18 Şubat 2011 Cuma

Tanrı fasa fisodur.

DURUN, hemen infiale kapılmayın.
IKRA, okuyun, sonra da tefekkür yapın.
Bakalım ne olacak?
Neticede ucunda ölüm yok ya...

On 18.02.2011 00:32, ender ozgen wrote:
 

  1. Nefesinizi Tutun ,Bir solukta Okuyun !!ISTE GERCEKLER !!!

    Islam disi kesimler tarafindan, Allah kelimesinin kökenine dair, "El-Ilah" ve "Al-Ilah" adli Ay tanrisi adlari ortaya atilmis ve Allah kelimesinin kökeninin bu oldugu söylenmistir. Bunu ilk olarak kimin ortaya attigini bilmiyorum fakat bu yanlistir. Tarihte hiç bir zaman "El-Ilah" veya "Al-Ilah" adinda bir tanri olusmamis ve böyle bir ad ile herhangi bir tanriya tapilmamistir.
    Bu iddiaya bir zamanlar ben de inanmistim fakat iyice arastirdiktan sonra gördüm ki, bu içi bos bir idddiadir. Isin garip tarafi ise, bazi Islamci yazarlar, bu iddiayi yutmus ve buna karsi savunmaya geçmislerdir. Ve "Al" ve "El" kelimelerinin Arapça'da, Ingilizce'deki "the" artikelinin karsiligi oldugunu, Ilah kelimesinin ise, Arapça'da tanri manasina geldigini ve dolayisiyla Allah kelimesinin kökeninin bu olmasinin normal oldugunu" söyleyerek yanlisin üstüne yalan katmislardir. Bu da bize gösteriyor ki, bütün din alimleri, yanlis veya dogru bütün elestirileri, uydurma ve yalan savunmalarla cevaplamaktadirlar. Zaten dinleri bu günlere kadar tasiyan ve ayakta durmasini saglayanlar, simdiye kadar sayilari milyonlari bulan bu din tüccarlari degil midir? Elbette malinin kötülenmesine karsi çikacak ki, müsterisi azalmasin.

    Herseyden evvel, Arapça'daki "El" ve "Al" ekleri Ingilizcedeki "the" sözcügünün karsiligi filan degildir. Eger böyle olsaydi, Kuran denmez, "El Kuran" veya "Al Kuran" denirdi; tipki Ingilizcede "the Quran" dendigi gibi.
    Ingilizcedeki "the" artikeli manasiz bir sözcük degildir. Onun manasi sunlardir: "su bildigimiz" , "hani su malum" , "hani su herkesin bildigi" .
    Örnek olarak "on the table" dediginiz zaman bunun manasi "hani o masa var ya! Iste onun üstünde" cümlesidir. "On a table" derseniz, "bir masanin üstünde" anlamina gelir ve bu durumda o kisi o masanin hangi masa oldugunu bilmiyordur. Basina "the" koydugunuz zaman, "su bildigimiz masa" , "hani su malum masa" , "hani su herkesin bildigi masa" olur. Baska bir örnekle, Hitap edilen kisi, bahsedilen kisiyi mutlaka taniyorsa veya bahsedilen kisi insanlarin çogunlugu tarafindan taniniyorsa, isminin basinda the the kullanilir ki o isim bir baskasi ile karistirilmasin. Eger "Al" ve "El" ekleri, the ile ayni anlamda artikeller olsalardi, Muhammed için de "El-Muhammed" veya "Al-Muhammed" denmesi gerekirdi.

    Al ve El sözcükleri Arapça filan degildir. Bunlar Ibranice de vardir ve Ibranice de degildir. Bu sözcükler Sümer ve Babil dillerinden Ibranice ve Arapçaya girmistir ve artikel filan da degillerdir. Onlarin manasi sudur: Tanri.

    Evet, "al" ve "el" kelimelerinin manasi tanri'dir. Örnegin Babil dilinde, "Ba-al" adli tanrinin adinin manasi; "Bag tanrisi"dir". Babil'in meshur asma bahçelerini korumakla görevli bag tanrisidir. Asil adi ise "Bag-Al" dir.

    Bu al ve el kelimeleri Yahudilerin Babiller ve Sümerler ile olan yogun tesviki mesaileri sirasinda Ibraniceye girmistir. Ve normal olarak da, aslen Yahudi olan Araplara da, onlarin esas dili olan Ibraniceden geçmistir. Bu kelimeler hangi kelimelerin baslarina eklenmistir? Basta ithal ettikleri tanrilarin adlari olmak üzere, Sümer ve Babilden aldiklari kutsal isimlerin bazilarinin baslarina geçmistir. Bunlarin çogunlugu tanri ve tanriça adlaridir.

    Al ve el kelimeleri sadece tanri manasina gelmez, ayni zamanda da yüce, ulu gibi manalara gelir. Hatta bu kelimeler, insan isimlerinin baslarina da taki olmustur. Çünkü o dönemler, tanrilastirilmis kutsal rahipler ve hükümdarlar çoktu.

    Ara not: Simdi kimileri yine Arapça düsünmekten kopamayarak; "Allah kelimesi Ilah veya Ilou kelimesinden türemistir" diyecekler. Arapça düsünmekten kurtulamazlar çünkü Arapça yüzyillardir millete dünyanin en eski ve en mükemmel dili olarak anlatilmistir. Bu bir yalandir. Arapça tam aksine Dünyanin en yeni ve en ilkel dilidir. Çünkü Ibranice dilinin dejenere olmus halidir. (Bunu tartismayalim çünkü tartistik ve baslik konusu bu degil)
    Biz burada Arapça'sindan degil, Sümer, Babil, Akad gibi, Araplardan ve Arapça'dan binlerce yil önceki dillerden bahsediyoruz.

    Asagida, Sümer ve Babil'den ithal bazi tanrilarin adlarini görüyorsunuz:

    Al-Lat
    Al-Uzza
    Al-Menat
    Al-Mah
    Al-Qaum
    Kib-el-La
    She-el-la(Sila veya Si-el-la veya She-Al-lah olarak da okuyabilirsiniz)
    Hub-al
    Ba-al

    Bu örnekler daha da çogaltilabilir.

    El ve Al kelimeleri, bu gün halen Ibranice'de "tanri" manasinda kullanilmaktadir. http://en.wikipedia..../El_%28deity%29
    Hatta El veya Al kelimesinin yanina hiç bir sey ilave edilmediginde, "tanrilarin babasi" yani "baba tanri" manasina gelmektedir. Zaten ki sadece Ibranice'de degil, Sümerce, Akada'ca, Babil dilince ve eski misir dillerinin bazilarinda, al ve el kelimeleri tanri manasindadir, hatta bas tanri manasindadir. Francois Lenormant, "Chaldean magic and its origin and development" adli kitabinda, Al kelimesinin tanri manasinda oldugunu, hiç bir tartismaya yer birakmayacak sekilde detaylariyla anlatiyor.

    Allah kelimesindeki "Al" hecesini açikladik. Simdi geçelim "lah" hecesine. O hece aslinda "lah" degil, "la" hecesidir. Ibranice ve Arapçaya "lah" olarak girmistir. Bazi diller, sonlarinda H olan kelimeleri ithal ederken, onu konusurken yuta yuta bir zaman sonra yok ederler. Arapça ve Ibranice'de ise tam tersine, bazi kelimelerin sonlarina H harfi eklerler. Çünkü bu dillerde H harfi bir ayraç gibi kullanilarak, üstüne vurgu yapilarak kullanilir. Hata bazen agh gibi, girtlaktan çikarilarak iyice vurgulanir. Bu diller için bosuna yallah, fellah, vallah dili dememisler. Çünkü çok sayida H harfi isitilmektedir.
    Allah kelimesinin esasi "AL-La" dir. "EL-La" veya "EL-Le" de diyebilirsiniz. Çünkü sadece lehçe farki yapmis olursunuz.

    La hecesi ise disilik ekidir. Sümer ve Babil kaynakli bazi tanriçalarin ve hatta bayanlarin isimlerin sonlarina eklenir. Örnekler:
    Sinder-el-la
    Mu-Al-la
    Raffe-el-la
    Ley-la
    Sühey-la
    Gabri-el-la
    Annabel-La

    Simdi "Al" ve "La" hecelerini toplayalim. Al+La=Tanriça.

    Üzüldünüz degil mi? Bosa gitti bunca namaz, bunca oruç, bunca Fellah korkusu? Haci misin? Hoca misin? Imam misin? Eyvah, ne olacak simdi? Ya bu yaziyi müsterilerin okursa? Gitti paralar pullar, bagislar, el ayak öpmeler. Haydi bakalim simdiden basla kilif üretmeye. Ayni "El-Ilah" iddiasina uydurdugun yalanlar gibi, buna da yalanlar uydur, nasil olsa meslegin yalancilik. Ama telaslanma, beyinleri daha bebekken yikadigin için, senin cahillestirdigin müsterilerin benim bu yazdigim gerçeklere degil, senin yalanlarina inanmak için programlanmis. Isin o kadar da zor degil yani.

    Devam edelim:
    Nitekim bu "Ella" veya "Alla" sözcügü, pek fazla kullanilmayan bir sözcük olsa bile halen Ibranice'de manasi "tanriça" olarak kalmistir:

    El-La: ???
    Kaynak: http://en.wikipedia....Ella_%28name%29

    "La ilahe il Allah" diyenler aslinda "tanriçadan baska tanriça yoktur" diyorlar. Çünkü Al-Lah zaten üniversal dilde tanriça demektir. "Ilahe" ise Arapça'da tanriça demektir. Kimileri "tanriça" kelimesinin Arapça'da karsiliginin "elahim" oldugu yalanini söylese de, elahim, Ibranice'deki "Elohim" kelimesidir ve her iki dilde de "tanrilar" manasina gelmektedir. Bu cümledeki manasizligin sebebi ise, Al-La kelimesinin Arapça'ya en az 500-600 yil ara ile iki kere girmis olmasidir. Ilk girisinde degisime ugradi ve sonra baska bir kelimeymis gibi gibi tekrar girdi ve o dönemin Arapça'sina uygun olarak tekrar degisime ugradi.

    "La ilahe il Allah". Yani bir degil iki kere tastikli tanriça.


    Yahudiler, tüm orta asya ve Anadolu'nun ana tanriçasi olan Kib-El-Le'yi, Kab-Al-Lah olarak telahfus ederek tanrilari arasina kattilar. Fakat onu fazla önemsemediler. Çünkü Yahudilerde tanri ve tanriçadan bol bir sey yoktu.(*1)
    Arapogullari'nin Kib-El-La'yi önemsemis olmasi gayet dogaldi çünkü yeni kurulan milletler tek bir tanri ile insaa olur. Çünkü simdilerde bile geçerli oldugu gibi, o zamanlar da birlestirici etki, tanri ve din idi. Bu yüzden, dogal olarak çok tanri üzerine bir millet kurmak, zorlu bir yönetim olusturacagindan imkansiza yakindir.


    Al-la veya Al-lah Yahudiler ve simdiki Araplarda farkli manalarda kullanilir. Çünkü aslen eski Yahudilerden bir soy olan Araplar, Sümerlilerin ana tanriçasi Kib-El-La'yi ana tanriça edinmislerdi. Ana tanriça edindikleri için ise, basindaki kib hecesine gerek duymamislardir. Çünkü Al-La veya El-La veya El-Le kelimesi, zaten tanriça demekti. Fakat simdiki Yahudiler olan Israilogullari bunu yapmadilar çünkü onlar Kib-El-La'yi ana tanriça edinmediler. Zira onlarin tanrilari ve tanriçalari çoktu. Diyebilirsiniz ki, "Araplarin da tanri ve tanriçalari çoktu". Evet ama Kib-El-La'yi ana tanriça edindiklerinde, onun es degerinde baska bir tanri veya tanriçalari yoktu. Diger tanri ve tanriçalari daha geç dönemlerde ithal edilerek önem kazanmaya basladi. Kabe'de o dönemlerde bas put'un Allah olmasinin sebebi budur. Çünkü o, Arap milleti ortaya çiktiginda onlarin ilk tanriçalari idi.

    Allah da aslinda Ay kökenli bir tanriçaydi. Çünkü Mezapotamya ve anadolu'nun ay tanriçasi Kibele(Kible)'den devsirmedir. Daha sonralari ataerkil dinlerin etkisiyle melezlestirilerek cinsiyeti yok edildi. Özellikle Islamin gelisiyle tamamen erkek hüviyetine büründürüldü ve cinsiyeti de inkar edilmeye baslandi.

    Allah(Kible,Kibele) neden Ay kökenlidir? Ay'in manasi nedir?

    Bilinç insanoglu'nun ortaya çikisindan çok sonra basladi. Ancak, bilinç baslar baslamaz aniden simdiki seviyesinde ortaya çikmadi. Dolayisi ile, insanoglu yari bilinçli, hatta az bilinçli dönemlerini de yasadi. Yani, seviye bakimindan, simdiki hayvan ve insan arasi birseydi.
    Kendinizi o dönemde dogmus yari bilinçli, zekasi kit bir insan olarak düsünün. Kendinizin hakkinda hiç birsey bilmediginiz bir gezegende buluyorsunuz. Böyle bir ortamda, o kit zekanizla bile olsa, ilk gözlemlemeye çalisacaginiz seyler, yeryüzündeki canlilar ve gökyüzündeki yildizlar, gezegenler olacaktir. Çünkü ilk dikkat çekecek olanlar bunlardir.

    Yildizlar taslar gibi ölü degildi, onlar hereketliydi. Bir görünüp bir kayboluyorlardi. Bunlarin içinde en hareketli olanlari Günes ve Ay idi. Ayni zamanda da onlarin gözünde, gökyüzündekilerin en büyük olanlariydi. Iste bu yüzden, yildizlar canli olmaliydi.
    Hele ki; bazen yarim ay olup, sekilden sekile giren, bazen büyüyüp, bazen küçülen Ay, mutlaka canli olmaliydi, Ayrica Ay, hem isik veriyor, hem de dogarak, batarak çok uzun bir mesafede hareket ediyordu. O mutlaka canli olmaliydi. Pekiyi ya Günes? O en koskoca olani? Ne kadar ilginç bir sey o degil mi? Bazen ormanlar yanarken çikan o sicak ve sari seyden yayiyordu.(Alev)
    Bu çok büyük bir etkinlik; koskoca dünyayi isitiyor, bitkileri yesertiyordu. O da Ay gibi çok fazla hareket ediyordu. Evet evet, o mutlaka canlidir. Cani ne zaman isterse o zaman isitiyor, bitkileri cani istedigi zaman yesertiyor. Kizdigi zaman, ormanlara o sari ve sicak seyden gönderip yok ediyor.
    O, o sari seylerden bizim üzerimize de gönderiyor. Demek ki bizi görüyor ve biliyor. O sari ve sicak seyleriyle bazen bizi bunaltiyor, ceza veriyor, bazen ise soguk kis aylarinda bizi bunaltmadan isitiyor, üsümekten kurtariyor. Evet, evet bütün bunlari yapan, bizi tanimiyor olamaz, hele hele ölü hiç olamaz.

    Ay da geceleri o sari seylerden gönderiyor ama onunkiler sicak degil. Fakat bize yol gösteriyor. O ikisi neden hep buradalar? Neden baska yerlere gitmiyorlar? Gitseler bile geri geliyorlar? Neden bizlerle ve bizim Dünyamiz ile bu kadar ilgileniyorlar? Yoksa burasi onlarin mi? Günesin o sari seylerden gönderdigi bitkiler, onun kendi bitkileri mi? O yüzden mi onlari yesertip yasatiyor? Kendi bitkileri oldugu için mi? Ama bize de o sari seylerden gönderiyor? Bizimle de ilgileniyor. Yoksa biz de mi onunuz?

    Onlar çok güçlü, hiç düsmanlari yok. Simdiye kadar onlardan daha güçlü bir seyin onlari kovaladigini veya avladigini görmedik.

    Pekiyi ya yildizlar? Onlarda da var o sari seylerden. Onlar kim? Olsa olsa o iki tane büyük seyin çocuklari olabilirler. Acaba bu iki seyden hangisi disi? Olsa olsa o geceleri çikan disi olabilir. Çünkü o daha küçük ve daha az güçlü. O büyük olani ise çok büyük ve çok güçlü. O sari seylerden en çok onda var. Demek ki o da erkek olani.

    Ilk bilinç basladiginda, iste buna benzer, ilkel ama çok da mantiksiz olmayan düsünceler ürettiler. Ve bunun neticesinde, Günes ve Ay'i efendileri olarak kabul edip, onlara tapinmaya basladilar. Insanoglunun ilk tapindigi seyler, Günes ve Ay'dir. Bütün diger tanrilar bunlardan türemistir. Çünkü dogaya gözle görülür bir biçimde en çok etki edebilen bu ikisi idi. Dogayi yönetiyorlardi.

    Allah kelimesinin manasinin tanriça oldugunu anlattik. Pekiyi ama onun bir de simgesi olmasi gerekmiyor mu? Evet gerekiyor. Yukarida ne demistik? "Ilk tanrilar Ay ve günes idi" demistik degil mi? Allah bir tanriça olduguna göre, onun simgesi ne olabilirdi? Elbette ki çogu tanriça figürlerinde oldugu gibi, onun da simgesi Ay olacakti. Çünkü ilkel insanlardan baslamak üzere binlerce yil günes ve Ay'i canli sandilar, ve Ay'in disi, Günes'in ise erkek oldugunu, yildizlarin ise onlarin çocuklari oldugunu düsündüler. Iste bu yüzden Allah'in simgesi Ay'dir.

    Iste size Allah'in bir kaç simgesi:















    Neden Allah'in simgesi Ay'dir? Çünkü o bir Ay tanriçasidir da ondan. Tanriçalarin hepsi Ay kökenlidir. Tanrilarin ise hepsi Günes kökenlidir. Inegin boynuzlari da Ay'i simgeler. Çünkü iki boynuzu tek parça olarak düsündügünüzde hilal seklindedir. Bazi dinlerde inegin kutsal olmasinin sebebi de budur. Bazi simgelerde hem boynuz(Hilal olarak) hem de daire seklinde dolunay birlikte verilir. Asagidakiler bazi tanriçalarin simgeleridir:

    Tanriça Hekate: Kib-El-Le'nin bir baska devsirmesi:






    Dolunay'in üzerinde tanriça Victoria:





    Tanriça selena: Boynuz/Hilal simgesi önünde poz veriyor:





    Selena için Luna da deniyor.

    Tanriça Hator: Hilal içinde dolunay ile birlikte:





    Hator tanriçalarin en eskilerindendir. O da Kible gibi ana tanriçadir.

    Tanriça Isis: Hilal içinde dolunay ile birlikte:





    Misir tanriçasi Tehuti, Yunan versiyonundaki adi: Thot. Hilal içinde dolunay ile birlikte:





    Bu örnekler de daha da çogaltilabilir. Yani Ay ile iliskisi olanlar mutlaka tanriçadir.

    Simdi asagidaki iki resimi inceleyip arada bir fark olup olmadigina bakmanizi isterim:





    Yukaridaki iki resimin birbirlerine benzerligini gördünüz degil mi? Neye benziyor onlar?
    Figur 1'deki resim tanriça Sila'nin vajinasi. Figür 2'deki resim ise, Allah'in diger putunu içinde barindiran metal kap.
    Simdi yukaridaki figürlerin orijinallerini gösterelim:





    Üstteki her iki put da dogumu, dogurmayi, hamileligi simgeliyor.
    Fakat Allah putunun bir baska özelligi daha var. Çünkü o ayni zamanda da içinde yuvarlak bir kara tas barindiriyor.
    O kara tas, Allah'i simgeleyen diger putdur. Islam öncesi putperest Araplar, aynen simdiki müslümanlarin yaptiklari gibi, Allah putunun etrafinda dönerek hac vazifelerini yerine getiriyorlardi. Ve aynen simdiki gibi, orada seytan tasliyorlardi.

    Su asagidaki ise yunanlilarin ask tanriçasi Aphrodite'in kara tasi:
    Yollanan resim
    Kaynak: http://imca.repetti....A-Insights4.htm

    Asagidaki ise, Ay tanriçasi Kib-el-le'nin, yani gerçek Kible'nin kara tasi:





    Yukaridaki resimdeki, kible'nin elinde bulunan tas; mermerden yapildigi için kara gözükmüyor fakat Ay tanriçasi Kible'nin gerçekte öyle bir tasi vardi ve tipki Kabe'deki put gibi kara idi. Onun kara tasi kayip yada çalindi. Söylentilere göre, Roma imparatorlugu zamaninda, Roma sehrine götürüldü. Yine bir rivayete göre su anda Vatikan'da saklaniyor. Hatta Kibele'nin kara tasinin çalinarak Kabe'ye götürüldügü ve o kara tasin oradaki tas oldugu dahi söyleniyor. Fakat Kible'nin kara tasi her nerede olursa olsun, onun bir kara tasi vardi.
    http://en.wikipedia.org/wiki/Cybele

    Kibele inanirlari, o kara tasin etrafinda dönerek hac vazifelerini yerine getirirlerdi. O zamanki inanisa göre, Tanriça Kible ve tanri Attis birbirlerine asik oldular fakat kavusamadilar. Bunun üzüntüsünden, tanri Attis kendi cinsel organini keserek erkekligini bitirdi ve bu sirada kan kaybindan öldü. Kibele yüzyillar boyunca üzüntüsünden gözyasi döktü. Bunun üzerine bazi dindar kisiler Kibele ayinleri esnasinda hüzünlenerek kendi cinsel organlarini kesme yoluyla mahtem tuttular. Bunu yapanlar, Kibele rahipleri, yani gallos oldular ve saygi duyuldular. Ve sonunda Kible'nin döktügü göz yaslari tanri Attis'i diriltti ve bu adet kalkti. Iste Islamdaki sunnetin kökeni de buradandir. Maksat Kible'nin yas'ina ortak olmaktir.
    Not: Gerçek Kible, gerçekten de sevilesi bir tanri idi. Ve gelmis geçmis tüm tanrilar arasinda hiç bir tanri onun kadar sevilmemistir. Insanlik ona çok sey borçludur. Çünkü o erkeklestirilmis sahte Kible olan Allah ve benzeri tanrilar gibi savasmayi ve kavgayi degil, sevmeyi asiladi.

    Tanriça Kibele'nin dininde çok fazla tapinak yoktur. Çünkü her nerede olurlarsa olsunlar, Kible'ye yönelerek selama durmak vardir. Matthew Bunson'un "A dictionary of the Roman Empire" kitabinda, bu rituellerin bir kismini bulabilirsiniz.

    Dua ederken elleri avuçlari yukari dogru açmanin kökeni de Ay tanriçalarinin dinlerindendir. Ay'in isigina nur denirdi. Avuçlar açik ve yukariya bakacak sekilde dua edilirdi ki; avuçlarin içi Ay'dan gelen nur ile dolsun. Sonra da avuçlarda toplanan nur, yüze sürülür. Yani nur ile yüz yikayip, günahlardan arinmak.

    Allah kelimesinde al Arapça alfabade Elif harfi ile baslar. Ibranice de ise Alef olarak geçer. Antik yunanca'da Alpha olarak geçer.
    Biraz kökten alacagim ama kusuruma bakma çünkü sana cevap yaziyorum ama sen biliyor olsan bile bilmeyenleri de düsünüp yazmak zorundayim.

    Alhabe kelimesinin kökeni yunanca AlphaBeta kelimesinden gelir. Beta latin alhabesindeki B'dir.
    Alpha ise yine latin alhabemizdeki A'dir. Alpha inek demektir.
    Neden öyle oldugunu anlamak için hiyeroglif alhabe zamanina kadar gitmek gerekir.
    Hiyoroglif alhabe insanlarin kullandigi ilk alhabedir. Hiyeroglif alhabeden çivi yazilari çikti, çivi yazilarindan ise su anda kullandigimiz alhabeler çikti.
    Hiyeroglif alhabede hece yoktur. Harfler ve semboller de yoktur, sadece resimler vardir. Her resimin bir manasi vardir. Resimler yan yana geldiginde yanindaki resim ile birlikte farkli manalar olustururlar. Fakat resim çizmek sembol çizmekten daha zor oldugu için, zamanla o resimler basitlese basitlese en sonunda sembol haline geldirler. Yani harf oldular. Harf olduktan sonra resim olduklari zamandaki manalarini kaybettiler, ama yanayana geldiklerinde heceleri olusturmaya basladilar. Elif; yani Alef, yani Alpha'nin manasinin inek oldugunu söylemistik. Inek su evrimlerle A harfi haline geldi:





    Neden inek meselesine gelince; bunun sebebi tanriça Hator'dur. O; bilinen en eski tanriçadir. Miladdan 4000 yil öncesine kadar gider. Bütün tanriçalar gibi, o'nun da sembolü Ay'dir. Inegin boynuzlari hilal seklindir. Dolayisiyla Ay'i simgeler.

    Asagidaki gördügünüz, Ay tanriçasi Hator'un putudur. Hilal seklindeki boynuzlarin içinde dolunay simgeleniyor:





    Tabii ki bu, Elif harfinin inek manasina gelmesi, Allah'in tanriça oldugunun ayrica bir baska delili daha degil. Çünkü tanri manasina gelen Al kelimesinin de kökü yine, Elif, Alef, Alpha. Fakat alhabelerin en bas kösesine tanrilar yerine tanriçalarin yerlesmesi, o dönemlerde tanriçalarin öneminin ne kadar büyük oldugunu gösteriyor. C harfi de disidir, o da hilaldir.
    R harfi ise Rah'dir, o da günes manasindadir. Misir'in günes tanrisi Rah'dan gelir.


    Saygilar, sevgiler.

    İlginizi Çekebilecek Diğer Konular:

  2. #2
    Kayıt Tarihi
    23-11-2008
    Mesajlar
    5,664
    Rahman ve de rahim olan yüce Shiva'nin adiyla;

    Bu topic aslinda "Allah kelimesinin kökeni" adli açtigim topigin devami niteligindedir fakat bu yazi arada kaynamasin diye ayri açtim.

    Yukaridaki topic'te Allah kelimesinin manasinin tanriça oldugunu ve Ay tanriçasi Kible'nin Allah oldugunu anlattim.


    Simdi ise Kible-Shiva-Allah iliskisini anlatacagim.

    Allah'in orijinali Ay tanriçasidir. Adini bir kenara birakirsak, kendisi tüm Asya'nin ve eski Misir'in bereket, gida, as tanriçasidi. Asya'ya bu ismi veren de odur. (Asya: As diyari. Bereket, bolluk ve gida diyari).

    Pekiyi gerçek adi nedir bu tanriçanin? Gelmis geçmis zaman uzunca bir süre dilimidir. Bu uzun tarih boyunca, çok genis bir cografyada çok çesitli milletler yasamis ve çok çesitli diller kullanmislardir. Bu sebeple, bu tanriçaya tapinan her millet kendi dilinin kendi döneminde kullanilan adiyla ona tapmistir. Millet ayni millet olsa dahi çesitli zamanlar içinde yine farkli veya benzer adlarla bu tanriçaya tapmislardir. Kendi dilinizi düsünün. 2500 yil önceki Türkçe ile simdiki Türkçe ayni mi? O halde tek bir millet bile ona farkli zamanlarda farkli isimlerle tapmistir. Asya'nin farkli farkli milletlerini ve onlarin farkli kabilelerinin lehçelerini ve farkli mezheplerini vs. düsünürsek; bu tanriçanin yere ve zamana göre farkli isimlerinin olmasi normaldir.

    Önemli olan, Allah adli tanriçanin muhadili olan diger tanriçalarin hangileri oldugudur.
    Örnegin yere ve zamanna göre bunlar hep ayni tanriçayi isaret etmistir: Kible, Kibele, Kubbeba, Cybele, Ella, Elle, Alla, Allah, Shin, sin, Shella, Shiva(Siva). Yunanlilarda Aphrodite.

    Lafi uzatmadan; Rahman ve de rahim olan yüce Shiva'ya geçelim. Çünkü bu tanriçaya yukarda saydigim isimlerden, günümüzde sadece Rahman, Rahim, Allah ve Shiva(Siva) adiyla tapinilmaktadir.
    Fakat lafa baslamadan, Siva'nin, Araplarin Allah'i ve Mezopotamya'nin Kible'sinin(kibele), Hinduizm versionu oldugunu tekrar belirtlelim. Yani neticede bunlarin üçü de ayni tanriçalar.

    Önce vajinalarina bakalim. Bakalim bunlar ayni tanriça miymnis?














    Evet, ayni tanriça olduklarini vajinalarindan tespit ettik.
    Önceki topicte Kible'nin kara tasini, Aphrodite'in kara tasini ve Allah'in kara tasini göstermistik. simdi ise Shiva'nin kara tasini görmüs oldunuz.
    Vajina, dogumu/dogurani/yaratani, kara tas ise dogan'i temsil eder. Neden beyaz degil de kara oldugu konusunda tarihçilerin çesitli teorileri var. Fakat ben o muglak konuya girip birilerine konuyu dagitma firsati vermeyecegim. Çünkü gereksiz yere bu konuya girersem, ben A derim, o da gelir sanki konuyla direkt alakasi varmis gibi, sirf mevzuyu dagitmak için hikayenin B versionunu bulur getirir kasten konuyu dagitir.

    Shiva kimdir?
    Köken olarak Hindu Ay tanriçasidir. En az 5-6 bin yildir Hindular tarafindan hala tapinilmaktadir. Arap yarim adasi, Mezopotamya'da Sin (Sin) ve Hubal olarak bilinirdi.
    Kiliktan kiliga giren son derece esnek bir tanridir. Çok genis bir cografyaya ve uzun bir zaman dilimine yayilabilmesinin sebebi de bu esnekligidir. Çünkü hangi milletin dinine girse, bukalemun gibi o milletin eski tanrisinin renklerini almistir. Üstün yetenekli bir tiyatrocudur. Zaman zaman erkek kiligina bile girmekten çekinmemistir. Hatta yari erkek yari kadin olarak shemale kiliginda bile sahneye çiktigi olmustur. fakat çogunlukla kadin versionu mevcuttur.
    Öyle bir tiyatrocudur ki, sadece Hindu tapinaklarinin üzerindeki formlarinin çesidi bile 30 milyondan fazla oldugu söylenmektedir. (Hindularin kendi iddasi).

    Asagidaki resimde görüldügü gibi, tipki Kible(Kib-el-lah) ve Arap'in putu Allah gibi onun da simgesi hilaldir. Çünkü bunlar zaten birbirlerinin biraz farkli versionlaridir:





    Burada da shemal kiliginda:






    En güzel isimler onundur demistik degil mi? Demediysek diyelim ve duaya baslayalim:

    Rahman ve de rahim olan yüce Shiva'nin adiyla,
    Sivastakam (Stanza 8):
    Haram sarpa haaram chitta bhu viharam Bvaham veda saram sada nirvikaram Smashane vasantam manojam dahantam Sivam shankaram shambu meshan meday.

    Türkçesi:
    Sana siginirim Siva! Sen Haram olarak da taninirsin. Sen ki yilanlarin çelenklerini giyinen(tasiyan), ölülerin yakildigi yerlerde gezen, kainatin kendisi olan, Vedalar'in özü olansin.

    Bu dua M.Ö. 1500 yillarinda yazilmis olan, Vedalardandir. Vedalar tipki Kuran gibi Hindu kutsal metinleridir ve vahiy yoluyla gelmistir.

    Siva'nin doguran vajinasini/Rahimini gördünüz degil mi? Pekiyi evinin adi nedir?
    Garbha griha : Rahim evi. Sanskritçe : garbha=rahim , griha=ev.

    Garbha griha, Hindu tapinaklarinin tam ortasinda bulunur. Mescid-i Haram'in tam ortasinda bulunan Kabe gibi.
    Garbha griha küb,kab,kare seklindedir. Tipki Kabe gibi.
    Garbha griha'nin tek girisi vardir. Tipki Kabe gibi.
    Garbha griha'nin pencereleri yoktur. Tipki Kabe gibi.
    Garbha griha'nin içine siradan halk giremez. Tipki Kabe gibi.
    Garbha griha'nin Sanskritçedeki diger adi Haram. Tipki Mescid-i Haram gibi.
    Hindular, Garbha griha'nin etrafinda, 7 kez dönerek haci olurlar. Tipki kabe'nin etrafinda 7 kez dönen hacilar gibi.
    Hindu hacilari Tirtham denen kutsal suyu içerler. Tipki zemzem gibi.
    Hindu hacilari saçlarini tras ederler. Tipki putperest islam hacilari gibi.
    Hindu hacilari tavaf esnasinda iki parçadan olusan beyaz çarsaf giyerler. Tipki putperest müslümanlar gibi.
    Hindular sabah ve aksam "namazkar" kilarlar, tipki müslümanlarin namaz kilmasi gibi:
    http://www.youtube.c...h?v=rxBIPlYRojw
    (Çok tesekkürler Mohammed arkadasim)

    Simdi de su hacilarin resimine bakin bakalim, hangileri Müslüman hangileri Hindu anlayabilecek misiniz? :










    Evet simdi de Rahman ve de Rahim olan yüce Siva'nin Haram'daki kara tasina bakalim:







    Bu tasa hala tapinmaktadirlar. Tipki putperest müslüman hacilar gibi.
    Fakat bu tas sadece .... filan fismandir, biz bu tasin kendisine tapmiyoruz diyorlar. Tipki putperest müslüman hacilar gibi.
    Yani her ikisi de gerçekte neye taptiginin farkinda degil.

    Bu bilgilerin çoguna, geçen sene bir Hindu'nun yardimiyla ulastim. Adini hatirlamasam da kendisine çok tesekkür ederim. Gerçi onun maksadi bana yardim etmek degil, beni Hindu dinine çekmekti ama yine de sag olsun. Bir de çok ilginç bir sekilde Big-Bang patlamasini kendi dinine yontuyordu. Tipki müslümanlar gibi fakat daha saglam argümanlarla.

    Bankamatikler arasi anlasma yapildi. Hangi bankanin oldugu fark etmeksizin istedigin bankamatikte islem yapabiliyorsun. Simdi sira tapmatikler arasi anlasmaya geldi. Bu yapilirsa çok büyük bir tasarruf saglanacak. Mesela Hint tapinaklarina yakin olan müslüman Hint tapinagindaki kara tasin etrafinda dönüp onu öpecek, buna mükabil, Hindulara da müslümanlarin putunun etrafinda dönme hakki verilecek. Namazi kaçiran müslüman, Sivaya yönelip Hint manazi kilacak, kurban bayraminda koyun kesemezse, Hindularin keçi bayraminda Rahman ve de rahim olan yüce Siva'nin adina keçi kesecek. Ne güzel kolaylik degil mi?
    Nasil olsa Hindu dininde hemen hemen hepsi var. Bir tek sunlar yok:
    * 9 yasindaki kizlara sarkintilik yapmak.
    * El, bacak, kol kesmek.
    * Yol kesmek.
    * Cizye ve haraç kesmek.
    * Kan davasi gütmek.
    * Baslik parasiyla öz kizini satmak.
    * Kadini dövülmesi gereken esek olarak görmek.
    * Ramazanda oruç tutmuyorlar diye McDonald'si bombalamak.
    * Mini etek giydi diye küçücük kizlarin bacaklarina kezzap atmak.
    * Allah adina yapilan her türlü dolandiriciligi, yalanciligi, sahtekarligi mübah saymak.
    * Bunlari da saydigin zaman bir o tarafa, bir bu tarafa kivirtmak.
    Olsun bunlari da artik kendi tapmatiklerinizde yaparsiniz.

    Simdi bir müslüman gibi konuya hazir cevap vereyim:
    e nolcek ki bütün dinler aslinda islamdi ama deistirdiler öle ibadetlerin olmasida normal bu benzerliklerde normal siz zaten bunlari hiristiyan sitelerde buluyosunuz ibatetler normal

    Hindular da aynisini söylüyor. 2 farkla: 1- Konustugu dilin imla kuralarini azicikta olsa uyarak. 2- Yeninin eskiden degil, eskinin yeniden türedigini bilerek.

    Saygilar, sevgiler.
    Bu mesaj en son " 01.05.10 " tarihinde saat 23:05 itibariyle barristor tarafından düzenlenmiştir...
  3. #3
    Kayıt Tarihi
    23-11-2008
    Mesajlar
    5,664
    Okudunuz mu? Nasil? Begendiniz mi yeni kara tasinizi? Yeni degil o, sizin putdan eski. Kab'e'ye kadar gitmisken, Hindistana devam edip 7 kez de yüce Siva'nin Haram'daki kara tasinin etrafinda dönün; cennet süper garanti.
    Yetmez mi diyorsunuz? O halde hazir dinler arasi diyalog baslamisken size diger putunuzu da tanitayim da, gidip orda da 7 kez dönün, toplam 21 kez ile cennet multi garanti olur.
    Buyrun yeni putunuz. Yeni dedigime bakmayin, bu da sizin putdan eski.







    Sen kab ne demektir bilir misin ey mah Amid?
    Kab; kab demektir. Kab-kacak, küp demektir. Kirk küp kirkinin da kulpu kirik küp var ya hani! Hani su kirk haramilerin haram ganimetlerini sakladiklari kulpu kirik küpler? Iste öyle küb.

    Hala anlamadin mi ey mah Ammid? Iste söyle küb:







    O yukardaki küpler, Misir'daki, El-Kab adli tapinaginizda bulundular.

    Hala anlamadin mi ey mah Ammid? Iste söyle küp:







    Üstteki küp ise Kible tapinaginizdan.
    Sen Kible ne demektir bilir misin ey mah Ammid?
    Kible; Kib-Elle demektir. Esasi ise Küb-Ella'dir. Siz ona Küb-Allah veya Kab-Allah da diyebilirsiniz. Siva, Rahim veya Haram da diyebilirsiniz. Farketmez, ayni kapiya çikar. Nasil olsa en güzel isimler onundur.

    Ay tanriçasi Küb-Allah, küpleri koruyan bir tanriçadir. O yüzden Hindistandaki bir adi da Haram'dir. Haram kutsal demektir.
    Haram yeme: Kutsal bir hakki yeme.
    Haram aylar: Kutsal aylar.
    Haram bölge: Kutsal bölge.
    Mescid-i Haram: Kutsal mescid.
    Harami: Kutsal hak yiyen serrrrefsiz.

    Iste bu yüzden, Rahman ve de Rahim olan yüce Siva'nin bir adi da Haram'dir. O yüzden onun mescidinin adi da Haram'dir.

    Eskiden kiymetli ziynet esyalari küplerde saklanirdi. Küpünü iyice doldurmus deyimi burdan gelmedir. Bu küpler ise baskasinin bulamamasi için genellikle gömülürdü. Fakat gömmek iyi bir çözüm degildi. En azindan gömülecek kadar ziynet esyasi yoksa, yani çok asiri degerli degilse, gömmeye degmezdi. Çünkü henüz tam dolmamis, çok degerli olmayan küpler sahibi zenginlestikçe devamli çikarilip tekrar tekrar gömülmesi gerekiyordu. Oysaki onu devamli gömüp çikarmak büyük bir risktir. Zira her seferinde birisinin görme ihtimali olabilir.
    Bu sebeple, henüz çok degerlenmemis küpler bankaya yatirilirdi. Bu bankalara ise Kab(Kab'e) adi verilirdi. Herkes küpünü Kab'e'lere emanet eder ve yeri geldiginde küpünü ister, içine bir sey koyar veya içinden bir sey alir, tekrar emanetçiye teslim ederdi. Emanetçiye de güvenilmeyecek kadar dolarsa, iste o zaman alip bir yere gömerdi.

    Bu emanetçiler kimlerdi? Elbette ki tapinak rahipleri ve rahibeleri idi. Çünkü en güvenilir kisiler onlardi. Gerek Hinduizm'de olsun, gerek Islamda olsun, Kab'elerin içine siradan halkin girmesinin yasak olmasinin sebebi budur. Çünkü içerde emanet küpler vardir.

    Fakat sorun su ki; Kab'elerin de soyulma ihtimali vardi. Iste buna karsi önlem olarak putlari Kab'elere yerlestirerek orayi tamamen kutsallastiriyorlardi. Yani putlar Kab'e denen bankalarda bekçi köpegi vazifesi görüyordu. Kab'enin içine ve üzerine yüzlerce put asilmasinin sebebi de buydu. Birinden korkmayan öbüründen korksun da soyguna girismesin diyedir.
    Böylelikle, putlarin orada çogalmasi, Kab'eleri en kutsal yerler yapiyordu. Ve böylelikle bu bankalar en önemli tapinaklar haline geliyordu.

    O küpleri en iyi koruyan ise, en çok müridi olmasi sebebiyle, Rahman ve de Rahim olan yüce Siva, yani; Sümer'deki(Babil, Anadolu vs.) adiyla, Küp-Elle(Küb-Ella, Küb-Alla , Kab-Allah) idi.

    Kab-Allah(Kab'e Allah'i , Küb Allah'i) hepinizin kübünü korusun.

    Bu resmini gösterdigim son tapinaginizdaki kara tasinizi henüz bulamadim. Orada da bir kara tastan bahsediliyor ama resmi yok. Bilgiler de net degil. Hatta birden fazla kara tastan bahsediliyor.

    Size Afrodit'in kara tasini, Kible'nin kara tasini, Kab'e deki Arap'in putunun kara tasini ve Hindistan'daki kara tasinizi gösterdim. El-Kab daki kara tasinizi ise artik oraya haci olmaya gidince kendiniz bulun bir zahmet.

    Nasil? Begendiniz mi kara taslarinizi? Begenmezseniz begenmeyin. Ben Dilber hala gibi tasimi ortaya goruuuum, begenen alur geder; begenmeyen birahgir gaçar.

    Katkida bulunan arkadaslara selamlarimla,
    Harkese saygilar, sevgiler.

__._,_.___
Recent Activity:
http://akilcagi.com
http://ulusalgundem.net 
http://sosia.org


Genel UYARI!
Sayin Uyelerimiz,

     Obekte cikan yazilarin sorumlulugu, ILGILI YAZININ SAHIBINE aittir. Obek kurucusu, moderatorler ve diger uyeler sorumlu tutulamazlar. Obege  uye olanlar, uye olduklarinda yazilarindan sadece kendilerinin  sorumlu olduklarini kabul etmislerdir.Bu ifadeler her iletinin altinda yer almaktadir, bu nedenle uyeler bu kosullarin varligindan haberdar olmadiklarini iddia edemezler.

    Gelisen sartlara ve gonderilen postalara gore; yukaridaki uyarilara, ilave uyarilar yapma hakkimizi da sakli tutuyoruz.

Saygilarimizla
AKIL CAGI 1919 YONETIM


To unsubscribe from this group (Obekten cikmak icin), send an email to:
akilcagi_1919-unsubscribe@yahoogroups.com (adresine bos bir mesaj gonderiniz)
MARKETPLACE

Find useful articles and helpful tips on living with Fibromyalgia. Visit the Fibromyalgia Zone today!


Stay on top of your group activity without leaving the page you're on - Get the Yahoo! Toolbar now.

.

__,_._,___

--  -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ ELDORADO !..  Ufkunda mavi bulutların uçuştuğu dağ, Büyülü göklerinde sesler duyduğum Aden, Avucumda dört kollu nehrin verdiği maden, Üstümde yemişleri alnıma değen Tuba.Muthiş dünyasıyle, uykuma girdiği yer.. Gülümsüyor mavi bir ay ışığında kamış. Göllerin şekli dolu derinliğine dalmış Vuslatın havasını çevreleyen iğdeler.Suların aydınlığında saadetten bir iz: Dallardan süzülen kayığından bu hoş insan, Omuzuna değen arzu dolu dudakları kan. Artık bir cennete bağlı bütün günlerimiz.Artık ışıkla dolu billur bir kadeh gibi, En güzel şeytanın elinde tutuğu gurup; Akşamlar ağzımda harkulada bir şurup Ve başımda geceler yeşil bir deniz gibi.Ufkumda mavi bulutların uçuştuğu dağ Ve nebati bir alemde duyulan ilk hece, Bir sesin aydınlattığı yalan dolu gece Ve dumanlı bir sabah serinliği ormanda.Ne ondan itidal, ne benden günahkar hali Ruhları bir kuş gibi avare kılan uyku. Dağılan içimde her zaman o baygın koku, Lezzeti dudağımda buğulaşan şeftali.   Orhan Veli KANIK  oO-------------------------------------------------------------------Oo  http://orajpoyraz.blogspot.com/

2 yorum:

  1. iyi güzelde bu kadar araştırma yapmışsın yazı yazmışsın fakat bir dine inanmak için isbat'a gerek yoktur'ki ya inanırsın yada inamaz sonuçlarını mezara girince görürüz dikkat edilirse peygamberimize(s.a.v.) iman edenler mucizelerinden dolayı değil ahlakını sevdiklerin'den dolayı iman etmişlerdi iyman etmeyenlerse mucizeler karşısında daha'da küfre düşmüşleredi senin dediklerin doğru olmuş olsa fazla bir kaybımız olmaz bir kaç dünya zevkinden(onlarada zevk denebilrse) mahrum fakat kimsenin hakkına tecavüz etmemiş insana yakışır bir şekilde huzurlu bir hayat sürmüş oluruz namazlar,oruçlar ve sair ibadetler güme gitmiş sayılmaz nasılsa ölmeyecekmiyiz vur patlasın çal oynasın yaşasan ne olur yaşamasan dünkü yediğin bir yemeğin veya aldığın her hengi bir lezzetin bu güne bir faydası yok yarınada faydası yok fakat bizin inancımız doğru çıkarsa insanca yaşamanın yanıda ilahi huzur'a mahcup olmadan çıka bilme şansını yakalamış oluruz kusura bakma ama senin gibiler (hakaret amaçlı söylemiyorum) hangi yüzle ilahi huzur'a çıkarlar onu bilemem ayrıca bu dünyada yapılan her türlü amel cenenet bekletisi veya cehennem korkusu ile yapılması zaten ayıptır bunlar çocok kalmış büyüyememiş kimseler içindir isterse 100 yaşında olsun yine aynıdır işin doğrusunu anlamış olgunlaşmış insanın tek derdi rabbi'nin rızasıdır onun rızasına nail olan kimse dünya ve ahiret cennet hayatında dır (onun rızasına nail olmak ondan razı olmaktan geçer oda ayrı bir konu) razı değilse kişi zaten dünya' da cehhennem ahiret'te biz varlığımızı her şeyimizi rabbimize borçluyuz ve onun öğrettiklerden başka bir şey de öğrenemiyor üretemiyoruz hatta dikkat ettimde yazının başında ona isyan etmek için bile onun sözünden yardım almışsın (ik'ra) bu yazıyı okutmak için daha ikna edici bir söz bulamamişsın fakat o sözüde kendi istediğin şekilde kullanmışsın halbuki bu güne kadar okuduklarını rabbinin dediği şekilde(Yaratan Rabbinin adıyla oku!) okuya bilmiş olsaydın bu gün bu görüşte bir yazı yazmaz tam aksi yönde bir yazı yazardın (ama mutlaka bir yazı yazardın) başını ağırttıysam kusura bakma kimseyi iymana getirme gibi bir niyetim yok haddime de değil iyman Allah'ın büyük iütfudur ki, onu istediğine verir.(bu lütf'a nail olabilmek içinde çaba gerekir) onun haricinde ne söylesek boş dedik'ya iyman bu ya inanır insan yada inamaz ama inanmayanlar inananlar kadar huzurlu yaşamaz
    saygılarımla

    YanıtlaSil
  2. sizin düşünceniz size doğru gelebilir fakat gösterdiğiniz resimlere dikkat edin ve insanlarında inandıklarına saygı gösterin

    YanıtlaSil