Nato Generali mi, milletin askeri mi?
Genelkurmay Baikan Işık Koşaner ve kuvvet komutanlarının istifası ulusal duyarlığı yüksek kesimlerde heyecan yaratmış görünüyor.
Aynı anda, yıkıcı ve işbirlikçi çevrelerde de, toplu istifa eylemini önemsizleştirme gayreti görülüyor.
Nasıl değerlendirmek lazım?
Komutanların istifası, devlet yönetiminde bir uyanış anlamı taşıyor mu?
Değerli „gazetesiz" gazeteci Hayrullah Mahmud'un ifadeleriyle, „kadife eldiven atıldı" mı?
Ya da, yeni bir dönemin habercisi mi, bu „eylem"?
Tüm bunlara cevap bulabilmek için, kuşkusuz, eldeki bilgileri öncelikle bir araya getirmeliyiz.
Ancak, daha da önemlisi, bir analiz yaparken, bilimsel bir metot kullanmıyorsak, yanılgıya düşmemiz büyük olasılık, doğruyu bulma şansımız ise, küçük olasılıktır.
Bilgi şudur: Işık Koşaner "veda mesajı"nda, "…Bu durumun önlenememesi ve yetkili makamlar nezdinde yapılan girişimlerin dikkate alınmaması Genelkurmay Başkanı olarak personelimin hak ve hukukunu koruma sorumluluğumu yerine getirmeme engel olduğundan, işgal ettiğim bu yüce makamda göreve devam etme imkanını ortadan kaldırmıştır." demektedir."Bu durum" nedir?
Gene kendi sözleriyle "Haklarında henüz hiç bir kesin yargı kararı olmamasına rağmen tutuklu bulunan 14 general-amiral ile 58 albay, hürriyetlerinin tehdit edilmesinin yanı sıra mevcut yasalarımız gereğince bu yıl yapılacak Yüksek Askeri Şura'da değerlendirmeye girme hakkını kaybetmiş ve peşinen cezalandırılmıştır.
Soruşturma ve uzun süreli tutuklamaların bir amacının da TSK'nın sürekli gündemde tutularak kamuoyunda bir suç teşkilatı olduğu izleniminin yaratılmaya çalışıldığı, bunu fırsat bilen yanlı medyanın da her türlü yalan haber, iftira ve suçlamalarla yüce ulusumuzu kendi silahlı kuvvetlerine karşı tavır almaya teşvik ettiği dikkatlerden kaçmamaktadır".
Sayın Işık Koşaner ve komutan arkadaşlarının tavrını değerlendirmeden önce altını çizmek zorunda olduğumuz bilgiler şunlardır: Koşaner 2 yıl daha görevde kalabilecekken, istifası ile, görevini kendisinden sonra gelmesi belirlenmiş olan bir komutanın erken devretmiştir.
Bu istifa ile, TSK içerisindeki hiyerarşik yapı hiçbir şekilde etkilenmemektedir.
Diğer kuvvet komutanlarının görev sürelerinin dolduğunu biliyoruz.
Ayrıca, Sayın Koşaner'in "veda mesajı"nda da belirttiği üzere, 14 general-amiral ile 58 albay tutukluluk hallerinin devamı nedeniyle tasfiye edileceklerdir.
Dolayısıyla, bu "eylem"in, tutuklu subayların durumunu olumlu anlamda etkilemesi de söz konusu değildir.
Bilgileri birleştirdiğimizde, ortaya çıkan tablo budur.
Buraya nereden geldik?
Cumhuriyet Devrimi, kurulduğu andan itibaren, karşısında yerel feodaller, dinci gericiler, padişahçılar ve emperyalistlerden oluşan bir „rövanşist koalisyon"la savaşmak zorunda kaldı.
Bu savaşta, genç Cumhuriyet'in devrimci kadroları daha İnönü zamanında, inisiyatifi kaybederek, hakim rolünü yitirmişti.
DP, AP, ANAP iktidarları yukarıda tanımladığım koalisyonlar olarak Cumhuriyet Devrimi´nin kazanımlarını tek tek yıkmak projesini ceplerinde taşıdılar.
"Siz isterseniz, şeriatı bile geri getirirsiniz!"
"Baksınlar bakalım, memlekette en çok imam hatip okulunu ben mi kurmuşum, onlar mı!"
İşte Menderes, işte Demirel!
Türkeş´in sadece Fethullah Gülen için övgülerini hatırlayın, yeter!
Cumhuriyet Devrimi'nin kazanımlarından zarar gören çıkar çevreleri adım adım ülkeyi ve devleti teslim aldılar.
Kaybedildiği üzerine siyaset adamlarının entelektüel yazılar döktürdüğü savaş dün başlamadı.
Ordumuz NATO'ya sokularak, milletin ordusu olma karakterini çoktan yitirmişti.
Dünyanın son 40 yılında yaşanan acıların yegane kaynağı, müslümanlara karşı savaş açan Yeni Muhafazakarlık akımının en gaddar kalemşörlerinden Samuel Huntington´u referans alan, kendi sınırına döşenmiş mayınların temizlenmesi işini toplumsal baskı üzerine İsrail'e veremeyen hükümeti korumak için, „NATO temizlesin", diye görüş bildiren, terörle mücadele adına yaza yaza, başkasından kopyaladığı makaleleri kendi görüşü gibi sunan bir Genelkurmay Başkanının terör veya ülkenin diğer hayati konularında vatan-millet faydasına bir girişimi veya fikri olabileceğine inanmak mümkün değil.
Toplumsal kurumlar, hizmet ettikleri kesimlerin davranışlarını, tepkilerini ve düşünce biçimlerini yansıtırlar.
Üst düzey maliyeci bir bürokrat ile, üst düzey hukuk bürokratını ele alın, örneğin.
Onların tutum ve davranışlarında, sadece meslek özelliklerini değil, içiçe oldukları toplumsal tabakaların düşünce ve eylem modellerini de gözlemleyebilirsiniz.
„At sahibine göre kişner" bu nedenle, büyük bir ata sözümüzdür.
Bu durumda, cesaretle sormamız gereken soru, komuta kademesindeki subayların sahibi kimdir?
Eğer orduların konuşlanış şekli ve yeri „yabancılar" tarafından belirleniyorsa;
Hangi ordu biriminde hangi silahların bulundurulacağı ve miktarı „yabancılar" tarafından belirleniyorsa;
Yerden havalanan uçakların rotası ve uçuş süresi önceden „yabancılar"a bildirilmek zorundaysa;
Denizaltıların planlanan seferini veya rotasını DKK dışında „yabancı birimlere" de bildirmek zorundaysa;
Böyle bir ordunun generalinden yurtsever bir model beklentisi içinde olmak „esastan yanlış"tır.
NATO´nun ordusundan milletin ordusu olmaz!
İçerisinden tek tek yurtsever asker çıkabilir ve çıkmaktadır.
Ancak, onlar halk-millet yararına sınıflarına ihanet edebilirler!
Halkın yanında olmak, ordunun üst katlarında fazlasıyla baş döndürür!
Ancak, yurtsever general yoktur, olamaz demiyorum.
Teğmenden albaya kimse için böyle bir düşüncem zaten olamaz.
Fakat, o generalin kendisini ispatla mükellef olduğunu söylüyorum.
NATO içinde en büyük 2.ordu olmakla övünen ama 6 bin PKK gerillasına karşı kesin zafer kazanamayan ve bunu neden başaramadığını anlatamayan kim?
Generaller!
Silah arkadaşları teker teker hapse tıkılırken hiçbir eylem yapamayan, yapmayan kim?
Generaller!
Hapisteki arkadaşlarını kendi paçalarını kurtarmak adına satan kim?
Generaller!
İstifa olayına bir de şöyle bakalım: Eğer Koşaner normal süreç içerisinde emekli olsaydı, ardında bıraktığı asker ona ne diyecekti?
Hapisteki komutanları ne diyecekti?
Diğer taraftan da, % 50 oyla artık her istediğini yapabileceğine güvenen bir iktidarın dayatmaları arasında sıkışmaktaydı.
Koşaner tüm bunlara dayanamadı ve istifa etmek zorunda kaldı.
Bunu da, "veda mesajı" ile ileriye kaçarak gizlemek istedi.
Hepsi budur.
NATO generalinden milletin askeri olmaz.
Olur diyen asker varsa, bunu milletine ispat etmek zorundadır.
-- -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ HABER Akşamla bak yine gül rengi buhurdan Bin bir hülyaya açık penceremin camında. Sükut örüp bu sıcak sonbahar akşamında Bir alem doğdu yine giden günün ardından. Sardı o her akşamki sessizlik yokuşları, Bir alem doğdu yine giden günle beraber; Geldi medar ellerinden beklediğim haber Başcıvıltıya canevimin kuşları. Gördüm giden günün ardından sulara dalan Gözlerin yeni bir dünyaya açıldığını, Bir ustuva alemine yaklaşıldığını, Bu akşam kuşlarının ufuktan koptuğu an. Kuruldu bir alem hergünkü dünyamdan uzak, Kaybolduğum düşünceye ve kendime yakın. Kuşlar.. dizi dizi kuşlar.. kuşlar akın akın.. Rüyam benden bu akşam ve ben rüyamdan uzak... Orhan Veli KANIK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder