19 Ekim 2011 Çarşamba

POLITIK - Böylesi saçmalıklar sadece Türkiye'de yaşanıyor.

Türk Ceza Kanunu 301. maddesi

Türk Ceza Kanunu 301. maddesi, 5237 nolu Türk Ceza Kanunu'nun ikinci kitap, dördüncü kısım, üçüncü bölümünün son maddesi. Üçüncü bölümde "Devletin Egemenlik Alametlerine ve Organlarının Saygınlığına Karşı Suçlar" ele alınmaktadır. 30 Nisan 2008 tarihinde kabul edilen Türk Ceza Kanunu'nun bu maddesinde Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama [1] ile ilgili durumlar yer almaktadır. Günümüzde bu madde hakkında birçok tartışma yaşanmaktadır.

Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama ile yargılananlar cezalandırılır[1]

(1) Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve Devletin yargı organlarını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.[1]

(2) Devletin askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi 1. fıkra hükmüne göre cezalandırılır. .[1]

(3) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.[1]

(4) Bu suçtan dolayı soruşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.[1]

MADDE 301.– Maddenin birinci fıkrasında, Türklüğü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisini alenen aşağılamak, suç olarak tanımlanmıştır.

Maddede geçen Türklük deyişinden (kavramından) maksat, dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın Türklere has müşterek kültürün ortaya çıkardığı ortak varlık anlaşılır. Türk Milleti kavramı bu varlıktan geniştir;Türklük ve Türk ırkıyla ilgili tüm konu ve kavramları kapsar. Cumhuriyet deyişinden, Türkiye toprakları üzerinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti anlaşılmalıdır.

Suçun maddî ve manevi unsuru aşağılamaktır. Bu aşağılamanın en azından dolaylı yoldan veya kısmen gerçekleşmesi gerekir. Aşağılamak, suçun konusunu oluşturan değerlere duyulan saygınlığı azaltma zedeleme ve yıpratmaya yönelik söz fikir davranışlardan ibarettir.

Maddenin ikinci fıkrasında, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini, Devletin yargı organlarını, askerî teşkilatını istihbarat ve emniyet teşkilatını söz düşünce ve fiillerle aşağılamak, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır.

Bu hüküm karşısında, örneğin iktidarın tahkir ve tezyifi hâlinde fiilin Hükûmete yönelik bulunduğu hususunda duraksanmayacak işaret ve alâmetler varsa, fiilin cumhuriyete yönelik olduğu kabul edilecektir.

Üçüncü fıkrada bu suçun konusu, işlendiği yer ve faili bakımından daha ağır cezayı gerektiren bir nitelikli hâli kabul edilmiştir. Buna göre, Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi hâlinde, ceza üç kat artırılacaktır.

Rezalet, çılgınlık, Başbakanımız, Anayasa Mahkemesi Başkanımız, artık Allah ne verdiyse, bütün devlet ricali g.tünden, göbeğinden Amerika'ya bağlanmış.
Bu nasıl bir utançtır?
Bu nasıl bir ayıptır?
Ve bu rezaleti bu halk nasıl kaldırır?
Bu nasıl bir halktır?
Biz bitmişiz.
Biz tükenmişiz.
Biz diye bir şey kalmamış.
Geriye sadece güruh kalmış.
Ben bu kalabalıkla bir olamam.
Benim midem kaldırmaz.
Bunca rezaletten sonra bir de utanmadan, devlet büyüklerine hakaret, toplum önünde küçük düşürmek, devletin manevi şahsiyetini tahkir ve tezyif etmekten bahsederler.
Sonra da hiç utanmadan bu rezaleti yüzünüze vuranları dava edersiniz.
Utanmazlar.
Reziller.
Ben utanıyorum.
Sizler de utanın.

Haşim bey zorda!

Melih Aşık 

m.asik@milliyet.com.tr

A

nayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, 2010 yılında Amerikan Büyükelçisi'ni ziyaret edip bilgi verdiği Wikileaks belgeleriyle ortaya çıkınca şöyle demişti:
"Bu iddiaları ahlaksızlık olarak niteliyorum.
Anayasa Mahkemesi Başkanı olarak, bir büyükelçiye ya da herhangi birine bilgi sunmak, rapor vermek, arz etmek gibi kavramlarla ifade edilebilecek bir konumum ve üslubum olamaz.
Bunu onursuzluk sayarım..."

Haşim Kılıç, ABD Büyükelçisi'ne yaptığı ziyaretin sadece iade amacı taşıdığını da eklemişti.

Derken Kılıç'la ilgili ikinci bir telgraf çıktı Wikileaks belgeleri arasından.

Önceki ziyareti ortaya çıkaran Şahin Mengü, Aydınlık'ta bu defa da Haşim Kılıç'ın  2003 yılında Amerikalılara bilgi verdiğini yazdı.

Haşim Kılıç'la ilgili 1 Ağustos 2003 tarihinde Ankara'dan Washington'a geçilen elçilik telgrafını okuduk...

Haşim Bey bu defa bilgi ne kelime, resmen geniş bir brifing vermiş Amerikalılara...

Hazret, (AKP'nin iktidara gelişinin henüz bir yılı bile dolmadan) ABD Büyükelçiliği yetkililerine CHP'yi şikâyet ediyor, AKP'nin yaptığı doğru işlere karşı çıktığını, tek işi buymuş gibi davrandığını söylüyor.

Yalnızca CHP'yi şikâyet etmiyor...

Askerlerden de yakınıyor...

Yüksek mahkemelere telefonla talimat verdiklerini anlatıyor.
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi ve yetkilerinin arttırılmasının önemli olduğunu vurguluyor.
Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün sert çizgideki askerleri saf dışı etmesini temenni ediyor.
Yargıç atamalarında parlamentonun söz sahibi olması gerektiğini beyan ediyor.

Üslubu yüksek mercilere "bilgi arz eder" tonda.
İçeriğinde şikâyet ve gammazlama da var.

* * *

Anayasa Mahkemesi üyeleri de milletvekilleri gibi yemin ediyor.
Yemin şöyle son buluyor:
"Görevimi doğruluk, tarafsızlık ve hakka saygı duygusu içinde, sadece vicdanımın emrine uyarak yapacağıma, namusum ve şerefim üzerine ant içerim."
Haşim Kılıç, Amerikan Büyükelçiliği mensupları önünde bu yemini çiğnemiş, bir siyasi partiyi eleştirip diğerini savunarak onun sözcüsü gibi davranmış...

Ne tarafsızlık kalmış ne hakka saygı duygusu...

Görevde kalıp kalmamak konusunda vicdanının sesine uymalıdır...

Tabii oradan ses geliyorsa...

Hapis ziyaretçisi

Deniz Feneri sanıklarını hapishanede ziyaret eden milletvekili sayısı Atilla Kart'ın iddia ettiği gibi 150 kişi değilmiş...

Sadece 27 imiş.
Buna karşılık Silivri'deki sanıkları 57 milletvekili ziyaret etmiş.

Hapishanede tutuklu ya da mahkûm ziyaret etmek suç değildir.
Ancak AKP sık sık Ergenekon ziyaretlerini suç gibi takdim ettiği için öyle bir hava yarattı.

Ancak yine de Silivri ve Sincan ziyaretlerinde iki fark dikkati çekiyor...

Bir; Silivri'deki sanıklar siyasi tutuklu...

Fener sanıkları ise yolsuzluktan içerde...

İki...

Silivri'deki sanıkları ziyaret eden milletvekilleri kendilerini gizlemiyor.
Adları belli.
Fener ziyaretçilerinin ise adları saklı...

Nedendir?

İçmesen de olmaz!

Böyle telaşlı günlerde siyasette mantık ve tutarlılık aramayacaksınız...

Mesela siyasetçiler "Cari açığı kapatmak için" içki ve sigaraya zam yaptıklarını söylüyor peşinden önlem olarak "Sigarayı bırakın, içkiyi de azaltın" önerisinde bulunuyor.

Ama kimsenin şu soruyu soracağı akıllarına gelmiyor:
- Peki sigarayı bırakır, içkiyi  azaltırsak cari açık nasıl kapanacak?

Yılların deneyimiyle sabittir ki...

Sigara ve içki müşterisi zamla caydırılamaz.

Eğer zamlar caydırıcı olsa bugüne kadar ne içkici kalırdı ne sigara tiryakisi.

Zamlar tüketimi biraz azaltır belki, o kadar.

Sigara ve içki müptelası zam farkını az içerek değil, çoluğun çocuğun nafakasından keserek karşılar.
Sigara ve içki vergileri Maliye açısından garantili gelirdir.

Nitekim Bakan Babacan da en çok vergiyi içki ve sigaradan topladıklarını itiraf etti Abant toplantısında.

İktisatçı Mustafa Sönmez'in hesaplamasına göre..

Bakınız bu yılın ilk 8 ayında vergi nerelerden gelmiş:
Şirket ve bankalardan 19 milyar TL,
Arabası olanlardan 5,5 milyar TL
Sigara içenlerden 10 milyar TL,
İçki içenlerden 2,6 milyar TL,
Akaryakıttan 22 milyar TL
Telefondan yaklaşık 3 milyar TL
Görüldüğü gibi...

İçki, sigara ve arabası olanlardan alınan vergi, kurumlar vergisine neredeyse eşit...

TÜSİAD yetkilileri zaman zaman dolaylı vergilerin haksızlığına değiniyor, halkın durumuna tercüman oluyorlar..

Oluyorlar da hiç kurumlar vergisinin yükseltilmesi gibi öneride bulunmuyorlar nedense!

Zengin ve yoksul İslam ülkeleri arasında 220 kat fark varmış.

Buna, "Aç yatan"  ile "Tok yatan" iki komşu arasındaki fark da diyebilirsiniz!

Fahrettin Fidan

Erdoğan son zamların "Eşeği sağlam kazığa bağlamak için" yapıldığını söylemiş.

Eşeği sağlam kazığa bağlamak için önce vatandaşı kazığa oturtmak şart mı?

Haldun Ertem

http://gundem.milliyet.com.tr/hasim-bey-zorda-/gundem/gundemyazardetay/18.10.2011/1451905/default.htm

--  -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ Ogrendiklerini bir saat gibi cebinde tasi; ikide bir saati oldugunu gostermek isteyen insanlar gibi ortaya cikarma; eger birisi sana saati sorarsa soylersin;.  ama her saat basinda saat kulesi gibi otme!.  LORD CHESTERFIELD ......................................  Blog sayfam buradad1r: http://orajpoyraz.blogspot.com/  Gurubuma uye olun: Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com  Atatürk'ü tan1mam1_ olanlar için: http://www.isteataturk.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder