12 Temmuz 2019 Cuma

Bu gün öne çıkan bazı yorumlar... 2019-07-12


  1. RIFAT SERDAROĞLU KADINSIZ DÜNYA / AKP DÜNYASI
  2. YILMAZ ÖZDİL: ÜMMET
  3. UĞUR DÜNDAR: THY'DE EŞİ GÖRÜLMEDİK AYRIMCILIK!. .
  4. NECATİ DOĞRU: ZEYTİN DALI'NDAN JİLETE! YAVUZ'DAN S- 400'E!
  5. SAYGI ÖZTÜRK: CHP'Lİ BAŞKAN KAYINBİRADERE ÜÇ GÖREV VERSE…
  6. SELCAN TAŞÇI HAMŞİOĞLU: BABACAN'IN "ŞEREF DUYDUĞU" MÜCADELE!
  7. EMİN ÇÖLAŞAN: RECEP BEY'İN "ÜMMETİ"
  8. EMİN ÇÖLAŞAN: İSTANBUL BB'NİN BATIK DURUMU
  9. RIFAT SERDAROĞLU: BÜTÜN FETÖCÜLER TOPLANDIK!
  10. MURAT İDE: PUTİN MALI YÜKLEMİŞ. .
  11. RIFAT SERDAROĞLU: YENİ EŞBAŞKANLIK SAVAŞLARI
  12. YILMAZ ÖZDİL: ALİ BABACAN
  13. ORHAN UĞUROĞLU: ERDOĞAN'IN AKLINDA ERKEN SEÇİM VAR…
  14. ARSLAN BULUT: SIRA GELDİ TEKKE VE ZAVİYELERİ LEGALLEŞTİRMEYE!
  15. ARSLAN BULUT: "KUŞ YUMURTASI" DİYE KİME DENİLİR?
  16. NECATİ DOĞRU: SEVDALI MÜHENDİS!
  17. HÜSNÜ MAHALLİ: BUYURUN ÇÖZÜN
  18. EMİN ÇÖLAŞAN: VURDUK MU YIKARIZ!



================================

RIFAT SERDAROĞLU KADINSIZ DÜNYA / AKP DÜNYASI

Kadının hayatın her alanına girdiği ülkeler ilerlemiş gelişmiş çağdaş ve medeni ülkelerdir. Bunu başarabilmiş toplumlarda huzur bereket insana saygı hakça paylaşım vardır.

Kadın-Erkek eşitliğinin sağlandığı toplumlarda gelecek endişesi de en az düzeydedir. Günü planlayan aydın anne-baba çocuklarının geleceğini olabildiğince doğru planlarlar.

Çocuk sağlıklı doğru ve dengeli beslenir.

Eğitime özellikle aile ve okul öncesi eğitime gereken önem verilir.

Anne-baba iyi yetiştirebilecekleri bakabilecekleri kadar çocuk yaparlar.

Böyle bir aile ortamında yetişen eğitimini severek alan çocuk en az iki lisan bilen mesleğinde rakipleriyle boy ölçüşecek bilgiye ve yeniliklere ulaşmayı bilecek bir "Dünya Vatandaşı" olur.

Böyle yetişen gençler ne kendi ülkelerinde ne de başka ülkelerde aç kalırlar.

Bunlar;

Kavgadan değil barıştan ve doğadan yana olurlar ve hayatı dolu-dolu yaşamasını bilirler.

Örgütlü topluma inanırlar ve katılımcı olurlar.

Hukuksuzluk karşısında asla susmazlar. Hak arama yollarını iyi bilirler.

Ülkelerine sahip çıkmanın üretmek zenginleşmek hakça paylaşmak ve beraber yaşamaktan geçtiğine inanırlar.

Yapmaktan inşa etmekten korumaktan yana olurlar. Yıkıcı kırıcı olmazlar…

Kadını toplum hayatından çekip eve kapatan AKP Dünyasında toplumlar güçlerinin yarısını kullanmayan kolları ve bacaklarının birer tanesi kesilmiş vücutlar gibi yalpalayıp dururlar.

AKP'nin demokrasiye bakışı ne kadar ilkel ise kadına bakışı da o kadar ilkeldir.

AKP Kadın-Erkek eşitliğini "Yaradılışa ters" olarak görür.

Dindar ve Kindar nesil yetiştirmek ister.

AKP'nin anlayışına göre kadın erkeğin vereceği kadar özgür olmalıdır.

AKP kadını kendi ayakları üstünde duramayan ekonomik özgürlüğünü sağlayamamış erkeğe muhtaç bir durumda görmek ister.

AKP kadının sosyal hayatta sanatta bilimde ancak erkeğin izin vereceği kadar yerinin olmasını savunur. Örneğin bale yapan kadınlar AKP için birer sanatçı değil ahlak dışı işler yapan kişilerdir.

AKP'nin kadını yok sayan inanışından daha kötüsü nedir biliyor musunuz?

Kadının böyle bir siyasi yapıya destek vermesi!

Bir insan kendisini yok sayan köle olarak gören bir anlayışa nasıl oy verebilir ki?

İşte bunu anlamak mümkün değildir…

Bu davranışı sadece fakirlik ve cehalette açıklayamayız!

Kurtuluş Savaşımızda erkeklerle omuz-omuza çarpışan zaferden sonra ülke kalkınmasında görev alan kadınlarımız üniversite mezunu ve varlıklı kadınlar mı idiler?

Önemli olan kadının bilinçlenmesi ve bu konuda aydınlatılmasıdır.

Bu görev hepimizindir.

Kadını yok sayan ve köle olarak gören kadına İran-Suudi Arabistan-Irak- Afganistan'daki kadınlar gibi bir hayat tanıyan anlayışın adı "Siyasi İslam'dır. "

Yani AKP'nin adım-adım yerleştirmek istediği sistemdir.

ABD destekli mevcut AKP de İngiltere destekli kurulacak Küçük AKP de aynı gövdenin dallarıdır.

Türk Milletine yakışan çağdışı bu dalları kesip yeni filizlere can vermektir…

Ne Mutlu Türküm Diyene…

================================

YILMAZ ÖZDİL: ÜMMET

AKP il başkanı Hazreti Muhammed'e Akp amblemiyle nüfus cüzdanı çıkardı peygamberimizin çocuklarının arasına "Tayyip" ismini ekledi.

Akp milletvekili "Tayyip Erdoğan Allahu tealanın bütün vasıflarını üzerinde toplayan lider" dedi.

Cami avlularında ücretsiz dağıtılan sözde dini kitapta "Tayyibim" başlıklı ilahi var o ilahide "Tayyip'i üzmek Allah'ı üzmektir" deniyor.

Akp il başkanı "Tayyip Erdoğan bizim için ikinci peygamber gibidir" dedi.

Akp milletvekili Tayyip Erdoğan'a dokunmanın "ibadet" olduğunu söyledi.

Akp bakanı Tayyip Erdoğan'ın doğup büyümesine vesile olan Rize İstanbul ve Siirt şehirlerini "mübarek" ilan etti.

İstanbul'da "helal ve Tayyip ürünler konferansı" düzenlendi Tayyip ürünlerin en helal ürünler olduğu anlatıldı.

Camide miting yaptılar.

Akpli başbakan yardımcısı mihrapta imamla beraber seçim konuşması yaptı.

Şehit cenazesinde musalla taşının başında oy istediler.

Miting kürsüsüne Kuran-ı Kerim'le çıktılar.

Ramazan ayında minarelerdeki mahyalara belediye başkanlarının ismini yazdılar.

Akpli başbakan Kabe'de kendisini alkışlattı tezahürat yaptırdı siyasi slogan attırdı.

Akpli belediye binasının önüne Kabe maketi kurdular Hira mağarası maketi kurdular peygamberimizin evinin maketini kurdular peygamberimizin temsili eşyalarını sergilediler maket Kabe'yi tavaf edenlere zemzem suyu ikram ettiler.

Akpli bir başka belediye maketten hicret parkuru düzenledi seçmenleri rehber eşliğinde maket Mekke'den maket Medine'ye götürdüler yol boyunca maket Kabe'yi maket Merve tepesini maket Safa tepesini gösterdiler dekor olarak Ümmü Mabed çadırı kurdular.

"Peygamber ocağı"na kumpas kuranlarla imam nikahı kıydılar CIA casusu imamlara "ne istediniz de vermedik" dediler.

Tayyip Erdoğan'a "hoşgeldin Allah'ın elçisi" diye seslendiler.

Akpli bakan yardımcısı bir düğünde evlilik cüzdanını geline uzatırken "Tayyip Erdoğan'ın sünnetinin gereğidir" dedi.

Bir başka Akpli bakan yardımcısı yeni hastaneler yapılacağını müjdeleyerek "Tayyip Erdoğan sünnetidir" dedi.

Akp milletvekili "Tayyip Erdoğan için her gün iki rekat şükür namazı kılmamız gerekir" dedi.

Akp yalakası gazeteci Tayyip Erdoğan'ı halife-i ruy-i zemin yani yeryüzünün halifesi ilan etti.

Bir başka Akp yalakası gazeteci Tayyip Erdoğan'ı zıllullah-ı ruy-i zemin yani Allah'ın yeryüzündeki gölgesi ilan etti.

Akp milletvekili Tayyip Erdoğan'ın mücadelesini Uhud Savaşı'na benzetti Tayyip Erdoğan'a bağlılığını sahabelerin Hazreti Muhammed'e bağlılığına benzetti.

Akp il başkanlığı seçimde görev yapacak sandık görevlileri için animasyonlu eğitim filmi hazırladı o filmde Akpli başbakan sandık görevlilerine "Uhud tepesindeki okçularsınız" diye hitap etti.

Akpli bakan seçim sandığı görevlilerine "kendinizi Uhud savaşındaki okçular gibi düşünün sakın ordan ayrılmayın" dedi.

Akpli bakan sahurda konuştu "Hazreti Muhammed Mekke'nin fethinde kendisine pay çıkardı gurura kapıldı biz kendimize pay çıkarıp gurura kapılmıyoruz" dedi.

Akpli bakan "her cuma bir ayet sallıyorum bakara makara" dedi.

Akp gençlik kolları başkanı Akp mitingine katılmanın "farz-ı ayn hükmünde" olduğunu yani dinimizin kesin emirlerinden olduğunu her müslümanın bizzat yapması gereken farz olduğunu söyledi.

Akp milletvekili "Tayyip Erdoğan bütün İslam aleminin umududur peygamber efendimiz gelip görseydi gurur duyardı" dedi.

Akp'nin sözde tarihçisi slami kaideye göre Tayyip Erdoğan'a oy vermek İslam'ın gereğidir iman bunu emreder" dedi.

Akp yandaşı gazeteci "okuduğum tek kitap Tayyip Erdoğan imzalı Kuran-ı Kerim" dedi.

Akp bakanı "Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı adaylığı logosunda Arapçayla Muhammed isminin kullanıldığını biliyor musunuz?" diye tweet attı.

Bir başka Akp bakanı "Tayyip Erdoğan rabbimizin insanlığa gönderdiği müjdedir" dedi.

Akp yandaşı eski milletvekili "referandumda evet çıkacağına dair hadis-i şerif var" dedi.

Akp yandaşı ilahiyatçı referandumda hayır oyu verecek olanların "şeytan" olduğunu söyledi.

Akpli belediye başkanı "referandumda hayır diyenler haçlı zihniyetidir" dedi.

Akp ilçe başkanı "Akp'nin seçim kazanması göklerden inen bir karardır" dedi.

Akp milletvekili camide mihrabın önüne masa koydu kıbleyi arkasına alarak seçim konuşması yaptı Akp'ye oy istedi.

Akp genel başkan yardımcısı peygamberimize saygı için okunan salavat'ı Tayyip Erdoğan'a monte etti "Recep Tayyip Erdoğan salli ala Muhammed" diye türkü söyledi.

İftar sofralarını şarkıcılarla türkücülerle gazinoya çevirdiler.

Kutsal toprakları ihale dağıtım merkezi haline getirdiler kocaları ihale kovalayan dümenden türbanlı sosyetik hanımlar umre dönüşünde free shop'ta viski alırken fotoğraflandı.

TOBB yönetim kurulu TOBBluca umreye gitti TOBB başkanı imam oldu yönetim kurulunu baştan aşağı zemzemle yıkadı bol bol fotoğraf çektirip

gazetelerde yayınlattılar dönüşte viskiyi bırakacaklarını müjdelediler.

Cami sattılar.

İzbe tarikat yuvalarında imam hatip mezunları derneği'nin karanlık evlerinde oğlan çocuklarına sistematik olarak tecavüz edildiği ortaya çıktı.

Gariban kız çocuklarımız izni olmayan ruhsatı olmayan denetimi olmayan kaçak Kuran kursu binalarının enkazında ezilerek can verdi.

Çaresiz kız çocuklarımız kucaklarına itildikleri tarikat yurtlarında diri diri yakıldı.

Hayırlara vesile olmaları için "hırsızlık dolandırıcılık hileli iflas üçkağıtçılık haysiyetsizlik şerefsizlik adilik namussuzluk" gibi suçlardan mahkum olan kişilere vakıf kurma imkanı tanındı.

Dolandırıcı vakıfların fakir fukaraya yardım ediyoruz ayağıyla dinibütün insanlarımızdan camilerde bağış toplamasına Somali'de dana kestik Uganda'da kavurma dağıttık yalanıyla kurban paralarını tokatlamalarına göz yumuldu çanak tutuldu.

Akp'nin rektörü slami olarak cumhurbaşkanımıza itaat etmek farzı ayn'dır cumhurbaşkanımıza karşı çıkmak haramdır" dedi.

Asrın liderimiz kendi yaşadıklarını Hazreti Muhammed'in yaşadıklarına benzetti "darbeciler bizden önce Dalaman'a gelmişler uçağa girmişler bakmışlar çıkmışlar hani Nur mağarasındaydı değil mi geliyorlar sevgili peygamberimiz Ebubekir Sıddık ile orada ama mağaranın kapısını örümcek örüyor gelip bakıyorlar burada örümcek ağ ördüğüne göre herhalde buraya kimse girip çıkmamış diyorlar ve müşrikler dönüp gidiyor şimdi bunlar da bakıyor uçakta kimseyi görmeyince dönüp gidiyorlar" dedi… O mağaranın adı Nur değil Sevr mağarası ama olsun asrın liderimizden daha iyi bilecek değiliz tabii.

"Haram parayla yolsuzluk parasıyla hacca gidilir mi?" diye sordular sayın diyanetimiz "helaldir gidilir" diye fetva verdi.

"Hırsızlık dolandırıcılık fuhuş uyuşturucu parasıyla yapılmış camide namaz kılınır mı?" diye sordular sayın diyanetimiz "caizdir" dedi.

"Milletin orasına koyacağım" diyen müteahhit ilahiyat fakültesi yaptırdı "Allah kabul etsin" diyerek plaket takdim ettiler.

Bu ülkede milli eğitim bakanlığı yapan kişi Akp belediye başkan adayına oy verenlerin "ruzi mahşerde beraat belgesi almış olacağını" söyledi.

Akp yandaşı esnaf kooperatifi başkanı "Ak Parti'ye oy vermeyeni Allah çarpar" dedi.

Asrın liderimiz referandumda hayır oyu vermeye niyet edenleri uyardı "ahiretinizi tehlikeye atmayın" dedi.

En son…

Ali Babacan'ı uyardı.

"Ümmeti parçalamaya hakkın yok" dedi.

Ne güzel söylemiş değil mi milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy…

Nebiye atf ile binlerce herze uydurdun

Yıktın da din-i mübini yeni bir din kurdun!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/yilmaz-ozdil/ummet-5226134/

================================

UĞUR DÜNDAR: THY'DE EŞİ GÖRÜLMEDİK AYRIMCILIK!. .

"Trabzon'umuzun Maçka İlçesi'nde PKK'lı teröristlerin alçakça saldırısında şehit olan masumiyetin simgesi 15 yaşındaki Eren Bülbül kardeşimiz ülkemizdeki hain terörün karanlık ve kirli yüzünü ortaya koyan en acı örneklerden biridir.

Türk Hava Yolları (THY) filosuna kattığı Boeing 787-9 Dreamliner tipi uçağına Eren Bülbül'den yola çıkarak 'Maçka' adını vermiştir.

Bu Maçka uçağı ilk seferini önceki gün Trabzon'a gerçekleştirmiş ve ardından Eren Bülbül'ün mezarı başında da bir anma programı düzenlenmiştir.

Bu yaklaşımı alkışlıyoruz.

Ancak burada ağır bir ayrımcılık ve bir yanlış yapılmıştır.

Bu programa AKP'nin 4 Trabzon milletvekili davet edildiği halde ne Cumhuriyet Halk Partisi Trabzon Milletvekili olarak bana ne de İYİ PARTİ Trabzon Milletvekili Sayın Hüseyin Örs'e bir davet yapılmamıştır.

Bu ayrımcılığı kınıyorum ayıplıyorum.

Eren Bülbül Türkiye'de barışın teröre karşı mücadelenin birlik ve beraberliğin masumiyetin ortak simgesi olmuştur. Bu şehit hepimizin şehididir.

O hale bu ayrımcılığın sebebi nedir?

THY yetkililerini bu konuda açıklama yapmaya ve özür dilemeye çağırıyorum…"

★★★

Sevgili okurlarım

Buraya kadar okuduğunuz satırları CHP Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya'nın Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) yaptığı konuşmadan alıntıladım.

Kaya bu konudaki sorularına devam etmeli.

Örneğin;

Binlerce kişinin çalıştığı THY'de "Maçka" uçağının Trabzon'a yaptığı ilk uçuş ile şehit Eren Bülbül'ün mezarı başındaki anma törenini kime kaç paraya organize ettirildiğini de Meclis gündemine taşımalı.

★★★

Hazır bu konuya girmişken THY ve Anadolujet'te artık rutin hale gelen rötarların bazı hatlarda biletleri satılmış sefer iptallerine kadar varan skandal aksamaların nedenlerini de sormalı. Rötar ve iptalleri gösteren son birkaç aylık dökümü toplumun bilgi edinme hakkı adına talep etmeli.

★★★

THY'nin hiç okunmamalarına rağmen bazı yandaş gazetecilere ait internet sitelerine ballı ödemeler yaptığı yine seçilmiş yandaş gazetecilere bedava biletli VIP hizmetli uçuşlar karşılamalar ve ağarlamalar sağladığı iddialarıyla Türkiye'nin en çok okunan gazetesi SÖZCÜ"nün ısrarla THY uçaklarına neden sokulmadığını Meclis'te konu yapmalı.

★★★

Medyada İlker Aycı'nın THY Yönetim Kurulu Başkanı olduktan sonra şahsına yapılan doğum günü partisinin 100 bin TL'ye malolduğu ve masrafın THY kasasından karşılandığı öne sürülüyor. Milletvekili Kaya İlker Aycı'ya ait başka lüks harcamalar varsa boyutlarını buna karşılık THY'nin kâr-zarar rakamını açıklamaya davet etmeli…

★★★

CHP Milletvekili Kaya böylece hem THY'nin halkı bilgilendirmesini hem de medyada dillendirilen bu iddialar arasında gerçek dışı hususlar ve iftiralar varsa onların da ortaya çıkmasını sağlamalı.

★★★

"Milli Havayolu" olmak gibi eşsiz bir statüye sahip bulunan halka açık THY için "hesap vermek" kaçınılmaz bir sorumluluk olmalı.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/ugur-dundar/thyde-esi-gorulmedik-ayrimcilik-5224411/

================================

NECATİ DOĞRU: ZEYTİN DALI'NDAN JİLETE! YAVUZ'DAN S- 400'E!

Hiç ummadığımız anda her şey birden farklılaşıyor. Avrupa Birliği de dün Türkiye'ye karşı "kol bükme gösterisi" başlattı. Aynı anda ABD'den de "eski tehditler" yeniden yükseldi.

Yavuz gemisi!

Fatih gemisi!

Araştırma yapmasın.

İstiyorlar.

Türkiye Doğu Akdeniz sularında Kıbrıs Adası'nın batısında kendi bölgesi içinde bu iki sondaj gemisi ile doğal gaz sondaj çalışmasına girişmesin.

Girişirse kısıtlama gelir.

Yatırımlar askıya alınır.

AB üyeliliği rafa kalkar.

NATO üyesi ABD Fransa Yunanistan ve İtalya'nın başını çektiği ülkeler Türkiye'yi Akdeniz'de kuşatıp çevrelerler.

Ağır tehdit!

Korkutma!

Tam saha baskı!

★★★

Doğu Akdeniz'de 1.7 milyar varil petrol yatağı keşfedildi. Ayrıca 3.45 trilyon metreküp doğalgaz yatağı bulundu. Doğu Akdeniz bizim komşularımızla ortak denizimiz. Türkiye haklı olarak bu zenginlikten kendine düşen payı almak istiyor. Bu yüzden Yavuz ve Fatih Gemileri sondaj çalışmasına giriştiler. Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin en az 3 trilyon metreküp doğal gaz ve 4-5 milyar varil petrol bulabileceği tahmini yapıldı.

Hidrokarbon zenginliği!

Birlikte paylaşalım.

"Hayır" diyorlar.

Türkiye olmasın.

Bu zenginlik; Türkiye atlanarak Yunanistan Kıbrıs Rum Kesimi İsrail Mısır ABD ve AB şirketleri arasında paylaşılsın.

★★★

Rusya bize S-400'leri sattı. Rusya ile doğal gaz ve petrol boru hatları işbirliğimiz de yıllar öncesinden başladı gelişerek büyüdü. Akkuyu Nükleer Santral anlaşması yaptık. Büyük paralar ödüyoruz. Yeni stratejik ortağımız Rusya "Doğu Akdeniz'deki zenginlikten payımızı almamızda" Türkiye'nin yanında duruyor mu?

Durmuyor.

Türk gemileri!

Egemenlik işgali!

Endişeyle izliyoruz.

Böyle dedi Moskova.

Türkiye Zeytin Dalı Harekatı'nı Ortadoğu'ya "küresel güçlerin sömürücü yıkımını bitirip durduran" hediyemiz olsun diye yapmıştı. Zeytin Dalı; bölge ülkelerinin sahip olduğu petrol doğal gaz su ve insan kaynaklarını bir araya getirip savaşsız sömürüsüz ortak zenginlik yaratan ve barış içinde bölüşen adım olacaktı.

Hedefler konulmuştu.

Suriye sınırımızda mayınlı alanlar temizlenecekti. Mayınlar temizlendikten sonra 500 bin dönüm alan GAP'ın suları ile takviye edildikten sonra ekip biçsinler komşu ülkelere ihracat yapsınlar diye fakir ve topraksız köylülere dağıtılacaktı. Sulama kanalları ile Suriye ile Irak'ın Türkiye ile ekonomik birlikteliği sağlanıp GAP sularının kontrolü ile de bu birliktelik "hep birlikte kazanalım" ilkesi uyarınca güçlendirilecekti. Ayrıca Suriye sınırında Türkiye toprakları altında bulunduğu tespit edilen zengin petrol yataklarından yılda en az 2-3 milyar dolar değerinde petrol çıkartılmasına başlanacaktı.

Hiçbiri olmadı.

★★★

911 kilometrelik sınır hattının 781 kilometresine her biri 1 ton ağırlığında modüler beton bloklar döşendi. 1 metre yüksekliğinde 2.5 metre genişliğinde duvarlar yükseldi. Duvarların üzerine tel çit yerleştirildi. Çitlere jiletli teller eklendi.

Yavuz'dan S-400'e!

Zeytin Dalı'ndan jilete!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/necati-dogru/zeytin-dalindan-jilete-yavuzdan-s-400e-5226042/

================================

SAYGI ÖZTÜRK: CHP'Lİ BAŞKAN KAYINBİRADERE ÜÇ GÖREV VERSE…

AKP İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanlarının şirketlere atama yetkisini çoğunlukta oldukları için belediye meclislerine bırakılması için yasal değişiklik hazırlığı yaparken AKP'li belediyelerin atamaları hiç gündeme getirilmiyor. Bugün Trabzon'a gidelim. Van Valiliği döneminde aynı zamanda Van büyükşehir belediye başkanlığına kayyum olarak atanan Murat Zorluoğlu Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından partisinin Trabzon büyükşehir belediye başkan adayı gösterildi.

KAYNINA ÜÇ GÖREV

Seçimi kazandı ve görevi AKP'li Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu'ndan devraldı. Yeni başkanın belediyede yaptığı görevden alma ve atamalar ilin gündemine oturdu. Yapılanı CHP'li başkanlar yapsa her halde yer yerinden oynardı.

Yeni başkan kayınbiraderi Zülfü Turan'ı özel kalem müdürlüğü görevine getirdi. Birkaç gün sonra da kaynını Muhtarlar Dairesi Başkanlığı'na atadı. Zorluoğlu bununla da yetinmedi. Eniştesi birkaç gün sonra Turan'ı belediyenin Turkuaz şirketinin yönetim kurulu üyeliğine getirdi. Bu arada belediye şirketlerindeki yönetim kurulu üyelerinin huzur hakkı da aylık bin 600 liradan 4 bin TL'ye çıkarıldı.

PARSEL PARSEL GİDİYOR

AKP eski il başkan Yardımcıları Aziz Murtazaoğlu ve İsmail Keleş Trabzon'un Ortahisar ilçesi Yalıncak mevkiinde denize sıfır sayılacak noktada 20 dönüm araziyi ticari alan olarak İmara açıp turizme yönelik 1 +1 daire yapmayı planladı. Ortahisar belediyesine verdikleri projeyi daha sonra konut alanına çevirmek istediler. İlçe belediye meclisinden plan tadilatını da geçirdiler.

"Ortaya büyük rant çıkacak" gerekçesiyle önceki Belediye Başkanı Orhan Gümrükçüoğlu ve İmar Komisyonu plan değişikliği önerisi reddetti. Gümrükçüoğlu gittiğine göre şimdi ne yapılıyor? Ortahisar Belediye Meclisinden ticari alanın konut alanına çevirme önerisi kabul edildi. O dosya şimdi Büyükşehir Belediye Başkanı Murat Zorluoğlu'nun önüne geliyor. AKP'nin eski il başkan yardımcıları ve yeni ortakların bu çabalarının nasıl sonuç vereceğini de izlemeye devam edelim.

Bu düzenleme ne anlama geliyor?

Ülkemizde arazi ve arsa düzenlemesi 1848 tarihli Ebniye Nizamnamesi ile başlamış. Son olarak 1972 yılında çıkarılan 1605 sayılı yasa ile kamunun ihtiyacı olan alanların kamu tarafından bedelsiz olarak elde edilmesi için taşınmazların yüzölçümlerinden yüzde 25 oranında kesinti yapılması sağlanmış 1985'de bu oran yüzde 35'e 2003'de yüzde 40'a şimdi de yüzde 45'e yükseltildi.

Arazi ve arsa düzenlemesi işlemiyle taşınmazların yüzölçümlerinden "Düzenleme Ortaklık Payı" (DOP) adı altında yapılan kesintilerle bunların kamunun eline bedelsiz geçmesi sağlanıyor. Artık kentlerde yeterince kamu arazisi kalmadı. Özellikle metropol kentlerde kamu arazilerinin hesapsızca satılmalarının kaçınılmaz bir sonucu olarak kamu arazi yetersizliği var. Toprağın (arazinin) çoğaltılamayan özelliği nedeniyle yeterli miktarda kentsel arazinin kamu elinde bulundurulması kentsel gelişmelerin kamu yararına yönlendirilmesinde imar planlarında kamusal hizmetlere ayrılan alanların kamu eline bedelsiz geçmesinde önemli avantajlar sağlıyor.

SATA SATA KALMADI

Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Önceki Dönem Genel Başkanı Ertuğrul Candaş'a son düzenlemenin gerekçesini sordum. Şunları anlattı:

"Kentlerdeki kamu arazi yetersizliği sorunu yeni yasal düzenlemenin dillendirilmeyen asıl gerekçelerinden biri olarak önümüzde duruyor. 'Düzenleme Ortaklı Payı' oranı yüzde 40'dan yüzde 45'e çıkartılmakta yol meydan park otopark yeşil alan çocuk bahçesi ilk ve ortaokul alanları gibi kamusal hizmetler için gerekli olan araziler ile Kamu Ortaklık Payı (KOP) kapsamında kalan yerler kentlerde yeterince kamu arazisi kalmadığından dolayı vatandaşın taşınmazından ilave olarak yüzde 5 oranında kesinti yapılarak karşılanmak isteniyor. Bir başka ifadeyle kamu arazilerinin hesapsızca satılarak kamu elinden çıkartılmasının faturası vatandaşa kesilmek isteniyor. "

İşte tüm mesele bu…

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/saygi-ozturk/chpli-baskan-kayinbiradere-uc-gorev-verse-5222613/

================================

SELCAN TAŞÇI HAMŞİOĞLU: BABACAN'IN "ŞEREF DUYDUĞU" MÜCADELE!

Ali Babacan 2001'de "AK Parti kurucusu" olarak aktif siyasete başladığında 34 yaşındaydı; "Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı" olduğunda 35.

Haziran 2005 itibarıyla AB ile müzakereleri yürüten "Başmüzakereci" olarak da görev yaptı.

60. Hükümet'te Dışişleri Bakanı'ydı…

2009'da görevi değişti aynı hükümetin "Ekonomik Konularda Genel Koordinasyondan Sorumlu" Devlet Bakanı oldu.

61 ve 62. Hükümetlerde "Başbakan Yardımcısı" olarak görev yaptı.

Velhasıl;

AK Parti iktidarı Roma'da Papa heykelinin gölgesinde "egemenliğimizi AB'ye devrederken" Babacan "bakan"dı.

AK Parti iktidarı Irak'ı işgal eden ay çok pardon demokrasi götüren Amerikan askerlerinin sağlığına duacı olup da camilerde toplu tecavüze uğrayan Müslüman kadınların "bizi öldürün" feryatlarına kulaklarını tıkadığında "bakan"dı.

Amerikalılar Irak'ta görev yapan askerlerimizin başına çuval geçirdiğinde ve AK Parti iktidarı "nota" çağrılarıyla "ne notası müzik notası mı" diye dalga geçtiğinde "bakan"dı.

Başta Güneydoğu olmak üzere ülkenin dört bir yanında "vatan" saydığımız üstelik de stratejik değerdeki topraklarımız yabancılara satılırken "bakan"dı.

BOP GOP Medeniyetler İttifakı eşbaşkanlıkları sırasında "bakan"dı.

Habur'da PKK'lı teröristlerin ellerini kollarını sallayarak ülkeye girebilmesi için çadır mahkemesi kurulurken "bakan"dı.

Oslo'da PKK'yla müzakere edilirken "bakan"dı.

İmralı'daki caniye övgüler düzülürken "bakan"dı.

PKK açılımı yapılırken "bakan"dı.

Ermenistan sınırını açmaya kalktıklarında "bakan"dı.

"Ilımlı İslam" adı altında dinimiz deforme edilirken "bakan"dı.

Geçenlerken resmen de çöken "Ergenekon" yaftalı FETÖ kumpası kurulurken "bakan"dı.

Türk Ordusu "asrın iftirası"na uğrarken "bakan"dı.

Kuddusi Okkır ölürken "bakan"dı.

İlker Başbuğ hapsedilirken "bakan"dı.

Mehmet Baransu elinde bavulla Beşiktaş Adliyesi'ne dayandığında "bakan"dı.

"Kozmik Oda"ya girilirken "bakan"dı.

Cumhuriyet kurumları satılırken "bakan"dı.

"Devlet"in paralel bir yapıya teslimi sürecine tüy diken 2010 referandumu sırasında "bakan"dı.

Kurucusu olduğu parti iktidarı boyunca aldatılırken kandırılırken "bakan"dı.

İstifa açıklamasındaki ifadelerinden alıntılayarak yazıyorum;

Üstelik de bütün bunlar olurken "AK Parti'nin kuruluş ilke ve değerlerini hem ülkemizde hem de dünyada inanarak savunmuş" bir "bakan"dı.

"Türkiye'nin tarihi dönüm noktalarında bu büyük mücadelenin bizzat içinde olmaktan şeref duymuş" bir "bakan"dı.

Allah biliyor ya AK Parti'nin "parti" hatta "partiler" doğurmaya gebe olmasından hiç de rahatsız değilim; hatta ülkem adına memnuniyet duyduğumu bile söyleyebilirim. Ama kendimi düz mantıkla şunu sormaktan alamıyorum:

Vazgeçilmez ilkeleri sahiden de nsan hakları özgürlükler ileri demokrasi ve hukukun üstünlüğü" olan birinin Türkiye'nin o haksızlık hukuksuzluk dolu 13 yılında yapacağı iş "bakan"lık mıydı?

***

Ali Babacan'ın "herhangi biri" olmadığı malum;

1967 doğumlu.

TED Koleji'ni birincilikle bitirmiş…

ODTÜ'yü birincilikle bitirmiş…

Türkiye'yi hızla üretimden uzaklaştırırken oluşturduğu yeni tüketim alışkanlıklarıyla Amerikan firmaları için "aç" bir "pazar" haline getiren Marshall Planı'yla neredeyse eş zamanlı olarak imzalanan "Fullbright Antlaşması" doğrultusunda kurulan ve Türk Eğitim Sistemi'nin gölge idarecisi gibi görev yapan "Fullbright Komisyonu"nun bursuyla ABD'ye gitmiş.

İyi yetiştirilmiş.

Uluslararası sistemle uyumlu.

Dünyanın farkında (dünya da onun farkında).

Türkiye ortalamasına bakınca hâlâ(!) genç.

Türk siyasi ortalamasının üzerinde bir zekaya sahip.

"Maceracı" değil… Anlık heveslerle hareket eden biri değil…

Parlamenter sistemin cenaze namazı kılınırken Türkiye "Başkanlık"la yönetilir hale gelirken (de) o günlerdeki vicdan sınırlarını zorlayan dil ve uygulamalara rağmen AK Parti'de kalıp da "ufukta seçimin olmadığı" varsayılan(!) bugünlerde istifa ediyor bugünlerde yeni bir siyasi parti kurmaya soyunuyorsa vardır bir bildiği!

***

Ama arada sırada sizde kendi bilgilerinizi tazelemeyi ihmal etmeyin emi!

SORU-YORUM

Merkez Bankası Başkanı'nın başta enflasyon olmak üzere hedefler tutmadığı için görevden alındığını ileri sürüp sonra da görevden alınan Merkez Başkanı Başkanı'nın direndiği ve uygulanması halinde enflasyonu tutulamaz hale getirecek olan "ihtiyat akçesinin Hazine'ye aktarılması" hamlesini savunmak iş bilmezlik midir yoksa aklımıza hakaret etmek midir?

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/babacanin-seref-duydugu-mucadele-52555yy.htm

================================

EMİN ÇÖLAŞAN: RECEP BEY'İN "ÜMMETİ"

Sevgili okurlarım adına "Başkanlık sistemi" denilen acayip bir nesneyi devreye soktular kendileri hariç herkes tepki gösterdi.

Bir sistem düşünün ki anayasa uyarınca "Türk Milletinin birliğini" temsil etmekle yükümlü olan bir cumhurbaşkanı aynı zamanda partisinin genel başkanıdır!

Karşımıza her gün çıkmakta esip gürlemekte muhalefet liderleriyle birlikte partilerine de en ağır sözlerle saldırmaktadır.

Yani iki ayrı kimliği var…

O konuşmaları hangi kimliği ile yapmaktadır?

Cumhurbaşkanı mı parti genel başkanı olarak mı?

Kendisini eleştirdiğiniz anda hakkınızda hemen cumhurbaşkanına hakaret iddiasıyla dava açılır mahkeme kapılarını aşındırmak zorunda kalırsınız.

Şu savunmayı yapsanız bile asla dikkate alınmaz:

"Ben onu cumhurbaşkanı değil AKP genel başkanı kimliği ile eleştirdim…"

Boşuna nefes tüketmiş olursunuz!. .

Ve çoğunlukla hapis cezası alırsınız.

★★★

Recep Bey derseniz o istediği gibi konuşmakta istediği her şeyi söylemekte özgürdür.

Devletin ve ülkenin maddi ve manevi bütün olanaklarını tek başına ele geçirmiş durumda.

Ama gelin görün ki adına başkanlık sistemi denilen bu acayip sistem yavaş yavaş çökme aşamasına geliyor.

Hiç alışık olmadığımız hadiseler yaşanıyor…

Hem cumhurbaşkanı hem parti başkanı…

Böylesine ilk kez tanık oluyoruz.

★★★

Sistem çöküşe geçti… Gerçekten öyle mi?

Evet öyle.

Bunun en somut kanıtı gerek 31 Mart ve gerekse 23 Haziran seçimlerinde ortaya çıkan sonuçlardır.

Kendisi ve partisi açısından bakıldığında tam bir hezimettir.

İşte bu ortamda sadece cumhurbaşkanlığı sistemi değil partisi de çatırdamaya başladı…

Birileri partiden istifa ediyor ve öteki istifalar bekleniyor.

Bu aşamada Recep Bey'in söyleyecek fazla bir şey yok.

Durumu "Partimizden istifa edenler bir hiç olmaya mahkûmdur" gibi sözlerle idare etmeye çalışsa da iç dünyasında pek o kadar rahat olmadığı açıkça belli.

★★★

Bosna gezisi dönüşünde uçağına aldığı yandaş gazeteciler ekibine söylediği bazı sözler çok ilginç…

"Bizim dava arkadaşlığımızda bir şey var. Dava terk edilmez. Burada sonuna kadar hizmet söz konusudur. "

Hangi dava arkadaşlığı?

Bu sözleri önceki yıllarda söylese bir değeri olurdu.

Ama şimdi sözünü ettiği o dava arkadaşlığı falan yok.

Bugüne kadar partisinden kimler istifa etti saysak sayfalar dolar.

Şimdi Ali Babacan ve onun ardından gelmesi beklenen bazı milletvekillerinin kendisini bırakmasından korkuyor!

Tek adam rejimi çuvallamış ekonomi çökmüş toplumun bütün kesimleri her açıdan zor duruma düşmüş ve beyefendi şimdi bile dava arkadaşlığından söz edebiliyor!

Eski günler artık yok beyefendi dava arkadaşlığı da yok.

O günler bir daha hiç gelmeyecek.

Cicim ayları cicim yılları çoktan bitti.

★★★

Ali Babacan'ın istifasını değerlendirirken yine uçakta söylediği bazı sözler dikkatimi çekti:

"Ben kendisine de söyledim. Şunu unutmayın ki bu ümmeti parçalamaya hakkınız yok sen bunu yapıyorsun. Bunun parçalanmasıyla da bir yere gidemeyeceksiniz" dedim.

Ümmeti parçalamak!. .

Ne demek bu?

Bir cumhurbaşkanı bu sözü söyleme hakkına sahip değildir. Aklından geçse bile bu lâfları kendi içinde tutması ve belki şöyle demesi gerekirdi:

"Milleti parçalamak. "

Hiç endişe etmesin partisinden birileri istifa ettiği takdirde millet de parçalanmaz.

Bu memleket neler gördü ne istifalara ne katakullilere tanık oldu ama hiçbir zaman parçalanmadı.

★★★

Ancak beyefendinin sözlerinden bir gerçek daha ortaya çıkıyor:

Abdullah Gül Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu'da çok kırgınmış…

"Bunlara kırgın olmayacağım da kime kırgın olacağım Allah aşkına!"

Demek ki zaten olmayan dava arkadaşlığı masalı da bitmiş.

İktidarın nimetleri elden kaçmaya hezimetler ortaya çıkmaya başlayınca bu işler böyle olur.

Batan gemiyi birileri terk etmeye başlar.

Sonra sıra gelir mmeti parçalamak" gibi anlamsız ve tutarsız suçlamalara!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/emin-colasan/recep-beyin-ummeti-5224417/

================================

EMİN ÇÖLAŞAN: İSTANBUL BB'NİN BATIK DURUMU

Sevgili Sevgili okurlarım İstanbul Büyükşehir'de sayfaların açılmasına henüz yeni başlandı.

Orası AKP iktidarının en büyük "Hazinesi" idi. Hiçbir makam tarafından ciddi bir denetime tabi tutulmazdı.

Hazinenin paraları yıllarca öylesine çarçur edilmiş öylesine dağıtılmıştı ki…

Yandaş dernekler yandaş vakıflar yandaş cemaatler ve özellikle de yandaş müteahhitler.

CHP işte böyle bir yağma ortamında belediyeyi kazandı ve devraldı.

Eski parayla yazıyorum trilyonların değil katrilyonların bile hesabını soran yoktu.

Orası başlı başına "Bağımsız bir dükalık" olmuştu.

Şimdi İmamoğlu'na düşen en büyük görev bu kuruluştaki yolsuzluk vurgun ve peşkeş iddialarını ortaya çıkarmaktır…

Ve bu süreci önceki gün başlattı.

★★★

Bir Büyükşehir belediyesi düşünün…

1.7 katrilyonluk yedek ödeneğin tamamını 31 Mart ve 23 Haziran seçimleri öncesinde tüketmişler. Bir haftada 980 trilyon lirayı harcamışlar.

Bütçe açığı 7 katrilyon.

Vadesi geçmiş borçların toplamı 7 2 katrilyon. Bütçe açığı da en az bu kadar.

İBB'nin kasasında şu an itibariyle sadece 7 trilyon lira var!

İstanbul'da yaşayan 16 milyon insana hizmet vermekle yükümlü olan bir belediyenin içler acısı halini bu rakamlar yeterince gösteriyor.

Üstelik önceki gün yapılan Belediye Meclisi toplantısını (hayatımda ilk kez) televizyonda canlı yayında izleme fırsatı buldum.

AKP'li çoğunluktan bir kişi bile bu rakamlara itiraz etmedi edemedi.

★★★

Çok özetle verdiğim bu rakamların anlamı şudur:

İstanbul Büyükşehir Belediyesi batıktır.

Özel bir şirket olsaydı hakkında derhal iflas kararı verilir yöneticileri tutuklanırdı.

İstanbul'da yaşayan 16 milyon kişiye hizmet vermekle yükümlü olan bu kuruluşun durumu ibret vericidir.

Bu rakamların bu iflas tablosunun arkası mutlaka gelecektir gelmek zorundadır.

Şimdi İmamoğlu'ndan beklenen bir şey daha var.

Yapılan ihalelerde dönen dümenlerin yandaş dernek ve vakıflara yapılan hortumların tek tek isim isim açıklanması.

O süreçte kimlerin ne götürdüğünü bilmek herkesin hakkıdır.

Bu tablo sadece İstanbul'un değil bütün Türkiye'nin sorunudur.

İktidar eğer İstanbul'u kazanmış olsaydı bu süreç aynen ve giderek artarak devam edecekti.

Şimdi mamaları kesildi… Öyle varsayıyorum.

İşte o yüzden panik yaşıyorlar.

ODTÜ'nün kavakları dökülür yaprakları

Sevgili okurlarım ODTÜ öğrencisi olduğumuz 1960'lı yıllarda yaşadığımız bazı olayları hiçbirimiz unutmadık.

ODTÜ o zaman kuruluş aşamasında idi bu kadar büyümemişti. Binalar bile yeni yapılıyordu.

Dönemin hükümetleri tarafından üniversitemize çok büyük alanlar verilmişti. Buna Eymir gölü dahildi.

Rektörümüz rahmetli Kemal Kurdaş gerçekten büyük insandı.

Günün birinde bir kararı hepimize duyurdu:

"Genç öğrencilerimiz çorak üniversite arazimizi ağaçlandırmak zorundayız. Bu işi hep birlikte yapacağız. "

Gönüllü çalışma taburları kuruldu.

Kız ve erkek öğrenciler ve üniversite personeli tam kadro seferber olduk. Rektörlük bize yer gösteriyor fidanları sağlıyor ve bir de kazma kürek veriyordu.

Başımızda Kemal Kurdaş hocamız hep birlikte (Çoğu çam olmak üzere) ağaç dikme seferberliği başlattık.

Sayısını bilmiyorum Eymir gölü çevresiyle birlikte bütün arazimize binlerce belki onbinlerce fidan dikildi…

Ve ilginçtir o fidanlar Ankara'nın bozkır ikliminde tuttu. Bugün her biri kocaman ağaçlara dönüşmüş durumda. Ankara yeşillendi.

Şimdi Ankara'daki ODTÜ ormanlarının temelinde işte bu çabalar yatıyor.

★★★

Şimdi iktidar hiç hoşlanmadığı ODTÜ'nün arazisine yine göz koydu ve burada öğrenci yurdu yapmaya karar verdi.

Ama yurt ODTÜ'nün değil iktidara bağlı Kredi Yurtlar Kurumu'nun olacak.

Yurdun yapılacağı yerdeki o güzelim kavak ağaçlarını birkaç gün önce sabahın erken saatlerinde iş makineleri ile devirdiler hızarlarla kesip yerle bir ettiler.

Yüzlerce ağaç birkaç saat içerisinde yok edildi.

Bu konuda gerekli izinleri veren Verşan Kök isimli rektör olanlara seyirci idi.

Recep Bey'in adamı… Kendisini o makama Recep Bey atamıştı.

Olanları protesto eden öğrencilerin üzerine polis çağırdı üzerlerine gaz sıkıldı.

★★★

Evet 1960'lı yıllarda bizim bir rektörümüz vardı.

Rahmetli Kemal Kurdaş…

Hepimizi araziye sevk edip bugünkü ODTÜ ormanlarının oluşmasını sağlamıştı.

Şimdi başka bir rektör var yüzlerce büyük kavak ağacını yerle bir ettiren…

Kurdaş rektördü bu da rektör!

Nereden nereye!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/emin-colasan/istanbul-bbnin-batik-durumu-5222600/

================================

RIFAT SERDAROĞLU: BÜTÜN FETÖCÜLER TOPLANDIK!

Nil Karaibrahimgil'in güzel şarkısının adı "Bütün Kızlar Toplandık" idi.

Karaibrahimgil;

"Bütün kızlar toplandık toplandık toplandık Sorduk neden yıprandık yıprandık yıprandık?" dediği gibi ne kadar yıpranmış pörsümüş yüzleri makyaj olarak kullanılan fondöten ile kaplı "Fetösever" varsa hepsi bir araya geliyor!

Sadece Fetöseverler olsa neyse!

İngiliz para baronu tefecilerinin sevgilisi Ali Babacan

İngiliz vatandaşı Mr. Shimshek

İBDA-C Lideri Salih Mirzabeyoğlu ile "Gölge Dergisi" Ankara Temsilcisi olan iktisatçı Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Haşim Kılıç

Kürtçü-Bölücü PKK Narko-Terör örgütü ile özüm Sürecinin" mimarı olan

Beşir Atalay

FETÖ'nun manevi oğlu Yüksek Yargıyı tamamen FETÖ'ye teslim eden ihale cambazı Sadullah Ergin

Dışişleri Bakanı iken tüm dış temsilciliklerimizi FETÖ'nun emrine resmi yazı ile veren Huber Apo

İstanbul Boğazının yeni yalı sakinlerinden gazeteci Fehmi Koru ve vs vs vs…

Bu ekibe bir çağrı da partisinin Adana İl Kongresinde FETÖ'yu göklere çıkaran İYİ Parti kontenjanından milletvekili olan DP Genel Başkanı Gültekin Uysal'dan yapıldı. Yakında beraber olurlar. Önceki Başkan Soylu AKP'ye bu da küçük AKP'ye!

Yukarıda yazılı FETÖ elemanları FETÖ'yu T. C Devletinin en hassas birimlerine sokan Türk Ordusunun komuta heyetini çökertecek "Kozmik Oda" saldırısına emir veren AKP Genel Başkanının emrinde çalışmıyorlar mıydı?

Bu durumda elemanların hepsi FETÖ ye yardım yataklık yapmış olmuyor mu?

AKP Genel Başkanının onun kardeşlik hukuku ile bağlı olduğu kardeşi Huber Apo'nun 13 yıl Bakanlık yapmış Babacan'ın AKP'li FETÖ'cu tüm Bakanlarının FETÖ'ye parsel-parsel arazi veren bina bağışlayan AKP'li Belediye Başkanlarının hepsinin yargılanmaları gerekmiyor mu?

Gücü elinde tutmak bu kişilere adaletten kaçmak olanağı verir mi?

3-5 günlük acemi askerler FETÖ'cu diye zindanlarda yatarken bu elemanlar

niye dışarda? Adalet bunlara işlemez mi?

Bu nasıl adalet bu nasıl hukuk bu nasıl insanlık bu nasıl insaf bu nasıl ahlak?

Değerli Okurlar;

Babacan-Gül ikilisi parti kurmuş!

AKP Genel Başkanı bunlara kızmış!

Serok Ahmet nabız tutuyormuş!

İnanın bunların hepsi oyun hepsi tiyatro!

Erbakan'la başlayan ve Erdoğan ile devam eden süreçte Türk Ordusunu iyice güçsüzleştirdiler ekonomimizi çökerttiler. Türk Milleti fakir bu elemanlar zengin oldu!

Bölgenin zenginliklerine göz dikmiş aç gözlü emperyalistler yeni tezgahların peşindeler.

Erbakan'la başlattıklarını Erdoğan ile yarıladıklarını Huber Apo kurmalı Babacan'la bitirmek için hava veriyorlar. Bunların hiçbiri milli ve yerli değil.

Kimi Siyasal İslamcı kimi İhvancı kimi Halid Meşal'cı kimi El-Nusra'cı Kimi Kürtçü Bölücü!

Türk Milleti bunlara tekrar oy verecek kadar akıl tutulması yaşıyorsa başına geleceklere de razı olacaktır.

Bizler; Türk Milliyetçileri Vatanseverler Atatürkçüler Cumhuriyetçiler Demokratlar Türk Kadını Türk Gençliği Doğrudan ve Halka Hizmetten yana olanlar bu cemaat ve tarikat artıklarına geçit vermeyeceğiz…

Ne Mutlu Türküm Diyene

================================

MURAT İDE: PUTİN MALI YÜKLEMİŞ. .

Meclis'teki Grup Toplantısı'nın ardından gazetecilerle sohbet eden İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'e S-400'ler soruldu;

- Bu konuda fikriniz ne? Alınmasından mı yanasınız karşı mısınız?

Cevap samimiydi;

- Bu konuda bilgimiz olmadığı için net bir fikrimiz de yok. . Milli güvenliğimiz açısından elzemse elbette alınmalıdır. . Türk Milleti'nin güvenliği riske atılamaz. . Ama emin olun ne amaçla alınıyor ne için kullanılacak bilgimiz yok. . Süreci şahsi bir alışveriş gibi yürütüyorlar. .

**

Gerçekten bu konuda yeterli bilgiye sahip biri var mı aranızda?

S-400 konusunu ve krizini soruyorlar Cumhurbaşkanı'na verdiği cevap açık;

- Biz Amerikalılardan almak istedik vermediler. . Sonra Çin'e gittik olmadı. . Ruslar satıyor uygun geldi oradan aldık. .

Cevap bu. .

Bu cevapla kim hangi fikre sahip olabilir ki?

Sanırsın pantolon alıyoruz. . "Filanca mağazaya gittim sayım vardı satış yoktu. . Başka mağazaya geçtim gittim beden olmadı. . Bu mağazada buldum. . " der gibi. .

**

Yadırgamayın. . Savunma füzesi işi dünyanın içinde bulunduğu şartlar ve dahil olduğumuz 'Güvenlik Konsepti' gereği herhangi bir alım değildir. .

Çünkü bu alım dünyanın mevcut şartlarında aynı zamanda 'Güvenlik konseptinde' bir değişikliğe gitmektir. .

İşte Meral Akşener'in söylediği de bu "Güvenlik konseptinde bir değişiklik lazımsa yapılır. . Milli güvenliğimiz bu alımı gerektiriyorsa alınır. . Ancak. . "

Dedim ya Cumhurbaşkanı'nın soruya verdiği yanıt ortada "Onlardan istedik vermediler biz de verenden aldık. . "

Obama'ya kızıp Putin'le alışveriş yapmış gibi. .

Türkiye'nin Milli Güvenlik Stratejisi Cumhurbaşkanı'nın ahbaplıklarına göre mi şekillenecek?

Böyle bir şey olabilir mi?

Eğer gerekçe olarak bu cümleyi koyuyorsanız ortaya sebep bu demektir. . Değilse 'haklı olduğumuz' gerekçemizi anlatın. . Anlatılmadığına göre de böyle bir gerekçe var mı yok mu kim ne bilsin?

**

Uyduruktan stratejistlerle Av-Rusyacılar gerekçe üretmeye çalışıyor ama Cumhurbaşkanı işin alışveriş merkezi boyutunda. .

Oysa biri çıksa dese ki "Dünyanın bugün geldiği şartlarda Türkiye'nin karşı karşıya olduğu güvenlik riskleri' ışığında 'Milli Güvenlik Stratejimizi" tehdit önceliğine göre yeniden belirledik. .

Ve sonuçta sadece NATO'nun değil farklı birliklerin de içinde yer almaya karar verdik. .

Bunun gereği olarak da bu füzeleri alıyoruz. . "

Allah aşkına buna kim ne diyebilir? Belki tartışılabilir ama en azından ortaya elle tutular bir S-400 gerekçesi konmuş olur. .

Meseleyi 'Ondan istedik satmadı biz de gidip şundan aldık' diye özetlerseniz işin teknik ve stratejik boyutu havada kalıyor ki bu da kafa karıştırıyor. .

ABD'ye gıcık olmak yeryüzündeki her insanın hakkıdır eyvallah. .

Ama Ruslara gıcık olmak da yaşayan-yaşamayan her 'Türk'ün hakkıdır. .

Gerekçeleri tarihimizde ziyadesiyle mevcut. .

Bakmayın siz Lenin'in Kurtuluş Savaşı'nda bize silah verdiği yalanlarına. . Azerbaycanlı dedelerimiz parasını ödeyip satın almıştır o silahları. .

Mustafa Kemal Atatürk'ün Lenin'e yazdığı mektup da dönemin ruhu ve şartlarının dahice bir ürünüdür. .

**

Demem o ki işi çarşı-pazar muhabbetine dökerek açıklamaya kalkarsanız çarşı da karışır pazar da. .

Nitekim bugün de bunu yaşıyoruz. .

Ülkeyi 'kankalık' duygusunun ötesinde 'devlet aklıyla' yönetenin yapacağı iş değildir bu. .

Sebebini senden başka kimse bilmiyor herkesten alkış bekliyorsun. .

Zaten çarşı-pazarda eli kolu kırılmış millette alkışlayacak derman da yok. .

Gazeteler öyle yazıyor; Putin malı yüklemiş. .

Bakalım malla birlikte sırtımıza neler yüklenecek. .

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/putin-mali-yuklemis-52553yy.htm

================================

RIFAT SERDAROĞLU: YENİ EŞBAŞKANLIK SAVAŞLARI

"Agop ölümünün birinci yılında mezarı başında anılıyordu. Eşi Surpik iki gözü iki çeşme; Ah Agobum ne güzel Fransızca bilir idi ne güzel İngilizce bilir idi ne güzel Almanca bilir idi diye konuşunca Agobun arkadaşlarından Yervant dayanamayıp 'Atma be Surpik Agop bunların hiçbirini bilmez idi.

Yahu adam Türkçeyi bile doğru düzgün konuşamaz idi' deyince

Surpik; ' Evet bilmez idi ama çok heves eder idi garibim be çok heves eder idi!"

AKP'li siyasetçiler de 17 senedir "Demokrat" olmak için çok heves ettiler!

Gelin görün ki bugün bulundukları yer tam da İhvan'ın- Firavun Mursi'nin Halid Meşal'ın bulunduğu bataklık oldu. Hedeflerine varmak için araç olarak gördükleri "Demokrasi Treni" Makinist'in şaşı olmasından dolayı bataklığa saplandı. AKP'li yöneticiler artık hür dünyanın gözünde "Ülkesinin yönünü Ortadoğu'ya ve İslam Devletine çeviren şaibeli kişiler olarak damgalandılar…

AKP gemisi Reyiz'in yüzünden kayalara çarpıp su almaya başlayınca tayfalar ufak-ufak tüymeye başladılar. Kendilerini karaya atan bazıları yeni ve genç bir AKP kurmak için yola çıktılar bile!

Kavga Yeni parti kurma kavgası değil Yeni Eşbaşkan kim olacak kavgasıdır?

AKP Genel Başkanı Genişletilmiş BOP Eşbaşkanlığından stifa ettim" demedi!

Trump ise AKP Genel Başkanını ve adamlarını Hollywood stüdyolarındaki set işçilerine benzeterek methetti!

AKP Genel Başkanı biz ABD ile stratejik ortağız. S-400 leri alırız ama çalıştırmayız diye kıyak geçti!

Suriye'nin doğusunda PKK/PYD adlı Kürt Devletinin kurulmasına AKP zaten itiraz etmiyor!

AKP "Yes be annem" planından beri Kıbrıs'ı vermeye razı!

Eh ABD üsleri tıkır-tıkır çalışıyor!

Bu durumda ABD kolay kolay huyunu suyunu zaaflarını yatırımlarını bildiği Eşbaşkanını değiştirmez.

Peki Huber Apo'nun çırağı Ali Babacan kimin Eşbaşkanı olacak?

Bu soruya doğru yanıt vermek için madalyalara bakmak lazım;

Eski Eşbaşkanın ne madalyaları var?

-Time Dergisine Kapak Oldu ve "En Etkili Lider" Madalyası aldı.

-2004 yılında ABD Musevi Komitesinden stün Cesaret" Madalyası aldı.

-2005 yılında ABD Musevi Lobisinin "Davut Boynuzu" Madalyasını aldı.

-2009'da Esad'dan 2010'da Kaddafi'den 2011'de Kuveyt'ten madalya aldı! Gerçi madalyaları verenler yok oldu ama olsun madalya madalyadır!

Yeni Eşbaşkan Adayı Babacan'ın akıl hocasının ne madalyaları var?

-2008'de İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth'ten "Büyük Şövalye" Madalyası aldı.

Hem de Çanakkale'de batırdığımız Savaş Gemisi ile aynı adı taşıyan HMS gemisinde! Kraliçe gemiye Türk Bayrağı astırmadı! Huber Kardeş smokin giyerek bu gemiye gitti ve madalyasını Kraliçeden aldı…

-9 Kasım 2010'da Çanakkale Boğazının işgal edildiği günde yine Kraliçeden "Chatnam House" yani İngiltere Kraliyet Uluslararası İlişkiler Madalyası aldı…

Olaya soğukkanlı olarak bakınca yeni Eşbaşkanlık için ABD ile İngiltere'nin içimizdeki elemanları aracılığıyla çarpıştıklarını görüyoruz.

Londra Uluslararası para baronları da Ali Babacan'ı destekliyor!

Bildiğiniz gibi Ali Babacan Türk tarihinde kendi milletini en çok borçlandıran kişidir. Yani uluslararası tefecilerin Babacan'ı sevmeleri çok doğal!

Bizleri sevecek değiller ya?

Bir ilginç görüş ise;

Kurulacak olan yeni bir parti değil AKP'den kaçacak olanları kontrol altında tutacak bir "Toplama Kampı" olacağı görüşüdür. Zaman içinde anlayacağız…

Huber Apo ve Ali Babacan'a sorulacak o kadar çok soru var ki?

Bugünlük birkaç küçük soru soralım sonrasına bakarız;

-18 yıldır beraberdiniz. Çok önemli makamlarda bulundunuz. AKP tarafından yapılan Hırsızlık-Yolsuzluk-Rüşvet olaylarına karşı çıkan BİR tanecik beyanatınızı gösterebilir misiniz?

-PKK Narko-Terör Örgütüne ve Kürtçü-Bölücülere destek veren Beşir Atalay yeni ekipte baş rollerde! Bu konuda Beşir Atalay gibi mi düşünüyorsunuz?

-Yurtdışındaki Türk Büyükelçilerine "RESMİ YAZI" yazıp FETÖ'ne destek oldunuz. 18 yıllık beraberliğinizde Polisten-MİT'e Yüksek Yargı'dan-Devlet Hazinesine kadar her yere FETÖ militanları atadınız. Pişman mısınız?

Şimdilik son soru da şu olsun;

Siz Türk Milletini Atatürkçüleri Vatanseverleri Cumhuriyetçileri Demokratları Türk Milliyetçilerini inancını Allah rızası için yaşayan mütedeyyin insanları Türk Kadınını Türk Gençliğini salak mı zannediyorsunuz?

Yaptığınız ihanetlerin henüz mürekkebi kurumadı!

Siz kim Türk Devletine Türk Milletine hizmet etmek kim?

Hadi başka kapıya…

================================

YILMAZ ÖZDİL: ALİ BABACAN

Abdüllatif Şener…

Akp kurucusuydu.

Yolsuzluklara isyan etti.

Şimdi Chp milletvekili.

Dengir Mir Mehmet Fırat…

Akp kurucusuydu.

"Ak Parti cici partidir" diyordu.

Hdp'ye geçti.

Şimdi "Tayyip Erdoğan'ın ruh sağlığı bozuk yaşadığı korku nedeniyle hasta eğer dua ile iyileşecekse dua edelim ama duayla olmaz psikiyatriye gitmek lazım etrafında bir avuç yalaka saray soytarısı var buna metal yorgunluğu denemez çürüme bu çürümeyi önlemek için kullandıkları tuz bile kokuyor" diyor.

Yaşar Yakış…

Akp kurucusuydu.

Akp'nin ilk dışişleri bakanıydı.

Şimdi "iktidar Ak Parti'yi bozdu Erdoğan etrafına 'evet efendim'cileri topladı herkes biliyor ki gemi su almaya başladığında gemiyi ilk terkedecek olanlar 'evet efendim'ciler olacak" diyor.

Ertuğrul Günay…

Akp bakanıydı.

"Ak Parti demokrasinin güvencesidir demokrasinin garantisidir" diyordu "sayın liderimiz Tayyip Erdoğan ekonomik ve demokratik uygulamalarıyla Nobel alabilir" diyordu.

Şimdi "Akp'de bir otokrat var ona teslim olmuş itaatkar kapıkulu tayfası var Akp'de sadece Tayyip Erdoğan'ın ayak hizmetlerini gören bir grup var" diyor "Tayyip Erdoğan hayatının en güçsüz en çaresiz dönemini yaşıyor" diyor.

İdris Naim Şahin…

Akp kurucusuydu.

"Ak Parti'nin çok iyi korunması lazım hep sahiplenilmesi sevilmesi sayılması önemsenmesi lazım Ak Parti nezle bile olmasın Ak Parti öksürürse Türkiye zatürree olur" diyordu "demokrasinin adresi Ak Parti'dir" diyordu.

Şimdi adres değiştirdi gitti Akp'ye rakip oldu.

Abdullah Gül…

Akp'nin başbakanıydı.

Akp'nin cumhurbaşkanıydı.

Sanki kendisinden önceki cumhurbaşlarımız patates dinindenmiş gibi "ilk dindar cumhurbaşkanımız" diyorlardı.

"Gül döktüm yollarına" diye manşetler atıyorlardı "göbek adı Cumhur" diye makaleler döşeniyorlardı.

George Clooney'e benzetiyorlardı en sevdiği yemeklerin listesini yazıyorlardı Alain Delon'la Alfred Nobel'le Maradona'yla aynı burçtan olduğunu anlatıyorlardı.

Şimdi Tayyip Erdoğan'ı indirmek için çalışıyor.

Ahmet Davutoğlu…

Milletvekili bile olmadan Akp'nin dışişleri bakanı oldu.

Akp'nin genel başkanı oldu.

Akp'nin başbakanı oldu.

Akp genel başkanı olduğunda kendisini o koltuğa oturtan Tayyip Erdoğan'a Necip Fazıl Kısakürek'in "Utansın" şiirini hediye etmişti.

"Tohum saç bitmezse toprak utansın / hedefe varmayan mızrak utansın / hey gibi küheylan koşmana bak sen / çatlarsan doğuran kısrak utansın / eski çınar şimdi noel ağacı / dağlarda iğreti yaprak utansın / ustada kalırsa bu öksüz yapı / onu sürdürmeyen çırak utansın" diyordu.

Tayyip Erdoğan'ı usta kendisini çırak olarak nitelendiriyordu.

Şimdi Tayyip Erdoğan'ı ayıklamak için parti kuruyor.

Ve Ali Babacan…

Akp kurucusuydu.

Akp'ye karşı parti kuruyor.

Buna mukabil…

Süleyman Soylu…

"Tayyip Erdoğan padişah olmak istiyor Akp hükümetine zıkkımın kökünü göstereceğiz paçalarından yolsuzluk akıyor" diyordu.

Şimdi "Tayyip Erdoğan ebedi ve ilelebet başkanımdır" diyor.

Numan Kurtulmuş…

"Akp'liler Harun olmaya geldiler yoldan çıkıp Karun oldular biz Akp gibi firavunlaşmayacağız Tayyip Erdoğan gibi İsrail'in vagonu olmayacağız Akp Amerikan mandasıdır" diyordu.

Şimdi "Akp olmasaydı Türkiye mahvolurdu" diyor.

Tuğrul Türkeş…

"Bizans bile pek çok Akp'liden daha millidir daha Türk'tür" diyordu "tek talebim Tayyip Erdoğan'ın yargılanmasıdır" diyordu.

Şimdi "Ak Parti'den milletvekili seçildim memnunum nedir bu Tayyip Erdoğan düşmanlığı hakikaten anlamıyorum" diyor.

Bülent Arınç…

Tayyip Erdoğan'a "civanım delikanlı" filan diye övgüler düzüyordu boş süt şişesi gibi kapının önüne konulunca aniden Tayyip Erdoğan aleyhinde konuşmaya başladı alenen tehdit etti "yıkmaya çalıştığınız çınarın gölgesinde güneş görmemiş hakikatler gölgeleniyor" falan dedi "bildiklerimi açıklarım" demeye getirdi bu yüzden yandaş medya tarafından aniden "Manisalı Lawrence cübbeli Bülo siyasi cenaze paralel hain" ilan edildi Tayyip Erdoğan tarafından artık ismi bile kullanılmıyordu "o zat" deniliyordu.

Şimdi yeniden Tayyip Erdoğan'ın sarayına kabul edildi şimdi yine Tayyip Erdoğan'ı pohpohluyor "sadakatimin karşılığını aldım" diyor "İslami görev" filan diyor.

Savcı Sayan…

"Tayyip Erdoğan'ın gömlek değiştirdik demesine aldanmayın yılanlar da gömlek değiştirir ama zehiri bitmez" diyordu "biz iyiyi de biliriz kötüyü de biliriz kötüyü bilmeseydik Akp'de milletvekili olurduk" diyordu.

Şimdi "sen canını sıkma Reis ölümüne seninleyiz Reis'e sahip çıkmak namus borcudur" diyor.

Devlet Bahçeli…

"Senin yaptıklarına ancak iblis teşebbüs eder ya Kandil yetiştirmesidir ya Türk düşmanıdır başkanlık sistemi ihanet sürecidir demokrasinin idam fermanıdır sende şeref işportaya düşmüş Beştepe hanedanı aile boyu yolsuzluk çamuruna battı hırsızlık çarkını döndürebilmek için diktatörlüğünü ilan etmek istiyor her gün fitne saçıyor Tayyip Erdoğan demek kutuplaşmadır karanlıktır kargaşadır aklıyla arasını açmış sen nasıl müslümansın sen nasıl insansın buna tümden karşıyız tekeden süt sağılmaz Tayyip Erdoğan'dan cumhurbaşkanı olmaz" diyordu.

Şimdi "Tayyip Erdoğan'la kankayız" diyor.

Bana sorarsanız asrın liderimizin her gece kan ter içinde sıçrayarak uyanmasına sebep olan tablo bu.

Etrafından ayrılanlar…

Kendisinden nefret ediyor.

Kendisinden nefret edenler…

Etrafını sarıyor.

Zirveye tırmanırken yanından geçtiğin insanlara iyi davran derler.

Çünkü dönüşte yine onlarla karşılaşırsın.

Hep zirvede kalacağını zanneden asrın liderimiz yokuş aşağı gidiyor.

Başını nereye çevirse dişlerini gıcırdatan tanıdık yüzler görüyor!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/yilmaz-ozdil/ali-babacan-5216617/

================================

ORHAN UĞUROĞLU: ERDOĞAN'IN AKLINDA ERKEN SEÇİM VAR…

Abdullah Gül Ali Babacan ikilisi ve Ahmet Davutoğlu anlaşılan o ki Erdoğan'ı çok fena kızdırmışlar.

Erdoğan yandaş gazetecilere uçakta özetle şöyle diyor:

"Ali Bey AK Parti içinde belki de Türkiye'de en genç yaşta bakanlık görevlerine gelen birisidir.

Aynı şekilde Başbakanlık koltuğuna gelip oturan arkadaşlarımızın nereden nereye nasıl geldikleri malum. (Ahmet Davutoğlu için)

Cumhurbaşkanlığı makamına gelip oturanların nereden nereye nasıl geldikleri malum. (Abdullah Gül için)

Ben Ali Bey'in kendisine de söyledim; Yolunuz yolunuzdur eyvallah ama şunu unutmayın ki bu ümmeti parçalamaya hakkınız yok. Siz bunu yapıyorsunuz. Bunun parçalanmasıyla da bir yere gidemeyeceksiniz"

Abdullah Gül Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu kendilerine o görevleri bahşeden Erdoğan'a ne yanıt verirler acaba?

Yahu Erdoğan Refah Partisinden kopup AKP'yi kurup milletvekillerini transfer ederken ümmeti parçalamaya hakkın var mıydı?

Bak sen o parçalama sonucunda 17 yıldır tek başına iktidar oldun.

Erdoğan siyaseten "usta" ya Babacan'la görüşmesinde bir de akıl veriyor:

"Fazla da geç kalmayın"

Bir yandaş gazeteci neden böyle söylediğini sorunca Erdoğan şu yanıtı verdi:

"Bir an önce kursun ki daha seçime dört sene var. "

Büyük bir kıyak yapmış Ali Babacan'a…

Ben bu 4 seneye taktım.

Erdoğan'ın aklında "erken seçim" var.

Ama dili "4 yıl sonra seçim" diyor…

Ama biliyorsunuz Anayasaya göre 4 yıl sonra yeniden aday olamıyor…

Zamanlama görevi de Devlet Bahçeli'nindir bilirsiniz…

Erdoğan ve Bahçeli

Devlet Bahçeli kankası Recep Tayyip Erdoğan için yarattığı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini yani tek adam rejimini ısrarla savunuyor.

Demek ki damat Berat Albayrak'tan memnun…

Demek ki yağmur gibi yağan zamlardan memnun

Demek ki işsiz sayısının artmasından memnun

Demek ki asgari ücretin fukaralık rakamının altında kalmasından memnun

Demek ki emeklilere yüzde 10 cumhurbaşkanı maaşına yüzde 26 zam yapılmasından memnun

Demek ki ekonomideki başarısızlığın bürokratlara yıkılmasından memnun

Demek ki yargının AKP'ye bağımlı olmasından memnun…

Demek ki başkanlığı hediye ettiği Erdoğan'ın KHK'lar ile ülkeyi tek başına yönetmesinden memnun.

A bir de şu var.

Bahçeli AKP'lilerden daha çok koruyor ve savunuyor Erdoğan'ı ve icraatlarını…

Kendi eseri tabi savunacak koruyacak ama bir de MHP tabanına şunları sorun bakalım.

Cumhurbaşkanı adayı çıkartmayan Ankara İstanbul ve İzmir'de belediye başkan adayı gösteremeyen parti olur mu?

İktidar ortağı olmayıp bakanlıkları olmadan AKP'yi ve Erdoğan hükümetini neden destekler Bahçeli ve MHP?

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel AKP'yi ve MHP'yi eleştiriyor.

MHP milletvekilleri Özel'e Meclis Genel Kurulunda saldırıyorlar ama AKP milletvekilleri araya giriyorlar…

Mehmet Özhaseki

Allah müstahakkını tez elden versin inşallah Mehmet Özhaseki.

Kayseri Yeni Haber'in yazdığına göre Mehmet Özhaseki T. C. rumuzu konusunda şunları söylüyor:

"Türkiye sınırları içerisinde yaşıyorsak neden tekrarlıyoruz? İnkar eden mi var? Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı olan mı var? Aslında arkadaşlarımızın yaptığı bölücülüğü ve tahriki artırmak! Yıllardır dikkat edin T. C. ibaresini rumuzlarının başında kullandılar birileri. Bu resmen bölücülük alameti. "

Yuh bile az kalır Özhaseki'nin bu sözlerine…

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığını kaybedince ortalıktan kaybolan Özhaseki T. C. için "bölücülük alameti" diyor.

Yetmiyor

"Bakın resmen bu bölücülük ve fitne atma işidir! Net söylüyorum bunu ben. Bu siyasi bir atraksiyondan ve işten ibarettir" diyor…

Andımızı okullardan Atatürk adını statlardan salonlardan havaalanlarından Türkiye Cumhuriyeti'nin T. C. rumuzunu da her yerden kaldıran AKP zihniyetinin son aşaması demek ki budur.

Şiddetle nefretle kınıyorum…

T. C. rumuzu Türkiye Cumhuriyeti'nin rumuzudur.

Kamu kurum ve kuruluşları ile belediyelerin tabelalarına antetli kağıtlarında resmi yazışmalarında T. C. rumuzunu kullanmak "bölücülük ve fitne" olur mu?

Hepsinin T. C. rumuzu kullanmaları gerekir.

Bu nasıl nefret bu nasıl kafa bu nasıl anlayış?

T. C. demek Türkiye Cumhuriyeti demektir.

T. C. karşıtı olmak Türkiye Cumhuriyeti karşıtı olmaktır.

T. C. rumuzunu yazmamak bölücülüktür fitnedir ihanettir…

Ağlak ağlak ortalıkta gezen Özhaseki yukarıdaki yorumları yaptıktan sonra şunu da ekliyor:

"MHP'li belediyelerin T. C. İbaresini takmış olmasına hiçbir itirazımız yok. "

Mansur Yavaş'ın farklı yendiği Mehmet Özhaseki anlaşılan o ki bayağı dağılmış ki ağzından çıkanı kulağı duymuyor…

Değerli okurlarım

Gülsem mi ağlasam mı kızsam mı hakaret yağdırsam mı bilemedim.

Bu nasıl zihniyet bu nasıl mantık bu nasıl siyaset?

Bu durumda tekrarlayayım:

Allah müstahakkını tez elden versin inşallah Mehmet Özhaseki.

T. C. rumuzuna karşı olanlar T. C. kadar taş düşsün başınıza…

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/erdoganin-aklinda-erken-secim-var-52565yy.htm

================================

ARSLAN BULUT: SIRA GELDİ TEKKE VE ZAVİYELERİ LEGALLEŞTİRMEYE!

Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde kurulan bir komisyon "Türkiye'deki Dinî-Sosyal Teşekküller Geleneksel Dinî-Kültürel Oluşumlar ve Yeni Dinî Akımlar" başlıklı 226 sayfalık bir rapor hazırladı.

Raporda "Türkiye'nin bir an önce Tekke ve Zaviyeler Kanunu ile yasakladığı dini yapıları legalleştirecek çözümler üretmesi ve ancak bu yolla şeffaf ve denetlenebilir yapılar olarak cemaatleri ahlâki/dini sorumluluk alanına döndürmesi bir zaruret haline gelmiştir" ifadesi kullanıldı.

Raporun sonuç bölümünde dini örgütlenmelerin denetim altına alınabilmesi için "yasal çerçeve" önerildi:

"Devletin öncelikli ele alması gereken tedbir ülkemizdeki dini hareketlerin şeffaflığını temin edecek yasal çerçeveyi ortaya koymasıdır. Esasen Osmanlı Devleti'nin son yıllarında hayata geçirilen Meclis-i Meşayih tecrübesi bu bağlamda incelenmeyi hak etmektedir. "

Bu öneriler devrim kanunlarından olan tekke ve zaviyelerin kaldırılmasına ilişkin kanunu yok etme niyetinin ifadesidir.

***

"Tekke ve zaviyelerle türbelerin seddine ve türbedarlıklar ile bir takım unvanların men ve ilgasına dair kanun" 1925 yılında çıkarılmıştı ve üç maddeden ibaretti ama bütün hükümler birinci maddedeydi:

"Türkiye Cumhuriyeti dahilinde gerek vakıf suretiyle gerek mülk olarak şeyhinin tahtı tasarrufunda gerek suveri aharla (başka yollarla) tesis edilmiş bulunan bilumum tekkeler ve zaviyeler sahiplerinin diğer şekilde hakkı temellük ve tasarrufları baki kalmak üzere kamilen seddedilmiştir. (Kapatılmıştır) ve Bunlardan usulü mevzuası dairesinde filhal cami veya mescit olarak istimal edilenler ipka (eski durumunda muhafaza) edilir.

Alelümum tarikatlerle şehlik dervişlik müritlik dedelik seyitlik çelebilik babalık emirlik nakiplik halifelik falcılık büyücülük üfürükçülük ve gayıptan haber vermek ve murada kavuşturmak maksadiyle nüshacılık gibi unvan ve sıfatların istimaliyle bu unvan ve sıfatlara ait hizmet ifa ve kisve iktisası memnudur. (Yasaktır)

Türkiye Cumhuriyeti dahilinde salatine ait veya bir tarika veyahut cerri menfaate müstenit olanlarla bilümum sair türbeler mesdut ve türbedarlıklar mülgadır. (kapatılmıştır)"

Yani camiler ve mescitler muhafaza edilmiş tekke ve zaviyelerin tamamı kapatılmış çeşitli unvanlar altında dini istismar edenlerin faaliyetleri yasaklanmıştır.

Şimdi Diyanet kendisini var eden Cumhuriyet'e karşı adım atıyor ve kanun ile yasaklanan tekke ve zaviyeleri yeniden açmaya ve bunları Diyanet'in denetimine tabi kılmaya çalışıyor.

***

Atatürk Nutuk'ta tekke ve zaviyelerin niçin kapatıldığını şöyle anlatmıştır:

"Efendiler tekke ve zaviyelerle türbelerin kapatılması ve bütün tarikatlarla şeyhlik dervişlik müritlik çelebilik falcılık büyücülük ve türbedarlık vb. birtakım unvanların kaldırılması ve yasaklanması da takrîr-i sükûn kanunu yürürlükte iken yapılmıştır. Bu konularla ilgili yürütme ve uygulamaların toplumumuzun hurafelere inanan ilkel bir kavim olmadığını göstermek bakımından ne kadar gerekli olduğu takdir olunur.

Birtakım şeyhlerin dedelerin seyyitlerin çelebilerin babaların emirlerin arkasından sürüklenen kaderlerini ve hayatlarını falcılara büyücülere üfürükçülere muskacıların ellerine bırakan insanlardan meydana gelmiş bir topluluğa bir millet gözüyle bakılabilir mi?

Milletimizin kendine has niteliğini yanlış şekilde gösterebilen ve yüzyıllarca göstermiş olan bu gibi unsurlar ve kuruluşlar yeni Türkiye Devleti'nde Türkiye Cumhuriyeti'nde devam ettirilmeli miydi?

Buna önem vermemek ilerleme ve yenileşme adına pek büyük ve düzeltilmesi imkânsız bir yanılma olmaz mıydı? İşte biz Takrîr-i Sükûn Kanunu'nun yürürlükte olmasından yararlandık ise bu tarihi hatayı bir daha işlememek için milletimizin alnını olduğu gibi açık ve ak göstermek için milletimizin mutaassıp ve ortaçağ zihniyetinde olmadığını ispat etmek için yararlandık. "

Şimdi Diyanet toplumu din kisvesi ile aldatarak kişisel veya siyasi çıkar temin edenlere meşruiyet kazandırmak mı istiyor?

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/sira-geldi-tekke-ve-zaviyeleri-legallestirmeye-52558yy.htm

================================

ARSLAN BULUT: "KUŞ YUMURTASI" DİYE KİME DENİLİR?

Hüsnü Mahalli 7 Temmuz 2019 tarihinde Sözcü gazetesinde çıkan "Durum çok ciddi" başlıklı yazısında doğduğu ve büyüdüğü şehir olan Halep'e gittiğini anlatırken "Halep'in nüfusu savaştan önce bey milyondu... Haleplilerin en az bir milyonu Türkiye'de. Haleplilerin en az bir milyonu da dünyanın dört bir yanına dağılmış durumda. 2011 öncesinde yaklaşık bir milyon olan Hıristiyan ve Ermenilerin sayısı şimdi 150 bin civarında. " ifadelerini kullandı.

Bu ifadeler "Giden 850 bin Hıristiyan ve Ermeni'nin yarısının da Türkiye'de olduğu şeklinde anlaşılabilir ama Halep Keldani Kilisesi Psikoposu Antoine Audo 2016 yılında yaptığı açıklamada 2011 Mart'ından önce Suriye'de 1.5 milyon Hristiyan yaşadığını bildirmişti. Çatışmaların başlamasından önce Halep'teki Hristiyan nüfusun 160 bin kişi civarında olduğunu aktaran piskopos bu sayının 40 bine düştüğünü bildirmişti. Tabii şimdi bu sayının daha da azaldığı söylenebilir.

***

Peki Halep'teki Hristiyan nüfusun ne kadarı tehcirde gönderilen Ermenilerin torunlarıdır?

Bu konuya net bir cevap vermek zor ama Genelkurmay'ın yayınladığı belgeler 1915'te Osmanlı toprakları üzerinde yaşayan 987 bin dolayındaki Ermeni nüfustan 413 bininin Suriye civarına sevk edildiğini gösteriyor. Bunların 100-150 bin kişilik bölümünün Halep'te iskân edildiğini dair bilgiler var. Fakat bunların çoğunun Halep'ten Fransa ve Amerika'ya gittiği biliniyor.

Bu arada 2011'daki iç savaştan sonra Halep'ten Ermenistan'a giden Ermeilerin 12 bin kişi civarında olduğunu dair bilgiler de var. Öyle ki Erivan merkezinde bir metro alt geçidine artık Halep Pazarı deniliyor.

İç savaş şartlarında can güvenliği kalmayan Suriyeli Hristiyanlar Lübnan Türkiye ve Ürdün'ü transit ülke olarak kullanarak Avrupa Amerika ve Avustralya'ya gitmeye çalıştı.

***

Bu bilgileri niçin veriyorum? Hüsnü Mahalli'nin yazısının yanlış anlaşıldığını görüyorum. Sosyal medyada bütün Suriyeli Hıristiyanları tehcirde giden Ermenilerin torunları olarak kabul ederek hepsinin Türkiye'ye getirildiği yorumları yapılıyor. Rakamlar ortada.

Bir de şöyle bir durum var; Türkiye'de asıl sorun Ermenistan'dan veya Suriye'den gelip Türkiye'ye yerleşen Ermeniler değildir. Sonuçta ekmek parası kazanmak veya hayatta kalmak için geliyorlar. Asıl sorun tehcirde gitmeyip kimliğini değiştirerek kalanlardır. Hrant Dink "kirli kan" derken bunları kastediyordu ve herkesi kendi kimliğini açıklamaya davet ediyordu.

Bu konuda Yaşar Canca'nın tespitlerini hatırlatayım:

"Hrant Dink bir Ermenistan gezisinde oradaki muhataplarına 'Siz 1.5 milyon kişiden bahsediyorsunuz. Oysa ayni dönemde yaklaşık 500 bin Ermeni din değiştirip Türk olmuştu. Bunları neden dikkate almıyorsunuz?' diye sordu. Muhatabı da 'Bu konunun gündeme gelmesi davamıza zarar verir' cevabını verdi.

Dink bir yazısında Atatürk'ün manevi kızı Sabiha Gökçen'in yetim Ermenilerden olduğunu ve bu konuda elinde belgelere ulaştığını yazdı ve kıyamet koptu. Dink 'Elimde belgeler var' diyordu. Peki bu bilgiye ulaşan Dink başka hangi bilgi ve belgelere ulaşmıştı. Acaba kim veya kimler toplumu aldatma açısından kendini hangi kimlikle saklı tutuyordu? Özellikle de din adamı kimliği ile!

Bana göre yukarıda açıklanan dönen Ermenilerle ilgili çalışmaları Dink'i ölüme götürdü. Türk kimliği ile Türkiye için her türlü kötülüğü yapanlar ortaya çıkacaktı bu yüzden Dink'in öldürülmesine karar verdiler. "

***

Diğer taraftan kimliği saklanıp özel olarak yetiştirilen ve devletin önemli makamlarına getirilen ve kendisinden "görev" istenen kişilere istihbaratçılar "koza" veya "kuş yumurtası" diyor!

Türkiye yıllardır kozalar veya kuş yumurtaları tarafından yönlendiriliyor. Ülke ekonomisinin çökertilmesinin de asıl sebebi budur.

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/kus-yumurtasi-diye-kime-denilir-52556yy.htm

================================

NECATİ DOĞRU: SEVDALI MÜHENDİS!

Üniversite okumuş insan sayısı parmakla sayılacak kadar azdı. O yıllarda köyde yaşayanların çoğunlukta olması kentlerde "nişan- rütbe- mevki- makam" sahibi olmayı tek hedef haline getiriyor "Türkiye namerde muhtaç olmadan (dış borç dilenmeden) kendine yeterli bir ekonomi kurmalı" diyenler azınlıkta kalıyordu.

Ne yapmalı?

Öncüler bulmalı.

Yol göstericiler.

Örnek olucular.

Söz gelimi şu Kütahya-Eskişehir arasında uzayıp giden toprağın altında milyarlarca ton manyezit madeni yatmaktaydı. Avusturya şirketi manyezit yatağının üstünde tek başına oturmuş madenin en kolay çıkartılabilir tabakasını kepçeleyip yurt dışına çok ucuza tonu 130 dolara satıyordu. Kütahya manyeziti Avrupa'da işleniyor Türkiye'de yeni kurulmuş yüksek fırın kullanan cam demir-çelik çimento metal-makine fabrikalarına üç-dört kat yüksek döviz karışılığı geri satılıyordu. Türkiye kendi manyezitiyle ütülüyordu.

★★★

Onlar birkaç kişiydiler.

Birkaç maden mühendisi.

İTÜ'de okumuşlardı.

Sevdaları "yurt madenciliğini geliştirmek" üzerineydi. Bir devlet ve halk ortaklığı şirketi olarak doğan KÜMAŞ'ın kurucu genel müdürlüğü görevini "sevdalı mühendis" üzerine almıştı. Gençti. Ülkenin kalkınma sorununa daha çarpıcı hamleyle sarılmak onu heyecanlandırıyordu. Çalışmak sevmek ve bilmek üçlüsünden kendine rehber edinmişti. Günde 20 saat çalışıyordu. En az masrafla en yüksek verimi almak üzerine gecesini gündüzüne katmaktaydı.

Önce 40 kuyu açıldı.

Doğal manyezit cevheri taşından toprağından kilinden sapağından temizlendi. Manyeziti işleyip dışarıya satmak Avusturya şirketinin yaptığını aşmak hedefi koydu.

Yüksek fırın gerekliydi.

2000 derecelik fırın.

Doğal manyezit ancak 2000 derecede zinter manyezite dönüşebiliyor ve yüksek katma değere o zaman ulaşıyordu. Türkiye ise o yıllarda yüksek fırın yapamıyordu. Sevdalı mühendise göre bir diriliş mutlaka olmalıydı. 2 yüksek fırın ithal edildi. Diğer 2 yüksek fırını yüzde 100 yerli yapıp işletmeye aldıkları gün sevinçten uçacak gibiydi.

Yıl 1972'ydi.

★★★

O tarihte Kütahya gibi kırsal ağırlıklı bir Orta Anadolu kentinde KÜMAŞ'ın 4 fırını 500 işçi çalıştıran kalkınma hamlesine dönüşmüştü. İlk Rusya İran Romanya Polonya İtalya'ya işlenmiş manyezit satışını KÜMAŞ başlattı. Avusturyalı firmanın Kütahya manyeziti üzerindeki tekelciliği kırılmıştı.

1981 yılına gelindi.

Üretim 72 bin tondu.

İhracat 15 milyon dolar.

1982 yılına geçildi.

Üretim 82 bin tona çıktı.

İhracat 25 milyon doları buldu. KÜMAŞ bu miktar ihracatı ile o yıllarda Türkiye dış satımının en büyük sekizinci firması oldu. Ve bir üretim hamlesi daha yapıp ham maddeden başlayarak sinter manyezit sinter dolomit monolitik ürünler ve bazik tuğlalar üreten yerli ve milli entegre fabrikanın sahibi oldu. Yurt kalkınmasına sevdalı mühendis çok mutluydu!

Öncü olmuştu.

Yol gösterici.

Adı Tuğrul Erkin'di.

Türküm.

Doğruyum.

Çalışkanım.

Neslindendi.

Hayata pencerelerini kapadı.

Yurt madenciliğini geliştirmeye sevdalı arkadaşları dün onu Süleymaniye Camii'nden toprağa uğurladılar.

★★★

Kalkınmaya Sevdalı Mühendis Tuğrul Erkin'in genel müdürlüğü bırakmasından sonra devlet şirketi KÜMAŞ Özelleştirme Yüksek Kurulu kararı ile 108.1 milyon dolara özel sektöre satıldı. Bir iki el değiştirdi ve son Türk sahibi KÜMAŞ'ı Avusturyalı şirkete sattı.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/necati-dogru/sevdali-muhendis-5224404/



================================

HÜSNÜ MAHALLİ: BUYURUN ÇÖZÜN

Şam ile Ankara'nın dost olduğu yıllarda; ÖSO PYD YPG NUSRA IŞİD ve benzeri silahlı örgütler yoktu.

Şam ile Ankara'nın arası bozulunca her şey bozuldu ve bölge karanlık bir girdabın içine sürüklendi.

Çıkışı var mı?

Mucize gerek.

Örneğin Fırat'ın doğusu yani PYD/PKK'nın kontrolündeki coğrafi bölge ne olacak?

Bu bölgede 11 askeri üssü bulunan Amerikalıların gitmeye niyeti yok ve 30-40 bin PYD/YPG militanı gitmelerini istemiyor.

Peki Kuzey Suriye yakında Kuzey Irak olur mu?

Olursa Kuzey Irak ve Kuzey Suriye'nin Türkiye ile yaklaşık 900 kilometrelik sınırı olacak.

Herkes istediği gibi kendini avutabilir.

Yakın gelecekte Suriye ve bölgede çok şey yaşanacak ve Türkiye tümünden etkilenecek.

Türkiye içinde çok hızlı ve önemli gelişmeler yaşanacak.

Dış politika bağlamında ama daha çok AKP içinde ve muhalefet cephesinde.

HDP her zaman önemli bir unsur olarak kalacak.

Yine bazıları kızacak ama HDP olmasaydı Ekrem İmamoğlu İstanbul'da ve muhalefetin başka adayları diğer illerde kazanamazdı.

İktidarın Öcalan mektubu ve Osman Öcalan taktiği işe yaramadı ama önümüzdeki dönemde kesin başka numaralar olacak.

AKP; muhalefet ile HDP dayanışmasını bozmak için her yola başvurabilir.

Örneğin Öcalan'ın dışarda bir yerde zorunlu ikamete tabi tutulması.

Böyle bir durumda HDP seçmenleri muhalefetten uzaklaştırılabilirler ama Fırat'ın doğusu ne olacak?

Şubat 1999'da Öcalan'ı Ankara'ya teslim eden ABD şimdi ne yapar?

PYD/YPG yani PKK'ya destek veren İngiltere Fransa İtalya Suudi Arabistan BAE ve İsrail bu işin neresinde olacak?

1991 sonrasında Kuzey Irak'ı Türkiye'ye katma hayalleri kuran rahmetli Özal gibi AKP Kuzey Suriye'yi Güneydoğu Anadolu'ya iliştirmeyi düşünebilir mi?

PKK ne olacak?

Ankara bu konuda ABD ile iş birliği yapabilir mi?

Ankara'nın olası tüm tutum ve davranışlarına karşın Tahran ve Moskova destekli Şam ne der ve ne yapabilir?

Türkiye'nin olası saldırısını önlemek için ABD'nin müttefiki olan Marksist-Leninist PYD/PKK tekrar Şam ile barışabilir mi?

Mi mı ve mu'lu birçok soru işareti var ama sorun çözülecek gibi görünmüyor.

Batı'nın hiç acelesi yok.

Zaman her zaman biz bu coğrafyanın ülke ve halklarının aleyhine işliyor.

Suriye sorununun çözümü geciktikçe tümü Türkiye'yi etkileyecek çok daha büyük ve tehlikeli sorunlar yaşanacaktır.

Fırat'ın doğusunda batısında Irak'ın kuzeyinde Libya'da Doğu Akdeniz'de ve her yerde.

Ama özellikle Kürt sorununda.

Türkiye içinde ve bölgesel sınırların ötesinde.

Vurup kırmanın dışında buyurun çözün.

Her an her türlü sürprizin yaşandığı coğrafyamızda süper devletler her an herkese kazık atabilir ama bu kez durum çok farklı gibi görünüyor.

Kanlı Arap Baharı herkesi ve her şeyi perişan etmişken emperyalist ülkeler kesin son hamlelerine hazırlanıyordur.

İktidarların yapısından dolayı halklarımız çaresiz.

Pazar günü de yazmıştım:

Tek umut Türkiye.

Ama kesin AKP'siz olmalı.

Keşke olmasaydı ama AKP Arap Baharı'ndan bu yana çok tehlikeli işlere kalkıştı çok hata yaptı ve anlamsız ideolojik hayaller kurdu.

Durum ortada ve başka türlü de olamazdı.

Yazan yok ama vukuat çok tehlikeli.

Bir yıl kaldı Sevr'in 100'üncü yılına.

Kim ne yapar bilemem ama emperyalistler hepimiz için ayrı ayrı 'iyilik' düşünüyordur.

Bu ülkeler 100 yıldır ülke ve halklarımızı birbirine kırdırıyor.

Bir 100 yıl daha kırdırmanın kimseye zararı olmaz!

Herkesin aklını başına toplaması gerekiyor.

Herkes gereksiz anlamsız ve saçma sapan saplantılarından kurtulmalı.

'Önce sen kurtul' demenin kimseye yararı yok.

Araplar Türkler Persler ve Kürtler.

Sünni Şii Alevi Ezidi Dürzi ve diğerleri…

Bu toprakları ve üzerinde yaşayan insanları seven herkes bu konuya katkı sağlamalı.

Mutlak dürüstlük samimiyet ve vicdan gerek.

Bu konu netleşmeden ve çözülmeden dertlerimiz bitmeyecektir.

Çözülür diyenler hepimiz yok olmadan buyursun çözsün.

Benden söylenesi 'Ölen ölecek kalan sağlar Trump'ındır'.

Birazı da uyanık geçinenlerindir.

Yani hepimizi satanlarındır.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/husnu-mahalli/buyurun-cozun-2-5222562/

================================

EMİN ÇÖLAŞAN: VURDUK MU YIKARIZ!

Sevgili okurlarım yıllardan beri aynı bıktırıcı sözleri duymaktan biz bıktık söyleyenler bıkmadı.

Çoğu zamanları sağa sola posta koymakla dünyadaki neredeyse bütün ülkeleri küçümsemekle geçiyor.

Çevremizde olup ta bizimkilerin "Dost" olarak tanımladığı sadece üç ülke akla geliyor.

Rusya. (S-400 füzeleri hatırına. )

İran. (ABD düşmanlığı uğruna. )

Katar. (Hırsızlık yolsuzluk rüşvet ülkesi. )

Rusya ile sözüm ona dostluk masalının nedeni belli.

Dolarları bastırıp satın aldığımız S-400 füzeleri.

Ayrıca Rusya'nın da aynen bizimkiler gibi ABD ile ilişkilerinin bir miktar düşmanca olması!

Göstermelik İran dostluğunun da gerekçesi aynı. İran'la ABD neredeyse savaş meydanlarında kapışacak!

Başka dostlar hangileri?

Boşuna aramayın bulamazsınız…

Çünkü yok.

★★★

Bir gemimiz Kıbrıs açıklarında doğal gaz ve petrol arıyor. Yanında savaş gemilerinin helikopterlerin koruması altında.

Şimdi olayın diplomatik boyutlarına bakalım.

Aşağıdaki ülkeler önceki gün Türkiye'yi kınadı ve sondajların derhal durdurulmasını istedi.

ABD Rusya Fransa İsrail Yunanistan Kıbrıs Rum Kesimi ve Mısır.

Bizim efendilerin işi ona buna posta koymak ya hemen yanıt verdiler:

"Kimse bizim işimize karışamaz. Biz istediğimizi yaparız. Herkes uluorta konuşmasın. "

Üstelik bir de AB'den açıklama gelmesin mi!. .

"Türkiye Akdeniz'deki istikrarı tehlikeye sokuyor. "

Yine aynı yanıt:

"AB ülkeleri bizim işimize karışma hakkına sahip değildir. "

★★★

İyi de yıllarca AB'nin peşinde koştular yalvarıp yakardılar sonunda nasihat aldılar.

Şimdi posta koyuyorlar!. .

Hem de araya her zaman ilginç laflar sokuşturuyorlar:

"Türkiye güçlü ülkedir. "

Zannediyorlar ki böyle sert çıkınca karşı taraf yumuşayacak geri adım atacak ve karşımıza oturup özür dileyecek.

Oysa bizi yöneten aymazlar halen yaşamakta olduğumuz derin ekonomik krizi bile görmezden gelmekte kararlı!

Onlara sormak gerekiyor:

"Yedi düvele karşı hangi gücünle hangi ağırlığınla karşılık vereceksin?"

★★★

Varsayalım günün birinde Akdeniz'de petrol ya da doğalgaz bulduk. Denizin altından çıkacak bu nesneleri kullanma hakkını bize verecekler mi?

Vermeyecekleri de kesin.

Yedirmezler sıkıyorsa güç kullanıp alırsın.

O da biraz zor olur.

Bakınız yeni dostumuz ve müttefikimiz (!) Rusya bile Türkiye'ye ötekilerle birlikte aynı çağrıyı yaptı ve sondajların derhal durdurulmasını istedi.

★★★

Biz Türkiye Cumhuriyeti olarak bu durumlara düşecek böylesine yalnızlıklara itilecek hatta zaman zaman dünyada alay konusu edilecek bir ülke değildik.

Ama gelin görün ki bu iktidar bunu da başardı!

Tek adam rejiminde olacağı işte budur. Şaşırmamak gerekir.

Şimdilik tek tesellimiz Moğolistan Venezuella Papua Yeni Gine Somali Kenya Afganistan gibi ülkeler bizi kınamıyor.

Gelecekte bir sorun çıktığı başımıza bir iş açıldığı takdirde kanlarının son damlasına kadar AKP iktidarının yanında yer alacakları kesindir!

İster S-400 füzeleri ister F-35 uçakları veya Akdeniz'de petrol sondajları olsun hiç fark etmez.

Bizim muhterem dostlarımız bize fazlasıyla yeter.

Kafamızı bozan olursa bir posta koyarız ABD gibi Rusya gibi AB ülkeleri gibi hepsini yere sereriz!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/emin-colasan/vurduk-mu-yikariz-5226085/



- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Sizler yani yeni Turkiye nin genc evlatlari!
Yorulsaniz dahi beni takip edeceksiniz...
Dinlenmemek uzere yurumeye karar verenler asla ve asla yorulmazlar.
Turk Gencligi gayeye bizim yuksek idealimize durmadan yorulmadan yuruyecektir.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

14. HER DINE ESAS HIZMET VEREN SEY, KUSKULU SEYLERIN EN KUSKULU OLANIDIR

Bir Allah'in varligi butun dinlerin temelidir. Bu varliktan cok az kimse kusku duyar. Ancak dinin bu icyuzu, esasi dusunen her zekayi en ziyade durduracak iceriktedir. Her ilmihalin ilk sorusu, cozumu en cetin soru olmustur ve hep cetin olacaktir.

- - - - - - - - - - - - -
En gec 2050 yilina kadar, su andaki konusmamizi anlayabilecek tek bir kisinin kalmayacagini hic dusundun mu, Winston?

George Orwell1984

- - - - - - - - - - - - -
Gelmemek uzere yitip gidendir Hayati bu denli yasanilir kilan.
DICK,PHILIP K. (1928-1982) ABD'li bilimkurgu yazari.

- - - - - - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

 





-------------------------------------------------
This free account was provided by VFEmail.net - report spam to abuse@vfemail.net
 
ONLY AT VFEmail! - Use our Metadata Mitigator™ to keep your email out of the NSA's hands!
$24.95 ONETIME Lifetime accounts with Privacy Features!
No Bandwidth Quotas!   15GB disk space!
Commercial and Bulk Mail Options!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder