================================
RIFAT SERDAROĞLU: GÖREV ZARARINI KİM ÖDER?
Görev Zararı; Kamu İktisadi Teşebbüslerine Kamu Bankalarına hükümetçe piyasa şartlarının dışına çıkacak tarzda görev verilmesi sonucu oluşan zararlardır.
Örnek;
Hükümet buğday üreticisini desteklemek için borsada 1 TL olan ekmeklik buğdayı 1.10TL'den satın alması için Toprak Mahsulleri Ofisine talimat verir. Amaç buğday üreticisini desteklemektir. TMO bu alımı yapar. Fakat piyasa fiyatından pahalı aldığı için aradaki farkı "Görev Zararı" olarak yazar.
2018 Bütçesinde 34 Milyar TL açık vermesi öngörülen SGK (Sosyal Güvenlik Kurumları) için 2018 sonuna dek 135 6 Milyar TL aktarıldı. (Öngörülenin 4 katı)
Görev zararlarının oluşmasındaki birinci neden ülkeyi yönetenlerin seçimler sırasındaki akıl almaz davranışlarıdır. Oy alabilmek için hesapsız para aktarmalarıdır.
Görev zararları 2002 AKP İktidarından önce de yapılıyordu. Fakat 2001 yılında alınan kararlarla bu durum düzeltildi. Ama AKP bunu da bozdu!
Geçmişte de benzeri uygulamalar yapıldı dedik fakat bu günkü gibi bir istismar hiçbir zaman yapılmadı!
Geçmişteki hiçbir hükümet döneminde Demirören Grubuna AKP emriyle verilen 675 Milyon Dolar Ziraat Bankası kredisi benzeri bir kredi verilmedi.
Demirören Grubu devletin parasıyla Doğan Medya Grubunu satın aldı ve aldığı gibi tüm grubuna "AKP'ye uşaklık edin" emrini verdi. Milyon-Milyon dolarlar devlet hazinesinden AKP için propaganda yapsın diye Demirören Grubuna verildi.
Demirören Grubu borçlarını ödüyor mu yoksa sürekli erteleniyor mu yakında öğreniriz.
Fakat daha önce şunu öğrendik;
T. C Ziraat Bankası 2018'de 2 3 Milyar TL görev zararı açıkladı!
T. Halk Bankası ise 2018'de 1 3 Milyar TL görev zararı açıkladı!
Soru şu;
Demirören Grubuna (görevi olmadığı halde) 675 Milyon Dolar kredi veren Ziraat Bankasının 2 3 Milyar TL (yaklaşık 434 Milyon Dolar) zararını kimler karşılayacak?
İşte geldik zurnanın zart dediği yere;
Devlet Bütçesi bizlerden toplanan vergilerden oluşur.
Devlete bir yerlerden kayda girmeyen avanta para gelmeyeceğine ve devlet loto-toto-piyango oynamayacağına göre kamu bankalarının zararı elbette ki bütçeden ödenecektir.
Yani biz vatandaşlar iktidarın kötü yönetiminden ve kamu bankasını parasının Demirören'e peşkeş çekilmesinden dolayı oluşan görev zararını paşa-paşa ödeyeceğiz.
Daha açık bir anlatımla Demirören Grubuna biz vatandaşlar para vermiş olduk iyi mi? Yıldırım Demirören şimdi bizlerden aldığı parayla sahip olduğu medya grubunu yine bizlere karşı kullanıyor!
Devleti namusla-akılla-bilimle-uzmanlarla yönetmek tam bir sanattır.
Bu sanat gerçek devlet adamlarıyla gerçek sanatkârlarla yapılır.
Kasımpaşa Bitirimhanelerinde hapishanelerde yetişen cahillerle devleti yönetemezsiniz. Yönettiğinizi sandığınız anda kendinizi ve milletinizi duvara dayanmış bir halde bulursunuz.
Bir parti düşünün ki 2018 başında yıllık enflasyon hedefini %5 olarak belirliyor.
Yıl sonunda gerçekleşen enflasyon oranı hedeflenin tam DÖRT katı! %20 30…
Haysiyetin kırıntısına sahip milletine saygı duyan bir yöneticinin bu rakamdan sonra yapacağı tek iş milletinden özür dileyip defolup gitmesidir…
O milletin yapacağı da bir yılda kendisini dört misli fakirleştiren partiye tek yönlü gidiş bileti vermek olmalıdır.
Allah herkese layık olduğu cevheri verir.
Kediye kanat verseydi serçe nesli kalır mıydı?
AKP'ye verdiği ise İslam'ı istismar etmek mütedeyyin insanları sömürmek seccade şeytanı benzeri Cemaat ve Tarikatları kullanmak yalan üzerine siyaset yapmak!
Devleti adam gibi yönetmek kim bunlar kim?
================================
YILMAZ ÖZDİL: 94 RUHU
Türkiye'de internet yoktu.
Cep telefonu yoktu.
Nüfusumuz 57 milyondu.
Demirel cumhurbaşkanıydı.
Rusya'yı Boris Yeltsin yönetiyordu.
Clinton ABD başkanıydı.
Zeki Müren şarkı söylüyordu.
Barış Manço ekrandaydı 7'den 77'ye programını yapıyordu.
Kemal Sunal film çekiyordu.
Bedia Muvahhit aramızdaydı.
Vehbi Koç yaşıyordu.
Justin Bieber henüz doğmamıştı.
Kıvanç Tatlıtuğ on yaşındaydı.
RTÜK yoktu.
Özelleştirme yasası çıkmamıştı.
Aydın Doğan henüz Hürriyet gazetesini satın almamıştı.
Cem Boyner parti lideriydi.
Filistin'i Arafat yönetiyordu.
Karabük Yalova Kilis ilçeydi.
Dünya Ticaret Örgütü kurulmamıştı.
Euro diye bir para birimi yoktu.
KESK kurulmamıştı.
Türkiye ile Avrupa Birliği arasında Gümrük Birliği anlaşması imzalanmamıştı.
Sümerbank milletindi.
Kardak krizi bile yaşanmamıştı.
Susurluk kazası olmamıştı.
Kopernikyum elementi keşfedilmemişti.
Pokemon piyasaya çıkmamıştı.
He-Man seyrediyorduk.
DVD yoktu.
Koyun Dolly daha kopyalanmamıştı.
Özdemir Sabancı öldürülmemişti.
Adnan Menderes'in oğlu Aydın Menderes trafik kazası geçirip felç olmamıştı.
Enver Paşa'nın naaşı henüz İstanbul'a taşınmamıştı Tacikistan'daydı.
Sayısal Loto yoktu.
Şener Şen'le Uğur Yücel'in gişe rekoru kıran filmi Eşkiya çekilmemişti.
Hong Kong İngiltere'nindi.
Prens Charles'la Diana boşanmamıştı.
Apo Suriye'deydi.
Mehmet Ali Ağca İtalya'daydı.
Avusturya AB üyesi değildi.
Marmara Depremi olmamıştı.
Sabiha Gökçen Havalimanı yoktu.
Michael Jackson Invincible albümünü çıkarmamıştı.
Çakal Carlos yakalanmamıştı.
Matild Manukyan vergi rekortmeniydi.
Azra Akın dünya güzeli seçilmemişti.
TÜSİAD başkanı Halis Komili'ydi.
Cahit Külebi şiir yazıyordu.
Oğuz Aral çiziyordu.
Vanspor süperligdeydi.
★
Milenyum'dan önceydi…
Henüz 21'inci yüzyıla girilmemişti.
Wikipedia kurulmamıştı.
Twitter'a tee 12 sene vardı.
WhatsApp hayal bile edilemezdi.
★
Dünya nereden nereye geldi…
Asrın liderimiz hâlâ "1994 ruhunu yakalayacağız" diyor.
★
17 senedir memleketi yönetip hâlâ 25 sene öncesini yakalamaya çalışan bir iktidar dünya tarihinde ilk kez görülüyor.
★
"Hedef 2023" filan derken 1994'e ulaşabilirsek öpüp başımıza koyalım yani!
================================
NECATİ DOĞRU: 60 KATLININ DİLİ YOK!
Cumhurbaşkanı dün "yan dairedeki ölüyor öbür dairenin haber yok" diyerek 60 katlı dikey beton binaların ruhsuz durumundan söz etti. Glasgow'da yaşayan bir okurum ise "Minberine asansörle çıkılan Çamlıca'daki camiyi yapan şirket iflas etti" yazısı üzerine bana e- posta gönderdi.
Sizinle paylaşayım.
Bilginiz olsun.
"Arap Birliği'ne üye Cibuti ile Komoros hariç Dünya'da gitmediğim Müslüman ülkesi yok. Minber Peygamberimiz (SAV) zamanında 3 basamaktı.
Bu tevazu işaretidir.
Gördüğüm bütün Pakistan Endonezya ve Arap camilerinde minber 3 basamaktır. Glasgow Merkez Camisi (Pakistanlılar yaptı) minberi tek basamaklıdır"
Çamlıca 48 basamak.
Hoca yorulur.
Asansör düşünülmüş.
★★★
Dünyada minberine asansörle çıkılan cami tek Türkiye'de yapıldı. Çamlıca Tepesi'nde 400 dönümlük arazi "özel proje alanı" ilan edildi. Bu; İstanbul'un şehir planı hiçe sayılarak "parsel bazında özel imar izni çıkarıldı" demek oluyor. Cumhurbaşkanı son açıkladığı "Manifestoda" altını özellikle çizip söz verdi. Bundan sonra eğer İstanbul'un belediye başkanlığını Binali Yıldırım kazanırsa "parsel bazında özel imar izni" verilmeyecekmiş. Çamlıca Tepesi'nde 400 dönümlük alanın 57 dönümü üzerinde ve 100 milyon dolara (520 milyon liraya) mâl olan aynı anda 63 bin kişinin namaza durabileceği kubbesini çevreleyen yazıları altın renginde yüzde 100 yün özel dokuma halı ile kaplanan Çamlıca Cami için bir de özel metro hattı inşa edildi. "Metro hattı için de yine parsel bazında imar izni değişikliği" yapıldı.
Cami muazzam büyük.
Asansörlü minberi var.
Cemaati yok.
Cemaat taşınarak gelsin.
Metro hattı döşendi.
Büyük israf!
Nasıl izah edeceksiniz?
İslam inancına sığmıyor.
Akıl ve mantığa da.
Belediyeciliğe de…
★★★
Kadir Topbaş ise susuyor.
Eski Belediye Başkanı Topbaş "parsel bazında özel imar izinleri vererek" İstanbul'u dikey büyütüp 50 katlı- 60 katlı beton ormanına çevirmek ve kentin doğal klimasını hançerleyip öldürmekle suçlanıyor. Tayyip Erdoğan belediye başkanlığını bıraktığında İstanbul'u 4 yüksek bina ile teslim etmiş. Şimdi beton ormanındaki sayı 150'ye çıktı. Hepsi; parsel bazında kişiye holdinge şirkete özel plan değişikliği ile dikildi.
Kadir Topbaş açıklasın.
150 rant makinesinin ne kadarı belediyenin verdiği parsel bazında plan değişikliği ile yapıldı ve ne kadarı Ankara'dan Çevre Şehircilik Bakanlığı ve TOKİ aracılığıyla ayarlandı?
60 katlının dili yok.
Topbaş konuşsa!
Parsel izinler aydınlansa!
Vatandaşın ufku açılır.
Sus sus nereye kadar!
KALEMİN GÖR DEDİĞİ
Emperyalizm eski dişini gösterdi!
Emperyalizm dünyayı yeni bir çatışma-savaş-yıkım-yağma ortamına sürükleyecek eski dişini gösterdi. Venezuela yeni Vietnam olacak beklentisi doğdu. Avrupa Birliği de ABD'nin yanında yer aldı ve Romanya'da yaptığı toplantıda "bu dünya bizden sorulur" diyen emperyalist vizyonu yeniledi: "Maduro gitsin Guadio gelsin" kararı çıkardılar. Venezuela Vietnam da olabilir sonu Libya'ya da benzeyebilir. Libya'ya da ilk bombaları Fransız uçakları atmış Kaddafi'nin hayatına son verilmişti. Irak'ın durumunu ve Suriye'nin son halini biliyoruz. Emperyalizm öldüre öldüre bombalaya bombalaya böle böle ülkelerin iç işine karışmayı kendinde hak görüyor. Yeni bir döneme girdik. Biz bölünmemeliyiz.
================================
YILMAZ ÖZDİL: İBİK
Gıda fiyatları enflasyonu uçuruyor.
Soğan depolarına baskınlar yapılıyor.
Soğanı sanki depodan başka yere koymak mümkünmüş gibi "depoda yakalandılar" diye manşetler atılıyor.
Patlıcanın fiyatının artması sanki patlıcanın suçuymuş gibi özellikle gariban semtlerde patlıcan satışı yasaklanıyor.
Kabzımallara "emperyalist çıkarlara hizmet eden kuklalar" diyen var.
Zincir marketler "vatan haini" ilan ediliyor.
Market yöneticilerinin sicillerini tespit etmek için Milli İstihbarat Teşkilatı'nı göreve çağıranlar var.
★
"Mevsiminde yerseniz pahalı olmaz" diye akıl verenler var.
Dana kıyma mesela…
Mevsiminde yemediğimiz için mi pahalı?
Niye saman ithal ediyoruz acaba?
Mevsiminde yemediğin için mi?
★
(Ahaliye masal anlattıklarına göre bizim de bir masal anlatmamızda sakınca yok herhalde. )
★
Dünya çocuk klasikleri arasında yeralan ABD ve İngiltere'de ilkokul çocuklarına okutulan Rus kökenli bir halk masalı var.
Kırmızı İbikli Küçük Tavuk.
★
Kırmızı ibikli küçük tavuk gezinirken buğday tanesi bulur o buğdayı tarlaya ekebilmek için çiftlikteki öbür hayvanlardan yardım ister hiçbiri yardım etmez kırmızı ibikli küçük tavuk mecburen iş başa düştü der kendisi eker kendisi büyütür kendisi hasat eder kendisi değirmene taşır kendisi un yapar neticede ekmek yapar. Mis gibi ekmek kokusu etrafa yayılır. Kırmızı ibikli küçük tavuk "beraber yiyelim mi?" diye sorar. O hiç yardım etmeyen öbür hayvanların ağzı sulanır "eveeeet yiyelim" derler. Kırmızı ibikli küçük tavuk acı acı gülümser "yok öyle yağma" der bir lokma bile vermez.
★
Bu masalı okuyan Amerikalı İngiliz ve Rus çocuklar kıssadan hisse çıkarırlar ders alırlar çalışmayana üretmeyene karnını doyurmak için başkasından medet umana ekmek mekmek olmadığını kavrarlar.
★
E herkes çocuk değil tabii.
Büyüklerin de okuması için bu masalın bir başka versiyonu var.
Küreselleşme karşıtı aktivistler tarafından revize edildi UNICEF'in sitesinde yayınlandı… Ki büyükler de anlasın!
★
Kırmızı ibikli küçük tavuk gezinirken buğday tanesi bulur o buğdayı tarlaya ekebilmek için çiftlikteki öbür hayvanlardan yardım ister.
Ördek "sen buğdayı filan boş ver sana kahve tohumu satayım acayip para kazanırsın istediğin kadar buğday alırsın" der.
Domuz "sen buğday yerine kahve ek nasıl satarım diye merak etme ben senin adına pazarlarım" diye seslenir.
Fare iyice cesaretlendirir "buğdayla uğraşma kahve ekebilmen için istediğin kadar borç vereyim ufak ufak ödersin" diye akıl verir.
★
Kırmızı ibikli küçük tavuğun aklına yatar.
"Kahve üretiminden anlamam ki nasıl yapacağım" diye sorar.
Ördek "sana gübre satayım çok çabuk büyür" der.
Domuz "böceklerden korumak için ilaç satayım" diye seslenir.
Fare gene finansal açıdan yaklaşır "gübre ve ilaç alabilmen için sana istediğin kadar borç vereyim ufak ufak ödersin" diye akıl verir.
★
Neticede hasat vakti gelir.
Kırmızı ibikli küçük tavuk "şimdi ben ne yapacağım bu kahveyi" diye sorar.
Ördek "paketlemek için benim fabrikama getirebilirsin" diye akıl verir.
Domuz "kusura bakma herkes kahve ekti fiyatlar acayip düştü senin kahve beş para etmez" diye seslenir.
Fare ise "borcunu öde artık" der!
★
Kırmızı ibikli küçük tavuk ibiğini kaptırdığını fark edince…
"Aç kaldım ekmek verecek yok mu" diye ağlar.
Ördek "ekmek kolay da alacak paran var mı" diye sorar.
Domuz "herkes kahve ekti buğday karaborsaya düştü kusura bakma istersen ekmek yapman için sana ithal buğday tohumu satayım" der.
Fare ise avukatıyla gelir "borcuna karşılık tarlanı haczetmek zorundayım uslu tavuk olursan artık benim olan tarlamda yevmiyeyle çalışıp buğday yetiştirmene izin veririm" diye akıl verir.
★
Şimdilerde maalesef kırmızı ibikli küçük tavuk eskiden kendisine ait olan tarlada ırgat olarak çalışıyormuş.
Yevmiyeyi almaya gittiğinde ördek domuz ve farenin aslında senelerdir şirket ortağı olduklarını öğrenmiş.
★
Böyle bu işler.
★
Dünyanın en bereketli topraklarına sahip olan kendi kendine yeten yedi mucizevi ülkeden biri olan Türkiye'yi kırmızı ibikli küçük tavuğa çevirdiler… Vay efendim patlıcanın suçu kabzımal emperyalist marketçi terörist filan diyorlar.
İster misin ithal ettiğimiz sığırlar da casus çıksın!
================================
SONER YALÇIN: SİZ ÖNCE AYNAYA BAKIN
10 yıl önce…
Kemal Kılıçdaroğlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na adaydı. Herkesin merak ettiği sorular yöneltirdi:
– "Erdoğan'a soruyorum Ahmet Bey kim?"
– "Erdoğan'a soruyorum Mehmet Bey kim?"
Bu sorular gündem yaratırdı; herkes merakla "Ahmet kim- Mehmet kim" arayışına girerdi! Gündemi Kılıçdaroğlu belirlerdi.
Kılıçdaroğlu'ndan rol kapıp bugün benzerini yapayım:
– "Erdoğan'a soruyorum Ramazan Toprak kim?"
Sadece Erdoğan değil AKP'den çok siyasetçi bu ismi tanıyor:
Ramazan Toprak AKP kurucusu.
Ramazan Toprak iki dönem milletvekillik yaptı.
Ama önce askeri savcı ve hakim olarak görev yaptı.
12 Eylül 1980 askeri darbe döneminde…
– Genelkurmay Başkanlığı'nda askeri savcı olarak görev yaptı.
– Malatya 2. Ordu Komutanlığı Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi'nde görev yaptı.
– Diyarbakır 7. Kolordu Komutanlığı Sıkıyönetim Askeri Savcılığı'nda görev yaptı.
– İstanbul 3. Kolordu ve Batı Garnizon Komutanlığı Askeri Mahkemesi'nde görev yaptı.
12 Eylül döneminde yaşanan hukuksuzlukları anlatmaya gerek var mı?
12 Eylül'ün savcısı Ramazan Toprak'ın görev yaptığı Malatya'dan tek örnek vereyim:
Malatya Doğanşehir'de MHP'li Cengiz Baktemur tetiği çektiğinde aslında 17 yaşındaydı. Nüfus kağıdında yazılan doğru kabul edilerek idam edildi! Haberi duyan annesi felç geçirdi…
12 Eylül savcısı Ramazan Toprak'ın Diyarbakır'da görev yaptığı dönemde cezaevinde yaşanan insanlık dışı olayları yazmama gerek var mı? İşkenceye maruz kalan 34 kişi öldü! Zulme dayanamayan tutuklulardan beşi kendini asarak dördü ise kendini yakarak ölümü seçti…
Ramazan Toprak adını birileri unutmuşa benziyor! Baksanıza babası üzerinden Tunç Soyer'e saldırıyorlar!
Ya bu isimler
Erdoğan Tunç Soyer'in adaylığını şöyle değerlendirdi:
"CHP rahmetli Türkeş ve arkadaşlarını idamla yargılayanların mirasçılarını yeniden vitrine çıkartmak suretiyle 60 yıldır hiç değişmediğini gösteriyor!"
Bırakınız babasından dolayı oğluna laf sokmayı; kendi geçmişinizle yüzleşsenize!
– "Erdoğan'a soruyorum Sadık Yakut kim?"
AKP kurucusu…
AKP milletvekili; hem de üç dönem!
Yetmedi; her dönem TBMM Başkanvekili olarak seçtiniz.
Peki…
Sadık Yakut 12 Eylül darbesi savcısı değil miydi?
Onlarca ölümlerin yaşandığı cezaevlerinden sorumlu tetkik hâkimliği yapmadı mı?
Keza:
– "Erdoğan'a soruyorum Muharrem Tozçöken kim?"
AKP milletvekili. Ama öncesi var: 12 Eylül darbesi döneminde Emniyet Genel Müdürlüğü kadrosunda çeşitli görevlerde bulunmadı mı?
12 Eylül döneminde görev yapan AKP milletvekilleri çok. Ordu/Aybastı'da polis yeleği giymiş siviller devrimcileri katledilirken kaymakam Ali Küçükaydın değil miydi?
– 12 Eylül'ün Hatay Emniyet Müdürü- Necati Çetinkaya'nın o dönem neden Giresun Emniyet Müdürü yapılmasını anımsatayım mı? "Başarılı" bulunup bir yıl sonra da Ordu Valisi yapıldı. Anılarında yazdı: "Ordu'ya hareket ederken Cumhurbaşkanı Sayın Evren '3. Ordu Komutanı'na bizzat talimat verdim. Bölgede artık sizin talimatlarınıza göre hareket edecek ve siz ne isterseniz onu yerine getirecek. Yeter ki eylem belasından bu bölgeyi kurtarın' dedi. "
12 Eylül darbesi yapıldığında Abdülkadir Aksu'nun hem Rize Valisi hem de Rize Belediye Başkanı olduğunu hatırlamıyor musunuz?
Vecdi Gönül'den Atilla Koç'a kadar hangisini yazayım?
Kitap olur AKP üzerindeki 12 Eylül'ün kan lekeleri…
Fethullah'ın intikamı
Dertleri 12 Eylül darbesiyle hesaplaşma değil…
Dertleri 12 Eylül zulmüyle hesaplaşma değil…
Her daim yaptıkları gibi iki oy fazla kazanma peşindeler. Ne yazık ki çoğu zaman bunu sakil/çirkin yapıyorlar.
"-Vay efendim Tunç Soyer'in babası 12 Eylül yargılamalarında görev yapmış!"
Ey AKP… Suyunun suyunu bırakın; kurucu ya da milletvekili yaptıklarınızı unuttunuz mu?
Nagehan Alçı gibi kripto elemanların peşine takıldınız.
Hadi AKP'yi anlıyorum. Her daim "iki oy" için gerçekleri eğip büküyorlar. Peki…
Nagehan Alçı'nın algı operasyonu yaptığını Yaşar Okuyan gibi deneyimli bir politikacı nasıl anlamaz?
– "Kızım biz seni on yıldır gazetecilik kisvesi altında kime nasıl hizmet ettiğini iyi biliyoruz; hadi başka kapıya" demiyor…
– "Fethullah Gülen'i mahkum ettiren tek savcı Nurettin Soyer'dir; bundan neden hiç bahsetmiyorsun. Tunç Soyer'i seçtirmeyerek Fethullah Gülen'in intikamını mı alacağını sanıyorsun" diye sormuyor…
Kurt politikacılar-gazeteciler psikolojik savaş yürüten kripto FETÖ elemanlarının tuzağına bu kadar kolay nasıl düşüyor?
Sonuçta:
Kılıçdaroğlu tuzağa düşmedi. CHP'liler tuzağa düşmedi…
Akşener tuzağa düşmedi. İYİ Partiler tuzağa düşmedi…
Kimi ülkücüler tuzağa düşmedi…
Herkes İzmir'de Tunç Soyer'in etrafında kenetlendi.
Bu seçimde İzmir'de ya Fethullah Gülen'in terini kucaklamak isteyen kazanacak ya Tunç Soyer…
================================
MURAT MURATOĞLU: ENFLASYONLA MÜCADELE İÇİN YEMEK YEME!
Her şeye zam gelen memlekette bir enflasyon oranları bir de işsiz sayısı devamlı indirimde… Zira 2018'e bile yüzde 5 enflasyon hedefiyle başlayıp dün gelen yüzde 20.35 enflasyona sevinmek insanlarla dalga geçmek demek…
Yine de istatistik kurumu enflasyonu da enflasyondan arındırılmış olarak açıklıyor. Enflasyonla mücadele kapsamında millet topyekün sürünüyor!
★★★
Hani 2005 yılında paradan 6 sıfır attık 100 liralık banknot bastık. İşte o 100 liranın bugün alım gücü 28 lira… Kazandığın 72 lira uçtu havaya…
İnşaata dayalı ekonomi yanlış ellerde şekillenen plansız tarım politikaları… Sonuç? AKP'nin 16 yıllık iktidarında taze meyve-sebze enflasyonu yüzde 533 arttı. Lakin adamlar yol yaptı.
Ülkeyi hem de tek başına yönetirken bu kadar kötü sonuç çıkartıp bunu millete yedirebilmek ve başarı sayabilmek ayrı bir meziyet olsa gerek…
★★★
Seçim nedeniyle zamlar yapılamıyor elektrik doğalgazda indirime gidiliyor yine de enflasyon yerinde sayıyor. Suçlu kim? Vatandaş! Açıklanan enflasyona bakarsak her gün dünyaları yiyor.
Ocak ayı enflasyonunda gıda fiyatları yüzde 6.43 arttı yıllık artış yüzde 31 çıktı. Siz de yemeyin içmeyin enflasyona can vermeyin. Her şeyi ülkeyi yönetenden beklemeyin!
★★★
İyi de bütün dünyada gıda fiyatları geriliyor. Türkiye'de ise tarla mahsullerini almak bile lükse giriyor. Oradan pay biçin ülke nasıl da kötü yönetiliyor. Aslanın ağzındaki ekmekbile ithal buğdaydan üretiliyor!
Dünyada gıda fiyatları da ucuz ya… Bilumum tarım ürünü ve bakliyatta gümrük vergisini sıfıra indirdiler. Ucuza ithal edip piyasaya sürdüler. El alemin çiftçisine parayı elden verdiler. Yine de fiyat artışını engelleyemediler.
★★★
Dikkatimi çeken enflasyon sepetinde alkollü içecekler ve tütün kalemi… Bir yıl boyunca sadece yüzde 2.63 oranında artmış kendisi… Biraz orada ellerinin ayarını kaçırmışlar sanki…
Geçen yılın başında 70'lik yeni rakı 100 lira… Bugün git bak markete aynısı 142 lira… Artış oranı yüzde 42'de… Daha da fazla zam var votka cin viski gibi ithal içkilerde…
★★★
İstatistik kurumunda çalışanlar alkollü içki deyince kolonya ispirto falan mı anlıyor? Kaçak içki mi kullanıyor? Mümkün değil artışın yüzde 2.63'te kalması. Sahi nasıl hesaplıyor? İnanmamızı mı bekliyor?
Kapasiteleri bu kadar! Son parayı pulu "Seçimlere kadar idare etsek yeter" mantığıyla kullanan bir yönetimden ne bekliyorsun? Haliyle ancak bu kadar oluyor.
★★★
Yıllık enflasyon kaç açıklandı? Yüzde 20.30… Avrasya Tüneli'ne sehven ne kadar yıllık zam yapıldı? Yüzde 93… Neyse ki yukarıdan emir geldi zam seçimlere kadar iptal edildi. Sigara elektrik doğalgaz köprü tünel yol beyaz eşya mobilya araba… Seçimin hemen akabinde yapılmayan zamları koyacaklar sıraya…
================================
ORHAN UĞUROĞLU: SARAY AĞAÇLARINDA YOLSUZLUK İDDİASI
Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin şirketi ANFA'da büyük bir kriz ortaya çıktı. Mustafa Tuna'nın ANFA Genel Müdürlüğü'ne atadığı Orhan Kaya ve yardımcılarının Melih Gökçek döneminde ithal edilen ağaçlar nedeniyle çalışanları "hırsızlıkla" suçladıklarının video kaydı ortaya çıktı.
Çalışanlar KHK'lılarla yüksek ücretlerle sözleşmeler yapıldığını da iddia ettiler.
Melih Gökçek'in yerine AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından başkanlığa atanan Mustafa Tuna Gökçek'in bürokratlarını tek tek görevden aldı.
Mehmet Özhaseki ise seçilmeden önce Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin faaliyetlerini kontrol altına almak için Genel Sekreterliğe Refik Tuzcuoğlu'nu görevlendirdi.
Tuzcuoğlu da ilk iş olarak Tuna'nın atadığı ANFA Genel Müdürü Orhan Kaya'yı görevden aldı.
Kaya görevden alınınca çalışanlara veda ziyareti düzenledi ve bir çalışan tarafından kaydedilen konuşmasını "haklarınızı helal edin" diye bitirdi.
Ancak toplantıya katılanlar "Helal etmiyoruz hakkımız haram olsun öbür dünyada görüşürüz bu kadar insanının vebalini nasıl ödeyeceksiniz? Başınıza gelen her işte bizim ahımızı hatırlayın. Hepimizin itibarı ile oynadınız. Bu görevlerden kimler geldi geçti hiç biri böyle uğurlanmadı. Biz ANFA'yı tırnaklarımızla buraya getirdik. Hepimizin itibarı ile oynadınız. Siz ve adamlarınız oturduğunuz makamı rezil ettiniz. " diyerek büyük tepki gösterdiler.
Bir kadın eleman "Bizi sağa sola sürdünüz 50 milyona imza attım ben" diye konuşunca Orhan Kaya "Ne 50 milyonu 2 milyara imza atmışsınız" diye karşılık verince "12 yıl hizmet verdim hata yapmadım" dedi.
"Yıllarca gecemizi gündüzümüze kattık sokaklarda bayrak astık hizmet ettik. Sizi rezil edeceğiz" diyor bir çalışan ki Kaya "Rezil filan diye konuşmayın" diye uyarıyor.
Ayakta kalarak tepki gösterenlerden bir ANFA elemanı şunları söyledi:
"Sizin Genel Müdür Yardımcınız Kadir Bey her seferinde bizi hırsız yerine koydu. Melih Başkanın gidip getirdiği ağaçları ANFA ihale ile aldı. Çevre Koruma onay verdi. Yapı Kontrol parasını ödedi. Biz bunları diktik sizin genel müdür yardımcınız bize hırsız muamelesi yapıp hesap sormaya kalktı.
Bize hesap sorulmayacaktı gidilecekti gidilebilseydi Melih Başkan'dan hesap sorulacaktı. Bizim cebimize bir lira para girmedi. Yemekhanenin ortasında neden bize 'bu ithal ağaçların hesabını sizden tek tek soracağım' diye bağırdı. Ne yaptık ki bizler? Geldiğiniz günden beri 'ithal ağaçların hesabını soracağız' dediniz.
Biz ANFA'nın işini yaptık ANFA'ya para kazandırdık. Cumhurbaşkanlığını yaptık ANFA Parkı yaptık. Yolların ağaçlandırmasını yaptık ve biz aramızdan daire başkanı çıkarttık. Bunlarla gurur duyulması gerekiyor ya. Kadir Bey arkanızda ya genel müdür yardımcınız sizin ya. Biz bunları hak ettik mi?"
Söz alan bir kadın çalışan ise "Bizlerin sözleşmelerini neden yenilemediniz de KHK'lıların sözleşmelerini yüksek maaşlarla giderayak yenilediniz? KHK'lılar daha ne yapsın" diye konuşunca Orhan Kaya şu yanıtı veriyor:
"KHK'lılarla ilgili benim yapacağım hiçbir şey olmadığını bilin. Onların her şeyi kanunidir. Kanun ne diyorsa ben onu yapıyorum. Ama onların dışında da bir şeylere müsaade etmeseydim bilerek yaptığım hiçbir şeyden geri adım atmam. Yok hiçbir sıkıntı yok. "
ANFA'da verilen görevleri yaptıklarını söyleyen erkek çalışan şunları söyledi:
"Seçim günü geliyor 24 Haziran'da herkese müşahit kartı veriyorlar. Sandıklara görev yapmaya gidiyoruz. Sonra 'bunlar hain bunlar vatan haini...' Hain demek benim bildiğim anasını babasını bacısını vatanı satana derler. "
Orhan Kaya bu sözlere "Bu anlattıklarından benim haberim bile yok" diyor ama ANFA elemanı devam ediyor:
"Emin olun şu sizin etrafınızdakilerden milliyetçiyim 20 yaşından beri siyasetin içindeyim. Benim babam da anam da siyasetin içinde ama şunu unutmayın buradan gittikten sonra bir eleman gelip sizinle resim paylaşabilir. Neymiş ben Ramazan Arslan ile (ANFA eski Genel Müdürü) resmimi paylaşmışım. Bu resmi kaldır diyorlar. "
Kaya "Ramazan Arslan Bey ile ben görüşüyorum zaten. Keşke gelip bana anlatsaydınız" diyor.
Eleman ise şöyle devam ediyor "Özel kaleminiz görüştürmedi ki o zaman seçtiğiniz müdür yardımcılarınız gelip bize tesir etmesinler sizin adınıza konuştular tampon oldular. Kendi genel müdür yardımcınızdan haberiniz yok. Ramazan Aslan sizi bize emanet etti ama yanılmış ya. Onu hayal kırıklığına uğrattınız Orhan Bey. Haydi uğurlar ola..."
Değerli okurlarım ANFA'da kayda alınan bu videobant çok önemli iddiaları ve suçlamaları ortaya koyuyor.
Hatırlarsınız Mustafa Tuna göreve geldikten sonra Melih Gökçek'i hafriyat konusunda çok ağır şekilde suçladı ve Gökçek de kendisine çok sert şekilde yanıt verdi.
Mustafa Tuna'nın ANFA'ya atadığı Genel Müdür Orhan Kaya ve yardımcıları da görüyorsunuz ki ithal ağaçların hesabını ANFA çalışanları "hırsızlıkla" itham ederek sormuşlar.
ANFA çalışanları ise "Bize hesap sorulmayacaktı gidilecekti Melih Başkan'dan hesap sorulacaktı. Bizim cebimize bir lira para girmedi" diye adres gösteriyorlar.
Ayrıca Kaya yönetimi ANFA çalışanları tarafından "KHK'lılarla yüksek ücretlerle sözleşme yapıldığı" iddiası ile eleştiriliyor.
Ve seçimlerde Ankara Büyükşehir Belediye şirketi ANFA'nın elemanlarının nasıl sandık müşahidi yapıldığı da ortaya net şekilde çıkıyor.
Video: https://www.yenicaggazetesi.com.tr/d/media/anfa.mp4
================================
RIFAT SERDAROĞLU: AKP MAFYA KOLU
AKP Mafya Kolu Başkanı emretti;
Silahlanacaksınız ruhsatlı silah alabilecekler derhal alsın. Alamayanlar Av Tüfeği edinsinler.
Reyiz'imizi koruyacağız…
Türkiye Cumhuriyeti Devleti Hukuk Devleti mi yoksa Erdoğan'ın keyfine göre hareket ettiği bir Aile Şirketi mi?
T. C Devletinin Cumhuriyet Savcıları yok mu?
T. C Devletinin Milli Savunma Bakanı İçişleri Bakanı yok mu?
T. C Devletinin Emniyet Genel Müdürlüğü yok mu?
T. C Devletinin Vali ve İl Emniyet Müdürleri yok mu?
T. C Devletinin İstihbarat Kuruluşu yok mu?
AKP Mafya Kolu Başkanı bunların hepsini üst üste koydu aralarına kopya kağıdı döşedi. Bir defa vurdu ve hepsini damgaladı.
Damgada ne yazıyor biliyor musunuz? "BEN BUNLARDAN ÜSTÜNÜM"
Şimdi size bir sorum var;
-Bana Cumhurbaşkanına-Bülent Arınç'a- Necdet Özel'e-Hulusi Akar'a basın yoluyla hakaret ettiğim iddiasıyla 3 Yıl 4 Ay+1 Yıl 2 Ay+ 1 Yıl 2 Ay= Toplam 5 Yıl 8 Ay ceza isteyen Cumhuriyet Savcıları Cezayı karara bağlayan Yerel Mahkemeler sıra Sedat Peker denen AKP Mafya Kolu Başkanına gelince nasıl sağır ve kör oluyor?
Başka türlü soralım;
AKP Mafya Kolu Başkanının sözlerinin aynısını ben söyleseydim yukarıda yazdığım makamlarda oturan zevat ne yapardı?
Yapacaklarını söyleyeyim;
Halkı silahlanmaya çağırarak isyana teşvik etmek ve mevcut düzeni darbe yoluyla devirmeye teşebbüs etmekten yargılanmasına…
Olacak olanı da söyleyelim;
Önce bir soruşturma açılır. Ya takipsizlik kararı verilir ya da mahkeme tarafından dava açılması reddedilir. Daha önceki beyanlarında olduğu gibi!
İşte Türkiye'deki devletin işleyişi yargını düşürüldüğü son durum budur!
Haa bunlar bizleri durdurur mu?
Gönüllerine kazınmış Atatürk sevgisi demokrasi ve lâik Cumhuriyet sevdası olanlar yani Mustafa Kemal'in Askerleri tarikat ve cemaat artıklarından
çekinir mi? Kim ki bunlar?
Onlara önerim şudur;
Silahlanmayın biraz olsun akıllanın akıllanın…
İzmir Esnafının Yüz Karası Selahaddin Hünü;
İzmir 16. Bölge Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri Birliği Başkanı Hünü Nihat Zeybekçi'nin kendisini ziyareti sırasında Zeybek'e Ayetel Kürsi hediye eden Hünü gazetecilere şunları söyledi;
"AK Partiye oy vermeyeni Allah çarpar!"
Adam AKP'li adaya yağ çekeyim derken büyük günah işlediğinin farkında değil!
Kendisini Allah'ın kimi çarpıp çarpmayacağını bilebilecek bir konuma yükselterek şirk koştuğunun farkında bile değil!
Bu tip adamlar kendi çıkarları için mensup oldukları sırtından beslendikleri esnafı satan zavallılardır.
Hele esnafın siftah yapmadan dükkan kapattığı bu zamanda!
Bu zavallıda haysiyetin kırıntısı varsa İzmirli esnafı toplar ve onların yüzlerine karşı AKP propagandası yapar. Sıkarsa tabii ki…
================================
ORHAN UĞUROĞLU: YANDAŞLIKTA AKP'LİLERİ GEÇTİ
Nurettin Soyer 12 Eylül darbesinin cumhuriyet savcısı. 39 yıl geçmiş aradan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin hedefinde.
Yerel Seçim'de oğlu Tunç Soyer'in İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı açıklanınca konu döndü dolaştı merhum Nurettin Soyer'e dayandı.
2009-2014 seçimlerinde tam 10 yıl Seferihisar Belediye Başkanlığı yaparken tek kelime ile dahi eleştirmeyen Devlet Bahçeli
- Tunç Soyer İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday gösterilince
- MHP aday çıkarmayıp AKP'nin İzmir adayını destekleme kararı alınca
- Yandaşlık görevi gereği seçim yarışında olmamasına rağmen
Tunç Soyer'in babası aklına geldi ki eleştirmeye başladı.
Peki dün AKP ve Recep Tayyip Erdoğan'a karşı yaptığı çok sert muhalefeti unutup "yandaş" olan Devlet Bahçeli şu sorulara yanıt verir mi?
1- Recep Tayyip Erdoğan'ın şahsi desteği ile savcı Zekeriya Öz ve avenesi milliyetçi şerefli Türk Silahlı Kuvvetleri'nin mensuplarını Ergenekon Balyoz Casusluk gibi kumpas davaları ile haksız hukuksuz şekilde Silivri'ye göndermesine "yargılansınlar" diye destek vermedin mi?
2- Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bekası için gizli bilgilerin bulunduğu Kozmik Oda'ya FETÖ'cü savcı ve hâkimlerin girmesine izin veren dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ı neden eleştirmemiştir?
3- Fesli Kadir Mısıroğlu'nun "Şeriat gelsin de isterse Türkiye batsın ben razıyım" sözlerine tepki göstermeyen AKP ve Recep Tayyip Erdoğan'a neden eleştiri yöneltmemektedir?
4- Yine fesli Kadir'in "Halk Partisi gibi dinsizlerin olduğu için onlar iktidar olur" iftirası ile CHP'ye oy verenleri "dinsiz" saymasına neden tepki göstermemektedir?
Değerli okurlarım işte bu Bahçeli bakın 3 Mayıs 2015 tarihinde Recep Tayyip Erdoğan'a neler neler söylüyor:
"Milleti 36'ya ayıran birisi milliyetçiliğin olsa olsa düşmanıdır.
Dava arkadaşlarımı; faşist kafatasçı Fatiha bilmeyenler diyerek aşağılayan bir adamın değil millî olmasından bahsetmek insani değerleri bile tartışmalıdır.
"Türklükle karşıma gelmeyin" diyen birisine itibar etmek istismarına kanmak söz konusu değildir.
"Milliyetçiliği ayaklarımın altına alıyorum" sözlerini kurşun gibi ağzından çıkaran PKK'yla masa kurup oturan sonra u dönüşü yaparak bunu inkâr eden kim olursa olsun nankördür riyakârdır.
Bu itibarla Erdoğan her şey olabilir her makama ulaşabilir; ancak şu fani dünyada olmayacağı layık görülemeyeceği bir tek şey varsa o da milliyetçiliktir.
Cumhuriyet döneminin en kötü en başarısız en iş birlikçi en inkârcı kadroları hıyanet ve hamakat kirine bulaşarak Türkiye'nin kuyusunu kazmaktadır.
Türk milleti AKP komplosu AKP kumpası AKP zorbalığı altındadır.
Türkiye'nin pek çok meselesi çözüm beklerken AKP kayıplara karışmış fikren zikren ve ahlaken firar etmiştir.
Mazisi 92 yılı bulan devlet sistemi yine bu şımarık tarafından lağvedilmek istenmektedir.
Erdoğan başkanlık makyajlı hangi rezil rejimi Türkiye için ve tek başına planlamaktadır?
10 Ağustos'ta Cumhurbaşkanlığı çöktü demek bir defa aziz milletimizin verdiği ruhsat ve göreve ihanettir.
Cumhurbaşkanlığının çöktüğünü söyleyen Erdoğan bir yıl bile dolmadan şahsi menfaatleri uğruna vatanın ve milletin yüksek menfaatlerini çiğnemiş Türkiye düşmanlarıyla iş birliği yapmıştır.
O zaman çöken Cumhurbaşkanlığı değil Erdoğan'dır.
Çürüyen Cumhuriyet'in mirası Cumhurbaşkanlığı değil Erdoğan'ın bizatihi kendisidir.
Ve Erdoğan vatana ihanet suçunu çoktan işlemiş sicilinde beyaz nokta kalmamıştır.
AKP hükümeti ve Erdoğan'ın kişisel kariyer hırsı Türkiye'yi temellerinden sarsmakla meşguldür.
Cumhurbaşkanlığının yanında her görevi kendisine hak gören her şeye karışan her gün fitne ve dedikodu yayan Erdoğan Türkiye'yi adım adım yıkıma götürmektedir.
Türk devletini PKK'nın muhatabı yapan Erdoğan kaçamayacak günahlarını affettiremeyecektir. "
Şimdi şunu vurgulayayım.
Devlet Bahçeli bu sözleri söylemeden önce kendisini şöyle tanımlıyor:
"Neysek oyuz ne dediysek onun yanında arkasında ve izindeyiz.
Biz sözlerini unutan geçmişini gömlek gibi değiştiren ilkesizlere hiç benzemedik.
Biz sabah söylediğini akşam olmadan yalanlayan karakterini ve kabiliyetini alavere-dalavere üzerine bina eden ikiyüzlülerden hiç olmadık. "
Evet bu sözleri söyleyen Devlet Bahçeli ile bugün AKP'ye yandaş olan Devlet Bahçeli kimdir gördünüz mü?
Yetmedi mi?
Bakın o zaman 26 Nisan 2015'te Erdoğan'ı nasıl eleştirdi Bahçeli:
"Recep Tayyip Erdoğan tipi Başkanlık sistemi;
Türkiye'nin bölünmesinin reçetesidir.
Demokrasinin idam fermanıdır.
Tek adam diktatörlüğünün beratıdır.
Hırsızlık ve yolsuzluk ruhsatıdır. "
Tek sorum var: Bu başkanlık sisteminin dünkü kurucu ortağı ve bugünkü yandaşı kimdir?
Tek yanıt var: Devlet Bahçeli.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 20 milyar dolarlık Tank-Palet Fabrikasını Katar Ordusu ve Ethem Sancak'ı ortak yaparak ihalesiz şekilde verilmesine tepki göstermemesini herkes gibi eleştiren gazeteci kardeşim Deniz Zeyrek'e çok ağır hakaret ederek hücum edilmesine ne diyelim?
Hakkını hukuki yollara başvurarak arayan Deniz kardeşim üzülme bu yandaş Bahçeli'den daha ne beklenir ki?. .
================================
MURAT İDE: "TASMALI GAZETECİ" YAZIYOR!
Dedi ki;
-Diyarbakır'daki Nevruz gösterileri ve teröristin mesajının okunması ihanetin kazandığı cüreti gösterir. . Türk Milleti bugünü asla unutmayacaktır. .
Bunları diyen adam en az sözünü ettiği o 'İhanet' kadar cüret gösterip dün gitti Ak Parti sıralarında hem de sırıtarak en ön sıraya oturdu. .
**
Dedi ki;
-Bebek katilinin açıklamalarına izin verilen gösteriler çözüm adlı ihanet projesinin AKP-BDP(Hdp) ve pkk ortaklığı olduğunu gözler önüne sermiştir. .
Bunları diyen adam yol arkadaşlarını hdp-pkk'yla iş birliği yapmakla itham ederek dün gitti "İş birliği yaptı" dediği adamların kucağına oturdu. .
**
Dedi ki;
-Sayın Erdoğan televizyon ekranlarından "Ülkemizi terk etmeleri hâlinde güvenlik güçlerimizin operasyon yapma lüksü yoktur. Bu operasyonlar da zaten durur" diyerek adeta terör örgütüyle gözümüzün içine baka baka pazarlık yapmaktadır.
Bunları diyen adam partisini ve yol arkadaşlarını yapmadıkları halde pazarlık yapmakla itham ederek dün gitti pazarlığı bizzat yapmış olanların ayaklarına paspas oldu. .
**
Dedi ki;
-İmralı'daki bebek katiline ne sözler verdiniz? Oslo'da ve İmralı'da ne anlaşmalar yaptınız?
Bunları soran adam yol arkadaşları için yapmadıkları halde 'HDP'ye söz verdiler' diyerek dün gitti bizzat sözler verenlerin bezirgan masalarında meze oldu. .
**
Dedi ki;
-Mustafa Kemal Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi'ndeki şu sözleri tam da bunları (Ak Parti'yi) tarif etmektedir: "Memleket dâhilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. . "
Bunları diyen adam iyi ve cesur insanların da haykırdığı bu gerçeği artık yuttu mu başka bir şekilde mi sakladı bilmem dün gitti tarif ettiği adamların partisine kaydoldu. .
Bilmiyor olamaz. . O hitabede hakikate ihanet edenler için o cümlenin ardından der ki;
- Şahsî menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. .
**
Ee buradan bakınca tencere yuvarlandı kapağını buldu. .
Bunu da mı ben dert edeyim?
Ama mevzu ne biliyor musunuz;
Bütün bu sözlerini yalayan. . Ağzından çıkan bunca sözü bilmediğim bir formülle bilmediğim bir dehlize gizleyen adam "Hiç mi utanmadın?" başlıklı yazımdan sonra açıklama yaptı ve bana ne dedi biliyor musunuz;
"Karakter yoksunu ve tasmalı bir gazetecinin hakkımdaki iddialarına da cevabım şudur. . Ey tasmalı gazeteci bozuntusu; Ben davamı ticaret uğruna satmadım. . Elinde belgesi bilgisi olan varsa buyursun açıklasın. . "
**
Tahmin edeceğiniz gibi o tasmalı gazeteci o 'KARAKTER YOKSUNU" ben oluyorum. .
Belge bilgi soruyor. . Çoook uzun yıllar önce takip ettiğim Emlakbank temalı bir yaralama davasında rüşveti veren rüşveti alana dönüp şöyle demişti;
-Rüşvetin belgesi mi olur …. .k ?
**
Ben de diyorum ki belgenin aslını bizzat kendisi verdi. .
Aşağıdaki fotoğrafa bakın. . Bu suratta hiç "Memleketi dert edip hamle yapmış adam suratı var mı?"
(Soldaki)
Belge için teşekkürler "Karakterli adam. . "
**
Önemli not: Bu adamın hadi adını da yazayım Tamer Akkal'ın en yakın çalışma arkadaşı danışmanı Cenk Özatıcı dün istifa etti. . İstifa gerekçesini de şuraya bırakayım ki tarihe not olsun;
"Onurlu bir yenilgi yüz kızartıcı bir zaferden daha iyidir. . Bu haramzade düzene boyun eğerek zafer kazanmaktansa onurlu ve cesur insanlarla kaybetmeyi tercih ederim. . "
================================
BATUHAN ÇOLAK: ANKARA'DA NELER OLUYOR?
31 Mart'ta yapılacak yerel seçimler için geri sayım sürerken birçok ilde heyecansız bir hava var. Ekonomideki problemler dar gelirliden zengine memurdan özel sektör çalışanına kadar herkesi vuruyor. Bu tabloda medyayı ve parayı elinde tutan hükümete yakın adaylar ne deseler nasıl bir propaganda yapsalar tam olarak karşılık bulmuyor.
Özellikle son dönemde sokak röportajlarının sosyal medyadaki yankılarını dikkatle incelemenizi öneririm. "Biber 15-20 lira olmuş artık yeter bir daha bunlara oy vermeyeceğim" diyerek iktidara eleştiride bulunan muhafazakâr seçmenin videoları yüz binlerce kez izleniyor.
Cumhur İttifakı'nın iki partisi AK Parti ve MHP'de ise tamamen farklı bir gündem var. HDP terör ve "zillet ittifakı" söylemleri üzerine oturtulmuş bir propaganda süreci yönetiliyor. Önceki seçim dönemlerinde kısmen de olsa karşılık bulan bu durum şu anki ekonomi şartlarında karşılık bulamıyor.
Aslında "heyecansızlık" olarak adlandırdığımız kısım da tam burada ortaya çıkıyor. Propaganda karşılık bulamadığı için yıllardır alıştığımız kutuplaştırıcı ortam artık oluşmamaya başladı. Seçmen çok daha olgun tepkiler veriyor.
Türkiye'nin genelinde görülen bu sakin hava Ankara'da ise oldukça farklı yankılanıyor. İş birliğinin adayı olan Mansur Yavaş neredeyse siyasi mesaj vermeden kampanyasını yürütüyor. Yavaş bu yöntemi önceki seçimlerde de kullanmış ve epey destek almıştı. Ankara yerelinde belediyecilik açısından projelerini anlatıyor. Kutuplaştırıcı dil kullanmıyor gösteriş ve üstten bakış zaten fıtratında yok.
Ankara'da AKP'nin kalesi olarak görülen Akyurt ve Kızılcıhamam'da Yavaş'ın seçim bürosu açılışları oldukça dikkat çekiciydi. Rutin bir açılış olarak planlanan etkinlikler bir anda binlerce vatandaşın katıldığı mitinglere dönüştü. Önceki yerel seçimlerde muhalefet açısından böyle bir tablo görmemiştik.
Hükümete yakın anket firmaları da huzursuz
Hükümete yakınlığıyla bilinen anket firması sahiplerinin "Ankara'da işler kötüye gidiyor. Mansur Yavaş puan farkını 7-8'e çıkardı" açıklamalarını dikkatle takip etmenizi öneriyorum. Bu firmalardan bu kadar açık ve net açıklamalar duymamız imkânsızdı.
İktidar kanadında anket firmalarıyla başlayan konuşmalar kulisleri de etkilemiş durumda. AK Parti'nin ana gündemi Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mehmet Özhaseki'nin başkentte karşılık bulamaması. Özhaseki'nin Yavaş karşısında istenilen etkiyi oluşturamadığı düşünülüyor. Bu yüzden adayın "sağlık sorunlarının" gerekçe gösterilerek geri çekilmesi fikri öne çıktı. Ancak bu hamle seçimi baştan kaybetmek olarak yorumlanabileceği için yeni formüller devreye girmiş durumda.
Yeniçağ yazarı Servet Avcı'nın da önce yazdığı gibi Ankara'daki seçim sonuçlarını "milliyetçi seçmen" belirleyecek. Mansur Yavaş şu anda bu seçmen kitlesinin çok büyük kesimini yakalamış durumda. Özhaseki bu etkiyi bir türlü sağlayamadı çünkü belagat çok güçlü değil siyasi geçmişi bu noktada yetersiz kalıyor. Adaylığını açıkladığı ilk günlerde "Geçmişte ülkücüydüm bu davadan hiç kopmadım" şeklindeki söylemleri de bu kaygıyı açıkça ortaya koyuyor.
Bu kapsamda Ankara'da Süleyman Soylu ve Numan Kurtulmuş'un bizzat sahaya indikleri görülüyor. Özhaseki'yi adaylıktan çekmek yerine Soylu ve Kurtulmuş üzerinden puan artırılması fikri ağır basıyor.
Özhaseki'nin milliyetçi seçmen noktasındaki yetersizliği özellikle Süleyman Soylu üzerinden giderilmeye çalışılıyor. Çok değil bir ay önce "Suriyeliler Türk vatandaşlığına alınmalı Suriyeliler gitsin diye fitne çıkartanlar var" açıklamaları yapan Soylu'nun bu söylemlerini neden bıçak gibi kestiğini hiç düşündünüz mü?
Dahası Soylu HDP'ye yönelik son derece sert açıklamalar yapıyor "Terörist cenazesine katılacaklarmış. Hadi denesinler bakalım" şeklinde konuşuyor. Oysa AK Parti'de birlikte görev yaptıkları Galip Ensarioğlu PYD'li teröristin cenazesine katıldığında "anayasal bir suç mu işledim" diye eleştirilere tepki göstermişti. O günlerde Soylu da çözüm sürecini ateşli bir şekilde savunuyordu.
İlerleyen günlerde Soylu'nun HDP karşıtı ve milliyetçi söylemlerinin daha da artacağını izleyeceğiz. Ankara'daki seçim çalışmalarında bu dili daha yoğun bir şekilde kullanacaklar.
Ankara'da AK Parti'nin hesaplarında her geçen gün yeni formüller üzerinde duruluyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı Ankara'da yoğun bir mesai bekliyor.
================================
ARSLAN BULUT: TÜRKİYE KİMİN ÇİFTLİĞİ?
Dünya istihbarat örgütlerinin kurgularıyla idare ediliyor. Irak'ın kimyasal silah ürettiği iddiaları yalan çıktı ama bu gerekçeyle Irak'a giren ABD'nin şimdiki başkanı Trump Irak üzerinden İran ve Suriye'yi gözetlemekten söz ediyor! Iraklı liderlerden biri "Irak babanın çiftliği değil" dedi ama bakalım destek görecek mi?
Taliban El Kaide IŞİD bunlar hep ABD'nin organize ettiği örgütler! Taliban'ın 200 komutanını Pentagon'da eğittiler ve bunu saklamaya bile gerek görmediler. İşte şimdi Afganistan'ı Taliban'a teslim ediyorlar. Ne de olsa kendi yetiştirmeleri.
El Kaide de Mahir Kaynak'a göre bir örgüt değildi; ABD terör eylemlerini bu "patent" altında yaptırıyor sonra da dehşet veren olayları Afganistan'da olduğu gibi müdahale gerekçesi sayıyordu.
Suriye'yi de önce aynı mantıkla organize ettikleri IŞİD'e teslim ettiler. Sonra da IŞİD'i temizleme bahanesiyle bu ülkeye girdiler. PYD'yi silâhlandırıp eğiterek IŞİD'in yerine Türkiye sınırlarına yerleştirdiler!
***
IŞİD'i ne yaptılar peki?
Sekiz bin kadar IŞİD militanını Amerikan uçakları ile Afganistan'a taşıdılar! Bu konuda resmî olarak sadece İran gerçeği haykırabildi.
İran'ın dini lideri Ali Hamaney geçen hafta Suriye ve Irak'ta etkisiz hale gelen IŞİD'in ABD tarafından Afganistan'a yönlendirildiğini bildirmişti. Hamaney'in Yüksek Askerî Danışmanı Tümgeneral Yahya Rahim Safevi de ABD'nin terör örgütü IŞİD militanlarını Afganistan'a naklettiğine ilişkin ellerinde "kesin istihbarat" olduğunu söyledi.
***
AKP iktidarı özellikle Libya ve Suriye'de başlangıçta ABD ile birlikte hareket etti. Libya'ya hava harekâtı İzmir'den yönetildi. Suriye'ye giden militanların bir kısmı Türkiye'den geçti! Türkiye El-Bab'da işte bu teröristlerle savaşmak zorunda kaldı şehitler verdi. Üstelik Özgür Suriye Ordusu da Suudi Arabistan Kuveyt ve Katar parası ile Türkiye ve Ürdün'de eğitildi!
Bütün bunlara rağmen Tayyip Erdoğan dün "Suriye'de Irak'ta Libya'da haktan ve haklıdan yana olduk. Arakan'da Türkistan'da Kırım'da haktan ve haklıdan yana olduk. Hamd olsun bu duruşu sergileyebilecek imkâna birliğe askerî ekonomik güce sahibiz. " dedi!
Libya'da Türkiye'nin desteklediği gruplar mı haklıydı? Suriye'de Özgür Suriye Ordusu mu haklı?
Doğu Türkistan'daki Uygur Türklerine yapılan zulüm hakkında Çin ile bir görüşme bile yapılmadı! Meydan burada da CIA'ya bırakıldı!
Arakan'a ise yardım gönderildi ama o kadar!
***
Şimdi Erdoğan ABD'ye ve AB'ye "Venezuela senin eyaletin mi? Seçimle iş başına gelmiş bir insana nasıl olur da 'burayı terk et git' dersin. Seçime dahi girmemiş olana nasıl olur da o devletin başkanlığını teslim edersin? Hani demokrasi? Hani demokrattınız? Böyle bir anlayış olabilir mi? Bunu kabullenmek mümkün mü?" diyor.
Erdoğan aynı tehdidin Türkiye'ye ve kendisine de yönelebileceğinden endişe ediyor ki CHP'yi kastederek "Venezuela'da ülkenin seçilmiş başkanının görevden uzaklaştırma girişimine içten içe destek verirler. Aynı şeyin ülkemizde yaşanmasını isterler. " diyebiliyor.
***
Erdoğan ayrıca "Şimdi Kandil'deki terör örgütüyle iş tutanlarla kim iş tutuyor? CHP iş tutuyor İYİ Parti iş tutuyor Saadet iş tutuyor. Şu hale bak. Bunlar kıyamet alameti biliyor musunuz? Nereden nereye geldik. " diyor.
Bu ifadedeki "şimdi" kelimesi Oslo'da Habur'da Dolmabahçe'de İmralı'da ve Kandil'de PKK ile iş tutanları hatırlatmıyor mu? Bunlar ne alametiydi? "Akiller" kısa bir süre önce Oslo'ya gezmeye mi gönderildi?
Sebze fiyatlarına ekonomik krize de çözüm bulmuşlar! Manavlığı belediyeler yapacakmış İş Bankası'na el koyacaklarmış... Türkiye keyfi kararlarla çiftlik gibi idare edilecek bir ülke midir? Böyle gitmez!
================================
SELCAN TAŞÇI HAMŞİOĞLU: LA HAVLE...
AK Parti iktidarının -MHP Genel Başkanı'nın o günkü ifadesiyle "(biri kadındı gerçi ama)12 kötü adam"la birlikte- "açılım"ı ilan ettiği yıl 135 şehit verdik.
Ertesi sene 141 şehit.
Daha sonra "çözüm süreci" diye anılacak olan "açılım"ın ilk iki buçuk yılında toprağa verdiğimiz asker-polis sayısı 258.
Sadece 2015-2016 arası terör örgütünün çözüm sürecinde şehirlere yığdığı cephanelikleri kullandığı saldırı çatışmalarda 532 şehit verdik.
AK Parti'nin "analar ağlamayacak" vaadiyle başlattığı sürecin sonuna geldiğimizde memlekette ağlamayan ana kalmamıştı; şehitlerimizin sayısı 800'ü geçti.
Artı misliyle gazi.
***
Tam da o günlerde...
***
Bir AK Partili Başbakan Yardımcısı'nın "Ben bir BDP'li kadın milletvekiline çok kızıyordum çok beddua ediyordum. Halen milletvekili bu insan ama onunla ilgili bir hatırayı dinledim şimdi artık kızmıyorum. Çünkü 17 yaşındaki bir genç kızken Diyarbakır Cezaevi'nde o kadar ahlaksızca işkenceye maruz kalmış ki o kadar kendisini zorlamışlar ki ben de aklıma gelse dağa çıkardım. Çünkü Diyarbakır'dan cezaevinden çıkanların yarısından fazlası dağa gitti yarısından fazlası da dağdakilere övgüler düzüyor..." demesi o dağa çıkanların katlettiği şehitlerimizin kemiklerini hiç sızlatmadı.
Bir AK Partili milletvekilinin Avrupalılara "Türk hükümetine kalsa Zana çok uzun zaman önce tahliye edilmiş olurdu" demesi şehitlerimizin kemiklerini hiç sızlatmadı.
Bir AK Partili Dışişleri Bakanı'nın Amerikalılara "Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin kararını tersine çevirmesi için ne kadar çok çalıştığımıza inanamazsınız ama mümkün olmadı... Onlara ve avukatlarına gittik ve dedik ki Allah rızası için lütfen hâkimlere hakaret etmeyi bırakın da sizi dışarı çıkarabilelim" diye hesap vermesi şehitlerimizin kemiklerini hiç sızlatmadı.
Bir AK Partili Başbakan'ın "PKK ile görüşen arkadaşı ben gönderdim" demesi "İmralı kendi üstüne düşeni yaptı" diye Öcalan'la iş birliğini itiraf edip bir de üzerine caniyi takdir etmesi şehitlerimizin kemiklerini hiç sızlatmadı.
Bir AK Partili İçişleri Bakanı'nın "Abdullah Öcalan'ın mesajları bizim de düşüncelerimiz" demesi şehitlerimizin kemiklerini hiç sızlatmadı.
Bir AK Partili milletvekilinin "Öcalan Türkiye'nin demokratikleşme sürecine katkı sağlayan bir yerde duruyor" demesi şehitlerimizin kemiklerini hiç sızlatmadı.
Bir AK Partili Başbakan Yardımcısı'nın "PKK bağımsız Kürdistan için silah kullanabilir" demesi şehitlerimizin kemiklerini hiç sızlatmadı.
Muhtelif AK Partili bakanların milletvekillerinin başbakan yardımcılarının meclis başkanlarının "Abdullah Öcalan Orta doğu'da Türkiye'nin önünü açıyor" "Dağa çıkışlar eskiye oranla daha nitelikli hâl aldı. PKK'ya yeni katılımlarım geçmişte olduğu gibi silahlı eylem yapacak ölecek veya öldürecek nitelikte değil başka amaçlarla olduğunu düşünüyoruz" demeleri şehitlerimizin kemiklerini sızlatmadı.
Hele bir AK Partili yöneticinin örgütün siyasi uzantılarına "Öcalan'ı da zor duruma düşürdüğünüzü bilmiyorsunuz. Siz kimin sözcülüğünü yapıyorsunuz da Öcalan'ı itibarsız hale getirmek istiyorsunuz?" diye akıl vermesi terör örgütünün başına "itibar" atfetmesi şehitlerimizin kemiklerini hiç sızlatmadı.
Hele hele bir AK Partili Bakan'ın "Sayın Öcalan demeyi ve PKK bayrağı açmayı suç olmaktan çıkardık" diye övünmesi şehitlerimizin kemiklerini hiç ama hiç sızlatmadı.
Ve fakat...
Ne yaparlarsa yapsınlar şehit ailelerinin kapılarında yatıp her gün ellerini ayaklarını öpseler vebalinden kurtulamayacakları o ihanet sürecine karşı çıkmış iktidarı "yapmayın" diye uyarmış (hatta bunu MHP'yle omuz omuza yapmış) CHP ile İYİ Parti'nin ittifakı şehitlerin kemiklerini sızlattı.
Niye?
HDP geleneksel rolünü oynamak üzere sahneye çıktı diye.
***
Öffffff...
Biz de şimdi işi gücü bırakıp aptal ahmak budala olmadığımızı ispatlamaya çalışıyoruz size!
Siz mi söylüyorsunuz bunu!
İktidara yakın Yeni Şafak "CHP-İYİ Parti-HDP Ortaklığı Şehitlerin Kemiklerini Sızlatıyor" Star da "CHP Maskeli HDP'li Adaylar" manşetiyle çıktı dün. İkisi de niyet okuması. İkisi de çarpıtma; gerçeği eğip büküp başka bir formda sunma.
Sizi bilemem ama benim bu manşetleri görünce verdiğim refleks:
Siz mi söylüyorsunuz bunları!
Çünkü bakın daha önce o HDP'lileri nasıl göklere çıkarmış nasıl PKK'yla barışılabileceğini savunmuş buna karşı çıkanları bakın "Barış rahatsız etti" diye nasıl suçlamışlardı.
================================
TOKMAK: MİLLETVEKİLLERİNİN VİCDAN OYLAMASI!
İhlas Vurgunu bugün açılacak olan Meclis'te görüşülecek.
68 bin gözü yaşlı mağdur insanın gözü TBMM'de…
İhlaszedeler 19 yıldır alamadıkları helâl paralarının ödenmesi için umutla Meclis'ten bir ışık bekliyor.
AKP ve MHP gruplarıyla birlikte tüm milletvekillerinin "vicdan oylaması" sonunda çıkacak karar bu ıstıraplı insanların dertlerine derman olabilir.
CHP'den Akif Hamzaçebi ve arkadaşlarının hazırladığı "kanun teklifi" ile Ankara Milletvekili Murat Emir ile 20 arkadaşı tarafından verilen "Meclis Araştırma Önergesi"nin gündeme alınıp alınmaması Genel Kurul'da oylanacak.
Hz. Ömer "Kötü bir işin en güçlü tanığı vicdanımızdır!" der.
İnsanda yok olmayacak tek şey vicdandır. Temiz bir vicdan kadar insana huzur veren başka hiçbir şey yoktur.
68 bin zavallı mağdurun çektiği cehennem acılarını ne kulak duyabilir ne dil söyleyebilir!
İşte burada "vicdan" devreye girer. Hangi partiye mensup olursa olsun milletvekillerinin vicdanlarının sesini dinleyecekleri umuluyor.
Mağdurların paralarını geri alabilmeleri için zaman aşımına sadece 9 ay kaldı.
================================
TOKMAK/RAHMİ TURAN: VAY KALLEŞ ENFLASYON!
Patlıcan çarliston biber kabak ıspanak başta olmak üzere fiyatlar kanatlanınca yıllık enflasyon da uçtu.
TÜİK'in açıkladığı yüzde 20.35 tüketici ve yüzde 32.93 üretici enflasyonu sadece resmi rakamlar. Gerçek enflasyonun bundan en az yüzde 40 daha fazla olduğunu frenlenemeyen fiyatlar ve parçalanan bütçeler gösteriyor.
"Tek Adam Sistemi'ne geçince Türkiye kanatlanacak!" diyorlardı ama kanatlanan sadece fiyatlar oldu!
Ülke olarak enflasyona teslim olmuş durumdayız!
Dünyada sebze ve meyve fiyatları düşerken bizde hızla artmasını nasıl izah edebiliriz?
2018'de dünya ülkelerinde enflasyon-menflasyon kalmadı bizde ise baş belâsı olmaya devam ediyor. Neden?
İktidarın iddia ettiği gibi Türkiye 'çok iyi' yönetiliyor da ondan olabilir mi?
Ah muzır kalleş ahlâksız enflasyon! Ne istiyorsun bu iktidardan? Hem de kritik bir seçim öncesinde!
Enflasyon istikrar ve başarının göstergesidir. Hedef tahtasına marketleri oturtup onları suçlamak ülkeyi yönetenleri kurtarmaz!
Fiyatlar böyle can yakarken seçmen hâlâ bu iktidara oy verir mi? Bunu 53 gün sonra göreceğiz!
Siyasetimizdeki nazik (!) kavgalar ülkeye kalite getirmiyor tabii ki…
Karşılıklı hücumları dizi film gibi izleyip ibretle seyrederken heyecanlanıyoruz!
"Hain illet zillet" sözleri havada uçuşuyor "yakmalı yıkmalı yok etmeli" tehditleri insanı ürkütüyor.
Frensiz sertliğin kimseye itibar kazandırmadığının farkında değiller.
★★★
Fox TV'de İsmail Küçükkaya'nın "Çalar Saat" programına konuk olan tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı CHP İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı Tunç Soyer'e 12 Eylül askeri döneminin savcısı olan babası Nurettin Soyer üzerinden saldırılmasına tepki göstererek "MHP'lilere gülüyorum" demişti.
Vay efendim sen misin bunu diyen?
MHP lideri Sayın Bahçeli hemen zehir zemberek bir cevap yapıştırdı:
"Kurdun yavrusu kurt olur herkes soyuna çeker. Sayın Ortaylı Nurettin Soyer hayranı Tunç Soyer müdafii olabilir ancak milliyetçi-ülkücü hareket sırtından ahkâm kesemez. Tetoloji (mantık) yaparak polemik üreterek yanlışa kılıf bularak hiçbir yere varamaz. Tavsiyem Sayın Ortaylı gülmeye devam etsin ama kendi haline!"
★★★
Bu lâf düellosu bana Devlet Bahçeli'nin ayrı kişileri aynı şekilde eleştirdiği sözleri hatırlattı.
Sayın Bahçeli 2014 yılının Şubat ayında Meclis'teki MHP Grubu toplantısında o dönemde Başbakan olan Erdoğan'a yüklenerek:
"İncir ağacından oklava darı unundan da baklava olmaz senden de Başbakan olmaz!" diye bağırmıştı.
Aradan tam 5 yıl geçtikten sonra aynı Bahçeli aynı sözleri bu defa Kılıçdaroğlu için söyleyip:
"Var git işine Kılıçdaroğlu. İncir ağacından oklava darı unundan da baklava olmaz senden de bir halt olmaz!" diye bağırdı.
Hangisi doğru?
Yorum sizin sevgili okurlar…
Özrü kabahatinden büyük (1)
Çarşı pazarda fiyatlar çıldırmış gibi…
İktidar marketleri aracıları fırsatçıları suçluyor.
Kendilerinin hiç kabahati yok… Sütten çıkmış ak kaşıklar!
Derken efendim bir ilke imza atıp önemli bir gaf yaptılar.
Avrasya Tüneli'nden geçiş ücreti fahiş bir şekilde arttırıldı.
Tam da seçim arifesinde böyle okkalı zam yapılır mı?
Herkes şaşırdı kaldı… Ve tepkiler çığ gibi büyüdü.
Aynı akşam ücret artışının "sehven" yani "yanlışlıkla" yapıldığı açıklanarak zam geri alındı.
Şimdilik yok sayılan ağır zammın 31 Mart seçiminden sonra tekrar geleceği kesin.
Tepkiler üzerine "Sehven" denilerek zammın iptal edilmesi yapılan gafın önemini azaltmaz.
Sehven zam yapılır mı yaa? Buna sokakta bilye oynayan çocuklar bile inanmaz.
Zammı "Sehven yapıldı" diye tevile gitmeye (söz ve davranışa başka anlam vermeye) argo tabiriyle kıvırtmaya "Özrü kabahatinden büyük" denir.
Bu olay bana aşağıdaki fıkrayı hatırlattı. Lütfen okuyun.
TEBESSÜM
Özrü kabahatinden büyük (2)
Uzun yıllar öncesinden günümüze kadar gelen bir deyimimiz vardır.
Bir gafı tevil etmek (yani kıvırtmak) için daha büyük gaf yapılmasını ifade eder.
Canı sıkılan kral bir gün soytarısını çağırır ve ona:
"Ey soytarı… Soytarılığını göster ve bana öyle bir hata yap ki özrün kabahatinden büyük olsun" der.
Soytarı da "Tamam asaletmeap emriniz olur. Bu benim işim. Ancak ne yaparsam yapayım kızmayacaksınız" der.
Kral güler:
"Kızmam kızmam merak etme…"
Aradan birkaç gün geçer. Soytarı fırsat kollamaktadır.
Kral sarayda merdivenlerden çıkarken harekete geçen soytarı usul usul yaklaşır ve kralın poposuna el atar kalçasını okşar.
Kaba etinde bir el hissedince hoplayan kral öfkelenip arkasına döner ve el atanın sarayın soytarısı olduğunu görünce ona bağırır:
"Bu da ne? Sen ne yaptın sersem soytarı?"
Soytarı özür diler:
"Affedersiniz kralım sizi güzel kraliçemiz zannettim!"
GÜNÜN SÖZÜ
İnsanın kendi başına açtığı dertlere şeytan gelse çare bulamaz!
-- a45UyF587661 Yaptigimiz ve yapmakta oldugumuz inkilaplarin amaci Turkiye Cumhuriyeti halkini tamamen cagimiza uygun ve butun mana ve bicimiyle uygar bir toplum haline degistirmektir. Gazi Mustafa Kemal ATATURK JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI 141. RUHBAN HEYETININ USTUN IHTIRASLARI VE CINAYETLERI Ruhban heyeti, sozde Allahlarinin ve dinin yardimiyladir ki, ihtiraslarini tatmin etmisler ve cinayetlerini islemislerdir. Din imamlari, Allah'larindan, korkunc, kararsiz, degisken bir zorba yapmaya buyuk bir ozen gostermislerdir. Bu sekilde, degisebilecek cikarlarina Allah'in uygun olmasi, kendi cikarlari gibi, Allah'in da gerekli zaman ve duruma gore "degisken" olmasi gerekiyordu. Hoppaliktan ve arabozuculuktan arinmis, adil ve iyi bir Allah, hep temiz bir adamin, ya da ilgisiz bir hukumdarin niteligine sahip olan bir Allah, din adamlarinin isine hic yaramazdi. Allah'larinin karsisinda herkesin titremesi, rahipler icin, hocalar icin, hahamlar icin yararlidir. Allah, korkunc olmalidir, ta ki, korkularindan kurtulmak ve rahatlamak icin, halk, kendilerinin araciliklarina, sefaatlerine basvursun. Eger Allah'a, kahhar (yok edici), sedidulikap (azap ve eziyet verici) sifatlari verilmemis olsaydi, kimse hocalardan dua istemezdi, kimse "Sefaat ya Resulallah!" diye bar bar bagirmazdi. Kimse dunyanin her yerinden "Kudusu Serif"e, "Mekkei Mukerreme"ye, "Medinei Munevvere"ye ve Papa'nin pabucunu opmek icin "Roma"ya gitmezdi. Papazlar, hocalar, hahamlar, halkin sirtindan gecinerek semizlenmezdi. Kimse kendi "vale do sambr"inin gozunde bir kahraman degildir. Rahipleri tarafindan, baskalarini fazlasiyla korkutacak bicimde giydirilen bir Allah'in, rahiplere ender olarak korku vermesine ya da bunlarin yaratilislari, hatta hareketleri uzerinde ancak cok az etkide bulunmasina sasilmaz. Dolayisiyla butun ulkelerde bunlarin cok duzenli olarak hareket ettiklerini goruruz. Allah'larinin san ve serefi bahanesiyle, her yerde milletlerinin kanlarini emerler, ruhlarini asagilarlar, sanayi ve ticareti gevseklige ugratirlar, nifak sacarlar. Acgozluluk ve cekememezlik, hep, ruhban heyetinin ustun ihtiraslari olmustur. Her yerde, rahipler, hukumdarlarin ve yasalarin ustune cikar. Her yerde, gururunu, acgozlulugunu, guc ve kudretini zorbaca ve oc alircasina kullanirlar. Cikarlarindan baska bir seyle ilgilenmedikleri gorulur. Her yerde, kefaretleri, kurbanlari, esrarengiz ibadet yerlerini ve hareketleri, sozun kisasi, kendisi icin kazancli olan uydurma ve yakistirma seyleri, yararli ve toplumsal erdemlerin yerine ikame ederler. Ruhlari tasfiye etmek ve Allah'i milletlere uydurmak icin, her ulkede tanrilarin gostericilerinin icat ettigi gulunc ibadet yerleri ve "merhamet dagitan" araclari karsisinda zihin karisikliga ugramistir, dusunce yasaklanmistir. Burada Allah'in iyiligini kazanmak icin, bir cocugun sunnet derisinin bir kismi kesilir. Orada, henuz yapmadigi gunahlardan temizlenmesi icin, cocugun basina su dokulur. Baska bir yerde, cocuga, sulari butun pislikleri yok etme kudretine sahip bir irmaga dalmasi soylenir. Baska bir yerde, kullanilmasi semavi gazabi kiskirtacak olan bazi besinler yasaklanir. Baska ulkelerde, gunah isleyen insana, kendisinden daha gunahkar olan bir rahibe zaman zaman gidip itirafta bulunmasi emredilir, vb. vb. vb.
-------------------------------------------------
ONLY AT VFEmail! - Use our Metadata Mitigator™ to keep your email out of the NSA's hands!
$24.95 ONETIME Lifetime accounts with Privacy Features!
No Bandwidth Quotas! 15GB disk space!
Commercial and Bulk Mail Options!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder