14 Şubat 2012 Salı

POLITIK - Uzun vadeli planlar bunlar...


Evet, uzun lafın kısası, birileri bu günler için bir sürü adam, kadro yetiştirmiş.
Bilin bakalım bu birileri kimler.
Bir bölümü Londra Essex Üniversitesi çıkışlı, onlar ayrı.. Bunlar genellikle gazeteci, az bir bölümü yönetici.
Bir bölümüyse doğrudan ABD çıkışlı, onlar da ayrı bir kategori. Bunlarsa ağırlıklı olarak bakanlıklarda bürokrat.
Ama kesin olan tek bir şey var.
Bunları yetiştirenler her durumda küresel oligarşinin kurumları.
Bunların hiçbirisi milliyetçi, ya da milliyetçiliği zedelemek için tuu kaka edilmiş ulusalcı terimiyle etiketlendirilemez.
Bunlar ya ümmetçi, ya da milliyetsiz dünya insanları..


FİDAN- ÇILGIN

Fidan;
“Ağaç ve ağaççıkların yeni yetişeni.
Başka bir yere dikilmek için bulunduğu yerde yetiştirilip, yerinden çıkarılan taze ağaç-dikme.
Bunların yetiştirildiği yere
Fidanlık’ , yetiştirme sanatına Fidancılık denir.”

Çılgın:
“Aşırı davranışlarda bulunan, deli, mecnun.”

Fidan;
MİT Müsteşarı Hakan Fidan, 1968 yılında doğdu.
1986-2001 arası TSK’de 15 yıl astsubay olarak görev yaptı ve emekli oldu.
 2001 den itibaren 2 yıl Avustralya Büyükelçiliğinde
“Kıdemli Siyasi ve Ekonomik Danışman” olarak çalıştı.
Aynı yıllar içinde, Amerika’da University of Maryland College adlı özel üniversiteden
“Yönetim ve Siyaset Bilimi” alanında lisans dereceleri aldı ....
2003-2007 yılları arasında,
“Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi-TİKA” Başkanlığına atandı.
Almanya’daki NATO Süratli Reaksiyon Kolordusu Karargahında çalıştı.
TİKA’da ki görevi sırasında, Ankara Bilkent Üniversitesinde
“Dış Politikada İstihbaratın Yeri” isimli teziyle master, 2006 yılında da, “Bilgi çağında diplomasi: Enformasyon Teknolojilerinin Uluslararası Antlaşmaların Doğrulanmasında Rolü” başlıklı tezi ile de doktora yaptı.
Bu arada Viyana Uluslararası Atom Enerjisi Kurumunda, Cenevre Birleşmiş Milletler Silahsızlanma Enstitüsü’nde, Londra’da Verification Technologies Research  Center’da akademik çalışmalarını sürdürdü.
  Hacettepe ve Bilkent Üniversitelerinde yarı zamanlı olarak, uluslararası ilişkiler alanında dersler verdi.
14 Kasım 2007’de
“Dış Politika ve Uluslar arası Güvenlikten” sorumlu Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığı görevine getirildi.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu’na danışmanlık yaptı.
2008 yılında Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyesi oldu.
Fidan; Birleşmiş Milletler Kalkınma İşbirliği Platformu Danışma Kurulu üyeliği, Londra’daki binası yıllık 1 sterlin’e Remzi Gür’e kiralanan Yunus Emre Vakfı Yönetim Kurulu üyeliği, OYAK Genel Kurul üyeliği ve PKK’nın Avrupa’da ki kaçak olarak yaşayan üst düzey yöneticileri ile yapılan görüşmelerde
“Başbakan Özel Temsilciliği” yaptı.
17 Nisan 2009 da MİT Müsteşar Yardımcılığına, Emre Taner emekli olunca da 25 Mayıs 2010 da
MİT Müsteşarlığına getirildi.
Basında kardeşinin, Fethullah Gülen’in Amerika’da ki çiftliğinde çalıştığı yazıldı, fakat Fidan bu iddiaları yalanladı…

Devlet memurluğundan emekli olduktan sonra,  Türkiye gibi çok önemli bir ülkenin, binlerce yıllık devlet tecrübesi olan bir cihan devletinin MİT gibi en önemli kurumunun başına  9 yıl gibi kısa bir sürede gelebilmek büyük bir beceri öyküsü olmalıdır.
Emekli maaşıyla, Avustralya’dan- Amerika’ya, Almanya Nato’dan-  TİKA’ya, Viyana’dan- Cenevre’ye, Londra’dan- Kazakistan’a, Hacettepe’den- Bilkent’e, Master’dan- Doktoralara, Öğrencilikten- Üniversite Hocalığına kadar böylesine bir çabayı  9 yıla sığdırmak ve başarılı olmak için insanın çok güçlü destekler alması ve sevenlerinin çok olması tartışılmaz bir gerçektir.
Kim, Fidan’ın yetişmesi için gerekli ortamı (Fidanlık) yarattı ise; Kim, Fidan’ın yetişmesi için hiçbir fedakarlıktan kaçınmadı(Fidancılık) ise onlar kutlamak gerekmez mi?

Keşke Türkiye Cumhuriyeti Devleti de, bu işleri özel kişilerin-yabancı kurumların-derneklerin-cemaatlerin eline bırakmasa da Fidan gibi gençlerimizi kendisi yetiştirip, Türk Milletinin hizmetine verebilse.
Şükür ki Cumhurbaşkanı Gül ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu Fidan’a sahip çıkmışlar ve yükselmesi için yıllarca gayret göstermişler ki, bir fidan daha solup gitmedi…

Benim devlette ve özel sektörde önemli görevlerde bulunan gençlere tavsiyem ve duam hep şu şekilde olmuştur; Allah, göreve geldiğin andaki gibi, açık ve temiz alınla, namus ve onurunla görevini teslim etmeyi nasip etsin…  Fidan için de temennim budur.
Umarım  iktidarların,  kişilerin geçici olduğunun, esas ve kalıcı olanın Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Milleti olduğunun bilincindedir..

Çılgın:
Mustafa Karaalioğlu,  Star Gazetesi Genel Yayın Müdürü ve Star Medya Grubu İcra Kurulu Başkanıdır.
Star, TMSF tarafından 50 Milyon TL bedelle el konulmuş, fakat bir süre sonra Kıbrıslı bir iş adamına, daha sonra da  Fettah Tamince ve Ethem Sancak’a 5 Milyon TL bedelle devredilmiştir.
Gazetenin şimdiki sahibi ise, AKP Milletvekili Tevhit Karakaya’dır.
Karaalioğlu Zaman-Türkiye- Yeni Şafak Gazetelerinde çalışmış ve yöneticilik yapmıştır.
Yani, Karaalioğlu belli bir dünya görüşüne sahip, AKP İktidarının ve dini çevrelerin yüzde yüz güvendikleri bir elemanıdır.
Görevlerinden biri Başbakan Erdoğan’ın söyleyemediklerini kamuoyuna söylemektir.

11 Şubat 2012 Cumartesi günü TRT’de(Tayyip Radyo Televizyon”unda,
“Enine-Boyuna” adlı programda,  MİT Başkanı ve arkadaşlarını ifadeye çağıran Cumhuriyet Savcısı hakkında hiç çekinmeden ÇILGIN kelimesini kullandı.
Türk Dil Kurumu sözlüğünde çılgın kelimesinin anlamını yukarıya yazdım.
Cumhuriyet  Savcısının, elindeki belge ve bilgilere dayanarak bir soruşturma açması ve MİT Başkanı dahil, eski ve yeni devlet görevlilerini ifadeye davet etmesi bu ekibe göre tam bir çılgınlıkmış ....
Öyle ya, bir Savcı AKP İktidarının adamlarına nasıl dokunabilir?
  Bu Savcı mecnun mu, deli mi?
Bilmez mi ki bu Savcı, Başbakan Erdoğan’ın adamları
Sadrazamın sol tarafından düşmüşlerdir ve bunlar o kadar temizdirler ki, ağızlarından bakıldığında dipleri  görünür ....

Sahibinin sesi Karaalioğlu aynen şöyle diyordu;
“Nasıl olabilir, Siyasi iradenin görev sahasına yargı nasıl müdahale edebilir?
Çılgınlık bu, çıldırmış bunlar…”

Kimin çıldırdığını, kimin aklını yitirdiğini, kimin erkler ayrılığı kuralını takmadığını, kimlerin yargıyı “kukla” yapmak istediğini,  MİT-PKK Oslo görüşme zabıtlarını okuduğumuz zaman ve soruşturmayı açan Savcının görevden alındığı an hepimiz bir kez daha öğrendik…

Kibir’i görüyor musunuz?
  İşte bu kibir bunları bitirecek, hiç merak etmeyin…

Görevden alınan Savcı kendisine yapılan bu hakaret için suskun kalırsa, bu onun bileceği bir iştir.
Biz yazıyı; Değerli üstat Musa Eroğlu’nun, insan ömrünün
derinden alınan bir nefes kadar olduğunu söyleyen nefis bir dörtlüğüyle bitirelim.
Bu dörtlük, hırsını aklının üstüne çıkaran devlet ve siyaset adamlarına ibret olsun:

Geçtim Dünya Üzerinden,
Ömür bir nefes derinden.
Bak feleğin çemberinden,
Yolun sonu görünüyor…

Not: Bir okurum soruyor; “Devletin zaman zaman terör örgütlerinin içine eleman yerleştirdiğini biliyoruz.
Acaba, terör örgütleri de devlete kendi adamlarını yerleştirebilirler mi, olabilir mi ....”

Elbette olur.
Özellikle dini cemaatler, yıllarca- on yıllarca sabırla bazı elemanlarını yetiştirir, maddi olarak destekler, aklı gelişmemiş siyasetçileri kullanarak bunları devletin belli kademelerine yerleştirir ve onu başka kanalları devreye sokarak parlatmaya başlarlar.
Sonra, onu kullanarak başka elemanlarını devlete yerleştirmeye devam eder.
Üzüm salkımı gibi, hem de zehirli salkım gibi…

Not:Sevgililer gününüz kutlu olsun.
Hep sevgiyle kalın…

Sağlık ve başarı dileklerimle  14 Şubat 2012

RİFAT SERDAROĞLU
rifatserdaroglu@gmail.com
twitter.com/rifatserdaroglu
0 532 211 00 11

 

 

--   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Deniz ne kadar dalgali olsa sonunda durulur.  Goethe   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Kurmus oldugum guruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir guruptur.  Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .  Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.  http://orajpoyraz.blogspot.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder