16 Ocak 2019 Çarşamba

Bu gün öne çıkan bazı haber ve yorumlar... 2019-1-15 4



ÇMO BAŞKANI BOZOĞLU: DAMACANA SUYUN İÇİNDE NE OLDUĞU TESPİT DAHİ EDİLEMİYOR MUSLUK SUYU DAHA SAĞLIKLI

14.01.2019

Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Başkanı Baran Bozoğlu "Damacana su paket su sağlıksız sudur. Kontrolsüzdür içerisinde ne olduğunu tespit dahi edemezsiniz. Musluklarımızdan akan suyun damacana suya göre daha sağlıklı olduğunu unutmamamız gerekiyor" dedi.

Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Başkanı Baran Bozoğlu son dönemde çok tartışılan poşet düzenlemesini Çevre Yasası'nda yapılan değişiklikleri ve eksiklikleri Cumhuriyet'ten Ozan Çepni'ye anlattı.

bez torba

© AA /

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'ndan 'plastik poşet' genelgesi

Çevre meselesinin siyaset üstü bir konu olduğunu belirten Bozoğlu çok tartışılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesini ve çevre politikalarını değerlendirdi.

Bozoğlu çtiğimiz sular temiz mi?" sorusuna şu yanıtı verdi:

— Ülkenin yüzey sularının derelerinin ve göllerinin yüzde 79'u kirlenmiş durumda. Biz musluklarımızdan temiz su içebilmek istiyoruz. Öncelikli hedefimizin bu olması lazım. Damacana su paket su sağlıksız sudur. Kontrolsüzdür içerisinde ne olduğunu tespit dahi edemezsiniz. Musluklarımızdan akan suyun damacana suya göre daha sağlıklı olduğunu unutmamamız gerekiyor. Türkiye'nin dere ve göllerinin kirlenmesine karşı arıtma tesislerimiz yetersiz halde.

"Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmeniz çok tartışıldı. Bu süreci anlatabilir misiniz?" sorusu üzerine Bozoğlu şunları söyledi:

Poşet- Alışveriş

© AA /

Poşet üretimine çapraz kontrol

- Biz bu kanun değişikliği içine çevre mühendisliğinin girmesini sağladık. Bütün siyasi partilerle görüştük. Çünkü bizim 20 bine yakın meslektaşımız var. Artık bu düzenleme ile çevre mühendisleri sınav ve eğitime ihtiyaç duymadan kendi diplomaları ile bu işi yapabilecek hale geldi. Demokratik bir baskı unsuru olduk eleştiriden de hiç geri durmadık. Cumhurbaşkanı ile görüşmeyi biz AK Parti Genel Merkezi'nde yaptık. Davet edildim ve ben bu ülkenin Cumhurbaşkanı ile tabii ki tanışırım ve ona mesleki sorunlarımız hakkında bilgi vermek taleplerimizi iletmek isterim. Bu bizim görevimiz. Kendisine çevre mühendislerinin istihdam problemi olduğunu kamuya atanmaları ile ilgili taleplerini ve özel sektörde de desteğe ihtiyaç olduğunu ilettim. Kendisi de bu konuda teşekkür etti. Ben de Çevre Kanunu'ndaki düzenleme için teşekkür ettim. Bizim derdimiz Çevre Mühendisleri Odası'nı güçlendirmek meslektaşlarımızın ve Türkiye'nin çevre politikalarında çözüm üretmek. 2010 yılından itibaren bunun için 100'den farklı kurumla görüştük. Herkese derdimizi anlatmaya çalışıyoruz.

https://tr.sputniknews.com/cevre/201901141037075374-cmo-baskani-damacana-su-tespit-musluk/?fbclid= IwAR2KE5s9b1hu4v1bq1Voh3wQe6T9ChekSw6u4ZmNKbzqd6VNU8PytP-joJk&utm_source=https://l.facebook.com/&utm_medium=short_url&utm_content=k3jr&utm_campaign=URL_shortening

================================

BARIŞ TERKOĞLU : KAVAKÇI MESELESİ BİLDİĞİNİZ GİBİ DEĞİL

14 Ocak 2019 Pazartesi

Artık açıkça sormalıyız: Kimileri türbanını gözümüzü örtmek için mi kullanıyor? Ne yazık Merve Kavakçı meselesinde sürekli örtüyü tartışmaktan altındakini göremiyoruz.

Kendisi Malezya'ya Büyükelçi oldu. İki kızı Mariam ve Fatma Gülham'ın Cumhurbaşkanı danışmanı olduğunu geçen hafta öğrendik. Kardeşi Ravza Kavakçı'nın AKP'de milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı olduğunu biliyoruz. Onun kızı Erva Kan'ın da Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi'nde Proje Direktörlüğü yaptığından yeni haberimiz oldu. Yetmemiş Ravza Kavakçı'nın eşi Osman Kan geçen aylarda Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürü olmuştu. Saymakla bitmiyor halen Dallas'ta yaşayan diğer kardeş Elif Kavakçı da Emine Erdoğan'ın moda danışmanlığını yapıyor.

Gülen'e uzlaşma teklifi

Konu Merve Kavakçı olunca kimileri Meclis'ten kovulan ve ABD'de yaşamak zorunda bırakılan bir portre çiziyor. Oysa Kavakçı bu hikâye için fazla Amerikalı.

Tarih: 18 Nisan 2018.

Merve Kavakçı'nın babası Yusuf Ziya Kavakçı Akit gazetesine "Fethullah Gülen olsam" başlıklı bir yazı kaleme aldı. "Bence bu teşkilat aslî hizmetine dönmeli ve saf ve temiz mensuplarının güzel duygularına bağlanmalıdır" diyen Kavakçı Gülen'e de bir tavsiyede bulunuyordu:

"Türkiye'ye köyüne dönmelidir. Zaten kaç yıl daha yaşar ki insan. Bildiğini de anlatır teşkilata sadece eğitim ve öğretim hizmetinde olmalarını emreder ve bir de dünya çapında güçlü bir İslam âlimleri yetiştirme ve İslam araştırma merkezi ve üniversiteyi kurar. Bu merkez ve üniversite dünyada benzeri olmayan bir kalitede müessese olur. "

Kavakçı Gülen'e bir tür çözüm süreci öneriyor "Türkiye'ye dönünce ve iktidar ile iyi münasebetlerini tesis edince eminim ona muamele de iyileşecek" ifadelerini kullanıyordu.

Darbenin üzerinden 2 yıl geçtikten sonra yazılan bu yazı tepkilerin ardından Akit tarafından apar topar yayından kaldırıldı. Başka biri yazsa soluğu Silivri'de almıştı. Gülen ise kendisine uzatılan eli görüyor ve ertesi gün Pensilvanya'dan "Biz muhabbet fedaileriyiz husumete vaktimiz yoktur" yanıtını veriyordu.

'ABD resmi İslam sözcüsü'

Yusuf Ziya Kavakçı'nın "Fethullah Gülen olma hayali" tesadüf değil.

Zira ömrünün büyük bölümünü ABD'de geçiren Kavakçı "ABD'li İslam" anlayışının temsilcilerinden biriydi. Benim yorumum değil kendisini Akit'teki künyesinde "ABD Devlet Bakanlığı Resmi İslam Sözcüsü" olarak tanıttı. Anlattığına göre Kuzey Teksas İslam Derneği kurucusuydu Dallas Merkez Camii'nde imamlık yapıyordu. Türkiye'de Müslümanların zulüm gördüğünü savunan Kavakçı ABD'nin İslamı himaye ettiğini anlatıyordu. Tesadüf mü kızı TBMM 'yi karıştırırken o Teksas Parlamentosu açılışında Tanrı'nın ABD'yi koruması için dua ediyordu. FE - liderinin fotoğrafları yayımlanıyor da 2008 yılının nisan ayında ABD'yi ziyaret eden Papa 16. Benedict'in Kavakçı ile buluştuğu unutuluyor. Ya da ISNA (Kuzey Amerika İslam Toplumu) ilişkilerinden kimse söz etmiyor.

Özetle türban hepimizin gözüne perde oluyor da günlerdir "Merve Kavakçı'nın akrabaları" diye tartışıyoruz. Yanlış söylüyoruz. Doğrusu "Yusuf Ziya Kavakçı'nın kızları ve torunları" olacak. Ya da "Ilımlı İslamcılığın Türkiye'deki çocukları".

Meselenin aslını göremediğimiz için Merve Kavakçı'nın vekilliğinin düşme nedenini de tartışamıyoruz. 16 Mayıs 1999 tarihli Resmi Gazete'de yazıyor. Kavakçı 5 Mart 1999 tarihinde yani henüz milletvekili seçilmeden Türk Devletine bildirimde bulunmadan "Amerika Birleşik Devletleri'nin çıkarları için çalışacağına" yemin ederek ABD vatandaşı olmuştu. Vekilliği de vatandaşlığıyla düşmüştü. 2 yıl önce yeniden Türk vatandaşı olup ardından büyükelçi yapılana kadar durum bundan ibaretti.

Bu aralıkta Merve Kavakçı'nın ABD faaliyetlerine bakın. Erdoğan "Kendi ülkesini yurtdışındaki birtakım güçlere şikâyet eden ihbar edenlerle mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz" diyor ya... Kavakçı ABD'de tam da bunu yaptı. "Türkiye ve İsrail'de Müslümanlara işkence edenlerin tavırlarını değiştirmeye çalışıyoruz" diyen Kavakçı Gülen'e referans olan eski CIA'cı Graham Fuller'le bile yan yana geliyordu.

1988'de evlendiği Ahmed Abushanab da 1999'da evlendiği Bekir Yıldırım da ABD vatandaşıydı. Hatta Türkiye ile ilgileri de yoktu. Yani Kavakçı'nın "ABD'ye mecburiyetten gittiği" zorlama duruyor. Belki Türkiye'ye görevlendirmeyle gelmiştir!

Mesele sadece sülale değil

"Türban gözümüze perde oldu" diyorum ya Kavakçı'nın Ağustos 2000'de bir otel suitinde Şeyh Nâzım Kıbrısi'nin dizinin dibindeki mahcup duruşunu tartışıyoruz. Ama MİT ve Genelkurmay Başkanlığı kayıtlarında Şeyh Nâzım'ın ajan olduğunun yazdığını müridinin hem de Malezya gibi özel seçilmiş bir ülkeye nasıl elçi yapıldığını konuşamıyoruz.

Kardeşi Ravza Kavakçı vekil olunca "cihadın mübarek olsun" diye seslenmesine İslamcılar vuruluyor. "Türbanlı vekilliğin cihatla ne ilgisi var" diyemiyor.

ABD'nin sapkın İslamcısı Elijah Muhammed için Merve Kavakçı Akit'te 12 Eylül 2008'de şu satırları yazmıştı: "Daha sonraları peygamberlik benzeri bir statü iddiasına soyunmuş olmasına rağmen Elijah Muhammed'in Amerika'da İslamın yayılmasına hizmeti göz ardı edilemez. " Türbana bakan İslamcılar "Hazreti Muhammed'den sonra kendisini peygamber ilan eden biri nasıl İslama hizmet eder" sorgulamasını yapamıyor.

Öyle görülüyor ki Kavakçılar'ın devlete yerleşmesi bir sülale ihyasından ibaret değil. Türkiye'de siyasal İslamcılık aslına rücu ediyor.

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1200444/Kavakci_meselesi_bildiginiz_gibi_degil.html?fbclid= IwAR2o9aEIrhkH6ZzapRVCeFBrJWyjKrk854ORRfvJVQZOXaJTsU0-Dq_ldtQ

================================

ŞÜKRÜ KIZILOT . ASKERE VE POLİSE AMELİYAT BAKKALA DA HEKİMLİK YETKİSİ

9 Nisan 2014

Doktora gelince. . ona yok!

Doktorun sadece çalıştığı hastanede "tıbbı müdahale" yetkisi var.

Bunun dışında tıbbi müdahale yani ameliyat enjeksiyon yapma damar açma veya ilaç verme yetkisi yok. Aksi halde o sağlık kuruluşunun yetkilisine "bir yıldan üç yıla kadar hapis" ve "400 bin lira ile 2 milyon lira arasında adli para cezası" ödemezse 54 yıla kadar "hapis cezası" var!

BU DA NEREDEN ÇIKTI?

Biri kanunda yazıyor diğeri de yakında çıkacak olan yönetmelikte!.

Önce kanunda yazılı olanı açıklayalım.

Halk arasında "Torba Kanun" olarak adlandırılan kanunlardan biri olan 6514 sayılı Kanun'un 20. maddesi ile "1219 sayılı Tababet ve Şuabakı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun"da yapılan değişiklikle; Türk Silahlı Kuvvetlerinin muharip unsurlarından ve Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Başkanlığı'nın görevlendirdiği personelden görevlendirilen ve ilgili eğitimlerini başarıyla tamamlayanlar görev yaptıkları süre ve görevle sınırlı olmak üzere sağlık personeli yokluğunda acil tıbbi müdahaleleri yapmaya yetkili olacak.

Dikkati çekiyoruz;

ilk yardım değil TIBBİ MÜDAHALE YETKİSİ veriliyor. Yukarıda da belirttiğimiz gibi tıbbi müdahale; ameliyat enjeksiyon yapma

damar açma her türlü ilacı verme gibi müdahaleler anlamına geliyor.

DOKTOR MÜDAHELESİNE HAPİS

Yukarıdaki tıbbi müdahale doktor tarafından yapıldığında olay değişiyor.

Eğer doktor Sağlık Bakanlığı'nın izin verdiği bir sağlık kuruluşu dışında örneğin çalıştığı hastane dışında bir sağlık kuruluşunda tıbbi müdahalede bulunursa (acil bir durum olsa dahi) o sağlık kuruluşu yetkilisine "1 yıldan 3 yıla kadar" hapis "400 bin lira ile 2 milyon lira arasında adli para cezası" uygulanacak.

Bu para ödenmezse ayrıca "54 yıla kadar hapis" cezası uygulanacak!

Buna göre uçakta acil bir durum olduğunda tıbbi müdahalede bulunan doktor "çıra gibi" yanacak. O nedenle "Uçakta doktor var mı?" anonsuna bundan sonra doktorlar zor cevap verir! Bu durumda "Uçakta özel harekatçı polis veya asker var mı?" diye anonslar yapılırsa hiç şaşırmayalım!

Görüldüğü gibi müdahale tıp doktoru tarafından yapıldığında "Kırk katır mı kırk satır mı" denilecek kadar cezalar var. Polis veya asker tıbbi müdahalede bulunursa ceza yok!

BAKKALA "İŞYERİ HEKİMİ" YETKİSİ

Sadece "iş yeri hekimi" yetkisi değil "iş güvenliği uzmanı ve hemşire" yetkisi de veriliyor.

Olay bakkalla sınırlı değil; 10 kişiden az çalışanı bulunan manav kırtasiyeci kitapçı dondurmacı emlakçı konfeksiyoncu kuyumcu mücevheratçı cep telefonu satıcısı vb. eşyaları satanlar

1 Temmuz 2016 tarihinden itibaren;

- İş yeri hekimi

- İş güvenliği uzmanı

- Yardımcı sağlık personeli

istihdam etmek zorundalardı.

Hazırlanacak bir yönetmelikle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nca usul ve esasları belirlenecek eğitimleri almaları durumunda kendi iş yerlerinin; iş yeri hekimi iş güvenliği uzmanı ve yardımcı sağlık personeli kendileri olacaklar!

Diyeceksiniz ki "Bu düzenleme yasaya aykırı. "

Haklısınız ama olay bu. .

Yönetmelikle yasa değiştiriliyor ve işçi çalıştıran bakkala hekimlik yetkisi veriliyor! Her şeyin olabileceğine alıştık ama bu kadarına değil!. .

http://www.hurriyet.com.tr/askere-ve-polise-ameliyat-bakkala-da-hekimlik-yetkisi-26182526

================================

HÜSEYİN MÜMTAZ : KIBRIS YİNE BAŞ DÖNDÜRÜYOR-

Kıbrıs' ta sadece üç gün içinde inanılmaz şeyler oldu.

Hangisini anlatayım?

Yazılı basılı sözlü bütün tarihin tersine Kıbrıs Türklerinin aslının "devşirme" olduğunun ileri sürülmesi ve nereden icap ettiyse Türkiye'ye "anavatan" denilirken bir zamanlar İngiltere'ye de "üvey anavatan" denildiğinin hatırlanmasını mı?

Kaşla göz arasında askerlik karşıtı bir "vicdanî ret" tartılmasının başlatılmasını mı?

Özgürgün'ün Girne kontenjan adayı "hep gülen adam"ın iki korumasıyla restoranda yemek yemekte olan bir alacaklısını dövdüğü için tutuklanıp hücrede gecelememek için göğsüm ağrıyor bahanesiyle kaşla göz arasında devlet hastanesine değil de beş yıldızlı özel otel/hastaneye nakledilmesini oradaki devlet doktorlarının anjiyo önerisine itiraz etmesini mi?

Rezaleti artık ayyuka çıkmış olan izinsiz/kontrolsüz çalışan gece kulüplerini kapatan İçişleri Bakanı'na bir gece kulübü sahibinin sosyal medyada alenen saldırmasını mı?

Yoksa; 20 Temmuz 1974'de savaş sırasında Türk uçaklarının attığı broşürlerde içimizdeki linobamabakilere hitaben "Türkçe" yazılmış ve "karşıdaki" Yunan askerlerini RMM'yi EOKA-B'yi tarif eden "düşmanın sana silah çekendir" ifadesini Oslo gözlüklerini bir türlü çıkaramadıkları için tersinden bile anlayamayanları mı?

Yerimiz dar bugünlük "vicdani ret" ile yetinelim.

KKTC'de "mecburî" ve yurt dışında yaşayan başka ülke vatandaşı Kıbrıs asıllılar için "bedelli" askerlik uygulaması vardır.

Savaşa halen uluslararası hukuka göre "ateşkes" ile ara verilmiş olduğu için de askerliğini yapmış yükümlüler belli bir yaşa kadar her yıl "bir gün" tazeleme eğitimi için kışlaya çağırılırlar.

Geçen gün bir yükümlü bu "bir gün"e vicdanı rahatsız olduğu için itiraz etti ve gitmedi.

Mahkeme 2000 lira cezaya yatırmazsa 20 gün hapse hükmetti.

"Ödemeyeceğim" dedi.

Burada bir mola…

Kuzey Kıbrıs'ta "rahat" bir ruh hali mevcuttur. "Boş verme" demeyelim ama geciktirme erteleme sürüncemede bırakma genel kabul gören toplumsal bir tavır olup bu durumu anlatan en güzel en çok kullanılan ifade de "Hallederik gardaş"dır.

Sadece özel hayatta değil; devlet hükümet meclis yasa yargı'da da bu böyledir. Her şey eninde sonunda mutlaka çözülür ama "bir süre" sonra.

Fakat hayrettir bu sefer öyle olmadı.

Her hafta sonu kamuflajlı giysilerinin üzerine tüfek/teçhizat kuşanıp keklik/tavşan avına giden müsellâh cemaat ayağa kalktı "arkadaşım Yorgo'ya silah doğrultmam" sloganı bir çığ gibi büyüdü.

Yükümlünün "ödemeyeceğim" sözü üzerine 4 koalisyon ortağı derhal harekete geçti jet hızıyla "askerlik yerine devlet görevi" yasası hazırlandı meclise sunuldu.

Tasarıya göre savaş halinde bile vicdani ret hakkı kullanılabilecek. Yasa tasarısında "Savaş ve benzeri hiçbir olağanüstü hal gerekçesi ile vicdani ret hakkının kullanımı sınırlandırılamaz ve engellenemez" şeklinde bir ibare yer almakta.

Yine tasarıya göre mevcut askerler de vicdani ret hakkından yararlanacak. Bu da yasa tasarısında şu ifadelerle yer aldı: "Vicdani ret hakkından muvazzaflık hizmetini sürdürmekte olan er erbaş yedek subay astsubay ve yedekler de yararlanabilecek". Meclis'e gönderilen yasa tasarısına göre; 'vicdani ret hakkını askerlik çağına gelmiş olup kendisini vicdani retçi olarak tanımlayan ahlaki vicdani siyasi dini gerekçelerle yurt ödevini silahlı kuvvetlerde asker olarak yerine getirmek istemeyenler' elde edecek.

Fakat yasalaşması için belli bir süreçten geçmesi gerekiyordu ve zaman alacaktı.

Başbakan "üzgünüm ama yetişmeyecek galiba 2000 lirayı ödemeyeceği için hapse girecek" dedi.

KKTC'de nüfus azlığından dolayı kaynak yetersizdir ve güvenlik için zaten sıkıntı çekilmektedir.

Bu yasadan sonra GKK'lığında kimsenin kalmayacağını düşünüyorum.

Ve KKTC'de bu yasa geçerse herhalde Amerika'daki gibi "paralı/profesyonel askerlik şirketleri" yahut Fransız paralı lejyonları kurulacak.

Bakalım ne olacak?13 Ocak 2019

https://www.turkishnews.com/tr/content/2019/01/13/661863/

================================

AHMET KILIÇASLAN AYTAR : NEYİN BEKASI KAVGASI

ABD Başkanı D. Trump seçim kampanyası ve iktidarının ilk günlerinde B. Obama dönemindeki dış politikayı eleştirmek için ısrarla

B. Obama'yı "IŞİD'in kurucusu ve Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ı da "IŞİD'in kurucu ortağı" diye tanımladı.

*

İki gün önce Dışişleri Bakanı M. Pompeo Mısır/ Kahire'de Trump'ın "Anti-Obama Ortadoğu Manifestosu"nu sundu.

Pompeo B. Obama'nın Ortadoğu politikalarına ağır eleştiriler yöneltti.

Obama'yı Arap Baharı ayaklanmalarının yol açtığı zorluklarla yüz yüze geldiğinde saf ve ürkek davranmakla suçladı…

*

Pompeo Müslüman Kardeşler destekli M. Morsi'yi deviren Mısır Cumhurbaşkanı A.el-Sisi'nin davetinde

Başkan Obama'nın 2009'da Kahire'deki "yeni bir başlangıç" temalı konuşmasında

11 Eylül felaketine yol açan ve ABD'nin özellikle Ortadoğu'daki ideallerini terk etmeye zorlayan

Radikal İslamcı terörizmin ideolojiden kaynaklanmadığını söylemesinin vahim sonuçlar yarattığını söyledi.

Ülkesinin Suriye'den asker çekme kararına rağmen IŞİD tehdidini tamamen ortadan kaldırmaya kararlı olduğunu belirtti.

*

Trump yönetiminin İran'a karşı antipatisiyle ilgili olarak ABD'nin İran'ı Suriye'den çıkaracağını açıkladı.

Tahran'a yönelik düşmanlığın İran'ın demokrasi olmadığı gerçeğinden değil İran liderliğinin teokratlardan ibaret olmasından kaynaklandığını

Bu noktada Türkiye'de Erdoğan yönetiminin de Tahran'da biraz daha demokratik ve daha az teokratik bir yapıda İran'ın yumuşak bir versiyonu olduğunu söyledi.

"Ancak bu algılanan göreceli ölçme sorun olabilir. Eski bir Beyaz Saray yetkilisi 'Türkiye dünyanın en tehlikeli ülkesidir' diyor " dedi!

*

Pompeo Obama'yı ayrıca Lübnan'daki İran destekli Hizbullah hareketinin büyümesini İsrail'in güvenliği pahasına görmezden gelmekle

Yemen'de de İran destekli isyancıları püskürtmede yeteri kadar çaba göstermemekle eleştirdi…

*

Ama Trump'ın başkan seçilmesinden bu yana tüm bunların değişmekte olduğunu belirtti.

"Şimdi yeni bir başlangıç yaşanıyor. Sadece 24 ayda ABD Başkan Trump yönetimi altında geleneksel rolünü yeniden tesis etti.

Hatalarımızdan ders çıkardık. Sesimizi yeniden keşfettik. İlişkilerimizi yeniden inşa ettik. Düşmanlarımızın düzmece açılımlarını reddettik " diye konuştu…

*

Gerçekten Başkan D. Trump yeni bir emperyalist çağa geçmenin kararlılığını gösteriyor.

ABD emperyalizmine ait tekellerin ve mali sermayenin egemenlik kurmak için bolca sermaye ihracı yaptığı

Bundan faydalanan ülkelerin dünyayı uluslararası tröstler arasında paylaştığı

Yerkürenin en büyük kapitalist güçler arasında bölüşümünün tamamlandığı mevcut durumu değiştirmeyi hedefliyor.

*

Bu yüzden hem gelişmiş ve istikrarlı ülkelerin hem de emperyal küreselleşmeyle henüz bütünleşmemiş istikrarsız devletlerin

Yeniden ABD ekonomisine yatırım yapmasını sağlamayı öngörüyor.

Pentagon ve CIA' yı Ulusal Savunmaya geri getiriyor.

Belki bir revizyona tabi tutmak üzere uluslararası ticaret anlaşmalarından geri çekiliyor.

Eski düzeni belirleyen hükümetler arası yapıları tasfiye ediyor.

Nitekim bu başlıklarda büyük tartışmalara neden olan Ticaret Savaşları'nı yürütüyor…

*

D. Trump İsrail-Filistin Barış Anlaşmasını gerçekleştirmek için Ortadoğu'da da büyük çaplı operasyonlar düzenliyor.

Bu çerçevede İsrail "Suudi Arabistan ve Sünni Arap Dünyası" ile ilişkileri geliştirmiştir onların desteğiyle Filistinlilerle kapsamlı bir barış anlaşması amaçlanıyor.

Ancak barış anlaşmasının kuralları öncelikle Washington ile Tahran arasında nükleer güç üzerine yapılacak olan uluslararası anlaşmalarda belirlenecektir.

Bu yüzden siyasi olarak; Körfez ülkelerinin demokratikleşmesine: İran rejiminin tasfiye edilmesine: İran'ın devrim ihracından vazgeçmesine: Kürdistan oluşturarak hem İran'ın hem Türkiye'nin hem de Irak'ı zayıf düşürülmesine: Suudi Arabistan Yemen belki Umman ve BAE'nin de dahil olduğu bir federasyon kurmaya

Ekonomik olarak; Rubülhali Çölü petrol yataklarını sonuna kadar kullanmaya: Etiyopya'nın doğusunda ve bu ülkenin kontrolünde yer alan Ogaden petrol yataklarını işletmeye: Aden Körfezini kontrol etmeye: Cibuti'yle Yemen arasında bir köprü oluşturmaya

Nihayet Türkiye'yi oyundan dışlayarak bölgeyi kontrol altına almak konularına çaba sarfediliyor…

*

Mayıs 2017'de Başkan Trump İslamcı Cihad Örgütleri ve İslamcı ideolojiyle mücadele etmek üzere Riyad'da Suudi Arabistan önderliğinde 50 Arap ülkesiyle aldığı;

Katar'ın İŞİD'le yaptığı işbirliğine son vermek İŞİD çevresinde bir araya gelen İslamcı Cihad güçlerini finanse etmekten örgütlemek ve silahlandırmaktan alıkonulması:

Cihadçılarla mücadelenin onları kuşatıp kaçmalarına imkan vermeden yok etmeye dayanan bir stratejiyle yürütülmesi :

Bölgedeki tüm ülkelerin aşırılıkları atmak amacını paylaşan bir uluslar birliği haline gelmelerinin sağlanması :

Mısır El Ezher Üniversitesinin tüm aşırılık ideolojilerini görme ve sınırlama rolü eşliğinde İslam'ın doğru öğretilerini yayma konusunda lider ülke olması :

Suudi liderliğinde İran'a karşı bir Sünni-Arap askeri koalisyon oluşturma planını desteklenmesi

Türkiye'nin cihadçilara ideolojik desteğini kesilmesi kararları hâlâ yürütülüyor…

*

Dışişleri Bakanı Pompeo Başkan Trump'ın ABD'nin geleneksel rolünde "Yeni bir başlangıç" vizyonu doğrultusunda Kahire'de temaslarını sürdürürken

Ulusal Güvenlik Danışmanı J. Bolton'da Ankara Aksaray'da ki temaslarını henüz sonlandırmıştı.

Bolton Ankara ziyareti sırasında ABD kuvvetlerinin kuzey Suriye'den çekilme planları hakkında herhangi bir ayrıntı vermedi.

Ama Türk yetkililere resmi olmayan beş maddelik bir diplomatik belge verildi.

*

ABD Belgesinde;

1- Kuzeydoğu Suriye'deki İŞİD karşıtı güçlerinin geri çekilmesinin bilinçli düzenli ve güçlü bir şekilde olacağı yinelendi.

2- ABD İŞİD bakiyesini yenmeyi ve geri çekilme süresi boyunca İŞİD hedeflerine zarar vermeye devam etmeyi taahhüt etti.

3- YPG konusunda Türkiye'nin güvenlik endişelerinin müzakare etmek istediği bildirildi.

4- Suriye yol haritası İran'ın desteklediği kuvvetlerin çekilmesi ve Suriye'de siyasi bir çözüm izleneceği bir süreç olarak açıklandı.

5- YPG liderliğinde Suriye Demokratik Güçleri'nin elinde bulunan ve "Yabancı Teröristler" olarak tanımlanan İŞİD militanlarının serbest bırakılmasının kabul edilemez olduğu bildirildi.

*

Türkiye hâlâ Kuzey Suriye Fırat'ın doğusunda bulunan YPG liderliğinde Suriye Demokratik Güçleri'ne operasyon düzenlemekle tehdit ediyor.

Ama ABD'li yetkililer Ankara'daki toplantıda Türk yetkililerle

ABD kuvvetleri Suriye'de kalırken YPG hedeflerine karşı askeri operasyonlarda bulunmama konusunda anlaşmaya varıldığını bildiriyor.

Kahire'de Dışişleri Bakanı M. Pompeo ise Trump'ın kararının açık olduğunu

Ama Türkiye'nin Suriye Kürtlerine yönelik tehditlerinin ortadan kalkmayacağını

Türkiye ile askeri düzeydeki görüşmelerin devam edeceğini söylüyor…

*

Erdoğan'ın İsrail-Filistin Barışını engelleyecek her türlü girişimden uzak durması gerekiyor.

Aksi takdirde Suriye Devlet Başkanı B. Esad;

"Recep Tayyip Erdoğan şahsi çıkarları için ülkesinin tümünü feda eder.

Çok şey satın alıp satarak Arap ve İslam arenasında kendisine yer bulmaya çalıştı.

Efendilerinin kendisine biçtikleri rolü aşıp kendisine izin verilenin çok ötesine gitti.

Bu rolden geri adım atması gerekiyordu ama Suriye'nin rolünde ısrar etmesi sıkıntı yarattı.

Bu nedenle Suriye davası o'nun için siyasi açıdan sıkıntı yaratan ölüm kalım meselesi haline geldi" söyleminde haklı çıkacaktır…

13.1.2019

================================

--   a45UyF587661    Gencligi yetistiriniz.  Onlara ilim ve irfanin muspet fikirlerini veriniz.  Gelecegin aydinligina onlarla kavusacaksiniz.  Gazi Mustafa Kemal ATATURK  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder