Bilginin Pratikteki Faydası ve Masalcı Osmanlı Tarihinin Zararları - Celal ŞENGÖR
O |
kulda Osmanlı tarihi öğrenmeye başladığım günden beri bize öğretilenler arasında ne kadar çok safsata olduğunu görüp hayrete düşerdim.
Okulda hocalarımla bu nedenle ilk atışmam Timur ile Yıldırım Bayezid arasındaki Ankara Meydan Savaşı konusunda oldu.
Okulda bize Bayezid'in ne büyük bir komutan olduğu, Ankara Savaşını ihanet ve talihsizlik yüzünden kaybettiği öğretiliyordu.
Halbuki mevcut kaynaklar, Timur'un bu savaşı bir nakış işler gibi dikkatle plânladığını, Bayezid'in ise ordusunu aptalca tehlikeye attığını gösteriyordu.
İkinci kavga konusu İstanbul'un fethiydi.
Bizlere durmadan Fatih'in buradaki askeri dehâsı anlatılıyordu.
Donanma ve Macar Urban'a yaptırılmış toplarla mü-cehhez minimum 80.
000 kişilik bir ordunun tüm savunma gücü 8000 muharipten ibaret olan aç ve perişan bir şehre saldırdığını düşünün; bu saldırı esnasında 140 parça donanma savunmadakilere yardıma gelen yalnızca dört parça (bunların da sadece üçü savaş gemisi, biri nakliye gemisi) gemiyi durduramasın ve savunma iki ay sürsün.
Herhalde Timur'a veya Cengiz Han'a bu büyük bir zafer diye anlatılsa gülerlerdi.
Cengiz Han'ın zamanının en müstahkem şehirlerinden biri olan Pekin'i fethi yalnızca iki hafta sürmüştür.
Ama o zafer için Cengiz Han daha onikinci yüzyılda tarihin ilk kurmay akademisini kurmuştu (meşhur Kaşık).
Osmanlı ise ilk kurmay akademisini Avrupa'yı takliden ondokuzuncu yüzyılın ortasında kurabildi.
Kanunî bize Muhteşem Süleyman diye tanıtılırdı.
Ben ise Viyana'da aldığımız mağlubiyeti, Hint Okyanusunda Portekizlilerden durmadan sopa yememizi, yetenekli Şehzade Mustafa'nın sarhoş Selim tahta geçsin diye babasının gözleri önünde boğazlanmasını, Anadolu'da softa şekâvetinin başlamasını ve büyük coğrafî keşiflere katılamamız bir yana, coğrafyaya önem vermemizi öğütleyen zavallı Pirî Reisimizin Muhteşem Süleyman'ın emriyle katlini bir türlü bu sözde ihtişamla bağdaştıramazdım.
Kısacası, onuncu padişaha kadar sözüm ona muazzam olan Osmanlı Devletinin azâmeti benim için hep boş bir böbürlenmeden ibaret kalmıştır.
Osmanlı, çevresindekiler gariban olduğu sürece azâmetli görünüyordu.
Rönesansla ve bilim devrimiyle bu durum değişince Osmanlı'nın ne mal olduğu kabak gibi ortaya çıkıverdi (gerçi Timur bunu daha önce gözler önüne sermişti).
Bugün bu safsata yüklü eğitimin pratik zararlarını görmeye başladık.
Kafaları o safsatalarla dolu Tayyip Bey ve onun dışişleri bakanı Bay Sıfır Problem, aynı Enver Paşa ve arkadaşlarının yaptığı gibi, bilgiye dayanmadığı için akılsızca olan dış politikalarıyla ülkemizi tam bir ateş çemberiyle çevirmeyi becerdiler.
Üç komşumuzla (Suriye, Yunanistan, Güney Kıbrıs) savaş arifesindeyiz.
Tarihinin her döneminde bizi desteklemiş olan bir uzak komşumuz olan İsrail'i kendimize düşman etmeyi becerdik; o kadar ki ona karşı da savaş nâraları atılmaya başlandı.
Irak ile ilişkiler ABD'nin himmetinde.
Bazıları ABD'nin bizi eskiden de Almanlarca denenmiş (ve fos çıkmış) bir Sünnî cephe liderliğine soyundurmaya niyetlendiği için İsrail krizini aslında uzaktan seyrettiğini söylüyor.
Onun için, Şiî komşumuz İran bizi tehdide başladı.
Ya bu arada ABD'de Yahudi lobisi desteğini çekip bir de ABD'ye Ermeni tezlerini tanıttırıverirse?
ABD bir taşla iki kuş vurmuş olmaz mı?
Başbakanımız Mısır'dan Gazze'ye gitmek isterken, Sünnî Mısır haydi oradan deyiverdi.
Bizimki de gitmeyeceğim demek zorunda kaldı.
Sevgili okuyucularım: Atatürk döneminde zamanın en güçlü ülkesi İngiltere'nin Kralını, hem de o muazzam devleti askerî ve diplomatik olarak yendikten sonra, ayağına getiren Türkiye, Osmanlı hayranı AKP ile burnunu tam bir diplomasi ve dış politika duvarına çarpmış durumda.
Burnumuz kanamaya başladı, farkında bile değiliz.
Umarım yakında kırılmaz.
Ama işte tüm bunların sorumlusu, okullarda, Tayyip Beylere, Bay Sıfır Problemlere, Bay Bağışlara (ve bu arada tabiî muhalefetteki siyasetçilerimize de) ve-rilen zırva tarih eğitimidir.
O nedenle bu kişiler Türkiye'yi bir masal dünyasında yönetiyorlar.
Sanıyorlar ki mektepte kendilerine öğretilen safsata gerçektir.
Sanı-yorlar ki Osmanlı dirilebilir.
Bununla da kalmayarak AKP hükûmetinin politikası ordumuzun da moralini bozmuş, şevkini kırmıştır (Deniz Kuvvetlerimizde neredeyse amiral kalmadı).
Bu politika, diplomasi, tarih, strateji ve psikoloji bilmeyen takım Türkiye'yi alkışlar arasında bir felâkete sürüklemektedir.
Durdurulmazlarsa, sonları o pek hayran oldukları Osmanlı gibi olacaktır.
Ama unutmayalım: Onların sonları bizim de sonumuz demektir.
Ne yazık ki onlarla aynı gemideyiz ve geminin tüm idaresini kötü eğitim almış kişilere teslim etmiş vaziyetteyiz.
YORUMLAR
mcanbey 15/10/2011 11:41:56
Tarih,sosyo-ekonomik bir yapı temelinde, sınıflar düzeyinde bir mücadele ile belirlenen bir toplumsal formasyonun işleyiş bilgisi ile, içinde tüm bireylerin kendilerini çözebileceği bir 'varolma' sebebinin nesnel düzlemde kavranması bilgisidir..
Osmanlı'nın Talan Tipi Tüketim Tarzı'na bağlı bir sosyo-politiği sürdürme 'kolaylığı' ile, çürütücü bir iktidar modellemesi şartı içinde, kendi dışındaki dünyaya itki kazandıran bir barbar duruşu ile, aynı zamanda bugünlerimizi de belirleyen ilkelliği ile, hesaplaşma düzeyinde bir bilinçsellikle kavranmlası, 'Hoca'nın sıradan bir eleştiri maskaralığı ile çözülemiyecek kadar, diyalektiğ kapalı bir zihin karmaşasının da aşılması demektir..
Tarihi,ansiklopedik bilgilerle fantazi demeti malümatfürüklük anlatısını da silkeleyecek bir aydın patlaması işaretinin gölgesini bile göremediğimiz sözde kahvehane muhalefetinden öte , bilimsel bir eleştirellik düzeyi ile,metodolojik bir akıl kullanma gücü edinmesinin bu saatten sonraki güçlüğü düşünrüldüğünde,Deli İbrahim hep 'deli' kalacak demektir.
'Fıttırmaya Az Kaldı' Dernekleri' biçiminde bir örgütlenme hayal ettirme yerine, akılla yaşamaya hasretimiz delirmeli!
Üsztüne ayak bastığın dünya, kendini adam gibi gösterecek bir ayna olamıyorsa,'ilkelliği' maymun sanan bir görünrtü ile kendini karıştırmak kaçınılmaz olur!
Bugünün dilini açacak anahtar,dünün çözümlenmiş somutluğudur!
Zafer 15/10/2011 23:51:22
Bu milletin başına iki önemli yanlış algılayış/iki önemli yanlış öğreti dertler açmakta; birincisi Celal Hocanın bahsettiği yanlı ve yanlış tarih öğretisi.
İlk türklerin tarihi mesela; Atatürk zamanına kadar bu konuda ne biliyorduk?
Bu çalışma Atatürkün direktifleriyle başladı, millet derin türk tarihini tam öğrenmeğe başladı ki Atatürk vefat etti sonrasında bu proje eğitimden kaldırıldı.
Yerine ne kondu?
Amerikan güdümlü türk tarihi...
Ve osmanlı tarihi: bize osmanlıyı artısıyla eksisiyle öğretecekleri ve 'her ne olursa olsun bu bizim tarihimizdir' diyecekleri yerde her tarihçi kendine göre osmanlı çıkardı ortaya.
Ve yakın tarih...
En çok sündürülen de bu.
Devlet kendine göre bir resmi tarih ortaya koydu:(Atatürk'ten sonra milli eğitimin mantalitesi değiştiği için) içi boşaltılmış cumhuriyet tarihi.
Öbür yandan Atatürk ve cumhuriyeti ile işi olanlar başka bir tarih ortaya koydular.
Velhasıl bu milletin evladı gerçekleri bir türlü olduğu gibi öğrenemedi ve hala da öğrenemiyor.
İkinci yanlış öğreti ise; islamiyettir: hz.Peygamber döneminin berrak dini o ayrıldıktan 40-50 sene sonra o'na karşı hınç besleyenlerin ellerine geçti.
İlk işleri de peygamberimizin son temsilcisi olan hz aliyi ortadan kaldırmak oldu ve sonrasında islamı ırkçılık dinine dönüştürüp içini de hurafelerle doldurdular, islamda asla olmayan hükümleri soktular, peygamberimiz adına binlerce laf uydurup sahih hadis diye yutturdular.
Bu uydurulan din biz türklerin karakterine uymuyordu ama saf ve temiz kalpli millet olduğumuzdan bunu sorgulamadık ve öylece kabullendik, biz o dine uyduk.
Halbuki aklını bilimsel veriler ışığında kullananlar anlarlar ki, bugün diyanetin, cemaatlerin, tarikatlerin ortaya koyup yaşadıkları din gerçek islamiyet değildir, gerçek, Kur'anın içinde ve doğru tevil edilip anlaşılmak için çalışmacılarını bekliyor...
Son yıllardaki iktidar ve cemaat-tarikat kolkolalığı da işte bu hurafe dininin toplumumuza iyice yerleşmesi için çaba harcıyorlar epey de yol aldılar hani...
-- . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Gunah islemenin bircok araclari vardir, fakat yalan bunlarin hepsine uyan bir saptir. Oliver Wendell Holmes . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Kurmus oldugum guruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir guruptur. Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder