24 Mayıs 2011 Salı

POLİTİK - Diyanet, neden grev kırıcılığına soyundu?

Tamam TSK siyasetten elini eteğini çeksin.
Bu güzel.
Peki bu sorumluluk sadece TSK için mi geçerli.
Diyanet neden siyasete bulaşır, imamlar neden siyasi hutbeler verir.
Valiler neden siyasi kampanyalar yürütür.
Emniyet neden siyasi sempozyum ve toplantılar düzenler.

Yoksa demokrasi, fikir özgürlüğü sadece bizim hoşumuza gidenler için mi?
Yoksa TSK, vesayet rejimi tartışmaları o cennahtan çatlak sesler duymaktan hoşlanmadığımız için mi?
TSK mensupları şeriatçı, küreselleşmeci, işbirlikçi söylemler geliştirseler, demeçler verseler, kampanyalar yürütse, toplantı ve sempozyumlar düzenlese bütün sıkıntı ortadan kalkacak mı, kalkmayacak mı?
Yiğit olun, mert olun, elinizi vicdanıza koyun da söyleyin!
Bütün sıkıntı bu değil midir?

Diyanet, neden grev kırıcılığına soyundu?

Mustafa Mutlu - mmutlu@gazetevatan.com
Diyanet İşleri Başkanlığı'nda garip şeyler olmaya başladı.

İlk duyumu yaklaşık bir hafta önce aldım. Bunca zamandır da, "Yalanlansın" diye bekledim.

Ama ne hazindir ki; aradan geçen bir haftada en küçük bir yalanlama, özür ya da açıklama gelmedi.

Kısaca olayı anlatayım:

Düzce'deki bir fabrika, dört ay önce DİSK'e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası'na üye olan 120 işçisini işten çıkarmış... Diğer çalışanlar da arkadaşlarının uğradığı haksızlığı protesto etmek için tepki ve dayanışma eylemi düzenlemiş...

Sonra ne olmuş biliyor musunuz?

Düzce Müftülüğü, camilerde okuttuğu bir hutbeyle işvereni desteklemiş!

Hutbede, "İşi yavaşlatmak ve iş yerine zarar vermek, kârı ve kârlılığı azaltıcı davranışlarda bulunmak çalışanı ağır dini mesuliyet altına sokar" denilmiş...

Bu hutbenin metni, Kuyudüzü Mahalle Camii imamı-hatibi Nevzat Özal tarafından hazırlanmış ve Diyanet İşleri Bakanlığı tarafından onaylanmış!

***

Emek en kutsal değerlerden biridir ve insanların haklarını araması değil, aramaması günahtır...

Hele hele insanları sırf "haklarını aramak için örgütlendikleri" gerekçesiyle işsiz bırakmak, sadece günah değil, aynı zamanda anayasal bir suçtur!

Türkiye'nin yıllar önce imza koyduğu Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) kurallarına göre, işçilerin üretimden gelen güçlerini kullanarak hak aramalarından...

Bunun için grev yapmalarından...

Üretimi süreli ya da süresiz durdurmalarından daha doğal bir şey yoktur!

***

Bu olay aslında ilk değil... Patronlar, özellikle 12 Eylül öncesinde grev yapan ve hak arayan işçileri sindirmek için defalarca "dini duyguları" kullanmaya yeltendi.

Ama hiçbiri, amaçlarına ulaşmak için Diyanet İşleri Başkanlığı'nı ve camileri kullanmayı başaramadı.

Bunun yerine, işçilerin arasına sözde "din bilgini" sofular sokup, beyin yıkama operasyonu yapmakla yetindiler...

Sendikalı işçi sayısının, o yılların neredeyse onda birine indiği ve çalışanların zaten grevi unuttuğu günümüzde ise, bir işveren "Hak aramanın, grev yapmanın, üretimi durdurmanın ve yavaşlatmanın günah olduğuna" dair hutbe okutmayı da başardı.

***

Bütün dinler, en büyük günahın "sömürü" olduğunu söyler...

Emek sömürüsü de bunların başında gelir...

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, dini alet ederek "grev kırıcılığı"na soyunmasını anlayamıyorum ve kendilerini alet oldukları günahın sorumluluğuyla hesaplaşmaya davet ediyorum!

TAM NEREDE?

İletişim teknolojisi, özel hayatın mahremiyetini bozmaya endekslenmiş bir hal aldı.

Günlerdir kaset skandalıyla uğraşıp duruyoruz...

Telefonlarımıza gelen mesajlarla şimdi bunun da ilerisine gidildiğini öğreniyoruz:

Birileri bize, telefon sinyalini takip modeliyle eşimizin, sevgilimizin nerede olduğunu öğrenmemizin çok kolay olduğunu anımsatıp duruyor!

Üstelik bunu yapanlar, illegal örgütler değil, yasal şirketler!

Hepimizin içine kuşku tohumu serpip, bundan para kazanıyorlar.

Bu da bir tür röntgencilik değil mi?

Ve bu röntgene dur diyecek bir Allah'ın kulu yok mu?

***

Günün Sorusu


Sorum MHP'deki kaset skandalları nedeniyle mutluluktan ellerini ovuşturanlara:

Siz çok mu temizsiniz?

***

Bir 'sehven skandalı' daha: Eyaletlere bölünmüşüz!

Söz Diyanet'ten açılmışken devam edelim:

Son aylarda kumu kurumlarının "hata" yapmalarına ve bunu "sehven"le yapmalarına alıştık ya...

Bir "sehven" skandalı da Diyanet İşleri Başkanlığı'nda yaşanmış...

Kurumun resmi web sitesinde yer alan "namaz vakitleri" bölümünde ülkeler, eyaletler ve şehirler başlıklı butonlar varmış...

Ülkeler butonuna basıp, Türkiye'yi tıkladığınızda da karşınıza "eyaletler" butonu çıkıyormuş.

MHP Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ilgili bakana "AKP iktidarının gündeminde ülkeyi eyaletlere bölmek mi vardır" diye sormuş...

Soruya Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz yanıt vermiş:

"İnternet sitemizde güncellemeler yapılırken sehven Türkiye'de 'şehir seçimi' butonu yerine 'eyalet seçimi' butonu kalmıştır. Olay basit bir hatadan ibarettir!"

***


Emniyet'te sehven, ÖSYM'de sehven, şimdi de Diyanet'te sehven!

Eee; devletin en kritik koltukları "liyakat" değil, "sadakat" ilkesiyle yapılan atamalarla doldurulursa...

Biz daha çooook "sehven" açıklamasına tanıklık ederiz!

Oraz POYRAZ
http://haber.gazetevatan.com/Haber/379209/1/Gundem


--  Vade retro satana Geri çekil, şeytan!  Latin Atasözü oO-------------------------------------------------------------------Oo  http://orajpoyraz.blogspot.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder