JET FADIL 40 YILLIK ÜNLÜ PROFESÖRÜ 'PEYGAMBER TORUNUYUM' DİYE KANDIRMIŞ!
"Nitelikli dolandırıcılık" suçundan 2442 yıl hapsi istenirken tahliye olan 'Jet Fadıl' lakaplı Fadıl Akgündüz ve akrabalarının yargılandığı davada konuşan ünlü kardiyoloji profesörü Ali Bayram Fadıl Akgündüz'ün kendisini 'peygamber torunuyum' diyerek kandırdığını söyledi. 'Jet Fadıl' lakaplı Fadıl Akgündüz duruşma salonunda ve dışında 150 civarında müştekinin olması nedeniyle "jet gibi" adliyenin arka kapısından çıktı.
Ümit TÜRK
14 Şubat 2019
Haberler Gündem
İstanbul Bayrampaşa'daki Caprice Gold ile Maldivler'deki Caprice Maldivler adlı gayrimenkul projelerinde devre mülk satışı yapılan 349 kişiyi dolandırıldığı iddiasıyla yargılanan Fadıl Akgündüz ve akrabalarının yargılanmasına devam edildi. İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 16'ncı yapılan duruşmaya sanık Fadıl Akgündüz koltuk değnekleriyle geldi. 150 civarında müşteki duruşma salonunda ve dışında hazır bulundu. 27 müşteki ifade verdi.
"BİR MÜSLÜMANIN PEYGAMBERİ İSTİSMAR EDECEĞİNİ DÜŞÜNMEMİŞTİM"
Müştekiler arasında yer alan kardiyoloji uzmanı Prof Dr. Ali Bayram Caprice Gold'dan kendine ait arsa ve yazlığa karşılık 825 bin lira karşılığında 4 adet devre mülk aldığını 16 ay boyunca da kendisine kira geliri ödemesi yapıldığını anlattı. Fadıl Akgündüz ile yüz yüze görüştüğünü anlatan tıp profesörü "40 yıllık hekimim herkesin sorduğu şu soru altında eziliyorum. Fadıl Akgündüz'ün 'peygamber torunuyum' demesine inanmakla hata yaptım. Bir müslümanın peygamberi istismar edeceğini hiç düşünmemiştim" dedi.
MÜŞTEKİLERE MALİYEDEN CEZA GELDİ
Profesör Dr. Ali Bayram ayrıca sözleşme yaptıkları dönemde şirketin gösterdiği kişilere vekalet verdiğini bu kişilerin de o dönem 825 bin lira olan arsa ve yazlığı tapuda 80 lira yani 'bin kat' düşük göstererek satış yaptıklarını söyledi. Bayram; bu durumu araştıran maliyecilerin yapılan usulsüzlüğü belirleyerek satışı kendisinin yapmamasına rağmen şahsına ceza geldiğini anlattı. Bazı müştekiler de aynı şekilde maliyeden ceza geldiğini söyledi.
"BİLİRKİŞİLER BU DOSYAYI ALMAK İSTEMİYOR"
Müşteki beyanlarına karşı cevabı sorulan Fadıl Akgündüz ve yeğeni Salih Obut ise suçlamalar için 'Bir diyeceğimiz yok' dediler. Daha sonra söz alan müşteki avukatları Fadıl Akgündüz'ün mağduriyetleri gidermek için tahliye edildiğini ancak sanığın mal kaçırmaya çalıştığını iddia ederek yeniden tutuklanmasını talep ettiler. Dosyaların çokluğu nedeniyle bilirkişilerin bu dava dosyasını almadığını belirten avukatlar sanığın hesaplarına ve mal varlıklarına el konularak incelenmeye alınmasını talep ettiler.
TUTUKLAMA TALEBİ REDDEDİLDİ
Ara kararını veren mahkeme heyeti avukatların tutuklama talebinini bir kez daha reddetti. Yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak yeniden rapor aldırılmasına karar verilerek duruşma ertelendi. Sanıklar duruşma salonunun arka kapısından ayrıldı.
DAVANIN GEÇMİŞİ
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede Fadıl Akgündüz birlikte yargılanan 5 sanığa 349 müştekiye yönelik "Nitelikli dolandırıcılık" suçundan ayrı ayrı 698 yıldan 2 bin 443 yıla kadar hapis cezası talep ediliyor. Akgündüz 22 Aralık 2015'de tacir ve ya şirket yöneticileri ile kooperatif yöneticilerinin dolandırıcılığı suçundan tutuklanmıştı. 28 Mart'ta çıkarıldığı mahkemede ise yeğeni Mehmet Salih Obut ile birlikte tahliyesine karar verilmişti.
================================
BİLGİSİZLİĞİN GETİRDİĞİ GEREKSİZ ÖZGÜVEN
Yeteneği ya da bilgisi olmayan bir konuda kendini yetkin zanneden insanlarla her yerde karşılaşmak mümkün. Neyi bilmediklerini bilmeyen ve bu nedenle kendileri hakkında gerçekdışı sonuçlara varıp gereksiz bir özgüvene sahip olabilen insanlar…
Bu özgüvenin nereden geldiği yalnızca bizim için değil bilim insanları için de merak konusu olmuş bir zamanlar.
Cornell Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nden David Dunning ve Justin Kruger'ın aklına şu soruyu getirmiş: Neden bazı insanlar bir konuda az bilgi sahibi oldukları halde kendilerini yetkin görür?
Araştırmacılar bunu anlamak üzere bir dizi çalışma gerçekleştirmiş. Cornell Üniversitesi lisans öğrencilerinden oluşan farklı gruplara belirli testler uygulamışlar. Çalışmada öğrencilerin mizah dilbilgisi ve mantık alanlarında kendilerini ne kadar yetkin gördükleri ölçülmüş.
Örneğin ilk testteki öğrenci grubuna belirli sayıda espri verilerek bunları komikliklerine göre derecelendirmeleri istenmiş. Ardından öğrencilerin cevapları profesyonel komedyenlerin cevapları ile karşılaştırılmış. Ancak sonuçlar kendilerine açıklanmadan önce öğrencilerden bu testte ne kadar başarılı olacaklarını tahmin etmeleri istenmiş.
Tahmin edilebileceği tüm testlerin sonucunda düşük sonucu alanlar kendi değerlendirmeleri konusunda en abartılı tahminde bulunanlar olmuş. Teste konu olan alandaki bilgi ve yeteneği yetersiz olan öğrenciler gerçekte aldıklarından çok daha yüksek bir sonuç alacaklarını öne sürmüş.
Peki nedir bu insanlara o alanda yetkin olduklarını düşündüren şey?
Araştırmacılara göre sorun belli bir etkenden çok o kişilerin yetkin olmadıklarını fark etmelerine engel olacak bir eksiklikten kaynaklanıyor. Bu eksikliğin de üst bilişsel (meta kognitif) beceri olduğu düşünülüyor.
Biliş kavramı kısaca algılama anlama hatırlama gibi zihinsel süreçlere karşılık geliyor. Üst bilişsel beceri ise en genel anlamda insanın tüm bu zihinsel süreçlerin farkında olması ve onları kontrol edebilme özelliği olarak tanımlanıyor. Yani üst biliş için kısaca neyi ne kadar bildiğimizi bilmemizi sağlıyor diyebiliriz.
Sonuçta neyi bilmediğinizin farkındaysanız yetkin olmadığınızın da farkındasınız demektir.
Dunning ve Kruger bu araştırmayla üst bilişsel becerilerdeki eksikliğin insanların bu yaklaşımında etkili olduğunu ortaya çıkarmış ve araştırmanın başında öne sürdükleri varsayımları doğrulamış oldular.
Başkalarında gözlemlediğiniz için belki size hiç de yabancı gelmeyecek bu varsayımlar şunlar:
Bir konuda daha az yetkin olan kişiler daha yetenekli olan yaşıtlarıyla karşılaştırıldıklarında kendi yetenek ve başarılarını olduğundan çok daha yüksek tahmin ediyor.
Daha az yetkin olan kişiler üst bilişsel becerilerindeki eksiklik nedeniyle kendilerindeki ya da bir başkasındaki yeteneği gördüklerinde bu yeteneği tanıma konusunda yetkin olanlara göre daha başarısız oluyor.
Daha az yetkin olan kişiler başkalarındaki yetkinliği fark edemedikleri için kendi becerilerini değerlendirirken yetkin olanların seçimleri ve performanslarıyla ilgili tecrübelerden yararlanamıyor. Ancak yetkin hale gelip üst bilişsel becerileri geliştiğinde kendilerini daha gerçekçi değerlendirebiliyorlar.
Araştırmacılar bu kişilerin durumunu tıpta anozognozi olarak bilinen hastalığa benzetmiş. Bu hastalıkta beynin sağ lobunda gerçekleşen bir hasar sonucunda vücudun sol tarafı felç oluyor. Doktorlar hastaların karşısına bir bardak koyup bunu sol elleriyle almalarını istediğinde ise bunu yapamıyor ve neden yapamadıklarını anlayamıyorlar. Bardağı sol elleriyle neden alamadıkları sorulduğunda kimileri bunu yapamayacak kadar yorgun olduğunu kimileri doktorun ne dediğini tam duyamadığını söylüyor. Ancak hiçbiri bunun felçten kaynaklandığını söyleyemiyor.
Yani beyinde gerçekleşen hasar yalnızca felç olmalarına neden olmuyor felç olduklarını fark etmelerine de engel oluyor.
Yukarıda sözünü ettiğimiz durumda da insanların belli bir konudaki yetersizlikleri anozognozide olduğu gibi yalnızca performanslarının düşük olmasına yol açmakla kalmıyor başarısızlıklarını fark etmelerine de engel oluyor.
Üst bilişsel beceri eksikliğinin ya da yetersizliğinin etkili olduğu bu durum literatürde Dunning Kruger sendromu olarak yerini almış.
Halk arasında bilinen adı ise "cahil cesareti".
Ancak zannetmeyin ki bu durum yalnızca bazı insanlara özgü ve tek nedeni üst bilişsel becerilerdeki eksiklik.
Pek çoğumuz özellikle de yetkin olmadığımız bir konuda bir işe girişirken yeterli birikimimiz olduğuna dair bir inançtan yola çıkıyor ve bir an için cahil cesareti gösterebiliyoruz.
Dürüst olalım!
En son ne zaman yeteri kadar bilginiz olmayan bir konu hakkında üstüne basa basa konuştunuz? Hastanede yanınızdaki kişiye hastalığı hakkında bir doktor edasıyla bilgi verdiğiniz olmadı mı? Peki sınavdan en düşük notu alıp "ama ben bütün soruları yanıtlamıştım" dediğiniz?
Bu soruların yanıtını doğru vereceğinizden emin misiniz? Çünkü biliyorsunuz ki sorun bilmediğinizi bilmiyor olmanızda yatıyor.
Konu ile ilgili aşağıdaki videoya da göz atmak isteyebilirsiniz. Otomatik olarak açılmaz ise altyazı seçenekleri arasında Türkçe mevcut.
Kaynak: Pınar Dündar – Bilgisizliğin Getirdiği Gereksiz Özgüven – Bilim ve Teknik Dergisi Haziran 2015
Matematiksel
https://www.matematiksel.org/bilgisizligin-getirdigi-gereksiz-ozguven/
================================
Bir Matematikçiden Garantili! Lotoyu Tutturma Yöntemi
Matematiksel 11 saat önce 1 980 Görüntülenme
Bir piyangoda kazanma ihtimalini hesaplarsak karşımıza çıkan sayının büyüklüğü tüm hayallerimizi silebilir. Ancak matematikçi Stefan Mandel için durum biraz daha farklı…
Romanya ve Avustralya asıllı matematikçi Stefan Mandel'in üstünde çalıştığı yöntemle kendisinin iddiasına göre yeterli yatırım sağlanırsa lotoyu her seferinde kazanmak mümkün. Kendisinin bunu tam 14 kez başarması aslında teorisinin ispatı gibi.
Geliştirdiği formülde 6 adımlı bir yol izleniyor ve bu koşullar yerine getirildiği takdirde 6 büyük ikramiyeden 5'i kazanılıyor.
Mandel'in 6 adımda lotoyu tutturma formülü:
Muhtemel kombinasyonların sayısını hesaplayın. Örneğin Milli Piyango tarafından düzenlenen Sayısal Loto'da 1'den 49'a kadar 6 sayı bilinmesi gerekiyor. Bu da toplam 13 milyon 983 bin 816 kombinasyon anlamına geliyor.
Lotoda büyük ikramiye miktarının bunun en az 3 katı olduğu anı bekleyin. Yani Mandel'in hesaplamalarına göre Türkiye'de bu yöntemi kullanmak için Sayısal Loto'da büyük ikramiyenin 42 milyon TL'ye yaklaşmasını beklemek gerekiyor.
Her kombinasyon için para yatıracak bir kişi bulun. (Mandel Virginia lotosu için 2524 yatırımcı bulmuş. )
Her kombinasyon için loto oynayın ve kuponların çıktısını alın. (Artık bazı ülkelerde buna izin verilmiyor ve kuponun doğrudan bayiden alınması gerekiyor. )
Kuponları (milyonlarca kupon) loto bayiine götürün.
İkramiyeyi kazanın. Yatırımcılara paralarını ödemeyi unutmayın. (1987'de 1.3 milyon dolar kazandığı ikramiyeden Mandel'e 97 bin dolar pay kalmış. )
Stefan Mandel kimdir derseniz…
Komünist rejim döneminde Romanya'da ayda 88 dolar maaşla çalışan Mandel geliştirdiği yöntemle milyonlarca doları olan bir yatırımcıya dönüşmeyi başardı. Kazandığı ilk ikramiyeyi de ülkeden kaçmak için kullandı ve parayı dışişleri bakanlığı yetkililerine rüşvet olarak verip ülkesini terk etti.
Avustralya'ya göç etmeden önce gittiği İsrail'de bu yöntemin yasak olması nedeniyle 20 ay hapis yatan Mandel sonrasında büyük ikramiye peşinde koşmaktan vazgeçmedi.
Şu anda yazdığı kitaplarla farklı bir biçimde de olsa parasını arttırmaya devam ediyor…
https://www.matematiksel.org/bir-matematikciden-garantili-lotoyu-tutturma-yontemi/
================================
- - - - - - - - -
Bilelim ki milli benligini bilmeyen milletler baska milletlere yem olurlar.
Gazi Mustafa Kemal ATATURK
- - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI
172. ALLAH SEVILEBILIR MI?
Nasraniyet (Hiristiyanlik) dininin bilginleri, Allah'larini sevilmeye o kadar az layik olarak olusturdular ki, bunlardan bircogu, Allah'i sevmek yukumlulugunun kaldirilmasi gerektigine ikna oldu. Bu ise, daha az samimi bazi bilginleri titretecek bir kufur oldu. Saint Thomas aklini kullanmaya baslar baslamaz insanin Allah'i sevmek zorunda oldugunu one surdugunden, cizvit Sirmont ona, "bu cok erkendir" diye cevap verir. Cizvit Vasquez temin eder ki, "can cekisirken Allah'i sevmek yeterlidir". Daha az asanpesent (kolay begenen) olan Hurtado, "Allahyilda bir kez sevilmelidir" diyor.
Henriquez "Her bes yilda bir kez sevmekle", Sotus ise, "her pazar sevmekle" yetiniyor. Suarez "Allah'in arada sirada sevilmesini istedigini" ek olarak acikliyor, P. Sirmond bunlarin hangi esas uzerinde kurulmus oldugunu soruyor. Ancak ne zaman sevmeli?
Bunun belirlenmesini size birakiyor. Kendisi de bu konuda bir sey bilmiyor. "Bu kadar dinbilgini ve ustadinin bilemedigi kurallari kim bilebilir?" diyor. Ayni cizvit Sirmond soyle devam eder: "Allah, kendisini ask muhabbetiyle sevmemizi bize emretmez ve kendisine gonlumuzu vermek sartiyla, bize rahatlik vaat etmez. Ona itaat etmek ve emirlerini uygulayarak sevmek yeterlidir. Ona borclu oldugumuz tek sevgi budur. O zaten kendisini sevmeyi ve kendisine hic dusmanlik etmemeyi bize pek emretmemistir. " Kendisine atfettikleri baskaldirici sertlikle, Allah'i, dusmanlari olan cizvitlerden daha sevimsiz hale getiren "Jansenist"lere, bu inanc tarzi, "dinsizlik urunu, kufur, tiksinmeye deger" gorunur. Cizvitler kendilerine taraflar cekmek icin, Allah'i, en bozuk insanlari inandirmaya elverisli cizgiler ve mizacla tasvir ederler. Bu sekilde, Hiristiyanlar icin, "Allah sevilebilir mi, ya da Allah'i sevmeli mi, sevmemeli mi?" onemli meselesi kadar, karara varilamamis, kesin olmayan bir sey yoktur.
Hiristiyanlarin ruhani rehberlerinden bazilari, "butun sertlik ve siddetlerine ragmen, Allah butun yurekle sevilmelidir" derler. P. Daniel gibi otekilerse, Allah'i sevmenin Hiristiyanlik erdeminin en kahramanca hareketi oldugunu ve insanoglunun zaaflarinin bu kadar kolay artamayacagini soyler. Cizvit Pintereau daha uzaga gider, "Allah sevgisinin uzucu boyundurugundan kurtulmak 'yeni ittifak'in (yani Iseviligin) bir ayricaligidir. " der.
- - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder