30 Nisan 2021 Cuma

YILMAZ ÖZDİL: 23 NİSAN

YILMAZ ÖZDİL: 23 NİSAN

1927 yılıydı.

Nutuk'u yazdı.

Kurtuluş Savaşı'nın başından itibaren Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş belgeselini bizzat kaleme aldı tamamlaması üç ay sürdü.

19 Mayıs 1919'la 20 Ekim 1927 arasını kapsıyordu.

Yazı bölümü 534 sayfa tutuyordu.

Ayrıca 308 sayfa mektup-telgraf gibi belgeler bulunuyordu.

Hem yazarı hem hatibiydi.

TBMM kürsüsünden bizzat okudu.

Okuması günde altışar saatten altı gün sürdü.

Toplam 36 saat 31 dakikada bitti.

Dünyada eşi benzeri görülmemiş hadiseydi.

Literatüre "maraton nutuk" deyimiyle girdi.

Hem milli mücadeleyi resmi olarak kayda geçirmek hem de halka hesap vermek duygusuyla yazmıştı.

TBMM kürsüsüne çıktı "senelerden beri devam eden yükümlülük ve icraatımız hakkında milletimize hesap vermenin vazifem olduğu kanaaatindeyim" dedi başladı…

"1919 senesi Mayısının 19'uncu günü Samsun'a çıktım vaziyet ve görünüm şöyleydi.

Osmanlı devletinin içinde bulunduğu grup Birinci Dünya Savaşı'nda yenilmişti.

Millet yorgun ve fakirdi.

Milleti dünya savaşına sürükleyenler kendi hayatlarını kurtarma kaygısına düşerek memleketten kaçmışlardı.

Saltanat ve hilafet makamında oturan Vahdettin soysuzlaşmış şahsını ve tahtını koruyabileceğini hayal ederek alçakça tedbirler araştırıyordu.

Damat Ferit başkanlığındaki hükümet aciz haysiyetsiz ve korkaktı padişahın iradesine boyun eğerek onunla birlikte kendilerini koruyabilecekleri herhangi bir duruma razıydı.

Ordunun elinden silahlı ve cephanesi alınmıştı.

İtilaf donanmaları ve askerleri İstanbul'daydı.

Adana Fransızlar Urfa Maraş Antep İngilizler tarafından işgal edilmişti. Antalya ve Konya'da İtalyan birlikleri Merzifon ve Samsun'da İngiliz askerleri bulunuyordu.

Yabancı subaylar yabancı memurlar casuslar her tarafta faaliyetteydi.

Yunan ordusu İzmir'e çıkarılmıştı.

İstanbul Rum Patrikhanesi'nde kurulan Mavri Mira heyeti çeşitli şehirlerde çeteler kuruyor propagandalar yaptırıyordu.

Ermeni patriği Mavri Mira heyetiyle birlikte çalışıyordu.

Karadeniz'de örgütlenmiş olan Rum Pontus cemiyeti hiçbir engelle karşılaşmıyordu.

Doğu şehirlerinin Ermenistan'a verilmesi ihtimali vardı.

İstanbul'dan idare edilen Kürt Teali cemiyeti yabancı devletlerin himayesinde Kürt devleti kurmayı amaçlıyordu.

İstanbul'dan yönetilen Teali-i İslam cemiyeti Konya ve çevresinde örgütleniyordu.

İngiliz Muhipleri Cemiyeti kurulmuştu bu cemiyete girenlerin başında Osmanlı padişahı ve halife unvanı taşıyan Vahdettin Damat Ferit dahiliye nazırı Ali Kemal ve Sait Molla vardı cemiyetin başkanı İngiliz rahip Frew'ydu.

İstanbul'da erkekli kadınlı ileri gelen bazı kimseler Amerikan mandası istiyordu.

Millet karanlıklar ve belirsizlikler içinde olup bitecekleri bekliyordu.

Osmanlı devletinin temelleri çökmüştü ömrü tamamlanmıştı.

Ortada bir avuç Türk'ün barındığı ata yurdu kalmıştı.

Bu durumda ciddi ve gerçek karar ne olabilirdi?

Milli hakimiyete dayanan kayıtsız şartsız bağımsız Türk Devleti kurmak… Kararım buydu.

Ya istiklal ya ölüm'dü!"

Böyle başladı.

Şöyle bitirdi.

"Saygıdeğer efendiler sizi günlerce işgal eden uzun ve teferruatlı nutkum nihayet geçmişe karışmış bir devrin hikayesidir.

Bunda milletim için ve gelecekteki evlatlarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek bazı noktaları belirtebilmiş isem kendimi bahtiyar sayacağım.

Efendiler bu nutkumla milli varlığı sona ermiş sayılan büyük bir milletin istiklalini nasıl kazandığını ilim ve tekniğin en son esaslarına dayanan milli ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım.

Bugün ulaştığımız sonuç asırlardan beri çekilen milli felaketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir.

Bu sonucu Türk gençliğine emanet ediyorum. "

"Ey Türk gençliği!

Birinci vazifen Türk istiklalini Türk Cumhuriyeti'ni ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur.

Bu temel senin en kıymetli hazinendir.

İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahili ve harici bedhahların olacaktır.

Bir gün istiklal ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin!

Bu imkan ve şerait çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir.

İstiklal ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.

Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş bütün tersanelerine girilmiş bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.

Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler.

Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler.

Millet fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evladı!

İşte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen Türk istiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır!

Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur!"

O sırada TBMM'de bulunan yerli ve yabancı izleyicilerin tamamının hatıralarında aynı gözlem yeralıyor…

Gençliğe Hitabe'yi okurken Mustafa Kemal'in gözlerinden yaşlar süzülüyordu.

Nutuk'un orijinal elyazması notları Mustafa Kemal vefat ettiğinde Ziraat Bankası'nda kasaya konuldu. Vasiyetname işlemlerinin tamamlanmasından sonra Genelkurmay arşivine alındı.

1927'de Osmanlıca basılmıştı.

1934'ten itibaren Türkçe yayınlandı.

Nutuk milli mücadeleye dair sonradan türetilen pekçok tevatürün doğru olup olmadığını teyit etmenin en pratik yoludur.

Zihinlerde soru işareti yaratan yalanların bizzat Mustafa Kemal'in ağzından bizzat Mustafa Kemal tarafından çürütüldüğü resmi turnusol kağıdıdır.

Milli mücadele tarihine dair tüm gerçekler yok sayılsa bile alternatif tarih yazma çabalarıyla somut gerçekler bulandırılsa bile daima en sağlıklı bilgiyi alacağımız kaynak Nutuk'tur.

Ve şimdi bakıyoruz…

Tarikat-cemaat-karşıdevrim koalisyonu 100 yıl sonra yine vargücüyle saldırıyor Lozan'ı zedelemeye gayret ediyorlar Montrö'de gedik açmaya çalışıyorlar Andımız'ı yasaklıyorlar vatan haini İskilipli Atıf'a anma töreni düzenliyorlar en son görüyoruz ki Nutuk'u yasaklamaya kalkışan milli eğitim müdürleri bile var.

Nutuk'ta aslında tam olarak bunu anlatıyordu…

"İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahili ve harici bedhahların olacaktır. "

Değerli ebeveynler…

Yarın 23 Nisan.

Hediye için güzel bir vesile.

Lütfen bugün kitabevine gidin birer Nutuk alın.

Kapağının içine kendi elyazınızla not düşün…

"Ey Türk istikbalinin evladı birinci vazifen Türk istiklalini Türk Cumhuriyeti'ni ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. "

Sonra da çocuğunuzun torununuzun kütüphanesinde başköşeye yerleştirin.

https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/yilmaz-ozdil/23-nisan-6-6388321/

- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Ozgurluk ve bagimsizlik benim karakterimdir.
Ben milletimin en buyuk ve ecdadimin en degerli mirasi olan bagimsizlik aski ile dolu bir adamim.
Cocuklugumdan bugune kadar ailev husus ve resm hayatimin her safhasini yakindan bilenler bu askim malumdur.
Bence bir millete serefin haysiyetin namusun ve insanligin vucut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin ozgurluk ve bagimsizligina sahip olmasiyla kaimdir.
Ben sahsen bu saydigim vasiflara cok ehemmiyet veririm.
Ve bu vasiflarin kendimde mevcut oldugunu iddia edebilmek icin milletimin de ayni vasiflari tasimasini esas sart bilirim.
Ben yasabilmek icin mutlaka bagimsiz bir milletin evladi kalmaliyim.
Bu sebeple milli bagimsizlik bence bir hayat meselesidir.
Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse insanligi teskil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabi olan dostluk ve siyaset munasebetlerini buyuk bir hassasiyetle takdir ederim.
Ancak benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin bu arzusundan vazgecinceye kadar amansiz dusmaniyim.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

53. BIR TANRISAL LUTUF A, SONSUZ IYI VE KUDRETLI BIR ALLAH'A INANILMAZ

"Allah nimet ve ihsanlarinin mutasarrifi degil midir? Kendi malini istedigi gibi kullanmakta ve tasarrufta ozgur degil midir? Malini geri isteyemez mi? Hareket ve durusunun hesabini sormaya yaratiklarinin hicbir hakki yoktur. Kudretindeki eserleri istedigi gibi kullanabilir. Olumlulerin mutlak hukumdari oldugu icin keyfinin istedigi gibi mutluluk ya da felaket dagitir. "

Yaptigi kotulukler nedeniyle bizi avutmak ve gonul almak icin ilahiyatcilarin bize yaptigi aciklama budur. Onlara sunu soylerim: iyilik ve nimetleriyle sonsuz olan bir Allah'in tasarrufu olmaz, belki aklin geregi olarak, iyilik ve nimetlerini yaratiklarinin uzerine sacmaya zorunlu olur. Onlara derim ki, gercekten iyiliksever bir varlik, iyilik yapmaktan, hayir yapmaktan cekinmede kendisinde hak bulmaz. Gercekten comert olan bir kimse, verdigini geri almaz, bunu yapan herkesin tesekkur beklememesi gerekir; ve nankorler vucuda getirdiginden dolayi sizlanmaya, yakinmaya hakki yoktur.

Bu Allah'la insanlar arasinda karsilikli bir anlasma ve yukumlulukler varsayan din ile, ilahiyatcilarin Allah'a atfettikleri zorba ve garip yaratilis nasil birlestirilebilir? Eger Allah'in, yarattiklarina karsi hicbir borcu, hicbir gorevi yoksa, yaratiklarin da Allah'a karsi hicbir borcu, hicbir gorevi olmayabilir. Her din, "bana uyunuz, beni seviniz, bana ibadet ediniz, ben de sizi mutlu edecegim" dedigi varsayilan tanrisalliktan insanlarin beklemekte kendilerini hakli zannettikleri mutluluk uzerine kuruludur. Insanlar da "Bizi mutlu ediniz, sozlerinize sadik kaliniz, biz de sizi sevecegiz, yasalariniza uyacagiz" diyor. Yarattiklarinin mutlulugunu ihmal etmekle, teveccuh ve iltifatlarini keyfi olarak dagitmak ve armaganlarini geri almakla, Allah, her dine "temel" hizmetini goren anlasmayi bozmuyor mu, yirtmiyor mu? Ciceron hakli olarak, "Allah insana kendisini sevdirmezse onun Allah'i olamaz" demisti. Tanrisalligi iyilik olusturur; bu iyilik ancak insanin hissettigi mutluluklarla ortaya cikar, insan mutsuz olur olmaz bu iyilik ve onunla birlikte tanrisallik da yok olur; sonsuz bir iyilik ne taraf tutucu, ne de ayricalikci olabilir. Eger Allah sonsuz iyiyse butun yarattiklarini mutlu etmelidir.

Sinirsiz ve sonsuz bir iyilik fikrini yok etmek icin tek bir mutsuz yeterlidir.

Sonsuz iyi ve guclu olan bir Allah'in ulkesinde tek bir insanin sikinti icinde olmasini havsala alir mi? Sikintili olan bir hayvan, bir peynir kurdu dahi, tanrisal lutfa, Allah'in sonsuz iyiliklerine karsi, yenilmeyen, itiraz kabul etmez kanitlar olurlar.

Ilahiyatcilara gore, bu dunyanin keder ve acilari, suc isleyen insanlarin ilahiyat katindan uzerlerine cektikleri ve hak ettikleri cezalardir. Ancak insanlar nicin sucludur? Eger Allah her seye kadir ise, "Bu dunyada her sey duzen ve intizam uzerine bulunsun, butun uyrugum, iyi, masum, her kusurdan ve gunahtan arinmis olsun, mutlu olsun!" demek, onun icin "Her sey olsun!" demekten daha mi masraflidir? Daha mi cok zahmetlidir? Bu kadar mutlak guclu olan Allah'in, eserini noksan ve kusurdan arinmis olarak vucuda getirmesi, bu kadar kusurlu, bu kadar kotu yapmasindan daha mi zordu? Insanlarin yoklugu ile mutlu ve bilgili olarak var olmalari arasindaki boyut, insanlarin yokluguyla budala ve sefil olarak var olmalari arasindaki boyuttan daha mi fazlaydi?

Din bize bir cehennemden, yani Allah'in sonsuz kerem, lutuf ve iyiligine ragmen, insanlarin pek cogu icin sonsuz izdiraplar sakladigi mahpesten, sonsuz acilar veren yerden soz ediyor. Dolayisiyla, insanlari bu dunyada pek mutsuz kildiktan sonra, Allah'in onlari ahirette daha cok mutsuz kilabilecegini dolayli olarak anlatiyor. Bu duruma karsi, "O zamanda, Allah'in iyiligi yerine adaleti gecer" diyerek isin icinden cikiyorlar. Ancak bir buyuk ki, en korkunc eziyete yer verir; o sonsuz degildir, sonsuz bir iyilik degildir. Ote yandan sonsuz kotu olan bir Allah'a, degismez bir varlik gozuyle bakilabilir mi? Merhametsiz bir kahirla, gazapla dolu olan ve bir adi da kahhar (batinci yok edici) olan bir Allah, kendisinde, merhametin, ayirt etmeksizin herkesi korumanin (rahmanulrahimligin) ve iyiligin, "golgesi" olsun bulunabilen bir Allah midir?
- - - - - - - - - - - - -
Kendisini olume tasiyan arabanin icinde, kapiya attigi umarsiz cifteler, tum hayvanlarin yitip giden umutlarini da yankilandirir.
Ozgurluklerini savunamayanlarin odedikleri bedel agirdir.
Ozgurluk, degerli oldugu olcude kirilgandir da...

- - - - - - - - - - - - -
Bu yuzyil Darwin'in yuzyili olarak anilacak.

O, bu gezegene gelmis en buyuk insanlardan birisidir.
Hayat olgusuna din ogretmenlerinden cok daha fazla aciklik getirdi.
Evrim ogretisi, en uyumlu olanin hayatta kalma ogretisi, turlerin kokeni ogretisi dusunen butun zihinlerden Ortodoks Hiristiyanliktan kalan son artiklari da temizledi.
Incil'in, korkunun onderliginde cahillikle yazilan bir kitap oldugunu belirtmekle kalmadi, bunu ispatladi da.
INGERSOLL,ROBERT G. (1833-1899) ABD'li hukukcu ve hatip.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -
TCK Madde 189 Tuzel kisiler hakkinda guvenlik tedbiri uygulanmasi

1) Uyusturucu veya uyarici madde imal ve ticareti suclarinin bir tuzel kisinin faaliyeti cercevesinde islenmesi halinde
tuzel kisi hakkinda bunlara ozgu guvenlik tedbirlerine hukmolunur.


- - - - - - - - - - - - -



Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur-gundem@googlegroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : 0raj.p0yraz@neomailbox.net  /  oraj.poyraz@openmail.cc
Grup Sayfamiz : https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum.

Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim.

Videolar, resimler, makaleler falan.
:
http://insulaelibertatis.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder