================================
RIFAT SERDAROĞLU: EKİP AYNI EKİP
Tansu Çiller; Başbakan DYP Genel Başkanı (Şimdi Saray Destekçisi-İmar Kurnazı)
Mehmet Ağar; Çiller'in İçişleri Bakanı-Susurluk Elebaşı (Şimdi Saray Özel Başdanışmanı-Babası Polis kendi Polis ama ülkenin en zenginlerinden biri-Oğlu AKP Milletvekili Gazeteci cinayetiyle suçlanıyor. )
Meral Akşener; Çiller'in Mehmet Ağar'dan sonraki İçişleri Bakanı-İYİ Parti Genel Başkanı. (Bakanlık devir teslim töreninde Ağar için; "Ağar'ın yükselttiği çıtayı ben daha yükseğe çıkaracağım" demişti. Sizce çıkardı mı?
25 Mayıs 1997'de Denizli'de Ağar için "PKK ile mücadelede başrol oynayan bir insanı medya bir zamanlar göğe çıkardı. Ama sonradan yere vurdu. Ama o yıkılmadı" demişti. Ağar'ın kızkardeşi!
Korkut Eken (Ağar'ın karakutusu) / Enver Altaylı (Şu an tutuklu. Amerikan ve Alman istihbaratlarının elemanı Çiller ailesinin dostu) / Tolga Atik (Çiller'in MİT'e yerleştirdiği bastıbacak) / Hüseyin Kocabıyık (AKP MV. -Çiller'in danışmanı- Eşi Uşak Valisi) / Mümtazer Türköne (FETÖ'cu olmaktan hapis yattı. Bahçeli'nin ısrarıyla tahliye oldu. Çiller'in konuşmalarını yazan ve ona "Bu vatan için kurşun atanda yiyende şereflidir" dedirten kişi) / Şükrü Karaca (Çiller'in Danışmanı) / Özer Uçuran Çiller (Çiller Özel Örgütünün başı ve bu örgüt üyesi gazetecileri organize eden zat) / Süleyman Soylu ( Çiller tarafından AKP'ye gönderilen kişi) / Köksal Toptan (DYP Kurucusu-AKP Bakanı- TBMM Başkanı- CB Yüksek İstişare Kurulu Üyesi) / Mehmet Sağlam (Sekiz Yıllık kesintisiz eğitimi savunan Çiller'in Bakanı- Sekiz yıllık kesintisiz eğitimi kaldıran AKP'nin M. Eğitim Bakanı)
Alaattin Çakıcı / Sedat Peker ve diğerleri. (Salak siyasetçileri maymuna çeviren tüm zamanların mafya babaları şimdi hepsi AKP korumasında)
Değerli Okurlar;
Sedat Peker konuşuyor da neden başka kimse konuşmuyor diye bana soruyorsunuz? İşte öncelikle konuşması gerekenlerin bir kısmı yukarıdaki kişilerdir. Sırada resmi-sivil üst düzey bürokratlar var. Ama konuşamazlar. Gerçeklerin ortaya çıkmaya başladığı böyle zamanlarda bunlar susar saklanır. Bazıları yurtdışına bazıları hastanelere kaçar. Bazıları da vatan kurtaran aslan pozuna girerler. Konuşamazlar çünkü heybeleri çöp doludur.
Bir dönem ülke yönetiminde sorumluluk alan bu kişilerden benimle konuşmak isteyen herkesle kim olursa olsun diledikleri televizyon canlı yayınında ve Türk Milleti önünde konuşurum.
Benden önce ve sonra görev yapan Sayın Bakanlar ve Milletvekilleri; Sizler niçin susuyorsunuz? Çıkın milletin önüne ve bildiklerinizi söyleyin. Mafya babaları kadar yüreğiniz yok mu?
Amacım Türkiye'de artık namuslu onurlu gençlerin kadınların siyaset yapmalarının önlerini açmaktır. Bunu yapmanın yolu ise toptan temizliktir.
Kim ne halt ettiyse hesabını bağımsız yargıya vermelidir.
DOĞRU Parti olarak "Devr-i Sabık" ısrarımızın nedeni budur.
Bu defa temizlik Türk Milleti tarafından demokratik yolla mutlaka yapılmalıdır.
Şimdiye dek yapılmadı da ne oldu? Kuzu postuna sarılmış AKP geldi Devletimiz neredeyse yıkılma noktasına geldi. Ülkemiz bizzat iktidar tarafından soyuldu hala da soyuluyor insanlarımızı din ile aldatıp en büyük kötülüğü İslam'a yaptılar.
Laik Cumhuriyet AKP tarafından Ortadoğu bataklığına batırılmaktadır.
Erdoğan kendisini belli bir dönem için seçilmiş biri olarak görmemektedir. Kendisine soru sorulduğunda kızmakta ve Türk Milletine hesap vermeyeceğini söylemektedir.
Defalarca söyledik; Beyefendi siz Sultan değilsiniz Şah değilsiniz Padişah değilsiniz Halife hiç değilsiniz. Siz görevi-süresi-sorumlulukları-yetkisi anayasamızda yazan bir fanisiniz.
Sizden önceki on bir Cumhurbaşkanı nasıl gittiyse siz de öyle gideceksiniz.
Yeter artık ayaklarınız lütfen yere bassın. Bayat simitleri ısıtıp insanlara sattığınız günleri unuttunuz mu? Karkas etten sucuk yaptığınızı da unutmadınız değil mi?
Aziz Türk Milleti;
Bu kez son şansını kullanıyorsun! Ya Atatürk'ün emanetine sahip çıkıp özgür ve medeni bir ülkede yaşarsın ya da Arap ülkelerindeki insanlar gibi tebaa olarak yaşarsın.
Daha ne söyleyeyim be arkadaş. Lütfen ayağa kalk ve kaderine el koy…
Sağlık ve başarı dileklerimle 04 Haziran 2021
================================
ORHAN UĞUROĞLU: ŞİDDETLE KINIYORUM
Tarih: 14 Haziran 2012
Yer: "Hocaefendi" (!) dedikleri hain Fethullah Gülen'in Türkçe olimpiyatları.
"Gurbet hasrettir. Hasret bedeli faturası çok ağırdır. Biz gurbette olup vatan topraklarının hasreti içerisinde olanları aramızda görmek istiyoruz. Gurbet aynı zamanda garipliktir. Garipliğe tahammül edemeyiz. Diyoruz ki bu sıla hasreti artık bitmelidir bitsin istiyoruz.
(İzleyiciler çılgınca alkışlıyor)
Doğrusu ben şu anki tavrınızla hep birlikte bu hasretin bitmesini istediğinizi anlıyorum.
Öyleyse bitsin bu hasret diyelim.
Bu anlamlı gecede kadim bir medeniyetin evlatları olarak zengin bir kültürün diliyle Türkçe ile bize ve dünyaya seslendiğiniz için bize ve dünyaya seslendiğiniz için sizlere bir kez daha teşekkür ediyorum.
Gurbeti bir yana hasreti bir yana bırakalım diyorum. "
Bu sözlerin sahibi: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
(Fotoğraf: Recep Tayyip Erdoğan - Fethullah Gülen)
○**
○ Skandal
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu 10 Mayıs 2014'de Danıştay'ın 146'ıncı yıldönümü töreninde özetle diyor ki;
○ "3 Mayıs "Dünya basın özgürlüğü günü" idi. Gazeteciler hür basın için ağızları bantla kapalı olarak yürümek suretiyle basına yönelik sansürü protesto ettiler ve tutuklu meslektaşlarına özgürlük istediler.
○ Dileriz bundan sonraki yürüyüşler protesto değil kutlama yürüyüşleri olur.
○ Siyasetin girdiği mahkemeden adalet kaçar. Adaletsiz demokrasi olmaz. Demokrasilerde siyasi partiler iktidara yargı tarafından denetlenmeyi peşinen kabul ederek talip olurlar.
○ Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nda değişiklik yapılarak özellikle Teftiş Kurulu'nun dolaylı olarak Adalet Bakanı'na bağlanması yargı bağımsızlığıyla asla bağdaşmamıştır. "
○**
○ Erdoğan'dan sert tepki
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan oturduğu yerden Feyzioğlu'nun konuşmasını bölerek dedi ki;
○ "Edepsizlik ediyorsun yanlış konuşuyorsun"
Feyzioğlu kürsüden Erdoğan'a dedi ki;
○ "Neyi yanlış konuşuyorum Sayın Başbakan'ım?"
Erdoğan dedi ki;
○ "Böyle bir edepsizlik olmaz ki…"
Feyzioğlu kürsüden dedi ki;
○ "Ben edepsizlik yapmadım kimseye de edepsizlik yapıyorsun demeyi kendime yakıştırmam. Çok yapıcı bir konuşmaydı. "
Cumhurbaşkanı Gül'ün engellemeye çalışmasına rağmen Başbakan Erdoğan ayağa kalktı ve dedi ki;
○ "Bütün kinini kusuyor adam…"
Başbakan Erdoğan salonu terk ederken cumhurbaşkanı Abdullah Gül de peşinden tıpış tıpış yürüdü ve salondan ayrıldılar.
İşte o günün fotoğrafı da budur:
○**
○ Lanet okuyan İmam
Ayasofya'da hafızlara icazet töreninde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın gözünün içine bakarak emekli İmam Mustafa Demirkan dedi ki;
○ "Bu ve bu gibi mabetler mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze haline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir? Yarabbi bir daha bu zihniyetin bu ümmetin başına gelmesini mukadder buyurma"
Bu sözleri kılı kıpırdamadan dinleyen ve sonrasında da tek kelime etmeyen Erdoğan Atatürk'ü lanetleyen imam önünde işte bu saygı eğilişi ile maalesef teşekkür etti.
○ Değerli okurlarım
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu'nun haklı hukuki eleştirilerine anında tepki gösterip salonu terk eden Erdoğan imam Demirkan'ın sözlerine anında itiraz etmemiş Ayasofya'yı da terk etmemiştir.
Mustafa Kemal Atatürk'ün kurucusu olduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletinde Atatürk'e lanet okuyan bir imamın karşısında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın öne eğilerek saygı göstermesi;
○ Atatürk'e de büyük Türk milletine de saygısızlıktır.
Şiddetle kınıyorum.
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/siddetle-kiniyorum-455414h.htm
================================
SÜLEYMAN ÇELİK : FETİH VE ÇAĞ AÇMAK
İstanbul'un fethi ile Orta Çağ'ın sona erdiği ve Yeni Çağ'ın başladığı kabul edilir…
Siyasal İslamcılar bunu çok önemser ve Fatih'i "Çağ Açan Padişah" olarak nitelerler…
Bu yıl 29 Mayıs'ta İBB'nin düzenlediği törende konuşan Kemal Kılıçdaroğlu da aynı nitelemede bulundu…
Oysa kapanan ve açılan çağ bizim çağımız değildir…
○**
Tarihin bu şekilde "Çağ" adı verilen zaman dilimlerine ayrılmasını Avrupa için önemli gördükleri olaylara/ buluşlara göre Avrupalı akademisyenler yapmış diğer bilimleri Batı'dan aldığımız gibi sosyal bilimleri de Batı'dan öğrenen biz bunu aynen kabul etmişiz…
Modern Zamanlar (bu da bir Avrupa tanımı) öncesinde Avrupa'nın tek uygarlığı ve tek imparatorluğu olan Roma İmparatorluğu'nu Avrupalı tarihçiler "Kilometre Taşı" kabul eder.
Yazının bulunmasıyla başlayan İlk Çağ Roma İmparatorluğu'nun ikiye ayrılması ile sona erer ve Orta Çağ başlar. Bunu Batı Roma İmparatorluğu'nun yıkılışına kadar götürenler de vardır…
Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu'nun yıkılışı ile de Orta Çağ kapanır Yeni Çağ başlar.
Yeni Çağ Fransız Devrimi ile sona erer ve Yakın Çağ başlar…
Görüldüğü üzere bu çağ tanımı tamamıyla Avrupa'ya göre yapılmıştır ve dünyanın her yerindeki insanlar bugün aynı çağı yaşamamaktadırlar. Örneğin günümüzde Amazon ormanlarında ve Afrika'nın içlerinde yazıdan habersiz yani ilk çağı bile yakalayamamış kabileler olduğu gibi dünyada birçok ülke hala Orta Çağ'da yaşamaktadır…
○**
Kavimler Göçü ile barbarların istilasına uğrayan Roma imparatorluğu çökmeye başladı…
Çöküşün oluşturduğu ekonomik bunalımından etkilenen halkı din yoluyla uyutarak yönetmek isteyen imparatorlar insanlar arasında eşitlik önerdiği için o zamana kadar daha çok yoksul halk arasında taraftar bulmuş olan Hıristiyanlığa hoşgörü ile bakmaya başladılar…
Oysa daha önce Hıristiyanları arenalarda diri diri aslanlara atacak kadar bu dine karşıydılar…
Ekonomik bunalımla daha da yoksullaşan halk çareyi dine sığınmakta bulunca sonunda Hıristiyanlık 379 yılında İmparator I. Theodosius tarafından Roma İmparatorluğu'nun resmi dini olarak ilan edildi.
Yeni dinin kabulü ile Hıristiyanlığın evliyaları olan "Azizler" halkı uyutma işini üstlendiler…
Azizler bu işi akıl ve bilim karşıtlığı ile yaptılar; insanlardan eleştirel düşünmemelerini/ sorgulamamalarını/ usa vurmamalarını sadece papazların sözlerine inanmalarını istediler…
Örneğin Aziz Ambroise "doğanın niteliği ve durumu üzerinde tartışmak gerçek yaşamda yani öteki dünyada bizim ne işimize yarar?. . " diyerek bilim karşıtlığı yaparken; Aziz Augustine "akıl insanı inanmaktan alıkoyan bir tuzaktır. Aklı bırakıp imana sarıldığım için esenliğe erdim" sözleriyle aklı yadsıyordu…
İşte Avrupa'da dinsel bağnazlığın egemen olduğu bu döneme Avrupalı akademisyenler Orta Çağ demiştir…
Orta Çağ Avrupa tarihinin karanlık yoksulluk ve gerileme dönemi kabul edilir…
○**
Hıristiyanlığın kabulü Roma'nın çöküşünü durduramamış ve ikiye bölünmüştü…
Bölünme sonucu yoksul Batı Avrupa kesimine sahip olan Batı Roma İmparatorluğu fazla dayanamadı ve kısa bir süre sonra yıkıldı…
Buna karşı zengin Balkanlar ve Ortadoğu'ya sahip olan Doğu Roma İmparatorluğu varlığını bin yıl kadar daha sürdürdü…
İkiye bölünmüş Roma İmparatorluğu'nun Batı'sı yıkılınca Orta Çağ başlarken Doğu'su yıkılınca neden Orta Çağ kapandı Yeni Çağ başladı?. .
Bu sorunun yanıtını öğrenmek için İslam dünyasına bakmak gerek…
○**
Avrupa'nın en karanlık dönemi olan Erken Dönem Orta Çağ'da akıl ve bilimin ışığının yükseldiği İslam dünyası altın çağını yaşıyordu…
Müslümanlar fetihlerle Arabistan Yarımadası'ndan yukarı çıkınca karşılaştıkları antik uygarlıklardan (Sümer Mısır Hint Yunan vs. ) etkilendiler ve bu uygarlıklarca yaratılmış olan bilimsel ve kültürel alt yapıdan yararlanarak kendi uygarlıklarını yarattılar…
Böylece 8-12'nci yüzyıllar arasında akıl ve bilimin simgesi Aydınlanma ışığı İslam dünyasında yanmaya Müslümanlar varsıllık ve refah içinde yaşamaya başladılar…
Fakat Haçlı seferleri ile zayıflamaya başlayan İslam İmparatorluğu Moğol istilası ile yıkıldı.
Roma'yı istila eden Barbarlar gibi Moğollar da İslam dünyasını bilim yuvaları ile birlikte yakıp yıktılar…
Yıkıntının neden olduğu ekonomik bunalımın doğurduğu sıkıntıları gideremeyen halife sultanlar çareyi Roma imparatorları gibi dini kullanarak halkı uyutmakta buldu…
O zamana kadar el üstünde tutulan bilginler geri plana atıldı yerlerini mollalar aldı…
Başta İmam Ahmet İbn Hanbal İbrahim İbn Musa ve İmam Gazali olmak üzere mollalar Avrupa Orta Çağ'a girerken Hıristiyan azizlerin öne sürdüklerine benzer söylemlerle akla ve bilime savaş açtılar.
Bilim yuvaları olan medreselerde geçmişte eğitimin gözdesi olan "akli bilimler" denilen fen bilimleri ve felsefe dışlandı; dinle hiçbir ilgisi olmayan matematik hatta satranç gibi akıl oyunları bile "aklı geliştirdikleri" gerekçesiyle günah sayıldı yasaklandı…
Böylece İslam dünyasında Aydınlık Çağ sona erdi İslam Orta Çağı başlamış oldu…
○**
Oysa İslam dünyasının aydınlığından etkilenen Avrupalılar 12'nci yüzyıldan sonra üniversiteler açarak Ortaçağ karanlığından çıkmaya çalışıyor; ders kitabı olarak Latince'ye çevirttikleri El Harezmi İbni Heysem Ömer Hayyam İbni Sina İbni Rüşd gibi Müslüman bilginlerin kitaplarını kullanıyorlardı…
Bu uğraşılar Aydınlanma Felsefesinin doğuşu ile bilimsel ve teknolojik gelişmeleri sağladı…
Çinlilerin bulduğu ancak sadece çata-pat yapımında kullanılan barutu silah olarak kullanmayı düşündüler ve topu geliştirdiler…
Gene Çin'de bulunan ancak işlev kazanamamış matbaa ve kağıda işlev kazandırdılar: kitaplar basarak bilim ve kültürün yaygınlaşmasını sağladılar…
Gemi yapım teknolojilerini geliştirerek açık denizlerde dalgalara dayanıklı gemiler yaptılar ve keşiflere başladılar…
Ve Fatih'in İstanbul'u alarak Roma'nın son simgesini de yok etmesiyle titreyip kendilerine geldiler Orta Çağ'ın karanlığından çıktılar Yeni Çağ'a girdiler!. .
○**
Fatih Osmanlı'nın en aydın ve en bilgili padişahı daha doğrusu "tek bilgin padişahı" idi ve bu nedenle 12'nci yüzyıldan bu yana Avrupa'daki gelişmelerle İslam dünyasının içine girdiği durumun ayırdındaydı…
Örneğin top teknolojisinde Avrupa'nın üstünlüğünü bildiğinden oradan usta getirdi ve kendi bilgisini de katarak İstanbul surlarını yıkacak büyük toplar döktürdü…
Rönesans'ın simgesi güzel sanatlardaki gelişmelerin ayırdında olduğu için İslam'ın yasaklamasına karşın İtalya'dan ressam getirterek kendi portresini yaptırdı…
Kurduğu medresenin akıl ve bilim yuvası olmasını ve ülkeyi aydınlatmasını istediğinden akıl dışılığın simgesi Gazali zihniyetini yıkıp yerini akıl ve bilimin simgesi İbni Rüşd zihniyetinin almasını istiyordu. Bu amaçla Medrese'de Gazali – İbn Rüşd tartışması yaptırdı ancak ne yazık ki medrese mollaları onun çok gerisindeydiler ve Gazali'yi savundular…
Sonuçta İstanbul'u fethederek Avrupa'yı Orta Çağ karanlığından çıkaran Büyük Sultan'ın gücü İslam dünyasını Orta Çağ'dan çıkarmaya yetmedi; hatta matbaayı bile ülkeye getiremedi ve Türk'ün savaşçı karakteri sayesinde bir süre daha fetihler yapıp yükselen Osmanlı teknoloji gelişip tüfek icat olunca gerilemeye başladı…
Atatürk yaptığı devrimlerle Türkiye'yi Orta Çağ'dan çıkarmaya çalıştı; ancak kimi aymazlık kimi sapkınlık hatta kimi hayınlık içinde olan ardılları emperyalistlerin de yardımıyla ülkemizi yeniden Orta Çağ karanlığına soktular…
================================
NECATİ DOĞRU: YALAMA!
Yaklaşık 1000 gün önce; 2018 yılının haziran ayında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kurulup dualarla çalışmaya başladığında "bu kadar kısa zamanda yalama olacağı" hesapta yoktu.
16 bakanlık.
9 kurul.
4 ofis.
8 başkanlık.
1 özel kalem.
Hepsi Cumhurbaşkanı'na bağlı ve ondan emir ve talimat alarak "tek vücut" çalışacaklar aralarında hiçbir "yalama-yalpalamaya" izin vermeyeceklerdi. Türkiye'yi uçuracak ve dünyanın ilk 5 büyük ekonomisi içine 2023 yılında sokmuş olacaklardı. Fakat daha ilk 100 gün dolmadan; Katar Şeyhi'nin İsviçre üzerinden gönderdiği "VIP hediye uçak" alınarak Cumhurbaşkanlığı Sistemi'ne "ilk yalama" sokuldu.
Olsun!
Destekçiler umutluydu.
Uçacaktı Türkiye!
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi göreve başladığında; 1 dolar: 4 lira 63 kuruştu.
Ve önceki gece.
1000 gün doldu.
1000'inci günde Cumhurbaşkanı yine ilk günkü gibi "Faizleri indirmemiz lazım" diye konuştu ve dün 1 dolar: 8 lira 81 kuruşu gördü. 9 TL'ye dayandı.
Yalama çok hızlı.
★★★
Teorisi olmayan.
Pratiği bulunmayan.
İddia sahibiydi.
Merkez Bankası faizleri baskı altına alırsa enflasyon inecek dolar da sinip makul ölçüler içinde (ihracata destek verici biçimde) kalacaktı. "Faiz sebep enflasyon sonuçtur" cümlesiyle ifade edilen bu iddiayı Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ortaya atmıştı. Önce Merkez Bankası başkanları "faizleri indirmeye" zorlandı.
Erdem Başçı vardı.
Güldü bu iddiaya…
Cahillik yapmayın dedi.
Tutarlılığını korudu.
Erdem Başçı gitti.
Murat Çetinkaya geldi.
Faiz: Yüzde 8.
Dolar: 2.82 TL idi.
Yönetilemedi Türkiye.
Dolar: 5.60'a yükseldi.
Faiz: 16 puan artırıldı.
Yüzde 24'e fırladı.
Dolar yine düşmedi.
İddia fos çıktı.
Murat Çetinkaya gitti.
Murat Uysal geldi.
Faizi 13.75 puan düşürdü.
Dolar: 8.46'ya çıktı.
İddia yine fos çıktı.
Murat Uysal da gitti.
Naci Ağbal geldi.
Faizi 8.75 puan artırdı.
Faiz yüzde 19 oldu.
Dolar: 7.10 TL'ye düştü.
★★★
Naci Ağbal için "kendinden önceki dönemde Merkez Bankası'nın eritilen 128 milyar dolarının kimlere hangi kurdan hangi gün satıldığını araştırıyor" diye kulaktan kulağa söylenti çıkınca bir gece şafak vakti Resmi Gazete yayınıyla gitti.
Şahap Kavcıoğlu geldi.
Faizi indirmeye geldi.
İndiremedi.
İddia 4'üncü defa fos çıktı.
Cumhurbaşkanı önceki gece vakti aniden "faizleri indirmemiz şart…" dedi.
Dolar: 9 TL'ye dayandı.
Yalama derine iniyor.
Şahap Kavcıoğlu da gidici. Çünkü "erken gevşemeyelim" diyerek Cumhurbaşkanı'nın ve parti başkanın iddiasına karşı kabarma yaptı. Şahap Kavcıoğlu korkmakta haklı:
Enflasyon yüksek.
Faiz silahı bitti.
Kur zorluyor.
Eksi rezerv baskısı ağır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin 1000 günün sonunda tek başarısı Diyanet'in kadrosu içinden tanıdık bildik yüksek maaşlı imamları Ayasofya Camisi içinden Mustafa Kemal Atatürk'e küfür ettirip sövdürmek oldu.
Çakıldı Türkiye.
Yüksek faiz.
Yüksek döviz.
Yüksek enflasyon.
Yüksek işsizlik.
Yüksek yolsuzluk.
Yüksek yoksulluk.
Yüksek yalan.
Yüksek çürüme.
8Y ve…
PEKER'e koruma.
Tripot ve kamera.
TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)
Tayyip Erdoğan dönemi aydının zihniyet düzeyi!
Dün yayınlanan bir haber: "Güneş gazetesi yazarı Rasim Ozan Kütahyalı "Açık ve Net" programında hukukçu Ümit Kocasakal ile gerginlik yaşayan eşi Haber Türk yazarı Nagehan Alçı'ya sosyal medya hesabından önerilerde bulundu. İlk tweetinde eşi Alçı'dan "hoşgörülü" olmasını isteyen Kütahyalı "Şu an bizim emrimizde olan bize hizmet eden muhalefeti bölen bizim kontenjanımızla muhalif rolü oynayan bu arkadaş gibiler rejim için çok mühim. CHP'ye zarar verip bize faydalı olan bu tip gibilere ihtiyacımız var" dedi. Program sırasında paylaşımlarını sürdüren Kütahyalı "Nagehan'cım beni dinlemedin ve beni kırdın. Kabaca ifade edeyim: Bunlar bizim köpeğimiz. Onlar bize lazım hoşgörülü ol" ifadesini kullandı. " Tayyip Erdoğan dönemi gazete yazarı aydının zihniyet düzeyi bu… Dikkatinize sunmak ve tarihe not düşmek istedim.
https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/necati-dogru/yalama-6465703/
================================
RIFAT SERDAROĞLU: SATILDIK EY HALKIM!
İktidara geldiklerinde önlerine bir plan-proje konuldu.
Türkiye Cumhuriyeti Devletini bir bölümü ikinci İsrail olarak görev yapacak "Kürdistan Devletine" tamamını da Federe İslam Devletine dönüştürme projesiydi bu!
Hani bir adı da Genişletilmiş BOP Projesi olan!
Hani T. C Başbakanının "Eşbaşkanı" olmakla övündüğü proje!
Yerli-Milli (!) olan Bademler bir CIA-FETÖ yapımı olan planı derhal uygulamaya başladılar.
Önce halk dilinde "Nereden Buldun" diye bilinen yasayı iptal ettiler.
132 yıllık Maliye Teftiş Kurulunu kaldırdılar.
66 yıllık Hesap Uzmanları Kurulunu yok ettiler.
TBMM'nin denetleme yetkisini yine TBMM'ye kaldırttılar!
Basının çoğunu "Haram Para" ile satın aldılar. Geri kalanı ise tehditle polisle yargıyla sindirdiler.
Kültür-Sanat Varlıkları Kurulunu işlevsiz hale getirdiler.
Kamu İhale Kanunu'nu tam 191 defa değiştirdiler.
42 yıllık Devlet Planlama Kurulunu sildiler.
TSK Komuta Heyetini zindana attılar. Askeri Okulları kaldırdılar.
Kanuna Aykırı Eğitim Kurumu açmayı SUÇ olmaktan çıkardılar.
Hıfzısıhha Kurumunu kapattılar.
Belediyelerden İmar Yetkisini alıp Bakanlığa verdiler. Kupon Arazi ürettiler.
Cumhuriyet Savcılarının soruşturma yetkilerini Başsavcılara devrettiler.
CB'nı tüm memurların "Sicil Amiri" oldu.
Mafya Liderleri için "KİŞİYE ÖZEL" af çıkartıp devlete soktular.
Devletimizi mafya devleti yaptılar. Hiç komşumuz kalmadı!
Petrol- Silah- Uyuşturucu kaçakçılığına bulaştılar.
Türk Tarihinde ilk kez yabancı ülkeler Bademlerin Türkiye dışındaki yasadışı mal varlıkları için araştırma komisyonu kuruldu.
Türkiye'yi El-Kaide ve El-Nusra gibi kafa kesici örgütlerin "Askerlik Şubesi" haline getirdiler.
Kölelik yaptıkları Emperyalist Devletleri paçavraya çeviren Devletimizin kurucusu ATATÜRK' e küfrettiler küfreden adamları sofralarında ağırladılar.
Tarımı bitirdiler. Ülkeyi bu yıl için 8 Milyon Ton Buğday ithal etmeye mecbur bıraktılar.
Vatan toprağı olan Ege Adalarının işgaline göz yumdular.
Cumhuriyetin tüm eserlerini sattılar. Bizi boğazımıza kadar borca soktular.
Türk Hazinesini bitirdiler ülkeyi ekonomik olarak da esir ettiler.
Aziz Türk Milleti;
Tüm bunlar senin gözlerinin önünde göstere-göstere yapıldı!
Senin verdiğin vergilerden maaş alan "Devlet Memurlarının" önünde yapıldı!
Senin sayende zengin olan İş İnsanlarının bilgisi dahilinde yapıldı!
Ve en acısı tüm bunlar görevi Cumhuriyeti ve Demokratik Rejimi korumak olan sözde muhalefet partilerinin sayesinde yapıldı…
Satıldın ey halkım!
Yargın da Askerin de Aydınların da adı STK olan kuruluşların da seni sattı!
Hem de üç kuruşa ve üç günlük makam-mevkii için!
Muhalefet Partilerinin kimi ülkeyi bu hale getiren Badem artıklarıyla kucaklaştı kimi Türkiye'nin menfaati için direnen Türk Askerine "Zevzek" dedi kimi Barzani'den iş dilenen sonradan görmelerin evlerine koştu.
İktidar iktidar olmaktan muhalefet muhalefet olmaktan memnun halde iken bunlar gerçekleşti.
Çare yok mu?
Var çaresiz değilsiniz. Çare sizsiniz!
DOĞRU Parti bu günler için kuruldu. Destek verin sahip çıkın ki bu cemaat- tarikat artıklarını demokratik yolla geldikleri yere gönderelim.
Takdir de çare senden gayret ise bizlerden…
Sağlık ve başarı dileklerimle 01 Haziran 2021
================================
BÜLENT ESİNOĞLU : SANDIKTAN UMUDUNU KESENLER…
Evet Siyasal İslam ve militarist milliyetçilik sandıktan umudunu kesti. Umudunu kestiğinden muhalefetin ısrarlı seçim taleplerini geri çeviriyor.
Eskiden olsaydı hemen bu seçim talebinin üzerine atlar ve kazanabileceği ortam varken bir seçim daha yaparak yoluna devam ederdi.
Aslında yoluna devam edemeyen sadece iktidar değil muhalefet de sandıktan emin değil. Halk ise İstanbul Belediye seçimlerinin iptalini esas alarak meşru bir seçimin olup olamayacağından kuşkuludur.
Bu hissiyat aslında meşruiyet alanının daraldığını gösterir.
Belediye seçimleri iktidarın kanunlar karşısında nasıl tavırlar alacağını da halka anlatmıştır.
Gelecekte yapılacak genel seçimlerin de iktidarın kaybetmesi durumunda iptal edilebileceği kuşkusu gittikçe artmaktadır. 7 Haziran Seçimleri de buna bir başka örnektir.
Her türlü iç ve dış konuyu manipüle ederek halkın önüne kaymaya alışmış bir iktidarın seçim sonuçlarını da manipüle eder düşüncesi insanımızın içini kemirmektedir.
İçeride halkına milliyetçi ve dinci hamasetten başka bir şey veremeyen üretim alanlarını genişletemeyen işsizliği servet sınıfının çıkarlarına emanet etmiş olan siyasi iktidar bayrak ve namazın arasına sıkışıp kalmıştır.
Sıkışıp kaldığı diğer alan ise dış siyasettir. Militarist milliyetçilik ve İhvancı söylemler hem Rusya hem Amerika hem de Çin ile olan ilişkileri zehirlemiştir.
Arapları ülkemizin karşısına dikmiş ve Güney sınırlarımız adeta işlemez ve sadece masraf kapısı olmuştur.
Ekonomide sınırsız borçlanmanın bedelinin ödenmesinin zamanı gelmiştir.
Eğer yapılırsa bir seçimden sonra kaldırılacak büyük bir cenaze vardır. Borçlar cenazesi 1 2 trilyon dolardır.
Önümüzdeki bir buçuk yıl içinde ülkemiz define bulmayacağına göre muhalefeti de büyük bir harabe ve virane onları beklemektedir.
Bu borçlardan kurtulmak sadece demokrasi sağlanarak çözülebilecek gibi görünmemektedir. Çok çok radikal kararlar gerekir.
Zülfüyâra dokunmadan alınabilecek bir yol yoktur.
Zaten önümüzdeki bu bir buçuk yıl içinde 1 2 trilyon borcun ne demek olduğunu hem iktidar hem de muhalefet anlayacaktır.
Türk halkına kemerleri sıkacağız dediğinizde biz size halkımızın kemerlerini sıksın diye mi oy verdik demeyecekler midir?
İktidara kim gelirse gelsin önümüzde büyük bir enkaz var. Bu enkaz halkın rızası alınmadan kaldırılamaz.
İktidar hala her şeyi güllük gülistanlık gibi göstererek kendi ayağını kurşunluyor. 1 Haziran 2021 bulentesinoglu@gmail.com
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Hurriyet olmayan bir memlekette olum ve cokus vardir.
Her ilerleyisin ve kurtulusun anasi hurriyettir.
Gazi Mustafa Kemal ATATURK
- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI
114. HICBIR SEY MUCIZELERIN DOGRULUGUNU KANITLAMAZ
Butun tanrisal vahiylerin aciklanmasinda ve yonetiminde, bir Allah'in bilgisinden, iyiliginden, adaletinden eser bulunmadigindan sikayet edecek olsam, Alah'la bizim aramiza giren buyuk sahsiyetlerin kurnazliklari, hirslari, cikarciliklari hakkinda kuskulanacak olsam; beni temin ederler ki, kendi adina bildirimde bulunmak goreviyle yolladigi sahislari, Allah, acik mucizelerle dogrulamistir. Ancak, Allah'in kendisini gostermesi ve bizzat aciklamada bulunmasi daha kolay degil miydi? Ote yandan, bu mucizeleri incelemeye koyulsam, gorurum ki, mucize denilen seyler dogruya benzerlikten yoksun ve kendilerinin en yuksek yuce zat tarafindan gonderildiklerini baskalarina inandirmakta cok cikari olan, bazi kuskulu kimseler tarafindan aktarilmis hikayelerdir.
Inanilmaz mucizelere bizi inandirmak icin hangi taniklar gosteriliyor? Bunlara bizi inandirmak icin binlerce yildir var olmayanlarin (soz konusu mucizeler hakkinda taniklik edebilseler de) kendi hayalguclerinin saskini olmalarinda ve becerikli sahtekarlarca gozleri onunde yapilan hokkabazliklara aldanmis olduklarindan kusku duyulabilirdi. Ancak diyeceksiniz ki, bu mucizeler, bir gelenek sonucu surekli olarak bize kadar gelmis olan kitaplarda yazilidir. Bu kitaplari kim yazmistir? Bunlari aktaran ve dogrulayan insanlar kimlerdir? Ya dinleri kuranlar, ya da din kurucularin ummetleridir. Demek oluyor ki, dini islerde, ilgililerin tanikliginin istinaf ve temyizi, buna itiraz edilmesi mumkun degildir.
- - - - - - - - - - - - -
Iyi yazamiyorsan, iyi dusunemezsin iyi dusunemiyorsan baskalari senin yerine dusunur.
George Orwell
- - - - - - - - - - - - -
Gun isigina, temiz havaya, arkadasliga, sakin bir uykuya ve guzel dusuncelere inaniyorum.
VOLTAIRE (Francois-Marie Arouet) (1694-1778) Fransiz yazar ve filozof.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner
- - - - - - - - - - - - -
TCK Madde 260 Kamu gorevinin terki veya yapilmamasi
1) Hukuka aykiri olarak ve toplu bicimde gorevlerini terk eden gorevlerine gelmeyen gorevlerini gecici de olsa kismen veya tamamen yapmayan veya yavaslatan kamu gorevlilerinin her biri hakkinda uc aydan bir yila kadar hapis cezasi verilir. Kamu gorevlisi sayisinin ucten fazla olmamasi halinde cezaya hukmolunmaz.
2) Kamu gorevlilerinin mesleki ve sosyal haklari ile ilgili olarak hizmeti aksatmayacak bicimde gecici ve kisa sureli is birakmalari veya yavaslatmalari halinde verilecek cezada indirim yapilabilecegi gibi ceza da verilmeyebilir.
- - - - - - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur-gundem@googlegroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | 0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc |
Grup Sayfamiz | : | https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum. Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim. Videolar, resimler, makaleler falan. | : | http://insulaelibertatis.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder