11 Ağustos 2011 Perşembe

Şamanizmden gelen adetlerimiz(kadim töslerimiz)



Şamanizm'den gelen adetlerimiz ... 

 

Türkler'in Şamanizm'den İslamiyete geçişi yüzyıllar öncesine dayansa da

 günümüzde Şamanizm'den kalan birçok adet ve gelenekleri bulunuyor.

 

İşte onlardan birkaçı:


Su dökerek uğurlama:

Gidenin arkasından su dökmek 

eski Türkler'deki su kültünün doğurduğu bir adettir.



Mum yakma, çaput bağlama: 

Câmi avlularında mum yakılması, 

ağaçlara bez ve çaput bağlanması da 

Şamanizm döneminden

 günümüze aktarılan geleneklerdir.


Tahtaya Vurmak:

Yine, 

istenmeyen bir olay duyulduğunda 

tahtaya el ile tokmak gibi üç kere vurulması 

da, 

kötülükten korunmak, 

kötü ruhların duymasını önlemek amacına yönelik eski bir Şaman inanışıdır.

Bazısı Amerikalılar'a da geçmiş adetlerdir. 

Geçerken Kuzey Buz Denizi'ndeki Bering Boğazını kullanmış olsa gerektir. 

 

Zira Amerikalılar da 

"knock on the wood" 

deyip 3 defa tahtaya vururlar.

 


Kurşun Dökme: 

 

Kurşun Dökme de

 Şaman geleneklerinden kalan bir âdettir.

Şamanlar bu ritüele "Kut Dökme" anlamına gelen "Kut Kuyma" adını vermişlerdi.

İnsana musallat olan kötü ruhların olumsuz etkisini ortadan kaldırmaya yönelik

 olarak çok eski dönemlerde uygulanan sihir kökenli bir ritüeldi.



Kırmızı kurdela:

Loğusa kadınların başına bağlanan kırmızı kurdela 

Şaman döneminden günümüze kadar gelmiş bir adettir.

Bu kurdelanın anneyi ve yeni doğan çocuğu, 

Albız denen şeytana karşı koruduğuna inanılır.

Alevilikte mezarın başına bağlanan kırmızı kurdelanın da 

ölüye kötü ruhların 

musallat olmasını engellediğine inanılır.


Ay: 

 

Anadolu'da yeni ayın görünmesi sırasında yere diz çökerek niyaz edilmekte, 

gökyüzüne, aya ve toprağa bakarak dilekte bulunulmaktadır.

 

Yeni ayın yeni umutlara ve yeni başlangıçlara vesile olacağı düşünülür.

Bu olgu da Türklerin eski Göktanrı inancından kaynaklanmaktadır.

 


40 Sayısı:

Eski Türk inanışına göre ruh fizikî bedeni 

40 gün sonra terk etmektedir. 

 

Türk destanlarında

kırk sayısı 

çok yer alır ve kırk yiğitler, 

kırk kızlar

epeyce geçer.

Manas destanında olduğu gibi, 

Dede Korkut hikâyelerinde 

kırk yiğitler görülmektedir.

Kırgız türeyiş efsânesinde de, 

Sağan Han'ın 

bir kızı ve otuz dokuz hizmetçisi 

ile 

kırk kız 

bir gölün kenarına giderek sudan gebe kalmışlardı.

 

Oğuz'un verdiği şölende, 

diktirdiği sırıkların boyu kırk kulaç uzunluğunda idi.

Hikâyelerde ve masallarda kırk gün ve kırk gece düğünler,

 kırk haremiler,

 kırk satır ve kırk katır 

çok geçer.

 

Bazı ejderhalar vardır ki onlar yenilmez ve ölmezler,

 ancak bunların tılsımları bozulursa ölürler. 

Bu gibi ejderhaların kırk günlük bir uyku zamanı vardır.

 İşte bu zamanda ejderhanın yanına gidilir,

 üzerinden kırk tâne kıl koparılır, 

ateşe atılarak yakılırsa ejderha da ölür.

 

 

40 sayısı da totemcilik döneminden kalma bir inanıştır. 

 

Semâvî dinler dâhil tüm dinlerde 40 sembolizmasının görülmesi 

dinlerin evrim süreci konusunda fikir vermektedir.

 

İslâmiyet'te ölümün ardından 40 gün geçtikten sonra 

Kur'an ve Mevlit okutma âdetlerinin,

 

Musa'nın Tanrı'nın buyruklarını Tur dağında

 40 gün 40 gecede almasının,

eski Mısır'da firavunun ölümünden kırk gün sonra cennete gidebilmek 

için bir boğa ile mücadele etmek zorunda kalmasının,

 

Hıristiyanlar'ın paskalyaya 40 gün oruç tutarak hazırlanmasının,

Ayasofya kilisesinin zemin katında 40 sütununun ve kubbesinde de 

40 penceresi olmasının kökeninde Şaman veya totem gelenekleri bulunmaktadır.

Mezartaşı:

 

Şaman âyin sırasında yardımcı ruhlarını kullanmaktadır.

Ölülerin, âilenin vefat etmiş büyüklerinin, 

eski Şamanlar'ın ruhlarının,

 ormanın, suyun ve yerin yardımcı ruhlarının da 

Şaman'a yardım ettiği kabûl edilir.

Ölen büyüklerin ruhlarının çoğalması sonucu 

bu ruhların en kıdemlisinin ruhların başına geçeceğine

 ve

 bunun da diğerlerinin yardımı ile 

Şaman'a yol göstereceğine inanılır.

 

Kuş biçiminde düşünülen bu ruhlar

 Şaman'a gökyüzüne yapacağı yolculukta

 yardımcı olmaktadırlar.

 

Toplumda ulu kabûl edilen kişilerin ölümünden sonra ruhlarından medet ummak 

mezarları kutsamış ve bu yerler medet umulan yerler hâline gelmişlerdir.

Günümüzde mezar, 

türbe, yatır ve benzeri yerlerin ziyareti 

ve

 bunlardan medet umulması da 

bu inanç sisteminin devamı olarak ortaya çıkmıştır.

 

Eski Türkler'de mezarları gizleme geleneği yoktur, 

aksine özellikle büyüklerin özel mezarları yapılıp, 

üzerlerine bir yapı (bark) yapılmış, 

barkın iç duvarları ölünün yaşarken katıldığı savaş sahnelerini gösteren 

resimlerle süslenmiştir.

 

Ayrıca mezarın veya mezar yapısının üstüne Balballar dikilmiş, 

sıradan kişilerin mezarlarına da, 

belirli olması için tümsek biçimi verilmiştir.

 

Arap dünyasında mezar taşı yoktur.

 Ölünün toprakla bütünleşmesi ve zaman içinde kaybolması istenir. 

Kutsanması günahtır.

Mezarlara taş dikilmesi ve bu taşın san'at eseri hâline getirilecek kadar süslenmesi

 İslam coğrafyasında sadece Anadolu'da görülmektedir.


Dilek tutma:

Göktanrı inancında kanlı kurbanlardan başka bir de 

kansız kurbanlar 

vardır.

Saçı, yalma, 

yani ağaçlara veya kamın davuluna bağlanan paçavralar, 

ateşe yağ atma,

tözlerin ağızlarını yağlama 

ve 

kımız serpme 

gibi törenler bu kansız kurbanlardır.

Köpek uluması:

Şamanizm'de köpek ruhun yaklaştığını uzaktan acı ulumayla haber verebilmektedir.

Sıradan bir kişi bu ruhu görürse bu onun pek yakında öleceğine işaret sayılır. 

Anadolu'da günümüzde köpek uluması uğursuz sayılmaktadır.

Köpeklerin bâzı olayları önceden algıladıklarına ve bunu uluyarak anlattıklarına inanılır.

İçki:

Şamanlar (kamlar), Tanrı ve koruyucu ruhlar için arak (rakı) saçı saçarlar, bu kansız kurban sayılır.

 

Eski Türk kültüründe içki içilmesi yaygın bir gelenektir. Özellikle düğünlerde ve mutlu günlerde müzik eşliğinde içki içilmesi geleneği vardır.

Kubbe: 

 

Ayrıca, cami mimarisine kattığımız "kubbe" gök tanrı dini'nden taşıdığımız bir durumdur.

Nazar:

Anadolu'da halk arasında "nazar" olgusu çok yaygın bir inançtır.

Bâzı insanların olağandışı özellikleri olduğu

 ve 

bunların bakışlarının karşılarındaki kimselere rahatsızlık verdiğine,

 kötülük yaptığına inanılır.

Bunun önüne geçmek için 

"nazar boncuğu",

 "deve boncuğu",

 "göz boncuğu"

 v.s. takılır. 

Nazar olgusu da eski Türk inançlarındandır.


Halı Kilim Desenleri:

 

Şaman'ın üzerine giydiği giysiye

 yılan, akrep, çiyan, kunduz 

gibi yabanî ve zararlı hayvan şekiller

çizilerek onların kaçırılacağına inanılırdı.

Bugün Anadolu'da Türkmen köylerinde dokunan halı, 

kilim gibi örgüler Şaman giysilerinin izleri taşımaktadır.


Müzik: 

 

Şamanlar âyinlerinde davul ve kopuz kullanmışlardır. 

 

Müziksiz bir âyin düşünülemez.

 Oysa

 İslam dininde Kur'an dışındaki dinî eserlerin 

müzikle okunması günahtır.

 

Şaman geleneğinin devamı olarak Anadolu'da 

Hz. Muhammed'in, Hz. Ali'nin hayatları

 müzikle okunmaktadır.

 

Mevlit ve İlâhiler sâdece Anadolu'da uygulanan müzikli anlatımlardır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder