| Vay anama laf söz söyledin, vay namusuma dil uzattım diye yaygara yapanlar, ve bu kişilerin arkasında duranlar bir dönüp mevcut duruma baksınlar. Ülkede gerçekten de analarını satanlar vardır, ve bunların hiçbirisi memlekete bu kadar zarar vermemiştir. SANKİ ÜLKE SATMAK, ANA SATMAKTAN ÇOK DAHA ŞEREFLİ BİR İŞMİŞ GİBİ... |
TÜRBAN KAVGASI BU SATIŞ İÇİN
Eski Tapu ve Kadastro Genel Müdür Yardımcısı ve Yazar Orhan Özkaya, Türban tartışmalarının özelleştirmelerin üzerini örttüğünü söyleyerek uyardı: “yakında devlet, kendi binalarında kiracı olabilir!”
Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprülerinin
AKP hükümetinin bu satışlardan elde edeceği gelirle daha çok seçim atlatabileceğine işaret eden Özkaya, “bir de buna sıcak para olgusu eklenince Pirus zaferlerinin bitmesi olası değil” dedi.
İşte Orhan Özkaya’nın değerlendirmeleri…
YOL KENARLARINDAKİ İŞLETMELER FİRMALARA GEÇİYOR
Biz günlerce türbanlı öğrencilerin “temel hak ve özgürlükleri”nden sayarak tartıştığımız ve YÖK Başkanı’nın yazılı emriyle çözülüveren, muhalefetin de desteği ile uzlaşılan bu “sorunu”, ilkokula kadar indirgemeyi başardık. Hem de “Devrim Yasaları”na karşın. ‘Kamusal alan da neymiş!’ bastırmalarıyla oyalanırken ülkenin şah damarları sayılan otoyolları ve İstanbul’un kumbarası Boğaz Köprülerinin de 25 ya da 49 yıllığına elden çıkarılıp, 2011 yılında yine yandaşlara pazarlanma olasılığına seyirci kaldık. Türban açmazında Yargıtay Başsavcısı muhalefette yalnız kalırken, O’na gösterilen tepkiler linç düzeyine kadar çıktı. Ancak bu sırada Boğaziçi ve Fatih Köprülerinin üzerine türban örtüldüğünün
BÖLÜNMÜŞ YOLLAR DA SATILABİLİR
İşte Karayolları Genel Müdürlüğü’ nün işlevi sadece bürokratik bir kaç kalemden ibaret kalacak. Bu arada satılacak otoyolla da belli oldu: Edirne-İstanbul-Ankara Otoyolu, İzmir-Çeşme Otoyolu, Toprakkale-İskenderun Otoyolu, İzmir-Aydın Otoyolu, Pozantı-Tarsus-Mersin Otoyolu, Gaziantep-Urfa Otoyolu, İzmir
KÖPRÜ ZAMLARI RUTİNLEŞECEK
Artık bundan sonra “köprüye yine zam yapıldı, otobanlara zam geldi!” diye, sızlanma devri geçmiş olacak. Belki benzin zamları gibi bu da rutine dönüşecek, günlük haftalık zamlar kapıda... Hiç anlamadan algılamadan alışmış olacağız!
Halk, kurbağa gibi kısık ateşli suda haşlanıyor, haşlanmaya alışıyor. Özelleştirmeler, KİT’ler önce politik tercihler adına yandaşlar tarafından doldurularak, sonra halkın sırtında kambur hale getirilerek, haklılık payı varmış gibi halka algılatılarak yapıldı. Bu, Özal’ın 12 Eylül faşist darbesinin arkasına sığınarak halkımıza dayattığı, hiçbir karşı çıkışa aldırmadan 24 Ocak kararları çerçevesinde uyguladığı küreselleşme uyum politikalarıyla mümkün oldu. O dahi, 1983 yılında Necdet Calp’le girdiği tartışmayı halkın önünde yaptı. Sadece köprünün
Önceki Maliye Bakanı’nın, “…Ne komünist devletmiş ki, sat sat bitmiyor; ama ben bitireceğim!” söylemleriyle, oy çokluğunu kanun gibi algılama aymazlığına sığınarak işi, çığırından çıkaracak noktalara taşıdı. Halktan ve muhalefetten dişe dokunur direniş gelmedikçe ülkemiz, 3996 sayılı 12 Eylül ürünü olan “Yap-İşlet-Devret” yasasıyla bugününki içinden çıkılmaz duruma getirildi.
‘YUMUŞAK GEÇİŞE’ ALIŞTIRILAN HALK
Halk, 3996 sayılı yasanın çekiciliğine (!) alıştırılarak önce bir tesisin devlete yük olmadan sadece arsa karşılığı yapılması ve 49-99 yıllığına işletme hakkının devri, sonra da bunun süre dolumu sonunda geri dönüşünün olacağına inandırıldı. Böyle bir yumuşak geçişe alıştırılan halk, zaman süreci çalıştığı için geri dönenlerin henüz olmadığını ve dönüşte de elde kalanın tesisin posası, çöpü olacağını anlamaya başlamakta. Maliye Hazinesi’ne ait Vakıf Üniversiteleri’yle Antalya Kemer’deki gibi çok yıldızlı otellerin
AKLA HAYALE GELMEYECEK ALANLAR SATILABİLİR!
Halkımızın bütün bunları takip edebilme olanağı kalmamış, sadece gündeme takılan olayların peşinden koşturuyor. İktidar, bu satışlardan elde edeceği gelirle daha çok seçim atlatabilir; bir de buna sıcak para olgusu eklenince Pirus zaferlerinin bitmesi olası değil. Zira ülkenin kaynakları henüz bitecek gibi değil; her türlü kamusal üretim; sağlık, eğitim, yollar, köprüler, barajlar, hastaneler, okullar, limanlar, havaalanları, demiryoları, bankalar, Galataportlar, Haydarpaşaportlar, demir-çelik tesisleri, madenler, elektrik santralleri, elektrik dağıtım kurumları, HES’ler, fabrikalar, kıyılar, ormanlar, 2B alanları, sular, dereler, akarsular, tarih, müzeler, belediye hizmetleri, sit alanları, ören yerleri ve denizlerin parsellenerek balıkçılık adına yerli ve yabancılara ‘deniz çiftliği’ olarak satılması gibi, akla hayale gelmeyecek alanlar ticarileştirilerek satılabilir.
MUHALEFETİN TAVRI ÜMİT KIRICI
İlerde devlet, kendi binalarında kiracı olabilir; bunları Arap Şeyhlerine 49-99 yıllığına devrederek sahiplenmelerinin ‘hukuksal’ yolunu bula bilir ki; bununla ilgili basında çıkan haberler mevcut idi. Böylece iktidarını daha uzun yıllar sürdürebilmenin finansal ve siyasal boyutunu yakalayabilir. Halkın bu duruma alışması sorun olmaktan çıkartılmış iken, böyle bir durumun gerçekleşme şansının olmadığından söz etmek mümkün değil. Bir gün halkın mezarlıklarının dahi AVM’ler için satılırsa şaşmamak gerek. Sıra buna alıştırmaya geldi. AHİM kararlarıyla Yetimhane Ekümenik papaza teslim edildiği gibi, Vakıf mülklerinin, yabancı dini alanların devredilmesi bir gün karşımıza çıkarsa, bunun, “5737 sayılı Vakıflar Yasası”yla mümkün olduğunu anımsamalıyız. Bütün bu olup bitenler karşısında yeni heyecanlar arayan muhalefetin,
Yusuf Yavuz
Odatv.com
--
-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~
Nulla tenaci invia est via
Hiçbir yol aşılmaz değildir.
Latin Atasözü
oO-------------------------------------------------------------------Oo
http://orajpoyraz.blogspot.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder