ele geçirildiği bildirildi. Haberde video linklerinden önce, bugün davada savunmaya başlayacak yarbayla ilgili şu bilgiler yer aldı.
"Sakıncalı Piyade"
Yarbay Mustafa Dönmez, TSK'nın içindeki 'sakıncalı piyade'lerden. 68 kuşağından gelen bir babanın çocuğu olan Dönmez, 1980'de ODTÜ'de öğrenciydi. Üniversitede sol görüşe yakın olan Dönmez, bir eylemde yaralandı. Bundan sonra okulu bıraktı. Ailesinin desteği ile Kara Harp Okulu sınavlarına girdi. Sınavda 6. oldu. Harp Okulu'na girdi ve 1985 yılında mezun oldu.

Mustafa Dönmez, muharip değildi. Karargahta görev yapıyordu. Tutuklandığında 'ikmal subayı' olan Dönmez, bugüne kadar milyonlarca liralık satın alma gerçekleştirdi ve bilinen usulsüzlüğü olmadı. Aziz Nesin'den Attila İlhan'a kadar pek çok isimle tanışıklığı olan Dönmez'in kendisinin de pek çok dergi de yazısı çıktı. Dönmez'in son yazısının başlığı 'Mustafa Kemal ve Tam Bağımsız Türkiye'. Dönmez'in yazdığı dergi, tutuklanmasının ardından kapatıldı.

Peki Dönmez'in başına bunların gelmesini sağlayan başka bir özelliği var mı?

"TSK'deki cemaate karşı"
Mustafa Dönmez, orduda cemaate karşı kişiliği ile biliniyor. Cemaate mensup pek çok subayı deşifre eden Dönmez, TSK içinde mevcut yapılanmanın ev toplantıları ile örgütlendiğini ortaya çıkardı. Cemaate alternatif olarak TSK'da kültür çalışmaları yapan Dönmez'in hayatı 2009 yılının Ocak ayında önce Sapanca'daki yazlık evinde, ardından da orada bulunan bir kroki aracılığıyla Zir Vadisi'nde askeri mühimmat bulunduğu iddiasıyla değişti. Dönmez bu nedenle tutuklandı.

Şimdi size Dönmez'in adının gündeme gelmesine neden olan Zir Vadisi kazılarıyla ilgili üç görüntü izletelim.
"Amerikalılar kurs verdi"
İlki Zir Vadisi'nde bulunan bir mühimmat ile ilgili. Bombanın adı 'datasheet' okunuşu 'detaşit'. Zir Vadisi'nde bulunan malzemenin içinde çıkan bu bomba türünü Türk polisi tanımaz diyebilirsiniz. Gerçekten de polisin bu bombayı aldığı eğitimle tanıması mümkün değil. Ancak aşağıda izleyeceğiniz görüntülerde bu bombayı tanıma konusunda polisin Zir Vadisi kazısından sadece 2 gün önce Amerikalı uzmanlardan eğitim aldığını bizzat polislerin ifadesi ile izleyeceksiniz."
"Youtube'a bizden önce koyma"
Oda tv'deki haberde bu bilgilerle ilgili "İnsan sormadan edemiyor. Polis iki gün önce ABD'lilerin aldığı eğitim sayesinde tanıdığı bombayı iki gün sonraki kazıda nasıl buluyor? Bu ne tesadüf. Mustafa Dönmez de kazının olduğu gün Zir Vadisi yakınlarındaki 5 ABD'li istihbaratçının ne işi olduğunu soruyor haklı olarak" yorumu yapıldı.

Zir vadisi buluntularının sahte olduğu iddiasını ortaya koyan görüntülerle ilgili yorum, "Bu kadar da değil" denildikten sonra şöyle devam etti:
"Aşağıda izleyeceğiniz görüntülerde ise polis, Amerikalı eğitmenlerine 'Abi' diye hitap ediyor. Ve içlerinden biri cep telefonuyla mühimmatın görüntülerini çekiyor. Bir diğer polis çeken polisi uyarıyor: 'Youtube'a bizden önce atmayın!"

"Bir sehven de Mustafa Dönmez'e"
Zir Vadisi'nde bulunan mühimmatla ilgili, "Teğmen Mehmet Ali Çelebi'nin başına gelenlerin bir benzeri Yarbay Mustafa Dönmez'in de başına geliyor. Polisin gönderdiği belgelerde Dönmez'de bulunduğu hakkında rapor verilen 472 adet merminin, gerçekte Dönmez'de bulunmadığını Emniyet mahkemeye yazdığı yazıyla kabul ediyor.

Kısacası 473 mermi 'sehven' Mustafa Dönmez'de bulunuyor" yorumu yapılırken, Zir Vadisi'nde bulunan malzemelerin "sıfır" çıkması konusunda şöyle denildi:
Malzeme 'sıfır'
"Son görüntülerimiz ise Zir Vadisi'nde bizzat kazıların yapıldığı noktadan. Kazıya tanık olan bir binbaşı ile bir başçavuşun konuşması. İkili arasında geçen konuşmadan hem bulunan malzemenin hem de kutularının 'sıfır' olduğu anlaşılıyor. 7 Ocak 2009 günü yapılan konuşmada yapılan tespit, bulunan mühimmatın henüz kar görmediği hatta hiç ıslanmadığı. Sadece bir hafta önce Ankara'da okulların kar nedeniyle tatil edildiği hatırlanırsa bu biraz garip bir durum. Buradan hareketle iki asker malzemelerin 'en fazla iki günlük' olduğu sonucuna varıyor. Malzemenin üzerindeki gazetelere bakıldığında ise gazetelerin de yeni olduğu görülüyor. Binbaşı kazıyı inandırıcı bulmadığını 'eski kitaplar bunlar' sözleriyle gösteriyor."
"Savcılara soru: Kazılar neden gece yapılıyor?"
Oda tv, CMK'nın kapalı yerlerde gece aramalarının yapılamayacağını ancak, CMK 118/2 uyarınca suçüstü veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerle yakalanmış veya gözaltına alınmış olup firar eden kişi veya tutuklu ve hükümlünün tekrar yakalanması amacıyla yapılan aramalarda bu hükme uyulmayabileceğini hatırlatırken şu değerlendirmeyi yaptı:

"Bu kazılarda 2. Fıkraya dair hallerin olmadığı açıkça ortada olmasına rağmen, polis bu aramaların tamamını gece yapmayı tercih ediyor. Aramaların gündüz gözüyle yapılmasını nedense uygun bulmuyor.
Bugün savunmasını yapmaya başlayacak 'sakıncalı piyade' Mustafa Dönmez, ne zaman ağzını açsa kendisine bir 'polis komplosu' yapıldığını anlatıyor, TSK ve emniyette cemaat örgütlenmesine vurgu yapıyor.
Görüntülere bakınca Mustafa Dönmez'e 'haksızsın' demek mümkün mü?"
--  -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ Doğru her zaman yüce, yalancı her zaman aşağı ve cücedir.   Hz.Ali  oO-------------------------------------------------------------------Oo  http://orajpoyraz.blogspot.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder