2 Ağustos 2011 Salı

DEZENFORMASYON - fwd: HAYATA DONUS ! ASKERLER ASKERLERI OLDURDU !


-------- Original Message --------
From:     zeki kentel <zkentel2001@yahoo.com>


GERCEKLER  ORTAYA  CIKIYOR !   BIR  DE MEDYA  GERCEKLERI  GORSE !

Gerçeğe dönüş: Bir de medya dönmek istese...

TARİHİMİZİN hatırlamak bile istemediğimiz karanlık sayfalarından biri, Bülent Ecevit'in Başbakanlığı, Hikmet Sami Türk'ün Adalet Bakanlığı ve Sadettin Tantan'ın İçişleri Bakanlığı döneminde yapılan ve adına 'Hayata Dönüş' denen kanlı operasyon.

Aylardır, cezaevlerinde özellikle DHKP-C'lilerin bulunduğu koğuşlarda ölüm oruçları yapılıyordu. Koğuş sistemi yerine hücre sistemine geçişi temsil eden F Tipi cezaevlerine nakilleri engellemek amacıyla.

İlk salvolar medyanın ana parçasından gelmeye başladı. Şunca gün geçmişti, 'ölüm orucu'ndakiler neden hâlâ ölmemişti?

Bu işte bir iş vardı vs tarzı yayınlar başladı.

O sırada içerdekilerle pazarlıklar yapılıyor, ölüm oruçları bitirilmeye çalışılıyordu ama 'devlet' taviz vermiyordu.
* * *
Nihayetinde 19 Aralık 2000 sabahı erken saatte cezaevlerinde eş zamanlı operasyon düzenlendi. Sözde ölüm orucundakiler zorla oruca sokuluyor ve ölmeye zorlanıyordu, onları yaşatmak, gerekirse zorla beslemek için de operasyona 'Hayata dönüş' adı verilmişti.

Operasyon çok kanlı oldu. İkisi asker 30'u tutuklu 32 kişi öldü.

Ama işin dezenformasyon operasyonu bölümü daha da kanlıydı. Sözde, koğuşlardan operasyon için içeri giren askerlere ateş açılmıştı, iki jandarma bu ateş sonucu ölmüştü.

Koğuşlarda yangın bombaları vardı, askerlere saldırılmış, yangın çıkarılmış, 'terörist'ler kendi çıkardıkları bu yangında yanarak veya boğularak ölmüşlerdi.

Aylardır 'ölüm orucu'nda olduğu söylenenler 'turp gibi' ve 'besili' çıkmışlardı...

Medyamızın bize anlattığı masallar bunlardı.
* * *
Anlayacağınız, dönemin egemenlerinin etkisindeki 'bir kısım' medyanın polisten-jandarmadan-bakandan duyduğunu sorgusuz sualsiz ve sanki kendi bilgisiymiş gibi yayınlama alışkanlığı konusunda bugün ile dün arasında çok da fark yoktu.

Önce kamuoyunda bu 'operasyon'a bir 'rıza' üretilmiş, sonra da bu 'rıza'nın kalıcı olması için çaba sarf edilmişti.

Ama gelin görün ki, bugün yayınlayamadığı bir kitaptan ötürü cezaevinde tutuklu olarak yatmakta olan bir 'gazeteci' arkadaşımız, Ahmet Şık, elinde ölen jandarmaların otopsi raporuyla çıkagelmişti bir gün Radikal yazıişlerine.

Askerler, başka askerlerin ateşiyle ölmüştü, koğuşlardan çıktığı söylenen tabancalarla bu şekilde ölmek mümkün değildi.

Biz bu haberi Radikal'de, biraz da 'Hayata dönüş'e nazire olsun diye 'Gerçeğe dönüş' manşetiyle yayınladık, günlerce de manşette tuttuk ama 'bir kısım' medya bu haberi görmezden geldi, bir türlü gerçeğe dönemedi.
* * *
Bugün konuyla ilgili sürmekte olan mahkemede öğreniyoruz ki, koğuştan yangından kaçanların üzerine verilen battaniyelere askerin emriyle benzin dökülmüş, herhalde henüz tamamen yanmayanlar varsa yansınlar diye, zaten dumandan zehirlenmekte olanlar benzin buharını soluyup iyice zehirlensinler diye...

Ama dehşet içinde izliyorum, herhalde ülkemizde 'terörist'leri öldürmek gayet meşru bir durum olsa gerek, bu haber de medyamızda hak ettiği yeri bulamıyor; apaçık bir devlet cinayeti minicik başlıklarla kenarda köşede kalmaya mahkum ediliyor.

Halkın haber alma hakkı mı dediniz?
-------------------------------------------
İ.  BERKAN
 
HAYATA  DONUS !  ASKERLER  ASKERLERI OLDURDU !

GERCEKLER  ORTAYA  CIKIYOR !   BIR  DE MEDYA  GERCEKLERI  GORSE !
           


--  -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ Hisler konuşunca, aklın dili tutulur.  Anonim Nasihat

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder