SİLİVRİ'DE HUKUK VE KİTAP KORKUSU
SİLİVRİ havasını yansıtan üç kitaptan bölümler sunacağım.
Ben okudukça hayrete düştüm, üzüldüm, kızdım.
Siz ne dersiniz? Buyrun...
Dilimizi en iyi kullanan yazar ve gazetecilerden Mustafa BALBAY'ın "ZULÜMNAME" sinden başlayalım.
Sanıklardan biri savunmasını yaparken bakıyor ki, mahkeme heyetinden dinleyen yok, başlıyor anlatmaya;" Foklara çok üzülüyorum hakim bey..." Sanık sözünü bitirene kadar kimse ayırtına varmıyor. Sonra standart kararlardan birini veriyor, "Sanık dinlendi, tanıkların dinlenmesine, 5 ay sonraya gün verilmesine.." ( Syf.140)
Ne dersiniz?
Sanığın yerine koyar mısınız kendinizi...
Balbay, gazetedeki köşesinde yazdı; açık görüşler 2 saatten önce 1 saat 15 dakikaya, şimdi de 1 saate indirildi.
"Neden?" diye sorulunca, yanıt belli," ANKARA' DAN"
"BİZ BU VATANI KARŞILIKSIZ SEVMEDİK" diyor, Balbay ve Namık Kemal'den başlayarak günümüze kadar iktidarlara muhalefetten tutuklananları, sürgüne gönderilenleri sıralıyor. Son sırada da SİLİVRİ MAHKUMLARI var elbette...(Syf.22)
Alb. Dursun ÇİÇEK'in avukat kızı İrem ÇİÇEK'in yazdığı," KIŞLADAN HASDAL'A" kitabıyla devam edelim.
Alb.Dursun ÇİÇEK diye, üç kez yanlış Dursun ÇİÇEK'i dinliyor polisimiz. Önce inşaatçı, sonra Erzincan'da kalan iş adamını, son olarak da Erzurum'dan uçakla Anakara'ya dönen Dursun ÇİÇEK'i. Hepsinde de iddianameye uygun kanıt elde etme amacı var, sonuç fiyasko.
Avukat Serdar ÖZTÜRK'ün ofisinde bulunduğu iddia edilen "İRTİCA İLE MÜCADELE EYLEM PLANI" 'na hem Öztürk hem Çiçek sahte diye itiraz ediyorlar. Parmak izi ve avuç içi taraması talep ediyorlar. Dosyadaki her evrak için yapılan bu işlem, iddianamenin esasını oluşturan söz konusu evraka aylarca yapılmıyor.(syf.34) Yapıldığında da iz bulunamıyor ama tutukluluk durumu değişmiyor.
Yasayla yasaklanmasına rağmen, imzasız ihbar mektubu bu davanın temelini oluşturuyor.( syf.66)
1 Temmuz 2009'da, savcı, Alb. Çiçek'i tutuklanması talebiyle mahkemeye sevk ediyor, mahkeme 5 dakikalık ( yazıyla; beş dakikalık) değerlendirme ile tutukluluk kararı veriyor.(syf.72)
UZAY ve BİLGİ ÇAĞI mahkemesi böyle olmalı değil mi?
Üçüncü tutuklamada; öncekilere göre dosyada hiçbir yeni kanıt yok, aksine, belgede parmak izi olmadığına dair rapor eklenmiş durumda.(syf.90)
Ne fark eder değil mi? BALYOZ uydurma isimli davada da, GÖLCÜK'te yeni hiçbir şey bulunmadığı halde toplu tutuklama kararı verilmedi mi?
İlginç bir durum da emniyetin mahkemeye karşı tavrında.
Mahkeme, belgede Av.S.Öztürk'ün parmak izinin olup olmadığını soruyor emniyetten, emniyet iki kez alakasız belge göndererek mahkemeyi oyalıyor veya dalga geçiyor adeta. Üçüncü kez yinelenen soruya ise henüz yanıt verilmemiş durumda.
Mahkemeler bazılarına çok iyi söz geçiriyor, belli. Ata sözü gibi; "Kör tuttuğunu becerir!.."
Üçüncü kitabımız, Tuncay ÖZKAN'ın yazdığı " ZORBALIĞIN PENÇESİNDE ,Silivri Günlüğü"
İddianameye göre ÖZKAN hem ERGENEKON hem de PKK terör örgütleri ile bağlantılı. (syf.43)
PKK bağlantısı ile ilgili kanıt; OPERASYON adlı kitabında," Abdullah Öcalan'dan Kürt sorununun çözümü için yararlanmalı" diye yazması.
ERGENEKON bağlantısının ve üyeliğinin kanıtları ise;
a. M.A. (Metin Akpınar) ve S.B. (Süheyl Batum) adlı şahıslarla görüşmeleri,
b. Mustafa Kemal ATATÜRK'ün Bursa Nutku'nun evinde bulunması.(syf..50)
Ne belge ama!
Özkan'ın kitabında baştan sona çok yinelenen bir ifade var, "BANA SUÇUMU SÖYLEYİN" diyor her duruşmada.(syf.71)
Savcı iki şekilde yanıt veriyor;
- Sen suçunu iyi bilirsin
- Söylenirse ihsası rey olur...
Ne anlamlı değil mi? Adam suçunu bilmeyecek ama kendini savunacak...
Israr ediyor, dilekçe üstüne dilekçe. Mahkeme karar veriyor, 25 Eylül 2009'da. Suç nedenlerini hukuki gerekçelerle açıklaması için savcılara mehil süresi veriyor.
Üç ay sonra ÖZKAN talebini yineleyince savcı lütfedip " Dilekçe bize gelmedi!" diyor. Üç ay sonra...Mahkeme başkanı da kendi hataları olduğunu açıklıyor.
Ya sonra?
Kitap 21 Ocak 2011'deki duruşma ile sona eriyor. Savcılar hala Özkan'ın suçunu açıklamamış durumda. Tutuklulukta 30 ay geçmiş...
Özkan diyor ki; " 28 polisle evimi bastılar. 5 bin kitabım parçalandı. Not defterlerim yok edildi. Hayatım yok edildi" (syf.78)
Kitap düşmanlığı ve kitaptan korku bu kadarla sınırlı değil.
Silivri'de bir Pazartesi sabahı koğuşlar basılıyor. Perinçek, Balbay ve Özkan'ın yazdığı bütün kitaplar toplanıyor.
Nedenini soranlara standart yanıt,"Ankara öyle istiyor."
Kitap korkusu ve düşmanlığı ne zaman son bulacak bu ülkede?
Bu davranış kadar cehaleti kanıtlayan başka ne olabilir?
Özkan soruyor," Sanıkların görmediği iddianameyi Baransu gazetesinde(TARAF) nasıl yayımlıyor?
Savcı M.A.Pekgüzel'in cevabı da pek güzel;" Gazetecilik başarısı olarak alkışlasanız a!" (syf.230)
Bir alkış da sayın savcıya demez misiniz?
Tuncay ÖZKAN kitabını şöyle bitiriyor; "BENİ YÜREKLERİNİZE GÖMÜN, ÜSTÜ KALSIN!"
Sevgili Özkan'a diyorum ki;
Seni yüreklerimize ve gönlümüze yerleştirdik yerleştirdik, meraklanma, Türk Ulusu yüce, kadir-kıymet bilir bir ulustur.
İşte böyle SİLİVRİ mahkemesi, Silivri'de hukuk, Silivri'de kitap.
Yorum yerine İrem ÇİÇEK'in kitabından, babasının sözlerini aktarayım. Nedir bu Silivri Hukuku, nedir bu davalar;
"Alb.Dursun ÇİÇEK üzerinden TSK'nin toplumdaki saygınlığına saldırmak, karalama kampanyası başlatmak. İrtica denilen ve ülkemize yönelik iç tehdit sıralamasında zaman zaman ilk sıraya kadar yükselen tehdit ile mücadele konusunda başta TSK olmak üzere tüm güçleri etkisiz kılmak. İrtica ile mücadele konusunda devletin ilgili birimlerini çalışamaz ve soruşturma yapamaz hale getirmek ve 28 Şubat Süreci denen olayların intikamını almak..."
Alb ÇİÇEK'in değerlendirmesinin sonuna; "PKK ile mücadelenin de " ifadesini eklerseniz olay bütünlenir ve tüm davalara genellenmiş olur.
İşte durum budur.
Silivri'de yargı ve yargılama budur.
Silivri'yi bu hale getirenler ise Ankara'da oturmaktadırlar.
Onlardan biri, üst mahkeme başkanı sıfatına bakmadan iktidar partisi üyesi gibi konuşmakta, Cumhuriyeti ve demokratik kuralları hiçe sayarak muhalefeti yok saymaktadır.
İktidardakiler ise yapısal düzenlemeler ve yaptıkları atamalar ile gidişatın esas sorumlusudur.
Her şeye karşın, hukuku ve vicdanını dinleyen yargı mensuplarımızın çoğunlukta olduğuna inanıyor ve yargıyı bu durumdan kurtaracaklarından endişe etmiyorum.
Naci BEŞTEPE
-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~
Hayat içkiden ibaret değil, hayat seksten ibaret değil.
Bir kısım çağdaş düşünceye sahip olduğunu söyleyenler, sadece içki ve seksle olaya bakıyorlar.
Bülent ARINÇ
Büyük NeoOsmanlı düşünürü,
ve feylosofu
http://www.haber7.com/haber/20110123/Arinc-Icki-ve-seks-de-bir-ihtiyac-ama-.php
- ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~
BOB'un Yeni Kur'anı
Fettullah Efendinin Gizli Yahudi Mezhepleriyle İttifakı
Papalığın Gizli Kardinali Fitnetullah Efendi
Fitnetullah Efendi CIA Bağlantısı
Fitnetullahlara Göre Hristiyanların Şehitliği de geçerliymiş
Fitnetullahçılık ve Diğer Şeriatçılar
Hedef Türkiye -2
Gerekirse Avukat Hatta Hakim Kiralayacaksınız!
Kur'an Hükümleri Çok Sert
Dinlerarası Diyalogdan Dinler Arası Düğüne
Fitnetullah Efendinin Heybeli Ada Maceraları
Hristiyanların Şehadeti de Geçerliymiş-2
Muhammed Allahın Resulüdür İbaresi Gereksiz miş!..
Nurettin Veren'in Anlatımıyla İçeriden Fitnecilik
Gözümüzü Açmalıyız, Gidişat Kötü..
VEEE NİHAT GENÇ'LE AYKIRI SORULAR
Hayat içkiden ibaret değil, hayat seksten ibaret değil.
Bir kısım çağdaş düşünceye sahip olduğunu söyleyenler, sadece içki ve seksle olaya bakıyorlar.
Bülent ARINÇ
Büyük NeoOsmanlı düşünürü,
ve feylosofu
http://www.haber7.com/haber/20110123/Arinc-Icki-ve-seks-de-bir-ihtiyac-ama-.php
VE BAŞ FİTNECİNİN DİĞER HERZELERİ
Hedef TürkiyeBOB'un Yeni Kur'anı
Fettullah Efendinin Gizli Yahudi Mezhepleriyle İttifakı
Papalığın Gizli Kardinali Fitnetullah Efendi
Fitnetullah Efendi CIA Bağlantısı
Fitnetullahlara Göre Hristiyanların Şehitliği de geçerliymiş
Fitnetullahçılık ve Diğer Şeriatçılar
Hedef Türkiye -2
Gerekirse Avukat Hatta Hakim Kiralayacaksınız!
Kur'an Hükümleri Çok Sert
Dinlerarası Diyalogdan Dinler Arası Düğüne
Fitnetullah Efendinin Heybeli Ada Maceraları
Hristiyanların Şehadeti de Geçerliymiş-2
Muhammed Allahın Resulüdür İbaresi Gereksiz miş!..
Nurettin Veren'in Anlatımıyla İçeriden Fitnecilik
Gözümüzü Açmalıyız, Gidişat Kötü..
VEEE NİHAT GENÇ'LE AYKIRI SORULAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder