28 Nisan 2021 Çarşamba

FİKRET BASKAYA : KAPİTALİZM EMPERYALİZM ÜRETMEDEN EMPERYALİZM SAVAŞSIZ HEGEMONYA DÜŞMANSIZ YAPAMAZ…

FİKRET BASKAYA : KAPİTALİZM EMPERYALİZM ÜRETMEDEN EMPERYALİZM SAVAŞSIZ HEGEMONYA DÜŞMANSIZ YAPAMAZ…

April 20 2021

"Bütün eylemimiz emperyalizme karşı bir savaş narası ve insan soyunun büyük düşmanı ABD'ye karşı halkların birliği yönünde hararetli bir çağrı niteliği taşıyor. " Ernesto Che Guevera*

Kapitalizm varlığını büyümeye borçludur. Büyümek genişlemek yayılmak derinleşmek bir 'tercih sorunu' değil zorunluluktur… Sistemin mantığında içerilmiş bir temel eğilimdir. Başka türlü söylersek büyüme veya yok olma ikilemi söz konusudur. Büyüme-yayılma-genişleme de iki türlü gerçekleşiyor. Birincisi yatay genişleme-yayılmadır. Bu daha önce kapitalizme yabancı bölgelere alanlara doğru yayılmadır. Kapitalizm her seferinde kapitalizm öncesi (précapitaliste) alanları bir tsunami gibi kaplıyor… İkincisi de kapitalist alanda derinleşiyor… Mesela bir zamanlar aile içinde gerçekleşen üretim etkinliğininkapitalist etkinliğe dönüşmesi gibi… Bugün tarhana bulgur salça erişte makarna vb. artık pazardan alınıyor ve bu eğilim hızlanarak yol alıyor… Önümüzdeki dönemde artık evlerde yemek yapmak kural olmaktan çıkacak… Bunun anlamı insan yaşamının her veçhesinin metalaşması paralılaşması meta kategorisine indirgenmesi soysuzlaşmasıdır. . Bu kepazeliğin bir de ilerleme modernleşme kalkınma sayılması rahatsız edicidir…Zira meta kategorisine indirgenen her şey soysuzlaşır ve çürür…

Bir ücretli kölelik rejimi olan kapitalist üretim tarzı varolabilmek için üretim araçlarını sürekli yenilemek devrimcileştirmek durumundadır. Yayılma ve genişleme eğilimi sisteme içkin bir özelliktir. Bu niteliğinden ötürü kolonyalizm (sömürgecilik) ve emperyalizm de kapitalizme içkindir dolayısıyla da kapitalizm varsa emperyalizm de vardır.

Elbette kapitalist saldırının derinleştiği dönemler söz konusudur ama bu sadece ilişkilerin yoğunlaşmasıdır. Bu yüzden de emperyalizm kapitalizmin bir aşaması değildir. Kapitalist üretim tarzı kendini sürekli olarak yeniliyor ve her aşamada sömürü ilişkileri (özü aynı kalmak koşuluyla) değişime uğruyor kapitalist egemen sınıfla ezilen- sömürülen sınıflar arasındaki ilişki aynı şekilde kapitalist dünya sisteminin çevresiyle merkezi arasındaki ilişki biçim değiştiriyor üretim tekniklerindeki her yenilik işçi sınıfının yapısını-konumunu ve sermaye sınıfıyla ilişkisini mücadele yöntem ve araçlarını yeniden biçimlendiriyor.

Ama bütün bu değişiklikler sistemin özünü ve mantığını angaje etmiyor. Bu yüzden artık emperyalizm döneminin geride kaldığı onun yerini imparatorluğun aldığı biçimindeki değerlendirmeler hem gerçek duruma denk düşmüyor ve hem de kapitalizmi aşma 'başka bir şey yapma 'sınıfsız toplum' perspektifi bakımından itibar edilmesi gereken yaklaşımlar değildir. Kapitalizmin her alt-evresinin özgünlüğünü kavramak son derece önemlidir ama onu yeni ve orijinal bir şeymiş gibi sunmak sınıf mücadelesinin başarısı kapitalizmi aşma perspektifi bakımından itibar edilebilir değildir… Tekellerin ortaya çıktığı döneme ve sadece o döneme emperyalizm denilirse onu önceleyen sayısız saldırı ve yıkımlara da bir ad takmak gerecektir Oysa yayılmacılık kapitalizmde içerilmiş bir temel eğilimdir. Aynı şekilde kapitalizmin son dönemini tanımlamak için 'emperyalizmin en yüksek aşaması' ya da onun yerine 'küreselleşmenin' kullanılması gibi… Elbette bir kavram yaygın kullanıma ulaştığında sizin de o kavramı kullanmanız gerektirebilir ama her seferinde kavrama yüklediğiniz anlamı gözden uzak tutmamak kaydıyla…

Sistem büyümeden varlığını sürdüremiyor. Büyümek de her seferinde daha çok 'doğal kaynağa' el koymak daha çok işçiyi sömürmekle mümkündür. Fakat hatırda tutulması gereken bir şey var: Kapitalizmin her ileri aşamasında üretim tekniklerini (teknolojilerini densin) geliştirme mükemmelleştirme zorunluğunu vardır. Bu niteliği itibariyle de kapitalizm 'teknikçi' bir üretim tarzıdır… Zira kapitalistler kapitalist işletmeler vahşi-yıkıcı bir rekabet ortamında faaliyet gösteriyorlar… Yarışta kalmanın yolu her seferinde toplam artı değerden daha çok daha büyük pay kapmakla mümkün… Bunun için de sermayesini büyütmek bu amaçla da en yeni en ileri tekniklere sahip olmak zorundadır… Daha çok üretim de daha büyük 'pazarları' varsayar… İşte tarihsel olarak kolonyalizn daha sonra emperyalizm denilen yeni kaynaklara yeni pazarlara ulaşma gereğinin dayattığı birşeydir…Dolayısıyla kolonyalizmle (sömürgecilik) emperyalizm arasında önemli bir fark Çin Duvarı yoktur…

Neoliberalizm çağında küreselleşme denilen de aslında emperyalizm dememek için uydurulmuş bir kavramdı… Sorunun özünü angaje eden bir şey değil… Kapitalist yayılmanın- genişlemenin aldığı yeni biçim…

Kapitalizm varlığını kolonyalist-emperyalist yayılmaya genişlemeye borçludur. Kapitalist dünya sistemi pramide benzer. Hiyerarşik bir yapılanma söz konusudur. Pramidin tepesindeki kapitalist-emperyalist devlet hegemomikkonumdadır. Sistemin işleyişine yön verir. İkinci emperyalistler arası savaş öncesinde hegemonik güç İngiltere idi. 1910'lu yıllarda itibaren İngiliz hegemonyası aşınma sürecine girdi ve iki emperyalistler arası savaşın sonunda hegemonya Atlantik'in öteki yakasına ABD'ye geçti… ABD kapitalizmin tarihinde en büyük hegemonik güçtü… İkinci emperyalist savaşın sonunda ABD bir başına dünya sanayi üretiminin %50'den fazlasını sağlıyordu…

Emperyalizm savaşsız yapamadığı gibi hegemonya da düşmansız yapamaz… Eğer düşman yoksa yaratılır… II. Emperyalistler arası savaş (1939-1945) sonrasında düşman Sovyetler Birliği idi… Aslında Sovyet saldırganlığı diye bir şey yoktu… 1945 sonrasında Roosevelt'le Stalin nüfuz bölgeleri konusunda anlaşmaya varmışlardı. Sovyet bloku dışında kalan bölgeler (Hür Dünyadeniyordu…)ABD'nin nüfuz bölgeleri Doğu Avrupada Sovyetler Birliğinin nüfuz bölgesi olacaktı. Fakat ABD hegemonyasının 'düşman ihtiyacı' "kızıl tehlikeyi" ve soğuk savaşı gerektiriyordu…

1980'lerin sonunda Sovyet sistem çökünce ABD düşmansız kaldı… Kara kara düşünmeye başladılar ve sonunda bir düşman keşfetmeyi-yaratmayı başardılar: İslâmî Terör… İslâmî Terörün yaratılması uzun sürmedi. İstihbarat örgütleri başta ABD olmak üzere emperyalist devletler dinci unsurları eğittiler silahlandırdılar finanse etiler sahaya sürdüler… Fakat bu iş tam bir yalan makinası olan Büyük Medyanın dahli olmadan kotarılamazdı… Ve medya gereğini yaptı… Büyük Medya yalan üretme ve yayma konusunda kusur etmedi… Afganistan'dan başlayarak Orta-Doğu'da çökertilmemiş devlet bırakmadılar… Tabii düşman üretmenin başka yolları da vardı: Kitle imha silahlarına sahip olmak gibi… Irak'ın medya yalanlarıyla nasıl utanmazca alçakça çökertildiği ilgili herkesin malumudur…

1970'lerin ortasından itibaren ABD hegemonyası aşınma sürecine girdi… Şimdilerde sanayi üretimi dünya GSYH'sinin %20'ler düzeyine geriledi… Bu arada Çin önemli bir çıkış yaptı… Artık yeni düşman Çin… Çin'i şeytanlaştırmak için arayışlar çabalar sürüyor… Sözde 'bağımsız' 'tarafsız' düşünce kuruluşlarına 'gerekçe üretme' 'düşmanlaştırma' siparişi' yapılıyor… Oralarda peydahlanan yalanlar Büyük medya tarafından yayılıyor ve ortalama 'inanç' haline getiriliyor… insanlar yalana inandırılıyor… Şimdilerde Çin'in Uygurlar'a 'soykırım' uyguladığına dairkirli bir kampanya başlatılmış durumda. Lâkin yalanların neden nerede nasıl üretildiği nasıl yayıldığı pek merak konusu yapılmıyor… Koro hainde 'soykırım' dillendiriliyor… Kaç kişi orada gerçekten ne olup-bittiğini biliyor? Kaç kişi Saddam Hüseyin'in 'kitle imha silahına' sahip olmadığını biliyordu?

Uygurlar'a soykırım iddiası 'rejim değiştirmenin' gerekçesi olmak dışında bir inandırıcılığa sahip değil. Bütünüyle uydurulmuş yalanlara sahte beyanlara sözde 'bağımsız' 'tarafsız' akademik kurumların "düşünce kuruluşu' denilenlerinyalanlarına dayanıyor. Aslında o çok prestijli 'düşünce kuruluşlarının''çok bilgili çok yetenekli adamların-kadınlarının' kimin için düşündüğü pek sorun edilmiyor…Neden edilmediği de bir sır değil…Başta ABD olmak üzere Batılı emperyalist güçlerin gerçekten Özerk Uygur bölgesinde yaşayan insanların kaderiyle samimiyetle ilgilendiklerine ilginenebileceklerine inanıyor musunuz? Asıl soykırımcılar Çin'i soykırım yapmakla suçlayan ABD Hollanda ve diğerleri… Amaç Çin ile yeni bir 'soğuk savaş' başlatmak…Tabii Büyük medya da üzerine düşeni yapmakta kusur etmiyor etmeyecektir…Lakin unutulmaması gereken bir şey var: Çin bir Afganistan Irak Suriye Libya değil…Her söylenene her duyduğumuza inanmak zorundamıyız? Yazık ki bu sanki "yalana doymayanların dünyası…"

Tricontinentale 1967

https://www.acikgazete.com/kapitalizm-emperyalizm-uretmeden-emperyalizm-savassiz-hegemonya-dusmansiz-yapamaz/

- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Ozgurluk ve bagimsizlik benim karakterimdir.
Ben milletimin en buyuk ve ecdadimin en degerli mirasi olan bagimsizlik aski ile dolu bir adamim.
Cocuklugumdan bugune kadar ailev husus ve resm hayatimin her safhasini yakindan bilenler bu askim malumdur.
Bence bir millete serefin haysiyetin namusun ve insanligin vucut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin ozgurluk ve bagimsizligina sahip olmasiyla kaimdir.
Ben sahsen bu saydigim vasiflara cok ehemmiyet veririm.
Ve bu vasiflarin kendimde mevcut oldugunu iddia edebilmek icin milletimin de ayni vasiflari tasimasini esas sart bilirim.
Ben yasabilmek icin mutlaka bagimsiz bir milletin evladi kalmaliyim.
Bu sebeple milli bagimsizlik bence bir hayat meselesidir.
Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse insanligi teskil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabi olan dostluk ve siyaset munasebetlerini buyuk bir hassasiyetle takdir ederim.
Ancak benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin bu arzusundan vazgecinceye kadar amansiz dusmaniyim.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

53. BIR TANRISAL LUTUF A, SONSUZ IYI VE KUDRETLI BIR ALLAH'A INANILMAZ

"Allah nimet ve ihsanlarinin mutasarrifi degil midir? Kendi malini istedigi gibi kullanmakta ve tasarrufta ozgur degil midir? Malini geri isteyemez mi? Hareket ve durusunun hesabini sormaya yaratiklarinin hicbir hakki yoktur. Kudretindeki eserleri istedigi gibi kullanabilir. Olumlulerin mutlak hukumdari oldugu icin keyfinin istedigi gibi mutluluk ya da felaket dagitir. "

Yaptigi kotulukler nedeniyle bizi avutmak ve gonul almak icin ilahiyatcilarin bize yaptigi aciklama budur. Onlara sunu soylerim: iyilik ve nimetleriyle sonsuz olan bir Allah'in tasarrufu olmaz, belki aklin geregi olarak, iyilik ve nimetlerini yaratiklarinin uzerine sacmaya zorunlu olur. Onlara derim ki, gercekten iyiliksever bir varlik, iyilik yapmaktan, hayir yapmaktan cekinmede kendisinde hak bulmaz. Gercekten comert olan bir kimse, verdigini geri almaz, bunu yapan herkesin tesekkur beklememesi gerekir; ve nankorler vucuda getirdiginden dolayi sizlanmaya, yakinmaya hakki yoktur.

Bu Allah'la insanlar arasinda karsilikli bir anlasma ve yukumlulukler varsayan din ile, ilahiyatcilarin Allah'a atfettikleri zorba ve garip yaratilis nasil birlestirilebilir? Eger Allah'in, yarattiklarina karsi hicbir borcu, hicbir gorevi yoksa, yaratiklarin da Allah'a karsi hicbir borcu, hicbir gorevi olmayabilir. Her din, "bana uyunuz, beni seviniz, bana ibadet ediniz, ben de sizi mutlu edecegim" dedigi varsayilan tanrisalliktan insanlarin beklemekte kendilerini hakli zannettikleri mutluluk uzerine kuruludur. Insanlar da "Bizi mutlu ediniz, sozlerinize sadik kaliniz, biz de sizi sevecegiz, yasalariniza uyacagiz" diyor. Yarattiklarinin mutlulugunu ihmal etmekle, teveccuh ve iltifatlarini keyfi olarak dagitmak ve armaganlarini geri almakla, Allah, her dine "temel" hizmetini goren anlasmayi bozmuyor mu, yirtmiyor mu? Ciceron hakli olarak, "Allah insana kendisini sevdirmezse onun Allah'i olamaz" demisti. Tanrisalligi iyilik olusturur; bu iyilik ancak insanin hissettigi mutluluklarla ortaya cikar, insan mutsuz olur olmaz bu iyilik ve onunla birlikte tanrisallik da yok olur; sonsuz bir iyilik ne taraf tutucu, ne de ayricalikci olabilir. Eger Allah sonsuz iyiyse butun yarattiklarini mutlu etmelidir.

Sinirsiz ve sonsuz bir iyilik fikrini yok etmek icin tek bir mutsuz yeterlidir.

Sonsuz iyi ve guclu olan bir Allah'in ulkesinde tek bir insanin sikinti icinde olmasini havsala alir mi? Sikintili olan bir hayvan, bir peynir kurdu dahi, tanrisal lutfa, Allah'in sonsuz iyiliklerine karsi, yenilmeyen, itiraz kabul etmez kanitlar olurlar.

Ilahiyatcilara gore, bu dunyanin keder ve acilari, suc isleyen insanlarin ilahiyat katindan uzerlerine cektikleri ve hak ettikleri cezalardir. Ancak insanlar nicin sucludur? Eger Allah her seye kadir ise, "Bu dunyada her sey duzen ve intizam uzerine bulunsun, butun uyrugum, iyi, masum, her kusurdan ve gunahtan arinmis olsun, mutlu olsun!" demek, onun icin "Her sey olsun!" demekten daha mi masraflidir? Daha mi cok zahmetlidir? Bu kadar mutlak guclu olan Allah'in, eserini noksan ve kusurdan arinmis olarak vucuda getirmesi, bu kadar kusurlu, bu kadar kotu yapmasindan daha mi zordu? Insanlarin yoklugu ile mutlu ve bilgili olarak var olmalari arasindaki boyut, insanlarin yokluguyla budala ve sefil olarak var olmalari arasindaki boyuttan daha mi fazlaydi?

Din bize bir cehennemden, yani Allah'in sonsuz kerem, lutuf ve iyiligine ragmen, insanlarin pek cogu icin sonsuz izdiraplar sakladigi mahpesten, sonsuz acilar veren yerden soz ediyor. Dolayisiyla, insanlari bu dunyada pek mutsuz kildiktan sonra, Allah'in onlari ahirette daha cok mutsuz kilabilecegini dolayli olarak anlatiyor. Bu duruma karsi, "O zamanda, Allah'in iyiligi yerine adaleti gecer" diyerek isin icinden cikiyorlar. Ancak bir buyuk ki, en korkunc eziyete yer verir; o sonsuz degildir, sonsuz bir iyilik degildir. Ote yandan sonsuz kotu olan bir Allah'a, degismez bir varlik gozuyle bakilabilir mi? Merhametsiz bir kahirla, gazapla dolu olan ve bir adi da kahhar (batinci yok edici) olan bir Allah, kendisinde, merhametin, ayirt etmeksizin herkesi korumanin (rahmanulrahimligin) ve iyiligin, "golgesi" olsun bulunabilen bir Allah midir?
- - - - - - - - - - - - -
Kendisini olume tasiyan arabanin icinde, kapiya attigi umarsiz cifteler, tum hayvanlarin yitip giden umutlarini da yankilandirir.
Ozgurluklerini savunamayanlarin odedikleri bedel agirdir.
Ozgurluk, degerli oldugu olcude kirilgandir da...

- - - - - - - - - - - - -
Bu yuzyil Darwin'in yuzyili olarak anilacak.

O, bu gezegene gelmis en buyuk insanlardan birisidir.
Hayat olgusuna din ogretmenlerinden cok daha fazla aciklik getirdi.
Evrim ogretisi, en uyumlu olanin hayatta kalma ogretisi, turlerin kokeni ogretisi dusunen butun zihinlerden Ortodoks Hiristiyanliktan kalan son artiklari da temizledi.
Incil'in, korkunun onderliginde cahillikle yazilan bir kitap oldugunu belirtmekle kalmadi, bunu ispatladi da.
INGERSOLL,ROBERT G. (1833-1899) ABD'li hukukcu ve hatip.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -
TCK Madde 189 Tuzel kisiler hakkinda guvenlik tedbiri uygulanmasi

1) Uyusturucu veya uyarici madde imal ve ticareti suclarinin bir tuzel kisinin faaliyeti cercevesinde islenmesi halinde
tuzel kisi hakkinda bunlara ozgu guvenlik tedbirlerine hukmolunur.


- - - - - - - - - - - - -



Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur-gundem@googlegroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : 0raj.p0yraz@neomailbox.net  /  oraj.poyraz@openmail.cc
Grup Sayfamiz : https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum.

Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim.

Videolar, resimler, makaleler falan.
:
http://insulaelibertatis.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder