7 Şubat 2019 Perşembe

DİNİN KULLANILMASI MI, DİNİN KENDİ ARIZALARI MI?

DİNİN KULLANILMASI MI, DİNİN KENDİ ARIZALARI MI?

Esasen çağlar boyunca dini kullanmamış hükümdar olmamıştır:Örneğin Konstantin bakmış ki Konstanopolis artık çepeçevre Hristiyanlar içinde kalmış yeni dini ihya etmek kontrol altına almak başına geçmeki için kendisi de Hristiyan olmayı seçmiş.

Ama ortada tutarlı bir Hristiyanlık öğretisi olmayınca ilahiyatçıları tarihi İznik Konseyinde toparlamış.

İlayatçıları işe yarar az çok tutarlı bir öğreti üretmeye zorlamıştır.

Tarihi Konstantinapol'de Aya Sofya kilisesi ve devlet binaları yan yanadır.

Hatta ikinci katta bulunan bir geçitle sürekli irtibatlıdır.

Konstantin kilisenin banisi ve sahibi olmuştur.

Aynı dönüşüm Konstanopol Müslümanlarla kuşatılınca yapılmak istenmiştir:Ataman Bey namlı aslında soyu çok da belirli olmayan küçük bir Türkmen beyliği tampon bölge olarak İznik bölgesine yerleşmesine müsaade edilmiş.

Orhan Bey peş peşe Bizans İmparatorunun dahli bilgisi dahilinde önce Yarhisar Tekfurunun Sonra İznik Tekfurunun sonra Bizans İmparatorunun kızlarıyla evlendirilmiştir.

Her gelin yanında drahoma olarak geniş topraklar kaleler getirmiştir.

Bitmemiştir yine Bizans İmparatorunun onayı ile Mora Despotu Bulgar Kralı Sırp kıralının iki kızı birden yine Orhan Beye eş edilmiştir.

Dahası Bizans Hanedanının o dönemde veliahdı da yoktu.

Aslında Osmanoğullarından bir veliaht kazanmak istiyorlar ve aynı zamanda da hanedanın yumuşak bir geçişle Müslümanlaşmasına gayret ediyorlardı.

Osmanlıyı önce Karasi Beyliğini yıkamaya ve bu alandaki ekonomik imkanlara sahip çıkmaya azmettiren de Bizans İmparatorluğu olmuştu.

Özellikle imparator Yuannis Kantakuzen'in kızı Teodora çeyiz olara yanında Edirne'yi getirmiştir.

Edirne fethedilmemiştir.

Tarihi Edirne sarayı da Teodora'nın çeyizindendir.

Teodora Orhan Bey ve o dönem etrafında bulunan Osmanlı hanedanı mensuplarına imparatorluk protokolü yaşamı giyim ve kuşamı yemesi içmesi devlet nizamını öğretmiştir.

Kısaca devlet nasıl olunur onu öğretmiştir.

Orhan Bey zamanında Osmanlı her gelen Hristiyan gelin ile geniş topraklarda ticaret vergi iş imtiyazı kazanmıştır.

Orhan Bey ve sonraki sultan ve beylerin her zaman Konstantinapol'de mülkleri ticaretleri ortaklıkları işleri olmuştur.

Bu nedenle Osmanoğulları gözlerini Bizans'ın içinde açmışlar sonradan Osmanlıya ait ne varsa oradan öğrenmiştir.

İşte bu nedenle Klasik Türk Müziği aslında Bizans Müziğidir Osmanlı mimarisinin kubbe revak kemer gibi unsurları tamamıyla Bizans mimarisinden apartılmıştır.

Doğrusu Ayasofya ile Sultan Ahmet Camilerinin adeta birbirinin kopyaları olmalarının raslantı olmaması sizleri düşündürmeli.

İslam coğrafyasında kubbe Osmanlı ile ortaya çıkmıştır.

Selçuklu son Türk devletidir.

Medrese sistemi Bizans'dan mirastır.

Yeniçeri Ocağı Bizansın otantik asker derleme yöntemi ve sistemidir.

Günümüz Üsküdüdarında o yıllarda Scutarion garnizonu vardı.

Kii o da Yeniçeri sisteminin ve ocağının atasıdır.

Bizans da ne türden hastalıklar var ise onlar da Osmanlı'ya miras kalmıştır.

Ancak sonradan Osmanlı Beyleri Sultanlık iddia edince film kopmuş Bizans hanedanı kontrolünü yitirmiş.

Bu nedenle de Bizansın Müslümanlaşması kanlı olmuştur.

Yıldırım Beyazıt Timur eline esir düştüğünde asaletsizliği nedeniyle çok aşağılanmıştır.

Timur çok kez değişik şekillerde kendi soyunu anlatmış ve övmüştür.

Buna karşılık Osmanoğullarının kimden geldiğinin meçhul olmasından bahisle meşruiyetini sorgulamış ve aşağılamıştır.

İşte bu nedenle Fetret Devri sonrasında Osmanlı'ya asalet vermek için Süleyman Şah ve bağlantılı hikaye uydurulmuştur.

Aslında bizim Osmanlı dediğimiz şeye kafirlerin Ottomans demesinin sebebi de hanedanın kurucusu Ataman beyin İslami bir dokunuşla çok sonradan Osman Beye dönüştürmesinden kaynaklanır.

Aslıdan o bir zamanlar çok severek seyrettiğimiz Cüneyt Arkın'ın oynadığı Tarkan filmlerinde sürekli tekfur kızını yatağa atmanın aslı vardır.

Ve Osmanlı aslında Trakya Teselya Balkanlarda büyük hüsnü kabul görmüştür.

Bulgar Türkleri Macarlar ve diğer Hristiyan Türkler hoşnutluk ve sevinçle karşılamıştır.

Ancak ne zamanki Osmanlı'nın Hristiyan ve Yahudi Türklere kafir muamelesi yaptığı ortaya çıkmış Hristiyan ve Yahudi Türkler hızla taraf değiştirmiş kafirlerle saf tutar olmuş ve takip eden zamanda da eğer Osmanlı Türk ise biz Türk değiliz demek suretiyle Slavlaşmıştır.

Evet Avrupa Türklerinin Slavlaşmasına Osmanlı hizmet etmiştir.

Benzeri bir dönüşüm Anadolu'da yaşanmış Anadolu Türkleri geçen zaman içerisinde ya Kürtleşmiş ya Araplaşmıştır.

Hatta Anadolu'da ve çevresinde yaşayan Ermeni Türkler de ötekileştiklerini çok çabuk kavramışlar ve onlar da Osmanlı'ya sonradan isyankar olmuştur.

İslam hangi ülkeye hanedan girmiş ve etki altına almış ise o ülkede Müslüman olanlar ve olmayanlar arasında ikili hukuk sistemi ortaya çıkmıştır.

Şimdi de o baş belası ikili hukuk sisteminden bahsedelim.

Şimid Tevbe Suresi ve onunla bağlantılı olaylar sonrasında dünya tarihine nasıl yön verdiğine bakalalım.

"BARIŞ ANLAŞMALARINI MÜSLÜMANLAR DEĞİL KAFİRLER BOZMUŞTUR. " DİYEN BİR TATLI SU MÜSLÜMANINA UZUN UZUN BUNLARI ANLATTIM.

Siyer bilmiyorsunuz mealciliği de.

Ben de bilmiyorum.

Ancak bilenler bu işi hakkıyla yapmışlar ve Türkçe yayınlamışlar.

Arzu ederseniz okuyun.

Ben kısaca anlatayım.

Müslümanlar Mekkede sıkıntıya düşmüştür.

Özellikle peygamberin amcası şu ayetlerle lanetlenen amca çok sıkıntı vermiştir:

Ve hicret olmuştur.

Medine'de de Müslümanlar azınlıktadır ancak Medine'de Mekke'deki kadar büyük bir nefret hissi oluşmamıştır ve rahat ederler.

Ve dışarıdan gelmelerine rağmen Medine'deki kabilelere bir anlaşma dayatırlar.

Buna Medine Vesikası denir.

Müslümanlar bu anlaşmayı tarihin ilk çok dinli çoğulcu anayasası diye överler.

Tıpkı diğer asli İslam kaynakları gibi bunun da orjinali yoktur.

Ve elde olan metinler en azından beşinci dereceden rivayettir.

Ancak rivayeti yapılan metinlere göre Medine'de bulunan bütün kabileler tek tek adları sayılarak sıralanır ortak maddeler belirlenir ve altı imza altına alınır.

Şunu belirtelim İslam ortaya çıkana kadar hatta elli yüz yıl sonrasına kadar Arapça yazı kültürü yoktur.

Onun yerine benzer bir dil olan Aramice hem yazı hem diplomasi dili olarak kullanılır.

Bu metinde hırsızlık olursa öldürme olursa havyan kaçarsa ve benzeri hukuk uyuşmazlıklarının ne şekilde çözümleneceği sözleşme altına bağlanır.

Bu anlaşma aynı zamanda zaman sınırı olmayan bir barış metnidir.

İşte Müslümanların aciz ve çaresizken Medine'de sığındıkları hem Yahudi hem Sabii hem de diğer putlarla temsil edilen çok tanrılı dinlere inanalarla imzaladığı bu anlaşma Müslümanlar güçlenince ve Mekkeye geri döndüklerinde artık bir yük haline gelmeye başlamıştır.

İşin ilginci Mekke'de zamanla Müslümanlar güçlenirken Medine'deki diğer dinlerden olanlar bu anlaşmaya güvenerek Mekkedeki çatışmalar taraf olmamıştır:

Bu anlaşma olmasaydı belki de Müslümanlık Mekke'de hakimiyet sağlama döneminde boğlumuş olacaktı.

Ve Müslümanlar artık Medine sözleşmesine muhtaç oldukları dönemi aştılar.

Artık devletin büyütülmesi yayılması genişletilmesi niyeti belirdi.

İşte tam da bu sırada Tevbe Suresi vaaz edildi.

Sure Müslümanların Arap yarımadasında siyasî ve askerî bir güç olarak varlıklarını göstermeye başladığı bir dönemde nâzil olmuştur.

Ancak bundan önce Medine'de güçlenen Müslümanlar bir fırsatını bularak Medine Müslümanlarıyla bir barış anlaşması imzaladılar.

Bu anlaşma Hubeydiye anlaşmasıydı.

Ve aslında bir sonraki savaşa kadar Mekke yönünü rahatlatmaktan başka da bir amacı yoktu.

Bu anlaşmadan sonra Mekke ve Medine dışında kalan diğer kabilelere yönelik gazveler başladı.

Gazvelerin hepsi de gece baskınıdır.

Hepsi de yağma esaslıdır.

Hepsinde de bütün kabile erkekleri katledilmiş kadınları ve çocukları esir edilmiştir.

Hubeydiye Anlaşması

Hudeybiye Antlaşması ya da Hudeybiye Barışı 628 Mart'ında Medineli Müslümanlarla Mekkeli Müşrikler arasında yapılan barış antlaşması.

Müslümanlar Mekke'den ayrılalı tam altı yıl geçmişti. İslam hızla yayılırken Mekke'liler korku ve çaresizlik içindeydiler. Hendek savaşındaki başarısızlıkları da bu korku ve çaresizliği derinleştirmişti. Tam da bu sırada Peygamberimiz Hz. Muhammed ve arkadaşları umre için Mekke'ye doğru yola çıktılar. Mekke'liler müslümanların savaş için geldiklerini zannedip korkuya kapıldılar anlaşma teklif ettiler. Ve böylece 628 yılında hudeybiye barış antlaşması imzalanmıştır. Hudeybiye ismini imzayı attıkları yakın köyün isminden almıştır. Bu antlaşma ile Mekkeliler Müslümanları hukuken tanımışlardır.

Hudeybiye Antlaşması ya da Hudeybiye Barışı 628 martında Medineli Müslümanlarla Mekkeli Müşrikler arasında yapılan barış antlaşmasıdır.

Hudeybiye Barış Antlaşması Önemi (Kısaca) :

1. Mekkeliler Müslümanların siyasî varlığını resmen kabul ettiler.

2. Barış ortamının oluşması İslamiyet'e geçişi hızlandırdı.

3. Mekke'nin fethi kolaylaştı.

Hudeybiye Barış Antlaşması (628)

Medine'de bulunan Müslümanlar Mekke'ye gidip hem akrabalarını ziyaret etmek hem de hac yapmak istediler. Mekkeliler Hz. Muhammed'in şehri alacağından korktular ve bu topluluğu Mekke'ye sokmak istemediler. Bu gerginliğin sonucunda Hudeybiye Barışı imzalandı.

Buna göre;

1. Hac ziyareti ertesi yıl yapılacak.

2. Müslümanlığı kabul eden Mekkeliler Mekke'ye kabui edilmeyecek Müslümanlıktan vazgeçerlerse Mekke'ye kabul edilecekler.

3. On yHudeybiye Barışının Önemi

- Mekkeliler Müslümanları ilk kez hukuken tanıdılar.

- Bu antlaşma başlangıçta Müslümanların aleyhine gibi görülmesine rağmen lehine sonuçlanmıştır.

- Kureyşiiler arasında islâmiyet hızla yayıldı.

- Hz. Muhammed haccı ertesi yıl yapmaya karar verdi. Mekke'de müsiümaniar çoğalmaya başladı.

- 52S yılında bir Yahudi kenti olan Hayber fethedildi. Böylece Şam Kervan Yolu güvence altına alındı.

- 630 yılında Mekke Müslümanların eline geçti.

- Müslümanlar 631 yılında Kuzey Arabistan'da Gsssanileri yendi. (Tebük Seferi) Gassaniier Müslümanlığı kabul ettiler. Bu sefer Hz. Muhammed'in Arap Yarımadası dışında yaptığı tek seferdir.

- Hz. Muhammed 632 yılında "Veda Haca" düzenledi. Müslümanlara veda etti ve aynı ysi vefat etti.ıl süreyle iki taraî arasında savaş yapılmayacak.

İşte bu ahval ve şartta Tevbe suresi gelmiştir.

İlk maddesi ültimatomdur.

Mealler konusunda en büyük kaynak burasıdır.

http://www.kuranmeali.org/kuran/tevbe-suresi/

Her bir surenin bütün olarak meali olduğu gibi her bir ayetin de 41(KIRKBİR) ayrı meali kıyaslamalı olarak vardır.

Ben doğrusu kıyaslamalı meallere baktım.

Öyle sanıldığı gibi dağlara taşlara bir fark yoktur.

Üç aşağı beş yukarı mealler aynı şeyi söyler.

TEVBE Suresi Kuran Meali

9/TEVBE-1 : Müşriklerden ahd aldığınız kimselere Allah'tan ve O'nun Resûl'ünden bir beraattir (bir ihtardır).

>>>Dikkat!. . Kime ihtar müşriklerden sözleşme yaptıklarınıza bir ihtardır. Bunu ültimatomdur diye belirtenler de var.

9/TEVBE-2 : Artık yeryüzünde dört ay dolaşın. Ve muhakkak ki siz Allah'ı aciz bırakamayacağınızı ve Allah'ın kâfirleri alçaltıcı olduğunu biliniz.

>>>Bu sure vaaz edildikten ve müşriklere duyurulduktan sonra dört ay mühlet var. Yani kafirler düşünecekler ve boyun eğmeye ya da direnmeye karar verecekler.

>>>Elbette bu sure için verilen dört ay geçeli 1500 küsur yıl oldu. Ve hala daha boyun eğmemiş kafirler var ve bu kafirlerle de surede belirtilen şeklide savaşmak farzdır.

9/TEVBE-3 : Ve büyük hac (Hacc'ul ekber) günü Allah'tan ve O'nun resûlünden insanlara bir bildiridir (ilândır). Muhakkak ki; Allah ve O'nun Resûl'ü müşriklerden berîdir (uzaktır). Bundan sonra eğer tövbe ederseniz artık o (tövbe etmeniz) sizin için daha hayırlıdır ve eğer yüz çevirirseniz siz Allah'ı aciz bırakamayacağınızı biliniz. Ve kâfir kimseleri elîm bir azap ile uyar (ikaz et).

>>>Uyarının kendisi de budur. Allahı tek ilan İslamı tek din olarak ululadıktan sonra müşriklere ya buna boyun eğeceksiniz ya da Allahın ve onun eliyle Müslümanların gazabına uğrayacaksınız diyor.

9/TEVBE-4 : Müşriklerden ahd aldığınız kimselerden sonradan sizden bir şey eksiltmeyenler ve size karşı birisiyle (hiç kimseyle) yardımlaşmayanlar müstesna. O taktirde onlara onların müddetine kadar ahdlerini tamamlayın. Muhakkak ki Allah takva sahiplerini sever.

>>>Bu ayet ise dört aylık mühletin istisnalarını anlatıyor. Yani diyor ki sözünü bozmuş olanlar sizin savaştıklarınızla ittifak edenler için dört ay beklemenize gerek yoktur. Onlara direk dalın diyor.

>>>Ve dikkat diğerleriyle onların müddetine yani dört aylık mühlet boyunca ahitlerinize sadık kalın diyor.

9/TEVBE-5 : Böylece haram aylar çıktığı zaman artık müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün ve onları yakalayın ve onları muhasara edin (kuşatın). Gözetleme yerlerinin hepsine oturun (onları gözaltında tutun). Bundan sonra eğer tövbe ederlerse ve namaz kılar ve zekât verirlerse o taktirde onların yolunu serbest bırakın. Muhakkak ki Allah; Gafur'dur Rahîm'dir.

>>>Ve sonrasında kafirler ve müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün kuşatın yakalayın gözetleyin yani onlarla hiçbir hukuk ve ahlak sınırı olmadan savaşın diyor.

>>>Burada anahtar nokta şudur. Dörtüncü ayet ile yalnızca sözleşme imzaladıklarınıza dört ay süre verin ondan sonra üzerlerine gidin ama diğerlerine zaten kafadan dalın diyor.

>>>Ve savaşın nasıl ne kadar acımasız olacağını da şiirsel bir dille anlatıyor.

9/TEVBE-6 : Ve eğer müşriklerden birisi senden yardım isterse o taktirde Allah'ın kelâmını işitinceye kadar onu himaye et. Sonra onu emin olduğu yere ulaştır. İşte bu onların bilmeyen bir kavim olmalarından dolayıdır.

>>>Kafir ne zaman affedilir? Onu da bu ayet söylemiş. Tevbe edip kelime-i şahadet getirene kadar aman vermeyin diyor.

>>>Yani herkes bütün dünya Müslüman olmak zorunda.

>>>Bu sure bunu emrediyor ve bu surenin bir zaman sınırı yok nesh edilmiş değil ve hala daha geçerli bir suredir.

>>>Esasen Irak Şam İslam Devleti(IŞİD/DAİŞ) ve diğerleri de bu emre uyuyorlar ve bu emre uyduklarını da ikrar ediyorlar.

9/TEVBE-7 : Allah'ın ve O'nun Resûl'ünün yanında müşriklerin nasıl bir ahdi olur? Mescid-i Haram yanında ahd aldığınız kimseler müstesna. Artık sizin için ikâme ettikleri şeyde (ahdlerini tutarlarsa) siz de onlar için ikâme edin (ahdinizi yerine getirin). Muhakkak ki Allah; takva sahiplerini sever.

>>>Bu ayette de bir önlem alıyor. Bazı Müslümanlar itiraz edebilir biz bunlara söz vermiştik barış anlaşması imzalamıştık diye ikircik yaşayabilir. Tereddüt olmasın diyor.

>>>Ben emrettim benim emrimin yanında sizin bunlarla yaptığınız ahtinamelerin hükmü yoktur diyor.

>>>Mescidi Haram yani Kabe'de verilmiş ayrı sözler var. Medine sözleşmesi bunlardan değil. O Hubeydiye Anlaşmasıdır. Ve netekim sonradan bu sözleşme de bozulmuştur. İslam açısından kafire verilen söz değer taşımaz anlıktır duruma göredir işine yarayana kadardır.

9/TEVBE-8 : Nasıl (ahdleri) olabilir

ki? Eğer size karşı kuvvetlenirlerse (birbirlerine arka çıkarlarsa) sizin hakkınızda bir yakınlık (akrabalık) ve bir zimmet (ahdlerinizden dolayı sahip olduğunuz hakları) gözetmezler ve onların kalpleri direndiği halde sizi ağızlarıyla (sözleriyle) razı ederler ve onların çoğu fasıklardır.

>>>Sözleşmeleri bozmanı ahde vefa etmemenin de gerekçesi anlatılıyor bu ayette. Deniyor ki ya bu kafirler sizlerle yaptıkları ahitnamelere güvenerek güçlenirse buna fırsat vermeyin diyor.

>>>Bir tür preemptiv atak yani önleyici saldırı yapın doktininin 620 yılı versiyonudur.

9/TEVBE-9 : Allah'ın âyetlerini az bir bedele sattılar. Böylece O'nun (Allah'ın) yolundan (insanları) men ettiler (Sıratı Mustakîm'e insanların ulaşmasına mani oldular). Muhakkak ki; onların yapmış oldukları kötü (fena) bir şey (muhakkak ki; onlar kötü bir şey yapmış oldular).

>>>Gösterilen ahde vefesızlığı ve hafifletmek için kafirleri kötüleyen bir ayet.

9/TEVBE-10 : Mü'minler hakkında bir yakınlık ve bir zimmet gözetmezler (mü'minlerin alacaklarını ödemezler). İşte onlar onlar hakka tecavüz edenler (haddi aşanlar)dır.

>>>Yine aynı kafirlerin zaten kötü olduklarından bahisle katledilmelerine hak veren bir ayet daha.

9/TEVBE-11 : Bundan sonra eğer onlar (resûlün önünde Allah'a ulaşmayı dileyerek) tövbe ederlerse ve namazı ikâme ederlerse (kılarlarsa) ve zekâtı verirlerse artık (onlar) sizin dînde kardeşlerinizdir. Ve bilen bir kavim (topluluk) için âyetleri ayrı ayrı açıklıyoruz.

>>>Bütün dünya Müslüman olacaktır sözünün Arapçasıdır.

9/TEVBE-12 : Ve ahdlerinden sonra şâyet yeminlerini bozarlarsa ve dîniniz hakkında dil uzatırlarsa o taktirde küfrün önderleri ile savaşın. Çünkü onların (muhakkak ki; onların) yeminleri yoktur. Böylece (umulur ki) vazgeçerler.

>>>Müslüman olduk deyip de sonradan ihanet edenler için bir ayet daha.

9/TEVBE-13 : Yeminlerini bozan bir kavimle savaşmayacak mısınız? Ve (onlar) resûlü (yurdundan) çıkarmaya kalkıştılar (karar verdiler) ve sizinle (savaşa) ilk defa başlayanlar onlardır. Onlardan korkuyor musunuz? (Halbuki) Allah şâyet mü'minlerseniz O'ndan korkmanız için daha çok hak sahibidir.

>>>Müslüman olduk dedikten sonra ihanet edenler için ayrı bir ayet daha.

9/TEVBE-14 : Onlarla savaşın. Allah sizin ellerinizle onları azaplandırır ve onları alçaltır. Ve onlara karşı size yardım eder (zafere ulaştırır). Ve mü'minler kavminin göğüslerine şifa verir (iyileştirir ferahlatır).

Ve bu ayetten sonra Gazveler'e Medine'li müşrikler de dahil olmuştur.

Zaten sonuçları itibariyle çok değil en çoz yüz yıl içerisinde Arap platosunda Ürdün ve Güney Irak bölgelerinde tek bir gayri müslim kabile kalmamıştır.

Bu gazvelerden çok büyük yağma geliri elde edilmiştir:

Çünkü direnen kabilelerin varlıklarının beşte biri peygamberin kalanları yağmaya katılanların arasında pay ediliyordu.

"Eğer Allah'a ve hak ile batılın ayrıldığı gün iki ordunun birbiri ile karşılaştığı (Bedir savaşı) günü kulumuza indirdiğimize inanmamışsanız bilin ki ganimet olarak aldığımız herhangi bir şeyin beşte biri Allah`a Rasûlüne O`nun hısımlarına yetimlere yoksullara ve (karşılıksız kalmış) yolcuya aittir. Allah her şeye hakkıyla Kadirdir. " (Enfal 8/41).

Savaş sırasında düşmandan ele geçirilen ganimet malların beşte dördü Allah yolunda cihâd eden savaşçılara taksim edilir. Geri kalan beşte bir ise âyet-i kerimede belirlenen sınıflara dağıtılmak üzere ayırd edilir.

Peygamberin hissesine humus denirdi.

Ve denilen göre şöyle pay edilirdi.

Birinci hisse Hz. Peygamber (asm)`e aittir. Kendisi bunu istediği şekilde sarf edebilir. O bunun bir bölümünü ailesinin geçimi geri kalanını ise toplumun yararı için harcardı.

İkinci hisse Hz. Peygamber (asm)`in hısımlarından Haşimoğulları ve Muttaliboğullarına aittir. Hz. Peygamber (asm)'e bunlarla aynı derecede hısım olan Abduşsemsoğulları ile Nevfeoğulları ise bu hisseden bir şey almazdı. Çünkü bu sonuncular Mekke döneminde Hz. Muhammed (asm)'e ve O`na destek olan amcası Ebû Talib ve ailesine karşı uygulanan ekonomik ambargo sırasında müşriklerle işbirliği yapmışlardı.

Geri kalan üç hisse ise; yetim miskin ve muhtaç duruma düşmüş yolcuya aittir. Hz. Peygamber (asm)'in sağlığında yapılan taksim şekli bundan ibarettir.

Yağma sonradan Bizans topraklarına uzandı.

Ancak Bizans ordularına o dönemde güç yetiremediler.

Bu sefer Farisilerin topraklarına yöneldiler.

Orası bitince Türkmen topraklarına yöneldiler.

Ve en sonunda tekrar Bizans topraklarına yöneldiler.

Hatta ölçü olsun Türkmen topraklarından o kadar çok esir alındı ki bu esirlerden ordular kuruldu ve bu ordular savaştırıldı.

İşte Kölemen'ler bu orduların askereleri ve komutanlarıdır.

Yine hala daha Arabistan'da Türk soyundan olduğunu belirtir pek çok aile vardır.

Misal El Türki ailesi.

Osmanlı'da başlangıçta neredeyse yatakta fethettiği Balkanlarda gayri müslim halka kafir muamelesi yapmaya başladığında Türk Bulgarlar Türklüğü inkar noktasına gelmiştir.

Türk Macarlar Osmalıyla savaşmak için Avusturya ile ititfak etmiştir.

Alparslanın ordusunda savaşan Hristiyan Türkler taraf değiştirmişken sonradan kafir muamelesi görmüş ve Ermeni Rum kimlikleri altıda Osmanlı döneminde assimile olmuştur.

Osmanlının en büyük kabahati budur.

Vatandaşına eşit davranmamış gayri müslimlere kafir muamelesi yapmıştır.

Hala daha BAlkan ülkelerinde Osmanlı döneminde yapılan beyaz kadın ticareti büyük nefretle anlatılır.

Ve Osmanlıı'da olsun diğer Müslüman ülkelerde olsun köle pazarları 1900'lerin başlarına kadar var olmuştur.

Hatta Suudi Arabistanda 1960'lara kadar da sürmüştür.

Her neyse. .

Çok uzattım.

Ancak bilmek gerek ki Tevbe Suresi işaret fişeğidir.

Artık Müslüman olmayanlar ile barış içerisinde hakça ve adil bir şekilde yaşama imkanı kalmamıştır.

Kafirler bu sureden sonra illa ki ya Müslüman olacaklar ya eşit vatandaşlar olamayacaklar boyun eğecekler.

Unutulmamalı ki İslamiyet ortaya çıkana kadar Arap platosunda Sabii Mecusi Yahudi ve yüzlerce farklı tanrıya tapınan kabileler az çok birbirini katletmeden soyunu kurutmadan yaşıyordu.

Haaa bir de şu puta tapma konusu var.

Bir ara saplama yapayım puta tapan millet hiç olmamıştır.

Bu iftira İslamiyet dahil olmak üzere diğer İbrani kökenli dinlerin ortak suçudur.

Eski dinleri ve diğer dinleri kötülemek üzere üretilmiş bir kargaşasıdır.

Tarihte var olmuş bütün milletler aslında bir ya da daha çok tanrıya tapmışlardır.

Taşa oduna tapan hiç görülmemiştir.

Kaldı ki ibade sırasında bir yere ya da bir nesneye yönelim puta tapmak kabul ediliyor ise namaz kılarken Kabe'ye yönelim de aynı şekilde puta taparlıktır.

Her neyse İslamiyet ortaya çıkmıştır ve Tevbe Suresinden sonra Arap platosunda yüz yıldan az zamanda tek bir gayri müslim kalmamıştır.

Tevbe suresi ne diyor peki.

Gayri müslimlerle kalıcı olarak barışı bozuyor ilk olarak.

Sonra diğerlerine yalnızca Müslüman olmak ya da esir olmak seçeneklerini ortaya koyuyor.

Cizye konusu İslamın ilk yıllarında asla uygulanmamıştır.

Uygulanmış olsaydı Arap platosunda az da olsa gayri müslim bulunurdu.

Aslında bu sure tam olarak diğerlerinin canın malını ve ırzını helal kılan.

Yağmanın nasıl payedileceğini anlatan.

Diğerlerini bu mezalime hak ve müstahak göstermek için aşağılayan.

Ve yağmayı bir devlet nizamı bir sistem olarak ahlaki temele oturtan bir suredir.

Bu nedenle artık Arap platosunda yağmalanacak gayri müslim kalmayınca akınlar ilk olarak Bizans topraklarına uzanmıştır.

Hatta bir ara saplama yapayım.

Hz. Muhammed eşini boşattığı ve kendine eş yaptığı Zeyd bin Harisi bu ölümcül savaşlara komutan olarak göndermiştir.

Zeyd Bedir Uhud ve Hendek savaşlarına katıldı.

Bizans ordusuyla yapılan Mute Savaşı'nda İslam Ordusu'nun komutanı olarak görevlendirildi.

Bu görevlendirme ile ilgili Muhammed'in rivayet edilen hadisi aşağıdaki gibidir:

Zeyd bin Harise'yi kumandan tayin ettim.

Zeyd bin Harise şehit olursa yerine Cafer bin Ebu Talib geçsin.

Cafer bin Ebu Talib şehit olursa Abdullah bin Revaha geçsin.

Abdullah bin Revaha da şehit olursa Müslümanlar aralarından münasip birini seçip onu kendilerine kumandan yapsın.

Zeyd bin Harise

Mute Savaşı'nda öldürüldü.

Kısas-ı Enbiya'da benzer bir olay daha vardır.

Bu sefer baş rolde Hz. Musa vardır.

Bir akşamüstü Davut yatağından kalktı sarayın damına çıkıp gezinmeye başladı.

Damdan yıkanan bir kadın gördü. Kadın çok güzeldi.

Davut onun kim olduğunu öğrenmek için birini gönderdi.

Adam "Kadın Eliam'ın kızı Hititli Uriya'nın karısı Bateva'dır" dedi.

Davut kadını getirmeleri için ulaklar gönderdi.

Kadın Davut'un yanına geldi.

Davut aybaşı kirliliğinden yeni arınmış olan kadınla yattı. Sonra kadın evine döndü. (2. Samuel 11:2-4).

Hz. Musa da eşine göz koyduğu bu komutanı ölümcül seferlere göndermiş ve kaderini orada bulmasını sağlamıştır.

Her neyse konuya dönelim.

İslam akınları Bizans üzerinde o dönemde başarılı olmamıştır.

Akınlar Farisi topraklarına dönmüştür.

Akınlar uzun süreli ve hırpalayıcı olunca Farisi medeniyeti çökmüştür.

Mecusi ve Farisi asiller Müslümanlara esir edilmiştir.

Malları yağmalanmış kadınları cariye edilmiştir.

Doğal olara ilk başta esir edilenlerin yaptığı suikastler hoşnutsuzluklar kalkışmalar bir süre sonra yerini Müslüman olarak bu yağma düzeninde yer tutmanın cazibesi almıştır.

Bu sefer akınlar Türkmen eline uzanmıştır.

Herkes az çok sosyal medyada dolanıp duran şu meşhur Talkan ve Curcan katliamlarını bilir.

Farisi topraklarında tekrar eden hikaye bu sefer daha şiddetli olarak Türkmen topraklarında yaşanmıştır.

Yine isyanlar kalkışmalar ve dirençle geçin birkaç yüzyılın sonuda tıpkı Farisiler gibi Türkler de devlet nizamı olarak yağmayı tecavüzü katliamı yaşamıştır.

O derece yaşamıştır ki halen Arabistan'da soyunun Türkmen esirlere dayandığını iddia eden El Türki gibi aşiretler vardır.

Ve o derecedir ki elde edilen erkek esirlerden ordular kurulmuş bu ordular başka yağmalar için kullanılmıştır.

İşte bu esir Türklerden oluşturulan orduların komutanları isyan ederek Mısır'da Memlük hanedanını kurmuştur.

Evet sonunda Anadolu'da İslamla tanıştıktan sonra İslam'la tanışma sırası Balkanlara Ve Kafkaslara gelmiştir.

Hikaye aynıdır.

Bu sefer Türkler bir zamanları Arapların yaptığını başka milletlere yapmıştır.

Bu gün Balkanlarda Müslümanlara bile sorsanız Osmanlı'nın hiddet ve şiddetini anlatır.

Türk olan Bulgarlar Türklüğünü inkar edecek noktaya gelmiştir.

Türk olan Karay Yahudileri kayboluk gitmiştir.

Türk olan Macarlar bizim bu gün Türk zannettiğimiz Osmanlı'ya karşı Avusturya ile ittifak etmiştir.

Avrupa Türklüğü aslında bitmiştir.

Ve evet Avrupa ve Anadolu aslında çok daha önceden Türk iken İslam ile birlikte bütün bu alanlarda Türkler başka milletlere yamanmak suretiyle assimile olmuştur.

Dua edelim ki diğer milletler Müslüman olmayanlar Tevbe suresini anlamışı sonuçlarını bilmiyorlar.

Ve bazen onlara tıpkı size anlattığım gibi anlatmayı dahi düşünüyorum.

--
AltNot a45UyF587661
-   -   -   -   -   -   -   -   -
Ozgurluk ve bagimsizlik benim karakterimdir.
Ben milletimin en buyuk ve ecdadimin en degerli mirasi olan bagimsizlik aski ile dolu bir adamim.
Cocuklugumdan bugune kadar ailev husus ve resm hayatimin her safhasini yakindan bilenler bu askim malumdur.
Bence bir millete serefin haysiyetin namusun ve insanligin vucut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin ozgurluk ve bagimsizligina sahip olmasiyla kaimdir.
Ben sahsen bu saydigim vasiflara cok ehemmiyet veririm.
Ve bu vasiflarin kendimde mevcut oldugunu iddia edebilmek icin milletimin de ayni vasiflari tasimasini esas sart bilirim.
Ben yasabilmek icin mutlaka bagimsiz bir milletin evladi kalmaliyim.
Bu sebeple milli bagimsizlik bence bir hayat meselesidir.
Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse insanligi teskil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabi olan dostluk ve siyaset munasebetlerini buyuk bir hassasiyetle takdir ederim.
Ancak benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin bu arzusundan vazgecinceye kadar amansiz dusmaniyim.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

-   -   -   -   -   -   -   -   -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

95. ILAHIYATCILARIN HEP SIGINDIGI DOGAUSTU NEDENLERIN SACMALIGI

Ilahiyatcilar, tuhaf itirazcilar degil midir? Esyanin dogal nedenlerini bulamadiklarini gorur gormez, "dogaustu" dedikleri nedenler icat ederler. Ruhlari, gizli nedenleri, aciklanmasi mumkun olmayan nedenleri aciklamaya ugrasirken daha karanlik kelimeler dusunurler. . . Doga olaylarini anlamak istiyorsak, doganin icinde kalalim, doganin disina cikmayalim; organlanmizin kavrayamayacagi derecede ince nedenlerini goz onune almayalim ve bilelim ki, doga disina cikarak doganin bize sundugu sorunlarin cozumunu asla bulamayiz.

Teolojinin varsayiminda da, yani maddenin her seye gucu yeten bir hareket ettiricisini varsayarken de, dinbilimciler, Allahlarinin bu maddeye dusunme yetisi verme gucunu de ne hakla kabul etmiyorlar? Kendisinden sonuc olarak dusunce uretme yetisi ortaya cikacak bicimde bilesik madde olusturmak, Allah icin, dusunen ruhlar yaratmaktan daha mi guc olurdu?

Dusunen bir madde varsaymakla, hic olmazsa dusuncenin konusu hakkinda bizde fiili dusunceyi uygulayan organ hakkinda bazi fikirlerimiz bulunur. Oysa, dusunceyi maddesi olmayan bir varliga dayandirmakla, konusu dusunce uretmek olan bu "maddi olmayan" varlik hakkinda en kucuk bir fikrimizin bulunmasi bizim icin mumkun degildir.
-   -   -   -   -   -   -   -   -
Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/





-------------------------------------------------
ONLY AT VFEmail! - Use our Metadata Mitigator™ to keep your email out of the NSA's hands!
$24.95 ONETIME Lifetime accounts with Privacy Features!
No Bandwidth Quotas!   15GB disk space!
Commercial and Bulk Mail Options!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder