13 Temmuz 2011 Çarşamba

BEN DEMİYORUM, TARAFTAR BÖYLE DİYOR - Oyunlar. Neden FB?

Lütfen Okuyun

H

er şey Emre Belözoğlu'nun Fenerbahçe´ye imza attığı gün başladı...
Bir gazeteci‚ Aziz Başkan´a cemaatin son kale Fenerbahçe´ye de sızmakta mı olduğuna ilişkin bir soru yöneltti.
Aziz Başkan´ın tavrı ve cümlesi çok netti:
"Fenerbahçe´ye Fenerbahçe´nin ´F´si dışında hiçbir ´F´ giremez!"
( http://www.sarilacicubuklu.com/site/cumbur-cem-at-komplo.asp)

İşte o andan itibaren açıktan açıktan fetoşun kin ve nefreti başladı Fenerbahçe´ye...
Öyle ya işgal yıllarında ulusal kurtuluş savaşına hem sahada hem cephede en büyük desteği vermiş en köklü kulüptü Fenerbahçe; bu cumhuriyetin kurulmasında çok büyük emeği vardı‚ hem de cumhuriyet ilke ve devrimlerinin de yıkılmaz bir bekçisi oldu her daim; o yüzdendir ki Atamız Fenerbahçeli olduğunu beyan etmekte bir sakınca görmemişti‚ yanısıra işgalcilere kucak açan malum kulübe lanet okumakta da...

Endüstriyel futbolun en zirvesindeydi Türkiye´de Fenerbahçe ve Avrupa´nın ilk on kulübü içinde adı geçer olmuştu.
Başlı başına bir güçtü Fenerbahçe ve öyle ki 30 yıl önce Yalçın Doğan´ın
"Fenerbahçe Cumhuriyeti" kitabında söylediği üzere parti kursa tek başına iktidar olacak güce sahipti.
Ülkenin her kademesinde Fenerbahçeliler ezici üstünlükteydi‚ sporun her branşında da rakiplerini eziyordu; borsada hisseleri kazandırdıkça kazandırıyor‚ her branşta da kupaları kazandıkça kazanıyordu.

Fetoşun ağzının suyu akıyordu ama bir türlü nüfuz edemiyordu Fenerbahçe´ye.
RTE ile Aziz Başkan´ın arası iyi gibi görünüyor ama önceliği cemaate veren RTE, GS'ye tepeleri‚ statları her türlü peşkeş çekiyordu, cemaat ilişkileri nedeniyle...
Zamanında ele geçirdikleri GS'nin 4 yıl süren sportif başarıları ticari mantalite yoksunu yiyici yöneticileri yüzünden çok kısa zamanda eritilip tüketildiğinden artık GS'den üstün bir başarı bekleyemez hale gelmişlerdi.
Bu iş‚ GS'li Mesut Yılmaz eliyle yapıldığından ve Fenerbahçe taraftarının
"Sandıkta görüşürüz Mesut Bey" sözünün nasıl etkili olup artık "Mesut Yılmaz" adını bile anımsayan kimsenin kalmadığını gördüklerinden bu "kutsal" görev Fenerbahçeli RTE eliyle yürütülmeliydi ki öyle de oldu.

Nasıl Atatürk Cumhuriyetinin koruyucusu konumundaki Türk Ordusunu sindirmek için subaylar gözaltına alınıp yargılandıysa ve halkın ordudan soğuması için her şeyi yaptılarsa aynı taktiği Fenerbahçe için de tezgahlamışlardı ve bu plan devreye sokuldu.
Bu saatten sonra aklansa dahi Aziz Başkan´ın görevine devam etmesi çok zor bir olasılık olarak görülüyor.
Zaten şimdiden cemaatin adamlarından hangisinin Fenerbahçe´ye başkan olacağı konuşulmuyor mu?

1959´dan bu yana defalarca şike/teşvik iddiaları gündeme geldi...

BJK'liler "şerefli ikincilik" sözünü kullandı iki kez...
Her ikisinde de GS şampiyonluğa ulaşmıştı.
Bu şampiyonlukları getiren 35 dakikada 5 gol yiyen Ankaragücü kalecisi de serbest vuruş kullanan Prekazi´ye eliyle sol tarafı işaret edip Yugoslavca
"sola vur" diye bağıran ve gösterdiği taraftan gol yiyen Eskişehir kalecisi de aynı kişiydi: Zalad...
BJK'nin 100.yıl formasında o güne dek oynayan 700 futbolcusunun adı yazılıydı‚ biri hariç: Zalad...

Hele 2006´da kaçırdığımız şampiyonluk kusursuz bir "organize iş" idi.
Denizli-Fenerbahçe maçından sonra söylediğimiz tek cümle şu oldu:
"Küme düşme potasındaki Denizli´yi yenemiyorsak zaten şampiyon olmayalım!"

Evet, şimdi biraz tehlikeli sularda yüzmeye başlayacağım!!!

Denizliliyim‚ Denizli´de yaşıyorum ve avukatlık yapıyorum.
Denizli´de kurulan tezgahlardan haberdar olduğum için Denizli maçlarına kombinem olmasına karşın o son maça gitmedim‚ maçı İzmir´de tv´den izledim ve en ufak bir umudum yoktu şampiyon olacağımıza dair.
Denizli'ye dışarıdan Fenerbahçe formasıyla gelen‚ İstanbul doğumlu olan hiçkimse sokulmadı o maçtan önce...
Maçtan önce Denizlispor´un çakma amigosu GS'li
"Yamuk" Ali‚ Antalya´ya gönderildi ve Antalya GS'liler Derneğinden tedarik edilen 2000 dolayında cincon taraftarı kente getirildi‚ hepsinde de Denizlispor forması vardı.
Bu kişilerin bilet ve forma paraları Denizlispor´a GS tarafından ödendi‚ bağış adı altında.
Bu kişilerin kente girişinde hiçbir sorun yoktu‚ şehrin diğer tarafından geliyorlardı ve hepsi de bilatereddüt alındı kente...

Nitekim dönemin cemaatçi Denizli Emniyet Müdürü daha sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğü´ne atandı ödül olarak‚ cemaatçi vali de İzmir Valisi oldu hemen akabinde...
Sahaya taraftarlar alınmadan önce yönetim tarafından tüm koltuklarda konfetilerin olması sağlanmıştı.
Cemaatçi GS'li Haluk Ulusoy‚ Denizlispor Başkanı (güya Fenerbahçeli) Ali İpek´e maçın hiçbir surette tehir edilmeyeceğinin garantisini vermişti.
Küme düşme potasındaki diğer takım Malatyaspor idi ve Gaziantep ile deplasmanda oynayacaktı.
Gaziantep de düşme potasındaydı ama Malatya ile berabere kalması durumunda hiçbir maçın sonucuna bakılmadan kümede kalıyordu.
Malatya ise berabere kaldığı takdirde Denizli de yenilirse Denizli küme düşüyordu.
Denizli berabere kaldığı takdirde de diğer maç sonucu Denizli´yi ilgilendirmiyor ve Denizli kümede kalıyordu.
Denizli yönetimi Haluk Ulusoy´un bilgisi dahilinde işi garantiye aldı ve GS'den gönderilen 400 bin doları Malatya´nın 2 Çek oyuncusuna 200´er bin dolar olarak gönderdi.
Hatta Ali İpek çıktı,
"ortada çantalar dolaşıyor" diye veryansın etti ki aslında bizzat kendisinin yönettiği çanta operasyonlarıydı.

Hep övünürler ilk tel örgüsüz saha diye‚ evet, Denizli´de saha kenarlarında hiçbir tel örgü yok ve isteyen istediği zaman sahaya atlayabilir ama Denizli seyircisi çekirdek çitlemekten başka bir şey düşünmediğinden Antalya´dan getirilen GS'li taraftarlara düşüyordu en büyük görev.
Maç başladı, konfetiler‚ duraklamalar‚ konfetiler‚ duraklamalar...
Teknik heyet ve futbolculara ağza alınmayacak hakaretler‚ küfürler‚ tehditler...
Defalarca durdu oyun ama sahaya yabancı madde atılmaması için anons bile yapılmadı‚ çünkü üçüncüsünde maçın tehiri kararı vermek gerekiyordu.
Bu sırada Gaziantep-Malatya maçı bitmişti ve Malatya kendi oyuncusunun kendi kalesine attığı golle 1-0 yenilmiş ve Malatya küme düşmüş‚ Denizli kümede kalmayı garantilemişti.
(Nitekim lig bitiminde de Malatya‚ o iki Çek futbolcusunu adeta kovarak apar topar göndermişti.) Fenerbahçe'nin o günkü koşullar altında o maçı kazanma olasılığı inanın ki yoktu...

Bu tarafta ise yarım saatten fazla süren duraklamalara karşılık 16 dakika uzatma verildi.
İşte o anda Aziz Başkan´ın tv´ye yansıyan görüntüsü‚ ayağa kalktığı ve arka tarafa geçtiği yönündeydi‚ hemen arkasından da sizlerin tanımadığı‚ benimse haftanın 5 günü gördüğüm ve görüştüğüm Denizlispor yöneticisi gitti arka tarafa...

- "Neler oldu arka tarafta?" dedim.
-
"Kulise geçti Başkan, ikimizden başka kimse de yoktu" dedi.
-
"Ne yaptı?" dedim.
-
"Başını ellerinin arasına aldı‚ sesleri dinledi" dedi.
-
"Konuşmadınız mı?" dedim.
-
"Konuşmadı ki‚ zaten ağzını açsa ben 2 milyon dolar‚ 3 milyon dolar şeklinde teklifler ileri sürüp direkt pazarlığa başlayacaktım" dedi.
-
"Abi o saatten sonra pazarlık mı olur‚ yetişmez ki" dedim.
-
"Sen görmedin mi sahanın kenarında iki horoz vardı" dedi.
-
"Evet gördüm‚ ligtv gösterdi‚ ne alakası var?" dedim.
-
"Hehe‚ onları salacaktık sahaya‚ yakalanmaları en az yarım saat sürerdi‚ biz de o sırada çek mek alırdık‚ zaten maçın tehir edilmeyeceğinin garantisini almıştık Ulusoy´dan ama Aziz Başkan tek kelime etmedi ki" dedi.
-
"..."

Sustum...

Bir başkan düşünün böyle bir organize işin parçası olmayan...
O durumda bile parayla maç satın almayan...
Şimdi neden böyle bir işin parçası olsun ya da olmak zorunda kalsın???

Bu‚ benim birinci ağızdan dinlediğim‚ bizzat içinde yaşadığım 2006 faciası.
Bunun 2010´unu zaten hepimiz açıkça gördük...
2010´da her hafta
"gönlümüz şunun şampiyon olmasından yana" diyen takımların ertesi hafta o takıma nasıl yenildiklerini gördük.
Yıllardır konuşulan şike/teşvik iddialarında kabak bizim başımızda patlatıldı‚ hiçkimseye boyun eğmediğimiz için...
Ama inanıyorum ki bu asil taraftar yine kimseye boyun eğmeyecektir.

Ankaraspor´u tedbiren ligden düşürüp soruşturma sonuçlandıktan sonra Bank Asya´ya iade eden TFF‚ o takımın 2 yıllık maddi manevi zararını nasıl telafi edecektir?
Bir de bu durumda olan takımın Fenerbahçe olduğunu düşünün.
Tıpkı Hacettepe gibi TFF´yi de kapattırırız emin olun‚ çünkü kendilerini satsalar bizim zararımızı telafi edemezler...

Artık dört yanımız puşt zulası‚ gözümüzü dört açalım‚ şanlı geçmişimize‚ şerefli geleceğimize sahip çıkalım‚ bu takımı ve bu ülkeyi çakallara vermeyelim...

İnanıyorum ki bu ülkeyi aydınlık günlere çıkaracak olanlar, yine, yeni, yeniden, Atatürk'e ve onun desteklediği takıma sahip çıkan, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda en ön saflarda savaşan Fenerbahçeliler olacaktır...

İNANIYORUM Kİ BU ÜLKEDE FENERBAHÇE DEVRİMİNİN OLMA OLASILIĞI SOSYALİST DEVRİM OLMA OLASILIĞINDAN ÇOK, ÇOK, ÇOK DAHA FAZLADIR!!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder