18 Haziran 2013 Salı

15-Mustafa Mutlu - Avrupa; nihayet uyandı.


Mustafa Mutlu - Avrupa; nihayet uyandı.

Hangi Avrupa mı?

Yıllardır bu ülkede yaşananları görmezden gelen...

Demokrasi yolunda emin adımlarla gittiğimizi söyleyen...

Yargının üstünlüğü ilkesinin ayaklar altına alınmasını yok sayan...

Gazetecilerin, yazarların, hukukçuların, öğretim üyelerinin, sivil toplum örgütü yöneticilerinin, siyasetçilerin, askerlerin zorlama davalarla içeriye tıkılmasını seyreden...

Devletin, "din özgürlüğü" maskesi altında dinci bir yapıya bürünmesini bıyık altından gülümseyerek izleyen...

Duyarlı kesimleri "Kemalist" diyerek küçümseyen...

Tüm özgürlük alanlarının daraltılmasına, Türkiye'nin bir "yasaklar ülkesi" hâline dönüştürülmesine destek veren...

Baskıya, zulme, polis şiddetine, işkenceye, "yaşam tarzı dayatmalarına", yani padişahlık düzenine seyirci kalan Avrupa...

Düşünce, ifade ve basın özgürlüklerine yönelik her türlü saldırıyı iplemeyen Avrupa...

Ülkenin kutuplaşmaya götürüldüğünü söylediğimizde bizi "hayal görmekle" suçlayan Avrupa...

Daha düne kadar Türk halkını "barbar" diye küçümseyen, vize verirken bile canımıza okuyan, "ikinci sınıf insan" muamelesi yaparak insanlık suçu işleyen Avrupa!

Her seçimden önce iktidar partisini desteklediğini açıklayıp, Türk seçmenini yönlendiren Avrupa...

Şimdi çıkmışlar; "kardeş" diye bağırlarına bastıkları iktidar temsilcilerini kınamaya kalkıyorlar!

Neden?

Çünkü nihayet, küçümsedikleri, ciddiye almadıkları gerçek Türk insanını gördüler!

Meydanları dolduran milyonların verdiği "gerçek demokrasi" mücadelesine tanık oldular.

Kimin demokrat, kimin baskıcı olduğunun farkına vardılar.

Bu yüzden de parlamentolarını toplayıp AKP iktidarını "azıcık eleştirmeye" kalktılar, yedikleri fırçayla kaldılar!

Yıllardır bu ülkenin insanına, siyasetçisine, gazetecisine, aydınına, yurtseverine yönelen öfkenin hedefi oldular!

Unutmayacağız!

Yine de orta yol bulma çabasındalar...

Diyorlar ki, "İktidar, polisin Taksim Direnişi'ndeki orantısız güç kullanımı nedeniyle özür dilesin, o ağaçlar da kesilmesin, bu konu kapansın..."

Hadi oradan; Allah aşkına!

Önce sen özür dileyeceksin Avrupa...

Çünkü bu ülkede biz tam 12 yıldır ne çekiyorsak, hepsinde senin parmak izin var...

Şimdi "Saksı düştü de aklım başıma geldi" ayağına yatma...

Senin bize yaptığın kötülükleri asla unutmayacağız!

Son söz de Avrupa Parlamentosu yetkililerine:

Önceki gün aldığınız karar konusunda "tırnak ucu" kadar içtenseniz; bu yazıyı İngilizceye çevirtip, ilk toplantınızda okutursunuz!

Ama...

Nerede sizde o kalite?

'İç işimiz'miş!

Avrupa Parlamentosu'nun eleştirisine AKP'nin tepkisi sert oldu:

"İç işlerimize karışmayın!"

Ne kadar onurlu bir duruş değil mi?

İyi de aynı Avrupa bundan altı yıl önce AKP hakkında kapatma davası görüşülürken, "AKP olmazsa AB'ye asla giremezsiniz" diyerek Anayasa Mahkemesi'ni tehdit etmedi mi?

AKP, "laiklik karşıtı eylemlerin odağı" olmaktan suçlu bulunduğu halde, sırf bu baskı sayesinde kapanmaktan kurtulmadı mı?

Bu arkadaşlar neden o zaman aynı onurlu tavrı takınıp, "İç işlerimize karışmayın" demedi?

Sorunun yanıtı basit: Çıkar dünyası...

Söylenecek tek söz var:

Yazık!

GÜNÜN SORUSU

Başbakan'ın Taksim Platformu sözcüleriyle görüştüğü saatlerde, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu da Dolmabahçe Saat Kulesi'nin yanındaki kafede 150 kadar direnişçiyle bir araya gelmiş...

Şirinlikler yaparak onları evlerine dönmek konusunda ikna etmeye çalışmış...

Görüşmenin sonunda da bir direnişçi, kendisini parkta öğle yemeğine davet etmiş.

Vali'nin yanıtı, "Kokoreç yoksa gelmem" olmuş...

Sorum Vali Amca"ya: Her zaman bu kadar "komik" miydiniz; Gezi Direnişi'nden sonra mı böyle oldunuz?

Teknik mi taktik mi?

Biliyorsunuz; Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun el koyduğu Show TV; bir hafta içinde ihalesiz ve pazarlıksız bir şekilde Habertürk Grubu'nun sahibi Turgay Ciner'e satıldı.

Dün bu kanalda ilginç bir olay yaşandı:

"Saba Tümer'le Bugün" programında Yaşar Nuri Öztürk'le yapılan söyleşi aniden kesildi.

Televizyona telefon edenlere, bunun bir teknik arızadan kaynaklandığı söylendi.

İşin ilginç olan tarafı ne biliyor musunuz?

O teknik arızanın; tam da Yaşar Nuri Öztürk'ün, Gezi Parkı'ndaki gençleri övüp "bu başkaldırının dinen uygun olduğunu" söylediği ve iktidarı eleştirdiği sırada meydana gelmesi!

Show TV'deki "teknik arıza" nedeniyle bir kez daha altını çizelim:

Gazetecilik ve televizyonculuk; sadece kalemle-kamerayla yapılmaz!

En gerekli malzeme yürektir!

Aksi hâlde hep "teknik ve taktik (!) arıza"ların kurbanı olursunuz!

a45UyF587661-201306171622-15
^^^^^ - vvvvv


--

zaryop:jaro

Bir sanat eserini yikmak, cinayetlerin en buyugudur.

Hz.Ali
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com

Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder