7 Ocak 2019 Pazartesi

Bu gün öne çıkan bazı makale ve haberler 2019-1-7 2

=================================

NACİ KAPTAN : İSLAMİ DEVLETÇİLER VE FOTOĞRAFLAR * KUŞ YUMURTASI ÜRETMEK

January 4 2019 cumhuriyetdede@gmail.com

BİR AÇIKLAMA

Yukarıdaki fotoğrafta en sağda olan işaretli kişinin Benyamin Netanyahu olabileceği yazılmış . Merak ettim Netanyahu'nun geçmişini araştırdım . O dönemlerde Türkiye'ye gelmiş olduğuna dair bir not yok. ABD'de lise eğitimini bitirerek 1967 yılında İsrail'e dönmüş ve İsrail güvenlik kuvvetlerine katılmış . Bizde İslamı referans alarak devlet yönetmeye çalışan kişiler bilindiği gibi öğrencilik dönemlerinde Musevi karşıtıdır ve Netanyahu ile arkadaşlık dahi olsa bir araya gelmeleri pek olası değildir. Ayrıca bu fotoğrafın Necip fazıl'ın Kayseri'yi ziyaretinde orada bir dernekte çekildiği Odatv'de yazıldı. Bu durumda Netanyahu'nun orada olması mümkün değil.

Benyamin Netanyahu 20'li yaşlarda

Benyamin Netanyahu'nun GEÇMİŞİ

Benyamin Netanyahu 21 Ekim 1949'da Tel Aviv'de Zila ve Benzion Netanyahu çiftinin oğlu olarak dünyaya geldi.

Netanyahular Litvanya Yahudileriyle akrabadır. Babası Yahudi tarihi profesörü Hebrew Ansiklopedisi'nin ilk editörü ve Zeev Jabotinsky'in yardımcısıydı. Netanyahu'nun abisi Yonatan 1976'da Entebbe Operasyonu sırasında öldürüldü. Küçük kardeşi Iddo radyolog ve yazardır. Üç kardeş elit Sayeret Matkal keşif biriminde görev aldı.

Netanyahu 14 yaşındayken ailesi ile birlikte Birleşik Devletler'e göç etti. Philadelphia'nın bir banliyösü olan; Township'e yerleştiler. Cheltenham lisesi'nde eğitim gördü. 956-1958 yılları arasında ve 1963-1967 yılları arasında ABD'de Philedelphia eyaletinde yaşayan Netanyahu 1967 senesinde liseden mezun oldu ve İsrail'e geri döndü.

Geri döndükten sonra İsrail Güvenlik Kuvvetlerine yazıldı. Savaş eğitimi aldı ve -sözde- elit bir özel grup olan Sayeret Matkal kuvvetlerinde takım lideri oldu. Burada mazlum insanlara karşı birçok görev aldıktan sonra ABD'ye döndü ve 1975 senesinde mimarlık üzerine lisans programını bitirdi.

1977 senesinde ise MIT Sloan İşletme Bölümü'nde yüksek lisans eğitimini tamamladı. Bu dönemde -siyasi rakiplerine göre- "milli kimlik bilinci ve sadakati eksik olduğu için" sırf Amerikalılar doğru telafuz edebilsin diye adını Benjamin Ben Nitai olarak değiştirdi.

GELELİM BİZİM "ESKİ DOSTLARA" KAYSERİ'liler


Londra – Hulusi Akar – Abdullah Gül – Şükrü Karatepe

Bilindiği gibi Hulusi Akar'ın daha önce de İngiltere Exeter Üniversitesinde dönüştürme eğitimi gören Abdullah Gül Şükrü Karatepe ile fotoğrafları yayımlandı . 60'lı Yıllarda kuluçkaya yatırılan "kuş Yumurtaları" önce civciv sonra da yetişkin oldular .

***

Türkiyemiz KUŞ YUMURTASI ÜRETMEK İÇİN uygun bir kuluçka makinası haline getirilmiştir. nedeni ise ; kuluçkaya yatırılacak İslami soslu yumurtaların çokluğu olsa gerek . Diyeceksiniz ki nedir bu yumurta kuluçka olayı Sözü kalemi değerli aydın Atilla İlhan'a bırakalım ;

KUŞ YUMURTASI ÜRETMEK

İstihbarat dünyasında "kuş yumurtası üretmek" diye bir deyim vardır. Diyelim ki X ülkesinde bundan 20 sene sonra yapmak istediğiniz uzun vadeli bir operasyon var. Bu operasyon için size çeşitli provokatörler lazım ve en güvenilir provokatör kendi yetiştirdiğinizdir. Bu iş için yetenekli ama geleceği parlak olmayan zayıf karakterli bir "yumurta" bulunur.

Mesela bu genç üniversitede devşirilir ve aşama aşama önce öğretim görevlisi daha sonrada medya parlatmaları ve şirket sponsorluklarıyla ülkede sözü dinlenen bir profesör haline getirilir. Gerekirse tüm araştırma ve kitapları da eline hazır olarak verilir.

Ülkedeki insanlar bu kişinin yazdığını sandıkları muhteşem eserleri okur ve ona olan saygıları artar. Böylece yumurta kuluçka aşamasını bitirmiş ve çatlayıp güzel bir kuş olma zamanı gelmiştir.

Belirlenen zamanda bu profesör medya yoluyla müthiş radikal açıklamalar yapmaya başlar ve tüm ülkeyi karıştırır. Aynı anda kendisi gibi yetiştirilen diğer yumurtalarda farklı faaliyetlere girişirler. Neyse konu uzun benim yerim dar ama ilgilenenler için Doğu Bloğunun çöküş dönemine bakmalarını salık veririm.

* * *

Bu alakasız konudan sonra gelelim Orhan Beye…

Ferit Orhan Pamuk Beyin (kimsenin bilmesini istemediği göbek adı Ferit'tir) aslında ülkesine bu kadar muhalif olmasına bir sebep yoktur. Hani fakir ve hayatını zorluklar içinde geçirmiş içerde yatmış birisi olsa belki anlayacağım ama Orhan Pamuk sülalece aristokrat tabakasına mensuptur ve bugün eleştirdiği devletin çok ekmeğini yemiştir.

Mesela dedesi Cumhuriyetin ilk mühendislerindendir ve özellikle Atatürk İnönü dönemlerinde yapılan demiryolu hamlesinde büyük ihaleler alıp kısa zamanda zengin olmuştur. Oğulları bu koca servetin büyük kısmını sefahatle tüketseler de Orhan Pamuk'un zengin bir hayat sürmesine yetecek kadar servet kalmıştır…

Peki Orhan Pamuk'ta oluşan bu sistem düşmanlığı nereden kaynaklanıyor ve acaba "yapay" bir düşmanlık mı sorularına cevap arayalım.

Orhan Pamuk'un hayatının ilk evrelerine baktığımız zaman koca bir başarısızlık olduğunu görüyoruz. 30 yaşına kadar iki okul değiştirmiş ve sırf askerliğini kısa dönem yapmak için gazetecilik okumuş bir insan. İlk başlarda ressam olmak isterken sonra yazarlığa sarıyor. Yıllarca evinin odasına kapanarak ödüller alan ama kimsenin para vermek istemediği romanlar yazıyor. Tam artık buraya kadarmış aşamasına geldiği anda sihirli bir değnek değmiş gibi Orhan Pamuk'un kitapları satmaya ve yurtdışında tanınmaya başlıyor.

Peki bu sihirli değnek acaba nerede değmiş olabilir? Benim kanaatimce bu değneğin izini Amerika'da sürmek lazımdır. Amerika'ya gitmeden önce Orhan Pamuk üzerinde derin etkileri olduğu anlaşılan birisinden bahsetmek lazım. Bu kişi Orhan PamuK'un erkek kardeşi Şevket Pamuk.

Şevket Pamuk Orhan Pamuk'un ilk dönemlerinin aksine oldukça başarılı bir insan. Amerika'da Yale Berkeley gibi sağlam üniversitelerde ekonomi okuduktan sonra Türkiye'de birçok üniversitede ders veren Şevket Pamuk Osmanlı ekonomisi üzerinde tanınmış bir uzman. Kendisi pek çok yabancı üniversitede Osmanlı ve Türkiye ekonomisi üzerine dersler vermiş.

Bu üniversitelerden en ilginci İsrail'de bulunan Negev Ben Gurion Üniversitesi. İsmini İsrail'in ilk başbakanı İsrail'in kurucularından ve hatta anarşik faaliyetleri yüzünden Osmanlı tarafından Filistin'den kovulacak kadar fanatik siyonist olan David Ben Gurion'dan almıştır.

Üniversitenin derslerini MOSSAD'ın da ilgiyle takip edip raporlar hazırlattığı bir "Ortadoğu Çalışmaları" bölümü bulunmakta. İşte Sayın Şevket Pamuk böylesine kaliteli bir bölümde (!!!) ders verebilecek kadar yetenekli bir ekonomi uzmanımız.

Ben Gurion Üniversitesinin başında 14 sene Dünya Bankası'nda çalışmış ve daha sonra bu başarılarından ötürü Rotary ve Lions kulüplerinin 2000 yılının adamı olarak seçtikleri Prof. Avishay Braverman bulunmakta. Böylesine başarılı bir ekonomistin yönettiği üniversitede ekonomi dersi vermenin önemini anlamışsınızdır. İşte Orhan Pamuk'un kardeşi Şevket Pamuk bu kadar değerli bir hocamız.

Evet biz Orhan Pamuk'un Amerika yolculuğuna dönelim gene.

1985-1988 arasında tam üç sene Amerika'da kaldı Orhan Pamuk. Bu dönemde Amerika'da harıl harıl kitap yazmanın dışında çok önemli bir kursu da başarıyla bitirdi. Bu kurs Iowa Üniversitesi bünyesinde verilen International Writing Program (IWP) isimli çok ilginç bir kurs.

Kursun amacı dünyanın değişik bölgelerinden gelen ve kendilerinde potansiyel görülen yazarların Amerikan hayatını tanımaları ve kitaplarını yazabilecek güzel bir ortama kavuşmaları. Bu "iyiliksever" programın bünyesinde her sene 20 kadar yazar ağırlanıyor.

İşte Orhan Pamuk'un bu kurstan sonra hayatı değişti. Yani onun deyimiyle "Bir kursa gitti hayatı değişti". Bu arada kurstan 2004 senesinde mezun olan bir başka Türkün ismi de MAHİR AKTAŞ aklınızda bulunsun çünkü geleceği parlak.

İnsan düşünmeden edemiyor bu üniversite bu kadar insanı çağırıp onları aylarca yedirip içirecek ve ağırlayacak parayı nereden buluyor diye.

Cevabı basit.

Bu yazar eğitim kursu programının baş sponsoru Amerikan Dışişleri Bakanlığı. Orhan Pamuk'un şansı Amerika'da bundan sonra oldukça açılıyor. Baktığımız zaman Orhan Pamuk'un Amerika'da basılan kitaplarının tamamına yakını aynı yayınevinden çıkmış. Bu yayınevi Random House.

Yayınevinin sahipleriyse dünyaca ünlü Alman Bertelsmann yayıncılık. Bertelsman'ın kurucusu ve şu anda emekli hayatı süren dünyanın en zenginlerinden Reinhard Mohn da sihirli değnek örneklerinden. Bay Mohn İkinci Dünya Savaşında general Rommel'in Afrikakorps birliğinde asteğmen olarak savaşıyor. Burada Amerikalılara esir düşerek Kansas'ta bir esir kampına tıkılıyor. O zamana kadar kitaplara ilgi duymayan Mohn bir anda kitapsever oluveriyor. Savaştan sonra komünizm tehdidi altındaki ülkesine dönen Mohn aniden bir yayınevi açarak ilahi kitapları ve dini kitaplar basmaya başlıyor. İşte Bertelsman'ın kuruluşu böylesine mütevazı.

1991 senesinde emekli olduğu zaman Bertelsmann dünyanın en büyük yayıncılarından ve kendisi de Karun kadar zengin. Bu Amerikalılar Asteğmen Mohn'a esir kampında ne yedirdilerse adam başarının sırrını buluveriyor bir anda. Bertelsman'ın bir diğer ilginç özelliği Doğan Holding'le 2001 senesinde müzik piyasasına yönelik bir ortaklığa gitmeleri. Bu ortaklığın tüm görüşmeleri bizzat Aydın Doğan'ın kızı Hanzade tarafından yapıldı. Buna göre şu an Türkiye'de yayınlanan pek çok yabancı müzik albümü hep bu ortaklığın sayesinde Türkiye'ye ulaşıyor.

İşte bu büyük grup Orhan Pamuk'u çok sevmiş olacak ki tüm kitaplarını satsa da satmasa da ısrarla onlar basıyorlar.

Orhan Pamuk'un en büyük başarılarından biri de dünyaca ünlü IMPAC Dublin ödülünü almış olması. Bu ödül öylesine basit bir plaket değil tabii ki. Çünkü ödül jürisi "Benim Adım Kırmızı" kitabını öylesine beğenmiş ki bir de hediyesi olarak 115 bin dolar vermişler.

Peki bir Türk yazarına kendisiyle aynı mesleği yapan çoğu meslektaşının hayatları boyunca bir arada göremeyeceği meblağı veren kurumun arkasındaki güç kim?

Bu şirket ödüle ismini veren IMPAC şirketi.

IMPAC tüm dünyada yaygın yönetim danışmanlığı hizmetleri veren bir Amerikan şirketi. Yönetim danışmanlığı adı altında güzel istihbarat hizmetleri verdiği de bilinir. Şirketin başındaki Dr. James Irwin İrlanda'yı ve kitapları çok sevdiği için böylesine güzel bir ödül ortaya çıkarmış ve her sene başarılı bir yazara bu ödül veriliyor.

Edebiyatsever dostumuz bay Irwin çok da aktif birisi. Kendisi Amerika'nın önde gelen Cumhuriyetçilerinden ve Amerikan ordusuyla arası harika. O kadar harika ki Amerikan askeri akademisi West Point'den üstün hizmet ödülü almış.

Orhan Pamuk'a verilen ödülün sponsoru Bay James Irwin "International Democratic Union" derneğinin de baş üyesi ve muhasebecisi. Bu dernek dünya çapındaki merkez sağ partileri bir araya getirmek için kurulmuş.

Kurucuları arasında Ronald Reagan Margaret Thatcher Baba George Bush Helmut Kohl ve Jack Chirac gibi önemli isimler de bulunmakta.

Derneğin Türkiye'den de iki üyesi var: Bunlar Anavatan Partisi ve Doğru Yol Partisi. Derneğin şu anki başkanı Avustralya'nın Amerikan yanlısı başbakanı John Howard.

James Irwin bunun dışında Washintonda bulunan "Center for Democracy" derneğinin de üyesi. Tüm dünyaya Amerikan demokrasisi getirme amacındaki bu derneğin en ilginç siması artık hepimizin tanıdığı Henry Kissinger. Kissinger dendi mi o demokrasinin nasıl geleceğini hepiniz tahmin edersiniz herhalde.

Orhan Pamuk'un otuz yaşlarına kadar odasından çıkmayan biri olarak çok büyük aşamalar kaydettiği büyük bir gerçek. Şu anda kazandığı ünün ve paranın keyfini çıkarmakla meşgul. Taksim Meydanına yakın ve muhteşem boğaz manzaralı teras katında yeni eserleriyle uğraşıyor. Duvarlarında Japon edebiyatına kadar tasnif edilmiş yüzlerce kitap bulunan lüks dairesini sadece çalışma amaçlı kullanıyor ve bazen de yakın dostlarıyla yemek yiyor.

Bu eve sık sık gelen yakın dostlardan biri de Yahudi asıllı Amerikan gazetecisi Jeri Liber'di. Bu şahsiyeti hafızası güçlü olanlar hatırlayacaklardır. Kurucusu olduğu insan hakları izleme komitesini temsilen Türkiye'deki insan hakları ihlallerini konu alan bir rapor yazmıştı. Sonra bu rapor kitap haline de dönüştürüldü. Bu raporda Türk ordusunun Kürtlere katliam yaptığı iddia edilmiş ve Türk ordusuna açıkça "serseriler" diye hitapta bulunulmuştu. Bu kitabın çevirisini yapan Ertuğrul Kürkçü ve Ayşe Nur Zarakoğlu hakkında dava açılınca Jeri Liber onlara destek vermek için hemen Türkiye'ye gelerek mahkemelere katılmıştı.

Herhalde Sayın Orhan Pamuk'un fikirlerinin oluşmasında Jeri Liber'le özel teras katında yaptığı yemekli sohbetlerin büyük etkisi olmuştur….

____________________________

AYRICA MURAT BARDAKÇI'nın YAZISI:

http://www.haberturk.com/ …/mura…/1196692-cus-orhan-pamuk-cus

http://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/1196692-cus-orhan-pamuk-cus

www.nacikaptan.com



=========================

İŞSİZLİK ORANI

🇹🇭Tayland:

%1

🇯🇵Japonya:

%2,5

🇲🇽Meksika:

%3,3

🇲🇾Malezya:

%3,3

🇮🇳Hindistan:

%3,52

🇨🇳Çin:

%3,82

🇧🇩Bengladeş:

%4,2

🇷🇺Rusya:

%4,8

🇮🇩Endonezya:

%5,34

🇵🇰Pakistan:

%5,9

🇨🇱Şili:

%6,8

🇨🇴Kolombiya:

%8,8

🇪🇬Mısır:

%10

🇹🇷Türkiye:

%11,4


================================

ATA ATUN : YUNANİSTAN'DAN TÜRKİYE'YE BAKIŞ

Eskiden daha doğrusu 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı öncesi yıllarda Türkiye'yi "Anavatan" olarak tanımlarken İngiltere'yi de "Üvey anavatan" (Motherland in law) olarak tanımlar ve gülümserdik.

21 Aralık 1963 sabahı Rumlar Türklere karşı silahlı saldırıya geçtiği zaman adadaki İngiliz Ordusu "Barış Gücü" adı altında müdahale etmişti çatışmalara. Anavatanımız olamasa da 1878'den itibaren egemenliği altında yaşadığımızı için kültürel yönetsel yargısal ve yaşamsal bağlarımızın direkt veya endirekt oluştuğu bir ülkeydi İngiltere.

Kıbrıs adasında yaşayan Rumların anavatanı olan -Rumların aslına bakıldığında tartışmalı olsa bile- Yunanistan da bizler Kıbrıslı Türkleri çok yakından ilgilendiren bir ülke. Ne zaman Rumlardan bir kötülük görsek düşmanca tavırlarla karşılaşsak yok edilmek köle yapılmak ezilmek ikinci sınıf vatandaş durumuna düşürülmek istensek hep bu kararların altından Yunanistan'ın planları ve askeri desteği çıkıyordu. Bu nedenle de daha çocukluğumdan beri Yunanistan'ı ok iyi tanınması ve bilinmesi gereken ülke" sınıfına sokmuştum kafamda İngiltere ile birlikte. Kıbrıs adasında yaşadığımız hayatımızın her aşamasında ve gününde illaki birinden birinin illaki etkisi oluyordu yaşamımıza. O yüzden de bu iki ülkenin dillerini öğrenmek farz olmuştu. Rumcam sokak Rumcası. Yazılanları okuyabiliyorum ama yazamıyorum. Benim için Rumca küçük harf yazı yazmak ve vurgularını doğru yerlere koymak neredeyse imkansız olsa da konuşulanı anlayıp derdimi anlatabilirim.

Uluslararası İlişkiler bütün dünyaya da sürekli olarak günlük yaşanan politik ve siyasi olayları ve inceleyen bir bilim dalı. İnşaat mühendisliğimin yanında uluslararası ilişkilerde akademik kariyer yapmam ve Doğu Akdeniz ile Orta Doğu'yu kapsayan Türkiye Yunanistan ve İsrail'i içine alan coğrafyadaki siyasi ve politik gelişmeler konusunda uzmanlaşmak istediğim için de her gün Yunanistan ve İsrail ile ilgili haberlere göz atarım. Ki bir inşaat mühendisi olarak ne denli "Analitik" isem uluslararası ilişkiler hocası olarak da konulara o denli vakıf olmam şart.

Neler mi var haberlerde? Mesela Yunanistan basını bu ara tam bir paranoya içinde. Ege'de Türkiye kıyılarına yakın veya da Türk kara suları içinde yer alan ve Lozan Anlaşması ile 7 Mart 1948 tarihinde Yunanistan'ın İtalya ile imzaladığı Ege adalarının Yunanistan'a devri ile ilgili protokolün ekindeki haritanın (The Integration of the Dodecanese with Greece Agreement) içinde yer almayan Münhasır Ekonomik Bölgeleri olabileceği varsayımı ile ada olarak nitelenebilecek küçük kaya parçalarının Türkiye tarafından işgal edildiklerine dair inanç tavan yapmış durumda. Bu inanca ilaveten de Türkiye'nin artık kendi gelişmiş saldırı ve savunma silahlarını da üretebilen bir ülke olduğu korkusu da çok yaygın.

Birçok sıradan Yunan vatandaşı Türkleri "kendilerine asla zarar vermeyecek asırlık dostlar" olarak görürken bazı siyasiler ve gazeteciler de tam aksine Türkiye düşmanlığını körüklüyorlar.

Şimdilerde bu siyasiler ve gazeteciler kafayı Türkiye'nin kendi imkan ve hammaddeleri ile kendi fabrikalarında ürettiği ve yazılımını da kendi mühendislerinin yazdığı İHA olarak tanımlanan "Silahlı" "Silahsız" ve "Keşif özellikli" İnsansız Hava Araçlarına MİLGEM adlı korvetlerine Fırkateynlerine Denizaltılarına Milli Piyade Tüfekleri ve benzerlerine (MPT) Atmaca Füzelerine Karadan karaya Havadan havaya Karadan havaya ve Havadan karaya atılan balistik füzelere Elektro Manyetik Top'a (EMT) ve diğer dünya üzerinde Türkiye dahil olmak üzere çok az ülkenin üretebildiği gelişmiş ve son teknoloji ile üretilebilen silahlara takmış durumda.

Bu paranoya tartışmalarına şu sözlerle yansımış;

- Türk ve Yeni-Osmanlıların donanmaları… Bu silahları Münhasır Ekonomik Bölgelerin kontrolünün sağlanması için kullanacaklar…

- Türkler bu silahları Fırat ve Dicle'ye (Güneydoğu'ya) ya da Lübnan'a çıkarma yapmak için üretmediler… Hayır bizim için üretildiler. Bu şunu gösteriyor Anadolu'daki hesaplarını kapattıktan sonra tekrar batıdaki ilk hedeflerini hatırlayacaklar. En sondaki hedefleri de Selanik. El koymaya Ege'den başlayacaklar...

- 2018 ile 2023 arasında bizim donanmamız sadece sona değil Türkçe'de söylenilen 'Aman' durumuna ulaştığında yani söylenene göre yedek parça yetersizliği gibi birçok şeyde zor duruma geldiğimizde ve özellikle gemilerin silah sistemlerinin sensörler vb. yaşlanmış materyal sıkıntıları gösterdiklerinde Türkler askeri çıkarlarını korumak Mavi vatan doktrini temelinde MEB'lerini bizden ve Kıbrıs'tan yağmalayacakları MEB'lerimizi kontrol etmek ve bizden koparacakları kaynakları fethetmeye yönelik olarak tehdit etmek için hazır olacaklar…

Bu korku dolu söylemler Türkiye'nin kendi savunma sistemi enstrümanlarını üretmesi ve dışarı bağımlılıktan kurtulması üzerine kurulu. Bu söylemlerini her gün her platformda dillendirip halkın kalbine korku salmalarının tek nedeni Türkiye'nin ürettiği silahlar helikopterler savunma sistemi ekipmanları. Çöpe atılacak durumdaki silahların kakalandığı Batı ve ABD'nin yazılımlarını yaptıkları savaş uçaklarının gelişini teröriste haber ettikleri günler geride kaldı şükür. Ne derler kötü komşu mal sahibi edermiş…

Prof. Dr. (İnş. Müh. ) Dr. (Ulus. İliş. ) Ata ATUN

Akademisyen Kıbrıs İlim Üniversitesi

KKTC III. Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı

(Kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=TkK4Fmcpbz4 veya https://www.youtube.com/watch?v=WZAcH5fiKdw

veya https://www.youtube.com/watch?v=DW7BEc7jAu0 )



--   a45UyF587661    Toplumdaki basarisizligin sebebi  kadinlarimiza karsi gosterdigimiz ihmal ve kusurdan dogmaktadir.  Gazi Mustafa Kemal ATATURK  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder