Türk Ordusu'na karşı partilerin tutumu
++++++++++++++++++++++++++++++++
8 Ağustos 2011 Ali Serdar Bolat
BBP
Ordu düşmanı koroya en son katılan BBP (Büyük Birlik Partisi) oldu.
Milliyetçi-İslamcı Alperenler partisi Genel Başkanı Mustafa Destici, partisinin Denizli İl Başkanlığı'nda düzenlediği basın toplantısında şu vecizeleri yumurtladı:
(7 Ağustos 2011)
"Yüksek Askeri Şura'da milletin ortaya koyduğu irade tecelli etti.
Anayasa değişikliğine ilişkin referandumda bu irade ortaya konulmuştu.
Referandumda bu irade konulmasaydı, bu süreç yaşanmazdı.
Yeni Anayasa çalışmalarına destek vermeye hazırız.
Vesayet rejimi tamamen kaldırılmalıdır.
Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanmalıdır.
Bundan geri adım atılmamalıdır, çünkü millet böyle istemektedir."
MHP
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, YAŞ kararları ile ilgili yazılı açıklama yaptı: (Anadolu Ajansı - 06.08.2011 - 15:56)
Açıklama şu talihsiz cümle ile son buluyor:
''Darbe iddialarını konu alan yargı süreçlerinin acilen sonuçlandırılarak, darbe heveslisi kim varsa TSK'dan temizlenmesi sağlanmalı ve Türk ordusu tartışmaların içinden süratle çıkarılmalıdır''
Sanki ordu içinde darbe heveslisi varmış da davalar bunları ortaya çıkarmak için yapılıyormuş anlamına gelen bu cümle, açıklamada daha önce geçen şu cümlelerle çelişki halindedir:
"...hukuken hala bir sonuca ulaşmamış olan sözde darbe iddialarının, TSK üzerinde aşırı bir baskı ve sindirme mekanizması haline geldiği ayan beyan ortadadır."
"TSK'nın, suç şebekesi gibi gösterilmeye çalışılmasında; AKP'ye istikamet veren uluslararası çevrelerin, güç merkezlerinin ve içinde bulunduğumuz coğrafyayla ilgili emelleri bulunanların etkili olduğu görülmektedir."
MHP bu tutumu ile ikircikli bir yapı göstermektedir.
Ayrıca, Bahçeli, komutanların suç duyurusu yaparak istifa etmelerini, yandaş basının ağzı ile, "emeklilik isteme" olarak nitelemektedir:
Halbuki komutanlar, silah arkadaşlarına yaptıkları açıklamada, söz konusu olanın emeklilik değil, istifa olduğunu üzerine basarak söylemişlerdir:
"İstifalar, kurumsal gerekçelerle gerçekleştirilmiştir. Görevi bırakma gerekçemiz öncelikle emeklilik değildir.
Önceliğimiz görevi bırakmaktır. Emeklilik müktesep hakkımızdır" demişlerdir. Bahçeli, bu açıklamayı bilmezden gelmektedir:
''Bir önceki Genelkurmay Başkanı ve 3 kuvvet komutanının zamansız bir şekilde emekliliklerini istemeleri devlet krizine yol açmış ve ülkemizi alacakaranlık bir ortama sürüklemiştir. Ancak bu tehlike ve gerilim düzeyi yüksek hadisenin neden olduğu devlet krizi nihayetinde aşılmış ve sonuçları çok ağır olacak bir sürecin eşiğinden dönülmüştür''
Bu söylemi ile Bahçeli, istifa eden komutanları suçlamaktadır.
Sonuçta artı eksiyi götürmekte, MHP arafta salınmaktadır. Orduya yapılan tertiplere karşı berrak bir tutum alamamaktadır.
CHP
Geçen gün Başbakan Yard. Bekir Bozdağ, Genelkurmay'ın Milli Savunma Bakanlığuı'na bağlanacağını söyledi.
Kılıçdaroğlu aynı gün ses verdi: "Verin teklifi destekleyelim, Genelkurmay'ı Milli Savunma'ya bağlayalım"
TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35. Maddesindeki "Cumhuriyeti korumak ve kollamak" görevini ortadan kaldırarak "TSK'nın darbe yapmasının önüne geçmek" için ise ta seçimlerden önce teklif vermişti.
Emine Ülker Tarhan, parti yönetiminin hazırladığı şu vecizeleri utanmadan okudu: (30 Temmuz 2011)
"Özgürlükçü demokrasilerde kamusal kararların seçilmişler tarafından alınması esastır.
Kuralların seçilmişler tarafından konulması ve yönetime seçilmişlerin hakim olması demokrasinin temel ilkesidir.
...polis, askeri kuvvetler, istihbarat birimleri gibi devlet kurumları sivil otoritenin kontrolünde olmalı, siviller tarafından denetlenmelidir.
Halkın oylarıyla seçilen parlamentonun ve hükümetin yetkilerinin, hukukun öngördüğü demokratik kural ve kurumlar dışında hiçbir güç tarafından sınırlandırılmasını kabul etmiyoruz.
CHP, bu anlayışla silahlı kuvvetlerin siyasete karışmasına karşı çıkmaktadır.
Ordunun ne büyüklükte olması gerektiği, zorunlu askerliğin hangi şartlarda yapılacağı, askeri harcamaların büyüklüğü gibi konular siviller tarafından karara bağlanmalıdır."
Bu cümlelerden sonra gelen:
"Sabah akşam askeri kötülemek, iftira ederek onları itibarsızlaştırmak, saygınlığına gölge düşürmek ulusumuza hiçbir yarar sağlamaz.
Bu tür çabalar orduyu sıcak siyasetin içine çeker"
cümleleri durumu kurtarmıyor. Çünkü yukarda, ordunun siyasete karıştığını söyledin, ordu düşmanları ile aynı dili kullandın.
Laik demokratik üniter cumhuriyeti korumak ordunun görevidir. Buna "siyasete karışmak" denmez. Yazıklar olsun, bunu bile bilmiyorsunuz. (acaba?).
Laikliğin köküne kibrit suyu ekilsin, bölücülere özerklik verme planları yapılsın, asker sussun, bu rezaletlerin yapılmasına sessiz kalsın. Yok öyle üç kuruşa beş köfte.
Ordunun ne büyüklükte olacağına siviller nasıl karar verebilir? O zaman Genelkurmay Başkanı da sivil olsun. Madem siviller her bir moku herkesten iyi biliyor...
Kılıçdaroğlu, seçimlerden önce "Asker sayısının azaltılması ve profesyonel askerlik" konusuna da sıcak baktığını açıklamıştı.
Komutanların istifasından sonra "Gerekçelerini kamuoyu ile paylaşsınlar. Bu, varsa haklı gerekçelerini öğrenmemizi sağlayacaktır" buyurdu Kılıçdaroğlu.
Halbuki istifa mektubunu çocuk bile okusa anlar, gerekçeler madde madde sayılmış. Resmen dalga geçiyorlar komutanlarla. Ayıptır, yapmayın.
+++++++++++++++++++++++++++++++++
-- -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ Rigor mortis Ölüm katılığı (Bütün dillerde adlî tıpta halen kullanılan bir terim) Latin Atasözü
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder