KAYAHAN UYGUR : SKANDALI ANLAMAK İÇİN YILLAR ÖNCESİNE GİTMEK GEREKİYOR
25.04.2021 11:43
ABD hükümetinin 1915 Olayları hakkındaki tüm kamuoyu baskılarına rağmen yıllardır almak istemeyip ertelediği "soykırım" kararını bu yıl ilan etmesinin anlamı nedir? Bu gelişmeyi İsrail medyasının dediği gibi (The Jerusalam Post 24 Nisan) sadece Türkiye'nin ABD üzerindeki etkisinin azalmasıyla açıklayabilir miyiz?
Konuyu tam olarak anlamak için 5 yıl önceye dönmemiz gerekiyor. Avrupa ile 20 Mart 2016 Göç Anlaşması imzalanmış ve 6 Mayıs'ta Ahmet Davutoğlu partiden uzaklaştırılarak yeni rejimin ilk adımları atılmıştı. Aynı 6 Mayıs tarihinde o günlerde AKP iktidarıyla Avrupa'nın arasının çok iyi olmasına rağmen ve Türk vatandaşlarına AB vizesinin kalkmasının bile konuşulduğu bir ortamda Fransa'nın "Atlantico" adlı haber sitesinde ilginç bir analiz çıktı. Alexandre Del Valle imzalı makale "Osmanlı İmparatorluğu'nun dönüşü: 'Erdoğan Türkiyesi Avrupa'ya Kürtlere ve Kemalist demokrasiye saldırıda'" başlığını taşıyordu.
OSMANLI'YA GERİ DÖNÜNCE NE OLUR
Fransız jeopolitikçinin yazısında özellikle Suriye politikasından söz ediliyor Türkiye'nin 90 yıllık Kemalist dış politikayı bırakıp adım adım Osmanlı'ya dönme çabaları içinde olduğu anlatılıyordu. Yazıda o günlerde dünya gündeminde olmamasına rağmen Libya'daki İhvan (Muslim Brotherhood) ile ilişkilere varıncaya kadar AKP'nin Ortadoğu Balkanlar hatta Kafkaslardaki Osmanlıcı yayılma çabaları irdeleniyor hatta Karabağ konusuna bile değiniliyordu. Yazar Lenin'den alıntı yaparak "gerçekler inatçıdır" diyor Kemalizm'in terki nedeniyle eski dosyaların açılacağı ve Osmanlı'nın çöküş dönemindeki tüm olayların "sil baştan" yeniden yaşanacağını anlatıyordu.
Daha 2016 yılında son 5 yılın gelişmelerinin önceden büyük bir öngörüyle anlatıldığı yazıda yapılan temel saptama yani Türkiye'nin artık Osmanlı'ya geri döndüğü Afrika Hindistan Çin medyasına varıncaya kadar daha sonra birçok yerde tekrarlandı. Örneğin 11 Eylül 2020'de "Monde Afrique" dergisinde yayınlanan bir araştırmada tüm Afrika'da Aziz Mahmud Hüdayi Maarif ve Diyanet gibi vakıfların çeşitli ülkelerde okul cami hastane organizasyonları yaptıkları Gülencilerden kalma enkazın bu kez doğrudan devlete bağlı olarak bir istihbarat şebekesi olarak geliştirildiği yazılmaktaydı. "Osmanlı ve Dönüş" başlıklı yazıda Ankara'nın Rusya'ya karşı Batı çıkarlarını savunma görüntüsü altında aslında İslamcılığı yaydığı iddiası savunulmaktaydı.
Aynı şekilde Türk TV kanallarındaki iktidar destekli olarak yayınlanan Osmanlı ve Abdülhamit'le ilgili diziler Batı medyasında ilgi çekmişti. Özellikle Abdülhamit'in İngiliz Elçisini tokatlaması gibi tarihsel gerçeklere tamamen aykırı sahneler müstehzi gülümsemelere neden olmuştu. Siyasilerin halka ısrarla izlemelerini öğütledikleri Abdülhamit dizisi Batı'da tamamen siyasal göndermelerle dolu bir propaganda olarak değerlendiriliyordu.
TÜRKİYE HANGİ YÜZYILDA
Fransız Devlet Kanalı "FR-2" 30 Nisan 2018 tarihli yayınında sayıları giderek artan bu diziler nedeniyle Türkiye insanlarının artık hangi yüzyılda yaşadıklarını şaşırdıkları söyleniyordu. Tüm bunlardan şu sonuç çıkıyordu: Türkiye'de hiç kimse Batılılara 106 yıl sonra neden 1915 olayları dosyasını açtıklarını soramazdı çünkü geçmişe dönüşü ilk gerçekleştirenler Batılılar değil Ankara'daki siyasal iktidar olmuştu.
1915 Olayları hakkında ne düşünürsek düşünelim ortada kimsenin ne bizim ne de Batılıların aksini iddia edebileceği bir zamanlama sorunu vardır. Osmanlı'nın çöküşü sırasında yaşanan olaylar daha sonra Türkiye'de Cumhuriyet kurulup Osmanlı'dan kopma yaşanınca dünya tarafından en az 50-60 yıl rafa veya buzdolabına kaldırılmıştı. Ta ki Türkiye 1974 Kıbrıs müdahalesi sırasında koalisyonda bulunan birilerinin ve onların takipçilerinin Osmanlı'ya dönüş hevesleri başlayana kadar. Bu da dikkatli bir bakış için son derece mantıklıydı dengeler ve oyun değişince hesaplar da değişmişti.
ALALIM O ESKİ YERLERİ Mİ
Ama eski oyuna ve eski değerler dizisine /paradigmaya geri dönülünce hesapların da tekrar çıkacağı ve faturaların yine kesileceği de oldukça akla uygundu. Osmanlı'nın son çağına dönülüp nerde kalmıştık denilirse Batı'nın da o dönemde yarım kalmış olan ne kadar hesabı varsa gündeme getirmesine şaşırmamak gerekiyor. Örneğin bugün Fransa'da birileri "arş ileri marş ileri alalım o eski yerleri" türküsüyle 1919 yılında olduğu gibi Ruhr havzasına hamle ederse Almanya ne cevap verecektir acaba? Tarihsel geri dönüş ve "diriliş" hayalleri her zaman eski hortlakların mezarlarından ayağa kalkmalarını kan ölüm ve yıkımı beraberinde getirmiştir.
Öte yandan Biden'ın aldığı 1915 kararının nedenleri gibi sonuçlarını değerlendirmek önemlidir. Bu konuda Almanya'nın 2015-2020 yılları arasında Ankara Büyükelçiliğini yapmış olan Martin Erdmann'la "Der Tagesspiegel" gazetesinin 1 Nisan'da yapmış olduğu röportajdaki bir fikir çok ilgi çekicidir. Erdmann Biden'ın Avrupalılarla yapmış olduğu toplantıda Türkiye'ye karşı daha kararlı olunmasını istediğini vurguluyor. Anlaşılan sadece Avrupalılar değil dünyada resmi ya da sivil iktidarda ya da muhalefette Batı'da ya da Doğu'da birçok odak ABD'nin yeni Başkanı Biden'ın 1915 olayları hakkındaki tavrını beklemekteydi.
Bilindiği gibi Biden bu konuda seçim öncesi bir söz vermişti ama daha önceki ABD Başkanları gibi jeopolitik nedenler ya da stratejik çıkarlar gereği vazgeçme olasılığı da mevcuttu. Dolayısıyla Biden'ın tavrı Türkiye daha doğrusu AKP iktidarının Türkiye'yi dünyada getirdiği yer konusunda belirleyici olacaktı. Herkes bu kararı bu nedenle heyecanla bekliyordu.
Bu ÇÖKÜŞTEN ÇIKMANIN YOLU VAR
Sonuç ülkemiz için üzücü ama İslamcı İhvancı politikaların ülkemize maliyeti konusunda da uyarıcı oldu. Umarım ders alınır ve bu çöküş günlerinden eskiden nasıl çıktıysak yine çıkarız. Bu arada 2 haftadır ABD Dışişleri Bakanı Bilinken ve onun Avrupa Avrasya İşleri Yardımcısı Nuland hakkında yazdıklarımı okuyan herkesin bugün alınacak kararı ve daha ötesini zaten rahatça kestirebildiklerini anımsatırım.
Odatv.com
https://odatv4.com/skandali-anlamak-icin-yillar-oncesine-gitmek-gerekiyor-25042143.html
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Ozgurluk ve bagimsizlik benim karakterimdir.
Ben milletimin en buyuk ve ecdadimin en degerli mirasi olan bagimsizlik aski ile dolu bir adamim.
Cocuklugumdan bugune kadar ailev husus ve resm hayatimin her safhasini yakindan bilenler bu askim malumdur.
Bence bir millete serefin haysiyetin namusun ve insanligin vucut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin ozgurluk ve bagimsizligina sahip olmasiyla kaimdir.
Ben sahsen bu saydigim vasiflara cok ehemmiyet veririm.
Ve bu vasiflarin kendimde mevcut oldugunu iddia edebilmek icin milletimin de ayni vasiflari tasimasini esas sart bilirim.
Ben yasabilmek icin mutlaka bagimsiz bir milletin evladi kalmaliyim.
Bu sebeple milli bagimsizlik bence bir hayat meselesidir.
Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse insanligi teskil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabi olan dostluk ve siyaset munasebetlerini buyuk bir hassasiyetle takdir ederim.
Ancak benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin bu arzusundan vazgecinceye kadar amansiz dusmaniyim.
Gazi Mustafa Kemal ATATURK
- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI
53. BIR TANRISAL LUTUF A, SONSUZ IYI VE KUDRETLI BIR ALLAH'A INANILMAZ
"Allah nimet ve ihsanlarinin mutasarrifi degil midir? Kendi malini istedigi gibi kullanmakta ve tasarrufta ozgur degil midir? Malini geri isteyemez mi? Hareket ve durusunun hesabini sormaya yaratiklarinin hicbir hakki yoktur. Kudretindeki eserleri istedigi gibi kullanabilir. Olumlulerin mutlak hukumdari oldugu icin keyfinin istedigi gibi mutluluk ya da felaket dagitir. "
Yaptigi kotulukler nedeniyle bizi avutmak ve gonul almak icin ilahiyatcilarin bize yaptigi aciklama budur. Onlara sunu soylerim: iyilik ve nimetleriyle sonsuz olan bir Allah'in tasarrufu olmaz, belki aklin geregi olarak, iyilik ve nimetlerini yaratiklarinin uzerine sacmaya zorunlu olur. Onlara derim ki, gercekten iyiliksever bir varlik, iyilik yapmaktan, hayir yapmaktan cekinmede kendisinde hak bulmaz. Gercekten comert olan bir kimse, verdigini geri almaz, bunu yapan herkesin tesekkur beklememesi gerekir; ve nankorler vucuda getirdiginden dolayi sizlanmaya, yakinmaya hakki yoktur.
Bu Allah'la insanlar arasinda karsilikli bir anlasma ve yukumlulukler varsayan din ile, ilahiyatcilarin Allah'a atfettikleri zorba ve garip yaratilis nasil birlestirilebilir? Eger Allah'in, yarattiklarina karsi hicbir borcu, hicbir gorevi yoksa, yaratiklarin da Allah'a karsi hicbir borcu, hicbir gorevi olmayabilir. Her din, "bana uyunuz, beni seviniz, bana ibadet ediniz, ben de sizi mutlu edecegim" dedigi varsayilan tanrisalliktan insanlarin beklemekte kendilerini hakli zannettikleri mutluluk uzerine kuruludur. Insanlar da "Bizi mutlu ediniz, sozlerinize sadik kaliniz, biz de sizi sevecegiz, yasalariniza uyacagiz" diyor. Yarattiklarinin mutlulugunu ihmal etmekle, teveccuh ve iltifatlarini keyfi olarak dagitmak ve armaganlarini geri almakla, Allah, her dine "temel" hizmetini goren anlasmayi bozmuyor mu, yirtmiyor mu? Ciceron hakli olarak, "Allah insana kendisini sevdirmezse onun Allah'i olamaz" demisti. Tanrisalligi iyilik olusturur; bu iyilik ancak insanin hissettigi mutluluklarla ortaya cikar, insan mutsuz olur olmaz bu iyilik ve onunla birlikte tanrisallik da yok olur; sonsuz bir iyilik ne taraf tutucu, ne de ayricalikci olabilir. Eger Allah sonsuz iyiyse butun yarattiklarini mutlu etmelidir.
Sinirsiz ve sonsuz bir iyilik fikrini yok etmek icin tek bir mutsuz yeterlidir.
Sonsuz iyi ve guclu olan bir Allah'in ulkesinde tek bir insanin sikinti icinde olmasini havsala alir mi? Sikintili olan bir hayvan, bir peynir kurdu dahi, tanrisal lutfa, Allah'in sonsuz iyiliklerine karsi, yenilmeyen, itiraz kabul etmez kanitlar olurlar.
Ilahiyatcilara gore, bu dunyanin keder ve acilari, suc isleyen insanlarin ilahiyat katindan uzerlerine cektikleri ve hak ettikleri cezalardir. Ancak insanlar nicin sucludur? Eger Allah her seye kadir ise, "Bu dunyada her sey duzen ve intizam uzerine bulunsun, butun uyrugum, iyi, masum, her kusurdan ve gunahtan arinmis olsun, mutlu olsun!" demek, onun icin "Her sey olsun!" demekten daha mi masraflidir? Daha mi cok zahmetlidir? Bu kadar mutlak guclu olan Allah'in, eserini noksan ve kusurdan arinmis olarak vucuda getirmesi, bu kadar kusurlu, bu kadar kotu yapmasindan daha mi zordu? Insanlarin yoklugu ile mutlu ve bilgili olarak var olmalari arasindaki boyut, insanlarin yokluguyla budala ve sefil olarak var olmalari arasindaki boyuttan daha mi fazlaydi?
Din bize bir cehennemden, yani Allah'in sonsuz kerem, lutuf ve iyiligine ragmen, insanlarin pek cogu icin sonsuz izdiraplar sakladigi mahpesten, sonsuz acilar veren yerden soz ediyor. Dolayisiyla, insanlari bu dunyada pek mutsuz kildiktan sonra, Allah'in onlari ahirette daha cok mutsuz kilabilecegini dolayli olarak anlatiyor. Bu duruma karsi, "O zamanda, Allah'in iyiligi yerine adaleti gecer" diyerek isin icinden cikiyorlar. Ancak bir buyuk ki, en korkunc eziyete yer verir; o sonsuz degildir, sonsuz bir iyilik degildir. Ote yandan sonsuz kotu olan bir Allah'a, degismez bir varlik gozuyle bakilabilir mi? Merhametsiz bir kahirla, gazapla dolu olan ve bir adi da kahhar (batinci yok edici) olan bir Allah, kendisinde, merhametin, ayirt etmeksizin herkesi korumanin (rahmanulrahimligin) ve iyiligin, "golgesi" olsun bulunabilen bir Allah midir?
- - - - - - - - - - - - -
Kendisini olume tasiyan arabanin icinde, kapiya attigi umarsiz cifteler, tum hayvanlarin yitip giden umutlarini da yankilandirir.
Ozgurluklerini savunamayanlarin odedikleri bedel agirdir.
Ozgurluk, degerli oldugu olcude kirilgandir da...
- - - - - - - - - - - - -
Bu yuzyil Darwin'in yuzyili olarak anilacak.
O, bu gezegene gelmis en buyuk insanlardan birisidir.
Hayat olgusuna din ogretmenlerinden cok daha fazla aciklik getirdi.
Evrim ogretisi, en uyumlu olanin hayatta kalma ogretisi, turlerin kokeni ogretisi dusunen butun zihinlerden Ortodoks Hiristiyanliktan kalan son artiklari da temizledi.
Incil'in, korkunun onderliginde cahillikle yazilan bir kitap oldugunu belirtmekle kalmadi, bunu ispatladi da.
INGERSOLL,ROBERT G. (1833-1899) ABD'li hukukcu ve hatip.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner
- - - - - - - - - - - - -
TCK Madde 189 Tuzel kisiler hakkinda guvenlik tedbiri uygulanmasi
1) Uyusturucu veya uyarici madde imal ve ticareti suclarinin bir tuzel kisinin faaliyeti cercevesinde islenmesi halinde
tuzel kisi hakkinda bunlara ozgu guvenlik tedbirlerine hukmolunur.
- - - - - - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur-gundem@googlegroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | 0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc |
Grup Sayfamiz | : | https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum. Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim. Videolar, resimler, makaleler falan. | : | http://insulaelibertatis.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder