4 Kasım 2010 Perşembe

Amerika, AKP'yi ikaz ve tehdit etti


Amerika, AKP'yi ikaz ve tehdit etti
++++++++++++++++++++++++++++
 
Ali Serdar Bolat   3 Kasım 2010
 
Başkasının projesinde görev alırsan, başının belaya girmesi kaçınılmazdır.
 
Amerika "Büyük Ortadoğu Projesi" yapmıştı, projenin merkezinde "Büyük Kürdistan" oluşturulması vardı.
"Büyük Kürdistan", Türkiye, Irak, İran ve Suriye'den koparılacak parçalar üzerinde kurulacaktı.
 
Amerika, Irak istilasından önce Kuzey Irak'ta Barzani Devleti oluşturma hazırlığını yapmıştı.
TBMM, aymaz bir şekilde, bu oluşumu güçlendiren Amerikan Çekiç Güç'ün görev süresini durmadan uzatarak ABD'ye yardımcı oldu.
 
1996'da CIA elemanları Barkey ve Fuller'in hazırladıkları raporda:
"Türkiye'de cesur bir siyasetçi bulmamız lazım" deniyordu.
Bu cesur siyasetçi, "Kürt Açılımı" yapmak, yani Türkiye'den "Büyük Kürdistan" için alınacak parçayı olgunlaştırmakla görevli olacaktı.
Yani "Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanı" aranıyordu.
 
Aydınlık Dergisi 20 Ekim 1996 tarihli sayısında CIA elemanlarının tesbit ettiği bu cesur siyasetçilerden birini kapaktan haber verdi:
"Merak edilen gizli mesajı açıklıyoruz:
Abramowitz, Tayyip'i Erbakan'ın yerine hazırlıyor"
Yani, AKP'nin iktidara geldiği 3 Kasım 2002 seçimlerinden 6 yıl önce...
 
Cumhuriyet Gazetesi 16 Şubat 1997 --Yani, AKP'nin iktidara geldiği 3 Kasım 2002 seçimlerinden 5 yıl 8 ay önce...
Leyla Tavşanoğlu'nun İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ile söyleşisi:
Perinçek:
"ABD, Tayyip Erdoğan'ı Başbakan, Abdullah Gül'ü de Dışişleri Bakanı yapacak. CIA'nın yan kuruluşlarından Rand Corporation'un yayın organında da bu yazıldı."
 
 

Tayyip Erdoğan, başbakan olduktan sonra "Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanı" olduğunu ilan etti.

Sonra da "Kürt Açılımı"nı ilan etti.
"Kürt Açılımı"nın Amerikan planı olduğu iddialarını şiddetle reddeden Recep Bey, "Bu, AKP'nin planıdır" diyordu.
 
Ancak, açılımın CIA ajanı Prof. Henri Barkey  ve CIA Ortadoğu Şefi Graham Fuller tarafından 1997'de hazırlanan Kürt Raporlarında tarif edildiği biliniyordu.
Nitekim, AKP Kürt Açılımında duraksama yaptığı zaman, Amerika, Barkey'in ağzından AKP'yi şöyle ikaz ve tehdit etti:
"Açılımda coşkuyu kaybettiniz. Bu, terörü azdırır. Açılımın hız kesmeden devamı Ankara’nın menfaatine" (Barkey'in “Türkiye’nin Irak’taki Yeni Siyaseti” isimli raporundan)
Yeniçağ, bu tehdidi manşetten verdi. Böylece açılımın sahibinin Amerika olduğu açığa çıktı. (29 Mayıs 2010)
Tehdit, BDP’lilerin ABD’ye yaptıkları ziyaretin hemen sonrasına denk gelmişti.
 
Recep Bey, ABD'ye "Kürt Açılımı" sözü vermiş ve bu sözünü tutması için paraşütle Türkiye'nin tepesine oturtulmuştu.
Açılımda bir yavaşlama olduğunda Amerika hemen ikaz ediyor, "deliğe süpürmekle" tehdit ediyordu.
 
1 Kasım 2010'da ise, Taksim'deki canlı bomba olayından sonra Barkey, AKP'yi tekrar tehdit etti:
"Anayasayı tamamen değiştirmezseniz İstanbul'daki Kürt gençleri etnik çatışmayı başlatır"
Bu tehdit, aynı zamanda bir görev hatırlatması idi.
Güneydoğu Anadolu'nun barışçı ayrılması görevi savsaklanırsa, barışçı olmayan yol denenecekti.
 
Barkey, tehditlerine şöyle devam etti: (Yeniçağ, 2 Kasım 2010)
 
"90’lı yıllarda büyük kentlere göçen ailelerin çocukları var. BDP’liler, ‘Artık gençleri kontrol edemiyoruz’ diyor. Filistin intifadası, bir trafik kazasını protestodan çıktı. Öcalan’ı sürece dahil etmeniz tehlikeyi önler. Ateşkes sürecini iyi değerlendirin..."

Artık Kürtler ayrılıktan bahsetmiyor, özerklik istiyorlar. Özerklik başka bir şey, hatta özerklik bir dereceye kadar bence Türkiye’nin içinde kalmak istediklerinin bir emaresi. Benim bölgede konuştuğum kişiler artık hiç ’bağımsızlık’, ’ayrı devlet’ filan demiyor. Bir de önemli olan olay şu: Kürt nüfusunun demografik yerleşim haritası değişti. Bugün Mersin, Adana, Antalya ve İstanbul gibi kentler büyük Kürt göçüne maruz kaldı ve Kürtler geleneksel yerlerini terk etti. İleride İstanbul’da oturan Kürt nüfus bilinçlenip daha fazla mobilize olursa baskı unsuru oluşturabilir. Bu hem oy hem şiddet açısından gerçekleşebilir.” 

"İstanbul’da varoşlarda her gün olay çıkıyor. BDP’lilerin de bana söylediği çok önemli bir şey var: ’Artık gençleri kontrol edemiyoruz’ diye. Çünkü bu gençler 90’lı yıllarda göç eden insanların çocukları. Dolayısıyla bu gençleri kontrol etmek çok zor. Bu bir baskı unsuru aslında. Tedirgin olunması gereken bir şey. İleride Türkiye’de bir Türk-Kürt problemi çıkarsa bunlardan çıkacak. Aslında iki tarafta da kontrol edilemeyen kitleler var. İnegöl’de ne oldu, 2 kişi kavga etti. Filistin’de ilk İntifada nasıl başladı biliyor musunuz? Bir trafik kazasıyla. Bir İsrailli’nin kamyonunun freni patladı ve bir arabaya girdi. İzdiham İntifadaya dönüştü. Türkiye’de de bu olabilir.”

”Türkiye’de şu an her şey seçimlere endekslendi ve seçimlerden sonra yapılacak olan anayasaya. Mevcut Anayasa ile Kürt sorunu çözülemez. Anayasanın tamamıyla değişmesi lazım. Referandumla yama yapıldı biraz. Güneydoğu’yu rahatlatacak, insanlara umut verecek mesaj verilirse, tansiyon düşecek ve BDP’nin söylemlerindeki hırçınlık düşecek”

Dağdakileri ancak Öcalan indirebilir

ABD’li Prof. Henri Barkey, açılım sürecine PKK’nın elebaşı Abdullah Öcalan’ın mutlaka dahil edilmesi gerektiğini söyledi. Barkey, şunları kaydetti:

“Öcalan’ı sürece dahil etmek bence akıllı bir politikadır, fakat Öcalan’ı illa masaya oturtmak değil bu. Öcalan’ı başka şekillerde BDP yoluyla, nasılsa adam İmralı’da nerede oturduğunu biliyoruz. Zaten onunla bir şekilde konuşmalar oluyordu herhalde. Dolayısıyla istesek de istemesek de Öcalan’ın nüfuzu Kürtler açısından muazzam. Öcalan’ı sevmeyen, Öcalan’ın aslında Kürt hareketine zarar verdiğine inananlar bile Öcalan’ın bu sürece katılmasını istiyorlar. Çünkü ancak Öcalan dağdakileri dağdan indirebilir.”

Af da gündeme getirilmeli

Terör örgütü PKK’nın silah bırakması için affın mutlaka gündeme getirilmesi gerektiğini savunan Barkey, “Yeni bir anayasa ile beraber afla. Çünkü dağdaki insanları nasıl geri getireceksiniz? Hepsini hapse mi atacaksınız? Her iki tarafı da hazırlamanız lazım. Erdoğan’ın sadece Kürtleri değil Türkleri de hazırlaması lazım. Bunu anlatması lazım. Türkiye’de çok acayip bir sendrom var. Bir şeye karar verilir, ama halka anlatılmaz. Kürt meselesinde de bir şey yapılacaksa, Türkiye’nin Türklere de bunu anlatması lazım” şeklinde konuştu.  Barkey, Kürt meselesinin çözümünün uzun bir süre alacağını kaydetti.   (Yeniçağ, 2 Kasım 2010)

Böylece Barkey, Recep Bey'in "Kürt Açılımı"nın içeriğini neden açıklamadığını da veciz bir şekilde ifade etmiş oldu:
"Türkiye’de çok acayip bir sendrom var. Bir şeye karar verilir, ama halka anlatılmaz."
Fakat Recep Bey, açılımın içeriğini ilelebet saklayamazdı.
Barkey artık Recep Bey'in planı Türklere de anlatması gerektiğini söylüyordu:
"Kürt meselesinde de bir şey yapılacaksa, Türkiye’nin Türklere de bunu anlatması lazım"
Aslında cümlenin doğrusu şöyle:
"Kürt meselesinde de bir şey yapılacaksa, Tayyip Erdoğan'ın Türklere de bunu anlatması lazım"
 
Dikkat dikkat:
"Türklere de" diyor.
Demek ki, "Kürt Açılımı" Bölücü Kürtlere anlatılmış. (*)
Amerika, PKK'ya ve BDP'ye "Kürt Açılımı"nın içeriğini anlatmış. "Recep bey bunları yapacak, destek olun" demiş.
Onlar da bunu yandaşlarına anlatmışlar. Bölücü Kürtler planı biliyor.
 
Bize inanmayan halkımız, Barkey'in bu sözlerine bakarak haklı olduğumuzu anlayabilir.
Ama ne zaman anlayacak? Ülke bölünmeden önce anlamazsa yandı gülüm keten helva.
 
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
(*) Bütün Kürtlerin bölücü olmadığını anlatmak amacıyla "Bölücü Kürtler" tanımlaması yapılmıştır
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder