================================
ARSLAN BULUT: ATATÜRKÇÜLER VE MİLLİYETÇİLER NE YAPMALI?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli önce "İYİ Parti'nin Olağanüstü Kurultayında MHP'yle bütünleşme ve birleşme hamlesi" diye mesaj attı.
Bahçeli daha sonra "Fiziken orada fikren aramızda bulunan dava arkadaşlarımın müştereken karar alıp MHP'ye dönmesi samimi beklentimdir. " diye farklı bir çağrı yaptı.
Bir diğer mesajda da İYİ Parti'yi "CHP ve HDP ile ittifak yapmak"la suçladı.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener bu çağrıya "Sayın Recep Tayyip Erdoğan yine ne dedin bu arkadaşa?" diye cevap verdi ve kahkahalar attığı bir görüntüsünü yayınladı.
İYİ Parti İstanbul Milletvekili Ahmet Çelik Devlet Bahçeli'nin çağrısına "Türk milliyetçilerinin birleşmesinin önünü açmanın tek yolu sizin MHP Genel Başkanlığından istifa etmenizdir" diye cevap verdi.
İYİ Parti Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan da mesajında "Kasım'da seçime hazırlanın!" dedi.
***
Konuyu başka bir açıdan değerlendirmek istiyorum:
OPTİMAR anket şirketinin 13-15 Temmuz tarihleri arasında yaptığı ankette "Siyasal kimlik olarak kendinizi nasıl tanımlarsınız?" sorusu yöneltildi. Sonuçlar şöyle çıktı:
1 - Atatürkçü: Yüzde 25.2
2 - Milliyetçi: Yüzde 22.1
3 - Demokrat: Yüzde 11.3
4 - Muhafazakâr: Yüzde 9.7
5 - Dindar: Yüzde 7.8
6 - İslamcı: Yüzde. 4.5
"Atatürkçüyüm" diyenlerle "Milliyetçiyim" diyenler yüzde 47.3 ama iktidarda Mısır'daki İhvancıların peşinden giden ve milliyetçiliği cahiliye dönemi düşüncesi olarak gören ümmette siyasi birlik arayan yani Türk Milleti gerçeğini reddeden bunlarla da yetinmeyip her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına aldığını açıklayan bir zihniyete sahip kişilerin kurduğu bir parti var!
***
Atatürkçüyüm diyenler ağırlıklı olarak CHP'ye oy verse de yani taban çok yüksek oranda Atatürkçü ise de partide iktidar değiller!
Adında "milliyetçi" kelimesi bulunan MHP Türkiye'nin yasama yürütme ve yargı yetkilerini ABD'den yönetilen bir örgütün emrine veren ve onlarla aynı menzile gidenleri destekliyor. Tek adam sistemine önayak olan da MHP'dir.
AKP zihniyetinde en küçük bir değişiklik yok ama MHP'nin tam desteği devam ediyor.
17 yılda tarımla birlikte ekonomi çökertildi cumhuriyet tarihi boyunca ne yapılmışsa hepsi satıldı Kaz dağlarındaki ormanlar altın arayan bir Kanada şirketi tarafından kesiliyor. Oysa Kaz dağı ormanları altından çok daha değerli...
Ancak bir sömürge ülkesine kabul ettirilebilecek işgal altındaki Irak'ın bile kabul etmediği maden yasasına göre Kanada şirketinin Türkiye'ye bırakacağı gelir de yüzde iki! Doğu Karadeniz yaylaları yeşil yol diye bir projeyle birlikte Katar'a peşkeş çekildi! Tank Palet fabrikası bile Katar'a verildi! Katar kim? ABD işgali altında bir ülke!
17 yıl içinde orduya kumpas kuruldu milli aydınlara kumpas kuruldu kumpaslar hala devam ediyor. MHP böyle bir iktidarı destekliyor.
İYİ Parti ise CHP ile seçim ittifakı yaparak yerel seçimlerde iktidarın İstanbul Ankara Antalya gibi kalelerde yenilmesini sağladı.
Şimdi AKP güç kaybediyor. Gerçi yeni kurulacak partiler de Amerikan-İngiliz destekli ama AKP tabanındaki erime bu kopuşlardan bağımsız olarak devam ediyor.
Diyelim ki İYİ Parti'den MHP'ye dönenler oldu! İktidar eriyor ama MHP hâlâ bu yolla kendi iktidarını kurmaya değil AKP iktidarını korumaya ve kollamaya çalışıyor!
***
Peki bu ülkenin Atatürkçüleri milliyetçileri yani yüzde 47.3'ü ne yapmalı? Bu oran tek başına iktidara dönüştürülebilir ama öncelikle Atatürkçüler ve milliyetçiler siyasi partiler üzerindeki kontrolü görmek ve çözümü bu temelde üreterek Türkiye'ye oynanan oyunu bozmak zorundadır! Sistemin içinde çözüm yoktur. Çünkü mevcut sistem hukuka uydurulmuş görünse de hukuk dışıdır! Halk aldatılmıştır. Atatürk'ün dediği ve yaptığı gibi "Türkiye çıkmazında hükümet teorisini değiştirmek lâzımdır. "
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/ataturkculer-ve-milliyetciler-ne-yapmali-52803yy.htm
================================
ARSLAN BULUT: OSLO'DAN SONRA ŞİMDİ DE PYD AÇILIMI!
Ankara'da garip işler dönüyor. ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey'nin 22 Temmuz'da Ankara'da Milli Savunma Bakanlığı'nda yaptığı görüşmelerde 5 kilometre derinliğinde bir güvenli bölge önerdiği basında çıkmıştı. Öneri ABD'nin SDG dedikleri güçlerin komutanı Mazlum Kobani'ye ait çıktı.
Al Monitor-Türkiye'nin Nabzı bölümün yazarlarından Fehim Taştekin "Kürtlerin Ankara'ya önerisi kilidi açar mı?" başlıklı yazısında "Heyecan yaratan Kürt açılımı" diyerek Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Genel Komutanı Mazlum Kobani ile Haseke'deki karargâhında görüştüğünü anlattı.
***
Kobani Taştekin'e Amerikalılar aracılığıyla Türkiye'den görüşme talep ettiklerini ve çözüm olarak beş kilometre derinliğinde bir güvenli bölge planı sunduklarını söyledi.
Kobani'nin önerileri şöyle:
* Türkiye'nin istediği 30 kilometre derinliğinde bir güvenli bölge olamaz. Ama beş kilometre olabilir.
* Halk Savunma Birlikleri (YPG) beş kilometrelik alandan çekilir. Bu alana yerel askeri meclis olarak oluşturulan güçler yerleşir.
* YPG beş kilometre içindeki ağır silahlarını çekebilir. Menzili Türkiye'ye ulaşan silahlar da çekilebilir. Hatta 20 kilometre menzilli silahlar da 20 kilometre uzağa indirilir.
* Buna karşılık Türkiye saldırmayacağını taahhüt eder.
* Bu alanda uluslararası gözlemciler yer alabilir.
* Türkiye uluslararası gözlemcilerin parçası olamaz. Uluslararası gücün tarafsız olması gerekir.
* Türkiye'nin uluslararası güçte yer alması ancak şu şartla mümkün olabilir: Afrin'den çıkartılan insanlar geri dönmeli; Afrin'e yerleştirilen siviller ve milis güçler çıkartılmalı; el konulan mal ve mülkler iade edilmeli; bu süreç Afrin Sivil Meclisi'nin kontrolünde yürümeli ve uluslararası güvence olmalı. Eğer bu konuda gelişme olursa Türk askeri de devriyelere katılabilir.
* Türkiye'nin istediği şekilde (Fırat Kalkanı ile birlikte hareket eden) milis güçleri bölgeye giremez. Ancak bu bölgeden ayrılmış sivillerin geri dönüşünde bir engel yok.
Mazlum Kobani bu önerileri Jeffrey aracılığıyla sunduklarını MİT temsilcileriyle dolaylı görüşmeler yaptıklarını MİT ile doğrudan görüşmelerin sadece geçmişte Kobani sürecinde gerçekleştiğini ve MİT Başkanı Hakan Fidan'ın bu görüşmelerde yer almadığını da belirtti.
Aynı yazıda Taştekin SDG'nin "Jeffrey Ankara'ya geldiğinde CENTCOM Komutanı Orgeneral Kenneth McKenzie'nin PYD'ye 'ABD Türkiye'nin saldırmasına izin vermeyecek' garantisi verdi" diye açıklama yaptığını da bildirdi!
***
Görüldüğü gibi PKK ile bir açılım denemesinden sonra PYD ile de görüşmelere başlanmış oldu! Oslo'da Türkiye'yi PKK ile masaya oturtan "koordinatör ülke" idi. Ankara'daki görüşmede ise PYD'nin önerilerini "ABD adına James Jeffrey" dillendirdi. Sonuçta Türkiye PYD ile tekrar masaya oturtulmuş oldu. Türkiye yine küçük düşürüldü.
Türkiye'nin bu garip önerilere muhatap edildiği anlaşılırken İran'ın ABD'nin müttefiklerini IŞİD'i silâhlandırmakla suçladığı saatlerde Tayyip Erdoğan Suudi kralı Salman ile telefonla görüştü. Trump'ın damadı Kushner ise İsrail'de idi...
Bu arada ABD Basra Körfezi'nin güvenliği için Almanya'dan askeri katkı istedi! Almanya "Biz İran ile görüşmelerin devam etmesini doğru buluyoruz" diye açıklama yaparak bu kuşatmaya katılmayacağını açıkladı.
Bu gelişmeler büyük olayların habercisi...
***
Türkiye geçici koruma statüsündeki Suriyelileri tartışırken Türkiye'ye sokulmuş "küçük gerilla grupları" harekete geçirilebilir ve bir kaos ortamı oluşturulabilir. ABD bunun projesini yaptı ve uyguluyor.
Bütün bu sebeplerle Türkiye öncelikle kendi güvenliği için tedbir almak durumundadır. "Güvenli bölge" laflarıyla belki kitleler bir süreliğine uyutuluyor ama gerçekler ortaya çıkınca büyük bir güvensizliğe sebep oluyor...
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/oslodan-sonra-simdi-de-pyd-acilimi-52792yy.htm
================================
BEKİR COŞKUN: BU ASKERLER NİÇİN ŞEHİT OLUYORLAR?. .
Vatanın bir çakıl taşı için…
Gerçi şehit haberleri artık tek sütun yer alıyor gazetelerde… Örtüsüne sarılmış bir anne kasketli bir baba tören mangası…
Komutan orada annenin elini öper babaya sarılır…
Tören biter…
Ama aynanın önünde şehidin resmi şehit evinde bu geceler zor geçecek…
Vatanın bir çakıl taşı için…
★
O dağdan bu dağa gel…
Kaz Dağları'nı Kanadalılara verdiler Alamos Gold şirketi "Doğu Biga Madencilik" adı altında altın çıkartıyor…
Siyanür kullanıyorlar…
200 bine yakın ağaç kestiler…
Siyanür kesilmeyen ormanı aşağıdaki köylerin tarlalarını Çanakkale'nin içme suyunu da zehirliyor…
Şu yukardaki fotoğrafa iyi bakın çıkan o güneş görmemiş beyazımsı toprakta bin sene ot bitmeyecek…
Ve AKP iktidarı geçtiğimiz günlerde bunu yapan altıncılara 865 milyon liralık teşvik verdi…
★
Doğu'daki dağlarda bir çakıl taşı için yiğit askerler canlarını verirken batıda altın ve para için dağı satıyorlar…
Bir toz yığınına dönüşüyor yeşil Kaz Dağları…
★
Bir meydanda "Vatan sevgisi" nutukları bittiğinde tören mangası gittiğinde şehit evi aynanın önündeki resim ve hıçkırıklar ile baş başa kaldığında soruyor insan:
Bu askerler ne uğruna şehit oluyorlar?…
https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/bekir-coskun/bu-askerler-nicin-sehit-oluyorlar-5257335/
================================
CAN ATAKLI: ANAYASAL KURUMLAR VE YÜKSEK YARGI İYİCE GÖSTERMELİK HALE GETİRİLECEK
İktidar yandaşları Anayasa Mahkemesi'ni tartışıyor.
Gerçi buna ne kadar tartışma denir orası da ayrı konu çünkü yandaşlar Anayasa Mahkemesi'ni eleştirmiyor çok ağır hakaretler yağdırıyor.
Nedeni şu;
Güneydoğu'daki bazı şehirlerde yapılan "hendek operasyonlarına" karşı bir grup akademisyen bir bildiri yayınlamıştı.
Akademisyenler "Suça ortak olmayacağız" diyerek bu operasyonların yapılış biçimini eleştirmişlerdi.
İktidarın ve yandaş tetikçi takımının buna tepkisi çok sert olmuştu.
İmzacı bütün akademisyen hakkında soruşturma açılmış neredeyse tamamına üniversitelerden uzaklaştırma verilmiş bazıları tutuklanmış bazıları da hapse atılmıştı.
İşte bu akademisyenler Anayasa Mahkemesi'ne başvurarak "hak ihlali" yapıldığını ileri sürmüştü.
Mahkeme yaptığı oylama eşit çıkınca "Başkanın oyu iki sayılır" kuralına uydu böylelikle "hak ihlali yapıldığı" sonucuna varıldı.
Anayasa Mahkemesi'nin aldığı bu tür kararlar bağlayıcı nitelikte.
İşte ne olduysa bundan sonra oldu.
Yandaş tetikçi medya ayağa kalktı.
Anayasa Mahkemesi'nin teröre yeşil ışık yaktığı mahkeme kararıyla terörün meşru hale geldiği Anayasa Mahkemesi'nin ihanet içinde olduğu yönünde yayınlar başladı.
Anayasa Mahkemesi 2010'daki Anayasa değişikliğinden bu yana tamamen sarayın kontrolünde.
Üyelerinin neredeyse tamamı bu iktidar tarafından atandı.
Mahkeme bugüne kadar sarayın talimatlarını eksiksiz yerine getirdi.
Peki ne oluyor?
Sanıyorum olan şu; Anayasa Mahkemesi üyeleri bugünkü iktidarın adamları o makama gelmeleri AKP iktidarı sayesinde. Ancak bunlardan bazılarının ataması Abdullah Gül tarafından yapılmıştı. Sarayın tam hakimiyet sağlaması için sadece 2 üyenin değişmesi gerek.
Bu yoğun saldırılarla galiba en az iki üyenin istifa etmesi sağlanmak isteniyor.
Bu durumda atamayı saray yapacak böylelikle Gül'ün adamları azınlığa düşecek.
Bence kampanyanın amacı bu.
Bu yolla bütün anayasal kurumların içinin boşaltmış ve işlevlerini yitirmiş olmaları amaçlanıyor.
Hesapta Anayasa Mahkememiz de Yargıtayımız da Sayıştayımız da kağıt üzerinde var olacaklar ama iktidarın emrinden hiç çıkmadıkları için bir işlevleri olmayacak.
Böylece demokrasinin en önemli unsuru "denetim ve yargı" varmış gibi görünmesine rağmen tamamen ortadan kalkacak.
Türkiye nasıl bir uçuruma götürülüyor değil mi?
ÖNEMLİ: Anayasa Mahkemesi'nin kararı bildiriyi savunan bir karar değil. Konu tamamen hukukidir. İçerik ne olursa olsun insanlara böyle davranılamayacağı karara varılmıştır. Durum budur.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Yüzde 60 kazanan yatırımcılar kimler?
Sarayın ekonomiye baksın diye Hazine ve Maliye'nin başına oturttuğu damat bey önceki gün bilmem kaçıncı kez ekonomik plan açıkladı.
İşte döviz ne olur enflasyon ne olur tahminlerinin yanı sıra Türkiye ekonomisinin ne kadar iyi olduğunu anlattı.
Bugüne kadar ekonomideki hiçbir olumsuzluktan söz etmemesine rağmen yine hiç çekinmeden "En kötüsünü geride bıraktık" dedi.
Konuşmasında bir nokta vardı ki ben içinden çıkamadım.
Damat Bey dedi ki "Bu yıl da Türkiye'de yatırım yapanlar kazandı. Bu yıl reform yılıydı ve yatırımcılar yüzde 20 ile yüzde 60 arasında kazandılar. "
Vay canına değil mi?
Merakım şu; hangi sektöre yatırım yapıldığında yüzde 60 kazanılabiliyor?
Açıkçası böyle kazanç elde edenleri kıskanıyorum.
Ne güzel değil mi 100 bin lira yatırım yapıyorsunuz yıl sonunda elinizdeki para 160 bin lira oluyor.
Biri bu büyük kazanç sağlayan yatırım alanlarını bize de söylese keşke belki paramız yok ama hiç olmazsa hayalini kurarız.
Şaka bir yana yabancıların "paradan para kazanma" dışında bir yatırım yaptığını sanmıyorum.
Çünkü çok kazançlı yatırımlar yapsalar bunun Türkiye'nin istihdamına ve üretimine dekatkısı olur.
Ama bu yok.
Demek ki aslında paralarını katlıyor yabancılar.
Peki şimdi faizler düşürülecekse yabancı yatırımcı neye yatırım yapacak da yine çok kazanacak?
Bir oyun oynanıyor ya haydi hayırlısı.
NOT: Nasıl bir oyun diyenlere söyleyeyim. Dövizi yükseltirsin satarsın sonra ekonomiyi rayına oturtma bahanesiyle düşürürsün sattığını yerine koyarsın. Sonra aynı oyun. Sonra bir daha. Al sana yatırımcı hep kazanıyor edebiyatı.
ŞAŞIRDIM
Terör koridoru güvenlikli bölge derken "barış koridoru" oluverdi
Milli Güvenlik Kurulu toplantısından sonra yayınlanan bildiriyi okurken bir nokta çok dikkatimi çekti ve şaşırttı.
6 saat süren toplantıdan sonra yayınlanan bildiride Suriye'nin kuzeyindeki bölgeden "Barış Koridoru" olarak söz ediliyor.
İktidar bu bölgenin önce "Bir terör koridoru" gibi kullanılmak istendiğini ileri sürmüştü.
Bir süre sonra Türkiye sınırda güvenli bir bölge oluşturulması gerektiğini ileri sürdü.
Amerika uzun süre bu öneriye hiç sıcak bakmadı.
Sonra bir anda Amerika'nın güvenli bölge konusunu gündeme getirdiğini öğrendik.
İktidar bunu "Erdoğan'ın söylediğine nihayet geldiler" propagandasına çevirdi.
Ardından bu güvenli bölgenin kontrolünün Türkiye'de olacağını söylemeye başladık.
Onun da hiç ciddiye alınmaması üzerine en son iki hafta kadar önce Amerika'ya "Bu bölgeyi koordineli olarak kontrol edelim" önerisi götürdük.
Amerika pek umursamadı görüldüğü kadarıyla.
Öneriyi yineledik.
Bundan da tam sonuç çıkmayınca Milli Savunma Bakanı "Görüşümüzde ısrar ediyoruz Amerika verdiği sözleri tutmazsa işimizi kendimiz yaparız" dedi.
Son Milli Güvenlik Kurulu toplantısında ise yepyeni bir kavramla karşılaştık bu bölgenin adı "Barış Koridoru" olarak anıldı.
Barış kelimesi bu tür durumlarda biçim için "savaş" anlamı da taşıyabilir.
Örneğin Kıbrıs'a çıktığımızda "Barış Harekatı" dedik.
Afrin'i almaya "Zeytin Dalı" operasyonu ile gittik. El Bab operasyonunun adı da "Fırat Kalkanı" idi.
Şimdi güvenli bölgeden "barış" kodunu kullanarak söz edildiğine göre askeri müdahalebelki de çok yakındır.
Tabii Amerika'nın izin verdiği ölçüde…
YENİ ÖĞRENDİM
F-35 pilotları dönüş yolunda
Amerika'da yönetim kademeleriyle iyi ilişkileri olan bir kaynağımdan F-35 uçakları için eğitim gören pilotlarımızın geri döneceğini öğrendim.
Amerika yapımına da ortak olduğumuz ve parasını da ödediğimiz iki F-35 savaş uçağınıteslim etmişti.
Ancak henüz Amerika'da olan bu uçaklarda Türk pilotları da eğitime başlamıştı.
Ancak Türkiye ile S-400 sorunu ortaya çıkınca F-35 konusu askıya alınmıştı.
Türkiye'nin ısrarlı tutumuna rağmen uçakların teslim edilmeyeceği anlaşıldı.
Bu arada Türk pilotlara eğitim alanına girme yasağı da gelince geri dönüşten başka çare kalmamış.
Türk pilotları pazartesi akşamı Virginia'daki en ünlü Türk lokantası Kazan'da bir veda yemeği yemişler.
Kaynağım pilotların her an Türkiye'de olabileceklerini belirtti.
DÜZELTME
Konu kişiler değil CHP'nin ilkelere bağlı kalması gerek
Bu köşede dün sizlere CHP'li olduğunu bildiğim bazı haber sitelerinde yayınlanan bir listeyipaylaşmıştım.
Bu liste çeşitli belediye başkanlarının önemli görevlere getirdiği eş dost akraba ve yakınların isimlerini içeriyordu.
Bu listeyi niteliğini bildiğim sitelerden aldığım için açıkçası tek tek inceleme gereği duymadım.
Bu listede anladığım kadarıyla üç kişinin adı yanlışlıkla yayınlanmış.
Onun için gelen düzeltme yazılarından birini sizlerle de paylaşmak istiyorum.
Merhaba Can Bey
Sizi ilgi ile takip ediyoruz.
Selçuk Belediye Başkanı hakkında bugün çıkan yazınızda bazı hatalar var
1- Filiz Hanım'ın soyadı Şengel değil Ceritoğlu Sengel.
2- İlgili kişi Başkan'ın kuzeni değil
3- Bu kişiyi Filiz Hanım işe almadı 15-16 yıldır belediyede işçi statüsünde çalışan bir kişi.
Düzeltmenizi bekliyoruz.
Saygı ve sevgilerimle (İsim bende)
Adana'dan da Çukurova Belediye Bakanı Soner Çetin'in kuzeni Ercan Çetin aradı.
"Ben göreve 2014'te 657 sayılı kanunun tanıdığı hakka istinaden nakil yoluyla geldim ayrıca bu görevi de girdiğim sınavda tam puan alarak kazanmıştım. Başkan'ın beni ataması söz konusu değil sanıyorum bir yanlışlık olmuş" dedi.
Ataşehir Belediyesi Basın Danışmanı da Başkan Yardımcılığı'na atanan kişinin Başkan'la akrabalığı olmadığını söyledi.
Öncelikle bu yanlışlardan ötürü özür dilerim.
Yeri gelmişken şunu çok açıkça belirtmek istiyorum.
Dün o listeyi ibret olsun diye yayınladım.
Benim sorunum kişilerle ilgili değil.
CHP'nin ve elbette diğer muhalefet partilerinin çok ilkeli davranmaları ve halkın AKP'den uzaklaşmasına neden olan bu tür hatalara düşmemesi için bu tür uyarıları ısrarla yapmamız gerektiğine inanıyorum.
Yoksa "Şu belediye başkanı şu yakınını işe koydu" türü haberler yapmak değil amacım.
Yayınlanan bir listede bir maddi hata elbette olabilir ama inanın Türkiye'nin her tarafından "adam kayırma iddiaları" adeta yağmur gibi yağıyor.
Bunların hiçbirini yayınlamaktan yana değilim.
Önemli olan hatanın çok çabuk görülmesi gereken önlemlerin alınması ve tekrarının önüne geçilmesidir.
================================
ÇİĞDEM TOKER: ALAMOS GOLD 2035'E KADAR KAZACAK
Alamos Gold CEO'su John McCluskey Kazdağları yakınındaki Kirazlı sahasında 3 milyon ons altın bulduklarını açıklamış.
Ons değerli madenler için kullanılan kütle birimi.
1 ons altın 31.10 gram saf altına karşılık geliyor.
(Kaynaklara göre bir ons altın "normalde" 28.3 gram. )
Yazıyı yazarken bir ons altın 1.407 ABD Doları'ndan işlem görüyordu.
CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin'in sosyal medya hesabından paylaştığı video ses getirdi. Videoda McCluskey geçen yıl Bloomberg kanalında katıldığı yayında "Türkiye'nin Batı'sında" 3 milyon ons altın bulduklarını açıklıyor. Tekin bu veriden hareketle keşfedilen altının piyasa değerinin 4.2 milyar dolar olduğunu aktardı.
DOĞU BİGA'NIN DA CEO'SU
McCluskey sadece Alamos Gold'un değil bu şirketin Türkiye'de kurduğu Doğu Biga'nın da başkanı. Yayını izleyince onun Kazdağları'nda altın madenciliği ve ülke ekonomisine dair söylediklerinin çoğunu Türkiye'de bir medya mecrasında söyleyemeyeceğini fark ettim. O nedenle bir bölümü özetleyerek paylaşıyorum:
"ÇOK MÜTEVAZI BİR SERMAYE"
– Türkiye'ye yaklaşık 100 milyon dolar yatırım yaptık. Mütevazı bir yatırım ile başladığımız ilk kazılardan sonra yaklaşık 3 milyon ons'luk altın bulduk.
– Maden işindeyseniz çok uzun vadeli bir perspektife sahip olmanız gerekiyor. 2009'dan beri buradayız. İlk projemize 2010 yılında başladık. İlk üretimimizi 2020'ye kadar göremeyeceğiz. O andan itibaren de 15 yıllık bir üretim bizi bekliyor.
– Soru: Türkiye'nin talihsizliğini kutlamak istemezsiniz sanırım ancak döviz krizi ile üretim maliyetleri düşmüştür diye tahmin ediyorum?
– Biz Kirazlı'da fizibilite çalışması yaptığımızda 1 dolar 2.9 liraydı. Şimdi 7 liranın biraz altında. Bunun bizim sermaye harcamalarımızda ciddi bir etkisi olacak. Çünkü inşaat maliyetimizin yüzde 65'i Türk Lirası. Bu durumun bize bir ölçüde faydası var. Diğer taraftan ise çok yüksek bir enflasyon söz konusu. Dolayısıyla enflasyon bu kazancın bir kısmını geri alacak. Haliyle istikrarı volatiliteye tercih ederiz.
– Maaş ödemelerinin ne kadarı dolar ne kadarı TL ile yapılacak?
– Hepsi TL ile. Hiç bir yabancı çalışan istihdam etmiyoruz. Aslında madenin kendisi sözleşmeli maden olacak. Türklerin en iyi yaptığı şey -hatta dünyada en iyiler- hafriyat. Ve maden taşlarını bir yerden bir yere taşımak. Dünyada onların tecrübesinde çok az ülke bulabilirsiniz. Ayrıca kendi ekipmanları var. O ekipmanları da Türkiye'de üretiyorlar.
ÇANAKKALE ALTINI "SAF"MIŞ
McCluskey başka bir yıl yine Bloomberg yayınında Türkiye'de buldukları altının tamamen "saf" olduğunu söylemiş. Kirazlı'da birkaç milyon ons altın keşfettiklerini söyleyince muhabir oransal olarak ne kadarının bakır alaşım olduğunu soruyor. McCluskey "pure" yani saf olduğu yanıtını veriyor. Muhabir neden Türkiye'yi tercih ettiklerini sorunca fiyatlarının cazip olduğunu ülkenin de madenciliği teşvik ettiğini söylüyor McCluskey.
VERGİ KOLAYLIKLARI
Bir önceki yazıma gelen çok sayıda okur destek mesajına teşekkür ederim. Okurlar Kanadalı şirket Alamos Gold'un Türkiye'deki şirketi için Hollanda uyruğuna geçmesinin operasyonel bir tercih olduğunu temel nedenin Hollanda'nın vergi yükümlülükleri konusunda "rahat"bir ülke oluşundan kaynaklandığını belirtiyor.
"SİYANÜR KULLANILMAYACAK" YALANI
Bir başka okurum Enerji Bakanlığı'nın Alamos Gold'u savunan açıklamasında altın ayrıştırılması sürecinde "siyanür kullanılmayacağı" ifadesinin yalan olduğunu paylaştı. Şirketin kendi internet sitesinde bile "heap leach" (açık alanda siyanürle yıkama yoluyla altın extraksiyonu) yönteminin kullanılacağının yazdığı vurguluyor okurum. Baktım doğru.
Bakanlık açıklamasındaki ifade tam olarak "doğal ortamda siyanür kullanılmadığı"biçiminde. Şu ana kadar kazı aşamasında kullanılmamış olması Kirazlı'da daha 15 yıl kalacağını söyleyen bir şirketin siyanür kullanmayacağı anlamına gelmiyor.
Kim bilir burada bir kelime oyunu olup olmadığını Enerji Bakanlığı belki açıklamak ister. İnsan koskoca bir bakanlığın halkı kaldırmayacağını düşünmek istiyor.
"HAVASINA SUYUNA"
Tabii bütün bunların TBMM'de konuşulması da halkın aydınlatılması da mümkündü. Ama altın madenciliğine teşvik veren iktidar partisi ile taraftarlarının sıklıkla bu memleketin taşı toprağı uğruna öleceklerini haykırdığı koalisyon ortağı MHP istemedi.
Cumhur İttifakı milletine bu kadar düşkün olunca Alamos Gold da "çok mütevazı bir sermaye yatırımı" ile 25 yıl boyunca Çanakkale'yi kazıp milyarlarca doları kazandıktan sonra güzelim memleketimizi berbat edip çıkıp gidecek.
Peki Alamos Gold kazarken onunla birlikte kimler kazanacak?
https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/cigdem-toker/alamos-gold-2035e-kadar-kazacak-5261609/
================================
ÇİĞDEM TOKER: KATLEDİLEN ORMANLARDA HOLLANDA SERMAYESİ
Yaşama sevinci ve sağlık veren her güzel doğa parçasını servetlerine servet katmak amacıyla yok etmekte kararlı bir kesimle karşı karşıyayız.
AKP'nin yönettiği devlet kurumlarından çeşit çeşit kolaylık ve onay gören bu şirketler ortak varlığımız doğaya karşı yıkıcı eylemlerini anlatırken nihai amaç kârlarını çoğaltmak değil halkın çıkarlarıymış gibi yansıtma konusunda epeyce birikimliler(!)
Pek çok şirket sahibi veya yöneticilerinin canım ormanları ormanlarla birlikte sayısız canlıyı yok ettiğine havayı suyu toprağı kirlettiğine kaynakları kuruttuğuna hiç değinmeden içinde kalkınma istihdam ekonomiye katkı geçen cümlelerine yakın geçmişten aşinayız.
Tabii böyle cümleleri 'rahatsız edici' soruların yöneltilmeyeceğinden emin oldukları konforlu röportajlarda kullandıklarını da vurgulayalım.
Moda deyimle "sıkıntılı" bir durum doğduğunda devletin nasılsa onları gözeten himaye eden gerekli açıklamaları yapacağına emindirler çünkü.
BAKANLIK ŞİRKETE SİPER
Nitekim yine öyle oldu.
Günlerdir altın madenciliği uğruna Çanakkale'de Kazdağları yakınında orman varlığının katledilişine itirazlar yükselirken beklenen cevap -Kanadalı olduğu söylenen- Alamos Gold ve onun yerli ortağı Doğu Biga'dan değil Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'ndan geldi.
(Anımsatma: TEMA'nın uydu görüntüleri üzerinden yaptığı hesaplamayla ortaya çıkardığı 195 bin ağacın kesildiği haberi SÖZCÜ'de Mehmet Andaç imzasıyla yayınlandı. )
★★★
Bakanlığın yazılı açıklamasına bakılırsa "madencilik gibi katma değeri yüksek ve emek yoğun bir alanla ilgili yayılan yanlış bilgiler geçimini bu sektörden sağlayan 100 binden fazla insanın emeğini değersizleştiriyor" muş.
(Yemyeşil ormanlarla kapalıyken kelleşmiş tepeleri gözümüzün önüne getiren görseller gösterir video yanlış bilgiymiş)
Kirazlı Balaban'daki madencilik faaliyeti Atikhisar Barajı'nın kısa ve orta mesafeli koruma alanlarının dışında yapılıyormuş.
İşletme aşamasında ortaya çıkacak su ihtiyacı öncelikle yüzey akışı sularından sağlanacakmış. Bu sular ihtiyacı karşılamaya yetmezse "proje sahibi"nin inşa edeceği Altınzeybek Göleti'nden sağlanacakmış.
SİYANÜR YOKMUŞ?
Altın dahil madenlerin aranması ve çıkarılması süreçlerinde doğal ortamda siyanür ya da türevi bir madde kullanılmazmış. Çıkarılan kaya içindeki altının metal olarak ayrıştırılması aşamasında ise ulusal ve uluslararası kriterlere göre kapalı tesislerde üretim yapılırmış.
Kesilen ağaç sayısı 195 bin değil 13 bin 400'müş.
Türkiye geçen yıl altına ithalatına 8.5 milyar dolar ödemiş.
Anlaşıldığı kadarıyla bizden altın ithalatına ödenen paraya üzülmemiz bekleniyor. Değil mi altın ithalatına milyarlar ödendi o halde ormanlar yok edilebilir(!)
ŞİRKET UYRUK DEĞİŞTİRMİŞ
İlginç olan şu ki upuzun açıklamanın hiçbir yerinde Alamos Gold ve onun Türkiye'deki şirketi Doğu Biga'nın adı geçmiyor. Oysa bakanlık yatırımla övündüğüne göre şirketi adıyla anabilirdi.
Belki de bu bilgiyi verirken değişen durumu aktarma gereği doğmasın diyedir. Dikkatinizi çektiyse yukarıda "Kanadalı olduğu söylenen" ifadesine yer verdim. Çünkü herkes gibi Kanadalı olduğunu bildiğim Alamos Gold'un Türkiye'deki şirketinde uyruk değişikliğine gittiğini öğrendim.
Şirketin anavatanının Kanada olduğu doğru. Zaten 2010 yılında Türkiye'deki Doğu Biga Madencilik şirketini kurarlarken de Alamos Gold Inc. adıyla Kanada uyruklu bir şirket olarak kaydedilmiş.
Ta ki Haziran 2018'e kadar. O tarihe dek ticaret sicil kayıtlarında Alamos Gold Inc. olarak görünen şirket yönetim kurulu kararıyla Alamos Gold Holdings BV'ye dönüşmüş.
TEK PAY SAHİPLİ ŞİRKET
Ticaret Sicil gazetesinden şirketin yeni uyruğunun Hollanda olduğunu ve tek pay sahipli bir anonim şirket olarak sicil kayıtlarına işlendiğini öğreniyoruz.
Tek pay sahipli yapı da sonradan gerçekleşmiş. Kuruluş aşamasında küçük ortak olarak önce Fronteer Eurasia şirketini daha sonra da Alamos Eurasia görünüyor.
10 Temmuz 2017 tarihli ticaret sicilinde yapılan sözleşme değişikliği ile devir yoluyla birleşmeye gidilmiş. Bu birleşmenin diğer şirketleri Kuzey Biga Madencilik ile Alamos Eurasia Madencilik.
345 MİLYON TL SERMAYE
Son olarak şirket sermayesinin üç hafta önce 344 milyon 912 bin 536 bin TL'ye çıkarıldığını not düşelim. 25 milyon TL'lik yeni artırım sermaye avansı olarak nakden ödenmiş.
Sicil kayıtları Doğu Biga'nın sık aralıklarla sermaye arttırılan gittiğini gösteriyorlar. Bu artırımların tutarları ve sıklığı şirketin altın madenciliği alanında bölgede yaptığı /yapacağı harcamaların geçici olmadığını gösteriyor maalesef.
Konunun en tartışmalı yanlarından birini ise dünyada çevreciliğiyle ile nam salmış Hollanda'nın pozisyonu oluşturuyor bence.
Söz konusu olan Hollanda sermayeli bir şirketin başkasının ülkesinde para kazanmasıysa doğa hassasiyetinin yerinde yeller mi esiyor?
================================
MEHMET FARAÇ: CİĞERİNDEN HANÇERLENEN TÜRKİYE!. .
Herkes ne kadar da dalmış memleket meselelerine!!!
"Memleket meselesi" derken herkesin huzurunu kaçıran ve toplumun neredeyse yüzde 90'ının gelecek belirsizliği ile ilgili kaygılarını arttıran "siyaset" tuzağından söz ediyoruz...
Televizyonlarda siyaset haberleri insanları bunaltıyor;
Gece yarılarına kadar süren ve bir sürü cahil cühelanın ahkam kestiği açık oturumların amacı kitleleri olabildiğince oyalamak yanıltmak...
Yandaşların zırvaladığı birkaç etkisiz muhalifin de vitrin malzemesi (!) diye bir uçta oturtulduğu ve sürekli iktidarın pohpohlandığı "tartışma programı" adı altındaki yalakalığın amacı belli;
17 yıldır uyutulan kitleleri biraz daha afyonlamak biraz daha etkisiz- duyarsız hale getirmek...
Oysa "siyaset" dünyanın her tarafında ülkeleri yönetmek için bir araç olarak kullanılırken ne yazık ki Türkiye'de toplumun en sıradan insanının bile gündeminden çıkmaması için her şey yapılıyor...
Söyler misiniz; hangi ülkede sabah akşam- gece yarılarına kadar siyaset konuşulur politikacıların zırvaları tartışılır yandaşların hırsızlıklarından- yavrusunu yiyen kedilerin (!) akrabalara koltuk bahşetmesinden söz edilir ve ağzından "mastürbasyon"u (!) düşürmeyen medya maymunlarının teraneleri dinlenir?. .
Soruyu daha da genişletelim; en büyük darbeyi siyasetten yiyenlerin gündeminde siyaset neden hep baş köşede?. .
Heyhat!. . Siyasetin asıl amacının topluma yanıltmak-oyalamak olduğu anlaşılmış olsaydı çarpık yönetimden en büyük darbeyi yiyenler acaba kendilerini uyutan bir iktidara daha aylar önce yapılan seçimde yüzde 51'in üzerinde oy verirler miydi?. .
Daha geçen haftalarda 12 milyonu aşkın emekliye yüzde 5 zam yapan iktidarın elektrikten sonra daha iki gün önce doğalgaza yüzde 15 zam yapabilmesine yönelik tepkisizliğin asıl gerekçesi de uyutma sanatının etkisi değil mi?. .
Seyit Onbaşı'nın kemikleri!. .
Evet; yandaşların- candaşların 3-5 ayrı yerden maaş verilerek kollandığı bir ülkede fakir fukaraya verilen yüzde beşlik emekli zammını dozer kepçesi ile geri alan bir iktidarın yarattığı aldatıcı "algı"nın tek malzemesi takiyeci "siyaset"tir...
Şu sinsi tezgaha bakar mısınız; memleketi sürekli siyasi tartışmalarla oyala ve ülke gerçeklerinden uzaklaştırabildiğin kadar uzaklaştır...
Ülkedeki bütün sorunların- açmazların- çıkmazların ve insanları köşeye sıkıştıran cenderelerin en büyük nedeni iki yüzlü siyaset anlayışı olmasına rağmen bu topraklarda yaşayanların dörtte üçünün gerçeklerden bihaber olması ne kadar da acı değil mi?. .
Oysa ülke elden gidiyor ve taşıyla- toprağıyla- altınıyla- kömürüyle- ormanıyla havasıyla- suyuyla her yer yağmalanıyor...
Baksanıza; sırtında mermi taşıyanların düşmandan kurtardığı Çanakkale bölgesinde; Kaz Dağları'nda altın çıkartmaya çalışanlar memleketin taşını toprağını Çanakkale Zaferi'nin torunlarına taşıtıyorlar ve bunları bir övgü malzemesi gibi televizyonlarda açıklamaktan geri durmuyorlar...
Seyit Onbaşıların torunları memleketin doğal kaynaklarının yağmalanmasında taş hamalı olarak kullanılırken işte toplumun tepkisizliğinin kökeninde de siyasetin 24 saat dayattığı "uyu"tma stratejisi var!!!
Neymiş efendim "memleketin tek çakıl taşını" vermezlermiş!!!
İyi de; memleket yağmalanırken "Türkler madende iyi taş taşıyorlar" diyen altın yağmacıları bu pervasızlık sırasında hangi siyasileri ve yandaşları nemalandırdılar acaba?. .
Uyanınnnnnn!!!
Maden çıkartmak için "altın"ı üstüne getirmedikleri orman deniz kıyısı dağ- bayır ova -vadi kaldı mı bizim topraklarda?. .
Karadeniz'de hidroelektrik santral için kurutulmadık dere bırakılmadı...
Anadolu'nun birçok bölgesinde otoban- köprü- fabrika ve plaza yapmak uğruna kesilmedik orman katledilmedik doğa parçası kalmadı...
İşte CHP İzmir Milletvekili Sevda Erden Kılıç "İzmir'in Selçuk ilçesine bağlı Şirince ve Belevi köyleri arasında kalan tarım arazileri üzerindeki zeytin ve meyve ağaçları kesilerek mermer ocağı açılacağı iddialarını" Meclis gündemine taşımış...
İşte Türkiye'nin cennet köşelerinden Burdur'daki Salda Gölü de iktidarın park yapma iddiasıyla katliama açılıyor...
Peki; Türkiye'de neredeyse tüm uzmanların "yapılmasın" diye binlerce kez uyarı yaptığı İstanbul'daki yeni havaalanında bitmeyen rezaletlere-skandallara ne demeli?. .
Salonlarını su basarken yolları çöken insanların ulaşmakta zorluk çektiği kullanım açısından randıman vermeyen o ucube havaalanı için çevrede milyonlarca ağaç kesilmedi mi doğa katledilmedi mi tarım alanları elden çıkarılmadı mı bölge gecekondulaşmaya- yapılaşmaya- imar vurguncularının erozyonuna açılmadı mı?. .
Sanki bin yıldır "kuşların göç yolu" olduğu bilinmiyormuş gibi orada hava trafiğindeki tehlikenin bir felakete yol açması mı bekleniyor?. .
Evet; Türkiye'de çevrenin-doğanın katledildiğini gösteren binlerce örneği burada sıralamaya gerek yok...
Zaten her gün yaşanan yeni katliamlar eskilerinin anımsatılmasına izin bile vermiyor...
Peki toplum yani 365 gün-24 saat boyunca "siyaset"le uyutulan yandaş medyanın takiyeci yayınlarıyla kahredici bir "algı"nın kurbanı olan insanlar memleketin tek sorununun "siyaset" olmadığını ne zaman anlayacak?. .
Söyler misiniz; suyu- toprağı kirletilen denizleri plastik cehennemine dönüşen ormanları katledilen tarım alanları kaderine terk edilen bir ülke yarınlarda yaşanmaz hale gelirse siyaset zırvası mı kurtaracak milleti?. .
Uyanın artık memleketin her köşesinde doğayı vuran zorbalıklara izin vermeyin...
Kitle örgütlerine destek verin çevre kuruluşlarını yalnız bırakmayın ve muhalefeti ısrarla harekete geçirin...
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/cigerinden-hancerlenen-turkiye-52807yy.htm
================================
MURAT MURATOĞLU: ARTMAYAN ENFLASYON BULUNDU!
Merkez Bankası yeni başkanı "enflasyon hızlı düşüyor" deyip önce faizleri indirdi arkasından 2019 yılı enflasyon tahminini yüzde 13.9'a çekti.
Tıpkı Hazine ve Maliye Bakanı cumhurbaşkanımızın damadı Berat Albayrak'ın dediği gibi son bir yılda kazandıkları ekonomik deneyimler çok önemli…
★★★
Bu deneyimler ışığında yıllık yüzde 13.9 enflasyonu beklerken doğalgaza tek seferde yüzde 14.97 zam bindirildi. Öncesinde elektriğe tek kalemde yüzde 14.98 zam gelmişti. İnsanları saf yerine koymak böyle bir şey olsa gerek
Nefes aldırmıyorlar yeminle… Duble yol alışkanlığından gelince zamlar da oluyor duble… Halkımız müsterih olsun bunların hepsi manipülasyon… Kriz falan yok! Başkanlık sistemiyle şahlanıyor Türkiye… İstikrar diye ben buna derim işte…
★★★
Zira bu zamlar enflasyonu etkilemez ki! Sabaha kadar zam yap fiyatları istediğin kadar yükselt Türk bilim insanları çoktan buldu "artmayan enflasyon" hesaplamasını!
Her şeye zam gelen memlekette enflasyon oranları devamlı indirimde! Peki bu zamlar halkımızı yıldırır mı? Sanmam!
Ortamlarda ülkemizin içinde bulunduğu bu zorlu günlerde destek gerekiyor dersin geçersin. Kendini cihatta hissedersin.
★★★
İşin enteresan tarafı "dolar düşüyor ekonomi iyi gidiyor" diyor! Doğalgaz da yurtdışından dolar ile ithal ediliyor. Yani fiyatı düşmesi gerekiyor!
Geçen yıl kasım ayında doğalgaz fiyatları 4.500 dolardı dünya piyasalarında… Sadece 8 ayda fiyatlar yarıdan fazla düştü doğalgaz 2.168 dolara geriledi.
Başkanlık sistemi kanatlandıracak dememiş miydi? Fiyatlar bir Türkiye'de uçtu gitti!
★★★
İşte bunlar hep yabancıların oyunu. Zam için söyleniyorsunuz ama büyük oyunu göremiyorsunuz! Hedef sizin 2-3 odalı evleriniz değil! Kendisi şimdilik Yazlık Saray'da ama Kışlık Saray'da 1150 oda var. Mevsim değişince orayı nasıl ısıtacaklar?
Yapılan bu zamlar aslında devede kulak… Yapacağımız iş sizin yapacağınız işi deyip hikayeyi biraz başa sarmak…
★★★
Binali İstanbul seçimleri öncesi "doğalgaza yüzde 10 indirim" vaadi ile meydanları inletti. Kazanamayınca yüzde 14.97 bindirdi! O günkü hesap neydi? Ya bugün yapılan zammın sebebi?
Şahsım adına zammı hesaplayan arkadaşa teşekkür etmek istiyorum. Uzun ve yorucu ölçümlerden sonra sayıyı yuvarlayıp yüzde 15 diyebilirdi. Tam 0.03 puanı dahi hesaplayıp 14 97 ile milletin hakkını yedirmedi. Klasik süpermarket taktiği!
★★★
Vergiler bir yandan zamlar diğer yandan… Krizi anlatacak kelimeler tükendi ama İktidarın harcaması bitmedi tükenmedi. Ülkeyi tüketti!
Önümüzdeki 4 yıl seçim olmadığına ve öyle üç-beş zam ile bütçe açığı kapanmayacağına göre geniş geniş geçirebilirsiniz! Gel vatandaş gel batan geminin mallarıyız hepimiz!
https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/murat-muratoglu/artmayan-enflasyon-bulundu-5263270/
================================
MURAT MURATOĞLU: DOLARDA ZARLAR HİLELİ!
Hükümet yılın başında 2019 yılı için hedeflediği ortalama dolar kurunu "5.60" olarak açıkladı. Bütün program buna bağlıydı. Haliyle ne pahasına olursa olsun bu seviyeyi savunacaktı.
Dolar kuru tam da hükümetin hedeflediği seviyelerde… Kredi derecelendirme kuruluşları notumuzu çer çöp seviyesinden bile aşağı indirmişken Amerika ile her an papaz olma ihtimalimiz varken ekonomide hiçbir şey düzelmemişken sahi nasıl oluyor?
★★★
Fazlası da söz konusu… Hazine'nin Merkez Bankası'nın 40 milyar lirasının üzerine yatması bu durumun aynı zamanda para basması anlamını taşıması… 400 milyar liralık batık kredi kurtarma paketi açıklaması…
Sadece bu kadarla kalsa yine iyi… Yılbaşından beri ülkeye net döviz girişi 800 milyon dolar civarındayken sadece yerlilerin döviz alışı 21.5 milyar doları aştı.
★★★
Bu 21.5 milyar dolar nereden satıldı? Merkez Bankası rezervlerinde pek bir kıpırdama olmadı! Yani demek istediğim rezerv hesapları tutmuyor! Yurtdışına ödenen 4.5 milyar dolar net borca girmiyorum bile!
Bunun tek bir anlamı var. Hileli zarlar! Açığa mı satıyorlar? Belki! Vatandaşın dövizini yine vatandaşa mı satıyorlar. Çeşitli iddialar var.
★★★
Bizzat Erdoğan dedi ki; "31 Mart seçimlerine birkaç gün kala gerçekleştirilen ikinci saldırıyı süratle etkisiz hale getirmeyi başardık. Özellikle saldırı kanallarını hızlı bir şekilde kapattık. "
Neymiş? "Özellikle saldırı kanallarını hızlı bir şekilde kapattık. " Nereyi kapattı? Yurtdışı işlem bacağını… Neden? İkinci saldırı dediği yabancı basının özellikle de Financial Times'ın yaptığı yayın.
★★★
Ne yazmışlardı? "Türkiye'nin satabileceği net döviz rezervi bitti!" Haliyle dolar almaya Türk Lirası satmaya başladılar. Türkiye o günden sonra yurtdışı piyasasını adeta kapadı.
Yurtiçinde kaydi olarak döviz satarsın brüt rezervlerini sonuna kadar kullanırsın da yurtdışı ile başa çıkamazsın!
★★★
Hadi yabancıların erişimini kısıtlayıp bugünleri atlattın. Ülkeyi fanusa kapattın. Peki nasıl tekrar büyüteceksin ülkeyi? Senin harcayacak tasarrufun mu var?
Büyütemeyeceksin! Kâğıt üzerinde büyümüş göstereceksin. Lakin iflasları batakları önleyemeyeceksin. Sen kendine Konya'da yapay göl oluşturup balık avlarsın ama onunla ülkeyi doyurmazsın. Ülkeyi doyurmak için büyük denize açılmak gerek… Balık denizde para yabancılarda… Sen denizi kuruttun!
★★★
Başkanlık sistemi geleli bir yılı geçti. Ekonomi geçen yıldan daha mı iyi? Peki ya gelecek yıl nasıl olacak. Hala doları baskılayıp ekonomi iyi algısı mı yaratacak?
Kurduğu sistemle doları sabaha kadar düşürür… Karşılıksız çek yazmak gibi… Verdikçe veriyor rabbim misali… Diyorum ya zarlar hileli!
Köşemdeki yerim bitti. Ayrıntılı anlatımım YouTube'da Murat Muratoğlu kanalımda.
https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/murat-muratoglu/dolarda-zarlar-hileli-5257378/
================================
RAHMİ TURAN: ANLAYANA AŞK OLSUN!
Göreve gelişinin birinci yılında Maliye Bakanı Damat Berat Bey ülke ekonomisi için pembe tablo çizdi. Ona göre "Türkiye'de son bir yılda reform niteliğinde adımlar atılmış ve işler gayet iyi gidiyormuş!"
Ne kadar güzel değil mi? İşlerin iyi gitmesini kim istemez ki?
Fakat lâfla pilav pişmez! Maliye Bakanı Damat Bey yağsız ve pirinçsiz pilav pişirmeye çalışıyor! Ülkede tanık olduğumuz olaylar gerçekte işlerin pek parlak olmadığını gösteriyor.
– Halkın geliri azalıyor. İşsizlik artıyor!
– İnsanlarımızın yüzde 20'si açlık sınırında yaşarken Suriyeliler için 35 milyar dolar gibi müthiş bir harcama yapılıyor!
– 4 5 milyon Suriyeli halkımızın aşını ve işini elinden alıyor!
– İşçi memur ve emekliye sadaka gibi zam yapılıyor.
– Pahalılık nedeniyle halk boğazından kesiyor!
Birileri yer birileri bakarken ülkede işler nasıl iyi gider anlayana aşk olsun!
Bu kavga bitmez!
Türk siyasetine çok yakında iki yeni parti daha gireceğini duymayan kalmadı.
Bu durum AKP'yi son derece tedirgin ediyor ve bölünmekten korkuyor!
AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın kızıp köpürmesinin sebebi budur.
Onun "Bizi sırtımızdan hançerlediler!" sözünün arkasında bu endişe vardır ve AKP il başkanları toplantısında söylediği "Birileri parti kuruyormuş. Bu tür ihanetlerin içerisinde olanlar bu işin bedelini de ağır öderler!" sözleri açık bir tehdittir!
Peki böyle bir gözdağı verme teşebbüsü parti kurma hazırlıklarını tamamlamak üzere olan Ali Babacan ile Ahmet Davutoğlu'nu korkutur mu?
Hiç sanmıyorum!
Demokratik ülkelerde parti kurmak suç değildir! Eğer "Bu ülkede demokrasi var"deniliyorsa yeni partiler saygıyla karşılanır.
★★★
Parti kurma hazırlıklarının son aşamasına gelen eski Başbakan Ahmet Davutoğlu önceki gün İngiliz Financial Times gazetesine çok önemli bir demeç vererek "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın elindeki güç Türkiye'ye zarar veriyor!" dedi.
Davutoğlu'na göre ülkenin temel yapıları zarara uğruyor ve siyasi kurumlar zayıflıyor!
Davutoğlu sesini cesaretle yükselttiği vakit hiçbir yandaş medya organının kendisine yer vermediğini belirterek hedefinin Türkiye'de yeni bir siyasi iklim yaratmak olduğunu söyledi.
Yandaş gazete ve TV'ler Saray'dan talimat aldıkları için Davutoğlu'na tabii ki yer veremezler.
Davutoğlu'nun bu düzenin temellerinin kendisinin Başbakanlığı zamanında atıldığını unutmaması lâzım!
★★★
İşte bu noktada özgür ve tarafsız basının önemi bir kez daha ortaya çıkıyor.
Bir ülkede basın özgür olmadıkça gerçek demokrasi de olmaz ve o ülkenin demokrasi tarlasında ot bile yeşermez!
Ahmet Davutoğlu keşke bugün ileri sürdüğü fikir ve düşüncelere Başbakanlığı zamanında sahip olsaydı ve kendisi Başbakanlık'tan azledildiğinde kuzu gibi boyun eğmeyip demokratik haklarını arasaydı!
Geçmişteki hataları bir yana bırakıp bugüne bakarsak Ahmet Davutoğlu'nun savunduğu fikirlerin doğru olduğunu görürüz.
Kurban Bayramı'ndan sonra siyaset arenası daha da hareketli olacak!
İnanılmaz bir gaf!
"Hukukun Egemenliği Derneği"nin kurucusu Av. Erdem Akyüz Meclis Başkanı Mustafa Şentop'un "Parlamenter sistem krallıkların sistemidir monarşilerin sistemizdir"sözlerinin "İnanılmaz" olduğunu belirterek şu mesajı yolladı:
"Parlamenter Sistem halk iradesinin Meclis'e yansıdığı Cumhuriyet sistemidir. Krallıklarda da parlamento vardır ama o sistem parlamenter sistem değil "Krallık" veya 'Monarşi'dir Şentop parlamentoyu Cumhuriyet Sistemi olarak görmüyorsa o Başkanlık makamında neden oturuyor? Yazık değil mi?"
TEBESSÜM
Dedikoducu!
Pısırık bir adam karısına dert yanmış:
"Ah karıcığım sorma her sabah metroda bir adam geçip oturuyor başını sallayıp bana çok kötü lâflar ediyor!"
"Yaa vah vah ne diyor?"
"Sorma karıcığım çok ayıp bana pezevenk diyor!"
"Yaa bak terbiyesize!"
İki gün sonra karısı sormuş:
"O adam karşına gelip yine terbiyesizlik yapıyor mu?"
"Hayır karıcığım artık gelmiyor rahat ettim. "
Adam bir hafta sonra yine metroda giderken aynı adam gelip karşısına oturmuş ve başlamış başını sallamaya:
"Dedikoducu pezevenk dedikoducu pezevenk!"
GÜNÜN SÖZÜ
Eğer bir çukurdaysan kazmaya devam etmenin yararı yoktur!
https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/rahmi-turan/anlayana-ask-olsun-5259348/
================================
RIFAT SERDAROĞLU: BU BİR REKORDUR
Bakın burası çok önemli!
Çok önemli bir şey söylüyorum lütfen dikkat edin!
Son 6 ayda protestolu (ödenmeyen) senet tutarı 497 bin adete ulaştı!
Bunların TL olarak karşılığı ise 10 5 Milyar TL. Bu bir rekordur.
Çok önemli imiş değil mi Güler Hanım?
2019 yılının ilk 5 ayında bankalara ibraz edilen çek (Çekya veya Çekoslovakya değil bildiğimiz ödeme aracı) adedi %7 3 düştü.
Bu dönemde "Karşılıksız Çek" (ödenmeyen) adedi ise %71 artarak
297 bin 287'ye ulaştı.
Bu ödenmeyen çeklerin tutarı ise 8 3 Milyar TL'den 14 3 Milyar TL'ye ulaştı.
Burasının çok önemli olduğunu hatta rekor olduğunu söylemiştim değil mi Hüsnü Bey?
2019 Ocak ayında trafiğe kayıtlı tüm araç sayısı 22 Milyon 922 Bin 164 adettir.
2019 yılında trafiğe kaydı yapılan araç sayısında geçen yıla göre %43 4 azalma oldu.
Motorlu Taşıt Vergilerinde Tahakkuk/ Tahsilat oranı (Devletin istediği verginin ne kadarı ödenmiş) %69 oldu. (Yani her 100 kişiden 31'i aracının vergisini ödeyemedi)
Gördünüz değil mi sakallı Ethem Bey? Rekor bu rekor. Çok önemli değil mi?
Türkiye'nin 2019 Mart sonundaki brüt dış borcu 453 Milyar Dolar oldu.
Özel sektörün dış borç stoku ise 300 Milyar dolara dayandı.
AKP iktidarının ilk yılında yani 2003'te dış borçların milli gelire oranı %46 idi.
Bugün dış borçların milli gelire oranı %60 oldu!
Yani Türk Milleti olarak bir yıl çalışsak üretsek satsak bunlardan elde edeceğimiz gelirin %60'ı borca gidecek!
Gördünüz değil mi Cengiz İnşaat Bey! Muhalifler "Ölmüşüz de ağlayanımız yok" diye dedikodu yapıyorlar. Senin para sıkıntın var mı? Tabii ki yok!
Gazeteciler Özge'ye de sormuşlar "benim para sıkıntım yok" demiş!
İşte bu bir rekor değil midir? Bu milletin a…sına koymak mıdır?
Değerli Okurlar;
Büyük Holdinglerde görev yapan bazı CEO'lara sordum; (Chief Executive Officer-Genel Müdür gibi yani)
Ekonomimizin başında olan bu arkadaşı size hiç peşinsiz ve üstelik teneşir vade olarak size versek işe alır mıydınız diye?
Bakın burası çok ama çok önemli! Altını ve üstünü çiziyorum. Çok önemli bir şey söyleyeceğim;
5 CEO keşke imkan olsaydı abi ama kadrolar dolu. Yoksa dükkan senin dedi.
2 CEO ise Fabrikadaki İmam kadrosuna bile almam abi sen ne diyorsun?
Zaten fabrikayı ayakta tutabilmek için anam ağlıyor bir de seks salıncağına mı para vereceğiz dedi!
Alacaklısı Hoca Nasreddin'den parasını istemeye dördüncü kez gelince Hoca;
"Hiç tasalanma senin para hazır. Çayın kenarına çalı ektim köyün koyunları sabah-akşam geçerken çalılara takılıp yünlerini bırakacaklar. Ben de toplayıp satacağım paranı da ödeyeceğim" demiş!
Alacaklı sinirden gülmeye başlayınca Hoca yüksek sesle söylenmiş;
"Seni uyanık seni peşin parayı görünce nasılda gülersin?"
Muhalefet Partileri de buldular cillop gibi ekonomisti aman seçim olmasın diye köşe bucak saklanıyorlar!
Bakın işte burası gerçekten çok önemli!
Böyle ekonomiste böyle muhalefet. Al birini vur ötekine…
================================
RIFAT SERDAROĞLU: DEMOKRAT BİREY OLMAK
Çalışmalarını beğenerek izlediğim değerli dostum Sayın Tınaz Titiz'den dün
"Dostlara Mektup" adıyla bir ileti aldım. Aynı konuda gazeteci Sayın Atakan Sönmez de bir yazı kaleme almış! İkisini de okudum.
Türkiye'de insanlarımızın çoğunluğunun ne egemen (tercihlerini kendi yapan) ne dedemokrat (kendini yöneten) olmayı beceremedikleri düşüncelerine katılıyorum.
Bu çoğunluk asla vazgeçilemeyecek ve devredilemeyecek iki altın anahtarı seçimden seçime verdikleri oyla siyasetçi sınıfına devrettikleri için kendi kendilerini hükümsüz kıldıklarının farkında değiller!
Demokrat ve sorumlu bireyler olmak için gelişmiş demokrasilerde insanlar canları pahasına mücadele ettiler. Avrupa bu değerleri elde etmek için iki yüz yıl savaştı!
Bu iki değerin bilincinde olan bir Avrupa ülkesinde bizdeki tek adam ilkelliğinin binde biri olsa insanlar sokağa dökülür dikta heveslilerine hadlerini bildirirdi!
Sadece bunlar mı?
Hala Araplardan ayrı bir kültür geleneği olan Türk Milletinin fertlerinden İslam dini ile Araplığı ayıramayan şalvar-takke-hurmayı dinin gereklerinden sayan ve farkında olmadan Arap Milliyetçiliğine hizmet eden mütedeyyin kitlemize ne demeli?
Zor olduğunu elbette biliyorum ama Türk Milletinin tamamına demokrat ve sorumlu bireyler olmayı öğretmeyi kavga etmeden fikir mücadelesi yapabilmeyi özgürlüklerini korumayı örgütlü toplum olmayı tüm farklılıklarımıza rağmen bir arada kardeşçe yaşamayı zenginleşmeyi itibarlı olmayı başarabileceğimize inanıyorum…
Çoban Ateşi Hareketini bunun için çok ama çok önemsiyorum.
Merkez'de (Merkez Sağ ve Merkez Solda) yeni ve çağdaş paradigmalarla siyasette yeni yapılanmalarla siyasi partiler kanunu seçim kanunundaki yeniliklerle yeni ve çağdaş bir anayasa ile parti içi demokrasinin tüm kural ve kurumlarıyla işlediği bir siyasi yapıyı hazırlayıp Türk Milletine armağan edeceğiz.
Bir taraftan fikri hazırlıklarımızı yaparken diğer taraftan da tüm ülkede örgütlenme çalışmalarımız sürüyor. Yaklaşık 60 kadar İlimizde görev alacak (çoğunluğu gençler ve kadınlarımızdan) arkadaşlarımızı belirlemiş bulunmaktayız. Bayramdan sonra hız verip ülkemizin tamamında örgütlenmiş olacağız.
Türkiye'nin çok ağır şartlar içinden geçmeye çalıştığını hepimiz görüyoruz.
Bir yandan muhalefette olmaktan gayet memnun iktidara gelmek istemeyen muhalefet partileri bir yandan da iktidardan gitmemek için Türkiye'yi yakacak kadar gözü dönmüş aklını kaybetmiş iktidar partisi ve esiri ortağı insanımıza rahat nefes almayı dahi çok görüyorlar.
Kendi dertlerimden bahsetmeyi hiç sevmediğimi bilirsiniz.
Yerel Mahkemelerce verilmiş ve her biri hukuk faciası olan 5 yıl 8 ay hapis cezam var. İstinaf Mahkemelerinde hakkımızı savunma çabasındayız.
Bu arada gece-gündüz çalışmaya devam ediyoruz.
Acele eden ve bizi işimizi ağırdan almakla suçlayan dostlarımıza şu hatırlatmayı yapalım.
Ben ve benim gibi yaşı 70 civarında olan arkadaşlarım seçimlerde TBMM'ye aday olmayacağız.
Bizim işimiz yeni bir siyasi yapıyı deneyim Türkiye şartları ve dünya gelişmeleri doğrultusunda hazırlayıp Türk Milletine sunmaktır. Sonra kitaplarımıza döneceğiz.
Siyaset kasıtlı olarak çok pahalı hale getirildi. Karşımızda ülkemizin en büyük nakit zengini ve organize suç örgütü gibi çalışan sabıkalı iki parti var.
Bizler siyaset yapıp zenginleşmedik aksine mal varlıklarımızda azalma oldu!
Tüm bu çalışmalarımızı kendi olanaklarımız ölçüsünde yapıyoruz.
Ne yaptığımızı neyi ne zaman yapacağımızı planlayarak biliyoruz.
Acele etmeyeceğiz ama çabuk ve kararlı davranıp Cumhuriyet tarihimizin en büyük ve güçlü muhalefet hareketini başlatacağız.
Bizlerin çalışma tarzımızı beğenmeyenlerin önünde başka yeni parti kurmak gibi seçenekler de var. Yollar açık!
"Baharla beraber kavak ağacının dibinde bir sarmaşık türemiş. Yağmurlarla birlikte her gün boy atmaya başlamış. Kavak ağacının zirvesine geldiğinde
'sen bu boya ne kadar zamanda ulaştın' diye sormuş.
Kavak; '17 yılda' deyince sarmaşık 'Hah ha ben iki ayda aynı boya eriştim' deyip böbürlenmiş. Sonbahar geldiğinde sert rüzgarlar esmeye başladığında sarmaşık kurumaya dökülmeye başlamış!
Kavak; Biz ne rüzgarlar ne fırtınalar gördük ama yıkılmadık. Sen ilk rüzgarda gittin demiş aşağıya bakarak…"
Türkiye'nin şu son 40-45 yılında darbelerden cezaevlerine işkencelerden ölümlere devlet tarafından mallarımıza el konulmasına kadar görmediğimiz çile kalmadı.
Ama itiraf etmeliyim ki kendi vatanına ve devletinin kurucu değerlerine böylesine büyük çapta ihanet eden emperyalist devletlerin emrine girip Türk Milletini satan iktidar partileri gibisini daha önce hiç görmemiştik.
Demokrasi ve Cumhuriyet mücadelemiz akılla-sabırla-bilgiyle-inançla Atatürk ilke ve devrimlerinin ışığında devam edecek ve başarıya ulaşacaktır…
Bizler Türkiye Cumhuriyetinin evlatlarıyız. Ölürüz yine yolumuzdan dönmeyiz. Ne Mutlu Türküm Diyene…
================================
RIFAT SERDAROĞLU: KABİLE ŞEFİ DEĞİLSİNİZ Kİ?
Siz çölün ortasındaki bir Bedevi Kabilesinin şefi bizler de Kunta-Kinte gibi köleler olsaydık o zaman yediğiniz haltlar karşısında sessiz kalırdık.
Ama ne siz kabile şefisiniz ne de bizler köleyiz!
Siz belli bir zaman diliminde görev yapmak için Türk Milleti tarafından seçilmiş yetkileri ve sorumlulukları Anayasa ve Yasalarda tanımlanmış emanetçilersiniz.
Tıpkı sizden öncekiler gibi. Seçimle gelirsiniz süreniz biter çekilirsiniz veya seçimle gidersiniz!
"Ben seçimle geldim istediğimi yaparım" diyemezsiniz. Demeye kalkarsanız ve Anayasa ve Yasaları çiğnerseniz mutlaka yargı önünde hesap verirsiniz.
"Suriye politikanız Türk Milletinin başına bela olacak yanlış yapıyorsunuz.
Türk Devletinin silahlı terör ile yıllardır edindiği deneyimi ve kişiye dayalı istihbaratını yok ediyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin sorumlulukları yasa ile belirlenmiştir. Bu kanunsuzluktur" dedik dinlemediniz…
Bakın uymadığınız yasalar size ne emir vermiş;
-Suriyeliler hukuken mülteci statüsünde değildirler.
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu madde 91'e göre "Geçici Koruma" statüsündedirler.
Geçici Koruma Statüsü Suriyelilere Türkiye'de koruma sağlarken şartlar düzeldiğinde vatanlarına dönmelerini zorunlu kılan bir statüdür.
-Kaçtığı ülkeye kendi rızasıyla dönen ve sonra tekrar sığındığı ülke olan Türkiye'ye geri gelen kişi mülteci de değildir uluslararası koruma kapsamında da değildir. Bu kişiler için Geçici Koruma Statüsü ortadan kalkmıştır.
-Geçici Koruma Statüsünün Suriyelilerin T. C vatandaşlığına alınması yolu ile sonlandırılması ulusal ve uluslararası hukuka aykırıdır.
Uluslararası Adalet Divanı vatandaşlık edinmenin o devlete sadakat borcu doğurduğunu açıkça vurgulamıştır. Türkiye'nin değerler sistemini kabul etmeyen bir Suriyeliyi vatandaşlığa alamazsınız.
Lâik düzeni kabul etmeyen kadın-erkek eşitliğine inanmayan şiddet eylemlerine karışmış bir Suriyeliyi siz isterseniz evinize alabilirsiniz ama
asla Türk Vatandaşı yapamazsınız…
AKP olarak 18 yılda başımıza açmadığınız dert kalmadı. Fakat Suriyeliler problemi öyle bir bela ki bununla yıllarca uğraşacağız!
Sayın AKP Genel Başkanı;
-Siyasal İslamcı Yeni Osmanlıcı İslam dünyasının lideri olmak gibi tamamen yanlış Suriye Politikanızla bu belanın sorumlusu sizlersiniz.
-Bu belayı nasıl çözeceksiniz?
-Yanlış Suriye politikanızın Suriye'nin kuzeyinde bir Kürt Devleti oluşturduğunu görmüyor musunuz?
-Türk Milletinin kaynaklarını hangi yetki ve hangi hakla Suriyelilere dağıttınız?
-Bu güne kadar Türk Devleti kaynaklarından ve Milli Bütçemizin hangi fasıllarından ne kadar para harcadınız? (Size göre en son 40 Milyar Dolar idi!)
-Yabancı fonlardan ne kadar para aldınız?
-Katar'dan ne kadar para aldınız?
-Hangi sisteme göre Suriyelilere para dağıttınız?
-Suriyelilere dağıtılan paranın belgeleri var mı?
Sayın AKP Genel Başkanı;
Biz sizin haram yemediğinizi biliyoruz.
Fakat bir kabile devletinde yaşamadığımızı aksine bir modern hukuk devletinde yaşadığımızı da biliyoruz. Anayasamıza göre bizlerin "Bütçe harcamalarını bilmek hakkımız" var.
Bu sorulara kamuoyu önünde yanıt vermek istemeyebilirsiniz. Bu da normaldir.
Lütfen şunu yapın;
TBMM'de grubu bulunan 5 partiden 3'er Milletvekilinden oluşan bir komisyon kurun ve bu komisyona tüm belgeleri teslim edin. Devlet hesap vermekten asla kaçmaz değil mi?
Sayın AKP Genel Başkanı;
Bu yazıdaki iddialar çok ciddidir.
Her biri kendi başına sizi Yüce Divana götürecek ağırlıktadır.
Bu iş Yüce Divan'dan Divan-ı Harp'e gitmeden bir çözüm bulun ve Türk Milletine açıklayın!
Nasılsa malın da mülkün de emanetin de sahibi Türk Milletidir değil mi?
Not;
Sayın Prof. Dr. Sibel Özel'e teşekkürlerimi sunarım!
================================
SELCAN TAŞÇI HAMŞİOĞLU: A HABER BAĞIMLISI OLDUM!
Size de benim gibi "yaz ekranı" basitliğinden gına geldiyse "güldürürken düşündüren(!)" yapımlarla dolu harika bir kanal keşfettim:
A Haber!
Hararetle tavsiye ederim.
Ne zaman açsam -"denk gelsem" demiyorum bakın hassaten açıyorum o denli meftunu oldum- illa sesli güldüren bir sahne çıkıyor karşıma.
Bağımlıları oldum.
Geçenlerde mesela;
CHP'li belediye başkanlarının eş-dost-akraba kadrolaşmasıyla ilgili haberleri dolamışlar ağızlarına; CHP'nin "akraba atamaları ve belediye başkanlarının birden fazla maaş almasını önlemeye" dönük olarak hazırladığı "kanun teklifi"ni eleştiriyorlar!
Çünkü ne gerek varmış!
"CHP belediye başkanlarına sahip çıkamıyormuş laf geçiremiyormuş nepotizmle başa çıkamıyormuş da ondan böyle bir teklif hazırlama ihtiyacı duymuş"muş!
Eee velev ki öyle; ne sakıncası var?
Adam kayırmayı kul hakkını haksız kazancı devleti söğüşlemeyi ört bas etmeye değil bunu yapan varsa engel olmaya çalışıyorlar; bunu da ister ilkesel duruşlarından ister sahip oldukları değer yargılarından ister ahlak anlayışlarından ister -hadi sizin dediğiniz olsun- kendileri engellemeyi beceremediklerinden olsun kanuna bağlayarak herkes için eşit derecede caydırıcılığa kavuşturmak istiyorlar.
Ne mahsuru var?
***
O jestleri mimikleri yer yer ağlamaklı yer yer parmak sallayıcı o ses tonunu yaratılan mizanseni görmeli-duymalısınız; burada böyle kuru kuru anlatmakla anlaşılacak hal değil.
***
Yazıklar olsun bu CHP'ye!
Neden?
Atanamadığı iş bulamadığı için sayısız üniversite mezunu/uzman gencin canına kıydığı bir ülkede kimsenin kimse için "bir yakınımdır" ayrıcalığı oluşturamamasına yüzbinlerce işsiz varken kimsenin "hısım" danışmanının evine dört maaş birden girmemesine kamunun birkaç sülalenin saltanat sürdüğü bir alana dönüşmemesine çalıştıkları için!
***
Komik değil mi?
Düzelteyim:
Trajikomik değil mi?
Hangi güldürü programı sağlayabilir şu yayının etkisini!
SORU-YORUM
Basit bir belediye başkanlığı seçimini bile "beka" konusu haline getirip aylarca ülkemize dönük kuşatmadan ihanetten sınırlarımıza dayanan tehlikelerden dem vurup sonra da çok kritik konumdaki iki orduyu "komutansız" bırakmak rüzgar saçını dağıtsa onu bile FETÖ'ye bağlayıp sonra da bu ülke herhangi bir döneminde sahiden de FETÖ ile mücadele etmişse o mücadelenin en mert neferleri olmuş komutanları tasfiye etmek -üst mü alt mı- hangi aklın nasıl bir mantığın ürünüdür?
Aman ne rahatladık
Bakan Bey Salda Gölü'nde göl kenarındaki 500-600 metrelik alanı korumaya alacaklarını ve burada hiçbir yapılaşmaya izin vermeyeceklerini söyledi. Çok afedersiniz ama maytap mı geçiyorsunuz bizimle; kumsala yahut kayalara bina dikecek haliniz yok elbette; siz asıl 500-600 metrelik hattın gerisine neler dikeceksiniz onu anlatın millete!
Yeri gelmişken;
"Dinlenme mekanı" ne; "yapı" değil mi?
"Mescit" ne; "yapı" değil mi?
"Soyunma odası" ne; "yapı" değil mi?
"Yeme içme alanları" ne; "yapı" değil mi?
Bu kadar "yapı" inşa edip nasıl "yapılaşma" yapmamış olacaksınız acaba?
Bu kadar "yapılı" bir "yapılaşmama" ne duydum ne gördüm hayatımda.
Başarılı olduğunuzdan mı oradasınız?
Afet bölgelerinden bildiren "yetkili" "etkili" "bakan" ve dahi bakmayan bütün iktidar erkanından istirhamımdır:
Dünyanın çoğu yerinde "doğa olayları"nın sebep olduğu "afet"lerin ülkemizdeki öncelikli tetikleyicisi siyasilerin yanlış kararları ile yandaşlarının rant sevdasıyken bu sebeple bir olacakken bin zarara uğramış bölgelere gidip de doğaya ne kadar önem verdiğinizi nasıl da başarılı olduğunuzu anlatmaktan vazgeçin artık!
Gururlandığınız kadar "başarılı" olsaydınız şu anda bir "afet"in göbeğinde "açıklama" yapmak durumunda kalmış olmazdınız.
Hem aklımıza hakaret ediyorsunuz…
Hem de zaten canı burnunda olan insanlara provoke ediyorsunuz…
Daha güzel özetlenemezdi
Millet İttifakı'nın aylardır tartışılan yığınla polemiğe konu olan pozisyonu bundan daha anlaşılır daha net daha güzel özetlenemezdi:
"Buluşma yerimiz zillet değil millettir…"
Önümüzdeki seçimlerde de ittifaklar son seçimdeki haliyle varlığını sürdürürse Millet İttifakı ön alıp bu cümleyi seçim sloganı yapmalı bence kendisine.
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/a-haber-bagimlisi-oldum-52811yy.htm
================================
SELCAN TAŞÇI HAMŞİOĞLU: SENİN "ÖZGÜRLÜK" DEDİĞİN NE OLA "HOCA"
Ahmet Davutoğlu 28 Mayıs 2014'te Başbakan oldu; 24 Mayıs 2016'ya kadar da Başbakanlık koltuğunda oturdu.
Başbakanlığı döneminde artık nasıl bir "özgürlük" ortamı vardıysa memlekette dağdan inen sınırdan aşan bomba üstüne bomba patlattı İstanbul Sultanahmet'te İstanbul İstiklal Caddesi'nde Ankara Kızılay'da Bursa Ulu Camii önünde Diyarbakır'da Şanlıurfa Suruç'ta ve Ankara Tren Garı'nda… Velhasıl Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kanlı terör saldırıları yaşandı.
Dağlıca'da bir günde 16 şehit verdik.
Iğdır'da bir günde 13 şehit…
Yine bir -son olmasını dilediğimiz- "ilk"ti;
Adliye binasında "naklen" savcı şehit edildi.
***
Yine "özgürlük"çü Davutoğlu dönemiydi;
"Yolsuzluk"la suçlanan AK Partili 4 bakanın soruşturulduğu komisyonun çalışmalarına "yayın yasağı" getirildi.
Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın katledilmesinin ardından "sosyal ağlara erişim engeli" getirildi.
Beşiktaş'ın taraftar grubu "ÇArşı" "darbe" suçuyla yargılanmaya başlandı!
İktidara yakın bir holdingin Artvin Cerrattepe'deki madem arama/çıkarma çalışmaları için yaylayı işgal eden iş makinalarını engellemeye çalışan bölge halkı polisin çok sert müdahalesine uğradı.
Şimdi "FETÖ" denen yapının medya organlarına kayyum atanmasını protesto edenlere üstelik tam da "FETÖ"nün işine yarayacak şekilde çok sert müdahale edildi; söz konusu "paralel yapılanma" derhal dünyanın dört bir yanına eli yüzü kan içinde kalmış yaralı "başörtülü bacılarımız(!)"ın fotoğraflarını servis etti.
20 bin polisin görevlendirildiği TOMA müdahaleli 1 Mayıs "kutlamaları(!)"nda 300'den fazla katılımcı gözaltına alındı.
***
Karaman'da Ensar Vakfı ve KAİMDER'e bağlı yurtlar hakkındaki cinsel istismar iddialarının üstü dönemin kadın bakanının "bir kereden bir şey olmaz" açıklamasıyla sabit bir yaklaşımla kapatılmaya çalışıldı.
***
Polise yargı kararı olmadan 48 saate kadar gözaltı yetkisi telefon dinleme hakkı valilere "polise sözlü emir hakkı" veren son derece adil ve demokratik(!) "Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve KHK'larda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" TBMM'den deyim yerindeyse tekme tokat geçirildi!
***
Daha vesilesi olduğu Suriyeli akınını ve bu akının Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının hak ve özgürlükleri üzerineki olumsuz etkilerinden bahsetmedim bakın…
Milletin karşısına heybesinde böyle bir sicille çıkmaya hazırlanan Davutoğlu şimdi kalkmış diyor ki "AKP bir zamanlar adalet özgürlük düşünce ve ifade özgürlüğüne değer verirdi. Ancak son üç yılda gözlemlediğim kadarıyla hayatımız boyunca saygı duyduğumuz bu temel değerler göz ardı ediliyor. "
Size de bir gülme geldi mi?
Ha Davutoğlu'nun özgürlükten düşünce ve ifade hürriyetinden anladığı Başbakanlığını yaptığı hükümetin temsilcileriyle İmralı'daki cani Öcalan'ı temsilen konuşan HDP heyetiyle vardıkları ve PKK'nın "demokratik siyasete" davet edildiği terör sorunuyla ilgili olarak "demokratik çözüm " "özgür vatandaşlığın yasal ve demokratik güvenceleri" "çözüm sürecine uygun güvenlik yapısı" "kimliklerin tanınması" "demokratik cumhuriyet ve ona uygun yeni anayasa" gibi bize PKK bildirilerini çağrıştıran "anahtar sözcük"lerle Dolmabahçe Mutabaktı'ysa o başka tabii!
***
Son tahlilde;
Ne AK Parti'nin bugünü Davutoğlu'nun dününü ne Davutoğlu'nun dünü AK Parti'nin bugününü aratıyor değil millete; al birini vur ötekine….
Hayırdır inşallah…
Sabahın hayli erken bir saatiydi; dolayısıyla bir an "acaba uyanamadım mı" diye tereddüt ettim. Gözlerimi ovuşturdum kendimi çimdikledim filan…
Uyanmışım.
Bilincim açık; keza algım da…
Ve Türk medyasının "amiral gemisi"yken içi çoktan talan edilmiş bir "batığa" dönüşen malum grubun iktidarın sözünün üstüne söz söylemeye zinhar cüret edemeyecek haber kanalında "güncelleme" değil "zam" diye duyuruldu doğalgaz fiyatlarındaki artış vatandaşa…
Ya editör yahut spiker arkadaşlar "yürek" yemişler kahvaltıda ya da "birşey" değişince "her şey" değişmeye başlıyor gerçekten de her alanda…
Ne diyeyim;
Umarım patronları "aman efendim canım efendim ben ettim siz etmeyin" diye ağlamazlar ennnn büyük patrona!
SORU-YORUM
Kendine Kaz Dağları'ndaki kıyıma karşı "taş-kağıt-makas" oynayan zihniyeti vekil kıldığın için memnun musun canım milletim?
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/senin-ozgurluk-dedigin-ne-ola-hoca-52801yy.htm
================================
UĞUR DÜNDAR: MÜTHİŞ BİR DİP DALGASI GELİYOR!. .
Dünkü yazımı şu satırlarla bitirmiştim:
Yıllardır biriken özlemlerin oluşturduğu dip dalgasıdır gelen.
Önemsemeyeni alır götürür!. .
★★★
Sanırım siz de o büyük dalganın yeryüzü cenneti Kazdağları'ndan her karış toprağı şehit kanıyla sulanmış Çanakkale'den dünyanın sayılı harikalarından Salda Gölü'nden gelen uğultusunu duyuyorsunuzdur.
Bu öylesine müthiş bir dip dalgası ki siyasi parti ayrımı olmaksızın yanlışta ısrar eden tüm kurum ve kişilerin örneğin "Güç bende dilediğimi yaparım" diyenlerin Allah"ın cömertçe bahşettiği doğal güzelliklerimizi üç kuruş uğruna emperyalist yağmacıların talanına açanların ballı makamları liyakat sahibi pırıltılı gençler yerine kerameti kendilerinden menkul eş dost ve akrabalarına peşkeş çekenlerin üzerlerine ilerliyor!. .
Değişime direnenleri önüne katıp götüreceğinin ve artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının işaretlerini veriyor…
★★★
"Ekranlarda sürekli olarak bize parmak sallayan bize çemkiren paçamızdan çekiştiren bize hakaretamiz şeyler söyleyen tepeden bakan üstten konuşan bir dille karşı karşıyayız. Ama söz veriyorum seçildiğimizde siyasetin dili İzmir'den değişmeye başlayacak ve bu değişim hepimizin hayatlarını iyileştirecek…"
Yerel seçimler öncesindeki söyleşilerinde bu iddialı tespitlerde bulunan ve değişimin İzmir'den başlayacağını öne süren Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer önceki gün DİSK'e bağlı işçilerin toplu iş sözleşmelerinin yenilenmesi nedeniyle yaptığı konuşmada da gelmekte olan müthiş dip dalgasını şöyle anlatıyordu:
"31 Mart'tan bu yana 2 Haziran ve 23 Haziran'da devam ettiğini gördüğümüz bir dip dalgası geliyor. İlk defa siyaset yukarıdan aşağı değil aşağıdan yukarı dizayn ediliyor planlanıyor. Yani aşağıdan gelen dip dalga yukarıdaki siyasi aktörleri siyasal partileri değiştirmeye başladı. Bu ne demek? Kibrin küstahlığın ötekileştirmenin geride kaldığı kucaklayıcı mütevazı samimi haktan yana demokrasiden yana şeffaf hesap verebilir yönetime katılma isteğini ortaya koyan bir ses bu!. . "
★★★
Soyer aynı konuşmada dip dalgasının Türkiye'yi nasıl değiştireceğini de şöyle anlatıyordu:
"Bu değişim İzmir'den başlayacak. Bir dip dalgası geliyor dedik ya göreceğiz hep birlikte. Türkiye hep birlikte Türkiye olacak. Emeğin özgürlüğün demokrasinin yeşerdiği Türkiye olacak. Aydınlık bir gelecek bizi bekliyor; ama şundan emin olun bu bize altın tepsilerde sunulan bir şey olmayacak. Biz bunu alın terimizle emeğimizle bileğimizin hakkıyla söke söke alacağız. Onun için bugünden itibaren artık geriye dönmek yok. Arkaya bakmak yok. Bundan sonra önümüze bakacağız!. . " .
★★★
Ey her karış toprağını kanlarıyla sulayarak eşsiz kahramanlık destanı yazan şehitlerimizin armağanı olan Çanakkale'nin suyunu zehirleyenleri binlerce canlı türüyle ve endemik bitkileriyle yeryüzü cennetimiz Kazdağları'nı cehenneme çeviren altın arayıcılarını dünya harikası Salda'yı mahvedecek girişimleri seyreden siz yetkililer!
Ey gözleri ranttan başka bir şey görmeyen sorumlular!. .
Siz de kulak verin…
Hızla ilerleyen o dip dalgasının sesini mutlaka duyacaksınız!. .
https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/ugur-dundar/muthis-bir-dip-dalgasi-geliyor-5261590/
================================
ÜMİT ZİLELİ: BİR ÜLKEYİ GÖZ GÖRE GÖRE ÖLDÜRMEK!. .
Dün bizim gazetenin de manşetindeydi:
– Kaz Dağlarında ağaç ve çevre katliamı!. .
Diğer bir deyişle ağaç katliamı ile başlayıp toprağın zehirlenmesiyle havanın zehirlenmesiyle devam eden içtiğimiz yüzdüğümüz toprağın bereketlenmesi için kullandığımız suyun bile murdar edilmesiyle insanların hayvanların kansere yakalanmasıyla her türden canlının yok edilmesiyle sonlanan bir vicdansızlık bir ihanet!. .
Peki yeni mi?. . Ne münasebet!. . 17 yıllık bu iktidar döneminde alıştık alıştırıldık artık… Güzelim Ege ve Akdeniz sahillerinden Karadeniz'in yüzlerce binlerce yıllık yaylalarına nehirlerine derelerine Kaz Dağlarının Torosların akciğer niteliğindeki ormanlarına yapılan saldırıları HES'lerin tahribatını maden izinlerinin getirdiği yıkımları taş ocaklarının çölleştirdiği yamaçları çok gördük hep yaşadık!. .
Kaz Dağlarındaki son katliam yalnızca sıradaki cinayetlerden biri!. . Üstelik yalanlarla talanlarla akıl almaz aşağılamalarla sürdürülen bir cinayet!. .
Çevre örgütleri TMMOB yel örgütler gönüllüler o çevrede yaşayanlar günlerdir bas bas bağırıyor haykırıyor; "Kaz Dağları bitiriliyor" "Bir çevre felaketi yaratılıyor" diye etkili yetkili çevrelerde acayip bir vurdumduymazlık derin bir sessizlik!. .
Havadan yapılan çekimlerde tamamen kelleştirilmiş devasa bir alan görünüyor… Kanadalı bir şirket ve yerli ortağı Doğu Biga Madencilik burada Çanakkale'nin Kirazlı Köyü'nde altın arayacak!. . Altını bulmak için siyanür kullanacak; siyanürün ne olduğunu en iyi Kütahyalılar bilir oralardaki siyanürlü altın ayrıştırma havuzlarından buharlaşan siyanür zehrini soluyup zehirlenerek hastane koridorlarında kendi kusmukları içinde az acı çekmediler!. .
Biliyor musunuz altın aranmak için 195 bin ağacı çatır çatır kesen bu şirkete bu iktidar eliyle bir de 865 milyon lira (eski parayla trilyon diye okuyun lütfen) teşvik bile verildiği ortaya çıktı!. .
– Kısacası cinayete devlet de cömertçe ortak oldu!. .
Los Alamos Gold'un terbiyesiz patronu!. .
Üstelik bu teşvikler bu ağaç katliamı bu doğanın dolayısıyla tüm canlıların zehirlenme süreci yalanlar üzerine kurulu!. .
Şirket 865 milyon bedelli ve yıllık 3.8 ton kapasiteli altın ve gümüş madenciliği zenginleştirme yatırımı için teşvik belgesi aldı. Doğu Biga Madencilik burada taşeron; asıl patron Kanadalı Los Alamos Gold şirketi. Bu maden için ÇED raporunda 45 bin ağaç kesileceği belirtilmişken kesilen ağaç sayısı bu rakamın neredeyse 5 misli tam 195 bin ağaç!. .
Bu rakamlar ortaya çıkınca Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Şeref Kalaycısusmayı bırakıp yalnızca 13 bin 400 ağaç kesildiğini buna karşılık 14 bin ağaç dikildiğini açıkladı…Kalaycı firmanın siyanür kullanmayacağını da söyledi!. .
– Kuyruklu yalan tabii!. .
Ormandan ağaçtan zerre kadar anlamayan biri dahi o fotoğrafa bakıp yapılan açıklamaya kahkahalarla güler! Dikilen de ağaç değil fidan ve o sahanın avuç içi kadar bölümüne anca yetecek kadar…. Tüm alana yayarak dikseler her ağaç arasında devasa boşluk olması gerekiyor!. .
– Kısacası aklımızla alay ediyorlar!. .
Haa bir de utanmaz ve terbiyesizler… Kanadalı şirketin CEO'su John McCluskey'in geçen yıl ülkesindeki bir televizyona verdiği demeci CHP'li Gürsel Tekin paylaştı… Bu herifin yaptığı açıklamaya göre yörede 3 milyon ons altın saptanmış. . Değeri 4 milyar dolar… Gayet mütevazı bir yatırım yaptıklarını üretime 2020 yılında başlayacaklarını ve 15 yıl süreyle altın çıkarılacağını söyleyen McCluskey TL'nin değer kaybetmesinin maliyetleri düşürdüğünü belirtmiş ve niçin yabancı işçi çalıştırmadıklarını da şöyle anlatmış:
– Türkler taş taşımakta çok iyiler!. .
Sırada daha çoook cinayet var!. .
Batı'nın beyleri böyledir işte; zenginliklerinin üstüne çöreklendikleri ülkelerin insanını kullanıp ellerini hiç kirletmeden doğasını katlederek milyarlara konuverirler!. .
Yazının başında ne demiştim; Kaz Dağları yalnızca sıradaki daha neler var neler!. . Haber hemen düştü önümüze zaten; bir doğa harikası olan Havran'a bağlı Büyükşapçı Köyü'ne 1.4 kilometre mesafedeki ormanlık alana da "Demirtepe Altın Madeni" yapılmasının planlandığı çıktı ortaya!. .
– Engellenemezse yeni bir facianın fotoğraflarını da göreceğiz yakında!. .
Köylüler şimdiden harekete geçmiş bu cinayeti önlemek için örgütleniyorlar… Buldukları bir slogan var ki her şeyi çok güzel anlatıyor
–ALTINcı filo Kazdağı'ndan defol!!!
Ne yazık ki defolmuyorlar!. . Devletten büyük teşvikler bile alıyorlar!. . Biz Kaz Dağları için ağlaşırken İzmir'de Şirince ve Belevi köyleri arasında bulunan bölgeye de "Mermer Ocakları Arama ve İşletme Projesi" planlandığı ortaya çıktı… Bu da yine onbinlerce zeytin ağacı kesilecek anlamına geliyor!. .
– Hiç doymadılar… Hiç doymayacaklar!. .
https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/umit-zileli/bir-ulkeyi-goz-gore-gore-oldurmek-5261652/
================================
ÜMİT ZİLELİ: DÜNYANIN EN BÜYÜK HAVALİMANI SİZLERE ÖMÜR!. .
Haberiniz var mı bilmiyorum; geçen gün İzmir-İstanbul seferini yapmakta olan THY uçağı yeni havalimanına inerken bir kuş sürüsüne çarptı ve acil iniş yaptı!. .
Toronto seferine çıkması gereken uçak kanat ve gövdesinde hasar oluştuğu için bakıma alındı!. . Üstelik bu ilk de değildi; geçtiğimiz ay da İstanbul-Antalya seferi için havalanan THY uçağı yine bir kuş sürüsüne çarpmış ve acil iniş yapmak zorunda kalmıştı!. .
Şaşırdım mı? Tabii ki hayır!. . En büyük Türk büyükleri tarafından helikopter gezisiyle "Aaa bak burası çok güzel" denilerek seçildiği bir efsane gibi anlatılan yeni havalimanının yapıldığı bölge yüzyıllardır kuş sürülerinin kullandığı başlıca göç yollarından biriydi!. .
– Kuşlar herhalde "Buraya havalimanı yapılmış rahatsız etmeyelim" demeyecekti!. .
Daha bunu hazmedemeden öğrendik ki İstanbul Havalimanı'ndaki ana piste giden yollardan birinde (taksi yolu) çökme olmuş!. . ODATV nezaketen "İddia edildi" diyor ancak o taksi yolu kapatılmış!. . Dünden itibaren de asfaltlama çalışmaları başlatılmış!. .
Peki buna şaşırdım mı? Asla! Büyüklerimiz tarafından seçildikten ihalesi yapıldıktan hafriyat bitirildikten sonra tabanın bataklık yani çürük olduğu ortaya çıkmamış mıydı? Çıkmıştı! Yeniden milyarlarca Avro birilerinin cebine hortumlanarak durum düzeltilmeye çalışılmamış mıydı? Çalışılmıştı! O zaman neden şaşıracaktık?!. .
Bu havaalanı ne zaman çalışmaya başladı? 6 Nisan 2019'da… Aradan ne kadar geçti? Yaklaşık 4 ay! Bu süre içinde uçaklar kuş sürülerine çarptı mı? Çarptı!. . Yollar çöktü mü? Çöktü!. . Yepyeni havalimanını defalarca su bastı mı? Bastı! Uçaklar bir çok kez hava şartları ters rüzgar gibi nedenlerden ötürü başka havalimanlarına inmek zorunda kaldı mı? Kaldı!. .
– E birader siz şimdi buna havalimanı mı diyorsunuz?!.
Bin defa anlatıldı tınmadılar bile!. .
Peki bu olanların tümü şaşırtıcı mı?
Hayır gayet normal!. . Çünkü yeni havalimanının yeri göklerden bakılarak seçildiğinden bu yana uzmanlar tarafından defalarca uyarı geldi. . O kadar ki seçilen yerin yanlışlığını Mısır'daki sağır sultan bile duydu!. . Duymayan anlamayan kulak ardı eden yalnızca bizim anlı şanlı yöneticilerimizdi!. .
Ben bir kere daha anlatayım; yeni havalimanının derinliği 60 ila 120 metre olan 70 civarında kömür çukurunun deniz kumu ile doldurularak inşa edildiğini anlatan uzmanlar 1'inci derecede deprem bölgesinde yer alan İstanbul'da böylesi bir alana havalimanı yapılmasının delilik olduğunu insan yaşamı için büyük risk oluşturduğunu söylediler… Bizimkiler hiiç umursamadılar!. O yetmedi art arda yaşanan olaylardan sonra daha dün CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi bir kez daha uyardı ama iş işten geçmişti bir kere!. .
Aynı uzmanlar özellikle ilkbahar aylarında Afrika'dan Avrupa'ya göç eden kuşlar için tek seçeneğin yeni havalimanı bölgesindeki 10 kilometrelik koridor olduğunu bu aylarda yaklaşık 400 bin kuşun bu rotayı kullandığını anlatmak için yırtındılar "Büyük felaket olur" dediler ama ııh yöneticilerimiz Nuh dediler peygamber demediler!. . Halbuki açıp devletin kurumunun hazırladığı ÇED raporuna baksalar anlayacaklardı çünkü orada da nal gibi yazıyordu!. .
Üstelik sonbahar aylarında bu defa yırtıcı kuşlar aynı rotayı kullanıyordu; bu da en az toplam 600 bin kuş anlamına geliyordu!. .
– Kuşların bile bildiğini bizimkiler es geçmişlerdi!. .
Bakan Bey'den itiraf geldi!. .
CHP Milletvekili İlgezdi yukarıda anlattıklarımı Ulaştırma Bakanı Cahit Turhan'a sordu aldığı yanıt gerçekten acıklıydı!. .
Bakan Bey İstanbul Havalimanı ve yakın çevresinde özellikle ilkbahar ve sonbahar gibi mevsim geçişlerinde kötü hava şartları meydana geldiğini bu nedenle trafik akışında uzun süreli beklemeler pas geçme ve devamında da uçakların başka alanlara yönlendirilmesi gibi olumsuzluklar yaşanacağını itiraf etti!. . Ben Türkçe'ye çevireyim müsaadenizle:
Havalimanı kötü yere yapılmış!. .
Bu kadar basit işte!. . Bir bilgi daha verdi İlgezdi; yeni havalimanının resmi olarak devreye girdiği 76 gün içinde tam 179 uçak iniş esnasında pisti pas geçmişti!…
Bu durumda her yılın yaklaşık yarısında çalışamayacak olan yeni havalimanı tam olarak bitirildiğinde 35 milyar dolara mal olacak!. . Bir karşılaştırma yapayım:
100 milyon yolcu kapasitesi ve uçuş sayısıyla dünyanın en büyük havacılık merkezi olacağı belirtilen Pekin'deki Daxing Havalimanı 12 milyar dolara bitirildi!. .
Bizimki ise yaklaşık 3 katına inşa edilmiş olacak; hem de ikinciliğe düşmesine rağmen!. . Ayrıca bitirilebilirse tabii!. . Çünkü gelen haberlere göre kaptılan Atatürk Havalimanı'nda hareketlilikten söz ediliyor!. . Kapatıldığında Avrupa'nın en iyi üç havalimanından biri olarak gösterilen Atatürk Havalimanı'na 2 milyar dolarlık bir ek yatırımla üçüncü bir pist yapılsaydı sorun çözülecekti!. . Ne kuş sürüsü ne de hava muhalefeti olacak tıkır tıkır işleyecekti!. .
Ama o zaman "rant" meselesi ne olacaktı değil mi ya!. .
Ben söylemiş olayım; yol yine Atatürk Havalimanı'na çıkacak iyi de olacak!. . Olan ise yine bu fakir milletin on milyarlarına olacak!. .
Ahh şu kuşlar minik beyinli kuşlar… Göç yollarını değiştirselerdi… Havalar da biraz iyi gidivereydi sorun çıkmayacaktı… Ama kader işte!. .
Sorsanız aynen böyle demezler mi sizce!. .
================================
YILMAZ ÖZDİL: KAZDAĞLARI
1930…
Gene böyle güzel bir yaz günüydü.
Yalova çiftliğindeydi.
Bahçıvanları gördü ellerinde testere… Hayrola?
İki katlı ahşap köşk'ün hemen bitişiğindeki çınar ağacı büyümüştü duvara dayanmıştı dalları üst kat penceresinden girmek üzereydi o dalları budayacaklardı.
"Sakın" dedi "ağaç kesilmeyecek bina kaydırılacak!"
Anlamadılar haliyle…
Tekrar söyledi "ağaç kesilmeyecek bina kaydırılacak!"
O gün için hayali bile imkansız olan bu görevi İstanbul belediyesi üstlendi fen işlerinin başmühendisi Ali Galip Alnar ve teknik ekibi geldi.
Bina çepeçevre kazıldı temel seviyesine inildi tren rayları getirildi santim santim adeta iğneyle kazar gibi temelin altına sürüldü iki katlı ahşap bina komple rayların üstüne oturtuldu.
Halatlarla atlara bağlandı adım adım üç günde 4 metre 80 santim kaydırıldı.
Binanın yanına koltuk getirtmiş üç gün boyunca oradan hiç ayrılmadan tüm çalışmaya nezaret etmişti. İşçiler çadırda kalıyordu "benim için de kurun" dedi işçilerle aynı şartlarda çadırda geceledi.
"Yürüyen Köşk" haberi 10 Ağustos 1930 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayınlandı.
Çok ciddi eleştiri konusu oldu.
Ankara kaynıyordu.
Muhaliflere malzeme çıkmıştı.
"Koskoca devletin başka işi yok mu alt tarafı bir dal için bunca masrafa bunca zahmete değer mi?" filan deniyordu.
"Çevre bilinci"nin anca 70'li yıllarda gelişmeye başladığını düşünürsek o yıllarda eleştiri konusu yapılması gayet normaldi.
Her zaman olduğu gibi eleştirileri anlaşıyla karşıladı.
Ama devletin başka işi yok mu diyenlere şu muhteşem yanıtı verdi…
"O çınar ağacı devlettir!"
★
Evet…
Devlettir ağaçlarımız.
Bitki örtümüzdür devlet.
Denizlerimiz göllerimiz nehirlerimiz derelerimizdir.
Sınırlarımız değil ekinlerimizin boy verdiği topraklarımızdır devlet.
Sincaplarımızdır.
Kaplumbağalarımızdır.
Kırlangıçlarımızın yuvasıdır devlet.
Güneş dünyanın her yerinde güneş…
Sendeki gibi parıldayanı var mı?
Ruhunu böylesine ısıtanı?
Rüzgarlarımızın esintisi Ağustos böceklerimizin sesi dağlarımızın kokusudur… Ormanlarımızdır devlet.
★
Kanada mesela.
Ağaç devlettir.
Bayrağında akçaağaç yaprağı vardır.
Kanada ulusunun sembolüdür akçaağaç.
★
10 milyon kilometrekaredir dünyanın en büyük ikinci yüzölçümüne sahip ülkedir sıkı durun lütfen beş milyon kilometrekaresi ülkenin yarısı ormandır.
Komple Türkiye'nin yedi misli genişliğinde ormanı vardır.
Florası faunası yaban hayatı el değmemiştir.
Bir tek ağaç bile kesemezsin Kanada'da.
Ticari dikim ve gençleştirme haricinde bir tek dal bile kesemezsin.
★
Gel gör ki aynı Kanada… Teee dokuz bin kilometre uzaktaki Türkiye'ye gelip Kazdağları'nı kesebiliyor 195 bin ağacımızı kökleyebiliyor.
★
Çünkü elalem kendi devletinde bir yaprağa bile kıyamıyor ama… Devlet kelimesini ağzından düşürmediğin halde senin aslında devletini mevletini sevmediğini biliyor.
Dindar ayaklarına yatıp paraya taptığını milliyetçi maskesi takıp milleti umursamadığını avantada anlaşırsan vatanının tapusunu bile satacağını gayet iyi biliyor.
★
Bak şu fotoğrafa…
Böyle devlet olur mu?
★
Zümrüt gibi Kazdağları'nı cennet gibi memleketini bedevi kültürünün ruhunda ot bitmeyen çölleşmiş vicdanına çevirdin.
★
"Ağaç devlettir" vizyonuyla kurulan cumhuriyetini bu hale getirmeye böylesine acımasızca talan ettirmeye böylesine gözüdönmüşçesine yağmalatmaya utanmıyor musun kardeşim?
★
Türkiye Cumhuriyeti Devleti henüz 96 yaşında…
Geçenlerde ölçüm yapıldı Mustafa Kemal'in dalını bile kestirmeye kıyamadığı çınar ağacımızın 400 yaşında olduğu tespit edildi.
Kazdağları'nda katledilen ağaçlar kaç yaşındaydı sence?
Çınar ağacından yaşlıydılar desem kıl oynar mı acaba yüzünde?
★
Bana sorarsanız altın madeni filan değildir mesele.
Kanada veya bir başka emperyalist ülke meselesi de değildir.
Mesele bizatihi sensin kardeşim sen…
Bu kadar mı sağırlaştı şuurun bu kadar mı nasırlaştı yüreğin?
https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/yilmaz-ozdil/kazdaglari-5257529/
================================
YILMAZ ÖZDİL: KURBAN
10 yıl önceydi.
2009…
Mardin'in Bilge köyünde nişan töreni vardı.
32 haneli 150 nüfuslu küçücük köyde gün boyunca davul zurna çalmıştı herkes mutluydu eğleniyordu.
Hava kararınca muhtarın evinde toplanıldı nişan yüzükleri takılacaktı erkekler bir odada sohbet ediyor kadınlar bir başka odada neşeli zılgıtlarla türkülerle kına yakıyordu.
Saat 21.00 civarında yatsı ezanı okundu erkekler namaza durdu.
İşte tam o anda… Kapı tekmeyle kırıldı ellerinde kalaşnikoflar bulunan yüzleri maskeli sekiz kişi hışımla odaya daldı.
Yaylım ateş açtılar.
Cayır cayır.
Oda kan gölüne döndü.
Cesetler birbirinin üstüne yığılıyordu.
Şarjörleri değiştirip değiştirip taramaya devam ediyorlardı.
Erkeklerin tamamı düşünce yan odaya kadınların yanına geçtiler.
Ne kaçacak vakit ne kaçacak pencere vardı kadınlar çocuklar çığlık çığlığa feryat ederken gözlerini bile kırpmadan tetiklere bastılar.
Katliam 20 dakika sürdü.
Altısı çocuk üçü hamile 16'sı kadın 44 kişi hayatını kaybetti.
Öldürülenler arasında altı aylık bebeler bile vardı.
Türkiye şoke olmuştu.
İlk duyulduğunda Pkk zannedildi.
Çünkü Bilge köyü korucu köyüydü erkeklerin tamamı korucuydu.
Ama kısa süre sonra anlaşıldı.
"Terörizm" değildi.
"Törerizm"di.
Saldırganlar Bilge köyüne iki kilometre mesafedeki Sultan köyündendi katledilen aileyle akrabaydılar.
Bilge köyünden Fesih Çelebi Sultan köyünden Mehmet Çelebi'nin eşiyle gizli gizli birlikte oluyordu Mehmet bunu öğrenince akrabalarını toplamış Fesih'ten intikam için toplu katliam planı yapmış nişan gecesi hepsinin birarada bulunacağını hesaplayarak baskını gerçekleştirmişti. Fesih haricinde kurşuna dizilenlerin yasak ilişkiden haberi bile yoktu töre ilkelliğinin "kurbanı" olmuşlardı.
★
47 çocuk öksüz yetim kaldı.
★
Remziye onlardan biriydi.
Sekiz yaşındaydı.
Hem annesini hem babasını kaybetmişti.
★
Türkiye seferber oldu devlet kurumları başta olmak üzere sivil toplum örgütleri hayırseverler herkes geride kalan çocuklar için elinden geleni yapmaya gayret ediyordu.
★
Darüşşafaka köye geldi.
★
Osmanlı'dan Cumhuriyet'e uzanan anasız babasız çocuklara fırsat eşitliği sağlayan "şefkat yuvası" en önce koşmuştu.
★
Evinde uyuduğu için tesadüf eseri katliamdan sağ salim kurtulan Remziye'yi aldılar İstanbul'a getirdiler.
★
Yüreği yaralı ürkek şaşkın heyecanlıydı minicik Remziye… Kendisi de Darüşşafaka mezunu olan Darüşşafaka Vakfı yöneticisi Davut Ökütçü'nün elinden tuttu hayatında ilk defa köyünden çıktı tedirgin adımlarla uçağa bindi bilinmeze doğru uçtu.
★
Hayatının en trajik hadisesi hayatının dönüm noktası olmuştu.
★
Darüşşafaka'ya geldi.
Herkes kapıda güleryüzle kucaklayarak karşıladı.
Remziye Türkçe bilmiyordu.
Dokuz kardeş büyümüştü hayatında ilk kez Darüşşafaka'da kendisine ait bir yatağı oldu.
★
Dersler başladı.
Konuşulanları anlayamıyor okuyamıyordu imkansızdı.
Yoğun şekilde Türkçe öğretmeye başladılar.
Çok zorlandı.
Defalarca "yapamayacağım" diye düşündü.
Ama öğretmenleri öylesine ilgileniyor öylesine destek oluyorlardı ki pes etmesine izin vermiyorlardı.
Neticede çok kısa süre içinde pırıl pırıl Türkçe öğrendi.
"Yapamayacağım" diyen Remziye liseyi bitirene kadar her dönem takdirname aldı.
★
Üniversite sınavına girdi.
Muhteşem puanla ilk tercihini kazandı.
Yazarken bile gözlerim doluyor…
Remziye bugün 18 yaşında dünyalar güzeli bir genç kız oldu Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde okuyor.
★
(Varlığıyla gurur duyduğumuz Remziye sadece bir örnek Remziye gibi onbinlercesi yetişti şu anda 927 öğrencimiz okuyor Darüşşafaka'da. )
★
(Darüşşafaka annesi veya babası hayatta olmayan yetenekli çocuklarımızı ortaokul birinci sınıfta sınavla alıyor lise mezuniyetine kadar tam burslu yatılı kolej seviyesinde eğitim veriyor.
Giyim beslenme sağlık harçlık ihtiyaçlarını karşılıyor.
Yükseköğrenimde burs desteğini sürdürüyor.
Atatürk ilkelerine bağlı evrensel değerleri benimseyen kültürel donanımlı vatana-millete karşı sorumluluğunun bilincinde lider bireyler yetiştiriyor.
Kamplaşmadan kutuplaşmadan bıkıp usandığımız şu dönemde bile tüm renkleriyle tüm ulusun "ortak paydası" olarak kalmayı başarıyor. )
★
(Kurucuları başta olmak üzere 1863 yılından beri emeği geçen herkese yürekten teşekkür borçluyuz. )
★
Ve haftaya kurban bayramı.
★
Bu memlekette cehalete "kurban" giden fazlasıyla vatandaş var.
★
Gelin hayvan kesmeyelim.
İnsan fidanları ekelim.
★
Yılda bir defa üç beş garibana yarımşar kilo et vererek belki kişisel vicdanlarımıza sevap hormonu enjekte edebiliriz ama aslında topluma hiçbir faydasının olmadığını bilmeliyiz.
★
Çünkü… İhtiyaç sahibi vatandaşlarımızı ancak ve ancak Remziye gibi eğitimli gençlerimizin yönettiği bir ülke doyurabilir.
★
Dünyanın en büyük ailesine çağrıda bulunuyorum…
Elbette annelerinin babalarının yerini doldurabilmemiz mümkün değil ama hepimiz gücümüz ölçüsünde amca olabiliriz teyze olabiliriz dayı hala ağabey abla olabiliriz.
★
Gelin lütfen kurban bayramı için ayırdığınız bütçeyi Darüşşafaka'ya bağışlayın.
★
Darüşşafaka bünyesindeki çocuklarımızın et ihtiyacı yıl boyunca yapılan adak bağışlarıyla zaten karşılanıyor bu yüzden kurban kesimi yapılmıyor.
Onun yerine Kurban Bayramı vesilesiyle eğitimde fırsat eşitliğine destek olmak üzere "bayram bağışı" bekleniyor.
★
Bayram bağışı için sembolik olarak 850 lira belirlenmiş…
Alt ve üst sınırı yok.
İsterseniz 85 lira bağışlayın isterseniz 850 bin lira.
Dedim ya herkes gücü oranında dilediği miktarda.
★
İnternetten www.darussafaka.org adresine girin bağış bölümünü tıklayın ne kadar kolay olduğunu göreceksiniz.
★
Fikri hür irfanı hür vicdanı hür nesiller için çoban ateşi ruhuyla… Gelin lütfen insan biriktirelim.
https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/yilmaz-ozdil/kurban-2-5261679/
================================
YILMAZ ÖZDİL: SALDA GÖLÜ
Salda Gölü Burdur'da doğa harikası tektonik krater gölü Türkiye'nin en temiz dünyanın en temiz beşinci gölü 1989 yılında doğal SİT alanı ilan edilerek korumaya alındı yüksek magnezyum içeren bakteriyel kökenli bembeyaz stromatolit kayaçları sadece burada Kanada'da ve Mars gezegeninde var bu yüzden dibi de kıyıları gibi bembeyaz görünüyor turkuaz suyu ve bembeyaz sahiliyle Türkiye'nin Maldivleri olarak anılıyor yazın sular çekilince gölün ortasında yedi tane bembeyaz küçük adacık ortaya çıkıyor herhangi bir akarsu çıkışı yok 185 metreyle Türkiye'nin en derin dünyanın en derin üçüncü gölü endemik bitki balık ve kuş türleri barındırıyor. İki milyon yaşında bilimsel ve arkeolojik çalışmalar dışında el değmemesi gerekiyor.
Millet bahçesi ayaklarıyla Toki ihalesiyle etrafına bina yapmaya çalışıyorlar.
★
Kazdağları Balıkesir ve Çanakkale arasında yeralıyor Homeros'un İlyada Destanı'nda geçer Zeus'un dünyaya geldiği dağdır Zeus'un sevgilisi İda'nın adını taşır mitolojide İda Dağı'dır sonra biz Türkler geldik yörük kültüründe çok önemli yeri olan "kaz" nedeniyle burasının adı Kazdağları oldu tüm dünyada Alpler'den sonra oksijen oranı en yüksek bölgedir 32 farklı endemik bitki türü barındırıyor Kazdağları göknar'ı dünyada sadece burada yetişiyor 1993 yılında milli park ilan edilerek koruma altına alındı.
Emperyalist şirket siyanür kullanarak altın madeni işletsin diye şimdilik 195 bin ağaç kestiler zümrüt ormanlar çöle döndü.
★
Alpu Ovası Eskişehir'de tarımsal SİT alanı "tarım ve hayvancılık amaçları dışında hiçbir yatırım yapılamaz" diye koruma kararnamesi var Türkiye'nin en verimli bölgelerinden biri buğday deposu dünyada sadece orada bulunan lületaşı yataklarını barındırıyor.
Termik santral dikmeye çalışıyorlar.
★
Kuzey Ormanları İstanbul'daydı asrın liderimiz İstanbul büyükşehir belediye başkanıyken "üçüncü köprü cinayettir intihardır şehrin kuzeyinde kalan akciğerimizin yokedilmesi demektir böyle bir teşebbüs İstanbul için ölümcül sonuçlar doğurur ayrıca bunu bekleyen bazı mahfillere yeni rant alanları sağlama olayıdır" diyordu.
Kendisinin başbakanlığında ve cumhurbaşkanlığında o cinayet işlendi o intihar edildi o rant alanları sağlandı 13 milyon ağaç kesildi 13 milyon kuşların göç yolları bile bozuldu.
★
Cerattepe Artvin'de dünyanın 100 doğal ormanından biri Kafkas ekosisteminin Türkiye'deki tek uzantısı bir yanı Kafkasör Yaylası bir yanı Hatila milli parkı dünyanın en yaşlı bitki örtüsüne sahip 25 bölgesinden biri sadece endemik değil relikt tabir edilen türler barındırıyor yani buzul çağından beri orada yaşayan bitkiler var insan bu güzelliğe adeta bakmaya bile kıyamıyor.
Milletin orasına koyacağını izah eden yandaş müteahhit ormanı katledip siyanür kullanarak bakır madeni işletsin diye dayatıyorlar.
★
İğneada Kırklareli'de longoz ormanlarından oluşan milli parkı var bu tip ormanlar dünyada sadece Amazon'da Kongo'da ve İğneada'da bulunuyor kuş cennetidir Türkiye'de varolan 454 kuş türünün 200'den fazlası İğneada'da görülebiliyor… Termik santral dikeceklerdi vazgeçtiler nükleer santral dikecekler.
Sinop teee 2 bin 400 yıl önce Büyük İskender'e "güneşimi kesiyorsun gölge etme başka ihsan istemez" demiş Diyojen… Komple Türkiye'nin güneşinin kesilme ihtimali var nükleer santral dikiyorlar.
Akkuyu Akdeniz'in incisi Mersin'de denizi güneşi havası öylesine eşsiz ki dile kolay 10 bin yıldır insan yaşıyor orada… Nükleer santral dikiyorlar.
★
Munzur Dağları Tunceli'yle Erzincan arasında yeralır beş milyon yaşındadır Munzur Vadisi Milli Parkı'nı bünyesinde barındırır meşe ormanlarıyla kaplıdır üzerinde çok sayıda buzul gölü vardır.
3 bin 300 metre yüksekliğe 60 kilometre uzunluğa sahip olan Munzur Dağları'nın tamamını komple maden sahası ilan ettiler.
★
Bizzat Atatürk'ün talimatıyla hazırlanan 1939'dan beri yürürlükte olan "zeytin yasası" var.
2003 yılından beri değiştirmeye çalışıyorlar bir değil iki değil sekiz defa denediler sekiz defa TBMM'ye getirdiler her defasında püskürtüldü gene deniyorlar Türkiye'de 170 milyon zeytin ağacı var bu yasayı değiştirmeyi başarırlarsa 120 milyonu zeytinlik vasfından çıkacak zeytinlik vasfından çıkan her santimetrekare maden sahası olacak imara açılacak.
Ege'de 500 yıllık 900 yıllık zeytin ağaçları var Manisa Kırkağaç'ta mesela 1657 yıllık zeytin ağacı var hâlâ yılda 250 kilo zeytin veriyor yasa değişirse bunların
hepsi biçilecek.
★
Bilinçsiz kullanım kaçak kuyular umursamazlık ilave et bunlara besleyici dereler üzerine kurulan Hes'leri…
Dünyanın nazar boncuğu olarak tanınan Meke Gölü kurudu.
Flamingoların en sevdiği yerdi Akgöl kurudu.
Nasreddin Hoca'nın maya çaldığı Akşehir Gölü kurudu normalde 350 kilometrekareydi şimdi 40 kilometrekare bile değil.
Tuz Gölü tuzluk kadar kaldı.
Amik Gölü kurudu.
Eber Gölü haritadan silindi.
Tecer Gölü kurudu.
Sera Gölü bataklık oldu.
★
Tarihi 10 bin yıla dayanan Hasankeyf baraj sularına gömülüyor.
Allianoi antik kenti baraj sularına gömüldü "Allianoi diye bir yer yok uydurma bir isim" denildi.
Aspendos'a mutfak mermeri döşediler Apollon Tapınağı'na çimentoyla merdiven yaptılar 1700 yıllık Mamure Kalesi'ne pvc pencere taktılar Sümela Manastırı'na kaçak kat çıktılar.
★
Efes antik kenti 2 bin 300 yaşında Unesco Dünya Kültür Mirası listesinde yeralıyor perdelik kumaşla kapladıkları plastik sandalyeleri diziyorlar yemekli organizasyonlar için kiraya veriyorlar komple antik tiyatroyu 70 bin liraya kiralıyorsun Odeon 25 bin lira Celsus kütüphanesi 30 bin lira…
Celsus kütüphanesi dediğin iki bin yıllık el yazması 14 bin rulo papirus ve parşömen barındırıyordu dış duvarında dört girintide dört kadın heykeli var bu dört tanrıça sophia'yı episteme'yi ennoia'yı arete'yi temsil ediyor yani bilgeliği bilgiyi akılı erdemi simgeliyor iki bin yıllık imbikten süzülmüş bilgelik bilgi akıl erdem parayı bastırıp kiralıyorsun taverna gibi müzikli yemek veriyorsun.
★
Melikgazi'yi yediler kardeşim… Haberi Anadolu Ajansı servis etti. Sayın ahalimizin Kayseri'deki türbeye gizlice girdiği Melikgazi'nin mumyasından küçük parçalar kopardığı şifa niyetine çorba yaptığı ortaya çıktı. Çünkü çocuğu olmayan kadınların rahmetli Melikgazi çorbasından içer içmez hamile kaldığı rivayet ediliyordu Melikgazi'nin dişlerini söküp öğütüp çay gibi kaynatıp içenler olduğu anlaşıldı. Sayın büyüklerimiz lütfedip müdahale edene kadar Melikgazi'nin sol kolunu komple yediler.
★
Anıtkabir'in avlusuna pembe plastikten kaydırak koydular Savarona'nın güvertesini demir doğramayla kapattılar Erzurum Kongresi'nin yapıldığı müze binaya fayans döşeyip duşakabin taktılar Çankaya Köşkü'nü tarihten silmek için saray yaptılar Atatürk Orman Çiftliği'ni talan ettiler.
★
Tekel Seka Sümerbank Petkim Türk Telekom bankalar şeker fabrikaları limanlar madenler santrallar barajlar satıldı.
Şimdi sıra doğaya tarihe kültüre geldi.
★
Hani deseler ki git Türkiye'nin ocağına incir ağacı dik…
Anca bu kadar olur.
★
Akılla bilimle kültürle sanatla tarih şuuruyla doğa sevgisiyle yurtsever vizyonla kurulan ülkemiz… Örgütlü cehaletle imha ediliyor.
★
Belediye seçimlerinde etnik köken ve mezhep farkı gözetmeden sergilediğimiz partilerüstü ortak akıl'ı Türkiye'nin bütünü için acilen devreye sokmak zorundayız. Acilen.
https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/yilmaz-ozdil/salda-golu-5259469/
================================
YILMAZ ÖZDİL: YAŞ
Fahri mareşal Tayyip Erdoğan tarafından hazırlanan Yüksek Askeri Şura kararları başkomutan Tayyip Erdoğan tarafından imzalandı.
★
İsmet İnönü kadrosuzluk nedeniyle emekliye sevkedildi.
★
Akp'den önce "amatör" olduğu için anca mahalli kümede yeralan silahlı kuvvetlerimizin "profesyonel" orduya geçirilerek süperlig'e terfi etmesine karar verildi.
Nato müteahhiti olan futbol federasyonu başkanı Nihat Özdemir yüksek askeri şura üyesi yapıldı.
★
S400 füzelerinin Rusya'dan alınması F35 uçaklarının Abd'den alınması tank palet fabrikasının Katar'a verilmesiyle "yerli ve milli ordu" konseptinin tamamlandığı açıklandı.
★
Asrın liderimize 15 Temmuz'u haber veren enişte korgeneral rütbesiyle askeri istihbarat daire başkanı yapıldı.
★
Kara kuvvetleri komutanlığının ismi ak kuvvetleri komutanlığı olarak değiştirildi.
★
Gemiciklerden iyi anlayan Binali Yıldırım şimdilik boşta olduğu için deniz kuvvetleri komutanı yapıldı donanma komutanlığı dombıra komutanlığı oldu.
★
Anadolu Ajansı oramiral Binali Yıldırım'ın Barbaros Hayrettin Paşa'yı uçak gemisi komutanlığına atadığını duyurdu.
"Bizim uçak gemimiz yok" diye manşet atan Sözcü gazetesi fetoculuktan divan-ı harbe sevkedildi.
★
Devlet malzeme ofisi komutanlığına bağlı sualtı taarruz komandoları topluca cumaya gittiği için Denizkurdu tatbikatının tarihi değiştirildi.
★
Pegasus'ta hava kuvvetlerinden daha fazla sayıda savaş pilotu çalıştığı için Pegasus genel müdürü hava kuvvetleri harekat başkanlığına kaydırıldı.
İzmir-İstanbul seferini yapan airbus'ın Balyoz'dan atılan albay pilotu filo komutanlığına atanmıştı ancak üçüncü havalimanının taksi yolu çöktüğü için inemedi Çorlu'ya yönlendirildi onun yerine Atlasjet'in Ergenekon'dan atılan yarbay pilotu atandı.
★
Birinci ordu sanayi bakanlığına ikinci ordu tarım bakanlığına üçüncü ordu enerji bakanlığına beşinci ordu turizm bakanlığına bağlandı.
Ancak kolordulardan sorumlu tapu kadastro müdürlüğünden gelen resmi yazıyla silahlı kuvvetlerin envanterinde beşinci ordu bulunmadığı anlaşıldı.
O güne kadar beşinci orduyu kurmayan cehape zihniyetinin ülkeyi ne hale getirdiğine dikkat çekilerek turizm bakanlığına bağlanan beşinci ordu kanun hükmünde kararnameyle lağvedildi.
Gel gör ki turizm bakanlığının beşinci orduyu kaşla göz arasında Kanadalı maden şirketine devrettiği ortaya çıktı.
"Malımı gaspediyorlar" diyen Kanada büyükelçiliği genelkurmay başkanlığımızı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne şikayet etti.
★
Resmi Gazete'nin basımındaki hata yüzünden herhangi bir bakanlığa bağlanmadığı zannedilen Ege ordusunun meğer Ege'deki bütün adalarımıza oturmuş bulunan Yunanistan'a devredildiği ortaya çıktı.
★
(Bu haber duyulunca yalan zannedildi yok artık o kadar da olmaz herhalde denildi ama Burhan Kuzu "külliyen yalan" diye tweet atınca haberin doğru olduğu netleşti. )
★
Türk Patent Enstitüsü komutanlığına bağlı bordo berelilerle birlikte umreye giden meteoroloji genel müdürlüğü tankçılarına diyanet işleri komutanlığı tarafından üstün cesaret ve feragat madalyası verildi harp akademilerinde düzenlenen madalya töreninde kurmay imamlara mevlid okutuldu kozmik oda şerbeti dağıtıldı.
★
Üç bin dolar fazla ödeyenlere 18 günlük bedelli askerliğini binbaşı olarak yapma imkanı getirildi.
Bokumda boncuk var taburu sadrazamın sol taşağı tugayı mekanize Porsche tümeni oluşturuldu.
Vatani görevini yaz tatilinde yapmak isteyenlere devremülk olarak fırkateyn kiralama yolu açıldı.
TSK'nın ismi T$K olarak değiştirildi.
★
Bunları şaka sanıyorsanız ciddi ciddi sorayım o halde…
★
Asrın liderimizin sarayında cami var.
Beştepe millet camisi.
Bu camiye özellikle sabah namazında çok sayıda kurmay subay ve generalin geldiği namaz kılarken yanlışlıkla düşmüş ayaklarıyla kıyıya köşeye cüzdanlarını düşürdükleri o cüzdanlar bulunduğunda sahiplerine iletmek üzere mecburen açılıp içine bakıldığı böylece her sabah saraya namaz kılmaya gelenlerin kimliklerinin görüldüğü bu yöntemle terfi almayı ümit edenler olduğu hatta bu yöntemle Yüksek Askeri Şura'da terfi alanlar olduğu doğru mu?
https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/yilmaz-ozdil/yas-5263305/
================================
NECATİ DOĞRU: AHLAKSIZ MİKROBU KURUTALIM!
Parti dinlemiyor. İdeoloji takmıyor. İnanç gözetmiyor. Bünyeyi zayıf bulunca saldırıyor. 17 yıllık AKP iktidarı döneminde AKP belediyelerinin yüzde 90'ına girdi. Bu mikrop korundu kollandı semirdi güçlendiği için AKP büyük kentleri yitirdi.
Bulaşıcı adi mikrop!
2 koldan saldırıyor.
BİR: Siyaseti parti başkanının bakanların milletvekillerinin belediye başkanlarının ve onların yakınlarının gelirlerini servetlerini "maaşlarını şişirme" aracı olarak kullanıyor.
İKİ: Bu ahlaksızlığı örtmek için de "denetimi partileştirip" kendini kalıcı ve bulaşıcı yapıyor. Bu mikrobun kökünü kurutucu olması gereken Sayıştay bir bakıyorsunuz "mikropla barışık yaşamayı seçmiş iktidar ağzıyla" konuşmaya başlıyor.
Saldırgan mikrop!
Halkı soyarak semiriyor.
Şimdi CHP'ye göz dikti.
CHP belediyelerine saldırıyor bulaşıyor. Ancak CHP yönetimi başta Kemal Kılıçdaroğlu mikrobun halkın "yeni umudu haline gelen CHP belediyelerine" girmemesi için bütün samimiyetiyle karşı çıkıyor. Mikrobu davet eden belediye başkanlarını hemen "karantinaya" alıyorlar.
Umutlanıyoruz.
★★★
Damadını atadı.
Kuzenini atadı.
Gelinini atadı.
Eniştesini atadı.
Bunlar gazetelerin ve TV sunucularının "yeni haber" başlıkları.
Nereye atadı?
Belediye şirketlerine.
Adi aşağılık mikrop yaşama ve çoğalma ortamını merkezi hükümetin yönetimindeki devlet kuruluşları ile belediye şirketlerinde buluyor. Bir isimsiz kahraman tanıdığım 68 kuşağından solcu bir arkadaşım var.
Adı Şenol Sarrafi…
Kendisi müfettiş.
Uzun süre Başbakanlık Denetleme Kurulu üyeliği yaptı. Devlet şirketlerinin soyulmasına yılmadan karşı çıktı oradan oraya sürüldü şimdi emekli oldu. İstanbul'da yaşıyor. İstanbul Belediye Şirketleri'nin bulabildiği son bilançolarını incelemiş "ahlaksız mikrobun" nerelerde semirip büyüdüğünü ve kendini nasıl gizlediğini saptamış.
Bilgiler gönderdi.
★★★
Şenol Sarrafi'nin (Reza Zarrab ile akrabalığı ilgisi yoktur) gönderdiği bu bilgileri gazete yazarlığı diline çevirip sizin için kolay anlaşılır hale getirdiğimde şunu gördüm.
Belediye şirketlerinde:
Gelirler şeffaf.
Harcamalar bulanık.
Şirketlerin gelirleri belli fakat mal ve hizmet alım giderleri bilinemez hesap verilemez karanlık. Bu karanlık bölge ahlaksız mikrobun en sevdiği yer. İktidar yakınlarının vakıflarına bağışlar iktidar yakınlarının firmalarıyla mal alış verişi tarikatlarla ticaret hep bu karanlık bölge içinde kalıyor. Şirketin çapına göre büyük çok büyük harcama kalemlerinin nerelere nasıl yapıldığı bilançolarda gizli tutuluyor?
Daha açık yazayım.
Hesap verebilirlik!
Karartılıyor.
Birkaç örnek:
İSPARK:
Yıl 2018.
Geliri: 357.6 milyon TL. Harcaması (Gideri): 353.2 milyon TL. Mal ve hizmet alımına ihtiyacı olmayan İSPARK bu kadar harcamayı nereye nasıl yaptı?
Karanlık.
İSKİ:
Yıl 2018.
Malzeme gideri: 651.2 milyon TL. Hizmet alımı: 636. 5 milyon TL. Malzeme ve hizmet alımları kimden nasıl yapıldı. Hiçbir ayrıntı ve bilgi yok.
Karanlık.
KİPTAŞ:
Yıl 2017.
KİPTAŞ'ın 2016 yılında 355.8 milyon TL olan net kârı 2017 yılında yüzde 98 oranında gerileyerek 4.4 milyon TL'ye inerken şirketin sattığı konutların maliyeti 2016 yılında 971.9 milyon TL oldu. Bu maliyet miktarı 2017 yılında ise yüzde 35 artarak 1.310.8 milyon TL'ye fırladı. Bu kadar büyük maliyet artışına konu olan mal ve hizmetler nasıl kimlerden alındı.
Karanlık.
★★★
Şenol Sarrafi Ekrem İmamoğlu'dan önceki dönemde İBB'nin tüm şirketlerinin hesaplarını bu üç örnekte olduğu gibi tek tek incelemiş göndermiş. Benim yerim dar hepsini yayınlayamam. Şenol Sarrafi'nin altını çizdiği şu: Hesap verilebilirlik karartılıyor. Özellikle belediyeden yardım alan dernek vakıf birlik sandık kurum kuruluş ve benzerlerinin faaliyetleriyle ilgili hiçbir açıklama yok.
Mikrobu kurutalım.
Karanlık değil aydınlık.
https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/necati-dogru/ahlaksiz-mikrobu-kurutalim-5257326/
================================
RIFAT SERDAROĞLU: HİÇ KİMSE
Türkiye toprağında kaç Evliya Türbesi var bilir misiniz?
Ya da kilometre kareye kaç Evliya düşer?
Peki vatan topraklarında kaç tane Bilgin Anıt-Mezarı var?
Siz ilim sahibi kişilerin anıt mezarlarını hiç gördünüz mü?
Yatırsız Evliyasız İl ve İlçemiz yok gibi! Mutlaka her yerde birkaç tane vardır!
İstanbul-Üsküdar'daki Kavak Sarayı avlusunda "At Evliyamız" bile var!
Adı Sislikır'dır Genç Osman'ın bu At Evliyası.
Uysallaşsın ve şifa bulsun diye atlar getirilir üç kez tavaf ettirilirmiş Sislikır Hazretlerinin kitabeli mezarının çevresinde!
Evliyalara böylesine meraklı ve tutkunuz ya!
Bu Evliyalardan gerçek Allah dostu ve gönül adamı olan YAZILI eser bırakıp giden var mı? Devede kulak!
Gerisi hep menkıbe (Din öyküleri!) ve bol-bol keramet! (Doğaüstü yetenek!)
Günümüzde kendini "Keramet Sahibi" gösteren Tarikat-Cemaat önderleri var!
Yanmaz kefen satan mı uçan takunya satan mı arasınız tomarla!
Yalnız ne hikmetse bu keramet Tarikat önderi ölünce damatlara geçiyor. Damatlar anında keramet sahibi olup tarikatın başına oturuyor! Sanki keramet değil bizim milli damadımızın seks salıncağı mübarek. Hoca daha gömülmeden damat efendi hooop kerametli bir vaziyette tarikatın başına!
İşin özü;
Evliyadan yana çok zengin Bilginden yana çok fakiriz.
Yüzyıllar bilimle değil kerametle geçmiş akıp gitmiş…
Halbuki ne değerli bilim adamlarımız vardı;
"Dinsiz felsefeyi ve felsefesiz dini reddederim" diyen İbni Sina'yı anlayıp çocuklarımıza öğretebildik mi?"
Ya; "Evren büyük insan insan küçük evren" diyen Farabi'yi?
Yavuz Sultan Selim devrinde Maturidî (Akla önem ve öncelik veren) yolundan ayrılıp Eş'ari (nakilci ve lafızcı) bir yola sapan koca Osmanlı hatasını anlayabilmiş miydi? Sonuç ne oldu?
Bilime sırt çevirmiş medrese Tasavvufa düşman Kadızadelik Miskinliğe ve cehalete boğulmuş tekke geri bırakılmış köle olmaya aday bir ülke…
Bilimden buluştan ve düşünceden böylesine uzaklaşınca "Ben size şah damarınızdan daha yakınım isteyin vereyim" diyen Tanrıya el açıp isteyeceğine Evliyanın ölüsünden ya da dirisinden yardım dilenen bir millet olduk!
Hacı Bektaş-ı Veli sanki "En büyük keramet çalışmaktır" dememiş gibi!
İmamı Âzam Ebu Hanife "Allah'ın Velileri bilginler değilse Allah'ın Velisi hiç kimsedir" derdi.
Bizim güzel ülkemiz şimdi o "Hiç kimse"lerle doldu!
Ve o hiç kimseler yönetici oldular ve vatanımızı ne hale getirdiler?
Ders alabildik mi?
Bu durumdan bizleri kurtaracak Siyasi Parti ve Genel Başkan var mı?
Türk Milletinin iyiliği huzuru ve bereketi için çalışanlara destek oluyor muyuz?
Böyle bir yükümlülüğümüz olduğundan haberimiz var mı?
Not;
Sayın Cazim Gürbüz'ün "Dillere Destanlar" adlı eserinden yararlandım.
Teşekkürlerimle meraklılarına tavsiye ederim.
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Bizim milletimiz vatani icin hurriyeti ve egemenligi icin fedakar bir halktir.
Gazi Mustafa Kemal ATATURK
- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI
147. DINE ATFEDILEN KOTULUKLERIN, ANCAK INSANLARIN IHTIRASLARININ HUZUN VERICI ESERLERI OLDUGU IDDIASININ REDDI
Dinin nice defa yeryuzunde dogurdugu ofkelenmelerden, kotuluklerden sikayet edilir edilmez, bizi hemen uyarirlar: "Bu saldirilar, bu kiyimlar asla dinin eseri olmayip, insanlarin ihtiraslarinin huzun verici, kotu sonuclaridir". Bununla birlikte sorarim: Bu ihtiraslari costuran nedir?
Aciktir ki, bunu yapan dindir; acimasiz, insanlikdisi yapan ve en buyuk alcakliklarin ustunu ortmeye hizmet eden bagnazliktir, dinin cabasidir. Bu karisikliklar kanitlamiyor mu ki; din insanlarin ihtiraslarini zapt edecek yerde, bu ihtiraslari, kutsadigi bir manto ile ortmekten baska bir sey yapmiyor. . . Ve hicbir sey, insanlarin muthis bir iste kullandiklari bu mantoyu yirtip atmak kadar yararli olamaz. Toplumun huzurunu bozmak icin bu kadar makul gosterilen bu bahane, yani "din perdesi", kotulerin elinden alinmis olsaydi, kotulukler insan toplumundan ne cok uzaklastirilmis olurdu!
Insanlar arasinda barisikligi surdurecek yerde, rahipler, insanlari bogaz bogaza getiren, etrafi birbirine katan ifritler oldular. Kendi icyuzlerini aciga cikardilar ve savasci, kavgaci ve inatci olma hakkini Allah'tan aldiklarini iddia ettiler. Hukumdarlar, kendilerini zararli olmaktan yasaklamak cesaretinde bulundukca, ruhaniler, haksizliga ugradiklari inanisinda bulunmuyorlar mi? Gorkemli tanrisalliga tecavuz ve hakarette bulunuldugunu iddia etmiyorlar mi? Rahipler, o hircin kadina benzerler ki, kendisini dovmekten yasaklamak icin kocasi elini tuttugu zaman, "Yangin var! Cinayet isleniyor! Hirsizi yakalayin!" diye feryat eder.
- - - - - - - - - - - - -
Ozgurluk iki kere ikinin dort ettigini soyleyebilmektir.
Eger buna izin verilirse gerisi kendiliginden gelir.
George Orwell1984
- - - - - - - - - - - - -
Tanri'nin, babalarin gunahlarinin hesabini cocuklarindan soracagini soyleyen ifadesi, ahlaki adaletin her ilkesine aykiridir.
PAINE,THOMAS (1737-1809) Ingiltere dogumlu ABD'li siyaset felsefecisi.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner
- - - - - - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
-------------------------------------------------
This free account was provided by VFEmail.net - report spam to abuse@vfemail.net
ONLY AT VFEmail! - Use our Metadata Mitigator™ to keep your email out of the NSA's hands!
$24.95 ONETIME Lifetime accounts with Privacy Features!
No Bandwidth Quotas! 15GB disk space!
Commercial and Bulk Mail Options!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder