20 Nisan 2021 Salı

SİNAN MEYDAN : MONTRÖ’DEN TAVİZ!

Montröden daha ileride bir mevzi yok.
Montröyü terk ettiğinizde daha geriye düşersiniz.
Özel Boğazlar Rejimine.

Dünyada doğal su yollarının hepside de serbest transit geçiş hakkı vardır.
Türklerin Boğazlarda hizmet dışında ek ücret alması, ya da geçişi bloke ederek CANAL ISTANBUL'a yönlendirmesi hepsi de doğal su yolu olan Bering Boğazı, Cebel-i Tarık Boğazı, Sunda Boğazı, Malakka, Makatta, Dover, Bab-ül Mendep gibi boğazların sahildar ülkelerce bloke edilmesi, ücret talep edilmesine benzer bir anlam taşır.
Bütün dünyayı karşınıza alırsınız.

Uluslararası Deniz Hukusu sözlemesi de bu serbestiyi tahkim eder.
Türkiye Yunanistan'ın 12 mil talepleri nedeniyle bu anlaşmayı imzalamamıştır.
Türkiye imzacı olmasa da imzacı ülkelerin çokluğu, menfaat birliği karşımızda bir duvar gibidir.
Ayrıca Türkiye bu sözleşmenin diğer maddelerine örfi hukuk olarak bağlıdır.

Transit geçiş serbestisi pek çok ülke açısından CACUS BELLI ilanı gerektirecek derecede önemlidir.
Türkiye'nin Boğazları keyfi ve tek yanlı şekilde bloke etmesi, trafiği ücretli kanala yönlendirmesi karşımıza BM eşgüdümünde, ve aslında her anlamda birbirinden farklı çizgideki ülkelerin bir ittifak olarak karşımıza çıkmasıyla sonuçlanır.
Her yerde ve zeminde birbirine düşman ülkeler yalnızca bu konu nedeniyle müttefik olurlar.

Kaldı ki, Türkiye'nin bütün dünyaya karşı kabadayılık etmesine değecek bir menfaati de yoktur.
CANAL ISTANBUL'a geçiş garantili ihale şartnamesi hazırlanmıştır.
Bütün dünyalı karşımıza alarak buradan ücret almak imkanı yoktur.
Ayrıca ihaleyi alan inşaatçı ve işletmeci firmalara verilen GEÇİŞ GARANTİLERİNDEN dolayı Türk devleti ULUSLARARASI TAHKİM MAHKEMELERİNDE dava edilecektir.
Ne CANAL ISTANBUL, ne de Montrö Sözleşmesinden çekilmek TÜRK MİLLETİNİN YÜCE MENFAATLERİNE uyumlu değildir.

Bu derece akla, mantığa, günün gereklerine aykırı, milli menfaatlere zararlı bir işin peşine bu derece inatla takılmak anlaşılır şey değildi.
Benim aklıma ilk gelen şey, mevcut hükumetin küresel aklın AB ORDO CHAOS planına uygun şekilde ülkeyi bir yıkım alanı haline sokmala görevli olduğu bir ihanet planıdır.

Oraj POYRAZ(0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc )
           L2fSIJNoA0xfSNxA  

"MONTRÖ'DE BOĞAZ GEÇİŞ ÜCRETLERİ VE 1983 DÜZENLEMESİ"

TÜRKİYE MONTRÖ'YE GÖRE BOĞAZ GEÇİŞLERİNDE SAĞLIK KONTROLÜ FENERLER VE KURTARMA HİZMETİ OLARAK GEMİLERDEN GEÇİŞ ÜCRETİ ALMAKTADIR. ANCAK 1983'TE BİR DÜZENLEMEYLE BOĞAZ GEÇİŞ ÜCRETLERİ BÜYÜK ORANDA AZALTILMIŞTIR

Bugün Montrö'ye saldıran çevrelerin öteden beri dillerine pelesenk ettikleri "Montrö gereği Boğazlardan geçen gemilerden ücret alamıyoruz!" veya "Montrö gereği çok az ücret alabiliyoruz!" iddiasına cevap vereceğim. İşte gerçekler…

MONTRÖ'YÜ "GEÇİŞ ÜCRETİNE" İNDİRGEMEKMONTRÖ'YÜ "GEÇİŞ ÜCRETİNE" İNDİRGEMEK

Montrö Türkiye için her şeyden önce bir güvenlik sözleşmesidir. Türkiye 20 Temmuz 1936 tarihli Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ni imzalar imzalamaz sözleşme gereği (Protokol fıkra-1) 21 Temmuz 1936'da Boğazlar bölgesine asker soktu. Uluslararası Boğazlar Komisyonu'nun yetkileri Türkiye'ye verildi (Md. 24). Böylece Türkiye Montrö sayesinde Boğazlarda tam egemenlik kurdu.

Hep gözden kaçar ancak Türkiye Montrö'de "pek yakın bir savaş tehdidi" adı altında savaş ve barış dışında üçüncü bir bağımsız statüye daha yer verilmesini sağladı. Montrö 21. Maddeye göre "Türkiye pek yakın bir savaş tehdidiyle karşılaştığı kanısında ise işbu sözleşmenin 20. Maddesi hükümlerini uygulamak hakkına sahiptir". 20. Maddede ise "savaş gemilerinin geçmesi tümüyle Türk Hükümeti'nin kararına bağlıdır" denilmektedir. Böylece Türkiye Montrö'de yasal savunma (meşru müdafaa) hakkının sınırlarını kendisine bir saldırı olmadan da "savaş tehdidini" kapsayacak şekilde genişletti. (1) Bu yönüyle Montrö başlı başına bir zaferdir.

Ayrıca Montrö'ye göre Türkiye sözleşme hükümlerini uygulayan ve uygulamaları denetleyen taraftır. Montrö'de Türkiye'nin güvenliği; savaş gemilerinin geçişinin önceden Türkiye'ye bildirilmesi aynı anda Boğazdan geçen gemilerin toplam tonajının 15 bin tondan fazla olmaması geçişin gündüz yapılması Boğazların üstünden savaş uçağı uçmasının yasaklanması Karadeniz'e kıyıdaş ülkelerin denizaltılarının ancak Karadeniz'deki üslerine gitmek amacıyla gündüz ve su üstünden geçebilmeleri Karadeniz'e kıyıdaş olmayan ülkelerin barış durumunda büyük savaş gemilerinin denizaltılarının ve uçak gemilerinin Boğazlardan geçememesi küçük gemilerinin ise 30 bin tonu (zorunlu hallerde 45 bin tonu) aşmaması ve Karadeniz'de 21 günden fazla kalmaması savaş durumundaysa Boğazlardan geçiş rejiminin tamamen Türkiye'nin takdirine bırakılması gibi hükümlerle korunmuştur.

Dolayısıyla Boğazların geçiş rejimini Türkiye'nin güvenlik önceliklerine göre belirleyen Montrö Boğaz "geçiş ücretlerine" indirgenemeyecek kadar önemli bir sözleşmedir.

Montrö ile Türkiye Boğazlarda mutlak egemenlik kurdu. Bu nedenle Montrö geçiş ücretlerine indirgenemez. Atatürk Montrö için "Montrö eseri cidden sevinmeye ve sevindirmeye değer bir tarihi hadisedir" dedi.

MONTRÖ'YE GÖRE BOĞAZ GEÇİŞ ÜCRETLERİMONTRÖ'YE GÖRE BOĞAZ GEÇİŞ ÜCRETLERİ

20 Temmuz 1936 tarihli Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin 1. ve 2. Maddelerine göre barış zamanlarında ticaret gemilerinin Boğazlardan geçişi serbesttir. (Md. 1 2) "Bu gemiler Boğazların hiçbir limanında durmaksızın transit olarak geçerlerse Türk makamlarınca alınması -işbu sözleşmenin 1. Eki'nde- öngörülen resim ve harçlardan başka hiçbir resim ve harca bağlı tutulmayacaklardır. Bu resim ve harçların alınmasını kolaylaştırmak için Boğazlardan geçecek ticaret gemileri 3. Maddede yazılı merkezin memurlarına adlarını uyruklarını tonajlarını gidecekleri yeri ve nereden geldiklerini bildireceklerdir. Klavuzluk ve römorkaj isteğe bağlıdır. " (Md. 2)

Görüldüğü gibi Türkiye Montrö'ye göre Boğazlardan geçen tüm ticaret gemilerinden "resim" ve "harç" alma hakkına sahiptir.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi Ek-1 Madde 1 Türkiye'nin Boğaz geçişlerinde alacağı 'resim' ve 'harçlar'

Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ne göre Boğazlardan geçişte alınacak "resim" ve "harçlar" Montrö EK-1 Madde 1'de şöyle açıklanmıştır:

Yapılan Hizmet Alınan Ücret (Altın Frank)

a) Sağlık Kontrolü: 075

b) Fenerler Işıklı Şamandıralar Geçit Şamandıraları: 800 tona dek: 0.42 800 tondan yukarı: 0.21

c) Kurtarma Hizmeti: 0.10

Montrö Ek-1'e göre Türkiye bu "resim" ve "harç" bedellerini "Altın Frank" üzerinden alacaktır. Ancak Ek-1 Madde 4'e göre geçiş ücretlerinin "Altın Frank" veya ödeme tarihindeki "TL" ile ödenmesi de mümkündür. Montrö Ek-1 Madde 1'de o sırada 100 kuruşun yaklaşık 2.5 Frank olduğu belirtilmiştir.

Montrö Ek-1 Madde 2'de bu resim ve harçların Boğazlardan iki kez geçiş için olduğu ancak Boğazları kullanan ticaret gemilerinin 6 aydan sonra Boğazlardan tekrar geçmeleri halinde bu resim ve harçları ikinci kez ödemekle yükümlü oldukları belirtilmiştir. Boğazlardan geçen ancak dönmeyeceğini beyan eden gemiler geçiş ücretlerinin yarısını ödeyecektir.

Montrö'de belirtilen Boğaz geçiş ücretleri 1981 yılına kadar Altın Frank cinsinden hesaplandı. Türkiye yaklaşık 46 yıl boyunca Boğaz geçiş ücretlerini Altın Frank esası üzerinden tahsil etti. (2)

BOĞAZ GEÇİŞLERİNDE 1983 DÜZENLEMESİBOĞAZ GEÇİŞLERİNDE 1983 DÜZENLEMESİ

Türkiye Montrö'ye göre Boğaz geçiş ücretlerini Altın Frank üzerinden almaya devam ederken 1976 yılında altının uluslararası para sistemiyle ilişkisi kesildi. Bunun üzerine Türkiye 1981'de altının dünya borsalarındaki kurunu esas alarak yeni bir hesap yöntemi geliştirdi. Bu yeni hesap yönetimi sonunda geçiş ücretleri 10 katına çıkarıldı. Ancak geçiş ücretlerindeki bu artış özellikle Sovyetler Birliği'nin büyük tepkisiyle karşılaştı. Sovyetler Birliği Boğaz geçişlerinde bu yüksek ücreti ödemeyi reddetti. Bunun üzerine Sovyetlerle yapılan görüşmeler sonunda Altın Frank'ın ABD Doları'na endekslenmesine karar verildi. Bu karar sözleşmeye taraf diğer devletlere de bildirildi. Onların da kabul etmesiyle uygulamaya konuldu. (3) Böylece Türkiye Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nde 1983'te yapılan bu düzenlemeyle Boğaz geçiş ücretlerinde yaklaşık yüzde 75 indirime gitti. (4)

1983 yılında yapılan düzenlemeye göre yeni Boğaz geçiş ücretleri şöyle oldu:

Yapılan Hizmet Net Ton Başı Alınan Ücret (ABD Doları)

a) Sağlık Kontrolü: 0 060400

b) Fener Ücretleri: 800 tona dek: 0 338646 800 tondan fazla: 0 169323

Kurtarma Ücretleri: 0 08063

1983 yılında yapılan düzenlemeyle Boğaz geçişlerinde alınan ücret Montrö'ye göre "Altın Frank'ın gerçek değeri üzerinden alınması gereken ücrete göre yaklaşık % 75 oranında daha düşüktür. " Ayrıca bu yeni tarifenin "Muafiyetler" başlıklı 5. Maddesinde -Montrö'ye aykırı olarak- bazı gemilerin fenerler ve tahlisiye ücretlerinden muaf oldukları belirtilmiştir. (5) 1983'ten bugüne altının ons değeri sürekli arttığı halde 1983'teki bu düzenleme 38 yıldır güncellenememiştir. (6)

Bu konuda bir araştırma yapan İsmail Demir şöyle diyor: "Sözleşmedeki Altın Frank beher net ton başına sabit bir katsayı ile çarpılarak $'a çevrilmiştir. Günlük kur veya rayiç değer üzerinden ücretlerin altın karşılığı TL olarak alınması mümkün ve bu hesaplama oldukça basit iken 1983 yılından itibaren uygulanmakta olan katsayı; '1 Altın Frank = 0 8063 $' olarak kabul edilmiştir. Böylece geçiş ücretleri alınması gereken miktarın bir hayli altında kalmıştır. Bu katsayının neye göre belirlendiği katsayı ile Altın Frank arasındaki ilişkinin ne olduğu bilinmemektedir. "(7)

1983'te yapılan yeni düzenleme nedeniyle Türkiye bugün Altın Frank'ın gerçek değeri üzerinden geçiş ücreti alamadığından büyük ekonomik kayba uğramaktadır. İsmail Demir'in hesaplamalarına göre bugün Boğaz geçişlerinde "Türkiye alması gereken geçiş ücretlerini 14.58 kat daha az tahsil etmektedir. " (8) Uzmanlar 1983 düzenlemesi nedeniyle Türkiye'nin Boğaz geçişlerindeki yıllık kaybının birkaç milyar dolar olduğunu ifade etmektedirler.

MONTRÖ DÜZENİNE GERİ DÖNME ÇABASIMONTRÖ DÜZENİNE GERİ DÖNME ÇABASI



2 Ocak 1999'da Hürriyet gazetesinde "Trilyonlar Kaybediyoruz" başlıklı bir haber yayınlandı. Haberde şöyle deniliyordu: "Türkiye Montreux Anlaşması'na göre Boğazlardan geçiş yapan gemilerden aldığı ücretlerde yıllardır uyguladığı yüzde 75'lik indirim nedeniyle trilyonlar kaybediyor. Üstelik bu büyük indirime rağmen bazı gemiler hiçbir ücret ödemeden geçip gidiyorlar…" Haberin detaylarında Türkiye'nin 1983 yılında Boğaz geçiş ücretlerinde yaptığı yüzde 75'lik indirimin Türkiye'ye yıllık faturasının 150 milyon dolara kadar çıktığı belirtiliyor. Haberde Türkiye'nin 1983'te Montrö'den verdiği tavizin nedeni de şöyle açıklanıyor: ''Yabancılar Montreux'yü masaya yatırmak ve Boğazların tekrar uluslararası bir komisyona devrini sağlamak için fırsat kolluyor. (…) Türkiye Montreux'de belirlenen paraları almak için her girişiminde karşısında Uluslararası Denizcilik Örgütü'nü (IMO) buluyor… Nassia tankeri kazasından sonra 1996 yılında yapılan IMO toplantısında Boğazların tekrar bir uluslararası komisyona devri için ellerinden geleni yapmışlar. "(9)

19 Ocak 2011 tarihli Sabah gazetesinde Erhan Öztürk de "Boğaz'ımızdan 10 Milyar Dolar Kesildi" başlıklı haberinde aynen şöyle diyor: "Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile Boğazlardan geçiş yapan gemilerden tahlisiye fener ve sağlık ücreti adı altında Altın Frank kuru üzerinden harç alan Türkiye'nin 1983'te kur ücretini sabitleyerek son 28 yılda 10 milyar dolar (15.5 milyar TL) kayba uğradığı ortaya çıktı. Dışişleri Enerji ve Ulaştırma Bakanlıkları sabit kur sistemini kaldırmak için ortak bir çalışma başlattı. Çalışmanın tamamlanmasıyla birlikte Boğazlardan geçiş yapan gemilerden alınan ücretler 16 kat artacak. " Haberin detaylarında Enerji Bakanı Taner Yıldız'ın "Gerekirse Montrö Antlaşması'ndan kaynaklanan Altın-Frank maddesiyle Boğaz geçiş ücretlerini artırabiliriz" açıklamasının ardından bu konudaki çalışmalara hız verildiği Ulaştırma Enerji ve Dışişleri Bakanlıklarının bir komite oluşturduğu ve bu komitenin -1983 tarihli- sabit kur sistemini ortadan kaldırmak için çalıştığı Montrö düzenine geri dönülmesi halinde ücretlerin 16 kat artacağı belirtiliyor. (10)

Basına yansıdığı kadarıyla ilk kez iki iş adamı; Fikret Bizimcan ve avukat Ünal Somuncuoğlu 20 Ağustos 2020'de 1983'te yapılan düzenlemenin iptali için Ankara Bölge İdare Mahkemesi'nde dava açtılar. Ücretlerin 1983 öncesindeki gibi Montrö hükümlerine uygun hale getirilmesini istediler. Bizimcan ve Somuncuoğlu şöyle diyor: "2019 yılı itibarıyla Boğaz geçişlerinden toplamda yaklaşık 832 milyon TL yani sadece 140 milyon dolar gelir elde edildi. Oysa Montrö'deki alınması gereken ücretler tablosu uygulansa 2019'da 23.62 misli bir tahakkuk gerçekleştirilmesi gerekiyordu. Bu durumda ülkemizin geliri 3 milyar 306 milyon dolar olacaktı. " (11)

Demem o ki sorun Montrö'de Boğaz geçiş ücretlerinin az olması değil 1983 düzenlemesiyle Boğaz geçiş ücretlerinin yaklaşık yüzde 75 oranında düşürülmesidir.

★★★

Şimdi "Kanal İstanbul'u yapacağız çok para kazanacağız!" diyen iktidara soruyorum:

Hükümetiniz geçiş ücretlerini Montrö'ye uygun hale getirmek için 2011'de bir çalışma başlattı mı? Başlattıysa üzerinden 10 yıl geçen o çalışmaya ne oldu? Türkiye bugün Montrö'de belirlenen geçiş ücretlerini -bugünün değeriyle- eksiksiz olarak alabiliyor mu? Bugün Montrö'de açıkça belirtilen ve hukuki hak olan geçiş ücretini eksiksiz alamıyorsanız yarın Kanal İstanbul'dan o yüksek ücretleri nasıl alacaksınız? Bugün Boğaz geçiş ücretlerinin düşük olmasının Montrö'den değil -Montrö'den taviz durumundaki- 1983 düzenlemesinden kaynaklandığını kamuoyuyla ne zaman paylaşacaksınız?

KAYNAKLAR DİPNOTLARKAYNAKLAR DİPNOTLAR

1) Rıza Türmen "Önsöz" Montrö Boğazlar Konferansı Tutanaklar Belgeler Seha L. Meray Osman Olcay İstanbul 2020 s. xıx.

2) İsmail Demir "Montrö Sözleşmesi'ne Göre Alınan Geçiş Ücretleri (Resim ve Harçlar)" VIII. Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu s. 63; N. Gürpınar "Türk Boğazlarından Geçiş Ücreti Altın Frank" Anadolu Nümismatik Bülteni Sayı. 16 s. 12.

3) Türmen s. xxvıı xxvııı; Demir s. 66.

4) Demir s. 66.

5) Demir s. 66 67.

6) Mahfi Eğilmez "Montreux (Montrö) Boğazlar Sözleşmesi ve Kanal İstanbul" https://www.mahfiegilmez.com/ (28 Aralık 2019).

7) Demir s. 67.

8) Demir s. 68.

9) "Trilyonlar Kaybediyoruz" Hürriyet 2 Ocak 1999.

10) Erhan Öztürk "Boğaz'ımızdan 10 Milyar Dolar Kesildi" Sabah 19 Ocak 2011.

11) "Türk Boğazlarından Geçiş Ücreti Davalık Oldu" https://www.denizhaber.com/ (3 Eylül 2020)

https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/sinan-meydan/montroden-taviz-6381978/


- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Hicbir seye ihtiyacimiz yok yalniz bir seye ihtiyacimiz vardir caliskan olmak!

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

50. BU HAYATIN ZORLUKLARINA KARSI DINI TESELLILERIN BOSLUGU. BIR CENNET BIR AHIRET UMUDU HAYALDIR, HAYAL URUNUNDEN BASKA BIR SEY DEGILDIR

Yuce bir Allah'in yonetimi altinda nicin bu kadar caresiz, bu kadar perisan insanlar bulundugunu sordugunuz zaman, "Bu alem, insani daha mutlu bir aleme goturmeye mahsustur" diye bizi avuturlar. Bize, uzerinde yasadigimiz yuvarlagin bir "sinav yeri" oldugunu soylerler. Sonra "Allah yalniz kendisine ozgu olan gerceklesmesi olanaksizi ve suresiz mutlulugu insana verememis ve ulastiramamistir" diyerek agzimizi kapatirlar. Bu cevaplarla nasil yetinilebilir? Nasil tatmin olunabilir?

Once ahiret hayati: Bu ahiret hayati fikri, bunu varsaymakla simdi eristikleri mutluluktan daha surekli, daha saf bir mutluluga sahip olmak icin, insanlarin oldukten sonra tekrar yasamak arzularinin ifadesi olan hayalgucunden baska bir dayanaga sahip degildir. Ikinci olarak: Her seyi bilen, yaratiklarinin dusunce ve gidisatina tumuyle vakif bulunmasi gereken bir Allah'in, islemlerinden ve niyetlerinden emin olmak icin bu kadar sinavlara ihtiyaci oldugunu havsala nasil alabilir? Ucuncu olarak: Bilim adamlarinin hesaplarina gore, uzerinde bulundugumuz yeryuzu alti ya da yedi milyon yildan beri mevcuttur. Bu zamandan beri milletler turlu bicimler altinda, surekli zarar ve felaketlere ugradi. Surekli olarak zorbalarin, fatihlerin, kahramanlarin, savaslarin, su baskinlarinin, kurakliklarin, istilaci kuvvetlerin vb. sikintisi altinda insan turunun tedirgin ve perisan edildigini tarih bize gosteriyor. Bu kadar uzun sikintilar ve zalimce felaketler, zorluklar; tanrisalligin gizli niyetleri hakkinda bizi temin edecek icerikte midir? Bu kadar surekli bunca kotuluk, bunca felaket, tanrisal lutfun bize hazirladigi gelecek hakkinda yuksek bir fikir verir mi? Dorduncu olarak: Eger bize temin edilmek istendigi gibi, Allah; kerim, iyilik ve hayirsever ise, insanlara surekli mutluluk olmasa bile, hic olmazsa olumlu yaratiklari bu dunyada erisebilecekleri olcude bir mutluluga kavusturamaz miydi? Mutlu olmak icin sonsuz ya da ilahi bir mutluluga muhtac miyiz? Besinci olarak: Eger Allah, bu dunyada insanlari, mutlu olduklari dereceden fazla mutlu etmediyse, sofularin anlatilmaz ve bitmez bir haz ve nimete erisilecegini iddia ettigi "cennet" umudu ne olur? Eger Allah aklimizin erebilecegi tek yer olan yeryuzunu kotuluklerden koruyamamis ya da korumak istememisse, hakkinda hicbir fikrimiz olmayan oteki dunyayi (yani ahiret dunyasini) kotuluk ve felaketlerden koruyabilecegine ya da korumak isteyecegine ne sebep dusunebiliriz?

Lactance'e* gore, 2000 yil once Epicure soyle demis:

"Allah, ya kotuluge engel olmak istiyor ancak kotulugu yasaklamaya muktedir olamiyor; ya kotulugu yasaklamaya muktedir olabiliyor ancak engel olmak istemiyor; ya kotulugu ne istiyor ne de yasaklayabiliyor; ya da kotulugu Allah hem istiyor hem de yasaklamaya kadirdir. Eger yasaklamaya kadir olmaksizin yasaklamak istiyorsa,

Allah acizdir; eger Allah kotulugu yasaklamaya gucu yettigi halde yasaklamak istemiyorsa, bu durumda ona atfedilmesi zorunlu tutulan bir kotulukculuk karsisinda bulunuyoruz demektir. Eger Allah kotulugu yasaklamaya hem gucu yetmiyor, hem de bunu yasaklamak istemiyorsa, hem aciz hem herkesin kotulugunu isteyen olur; eger Allah kotulugun yasaklanmasini hem istiyor ve buna da gucu yetiyorsa, o halde kotuluk nereden geliyor? Ya da Allah kotulugun olmasina neden engel olmuyor? "

2000 yili gecen bir sureden beri sagduyu sahibi, bu zorluklarin cozumunu bekliyor. Hocalar, papazlar, hahamlar vb. ise bize bu zorluklarin ancak ahirette cozulecegini ogretip duruyorlar.

Firmiavaus Lactantio uslubunun zayifligi nedeniyle Le Ciceron obretien lakabini almis olan bir

Hiristiyanlik savunucusudur. 225 yilinda buyuk olasilikla Trete'de olmustur. Baslica eseri, De laformation deI'homme'dir. (A. C. )
- - - - - - - - - - - - -
Zekilik kadar aptallik da gerekliydi.
Ama aptalca davranmak da zekice davranmak kadar zordu.

George OrwellHayvan Ciftligi

- - - - - - - - - - - - -
Insanin kendini hakikate adamasi ahlakin alametifarikasiysa, o zaman dusunme sorumlulugunun altina girmis bir insanin eyleminden daha yuce, daha soylu, daha kahramanca bir adanis yoktur.

Bilgiye en kestirme yol oldugu soylenen iman, yalnizca akli tahrip eden bir kisa devredir.
RAND,AYN (1905-1982) Rusya dogumlu ABD'li yazar.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -
TCK Madde 122 Nefret ve ayirimcilik 1

Degisik 2 3 2014-6529 15 md. 1 Dil irk milliyet renk cinsiyet engellilik siyasi dusunce felsefi inanc din veya mezhep farkliligindan kaynaklanan nefret nedeniyle
a Bir kisiye kamuya arz edilmis olan bir tasinir veya tasinmaz malin satilmasini devrini veya kiraya verilmesini
b Bir kisinin kamuya arz edilmis belli bir hizmetten yararlanmasini
c Bir kisinin ise alinmasini
d Bir kisinin olagan bir ekonomik etkinlikte bulunmasini
engelleyen kimse bir yildan uc yila kadar hapis cezasi ile cezalandirilir.


- - - - - - - - - - - - -



Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur-gundem@googlegroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : 0raj.p0yraz@neomailbox.net  /  oraj.poyraz@openmail.cc
Grup Sayfamiz : https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum.

Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim.

Videolar, resimler, makaleler falan.
:
http://insulaelibertatis.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder