31 Mayıs 2011 Salı

POLITIK - İSLAM VE AYRIMCILIK, BÖLÜCÜLÜK

Nurullah AYDIN

31 Mayıs 2011-ANKARA

İSLAM VE AYRIMCILIK, BÖLÜCÜLÜK

Türkiye tarihinin hiçbir döneminde görülmeyen ayrışmayı. yaşıyor. Küllenmiş sorunları deşiyorlar. Toplumu bin yıldır ayakta tutan bütün ortak değerler paramparça ediliyor.

Her konuda; İslamı referans aldıklarını söylüyorlar. Oysa; İslam a iftira atıyorlar, Kuran a sünnet e ihanet ediyorlar. Ayetlerin, hadislerin bazılarını ileri sürüp büyük çoğunluğunu göz ardı ediyorlar. Bölücülük yapıyorlar.

Avrupa devletlerinin 1856 yılında Paris anlaşmasıyla, Türkiye'yi Avrupa ülkesi kabul etmesi, sonrasında Osmanlı-Türk devletinin de eziklikten kurtulmak için batı değerlerini almasıyla başlayan süreçte, İslam değerleri de törpülenmeye başladı. Değişim ve dönüşüm devam ediyor.

12 Şubat 1998 yılında Vatikan lideri papayla varılan anlaşmayla, Hıristiyan Yahudi işbirliği sürecine İslamiyet te dahil edildi. Ve süreç işlemeye başladı. Gelinen durum ise vahimdir.

Bakın Türkiye'nin gerçeği nedir? Nasıl bir tablo var?

Kötülüğü; İnsanlarımıza yaptılar. İnsanlarımızı bizden olan olmayan diye ayırdılar.

Kötülüğü; siyasete yaptılar. Yandaş, candaş diye ayırdılar.

Kötülüğü; ticarete yaptılar. Milli ticaret yeşil olan-olmayan diye ayırdılar.

Kötülüğü; Kutsal din e yaptılar. Dindar insanların inancını ya bu, ya da değil diye ayırdılar.

Kötülüğü; kızlara, kadınlara yaptılar. Kadınları türbanlı- türbansız diye ayırdılar. Takan- takmayan nerdeyse birbirine düşman haline getirildi, yazık değil mi çocuklara.

Kötülüğü; Milli eğitime yaptılar. Okulları, dershaneleri ayırdılar.

Kötülüğü; kardeşliğe yaptılar. Toplum Türk-Kürt, Alevi-Sünni diye ayrışmaya başladı.

Kötülüğü; adalete yaptılar. Hakim-savcıları ayırdılar.

Kötülüğü; Orduya yaptılar. Darbeci ordu, cuntacı ordu, millete ihanet eden ordu, katil ordu diyorlar. Orduya yakıştırılmayan, hiçbir kötü sıfat kalmadı. Türk milletini nerdeyse ordusuna düşman haline getirmeye çalışılıyor. Yakışır mı buna izin vermek, buna göz yummak. İşbirlikçi yıkıcı medyaya kimse bir şey demiyor.  Oysa; Ordu bizim, Mehmetçik bizim, ana bizim, hepsi bizim, bir kişinin değil.

Kötülüğü; polise yaptılar. Bakınız medyaya, yazılan kitaplara; birçok sıfatlar takıldı polise. Nerdeyse polisimiz kamplara ayrıldı, bölündü, parçalandı, kardeş kardeşe nerdeyse düşman edildi, yakışır mı bu. Halbuki Polis bizim, devlet bizim, adalet bizim, halkımızın..

Kötülüğü; çocuklara yaptılar. Bakınız yurtlara, pansiyonlara; çocuklarımız ellerinden alındı, karanlık evlerine, yurtlarına, ağabeylere, ablalara teslim edildi.

Nereye kadar gider bu iş?

Yapılan siyaset; bir ülkeyi böylesine nasıl ayrıştırabilir?

Vicdan nasıl bunu kabul edebilir?

Ülkesini böylesine ayrışmış görmekten bir insan nasıl rahat uyuyabilir?

Ülkeyi korku almış bürümüş, adalete güven kalmamış, gelir uçurumu artmış, işsizlik, yoksulluk, açlık almış başını gidiyor, bunları görmemek midir İslamcı olmak?

Herkes; cumhuriyet, demokrasi, insan hakları, adalet, kardeşlik, mutlu ve huzurlu bir yaşam, geleceğe güven duymak istiyor. Ülkeyi ve çocukların geleceğini tehlikeye atmak değil.

İslam adına; işi siyasete dökenler, ticarete dökenler ve peşinden körü körüne sürüklenenler, ülkemizi ne hale getirdiğinize bir bakın, elinizi vicdanınıza koyun, vicdanınıza ve geç olmadan bu ayrıştırma siyasetini terk edin.

Bunun için de; yapılması gereken nedir? Her kafadan bir sesin çıktığı, herkesin her konuda uzman olduğu bir ortama gerçeklerin ne olduğu anlaşılabilir mi? O halde doğru ve gerçekçi olan ne ise o düşünülmeli, planlanmalı ve uygulanmalıdır.

Günün Sözü: Çıkarı için kutsal değerleri istismar eden en aşağılık varlıktır.


--  -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ İyi bir konuşmacı, etkili konuşmasını bilen değil, gönlü bir inançla sarhoş olandır...   RALPH WALDO EMERSON

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder