9 Temmuz 2019 Salı

Bu gün öne çıkan bazı haberler... 2019-07-09 2

  1. ŞÜKRAN SONER : ASKERİ DARBELERİN BİLE YAPAMADIKLARINI YAPMAK İÇİN. . SONER@CUMHURİYET. COM. TR
  2. KAYYIMIN BORCU MARDİN'İ SUSUZ BIRAKTI
  3. İBB ENKAZ ALTINDA!
  4. ABD'DEN DİKKAT ÇEKEN UYARI: ASLA SAHİP OLAMAYACAK
  5. 15 YAŞINDAKİ ÇOCUĞU 12 GÜN GÖZALTINDA TUTTULAR
  6. EVLADIMA KIYDI BENİ DE Mİ ÖLDÜRSÜN!
  7. 'İSTİYORLAR Kİ YALNIZCA KENDİ YANLILARI YAYIN YAPSIN'
  8. İBRAHİM VARLI : İNSAN HAYATINI KURTARMAK SUÇ DEĞİL
  9. YENİ AKP'DE YER KAPMA YARIŞINA İLK 'YETMEZ AMA EVET'ÇİLER GİRDİ!
  10. SELCAN TAŞÇI HAMŞİOĞLU : KISACA MERKEZ BANKASI VAKASI… SELCANTASCİ@GMAİL. COM 09 TEMMUZ 2019
  11. ORHAN UĞUROĞLU : SARAY SİYASETİ AKP'YE KAYBETTİRİYOR ORHAN@YENİCAGGAZETESİ. COM. TR 09 TEMMUZ 2019
  12. ESFENDER KORKMAZ : NÜFUS POLİTİKASI NEDİR NE DEĞİLDİR? ESFENDER@ESFENDERKORKMAZ. COM 09 TEMMUZ 2019
  13. BURHAN AYERİ : YUNANİSTAN'DA YİNE "SİYASİ HANEDAN" BURHANAYERİ@YAHOO. COM 09 TEMMUZ 2019
  14. SURİYELİ MUHALİFLERDEN TÜRKMENDAĞI'NA OPERASYON
  15. TEMELLİ: MERKEZ BANKASI BAŞKANI YASA DIŞI KARARNAME İLE GÖREVDEN ALINDI
  16. MÜFTÜLÜKTEKİ AİLE SAADETİ BOZULDU
  17. SAVCIDAN DEHŞETE DÜŞÜREN FETÖ TESPİTİ
  18. CHP'DEN CÜBBELİ'YE 'KERTENKELE' TEPKİSİ
  19. MERAL AKŞENER'İN İSYANI: KASEDİ VAR DEDİKLERİNDE DİŞLERİM TAKIR TAKIR VURDU
  20. TÜMAMİRAL YAYCI : 'DOĞU AKDENİZ REZERVLERİ TÜRKİYE'NİN 572 YILLIK İHTİYACINI KARŞILAR'
  21. BAHÇELİ'DEN İMAMOĞLU'NA: MAKSADI HİZMET DEĞİLDİR BARIŞ VE BARIŞTIRMA SÖYLEMLERİ TEHLİKELİDİR
  22. İMAMOĞLU'NU HEDEF ALDI: SÖYLEMLERİ TEHLİKELİ…
  23. OYUNCU ERSİN UMUT GÜLER'E HAPİS CEZASI
  24. ALKOLLÜ HALDE ARAÇ KULLANAN EMNİYET MÜDÜRÜ 1 KİŞİNİN ÖLÜMÜNE 3 KİŞİNİN DE YARALANMASINA YOL AÇTI
  25. EVLADINI "ANKARA KATLİAMI"NDA KAYBEDEN BABAYA "ERDOĞAN'A HAKARET"TEN HAPİS
  26. ERDOĞAN: SURİYELİLERE 37 MİLYARDAN FAZLA HARCAMA YAPTIK

EROL MANİSALI : ERGENEKON'LA 'SUÇLANMAK' MI!

erolmanisa@yahoo.com

9 Temmuz 2019 Salı

Ergenekon'la suçlanmak büyük bir onur vesilesi olmuştur. Ergenekon kumpasını kimlerin hazırlayıp hangi amaçlarla uyguladıklarına baktığımızda bu durum açık olarak anlaşılır.

- Uygulayanlar ABD'nin güdümündeki FETÖ maşalarıydılar.

- Ergenekon kimleri hedef almıştı?: Türkiye'de ulusal çıkarları ve demokrasiyi savunan ve ayakta tutan: Cumhuriyeti Atatürk devrimlerini ve ülkenin bütünlüğünü koruyan kişi ve kurumları.

TSK üniversite çevreleri etkili aydınlar sanatçılar bürokratlar ortadan kaldırılmak isteniyordu.

- Türkiye'de "Batılı kafada" olmayıp da "Batıcı kafada olanlardan da yararlandılar". Neo liberallerden ikinci cumhuriyetçilere kadar bir kesim de "kumpaslara hoşgörüyle bakıyordu".

Akademisyenlerden yazarlara kadar oldukça geniş bir çevre bulunuyordu. Aynı Osmanlı'da olduğu gibi. Bunları "şahsen" de çok iyi tanıyordum. Sohbetlerde "kendilerini ele veriyorlardı". Gülen için "Bu ilkel adam ile sizin işiniz ne!" dediğimde kendini tutamayarak bana aşırı tepki gösteren "akademisyen ve sanatçılar" bile olmuştur. Attilâ İlhan da Kamran İnan da birçok defa "hain kontenjanımızın çok geniş olmasından sohbetlerimizde yakınmışlardır".

Ergenekon kumpasının hedef aldığı Türkiye Cumhuriyeti idi. Demokrasiyi Atatürkçülüğü ulusal çıkarları savunanları orduyu üniversiteleri iş dünyasını medyayı yandaşları haline getirip devleti işgal etmek istediler ve kısmen de başarmışlardı!

FETÖ kanalı ile ABD'nin güdümünde bir din devleti istiyorlardı. Demokratik kurumlar yıkılmalı ulusal çıkarları savunanlar ortadan kaldırılmalıydı. Ergenekon kumpası bunun için başlatıldı.

BAZI KÖŞE TAŞLARI

1) 7 Mart 2002'de İstanbul'da Harp Akademileri'nde yapılan kamuya açık bir seminerde bir tebliğ sundum: ABD ve AB'nin Türkiye üzerinde ulusal çıkarlarımız ile bağdaşmayan uygulamalarını anlattım ve Rusya ile de ilişkilerin gelişmesini savundum. (*) MGK Genel Sekreteri Tuncer Kılınç söz alarak "benim görüşlerimi desteklediğini belirtti". Ve Türk ve dünya medyasında kıyamet koptu: "TSK Batı'ya karşı çıkıyor" ifadesi vurgulandı. Ve FETÖ Ergenekon için düğmeye bastı.

2) Bir yıl sonra 1 Mart 2003'te AKP hükümetinin ABD'nin isteği ile hazırlanan (1 Mart tezkeresi) TBMM'de reddedilince FETÖ yalnız ulusalcıların değil TBMM ve rejimin de tasfiye edilmesi için işi hızlandırdı. Ergenekon ve Balyoz kumpasları için Türkiye'de "olağanüstü bir örtülü işgal operasyonu" yürütüldü.

3) 2003'te ABD ve İngiltere'nin BOP'u uygulamak için Irak'ı işgalinden birkaç hafta sonra ben de şahsen uyarılıyordum! Hem de en üst düzey bir operasyon mensubu tarafından. (**)

O dönemde çok etkiliydim. Yalnız Türkiye medyasında değil Avrupa ve ABD gazete ve dergilerinde de konuşmalarım çıkıyor yazılarım her yerde yayımlanıyordu. Demek ki adım FETÖ tarafından daha o günden işaretlenmişti.

Ergenekon'dan Balyoz'a giden yol bu basamaklardan geçiyordu. En çağdaş en demokrat ulusal çıkarları en fazla savunan general akademisyen siyasetçi yazar sanatçı medya mensubu FETÖ ve arkasındaki güç tarafından ortadan kaldırılmak istendi.

Emperyalizmin siyasal İslam ayağı karşı karşıya gelince kumpas 12 yıl sonra 1 Temmuz 2019'da bitirildi. Ergenekon'da suçlanmak ve içeri alınmak bu nedenle büyük bir onurdur…

Suçlayanlar zaten ya yurtdışına kaçtılar ya da FETÖ'den içeri alındılar. Bir de hâlâ ortalıkta dolaşanlar var tabii şimdilik…

Mustafa Balbay "yaşasın Erol Hoca kanser olmuş" sevinç(!) çığlığında Ergenekon faşist kumpasını bir cümle ile resme diyordu…

(*) Yolumun Kesiştiği Ünlüler Tuncer Kılınç bölümü. syf.102 2017 Kırmızı Kedi

(**) Prof. Burak Atamtürk Erol Manisalı ile Nehir Söyleşi syf. 49 2019

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1477504/Ergenekon_la__suclanmak__mi_.html#

================================

ŞÜKRAN SONER : ASKERİ DARBELERİN BİLE YAPAMADIKLARINI YAPMAK İÇİN. . SONER@CUMHURİYET. COM. TR

9 Temmuz 2019 Salı

CHP Sözcüsü Faik Öztrak'ın dünün son gündemli gelişmeleri üzerinden Saray Tekadam rejimine ilişkin değerlendirmelerinde kullandığı cümleyi bugünkü yazımın başlığına taşırken kuşkusuz Merkez Bankası Başkanı'nın görevden alınması operasyonu ile sınırlı okumadan Saray'ın Tekadam rejiminin İktidarları açısından yaşamın tüm alanlarına dönük gelişmelerdeki tepetaklak gidiş karşısındaki panikle haksızlık hukuksuzluklarda sınırsız çelişkili icraatlarının bütünlüğüne dönük kaosu özetlediği için seçtim. .

Saray Tekadam rejimi Cumhur İttifakı adına bir günde pek çok otoriterleşmenin en uç modeli başkanlık rejiminin şeklen oylanmış yürürlüğe girmiş geçerlilik kazanmış modelinin öngördüğü ilkelerin de yetmezliğinde hangisi şeklen işe yarıyorsa çelişkileri ortada duran dünyanın kuşkusuz en uç icra baskı gücü ile yürünmeye daha doğrusu yalpalaya yalpalaya zaman kazanmaya çalışılan bir yürüyüşte ne yapılsa kendi içinden kendi iç çelişkiler dinamiklerinin öngörülememiş yeni yeni sorunları fışkırıyor. .

Hani hafta sonuna denk getirilerek dünyanın ilk uygulama örneği olarak karşımıza çıkarılan Merkez Bankası Başkanı'nın aynı iktidar erki tarafından olmazsa olmaz görülüp sıkı yasal düzenlemeyle korumaya alınmış bağımsızlığının korunabilmesi hükümleri ayaklar altına alınarak çiğnenmesini icra için acil durumlarda geçici olarak kullanılması adına verilmiş kararname yetkisinin haksız hukuksuz ekonomiye vereceği zararlar umursanmadan kullanılmasını nasılsa daha çok tartışacağız. .

***

Dakika bir gol bir; ilk gelen açıklamalarla görevden alınan kişinin daha önceleri aynı Tekadam rejimi iktidar erki adına nasıl uğruna yasalar değiştirilerek getirilmesi sürecini de hep birlikte öğrenmiş oluyoruz. Tekadam rejiminin daha yalın siyasal sonuçları ile Saray AKP Cumhur cephesindeki kırılmalardaki yeni sorun boyutlarını da somut araştırma verileri dahi eklemlenmiş olarak kimi yeni yeni satırbaşları ile sözcülerinin ağızlarından çıplak duyuveriyoruz. .

Benim için yakın gündemden en çarpıcı satırbaşları arasında içerden yükselen seslerle FETÖ'cü siyasal merkezin kendileri olduğunun bir değil birçok yetkin ağızdan birden vurgulaması itirafları da var. . Asla aralarındaki dinamiklerini bilemeyeceğimiz gelişmeler hesaplaşmalar üzerinden değerlendirme yapmaya kalkışmayarak çok ustalıklı siyasal kadroların hep önünde yürümüş Arınç'ın son söylemlerinden kimi satırbaşlarını atlamayalım. . Edepsiz suçlaması ile kimleri kastetmiş özür dilemiş dilememiş amatör değil çok deneyimli bir siyasetçi olarak kendilerinin bilecekleri konu. Bizim bildiğimiz "Kozmik Oda" senaryosundaki rolü ile 1. Silivri sivil darbe süreci icraatlarına Ergenekon simge tüm benzer yargılamalardaki isteyerek ya da kasıtsız sınırsız katkılarıyla ödetilen bedeller ağır haksızlık hukuksuzlukların canları almak da içinde ağır sonuçları acılarının geri dönüşlerinin onarılmalarının olanaksızlığı.

***

Doğrusu Gülen Cemaati ittifakı ile çok çıplak Amerikan tek kutuplu dünya ideolojisi odaklı Irak işgali ile başlatılmış projelerde Ortadoğu İslam dünyasına ağırlıklı yöneltilmiş laik Cumhuriyet Atatürk devrimciliğini kurtuluş kuruluş savaşımlarımızın kazanımlarını yıkma amaçlı bir plan projede "Ilımlı İslam yeni Osmanlıcılık bir tür evangelizmin İslam üzerinden izdüşümü proje ile Ortadoğu Afrika öncelikli dünya ölçeğinde siyasal İslam inançlılar hedef alınarak ırçılık sosu ile de desteklenmiş insanlığa yaşatılanlar. . "

Günün dünya gelişmeleri galiba da sil baştan çok kutuplu emperyal odak çatışmalarının da ağırlıkla öne çıktığı bir dünya düzenine geçişin sancıları içinde "alt kimliklerin emperyalizmin sömürü tuzağı olarak kullanılması. . " oyunlarını durdurmak öyle kolay altından kalkılacak bir iş de değil. . İnsanlığı dünyayı tehdit boyutlarıyla ancak insandan yana çözümler için zorun çaresizliğin ürettiği formüllerle yol almak ancak insanlık adına dünya çapında gündeme gelebilir.

Ülkemize dönersek insan hakları hakhukuk- adalet-demokrasi adına en çok da laik Cumhuriyet Atatürk devrimleri kazanımları ile kimilerimiz için bilinçli kimilerimiz için bilinçaltına kazılmış kodlarla ortaya çıkan buluşma için anketler yeterince uyarıcı değerli. Her gün yeni yeni FETÖ'cü operasyonları mağdurları hakka hukuka aykırı boyutlarda cezalandırmaları katlarken siyasal sorumlular ölçeğinde bir hesaplaşmayı gündeme taşımaktan uzak. . Arınç'ın son açıklamasının satır aralarını okuduğumuzda yüksek ücretli danışmanlık atamasının iradesi de Saray'dan. . Fazladan gelen parayı da aileden FETÖ'cü mağdurlarına yardımda kullanacağını açıklıyor. .

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1477505/Askeri_darbelerin_bile_yapamadiklarini_yapmak_icin . . .html#

================================

KAYYIMIN BORCU MARDİNSUSUZ BIRAKTI

1 Mart yerel seçimleri öncesinde Diyarbakır Valisi Mustafa Yaman'ın kayyım olarak görev aldığı Mardin Büyükşehir Belediyesi'nin 1 milyar liranın üzerindeki borcu tartışılırken bu borcun yarattığı mağduriyet ise koca bir kentin tüm insanlarını etkilemeye başladı.

9 Temmuz 2019 Salı 01:57

Elektrik Dağıtım AŞ. DEDAŞ üçüncü kez belediye kuruluşu olan MARSU'nun elektriğini kesti.

Kayyım yönetiminde biriken borcunu öne sürerek MARSU'nun elektriğini kesen DEDAŞ'ın bu hamlesi yüzünden kent halkı günlerdir susuzluk çekiyor.

Mardin Büyükşehir Belediyesi kayyım döneminde DEDAŞ'a 96 milyon TL borçlandırılmıştı.

Alınan kredilerle DEDAŞ'ın borcunun 80 milyon TL'lik kısmı ödenirken 16 milyonluk kısmının ödenmesi için de belediye ile DEDAŞ arasında yapılan görüşmelere rağmen belediye yetkilileri sonuç alamadı.

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1477425/Kayyimin_borcu__Mardin_i_susuz_birakti.html

================================

İBB ENKAZ ALTINDA!

İBB Başkanı İmamoğlu belediyenin kasasında sadece 7 milyon lira kaldığını belirtti. İmamoğlu 2015'ten bu yana belediye gelirlerinin artmamasına rağmen yatırıma yönelindiğini belirterek "Bu yatırım değil batırımdır" dedi.

9 Temmuz 2019 Salı 01:53

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu devraldığı vahim mali tabloyu dün açıkladı. Milyarlarca lira borcu olan belediyenin kasasında 7 milyon TL kaldığı ve 5 8 milyar TL vadesi geçmiş ve ödenmemiş borcu olduğu belirtildi. İmamoğlu 2015'ten beri belediye gelirlerinde herhangi bir artış olmadığını ancak buna rağmen yatırıma yönelme olduğunu belirterek "Yani olmayan parayı yatırmışlar. Sonra da yatırımların yavaş ilerlemesi kur farkından dolayı maliyetlerin katlanarak artmasıyla bütçeye çok ağır bir yük binmiştir. Buna yatırım denmez buna 'batırım' denir" dedi.

Saraçhane'deki İBB binasında dün Temmuz ayı meclis toplantılarının ilki tartışmalar eşliğinde gerçekleşti. Toplantıda İmamoğlu'nun "Meclis toplantılarını iki günde toparlayabiliriz" sözü tartışıldı. AKP Grup Sözcüsü Faruk Gökkuş Eylül ayında gerçekleşecek meclis toplantılarının 5 gün olmasına ilişkin teklifini sundu. İmamoğlu meclis toplantılarının başkanlık tarafından belirlenebileceğine dikkat çekerek mevzuatı okudu. İmamoğlu daha sonra "Beş gün boyunca toplanacak diye bir kural yok. Bunu belirlemek de sizin hakkınız değildir. Bence beş gün boyunca toplanmasına belediye koridorlarının kulise dönmesine gerek yok. Gündem bittiyse toplantıyı sürdürmenin anlamı yok" dedi. Tartışmaların ardından İmamoğlu teklifin kanuna uygun olmadığını belirterek oylama yapmadı. Bunun üzerine AKP Grup Başkanvekili Tevfik Göksu İmamoğlu hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi.

'MİRASYEDİ BÜTÇESİ'

İmamoğlu İBB'nin mali durumuyla ilgili bir sunum yaptı. İmamoğlu "İBB Meclisi'nin onayladığı bütçe gerçek gelirler ve gerçek ihtiyaçlara göre yapılmış bir bütçe değildir. Planlanan bütçeye göre gelirlerle giderler arasında eski parayla 3.2 katrilyon liralık yeni parayla 3.2 milyar liralık fark vardır. Paranın emeğin üretimin hak ederek kazanmanın önemini değerini bilen hiç kimse kendi bütçesini bu anlayışla yapmaz. Bu sırtını merkezi hükümete yaslamanın sorgulanmadığını bilmenin rahatlığı içinde hazırlanmış tam bir mirasyedi bütçesidir' dedi.

İmamoğlu bütçenin yapılırken 7-8 milyarlık bir fon bulunması öngörülmüş ancak bu yıl içinde herhangi bir kredi ya da fon yoluyla borçlanmaya gidilmediğini anlatarak sözlerine şöyle devam etti:

"Kasada vergi ve maaşlar için para bırakmak gerekirken Belediyeyle iş yapmış kişilerin geçmişe dair borçlarını kapamak öncelenmiştir. Bütçeyi yöneten aklın ve ahlakın 16 milyon İstanbullu'yu öncelemediği apaçık ortadadır. Her ne kadar planlanan bütçede gelir gider farkı 3 2 milyar lira olsa da toplam gelirler ilk altı ayda planlanandan 2 milyar TL daha az gerçekleşmiş durumda. Bu farkın yıl sonunda en az 4 milyara ulaşacağı görülüyor. 4 milyar TL'lik gelir kaybına karşılık giderleri düşürmek amacıyla hiçbir çalışma yapılmamış olduğu için giderlerde bir gerileme olmayacak. Bu nedenle bütçe açığımız an itibarıyla 7 2 milyar liradan az değildir. İstanbul Belediyesi'nin gelirleri ve giderleri arasındaki fark 2008 krizinde bile bu kadar açılmamıştı. '

İBB yönetiminin seçim zamanlarında mevcut hükümeti korumak istediğini belirten İmamoğlu "Ekonomik krizi yönetemeyen hükümetin daha fazla zorlanmaması için yükü vatandaşın sırtına yüklemiştir" dedi. İmamoğlu fiilen 7 2 milyar olan gelir-gider farkı önceden alınmış olan kredilerin ödemesiyle birlikte 9 8 milyara kadar çıkacağını ifade etti. İmamoğlu 2015'ten beri belediye gelirlerinde herhangi bir artış olmadığını ancak buna rağmen yatırıma yönelme olduğunu belirterek "Yani olmayan parayı yatırmışlar. Sonra da yatırımların yavaş ilerlemesi kur farkından dolayı maliyetlerin katlanarak artmasıyla bütçeye çok ağır bir yük binmiştir. Buna yatırım denmez buna 'batırım' denir. İstanbul Belediyesi istikrarlı bir biçimde batırılmaktadır. Bu gidişatı durduracağız" dedi.

İlk 6 aylık sürede devletten beklenenden çok daha az gelir geldiğini söyleyen İmamoğlu özetle şöyle devam etti:

"Yani ilk 6 ayda devlet İBB'ye ödemesi gereken tüm rakamları ödememiştir. Ayrıca iştiraklerden beklenen kar payları da şirket performanslarının çok üzerinde öngörülmüş ve performaslarını artırıcı hiçbir stratejik adım atılmaması nedeniyle karlılıklar dibe vurmuştur. Bütün bunlar İBB'nin hizmetlerini aksatmasına neden olmuştur. İBB elindeki gayrimenkulleri satarak durumu idare etmeye çalışmaktadır. Günü kurtarma zihniyeti İstanbul'un geleceğini ipotek altına almaktadır. "

'HİLE YAPMIŞLAR'

İmamoğlu ayrıca İBB yönetiminin giderlerin çoğunu öteleyip yüzde 60'ını ikinci altı aya bıraktığını açıklayarak "Gider bütçesinin 1 7 Milyar TL'lik yedek ödeneğinin tamamının ilk altı ayda tüketildiğini tespit etmiş bulunuyoruz. Bugün burada doğru adımları atmaz gereken kararları almazsak yakın gelecekte gider bütçesinde revizyonlar yapılması gerekecektir" dedi. İmamoğlu İBB'nin finansal yapısının neden bu denli bozulduğuna ilişkin tespit ettikleri 7 nedeni anlatarak özetle "Hile yapılmış kamu maliyesinin bilinen tüm kuralları çiğnenmiş ve korkunç bir israfa yol açılmış. Örneğin normalde Temmuz ayında kullanılacak olan Maliye katkı payı İBB'ye ülke tarihinde ilk defa 15 gün önce yani biz yönetime gelmeden önce ödenmiş! Maliye'den gelen ve Temmuz ayında kullanılması gereken 980 Milyon liralık tüm nakit 1 hafta içerisinde kullanılıp bitirilmiş" diye konuştu.

KASADA 7 MİLYON LİRA VAR

İBB'yi devraldığında kasasında sadece 7 milyon TL olduğunu açıklayan İmamoğlu "Buna karşılık kasa teslim alındığında 5 8 milyar TL vadesi geçmiş ve ödenmemiş ödeme bekliyordu. (Müteahitlere şirketlere iştiraklere firmalara şahıslara) Bu 5 8 milyarlık vadesi geçmiş borcun 1 5 milyarlık kısmı iştiraklere olan borçtur. İştirakler ödeme alamadıkları için taşeronlara ödeme yapamıyor. Bu ise hizmetlerde aksaklıklara neden oluyor" diye konuştu. İBB'nin borç yükünün 2014 yılında 7 6 milyar TL iken 3.8 kat artarak 2019 yılının ilk altı ayında 28 8 milyar TL olduğunu belirten İmamoğlu "Ancak belediyenin hizmetlerini yerine getirebilmesi çalışanların maaşlarının ödenebilmesi için bütçede öngörülen en az 3 2 milyar TL'lik ilave finansman ihtiyacı bulunmaktadır. Ayrıca 28 milyar TL'lik borç kadar da gelecekte ödenecek olan anlaşması imzalanmış yatırım projeleri bulunmaktadır. Plansız hesapsız yatırımlarla ağır taahhütlerin altına girilmiştir. Aralık sonuna kadar beklediğimiz gelirlerin toplamı 6 2 milyar liradır. Oysa ki Aralık sonuna kadar yapılması gereken ödemelerin toplamı 10 7 milyar liradır. Ayrıca vadesi geçmiş borçlar toplamı ise 5 8 milyar TL'dir" diye konuştu.

İmamoğlu 'Mevcut 28 8 milyar TL gerçekleşmiş borcun yanı sıra; devam eden ihalesi ve sözleşmesi yapılmış projelerden kaynaklanan yükümlülüklerle birlikte toplam yükümlülüğümüz 52 Milyar TL'ye ulaşmaktadır' ifadelerini kullandı.

Belediye meclis üyelerine çağrıda bulunan İmamoğlu son olarak borçlanma yetkisi talep ederek "Ortaya çıkan toplam net borçlanma ihtiyacı 7 2 milyar TL'ye yükselmiştir. Bu rakama kredi geri ödemelerini de eklersek gerçek borçlanma ihtiyacı 9 8 milyar TL'ye ulaşmaktadır. Fakat biz öncelikle alacağımız etkin tedbirlerle borçlanma ihtiyacını azaltmayı planlıyoruz. Hedefimiz 9 8 milyar TL yerine 6 5 milyar TL'lik bir borçlanma ile bütçe hedeflerini tutturmaktır. Mevcut şartlarda bu önemli bir bütçe başarısı olacaktır. Biz bu meclisten bu borçlanma ihtiyacının minimum 2 2 Milyar TL'si için bakiyesi için Eylül meclisinden onay almayı planlıyoruz' diye konuştu.

İmamoğlu'nun sunumunun ardından söz alan AKP Grup Başkanvekili Tevfik Göksu "Bu kadar uzun uzun anlatmanıza gerek yoktu. Bize gelip anlatsaydınız 'evet' derdik. Acil ihtiyacınız varmış. Biz borçlanma yetkisi talebinize şimdiden 'evet' diyoruz" diye konuştu.

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1477164/iBB_enkaz_altinda_.html

================================

ABD'DEN DİKKAT ÇEKEN UYARI: ASLA SAHİP OLAMAYACAK

09.07.2019 01:16

ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence srail İçin Birleşmiş Hristiyanlar" organizasyonu tarafından düzenlenen konferansta ran Amerika'nın sabrını Amerika'nın kararlılık eksikliği olarak okumamalı. Donald Trump başkanlığında İran asla nükleer silahlara sahip olamayacak" dedi.

ABD Başkan Yardımcısı Pence Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton İsrail yanlısı çalışmalarıyla bilinen srail İçin Birleşmiş Hristiyanlar" (CUFI) organizasyonu tarafından Washington'da düzenlenen yıllık konferansa katıldı.

Konuşmasında Donald Trump yönetiminin İsrail'e verdiği desteğin daima süreceğinin altını çizen Pence bundan sonra da her alanda İsrail'e her konuda destek vereceklerinin sözünü verdi.

İran'la ilgili eleştirilerini sürdüren Pence İran'a karşı İsrail'in güvenliğini korumak için her şeyi yapacaklarını dile getirerek ran Amerika'nın sabrını Amerika'nın kararlılık eksikliği olarak okumamalı. Donald Trump başkanlığında İran asla nükleer silahlara sahip olamayacak. " ifadelerini kullandı.

Orta Doğu barışı ile ilgili de açıklama yapan Pence "Her barış bazı tavizler gerektirebilir ancak ABD asla İsrail devletinin güvenliği ve emniyetinden taviz vermeyecektir. " değerlendirmesinde bulundu.

"İRAN'LA MÜZAKERE" BÖLÜMÜ KONUŞMADAN ÇIKARILMIŞ

Öte yandan Amerikan medyasına yansıyan haberlerde Pence'in ilk konuşma taslağında "ABD İran'la müzakerelere hazır" yönünde bir ifadenin olduğu ancak bu ifadenin son anda metinden çıkarıldığı ve Pence'in de bu cümleyi dile getirmediği iddiası yer aldı.

Daha sonra kürsüye gelen Bakan Pompeo da ABD'nin İsrail'e olan desteğini yineledi. Pompeo Trump yönetiminin Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıdığına işaret ederek bu tür adımları atmaya devam edeceklerini söyledi.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton da aynı konferansta İsrail'e verdikleri desteğin kesintisiz süreceği vurgusunu yaparak İran konusunda İsrail'in yalnız olmadığını kaydetti.

ABD'deki en önemli İsrail yanlısı gruplardan biri olan CUFI'ye Trump yönetimi adına en üst düzeyde üç ismin katılarak konuşma yapması dikkati çekerken konferans genelinde İran ve Orta Doğu barışı konuları öne çıktı.

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ABD'nin yaptırımlarına karşılık 8 Mayıs'ta ülkesinin nükleer anlaşmadaki taahhütlerini azalttığını ve anlaşmanın taraflarına İran'ın çıkarlarını koruyacak önlemler alması için 60 gün süre verdiklerini duyurmuştu.

İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Abbas Arakçi de dünkü açıklamasında nükleer anlaşmada ülkesinin beklentilerinin yerine getirilmediği gerekçesiyle anlaşma çerçevesindeki taahhütlerinden bazılarına riayet etmemekle ilgili 60 günü içeren kinci Adım" uygulamalarını devreye soktuklarını bildirmişti. (AA)

https://www.mynet.com/abd-den-dikkat-ceken-uyari-asla-sahip-olamayacak-110105582848

================================

15 YAŞINDAKİ ÇOCUĞU 12 GÜN GÖZALTINDA TUTTULAR

Urfa'nın Ceylanpınar ilçesinde ailesiyle birlikte 12 gün önce gözaltına alınan ve buradaki muamele dolayısıyla antidepresan kullanmaya başlayan 15 yaşındaki N. Z. A bugün adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

09 Temmuz 2019 Salı 01:07

15 yaşındaki çocuğu 12 gün gözaltında tuttular İleri Haber'in aktardığına göre Urfa'nın Ceylanpınar ilçesinde ailesiyle birlikte 12 gün önce gözaltına alınan ve buradaki muamele dolayısıyla antidepresan kullanmaya başlayan 15 yaşındaki N. Z. A bugün adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

Urfa Barosu İnsan Hakları Merkezi'nin 5 Temmuz'dan itibaren gündeme getirdiği konuyla ilgili resmi Twitter hesabından geçtiğimiz hafta sonu yapılan açıklamada çocuğa ilişkin şöyle denilmişti: "N. Z. A (15) adlı çocuk 10 gündür Şanlıurfa'da gözaltında tutulmaktadır.

Çocuk komisyonumuzla birlikte bu durumun takipçisi olduğumuzu bildiriyoruz.

Gözaltı süresinin uzatılması işlemi sorgu işlemidir.

Hâkimlerin usul ve yasaya uymayıp keyfi ve hukuksuz bir şekilde 15 yaşındaki çocuğu avukatsız sorguya alması avukatına söz hakkı vermemesi ve çocuğun üstün yararının yok sayılması asla kabul edilemez.

Çocuğun gözaltında antidepresan (atarax) kullanmaya başlamış olması uzun gözaltı süresinin telafisi mümkün olmayan sonuçlara neden olduğunu bir kez daha göstermektedir.

Keyfi uygulamalara derhal son verilsin. "

12 GÜN SONRA SERBEST

Urfa Barosu İnsan Hakları Merkezi bugün Twitter'dan yaptığı açıklamada çocuğun adli kontrol şartıyla serbest bırakıldığını duyurdu.

Paylaşımda şu ifadeler kullanıldı: "15 yaşındaki N. Z. A bugün adliyeye sevk edildikten sonra Ş. Urfa Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği'nce adli kontrol şartıyla (yurtdışı yasağı) serbest bırakılmıştır.

Bu ve buna benzer hukuksuzlukların takipçisi olmaya devam edeceğiz. "

https://www.yurtgazetesi.com.tr/yasam/15-yasindaki-cocugu-12-gun-gozaltinda-tuttular-h134134.html

================================

EVLADIMA KIYDI BENİ DE ÖLDÜRSÜN!

Öz oğlunu boğan ve müebbede çarptırılan Hüseyin Ersezgin 4 ay sonra tahliye oldu. Caninin tehditlerinden korkup başka şehre taşınan eski eşi Melis Akpınar "En zoru evladımın mezarını bırakmak oldu" dedi.

9 Temmuz 2019 Salı 10:00

Balıkesir'de 6 Şubat 2018'de 4 yaşındaki Kuzey Efe babası Hüseyin Ersezgin (26) tarafından otomobilde yaramazlık yaptığı iddiasıyla boğularak öldürüldü. Oğlunun cenazesine de katılan Ersezgin 13 gün sonra polise giderek suçunu itiraf etti. Anne Melis Akpınar'ın olay sonrası boşandığı cani 28 Şubat'ta müebbet hapse çarptırıldı. Taraflar bir üst mahkemeye başvurdu.

KAPIMA DAYANDI

Akşam gazetisinden Yeliz Coşkun'un haberi şöyle: Bursa Bölge Adliye Mahkemesi'nde 14 Haziran'da görülen duruşmada sanığın üzerine atılı suçun niteliği suç vasfının değişme ihtimali ve tutuklu kaldığı süre gerekçe gösterilerek adli kontrolle serbest bırakılmasına hükmedildi. Hapisten çıkar çıkmaz eski eşinin kapısına dayandığı belirten Melis Akpınar "Bu katil gece yarılarında benim kapıma dayandı. İki yaşındaki kızımın hayatından da kendi hayatımdan da endişe ediyorum. Korktuğumuz için oğlumun kabrinin olduğu şehri terk etmek zorunda kaldım. Benim için en zoru da bu oldu" dedi.

RAPOR: BOĞULDU

Tahliye kararına sitem eden acılı anne Akpınar "4 yaşındaki evladımın nefesini kesti. Önce 'Boğdum' dedi suçunu itiraf etti. Sonra itiraz etti. Otopsi raporu ölümün ağız ve burun tıkanması sonucu olduğunu söylüyor. Bu katil müebbet hapis cezası aldıktan 4 ay sonra nasıl olur da adli kontrol şartıyla serbest bırakılır?" diye konuştu.

KUZEY EFE'NİN AĞLAMA SÜRESİ ARAŞTIRILIYOR

Dosyayı İstanbul 2. İhtisas Kurulu'na gönderen mahkeme Kuzey Efe'nin nefessiz kalması için ağız-burun kısmının ne kadar süreyle kapatılması gerektiği ağlıyorsa bu sürenin ne kadar olacağı ölümünün ne kadar zamanda gerçekleşeceği konusunda rapor istedi. Bir sonraki duruşma 6 Ocak 2020'de gerçekleşecek.

YENİDEN TUTUKLANMASI İÇİN İMZA KAMPANYASI

'Change.org' adlı internet sitesinde imza kampanyası başlatan Melis Akpınar "Oğlum için adalet istiyorum. Duyarlı vatandaşlarımıza da sesleniyorum lütfen bir imzayla melek oğlumun katilinin hak ettiği cezayı almasına yardımcı olun" diye konuştu.

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1477706/Evladima_kiydi_beni_de_mi_oldursun_.html

================================

'İSTİYORLAR YALNIZCA KENDİ YANLILARI YAYIN YAPSIN'

SETA'nın 'rapor' adı altında yayınladığı gazetecileri fişleme belgesine BBC'den tepki geldi.

09 Temmuz 2019 Salı 09:44

stiyorlar ki yalnızca kendi yanlıları yayın yapsın' AKP'ye yakınlığıyla bilinen Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı'nın gazeteciler ile ilgili hazırladığı rapora bir tepki de BBC'den geldi İngiliz yayın kuruluşunun Türkiye Masası Editörü Muran Nişancıoğlu "Uluslararası Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları" başlıklı fişleme belgesinin adında geçen 'uzantıları' ifadesinin raporun başka bir şeyin peşinde olduğunun ipuçlarını verdiğini belirtti.

Belgenin önceden niyetlenilen bir sonuca ulaşmak için hazırlandığını ve bunun manipülasyon olduğunu ifade eden Nişancıoğlu "Değil üniversitede orta dereceli bir okul ödevinde bile bunu yaparsanız çakarsınız.

Bu raporun yazarı aklınca tam bir kurnazlıkla bunu yapmaya çalışmıştır" ifadelerini kullandı.

'İSTİYORLAR Kİ İKTİDAR YANLISI YAYIN YAPILSIN' BBC haberciliğine ilişkin bilgiler veren Muran Nişancıoğlu makaleye şöyle devam ediyor: "BBC birinden yana ve birine karşı bir yayın organı değildir.

Haberini doğru biçimde yapar yorumu o konunun aktörlerine bırakır.

Görülüyor ki raporun yazarı bundan rahatsız olmuş.

O istiyor ki iktidar odakları eleştirilmesin sadece iktidar yanlısı bir yayın yapılsın. "

Fişleme belgesinde yer alan 15 Temmuz darbe teşebbüsüyle ilgili BCC Türkçe haberlerinin bağlamından koparılarak aktarıldığını anlatan Nişancıoğlu ilk 24 saat içinde yaptıkları haberleri 'link' vererek SETA belgesinin saçmalığını net şekilde ortaya koyuyor.

'EN UFAK KANIT YOK PALAVRA' Rapora 'fişleme' yerine 'komedi' demeyi tercih eden Nişancıoğlu belgede Mark Lowen'in BBC Türkçe muhabiri olarak lanse edilmesine esprili bir dille yanıt veriyor: "Mark Lowen BBC Türkçe muhabiri değil ki!

Hiçbir zaman da olmadı.

İstese de almayız zaten.

Türkçesi fena değil ama Türkçe haber yapmak için henüz yetersiz!"

BBC Türkçe'nin tarafsızlık ve fikir çeşitliliğini gözardı ederek haber yaptığı iddiasının en ufak bir kanıta dayanmayan palavra olduğunu vurgulayan Nişancıoğlu şöyle devam ediyor: "Aksine metin içinde örnek verilen haberler de dahil tüm yayınımızda farklı görüşlerin yansıtılmasına büyük önem veririz.

Besbelli ki bu metni kaleme alanları asıl rahatsız eden BBC Türkçe'nin ısrarla uyguladığı bu dengeli yayın politikası ve kimseye biat etmeyen yaltaklanmayan ciddi seviyeli dilidir. "

'ÇOK YAZIK UTANÇ VERİCİ' Murat Nişancıoğlu SETA'nın fişleme belgesinin BBC Türkçe çalışanlarını hedef gösterdiğini ve yalan yanlış bilgiler içerdiğini belirterek yazısına şöyle son veriyor: "Üzerine yazıldığı kağıt kadar değeri olmayan bir metin var önümüzde.

Son derece sorunlu ve tehlikeli bir zihin dünyası ürünü olan bu metne ve anlayışa bilimsel çalışma demek bilime saygısızlık olur.

Çok yazık ve utanç verici!"

= = = = = = =

'Jurnalci' rapora tepki yağıyor https://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/jurnalci-rapora-tepki-yagiyor-h134014.html

= = = = = = =

Ahmet Hakan'dan sert tepki! https://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/ahmet-hakan-dan-sert-tepki-h134019.html

= = = = = = =

Aydınlık'tan muhalif gazetecileri fişleyen SETA raporuna destek https://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/aydinlik-tan-muhalif-gazetecileri-fisleyen-seta-raporuna-destek-2-h134159.html

= = = = = = =

Kılıçdaroğlu'ndan ekonomi paketi tepkisi:Yandaşı kurtarıyorlar https://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/kilicdaroglundan-ekonomi-paketi-tepkisi-yandasi-kurtariyorlar-h134140.html

= = = = = = =

Saymaz SETA raporu imzacılarından İsmailÇağlar'a sert çıktı https://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/saymaz-seta-raporu-imzacilarindan-ismail-caglar-a-sert-cikti-h134120.html

= = = = = = =

SETA skandalı devam ediyor: O gazetecilerinçoğu marjinal https://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/seta-skandali-devam-ediyor-o-gazetecilerin-cogu-marjinal-2-h134081.html

= = = = = = =

Skandal rapora skandal savunma https://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/skandal-rapora-skandal-savunma-h133972.html

= = = = = = =

TGS SETA hakkında suç duyurusunda bulunacak https://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/tgs-seta-hakkinda-suc-duyurusunda-bulunacak-h133977.html

https://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/istiyorlar-ki-yalnizca-kendi-yanlilari-yayin-yapsin-2-h134147.html

================================

İBRAHİM VARLI : İNSAN HAYATINI KURTARMAK SUÇ DEĞİL

9 Temmuz 2019 09:13

Bugünlerde aslında uzunca bir süredir Avrupa'da hummalı bir tartışma var. Konu "umut yolculuğu"na çıkan göçmenler. Tartışma özellikle Roma-Berlin hattında alevlenmiş durumda. Alman gönüllülerin Akdeniz'de mahsur kalan göçmenleri kurtarmak için seferber olmasına İtalya'nın aşırı sağcı hükümeti tepkili. Salvini öncülüğündeki sağcı Roma hükümetinin katı tutumu ve Alman yurttaşlarını gözaltına alarak tehdit etmesine ise Berlin tepkili.

Sadece İtalya değil Avrupa'nın sağcı yönetimlerinin tamamı göçmenlerin ana karaya ulaşmaması için ellerinden geleni yapıyor. Güneyde İtalya doğuda Macaristan ve Avusturya gibi ülkeler bu işin bayraktarlığını yapıyor. Göçmenler bir anlamda insanlık turnusolü. Solcular göçmenlere kapıların açılmasını isterken sağcılar duvarların örülmesinden yana.

Buna karşılık Avrupa'nın birçok yerinde göçmenlere kapıların açılması için çalışan gönüllüler var. Alman Sea Watch organizasyonu da bunlardan birisi. Carola Rackete de bu kuruluşun üyelerinden. Rackete'nin dünyanın gündemine gelmesi de Lampedusa adası açıklarında kurtardığı göçmenleri Sea-Watch 3 gemisi ile İtalya'ya sokmaya çalışırken gözaltına alınmasıyla oldu. Yine Almanya merkezli Sea Eye kuruluşuna ait Alan Kurdi gemisi de denizden kurtardığı 65 göçmenle günlerdir güvenli bir liman açılmasını bekliyor. Ne İtalya ne de Malta gemiye limanlarını açmaya yanaşmıyor.

ROMA-BERLİN HATTINDA GERİLİM

Roma hükümeti Akdeniz'de göçmenleri kurtarmak için çalışan yardım kuruluşlarının gemilerine liman açmayı reddetme politikasında ısrarcı. Buna karşılık Merkel hükümetinin muhafazakar İçişleri Bakanı Horst Seehofer İtalya İçişleri Bakanı Matteo Salvini'ye yazdığı mektupta İtalya'nın limanlarını kurtarma gemilerine açmasını istedi. "Kapalı limanlar" politikasının yeniden gözden geçirilmesini istedi. Salvini'nin talebe yanıtı "Hayır hayır kesinlikle hayır!" oldu. Salvini "Esas biz Merkel hükümetinden insan kaçakçılarına yardım eden gemilerden Alman bayrağını geri çekmelerini ve İtalyan yasalarını hiçe sayan vatandaşlarını ülkelerine geri almalarını istiyoruz" dedi. İtalyan hükümeti Akdeniz'de ölüm tehlikesiyle karşı karşıya kalan düzensiz göçmenlere yönelik faaliyet gösteren kurtarma gemilerine ağır cezalar verme hazırlığında.

Ortadoğu'nun Afrika'nın Orta Asya'nın bitmek bilmeyen çatışmalarından savaşlarından maruz bırakıldıkları ölümlerden yoksulluktan geleceksizlikten umutsuzluktan kaçan sayısız mülteci her yıl Akdeniz'in karanlık sularında yaşamını yitiriyor. Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliğinin 'Umutsuz Yolculuklar' raporuna göre Akdeniz göçmenler için dünyanın en ölümcül rotası. Geçen yıl Akdeniz'de 2 bin 275 göçmen yaşamını yitirdi. Günde ortalama 6 kişi Akdeniz'in karanlık sularına gömüldü. Ölmeyip Akdeniz'den Avrupa'ya ulaşan göçmen sayısı 139 binden fazla. Daha geçen hafta Tunus açıklarında onlarca göçmenin cesedi karaya vurdu. Yüze yakın göçmenden de haber alınamıyor.

HİÇBİR İNSAN 'YASADIŞI' DEĞİLDİR

Daha iyi yaşamlar için zengin kuzey ülkelerine doğru yol alan göçmenlerin dramatik öyküsü her yerde aynı. Kimi Meksika üzerinden ABD'ye geçmeye çalışırken kimi de Akdeniz'i aşıp Avrupa'ya ulaşmaya çalışırken can veriyor. Rio Bravo nehrinde yaşamını yitiren El Salvadorlu Oscar Ramirez ve 23 aylık kızı Valeria ile 2015'de Yunanistan'a geçerken hayatını kaybeden Aylan Kurdi benzer kaderleri yaşamak zorunda kaldı. Sağcılar her tarafta aynı solcular da. Sağcılar bu insanların gelmelerini istemiyorlar. Solcular ise sınırların kaldırılmasını.

Geçen günlerde Almanya'da seksen kentteki gösterilerde binler Akdeniz üzerinden gelen mültecilerin İtalya tarafından engellenmesini protesto etti. İnsani yardım kurumlarına ait gemilerin Libya başta olmak üzere Afrika ülkelerinden kaçan sığınmacıları kurtarmaya devam etmesi gerektiği çağrısında bulunan göstericiler Almanya'nın zor durumda kalan sığınmacıları kabul etmesini de talep etmişti. Dünyanın her yerinden savaş çatışma şiddet ve yoksulluktan dolayı evlerinden yurtlarından kopmak zorunda kalan insanları kurtarmak suç değildir.

https://www.birgun.net/haber-detay/insan-hayatini-kurtarmak-suc-degil.html

================================

YENİ AKP'DE YER KAPMA YARIŞINA İLK 'YETMEZ AMA EVET'ÇİLER GİRDİ!

Sosyal medya hesabından "Sağ ve solda taze kan toplumdaki reform ve demokrasi özleminin doğal bir sonucu" ifadelerini kullanan liberal yazar yeni süreçte liberallerin konumlanacağı tarafı da üstü kapalı belirtmiş oldu.

08 Temmuz 2019 Pazartesi 23:51

Yeni AKP'de yer kapma yarışına ilk 'Yetmez Ama Evet'çiler girdi!

Yurt Haber Merkezi Abdullah Gül ve partiyi kurmakla görevlendirdiği Ali Babacan'ın 'yeni AKP'si en çok liberalleri heyecanlandırdı.

Liberal kalemler 'Türkiye'nin normalleşmesi' adına yeni partiye övgüler yağdırma mesaisine başladılar.

Aynı liberaller lkede askeri vesayet var" diye bağırarak yine 'Türkiye'nin normalleşmesi' adına AKP'ye 'Yetmez Ama Evet' demiş ve ülkenin karanlık yıllarının perdesini hep beraber aralamışlardı.

Uzun zamandır sesleri çıkmayan liberaller simdi tekrar ortaya çıkmaya başladılar...

Suriye'yi işgal eden cihatçı katilleri övmesi ve onları 'devrimci' diye adlandırmasıyla tanınan Türkiye medyasının en Amerikancı yazarlarından Aslı Aydıntaşbaş Yeni AKP kampanyasının başını çekenlerden olmaya kararlı.

Aydıntaşbaş Ali Babacan'ın "Vazgeçilmez ilkelerimiz; insan hakları özgürlükler ileri demokrasi ve hukukun üstünlüğüdür" açıklamasını alıntılayarak "Istanbul seçimleri İmamoğlu'nun yükselişi ve Babacan/Gül hareketinin çıkışı Türkiye'de siyasetin yeniden şekilleneceğinin habercisi" dedi.

Sosyal medya hesabından "Sağ ve solda taze kan toplumdaki reform ve demokrasi özleminin doğal bir sonucu" ifadelerini kullanan liberal yazar yeni süreçte liberallerin konumlanacağı tarafı da üstü kapalı belirtmiş oldu.

https://www.yurtgazetesi.com.tr/politika/yeni-akp-de-yer-kapma-yarisina-ilk-yetmez-ama-evet-ciler-h134128.html

================================

SELCAN TAŞÇI HAMŞİOĞLU : KISACA MERKEZ BANKASI VAKASISELCANTASCİ@GMAİL. COM 09 TEMMUZ 2019

Bağımsız kurum/kurul/kuruluşlara talimat vermemem veremem gerekiyordu verdim oldu;Misal iliksiz cübbesini iliklemeye kalkan yargıçlar ihya oldu.

***

"YA OLMAZSA" MI?

Misal sırf "bana yakın" diye "laf dinler" diye "sözümden çıkmaz" diye "atattığım" bir "bürokratım" bulunduğu makamın "adının bağımsız" olmasına aldanıp kendisini rolüne fazla kaptırıp sahiden de "bağımsızmış gibi" davranmaya başladığında talimatlarıma uymamaya yahut uymakta nazlanmaya başladığında mı?

O zaman da…Yasada açıkça düzenlenmiş konularda KHK çıkarmamam gerekiyordu ama çıkardım oldu.

Yasada açıkça düzenlenmiş konularla KHK arasında bir çelişki varsa kanuna uymam uygulamam gerekiyordu ama KHK'yı uygulattım oldu.

Kanuna göreve görevden alamayacağım bir pozisyonda oturuyordu dokunamazdım ama aldım oldu.

***

BUNDAN SONRA MI?

Kendini dokunulmaz zanneden uzmanlık profesyonellik kurumsal çıkar milli menfaat yahut herhangi bir başka gerekçeyle "direnme hakkı"na sahip olduğu yanılgısına düşen denetim fren veya başka bir kontrol mekanizmasını işletebileceğini sanan buna cüret eden etinkaya" olmaz "çetin ceviz" olur; her kim olursa ibret olsun!

Günün sonunda bulunur elbet hepsinin "Uysal" bir alternatifi mutlaka!"

Katılım bankacılığından geliyor geleceğimize hakim" diye "en genç" ünvanıyla parlatarak getirdiğim oğlum sana söylüyorum; damadım sen anla!

Durun yahu şaka…Damadım dediysem heyecanlanmayın hemen diğer sözde "bağımsız" kurumları kurulları kuruluşları yönetenler babında…

BİR KERE DAHA: RABİA NAZ'A NE OLDU?

Çocuğunuz ölüyor; 11 yaşında 12 olsa 13 olsa 5 6 9 15 30 olsa da fark etmez ya bilin diye yazıyoruz böyle "daha 11 yaşında";Okuldan çıkıyor…Annesinin iş yerine uğruyor…Oradan evine dönmüş olması gereken saatten 10-15 dakika sonra evininin önünde yerde yatarken bulunuyor.

112 aranıyor ambulans geliyor hastaneye kaldırılıyor kurtarılamıyor…Ölüyor.

***

İlk açıklama "intihar ettiği" yönünde;11 yaşında.

***

Trabzon'dan alınan Adli Tıp raporuna göre ölüm sebebi "bedensel travma"…Hacettepe Üniversitesi'nin raporuna göre trafik kazası; araç çarpması…Evine dönmüş olması gereken saatte civardaki bir metruk binanın yakınında görüldüğü iddiası var; söz konusu binada yapılan incelemede DNA'sına rastlanmadığı söyleniyor.

Ama başka bir kadının DNA'sı var.

Kim?

Cevap yok.

Belediye incelemenin ardından soruşturmasının bitmesini beklemeden o metre binayı yıkıyor.

Neden?

Cevap yok.

Atardamarında düşmeyle oluşamayacak şekilde kesik olduğu söyleniyor…Pantolonda ayakkabıda kan varken kan boşalması gereken ayakta bir damla kan olmadığı "temizlenmiş gibi" durduğu söyleniyor…Okul çantasının "bir el" tarafından sonradan olay yerine getirildiği söyleniyor…Olay günü olay mahalinden hızla geçen bir siyah arabadan bahsediliyor; en yakındaki oto yıkamada o gün sadece siyah bir aracın yıkamaya geldiği söyleniyor… O siyah arabanın iktidar partisi mensubu yerel yöneticilerin "bir yakini(!)" kartını taşıyanlara (yeğenlerine) ait olduğu söyleniyor…Ambulansın kamera kayıtlarının silindiği söyleniyor…İktidar partisine mensup bir milletvekilinin soruşturmaya müdahale ettiği söyleniyor…En tuhafı; iktidar partisi ve ortağının oylarıyla TBMM küçük bir kız çocuğunun kuşkulu ölümünü araştırmayı red ediyor!

***Siz "baba" olsanız… "Anne" olsanız… Bu çelişkilerin peşine düşmez oluşan şüpheleri gidermeye çalışmaz ve gerçeğe ulaşmak istemez misiniz?

Kızınıza "ne oldu" bilmek ve varsa bir faili sorumlusu hesap sormak istemez misiniz?

11 yaşında ölen veya öldürülen Rabia Naz'ın babası da bunu istiyor.

En doğal en haklı tavırla bunu yapmaya çalışıyor; resmi olarak "akıl hastası" muamelesine uğramak da dahil son 1 yıldır başına gelmeyen kalmıyor.

Evladını kaybetmiş bir baba pekala aklını da yitirebilir ama elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin bir babanın evladının ne şekilde öldüğünü ortaya çıkarma çabası bir akıl kaybı emaresi midir?

Evlat acısını itibarsızlaştırmayı da kapsayacak denli organize bir koruma mekanizması "kimin" "nesi" için oluşturulmuş olabilir?

SORU-YORUM

Dün ODTÜ'deki kıyım ve kanunsuzluğa karşı CHP'li vekillerin "hukuksuzluk" isyanı ve belediyenin direnişini izlerken sormadan edemedim: ya Ankara'yı hâlâ Melih Gökçek yönetiyor olsaydı?

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/kisaca-merkez-bankasi-vakasi-52545yy.htm

================================

ORHAN UĞUROĞLU : SARAY SİYASETİ AKP'YE KAYBETTİRİYOR ORHAN@YENİCAGGAZETESİ. COM. TR 09 TEMMUZ 2019

2001'de kurulduğundan bu yana Recep Tayyip Erdoğan'ın "uzman görüşüne" önem verdiğini belirten AKP kurucusu eski milletvekili "Cumhurbaşkanı olduktan sonra Erdoğan çok değişti" diye konuştu.

Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı dönemini de AKP kurucusu şöyle değerlendirdi:"Saray yaşamı öncesi ve sonrası…""24 Haziran öncesi ve 24 Haziran sonrası…"Erdoğan'ın siyaset yaşantısında "tek adam" özelliğinin hep var olduğunu vurgulayan eski milletvekili 17 yıllık iktidar döneminin AKP'ye kaybettirmeye başlamasının doğal olduğunu belirterek şunları söyledi:"Ama doğal olmayan ve siyasette başarısızlığa neden olan Tayyip Beyin inadıdır.

Bu inat siyasette başarısızlığı getirir.

Erdoğan'ın en yakında olan ailesi etrafını saran bazı bakanlar baş danışmanlar danışmanlar 'haklısınız' mantığında 'neme lazım' anlayışında.

Siyasette başarının olmazsa olmaz şartı eleştiridir.

Eleştirileri de lidere en yakın çevresi yapmalıdır.

Erdoğan'ın kişilik yapısı siyasetin bu temel anlayışına terstir.

Bu yapı Erdoğan'ı hızla başarısızlığa siyaseten yenilgiye taşıyor"Saray öncesi ve sonrası Erdoğan söylemini de açıklığa kavuşturmasını istedim AKP kurucusu eski milletvekili şu yorumu yaptı:"Saray yaşamı inanın kardeşim herkesi bozar.

Lüks yaşam hizmetliler güvenlikler danışmanlar baş danışmanlar bürokratlar yani emrindeki saray personeli dünyanızı da sizi de siyasetinizi de değiştirir.

Ki Erdoğan da bu şatafata üzülerek görüyoruz yenik düştü.

Saray'ın kapısı milletvekillerine de parti kurucularına da hatta daha da önemlisi vatandaşa kapatıldı.

Saray yaşamı da milletin yaşamından farklı oldu ki Erdoğan'ı partisinden de milletinden de kopardı. "

Biz bunları yazıyoruz diye AKP'liler bize kızıyorlar.

Ama siz aynı camia içinde siyaset yapıyorsunuz.

Konuşmuyor musunuz bu sıkıntıları söylemiyor musunuz?

24 Haziran öncesi ve sonrası dediğiniz dönemi de anlatarak yanıtlar mısınız?"

Elbette konuşuyoruz anlatıyoruz değerlendiriyoruz ama dinleyen kim?

Milletvekilleri de partinin deneyimli siyasetçileri de bu görüşleri dile getiriyorlar.

Ama eleştirilerimiz dikkate alınmıyor.

24 Haziran ile cumhurbaşkanı yürütmenin tek sorumlusu oldu.

Milletvekillerinden bakan yapılamaması bakanlar ile AKP Meclis grubunu birbirinden kopardı.

Bakanlar Erdoğan'ın talimatları dışında hareket etmiyorlar.

Milletvekiline geliyor şikayetlerini isteklerini iletiyor.

Milletvekilleri de bunları yazılı not halinde bakanlara iletiyorlar.

Bakanlar Meclis'e gelmeyince milletvekillerinden de kopuyor.

Sistem her geçen gün AKP'nin aleyhine işliyor.

Metal yorgunluğu bir yana Saray siyaseti AKP'ye büyük oy ve güç kaybettiriyor. "

Değerli okurlarım AKP kulislerinde konuşulanlar gösteriyor ki Ali Babacan Ahmet Davutoğlu ve Abdullah Gül'ün çalışmaları boşuna değil.

AKP milletvekilleri AKP Genel Merkezi AKP Teşkilatları Saray siyaseti ayrı telden çalıyor.

AKP'de muhalefetin her geçen gün yükselmesinin en önemli nedenlerinden birisi anlaşılıyor ki saray siyaseti ve saray yönetimi…

ODTÜ'DE AĞAÇ KIYIMI. ...

Değerli okurlarım Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ)'de yapılmak istenen Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK) yurduna karşı direniş 15 Mayıs'ta başladı.

Bu sabah ağaç kesme başlayınca öğrencilere ve desteğe gelen öğretim üyeleri rektörün istifasını isteyen sloganlar attılar.

Milletvekillerinin ODTÜ'ye girmesine izin verilmedi.

Saat 09.30 sıralarında ise polis eylemci öğrencileri tartaklayarak dışarı çıkarttı.

AĞAÇ KESİMİ BAŞLADI.

ODTÜ ormanlarının yurt yapma niyetiyle yok edilmesi eylemi açıkça ODTÜ'lülere karşı ODTÜ'nün ideolojisine aydın öğrenciler yetiştirmesine karşı bir eylemdir.

Yapılmak istenilen KYK yurdunun hangi cemaate teslim edileceğini bilemeyiz ama asıl tehlike ODTÜ'deki huzurlu eğitim düzenine karşı konulmak istenilen siyasi bir bomba olduğu anlaşılıyor.

Gerek Ankara Büyükşehir Belediyesi gerek Çankaya Belediyesinden alınan bir imar planı değişikliği yok ama AKP'nin Çevre ve Şehircilik Bakanlığına verdiği imar yetkisi ile bu adımlar atılıyor.

31 Mart yerel seçiminde AKP'nin "Gönül Belediyeciliği" sloganının sonucu işte tam da budur.

AKP kendi gönlüne göre imar yapmakta ODTÜ'de örneği görüldüğü gibi milletin gönlünü polis gazı ve copu ile baskılayarak milletin gönlünü paramparça etmektedir.

Sonuç olarak saray siyaseti bugün de ODTÜ'yü vurmuştur…Yarına Allah Kerim…

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/saray-siyaseti-akpye-kaybettiriyor-52536yy.htm

================================

ESFENDER KORKMAZ : NÜFUS POLİTİKASI NEDİR NE DEĞİLDİR? ESFENDER@ESFENDERKORKMAZ. COM 09 TEMMUZ 2019

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) 1989 da Dünya nüfusunun 5 milyara ulaştığı gün olan 11 Temmuzu "Dünya Nüfus Günü " olarak ilan etmiştir.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı insanların özellikle gelişmekte olan ülkelerde daha iyi yaşam standartlarına sahip olmaları için gerekli olan bilgi deneyim ve kaynakları sağlamak amacıyla kurulmuştur.

2019 da Dünya nüfusu 7 milyar 750 milyona ulaşmış durumdadır.

Son iki yüzyılda nüfus artışı hızlandı.

18 asrın sonuna kadar Dünya nüfusu 1 milyarın altında idi.

1882 yılında 1 milyar ·

1927 yılında 2 milyar ·

1961 yılında 3 milyar ·

1971 yılında 4 milyar ·

1987 yılında 5 milyar ·

1999 yılında 6 milyar ·

2011 yılında 7 milyar oldu.

2019 da 7 750 milyardır.

2050 yılında 12 milyar olacaktır.

Nüfusun bu kadar hızlı artması Dünya nüfus politikasının öne çıkmasına neden oldu.

Nüfus politikası nüfusun büyüklüğünü yerleşim alanlarını çalışma alanlarını ve çalışma süresini nüfus yapısını (kompozisyon) belirleyen politikadır.

Nüfus artış hızı fert başına GSYH'nin büyüklüğünü etkiliyor.

Artan GSYH daha fazla veya daha az nüfusa bölünüyor.

Ancak işgücü açığı olan ülkelerde nüfus artışı bu açığı kapayacağı için GSYH'de nüfus artış hızından daha yüksek büyüme sağlanabilir.

İktisadi kalkınma hedefi için iktisadi planlama yanında sosyal planlama da gerekir.

Bunun için her ülke optimal bir nüfus miktarı ve yapısını hedefler.

Şimdi gelişmiş batı ülkeleri nüfus artışını teşvik ederken nüfusu fazla Çin gibi ülkeler nüfus planlaması yapıyor.

Çağımızda nüfus konusunda genel tablo gelişmiş ülkelerde yaşlanan ve azalan bir nüfus gelişmekte olan ülkelerde genç ve artan bir nüfus şeklindeki tablodur.

Dünya Bankası 2012 yılı nüfus artış hızına göre ülkeler listesinde gelişmiş ülkelerde nüfus artış hızı birkaç istisna dışında yüzde birin altındadır.

Nüfus artış hızı yüzde 1.5'in üstünde olan ülkelerin tamamı gelişmekte olan ülkelerdir.

Bunlar içinde de en yüksek nüfus artış hızı İslam ülkelerindedir.

Söz gelimi Umman yüzde 9.13 Katar yüzde 7.05 Kuveyt yüzde 3.95 Nijer 3.84 Birleşik Arap Emirlikleri yüzde 3.10'dur.

Bunun nedeni dini nedenlerle kürtaj yasakları ve nüfus planlamasının hoş görülmemesidir.

Öte yandan Dünya'da yoksul nüfus oranı Doğu Asya ve Pasifik'te hızla düşerken Avrupa ve Orta Asya'da aynı kaldı.

Bu sonuç bu bölgelerde önceki yıllarda da yoksul nüfusun daha düşük olmasından ileri geliyor.

Dünyada yoksul nüfusun en fazla olduğu bölgeler artan bir oranda sahra altı Afrika'da ve sonra Güney Asya'dadır.

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre Türkiye'de doğurganlık hızı en yüksek illerimiz Güneydoğu illeridir.

Türkiye'de 1963 yılına kadar nüfus planlaması yapılmamıştır.

1923 ile 1960 arasında önce birinci ve ikinci dünya savaşları erkek nüfusa ihtiyaç göstermiştir.

Sonra siyasi ve askeri güç sağlamak tarımda işgücü elde etmek için nüfus artışı istenmiştir.

Bu nedenle doğum evleri kurulmuş altı ve daha fazla çocuklu aileler para ile ödüllendirilmiş çok çocuklu ailelere vergi muafiyeti getirilmiş göçmenlere düşük faizli kredi verilmiş doğum kontrol ilaçları ve kürtaj yasaklanmıştır.

1963'te başlayan planlı dönemle birlikte nüfus planlaması aile planlaması yapılmıştır.

2000'li yıllarda bu politikadan vazgeçilmiştir.

Açıklanmayan ve bilinen gerekçe nüfusun etnik yapısının belirli etnik guruplar lehine bozulmasını önlemektir.

Türkiye genç ve dinamik bir nüfusa sahiptir.

Ne var ki kalkınma için gerekli olmakla birlikte ve yeterli olması için çağdaş eğitimin önü açılmalıdır.

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/nufus-politikasi-nedir-ne-degildir-52542yy.htm

================================

BURHAN AYERİ : YUNANİSTAN'DA YİNE "SİYASİ HANEDAN" BURHANAYERİ@YAHOO. COM 09 TEMMUZ 2019

Komşuda vaktinden önce seçim iktidarı değiştirdi.

Ülkede tarih boyunca yönetimi elinde tutan sülalelerden Miçotakis'lerin oğlu Kiriakos başbakanlığı elde etti.

Aslında bunun ilk siyaset denemesi olmadığını biliyoruz.

Babası Konstantinos başbakanlık yaptı.

Ailenin büyük kızı Dora Bakoyannis'i Dışişleri Bakanlığı'ndan ve daha önemlisi vamp görüntüsüyle hatırlıyoruz.

Albaylar darbesinden sonra Türkiye'ye sığınan aile reisi Kiriakos'un İhsan Sabri Çağlayangil'le dostlukları hatırdan çıkmaz.

Hele o ünlü sofraları.

Genelde bakıldığında Miçotakisler bize sıcaktır.

Ancak son dönem Yunan hükûmetlerinin Muğla ve Aydın tapu müdürlüklerine kayıtlı adalarımızı işgali aramızı bozdu.

Onlar mı suçlu yoksa biz mi seyirci kaldık bu tartışma uzun sürecek.

Eğer Ahmet Takan arkadaşımızın yazıları olmasa gerçekleri öğrenmemiz mümkün olmayacaktı.

Bu arada Yunan siyasetine egemen olan diğer iki aileden de kısaca söz edeyim.

Biri Karaman kökenli Karamanlisler.

Diğeri Papandreular.

Orta yaşın üstündekiler bunları hatırlar.

Hava yumuşar mı?

Batı dünyası Yunanları "büyük babaları" kabul etmiştir.

Hatta Avrupa hanedanlarının pek çoğu bu ülkeden kral ya da kraliçe almışlardır.

İngiltere'den İspanya'ya kadar.

Ayrıca onlara göre Atina demokrasinin doğduğu yerdir.

Yeni Yunan Başbakanı Kiriakos Miçotakis'in istese bile Türk-Yunan ilişkilerini yumuşatmasına gücü yetmeyecek.

Çünkü askerî birlikler ve ağır silahlarla tahkim ettikleri adalarımızı geri verme niyetleri olmadığı ortada.

Şu anda ise en büyük sorun Doğu Akdeniz'deki enerji sondajları.

Fatih'ten sonra Yavuz da delmelere başlıyor.

Bir yerde komşunun yeni patronuna merhaba diyecek.

AvantajıYeni Demokrasi Partisi'nin iktidarı tekrar ele geçirişi sürpriz değildi.

Beklendiği gibi "tek başına iktidar" oldu.

Burada Türk düşmanı Altın Şafak'ın düştüğü durum bizi fazla ilgilendirmemeli.

Bu kafalar bir iner bir çıkar.

Hiçbir zaman yok olmazlar.

Özetle kimse umutlanmasın.

Hele ülkemizin içine düşürüldüğü mâli problemler ortadayken.

Bu satırları yazarken KRT ekranı açıktı.

Emeklilere verilen sadaka gibi zam tartışılıyordu.

Konuşanların ağzından alev çıkıyordu.

Bunları Devlet Bahçeli seyrediyor mu acaba?

Hiç sanmıyorum.

MHP Genel Başkanı milletin geçinememesiyle ilgili değil.

Meral Akşener'e yapacağı hakaretlerin notlarını alıyordur...

Yunan seçimleri dahi umurunda değil...

ERDOĞAN'IN KRAVATI

Bu aralar boyunbağına takıldım.

Birkaç gün önce merhum Turgut Özal'ın bana bağladığından söz etmiştim.

Bugün de Erdoğan'ın Çipras'a hediye ettiğinden bahsedeceğim.

Sahi ne oldu o "medeniyet yuları"na.

Sakıt başbakanın fırlatıp attığı yeri hatırladığını sanmıyorum.

Aslında ateiste bir de İncil vermeliydi.

İşimiz gücümüz böylesi sonuçsuz uğraşlarla.

Size bir şey daha söyleyeyim.

Erdoğan'ın Çipras'a verdiği kravat benim tozlu Hermes'e sekiz kere değer basar.

MAHKEMENİN EN GÜZELİ

AİHM'nin (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) en genç yargıcı bizden.

Saadet Yüksel TV 8'in sunucusu adaşından daha güzel.

AİHM'ye seçim yapıldığı zaman ilk röportajı kimin yapacağını merak etmiştim.

Kayhan Karaca'yı bu işi yaparken izleme mutluluğuna eriştim.

Hem de çok iyi hazırlanmıştı.

Bayan yargıcımızın en mutlu olduğu taraf Türk yüksek yargısının başkanlarının yerinde kutlamalarıydı.

Bu da örnek bir davranıştı.

Zaten yapılması gereken de buydu.

***

Spor tutkudurAmerika Kupası'nı Ömer Üründül'ün "mutlak favori" dediği Brezilya kazandı.

Finalde kaybeden Peru'nun futboluna ise bayıldım.

Eğer bu şampiyona ülkelerinde yapılsa kesin kazanırlardı.

Prestijini kaybeden tek futbolcu Beşiktaş'ın Medel'i idi.

Oyunu lüzumsuz gerdi.

Hem kendini hem Messi'yi attırdı.

Paraguaylı rezil hakeme bu da yetmedi.

Tam 7 sarı kart çıkardı.

Bu hakemi izleyenler sanırım bizimkilere daha az saldırırlar.

KadınlarKadınlar futbolundan çok basketbolundan bir iki satır bahsetmek istiyorum.

Fransa kupayı aldı götürdü.

Bizim Federasyon Başkanı Hidayet Türkoğlu'na inat FIBA Avrupa Başkanı Turgay Demirel'i iftiharla seyrettim.

Ödül törenindeki tavrı ve verilen değer bir Türk olarak koltuklarımızı kabarttı.

GÜNÜN SÖZÜ

Yalancıyı aldatmak iki kat keyiflidir.

La Fontaine

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/yunanistanda-yine-siyasi-hanedan-52540yy.htm

================================

SURİYELİ MUHALİFLERDEN TÜRKMENDAĞI'NA OPERASYON

09.07.2019 14:51

Suriye'deki askeri muhalif gruplar ve rejim karşıtı silahlı gruplar Türkmendağı (Bayırbucak) bölgesine operasyon başlattı.

Suriye'deki askeri muhalif gruplar ve rejim karşıtı askeri gruplar İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi sınırları içerisinde kalan Lazkiye kırsalındaki Türkmendağı (Bayırbucak) bölgesinde Esed rejiminin ele geçirdiği stratejik noktaları geri almak için operasyon başlattı.

Askeri muhalifler ve rejim karşıtı silahlı grupların düzenledikleri ani saldırılarda çok sayıda rejim askeri öldürüldü.

Stratejik Burç el Zahiye Tepesi ile 15 küçük tepe ve rejim mevzisinin ele geçirildiği operasyonda rejime ait iki tank imha edildi.

Operasyonun ardından rejim birlikleri Türkmendağı'na topçu saldırısı başlattı.

Esed rejimi 2015'in son aylarında Rusya'nın hava desteğiyle Lazkiye ilinin kırsalındaki Türkmendağı'nın yüzde 85'ini ele geçirmişti.

Bölgede yaşayan 20 bin civarında Türkmen ve Arap Türkiye'ye göç etmek zorunda kalmıştı.

Türkmendağı'nda muhaliflerin elinde Çümeren Kelez İsapınarı Sallur Yamadı Karamanlı köyleri ile Zeytincik Ciptoroz Kalaba çiftlikleri bulunuyor.

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/suriyeli-muhaliflerden-turkmendagina-operasyon-241229h.htm

================================

TEMELLİ: MERKEZ BANKASI BAŞKANI YASA DIŞI KARARNAME İLE GÖREVDEN ALINDI

9 Temmuz 2019 14:51

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli partisinin grup toplantısında konuştu.

Temelli Merkez Bankası Başkanı Çetinkaya'nın görevden alınmasına ilişkin "Başkanı görevden alındı. Görevden alınması suçtur. Görevden alma sebebi hedeflere ulaşamamış. Enflasyonu düşürememiş. Bu yasadışı kararnameyle görevden alındı. Faizler düşerse enflasyon nasıl düşer konusunda ekonomistler tez yazıyor. Kendisi tez yazamayan bir Merkez Bankası başkanı var şimdi. " dedi.

Temelli'nin konuşmasının satır başları şu şekilde:

"Sivas Katliamı'nın faillerini biliyoruz ama bir türlü suçlular adaletin önüne çıkarılmadı. Ali İsmail Korkmaz'ı da Gezi'de yitirdiklerimizi Dersim Katliamı'nda yitirdiklerimizi anmak istiyorum. Srebrenitsa'yı anmak istiyorum. O kadar çok yitirdiğimiz can var ki. Ama anmak yüzleşmektir. Bu iktidarlar hafızamızı silmeye çalışsa da biz mücadeleye devam edeceğiz yüzleşmek için. Toplumsal barış yüzleşmeden olmaz.

10 Ekim'i anmak istiyorum. Ankara Gar'ı önünde tam 103 canımızı yitirdik. İhmali olanlar hâlâ adalet önünde hesap vermedi. Hatırlıyorsunuz bu katliamdan sonra 'oylarımız arttı' diyenler vardı. Bu katliamın müsebbiblşerine 'öfkeli çocuklar' diyenler vardı. Onları da unutmayacağız. Göz yumdunuz katliam geliyorum dedi. Siz katliamdan medet umdunuz oylarınız artsın diye. Suruç'u da unutmadık. Bu anlayış aynı zihniyetler yoluna devam etme çabasında.

Bir vakıf var biliyorsunuz. Seta Vakfı. Araştırmanın başlığı bile amacını ortaya koyuyor. Fişleme peşinde. Bildiğiniz andıç. Bu andıç meselesiyle iktidara gelenlerin geldiği nokta bu. 90'larda bu işi karargahlar yapıyordu şimdi araştırma kurumları yapıyor. Demekki bu iş karargahtan alınıp bunlara verilmiş. Raporun arasına HDP'yi de sıkıştırmışlar. Bizimle iltisaklı olmak -ne demekse bu- suç olmuş. Bu gazetecilerin yapmış olduğu haberler suç değil. Suç olan sizin gazetecileri cezaevine göndermiş olmanız. Bu ülkede basın özgürlüğü yok ifade özgürlüğü yok. Bütün özgürlükler lağvedildi.

Bu sistem Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi. Bu hükümet özgürlükleri yok sayma tasfiye etme peşinde. Bir rehabilite yapacaklardı heralde olmadı şimdi de sistemin emarını çekeceklermiş. Siz bu sistemin kısa filmini çekin. Çekin ki bu hukuksuzluklar adaletsizlikler tarihe not düşsün. Bu sistem yönetememe halidir. Bu yönetememe halinden dolayı da ülke hergün krize sürükleniyor. İktidarın payandası bir Merkez Bankası vardı.

Başkanı görevden alındı. Görevden alınması suçtur. Görevden alma sebebi hedeflere ulaşamamış. Enflasyonu düşürememiş. Bu yasa dışı kararnameyle görevden alındı. Faizler düşerse enflasyon nasıl düşer konusunda ekonomistler tez yazıyor. Kendisi tez yazamayan bir Merkez Bankası başkanı var şimdi. Böyle bir ilişki yok. Tarihte böyle vakaları Çillerle yaşadık. Biz unutmayız. Çiller biliyorsunuz iktisat profesörüydü ülke inanılmaz bir krize sürüklendi. Merkez Bankaları özerk olmalı.

https://www.birgun.net/haber-detay/temelli-merkez-bankasi-baskani-yasa-disi-kararname-ile-gorevden-alindi.html

================================

MÜFTÜLÜKTEKİ AİLE SAADETİ BOZULDU

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından yayınlanan kararname ile Kocaeli İl Müftülüğü'ne atanan Sinan Cihan'ın kızı Ravza Cihan'ın aynı kurumda müftü olan babası ile görev yaptığının ortaya çıkması tartışma yaratmıştı. Yaşanan gelişmeler üzerine müftü yardımcısı kızı Ravza Cihan görevden alınarak kurumun başka bir iline atandı.

Tweet Takip et: @cumhuriyetgzt

9 Temmuz 2019 Salı 14:32

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Manisa İl Müftüsü olarak görev yaparken Kocaeli İl Müftülüğü'ne atanan Sinan Cihan ile ilgili tartışma yaratan bir detay ortaya çıkmış Müftü Cihan'ın kızı Ravza Cihan'ın 2017 yılından bu yana Kocaeli İl Müftü Yardımcısı olarak görev yaptığı öğrenilmişti. Sinan Cihan'ın görevi Yusuf Doğan'dan resmen devralmasının ardından Ravza Cihan görevden alındı.

SAKARYA İL MÜFTÜLÜĞÜNE ATANDI

Sözcü'den Uğur Enç'in haberine göre Diyanet İşleri Başkanlığının kararıyla Kocaeli İl Müftü Yardımcısı Ravza Cihan Sakarya İl Müftü Yardımcılığı görevine kaydırıldı. Sakarya İl Müftü Yardımcısı olarak görev yapan Hatice Sümer ise Kocaeli İl Müftü Yardımcılığı görevine getirildi.

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1478483/Muftulukteki_aile_saadeti_bozuldu.html

================================

SAVCIDAN DEHŞETE DÜŞÜREN FETÖ TESPİTİ

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ'nün sözde TSK yapılanmasına ilişkin soruşturmada muvazzaf 176 asker hakkında gözaltı kararı verildi. Soruşturmayı yürüten savcı dehşete düşüren FETÖ tespitini kamuoyu ile paylaştı. Savcı 'FETÖ'nün TSK içerisine sızmış ve halen deşifre edilemeyen mensuplarının sayıca darbe girişimine katılanlara oranla daha fazla' dedi.

9 Temmuz 2019 Salı 08:35

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) yapılanması soruşturması kapsamında 176 muvazzaf asker hakkında gözaltı kararı çıkarıldı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından yapılan açıklamada 15 Temmuz 2016'da darbe girişiminin TSK içerisine sızdırdığı ve birebir veya ikili/üçlü gruplar halinde örgütsel olarak "öğretmen" tabir edilen sivil unsura bağlılık yoluyla birbirini tanımayan hücreler şeklinde örgütlediği mensuplarına terör örgütü lideri Fetullah Gülen ve örgütün sözde TSK sorumlusu "Namık" kod adlı Adil Öksüz tarafından aşağıya doğru silsile yoluyla bir kısım hücrelere talimat verilmesi ve örgüt mensubu asker şahısların fiilen katılması yoluyla gerçekleştirildiği anlatıldı.

FETÖ'nün TSK içerisine sızmış ve halen deşifre edilemeyen mensuplarının sayıca darbe girişimine katılanlara oranla daha fazla olduğu bu yönüyle terör örgütünün devletin anayasal düzeni ve bekası açısından halen en büyük tehlikeyi ihtiva eden terör örgütü olduğu vurgulanan açıklamada şu bilgilere yer verildi:

"Asker şahıs örgüt mensuplarının deşifre edilmesine yönelik Cumhuriyet Başsavcılığımızca 29 Kasım 2017'den bugüne kadar yürütülen soruşturmalar kapsamında örgüt içi iletişim metotlarından biri olarak örgüt mensubu asker şahıslardan sorumlu sivil şahısların asker şahıslarla örgütsel irtibat amacıyla kullandığı büfe market fatura ödeme merkezi gibi yerlerde kurulu kontörlü hatlar ile kamuya açık yerlerde kurulu ankesörlü hatlardan örgütsel tarza uygun şekilde irtibat sağlanan ve darbe girişimi veya münhasıran terör örgütü mensubiyeti nedeniyle haklarında işlem tesis edilmeyen 2 bin 287 asker şahıs şüpheli hakkında yakalama ve gözaltı talimatı verilmiş bu şüphelilerden bin 980'i yakalanmış yakalanan şüphelilerden 515'i etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanma talebiyle açıklamalarda bulunarak örgütsel faaliyet ve mensupları hakkında faydalı bilgiler verdiklerinden bahisle serbest bırakılmış (sabit hat örgütsel irtibatını kabul eden ancak faydasız ve eksik bilgiler veren şüpheliler bu sayıya dahil olmayıp bu tür şüpheliler tutuklama istemiyle sevk edilmiştir) 222'si tutuklama istemiyle sevk edildikleri sulh ceza hakimlikleri önünde etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanma talebiyle açıklamalarda bulunmaları/delil durumu nedeniyle adli kontrol şartıyla serbest bırakılmış bin 233'ü ise tutuklanmıştır. "

Açıklamada aynı yöntemle örgütsel iletişim modeline uygun şekilde Emniyet Genel Müdürlüğü TEM Dairesi Başkanlığı ve İstanbul Emniyet TEM Şube Müdürlüğü arasındaki koordineli çalışma sonucunda tespit edilen mensup olunan kuvvete göre tasnif edildiğinde; 100'ü Kara Kuvvetleri Komutanlığı 33'ü Hava Kuvvetleri Komutanlığı 37'si Deniz Kuvvetleri Komutanlığı 6'sı Sahil Güvenlik Komutanlığı'na mensup 1 albay 2 yarbay 5 binbaşı 7 yüzbaşı 100 üsteğmen 18 teğmen ve 43 astsubay olmak üzere tamamı muvazzaf 176 askeri personel şüpheli hakkında eş zamanlı olarak uygulanmak üzere yakalama ve gözaltı talimatı verildiği bildirildi.

Şüphelilerin yakalanmaları ve gözaltına alınmaları işlemlerine İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Organize Suçlarla Mücadele ve Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü görevlilerince müştereken devam edildiği belirtildi.

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1477566/Savcidan_dehsete_dusuren_FETO_tespiti.html

================================

CHP'DEN CÜBBELİ'YE 'KERTENKELE' TEPKİSİ

9 Temmuz 2019 13:50 https://www.dailymotion.com/video/x7cuzmd

'Cübbeli Ahmet Hoca' adıyla bilinen Ahmet Mahmut Ünlü'nün "Kertenkeleyi bir vuruşta öldürene 100 sevap var" şeklindeki sözlerine CHP'li milletvekili Mahmut Tanal sert tepki gösterdi.

Hayvan hakları ve hayvanlara yapılan kötü muameleye ilişkin çalışmalara ağırlık veren TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi ve CHP İstanbul Milletvekili Av. Mahmut Tanal kamuoyunda 'Cübbeli Ahmet Hoca' olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü'nün "Kertenkele öldürmek sevaptır" sözlerine sert tepki gösterdi.

CHP' TANAL DİYANETGÖREVE ÇAĞIRDI

Twitter hesabından Cübbeli'nin "fasık" ilan ettiği kertenkelelerin öldürülmesini teşvik ettiği videoyu paylaşan Tanal canlılara zarar vermenin kabul edilemez olduğunun altını çizdi. https://twitter.com/MTanal/status/1148217366679052288

Cübbeli'nin hayvanlara sevgi ve merhametle muamele edilmesini emreden İslam'la da çeliştiğini söyleyen CHP'li Tanal Diyanet'i Cübbeli'nin iddiasına cevap vermeye davet etti.

Tanal "Hukuk insanın tüm canlıların birlikte sağlıklı huzurlu güvenli bir düzen içinde yaşamasını amaçlar. Cübbeli Ahmet Hoca'nın 'Kertenkele öldürmenin sevap kazandırdığı' yönündeki iddiası merhamet dini İslam'la da çelişiyor. Diyanet'e çağrı: Kertenkele öldürmenin dinde yeri var mı?" diye yazdı.

"NESLİ TÜKENİYOR CÜBBELİ'DEN SAKLAYIN!"

CHP'li Tanal bir başka Twitter paylaşımında ise Şırnak'ın Cizre ilçesinde 'Türk Semenderi' adlı nesli tükenmekte olan bir kertenkele bulunduğu bilgisini aktararak "Aman Cübbeli Ahmet Hoca'dan saklayın!" şeklinde Cübbeli'ye göndermede bulundu.

CÜBBELİ: BİR VURUŞTA 100 SEVAP!

Cübbeli Ahmet Hoca Tanal'ın gündeme getirdiği program videosunda kertenkelelerin katledilmesine dair hadislerin olduğunu savunarak "Bir vuruşta öldürürsen 100 sevap iki vuruşta öldürürsen 50 sevap gibi Hadis-i Şerifler de var" diyor.

Sunucunun "Siz hiç kertenkele öldürdünüz mü?" sorusuna ise Cübbeli Ahmet Hoca "Yok beceremem ki" cevabını veriyor. Flash TV sunucusu gülüşmeler eşliğinde "Sevap var" derken Cübbeli de "Sevap var da her sevabı yapsaydık şimdiye kadar evliya olmuştum" karşılığını veriyor.

https://www.birgun.net/haber-detay/chpli-tanaldan-cubbeliye-kertenkele-tepkisi.html

================================

MERAL AKŞENER'İN İSYANI: KASEDİ VAR DEDİKLERİNDE DİŞLERİM TAKIR TAKIR VURDU

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener Berat Albayrak'ın kardeşi Serhat Albayrak'ın yöneticisi olduğu kanalda kendisine Cemil Barlas ve Latif Erdoğan tarafından kaset iftirası atıldığını belirterek o dönem yaşadıklarını anlattı.

https://www.dailymotion.com/video/x7cuneo

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/1477968/Meral_Aksener_in_isyani__Kasedi_var_dediklerinde_dislerim_takir_takir_vurdu.html

================================

TÜMAMİRAL YAYCI : 'DOĞU AKDENİZ REZERVLERİ TÜRKİYE'NİN 572 YILLIK İHTİYACINI KARŞILAR'

"189 bin kilometrekarelik bölgedeki haklarımızın korunması için Doğu Akdeniz'de Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilan edilmelidir" dedi.

09 Temmuz 2019 Salı 10:58

'Doğu Akdeniz rezervleri Türkiye'nin 572 yıllık ihtiyacını karşılar' Küresel enerji şirketlerin boy gösterdiği Doğu Akdeniz toplam değeri 3 trilyon doları bulan ve Türkiye'nin 572 yıllık enerji ihtiyacını karşılayan rezervleri ile son yıllarda gündemden düşmüyor.

Milli enerji ve maden politikası kapsamında Barbaros Hayrettin Paşa Sismik Araştırma gemisi ile Fatih ve Yavuz adlı derin deniz sondaj gemilerinin bulunduğu bölgede Deniz Kuvvetleri Komutanlığı üç fırkateyn dört korvet üç denizaltı ve üç hücumbot ile devriyelerini sürdürüyor.

Deniz karakol uçakları ve helikopterlerinin yanı sıra İHA ve SİHA'larla bölgede askeri varlığını sürekli kılan Türkiye milli çıkar ve beklentileri doğrultusunda enerji yarışından kopmuyor.

KKTC Mısır İsrail Yunanistan ve Suriye ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin (GKRY) de girişimleriyle uluslararası deniz hukukunu ilgilendiren küresel bir sorun haline gelen Doğu Akdeniz için Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümamiral Cihat Yaycı önemli bir kaynak hazırlandı.

Milliyet'ten Gökhan Karakaş'ın haberine göre; Dr. Yaycı "Sorular ve Cevaplar İle Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) Kavramı" adlı kitabında Doğu Akdeniz'deki ulaslararası tartışmalar hakkında 27 soruya cevap verdi.

HUKUKA AYKIRI DAVRANIŞLAR

Tümamiral Dr. Cihat Yaycı Yunanistan'ın Ege Denizi'ndeki hukuka aykırı egemenlik iddialarını Avrupa Birliği toprağı varsayımıyla meşruluk kazandırmaya çalıştığını vurgulayarak şu tespitlerde bulundu: "Doğu Akdeniz'de zengin hidrokarbon kaynakların araştırılması ve işletilmesi başta kıyıdaş ülke ve yönetimler olmak üzere uluslararası aktörlerin iştahlarını kabartmış deniz yetki alanları sınırlandırma faaliyetlerinin hızlandırılmasına neden olmuştur.

Bu bağlamda GKRY 26 Ocak 2007 tarihinde bir yasa kabul etmek suretiyle Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki kıta sahanlığı ve MEB'i ile kısmen örtüşmekte olan 1 4 5 6 ve 7 numaralı sahalar da dahil olmak üzere 13 adet petrol arama ruhsat sahası ilan ederek ihaleye açmış Kasım 2008'den itibaren ise bir kısım sahalarda petrol arama faaliyetleri başlatmıştır.

Yunanistan uluslararası hukuk ve meşruiyet esaslarına aykırı olarak diğer kıyıdaş devletler (Mısır Libya) ile ikili sınırlandırma anlaşmaları akdetmek ve fiili uygulamalarda bulunmak suretiyle Türkiye'nin petrol ve balıkçılık gibi kaynaklardan yararlanmasını engellemek ve Türkiye'yi uluslararası kamuoyu nezdinde emrivakilerle karşı karşıya bırakmak istemektedir.

Sözde Seville haritası ile 149 bin kilometrekare alan bize bırakılırken Kıbrıs adasının 11 katı büyüklüğündeki 189 bin kilometrekareden vazgeçmemiz istenmektedir. "

Tümamiral Yaycı Doğu Akdeniz'deki toplam 3 trilyon dolarlık doğal gaz rezervinin Türkiye'nin 572 yıllık Avrupa kıtasının 30 yıllık ihtiyacını karşılayacağını vurguladı.

ANLAŞMA YAPMAYAN TEK DEVLET

"Akdeniz'de; halen GKRY dahil dört dünyada 32 devlet tek taraflı MEB ilan etti.

Komşu ve karşı kıyıdaş devletler arasında kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgenin sınırlandırılmasına ilişkin Türkiye'nin taraf olduğu bir andlaşmanın yapılmadığı mevcut konjonktürde devletimizin Doğu Akdeniz'de KKTC dışında kıyıdaş devletlerle anlaşma yapmayan ve özellikle MEB ilanında bulunmayan tek devlet olması bir vakıadır.

Esasen Doğu Akdeniz'de deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması akdetmemiş tek devlet olarak vaki olabilecek itirazlarımız uluslararası platformlarda uzlaşmaz ve mütecaviz tavırlar olarak algılanabilecektir.

Doğu Akdeniz'de Yunanistan-Mısır ve Yunanistan-GKRY arasında deniz yetki alanlarının paylaşımına dair anlaşmaların imzalanması ulusal hak ve menfaatlerimize zarar verebilecek en kötü senaryoyu teşkil etmektedir.

Zira böyle bir durum gerçekleştiğinde; öngördüğümüz yaklaşık 189 bin kilometrekarelik yetki alanımız 41 bin kilometrekare ile sınırlandırılacak bir başka deyişle egemenlik haklarımızın bulunduğu 148 bin kilometrekarelik alan kaybedilecektir. "

"Doğu Akdeniz'de Yunanistan-GKRY ikilisinin deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin girişimlerinin akamete uğratılması maksadıyla; kıyıdaş yönetim/devletler tarafından yapılan karşılıklı MEB andlaşmalarına daima itiraz eden devlet konumunda bulunmak yerine karşılıklı sınırlandırma antlaşmaları yapmaya hazır olduğumuzu beyan ederek Doğu Akdeniz'de MEB ilan edilmesi gerekmektedir. "

KITA SAHANLIĞI İLE MEB FARKI

Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi uyarınca bir devletin deniz kaynaklarının araştırılmasından kullanılmasına kadar uzanan özel hakların tümüdür.

Su ve rüzgar enerjisi kavramlarının dahil edildiği MEB deniz kıyısından 200 deniz mili dışına kadar uzanır. "

Kıta sahanlığı deniz tabanı üzerinde ve altındaki cansız kaynakların araştırılması çıkarılması ve işletişmesi için kıyı devletlerine gemen haklar tanırken 'Münhasır Ekonomik Bölge'de (MEB) kıta sahanlığında bulunan canlı olmayan doğal kaynaklara ilave olarak kıta sahanlığı üzerinde bulunan su kütlesindeki canlı doğal kaynakların araştırılması işletilmesi korunması ve idaresi konularında kıyı devletine egemen haklar tanınmaktadır. "

https://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/dogu-akdeniz-rezervleri-turkiye-nin-572-yillik-ihtiyacini-2-h134158.html

================================

BAHÇELİ'DEN İMAMOĞLU'NA: MAKSADI HİZMET DEĞİLDİR BARIŞ VE BARIŞTIRMA SÖYLEMLERİ TEHLİKELİDİR

MHP lideri Bahçeli İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nu hedef aldı. İmamoğlu'nun 'üstüne vazife olmayan işlerle uğraştığını' belirten Bahçeli "Barış ve barıştırma söylemleri tehlikelidir. Fitneyi selamlamaktır. " dedi.

09-07-2019 11:54

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında gündemdeki konulara ilişkin açıklamalar yaptı.

Konuşmasında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle ilgili tartışmalara değinen Bahçeli "Türk milleti aradığı sistemi cevherde bulup çıkarmasını bilmiştir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde hükümet krizleri yoktur koalisyon çatlakları yok güvenoyu virajları vesayet ağları görülemeyecektir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Türkiye'nin önünü açmıştır. Milli güvenliğimizle ilgili atik kararların alınmasını kolaylaştırmıştır. Yeni hükümet sistemiyle kalıcı siyasi istikrarın kilidi açılmıştır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin bütün kurum ve kurallarıyla oturması emekleme döneminden çıkarak olgunlaşma aşamasına geçmesi ana hedefimizdir. " dedi.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun yaptığı 'tarafsız cumhurbaşkanı' çağrısını da eleştiren MHP lideri "CHP'ye göre Cumhurbaşkanı tarafsız olmalıymış. Sayın Kılıçdaroğlu; biliyor ve inanıyorsan bize Cumhuriyet tarihinde tek bir tarafsız Cumhurbaşkanı söylesin. Devlet demek hukuk demektir. Hukukun üstünlüğü herkes için bağlayıcıdır. Her devlet ve siyaset adamı hukuka uymakla mükelleftir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile devlet hayatında fiili uyumsuzluk ve uygunsuzluk devri sona ermiştir. " diye konuştu.

İMAMOĞLU'NU HEDEF ALDI: SÖYLEMLERİ TEHLİKELİ

Bahçeli konuşmasında İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nu da hedef aldı. "Genel Başkan'dan rol kapmak için fırsat gözleyen İBB Başkanı da boş zamanlarda makamına uğrarken diğer zamanlarda vazife olmayan işlerle uğraşmaktadır. " diyen Bahçeli "İstanbul'u halletmiş olacak ki Diyarbakır'a gitmek istediğini söyleyerek 'Bu toplumu barıştırmamız lazım' sözleriyle dikkatleri üzerine çekmiştir. Hatta dilinin altındaki baklayı çıkarmış ve şöyle konuşmuştur: 'Yarınlarda siyasetlerde başka alanlarda başarı elde edebilir miyim İstanbul'daki başarımdır'. Maksat hizmet değildir. Herkes iyi bilmelidir ki bu toplumda bu millette küslük dargınlık olmadığı için barış ve barıştırma söylemleri tehlikelidir. Fitneyi selamlamaktır. Aynı zamanda şeytani bir üsluptur. Türk milleti asırlar boyunca varolagelmiş köklü bir kardeşliğin beşeri kıvanç ve onurudur. Yeni sistem olmuştur yeni sistemin stratejisi Türk milletinin tamamını kucaklayacaktır. CHP'nin takoz hedefleri ters tepecektir. " ifadelerini kullandı.

AKP'YE 'MERKEZ' DESTEĞİ

Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya'nın görevden alınmasını da destekleyen Bahçeli "Merkez Bankası Başkanı görevden alınmasıyla başlayan tartışmaların kaos bekçilerinin ortaya çıktıkları görülmektedir. Merkez Bankası Başkanı hükümet tarafından ataması yapılan bir bürokrattır. Hiçbir bürokrat imtiyazlı değildir. Görevini yapan kalır yapamayan gider. Merkez Bankası Başkanı'nı siper yapıp ekonomide felaket tellallığı yapanlar utanmazlığını kaybetmişlerdir. Merkez Bankası'nın bağımsızlığı başka bir şey başkanının görevden alınması başka bir şeydir. Merkez Bankası Başkanı ayrıcalıklı değildir. Enflasyonla mücadele tekliyorsa banka kendini gözden geçirmek zorundadır. " sözlerine yer verdi.

https://gazetemanifesto.com/2019/bahceliden-imamogluna-maksadi-hizmet-degildir-baris-ve-baristirma-soylemleri-tehlikelidir-277666/

================================

OYUNCU ERSİN UMUT GÜLER'E HAPİS CEZASI

09/07/2019 17

Tiyatro oyuncusu ve yönetmeni Ersin Umut Güler'e 2016 yılında sosyal medya hesaplarından paylaştığı bir yazı nedeniyle yargılandığı davada 1 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Mahkeme hükmün açıklanmasını geri bıraktı.

http://www.dusun-think.net/haberler/oyuncu-ersin-umut-gulere-hapis-cezasi/

================================

ALKOLLÜ HALDE ARAÇ KULLANAN EMNİYET MÜDÜRÜ 1 KİŞİNİN ÖLÜMÜNE 3 KİŞİNİN DE YARALANMASINA YOL AÇTI

Turgutlu İlçe Emniyet Müdürü Volkan Parıldar iddiaya göre alkollü olarak direksiyon başına geçtiği ve aşırı hızlı kullandığı otomobil ile kırmızı ışıkta geçti. Meydana gelen kazada taksi şoförü Mustafa Turhan öldü 3 kişi de yaralandı.

09-07-2019 13:34

Turgutlu İlçe Emniyet Müdürü Volkan Parıldar iddiaya göre alkollü olarak direksiyon başına geçtiği ve aşırı hızlı kullandığı otomobil ile kırmızı ışıkta geçti. Meydana gelen kazada taksi şoförü Mustafa Turhan öldü 3 kişi de yaralandı.

Yeniasır gazetesinden Fatih Şendil'in haberine göre kaza 17 Haziran Pazartesi gecesi saat 02.00 sıralarında İzmir'in Konak ilçesi Gaziosmanpaşa ile Fevzipaşa bulvarlarının kesişme noktasında meydana geldi.

Turgutlu İlçe Emniyet Müdürü Volkan Parıldar eşi Hale Parıldar Turgutlu İlçe Sağlık Müdürü Bilgehan Hasyiğit ve eczacı eşi Yelda Hasyiğit davetli oldukları bir düğüne katılmak için İzmir'e geldi. Düğün töreninde geç saatlere kadar eğlenen Parıldar ve Hasyiğit aileleri tekrar Turgutlu'ya dönmek için yola çıktı. Ancak iddiaya göre dönüş yolunda aracın direksiyonuna Sağlık Müdürü Bilgehan Hasyiğit de alkollü olduğu için Turgutlu İlçe Emniyet Müdürü Volkan Parıldar geçti.

Fevzipaşa Bulvarı'ndan Basmane yönüne giden 45 TB 530 plakalı otomobili kullanan Volkan Parıldar iddiaya göre aşırı hızın etkisiyle kırmızı ışığı fark etmedi. Parıldar Gaziosmanpaşa Bulvarı'ndan İkiçeşmelik yönüne giden Mustafa Turhan'ın kullandığı 35 T 7561 plakalı taksiyle çarpıştı. Çarpmanın şiddetiyle savrulan olan Parıldar'ın kullandığı otomobil daha sonra 33 CCM 48 plakalı araca çarptıktan sonra güçlükle durdu.

10 GÜN MÜCADELE VERDİ

Güvenlik kameralarına saniye saniye yansıyan trafik kazasında taksi şoförü Mustafa Turhan ve Turgutlu İlçe Emniyet Müdürü Volkan Parıldar eşi Hale Parıldar Turgutlu İlçe Sağlık Müdürü Bilgehan Hasyiğit ve eşi Yelda Hasyiğit yaralandı. Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırılan yaralılardan ticari taksi şoförü üç çocuk babası Mustafa Turhan yoğun bakıma alındı. Durumu ağır olan Turhan 10 gün süren yaşam mücadelesini kaybetti.

https://gazetemanifesto.com/2019/alkollu-halde-arac-kullanan-emniyet-muduru-1-kisinin-olumune-3-kisinin-de-yaralanmasina-yol-acti-277716/

================================

EVLADINI "ANKARA KATLİAMI"NDA KAYBEDEN BABAYA "ERDOĞAN'A HAKARET"TEN HAPİS

09/07/2019 17 views

IŞİD'in 10 Ekim 2015'te Ankara Garı'nda düzenlediği saldırıda oğlunu kaybeden Mustafa Doğan "Cumhurbaşkanı'na hakaret" suçlamasıyla yargılandığı davanın ilk duruşmasında 10 ay hapse mahkum edildi. Ankara Batı Adliyesi 8. Asliye Ceza Mahkemesi hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verdi. Doğan v.olayla ilgili açılan davanın duruşması sonrasında yaptığı açıklama nedeniyle yargılanıyordu.

http://www.dusun-think.net/haberler/evladini-ankara-katliaminda-kaybeden-babaya-erdogana-hakaretten-hapis/

================================

ERDOĞAN: SURİYELİLERE 37 MİLYARDAN FAZLA HARCAMA YAPTIK

Bosna Hersek'te açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan

Türkiye'de bulunan Suriyelilere yapılan harcamalarla ilgili "BM'ye göre sadece Suriyeli sığınmacılar için 37 milyarı aşan bir harcama yaptık" dedi.

Bosna Hersek'te açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye'de bulunan Suriyelilere yapılan harcamalarla ilgili "BM'ye göre sadece Suriyeli sığınmacılar için 37 milyarı aşan bir harcama yaptık" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Güneydoğu Avrupa İşbirliği Zirve Oturumu'nda konuştu.

Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

Kıta genelinde yükselen dışlayıcı tavırlar Avrupa Birliği'nin umut olma potansiyelini de tehdit ediyor. Avrupa Birliği'nin Balkanlar'ın Avrupa ile birleşme idealine sahip çıkacağını umut ediyoruz.

Göç insan kaynağımızın kalitesinin artırılması gibi meselelere yoğunlaşacağız. Biliyorsunuz son birkaç yıldır bölgede çok ciddi bir insan hareketliliği yaşanıyor. Suriye Irak Afganistan ve Kuzey Afrika kaynaklı yoğun bir göç baskısıyla karşı karşıyayız. Türkiye halihazırda 3.6 milyonu Suriyeli olmak üzere 4 milyondan fazla sığınmacıya ev sahipliği yapıyor. BM'ye göre sadece Suriyeli sığınmacılar için 37 milyarı aşan bir harcama yaptık.

================================


- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Cumhuriyeti kuranlar onu korumaya da muktedir olmalidir.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

5. DIN, SAFDILLIK UZERINE KURULMUSTUR

Bize, "Tanrinin sifati sinirli zekalar icin anlasilabilir icerikte degildir" deniliyor. Bu ilkenin dogal sonucunun su olmasi gerekir: Tanrinin sifati, sinirli zekalari ugrastirmak icin degildir. Oysa din, sinirli zekalarin, sifati insanlar tarafindan anlasilmayan bir zati (yani Allah'i) asla gozden kaybetmemeleri gerektigini belirtiyor. Dolayisiyla, pekala goruluyor ve anlasiliyor ki, din, insanlarin sinirli zekalarini, anlasilmasi kendileri icin olanaksiz olan bir seyle mesgul etme sanatidir.

- - - - - - - - - - - - -
Biz olmusuz, dedi Winston.Biz olmusuz, diye yineledi Julia, gorev bilircesine.Siz olmussunuz, deyiverdi arkalarindan acimasiz bir ses.

George Orwell1984

- - - - - - - - - - - - -
Herhangi bir seye inanan birisini ikna edemezsiniz, cunku inanclari kanita degil, inanmaya duyduklari koklu ihtiyaca dayanir.

SAGAN,CARL (1934-1996) ABD'li gokbilimci ve yazar.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

 





-------------------------------------------------
This free account was provided by VFEmail.net - report spam to abuse@vfemail.net
 
ONLY AT VFEmail! - Use our Metadata Mitigator™ to keep your email out of the NSA's hands!
$24.95 ONETIME Lifetime accounts with Privacy Features!
No Bandwidth Quotas!   15GB disk space!
Commercial and Bulk Mail Options!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder