-------- Original Message --------
Date: | Wed, 1 Feb 2012 06:02:02 +0200 |
---|---|
From: | Tuncay Erciyes <tuncayerciyes@gmail.com> |
Erdal Sarı Zeybek: ZAMAN GAZETESİ̇ Vİ̇CDAN DEĞİ̇L CELLAT'TIR, şi̇ddetle kınıyorum.
Her şey açık;ZAMAN, YALAN bir haberi YAYINLAYAN BİR GAZETEDİR. Mahkeme kararına rağmen bu yalanı düzeltmeyen bir gazetedir bu Zaman…
Varsa aksini söyleyecek bu gazeteden, çıksın meydana, biz buradayız! Zaman bir Vicdan değil bir Cellat'tır!
Bu satırları size, her kelimesini özenle seçerek yazıyorum, gerçeğin ortaya çıkması için.
CHP'nin bir Genel Başkan Yardımcısı, adı GÜRSEL TEKİN, Zaman Gazetesi'nin 25. Kuruluş yıldönümünde söylemiş olduğu sözleri üzülerek okudum.
Sözleri aynen şöyle:
"Bir ZAMAN OKURU OLARAK bu sürecin zorlu geçirdiğini düşünüyorum. ZAMAN için çaba sarfedenleri, emek verenleri KUTLUYORUM. Nice yüzyıllara diliyorum. Zaman Gazetesi'ni tek kelimede anlatmak gerekirse bence o kelime; 'VİCDANDIR.'…"
Üzüldüm çünkü insanlık onurunu simgeleyen VİCDAN ile siyasi iktidarın sesi olan ZAMAN'ı yan yana getirebilmek, tek başına dahi VİCDANSIZLIK'tır!
Bırakın Zaman'la gelen vicdanı, BU GAZETE YARGISIZ İNFAZ YAPAN BİR CELLATTIR, elimizde belgeleri var…
BU BELGELERİ ve yazının DEVAMINI, http://skyturkvngenc.wordpress.com/2012/01/30/zaman-gazetesi-vicdan-degil-cellattir-siddetle-kiniyorum/#more-56358 adresinde okuyabilirsiniz. Sevgilerimle. Tuncay ErciyesKimden: Tuncay Erciyes <tuncayerciyes@gmail.com>
Tarih: 31 Ocak 2012 05:48
Konu: OKUNMASI gereken bir yazı: CHP'NİN "DERİN DEMOKRASİ"Sİ.!..
CEMİL CAN - av.cemilcan@hotmail.com CHP'NİN "DERİN DEMOKRASİ"Sİ!.. 29 Ocak 2012 |
CHP'NİN "DERİN DEMOKRASİ"Sİ!..
CHP lideri Kılıçdaroğlu, CNN'de katıldığı programda Hande Fırat'ın sorularını yanıtlarken:
"Önümüzdeki günlerde görecekseniz özel yetkili savcı CHP'yle ilgili bir dosya çıkartacaktır. Ortalık gene birbirine girecektir. Büyük bir ihtimalle bu olacaktır" demiştir. (Bakınız DİPNOT-1: Deniz Baykal'ı koltuğundan eden, Kemal Kılıçdaroğlu'nu da CHP genel başkanlığına taşıyan kaset skandalı hakkında yeni iddialar var.) Kılıçdaroğlu, bu tahminini hiç kuşku yok ki, bir yerlere dayandırıyor. Ya dosyadan haberdardır ya da özel yetkili savcılığın ne yapacağını bilen bir kişi bilgi kaynağıdır!..
Gerçekte CHP'de ortalığın birbirine girmesi için ne lazımsa var zaten. Özel yetkili savcılık ne açıklarsa açıklasın bu durumu geri plana itemez! Bugün CEMAATİN SESİ olduğu konusunda çoğunluğun hemfikir olduğu Zaman gazetesinin, 25'nci kuruluş yıldönümü kutlamasına katılan CHP'den genel başkan yardımcıları Erdoğan TOPRAK ve Gürsel TEKİN'in dilekleriyle başlayalım:
GÜRSEL TEKİN: "ZAMAN'ı tek kelime ile anlatmak gerekirse, bence o kelime VİCDANDIR. Nice 25 yıllar diliyorum" demiştir.(2)
İlk okuduğumda pek çok kişi gibi ben de "vicdan" sözcüğünün "vicdansızlık" anlamında kullanıldığını düşünmüştüm. Genel başkan yardımcımıza "ironi" yapmayı pek yakıştırdım doğrusu. Çünkü biliyordum ki, Cumhuriyet karşıtı yazarların yuvalandığı yerlerin başında, ZAMAN GAZETESİ gelmektedir. AKP'nin hukuku ayaklar altına alarak yürüttüğü soruşturmalarda "masumiyet ilkesini" görmezden gelerek, bilgi kirliliği yaratan ve yargısız infazları yapanlar Zaman gazetesinin yazarlarıydı. CHP'nin merkez yöneticileri, bu yapılanları vicdanlı bulamazdı herhalde!.. Bu kadar vicdansızlık olamaz!..
BÖYLE BİR GAZETE İÇİN; NİCE 25 YILLAR DİLEMEK de neyin nesi?
Demek ki, Gürsel Tekin, hükümete muhalif olanlar ile Cumhuriyet'i savunanlara 25 yıl daha vicdansızlık yapılmasını diliyor… Bu ne biçim iştir anlamak mümkün değil!..
ERDOĞAN TOPRAK ise:"ZAMAN HER GÜN TAKİP ETTİĞİM BİR GAZETE. İnşallah bu ülkeye daha UZUN YILLAR HİZMET EDER" demiştir. (2) Toprak "inşallah" sözcüğü ile doğrudan işi Allah'a havale etmiş, şansa bırakmamıştır. Bakalım duası kabul edilecek mi? Demek ki, Erdoğan Toprak, her gün Zaman gazetesini takip ediyor. Anlaşılan CUMHURİYET ve AYDINLIK GAZETELERİNİ okuyarak ülkede ne olup bittiğini anlamaya çalışmak gibi bir derdi yok hazretin! Her neyse, genel başkan yardımcımızın, gazete okumak konusundaki tercihine karışamayız. Ama satır aralarından bize, takip edilmesi gereken gazetenin ZAMAN olduğunu dikte etmeye de hakkı yok. Ayrıca, Zaman gazetesinin karşıdevrimin başarısı için yaptıklarını allayıp pullayarak, bize "HİZMET" OLARAK SUNMASI çok zoruma gitmiştir. Böylece onun hangi düşünceye yakın olduğunu da anladım!.. Cemaat ile olan ittifakını hoş görebiliriz belki. Fakat bir an evvel kendi partisine geçsin! Duasını orada etsin!.. Atatürk'ün partisi ona göre değil. Bu "hizmetlerin" uzun yıllar devam etmesini oradayken dilesin!..
Dilerseniz, şimdi de Tekin ile Toprak'ın uzun yıllar devam etmesini istedikleri ve Zaman gazetesinin gönülden desteklediği "HİZMETLER"DEN bir kaçını gözden geçirelim. Bu defa bilgi kaynağımız, yine Zaman gazetesine yakın olan Abudullah Gül'ün Devlet Denetleme Kurulu'dur. Bakalım AKP hükümetinin yaptığı ve "bizimkiler"in de devam etmesini canı gönülden istedikleri hizmetler (!) nelermiş. Hrant Dink cinayeti ile ilgili olarak, Cumhurbaşkanlığı DDK'nun önemli verilere ulaştığını basına sızdırılmış. Köşk, konu ile ilgili olarak 50 bin sayfa belge toplamış. 2007'de Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü'nün bazı görevlileri hakkında açılan ve "kovuşturmaya yer olmadığına" ilişkin verilen karar, masaya yatırılmış. Raporda; bazı EVRAKLARIN ORTADAN KAYBOLDUĞU, bazılarının orijinal olmadıkları, bazılarının da tarihlerinin değiştirildiği SAPTANMIŞ!.. (3)
Dava dosyalarına orijinal olmayan veya tarihleri değiştirilmiş belge koymanın hukukumuzdaki adı, "resmi evrakta sahteciliktir" ve bu eylem ağır cezalık bir suçtur… Bazı evrakların kaybolmuş olmasını ise, şöyle anlamak lazım. Mahkemenin vereceği kararın değişmesine neden olabilecek, bazı kanıtlar dosyadan çıkartılmıştır, bir diğer söyleyişle KANITLAR ÇALINMIŞTIR… Aynı dosyadan bir örnek daha verelim: Erhan Tuncel'e Tuncay Uzundal'dan geldiği belirtilen ve içeriği "YASİN HAYAL GELDİ. 7,65 MERMİ SORUYOR" şeklindeki mesaj, Trabzon Emniyeti'nde "YASİN ABİ GELDİ, ERKEN GEL" şekline dönüştürülmüştür… Bu yapılana da Emniyet'te KANITLARI DEĞİŞTİRMEK ve yeni kanıt üretmek denir!.. Örnekleri Hrant Dink davasından neden seçtiğimi de açıklayayım. Kamuoyunda en çok tartışılan dava budur da ondan. Öte yandan, dünya çapında örgütlü olan Ermenilerin davalarında bile, bu kadar "hizmet"(!) verilebiliyorsa, "Ergenekon" dışında örgütü olmayan Türklerin halini varın siz düşünün!.. Bu koşullar altında "adil yargılama"dan söz edilebilir mi? Zaman gazetesinde bu uygulamalardan rahatsız olunduğuna ilişkin bir tek satır görmedim. Erdoğan Toprak gördüyse bize de göstersin!.. İşte bizim parti yöneticilerimizin dilek ve duaları, bu tür "hizmetlerin" uzun yıllar sürmesi yönündedir… O da bizim şansımız işte!..
Delilleri toplamakla görevli olan cumhuriyet savcılığının, eli ayağı durumunda olan emniyetin, kanıtlar üzerinde yaptığı bu sahtecilikler, insanı dehşete düşürecek boyuttadır. Bir de bu işlerin arkasında iktidar gücünün olduğunu düşünün. Korkmamak için deli olmak lazım!.. Devlet eliyle kanıtlar değiştirilirse, suçlular kolayca aklanabilirler. Bu durum bir ölçüde sindirilebilir belki. Asıl korkunç olan, üretilen kanıtlarla yeni suçluların yaratılmasıdır!.. Suçsuz insanları çok başka nedenlerle suçlu ilan edebilirler. Bu duruma karşı koyarak, aklanmak ise öyle kolay değildir!.. Örnekler önümüzde duruyor. Hukuk güvenliğinin olmadığı bir ülkede, hiç kimse kendini güvende hissedemez!.. Devlet eliyle, suçsuz insanları suçlu olarak ilan edip cezalandırmak, olasılık dâhilindedir... Artık insanların kaderi, soruşturmalarda görev alan kamu görevlilerinin, iki dudaklarının arasında ve VİCDANLARINA kalmıştır!..
Bu işleri yapanlarda VİCDAN var mıdır?
Bu sorunun yanıtını da Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin vermiştir. "ZAMAN'ı tek kelime ile anlatmak gerekirse, bence o kelime VİCDANDIR. Nice 25 yıllar diliyorum" demiştir.(2) Özel yetkili savcılıklar ile özel görevli ağır ceza mahkemelerinin, adeta BASIN BÜROSU gibi çalışan, başta Zaman gazetesi olmak üzere "yandaş basın"ın, VİCDAN ANLAYIŞI, çağdaş hukuk değerlerinin yerini almıştır!.. AKP'nin "İLERİ DEMOKRASİ"Sİ ile geldiğimiz nokta ne yazık ki, burasıdır!..
***
AKP'nin "ileri demokrasi" anlayışına karşı ana muhalefet partisi Y-CHP'nin, "derin demokrasi" anlayışı vardır. Bu anlayışı Genel Başkan Kılıçdaroğlu: "TÜRKİYE'DE İRTİCA TEHLİKESİ YOKTUR" sözleri ile özetlemiştir… Anayasa Mahkemesi'nce, "LAİKLİK KARŞITI EYLEMLERİN ODAĞI" haline geldiğine OYBİRLİĞİ İLE KARAR VERİLEN BİR PARTİ, on yıldır HÜKÜMETTİR. Buna rağmen bu ülkede, İRTİCA TEHLİKE DEĞİLSE, NEDİR? Bu sözlerden, irtica tehlike olmaktan çıkmış, gerçekleşmiştir denmek isteniyorsa onu anlarım. O zaman mücadele stratejimizi buna göre değiştirmemiz gerekmiyor mu?.. Y-CHP'nin öyle bir mücadele stratejisini duyan var mı?
Yoksa Y-CHP KARŞIDEVRİME TESLİM Mİ OLDU?
Hükümetle işbirliği yollarını arayıp, "DANIŞIKLI MUHALEFET" yaparak, sistem içerisinde muhalefet için ayrılmış olan yerle yetiniliyor mu? Karşıdevrimin "başarılı" olduğuna inanılıyorsa eğer, ona göre yeni bir mücadele stratejisi belirleyip yola devam etmek gerekmez mi?.. CHP'nin önünde duran temel sorun budur işte… 26 Şubat'ta yapılacak olan TÜZÜK KURULTAYI'NDA, CHP delegeleri aynı zamanda bu sorunun da yanıtını vermiş olacaklardır. Tarihinde ilk defa CHP delegeleri, TÜRKİYE'NİN GELECEĞİNİ ve kaderini DOĞRUDAN İLGİLENDİREN BİR KONUDA OY KULLANACAKLAR! Bu yüzden CHP'nin son delegeleri tarihi bir sorumlulukla karşı karşıyadır!..
BU KADAR OLSA, ÖPÜP ALNIMIZA KOYABİLİRİZ!.
Genel Başkan, YARGI İÇİNDEKİ CEMAAT YAPILANMASI ile ilgili soruya:
"Yargı içinde şöyle böyle KADROLAŞMA VARDIR DEMEYİ DOĞRU BULMUYORUM" (4) diyerek, çamların en büyüğünü de devirmiştir!..
Kılıçdaroğlu, bu ifadeleri ile "SİLİVRİ YARGISI" hakkında, daha önce söylediklerinin tümünü GERİ ALIP, KENDİNİ YALANLAMIŞTIR!.. Neden acaba? Genel başkanlığının ilk aylarında kırdığı potları, benim gibi acemiliğine verenler, şimdi korkunç bir hayal kırıklığı yaşamaktadır.
Demek ki, Y-CHP'NİN GÖREVİ, BİZİ KARŞIDEVRİME DİRENMEDEN ALIŞTIRMAKMIŞ!
Tıpkı, ılık suya atılıp kaynatıldıkça, tepki veremeyen ve sonunda pişen kurbağa örneğindeki gibi!..
Ne yazık ki, Yeni CHP yönetimi, tercihini karşıdevrimcilerle işbirliğinden yana yapmıştır!..
PEKİ, BİZ NE YAPACAĞIZ?
Partimizin yönetiminden, bu işbirlikçileri nasıl uzaklaştıracağız?
Şu andaki tabloya göre, CHP'nin yönetimini değiştirebilecek olan tek örgütlü yapı vardır, o da"YENİDEN CHP HAREKETİ"DİR. Keşke bir de "Yenilenmiş Eski CHP Hareketi" olsaydı da içerisinde yer alsaydım. Bu nedenle kişisel durumları bir yana iterek, ÖNDER SAV ekibini, SON BİR KEZ DAHA DESTEKLEMEK ZORUNDAYIZ! Ne var ki, onların da kredisi tükenmek üzeredir. Anımsayın, geçmiş yıllarda yaptıkları antidemokratik uygulamaları ile partilileri CHP'den soğutmuşlardı. Bunları unutmuş değiliz. Yürürlükteki antidemokratik tüzüğü, bize reva görenler de ne yazık ki onlardı. "Küçük olsun, bizim olsun" anlayışını bu partiye yerleştirenler de onlardır. Kendilerine muhalif olanlara, farklı fikirleri savunanlara, yöneticileri eleştirenlere dış kapıyı gösterenler de onlardı. Samimi CHP'lileri bıktırıp, illallah dedirtmeleri partiyi hep güdük bırakmıştır. Sanki kendileri bulunmaz bir Hint kumaşıydı. Onlar, hakkında geçmişte yaptığım eleştirilerin hiç birini, şimdi geri alacak değilim! Geçmişte söylediğim her sözün bugün de arkasındayım!..
Bugünkü belayı başımıza saran grubun önderi Önder Sav, en güçlü olduğu zamanlarda, bu anti demokratik tüzüğü Cumhuriyet Halk Partililere layık görebilmişti! Şimdi KENDİSİ AYNI TÜZÜĞÜN KURBANIDIR. İsteseydi, parti içi demokrasinin işlemesini yıllar önce sağlayabilirdi. Buna gücü yeterdi, yetkisi de vardı.Ama yapmadı!.. Onun tarihi sorumluluğu buradadır. Mahalle delegelerine kadar inerek, PARTİYİ TEPEDEN TIRNAĞA DÜZENLEME YETKİSİNİ GENEL MERKEZİN İNİSİYATİFİNE BIRAKMAK ne büyük HATAYDI! Şimdi anlaşılıyor. Kapıkulundan farksız olan o delege yapısı, inançsız da oldukları için, anında sırtlarını Önder'lerine çevirmişlerdi. Olacağı buydu herhalde. O nedenle koma hali olan bu duruma, alaycı bir tarzda CHP'nin "derin demokrasi"si diyorum. "Derin demokrasi"nin önderleri dahi, hiç biri mahallede ön seçim delegesi bile olamamıştır. Bu partiye yazık edilmedi mi? Samimi partililere geçmişte yapılan uygulama ne yazık ki, bugünkünün aynısıydı ve hiçbir şekilde savunulamaz. Bizler, CHP'yi ele geçiren, bu kendini beğenmiş adamların işgalinden kurtarılmasını beklerken, KORKUNÇ BİR KOMPLO İLE TOPYEKÛN ŞAŞKINA UĞRATILDIK. Bu defa da o şaşkınlığın yarattığı boşluktan içeri giren PARTİLİ OLMAYANLARIN İŞGALİ ile karşılaştık. Artık onları yönetimden uzaklaştırmak, bu antidemokratik tüzük nedeniyle son derece zorlaşmıştır. Bu durumun dahi tek sorumlusu, Önder Sav ile ekip arkadaşlarıdır... Kılıçdaroğlu'nu da partinin başına geçiren onlardır. O nedenle ayrıca sorumlulukları vardır. O bakımdan kusurları çok ağırdır ve her ne pahasına olursa olsun, demokratik bir tüzüğü kurultaydan geçirmeleri (mümkün olursa yönetimi de alaşağı etmeleri) boyunlarının borcudur!.. Aksi halde, onları Tarih baba asla affetmeyecektir!..
Geldiğimiz noktada CHP'nin çok ACİL TAZE KANA İHTİYACI VARDIR. Parti, deneyimli politikacılardan çok inançlı insanlara ihtiyaç duymaktadır. Zira, CHP'nin arşivinde yeterince deneyim vardır!.. Eksik olan tek şey: Atatürk İlkeleri ile Cumhuriyetin niteliklerine BAĞLILIKTIR. Bir de inanç faktörü var tabi… Bu yüzden CHP'nin kaybedecek bir saniyesi bile kalmamıştır. İŞE Gençliğe Hitabe ve Bursu Nutku ile BAŞLAMAK GEREKİYOR. Samsun'dan yola koyulmak ikinci işimiz olacaktır!..
Samsun'dan Ankara'ya geçilecek, başka yolumuz kalmadı!..
Av. Cemil CAN
DİPNOTLAR:
(2) http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1235502
(3) http://www.internethaber.com/hrant-dink-cumhuriyet--397705h.htm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder