24 Aralık 2010 Cuma

OSMANLI'DA EYALETTEN VİLAYETE GEÇİŞ

Osmanlı Türkiye’sinde

Eyâletten – Vilâyete Geçiş

Osmanlı devletinde taşra idaresi 1864 yılına kadar eyalet (beylerbeylik) sistemine dayanıyordu. Abbasi, Selçuklu ve Moğol idari tarzından Osmanlılara tevarüs eden sistem; mîrî toprak rejimi ve buna dayalı timar uygulaması esas alınarak yapılandırılmıştı. Beylerbeylik’lere bağlı sancaklar temel yapı birimlerini oluşturuyordu.

Timar uygulamasının bozulması, iltizam usulünün yaygınlaşması ve taşrada ayanların ortaya çıkmasıyla eyalet sisteminde de çözülme aksamalar başladı. II. Mahmud’un saltanatında girişilen ıslahat sürecinde eyalet sisteminde de değişikliklere gidildi. 1826’dan sonra eyaletler, geniş askerî ve mali yetkileri bulunan müşirlerin idaresi altına verilerek, müşîriyet şeklinde düzenlendi.

Tanzimat’tan sonra taşra idaresi

Tanzimat ve Islahat hareketleri sonucu devletin hemen tüm kademelerinde uygulanan Batı tarzı restorasyon, taşra yönetiminde de etkili oldu. Bu süreçte taşra teşkilatı yapı ve işleyiş yönünden tamamen değiştirilmiş, Fransız département sistemi, taşraya uygulanmaya başlanmıştır.

Aslında Osmanlı Devletinde klasik eyalet uygulaması dışında ilk taşra örgütlenmesi 1861’de Lübnan’da gerçekleştirildi. Lübnan’da çıkan karışıklıklar ve yaşanan olaylar neticesinde, dış devletlerin de müdahalesiyle hükümet bölgenin idari örgütlenmesinde değişikliğe gitti. Otorite ve asayişin tesis için Lübnan’a farkı bir özerk statü verilmek zorunda kalındı. Statüye göre Cebel-i Lübnan, başkentten tayin edilecek Hıristiyan bir mutasarrıf tarafından yönetilecek ve bu mutasarrıfın başkanlığında Lübnan’daki etnik kesimlerin temsilcilerinden oluşan bir meclis görev yapacaktı.

Bu durum Bâb-ı âliyi endişe ve arayışlara sevk etti. Sonuçta 1864’de bir vilayet Nizamnâmesi çıkarıldı. Ancak nizamname ilk safhada imparatorluğun her tarafına tatbike konulmayarak bir pilot bölge oluşturulmak suretiyle tecrübe kazanılmaya çalışıldı. Rusçuk, Vidin ve Niş eyaletleri birleştirilerek “Tuna Vilayeti” adı altında bir vilayet teşkil edilerek Mithat Paşa Vali tayin edildi.

Önce kısmen Lübnan’da ve ardından Balkanlarda yürürlüğe konulan vilayet usulü, 1867’de çıkarılan yeni bir vilayetler nizamnamesi ile genişletildi ve tüm Osmanlı topraklarına yaygınlaştırıldı.  Böylece taşra örgütlenmesinde Eyalet sistemi tamamen kaldırılarak Fransa’dan örnek alınan (départemen) vilayet usulüne geçildi.

Yeni düzenlemede eski eyalet, sancak ve diğer mülki üniteler üzerine yenileri kabul edilerek eyaletlerin yerine sancak, kaza ve nahiyelerden oluşan vilayetler kuruluyordu.

Uygulamayla Vali vilayetin, Mutasarrıf sancak veya Livanın başında bulunuyor, kazlar Kaymakamların, nahiyeler de muhtarların idaresi altına veriliyordu. Ayrıca vilayetlerde umumi vilayet meclisleri, kuruldu. Bu meclisler, her sancak (liva)’dan seçilen ikisi Müslüman, ikisi gayrimüslim üyelerden oluşarak valinin başkanlığında toplanacaktı.

Böylece halk, meclis ve mahkemelere memur âzayı seçmek suretiyle mahalli idareye iştirak ediyordu. Ayrıca İdari, icrai, adli ve mali işler de tamamen ayrıştırılarak mali işleri defterdar unvanıyla bir maliye memuruna bırakılmıştır.

1864 Vilayet Nizamnâmesi’nden sonra 1871 yılında yürürlüğe giren yeni bir vilayet Nizamnâmesi çıkarıldı. Bu nizamnamede en önemli düzenleme, “Nahiye” adı altında yeni birimler kurularak, taşra örgütünü vilayet, sancak (liva), kaza, nahiye ve karye (köy) biçiminde kademelendirme olmuştur.

II. Abdulhamid dönemi:

II .Abdülhamid dönemiyle vilayetler üzerinde yeni bir düzenlemeye gidildi. Vilayetler,  merkeze bağlı vilayetler, merkeze bağlı müstakil sancaklar ve imtiyazlı eyaletler olarak 3 kısma ayrıldı.Ayrıca bir vilayet-i belediye yasası çıkarılarak Dahiliye Nezareti’nin (içişleri bakanlığı) denetimi altında İmparatorluktaki tüm kent ve kazalarda birer belediye örgütü kuruldu.

Yabancı devletlerin, idari işlerine yoğun müdahalelerini önlemek meyanında valiler ve memurlar sıkı bir merkezî denetime bağlandı. Vilayetler dâhiliye nezaretiyle (İçişleri bakanlığı) resmi bağları dışında sarayla da aralarında muhabere hattı kurularak yüksek derecede merkezileştirildi.

Üst düzey sivil kamu görevlileri yetiştiren Mekteb-i Mülkiye geliştirilerek yeniden örgütlendi.  Bürokratları hukuk ve maliye alanlarında yetiştirmek üzere Mekteb-i Hukuk ve Mekteb-i Maliye açıldı.

II. Meşrutiyetten sonra:

1908 yılında ilan edilen II. Meşrutiyet’le birlikte vilayetlerin yönetimi tekrar ele alındıysa da, Balkan Savaşı’nın patlaması üzerine görüşülemedi. Savaştan sonra kurulan yeni hükümet, 15 Mart 1913’de İdare-i Umumiye-i Vilayet Kanunu Muvakkatı adıyla “ geçişi yasa” şeklinde bir düzenleme getirdi. Yasa İlin Genel Yönetimi ve İlin Özel Yönetimi olmak üzere iki bölümden meydana geliyordu. İlin genel yönetimi, 1864 yılında oluşturulan vilayet yönetiminin esaslarını korumaktaydı. İlin özel yönetimi ise İl’e tüzel kişilik tanıyor kendine has gelir kaynakları oluşturuyordu.

Böylece il ölçeğinde yerel yönetime geçiş ilk kez 1913 tarihli söz konusu yasa ile gerçekleşti. Bu yasa 1987 yılında 3360 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu çıkarılıncaya kadar yürürlükte kalmıştır. İl özel idaresinin, organlarını, görev ve yetkilerini, gelir kaynaklarını düzenlemektedir.  İl genel yönetimi ise, 1920 tarih ve 1426 sayılı vilayet İdareleri Kanunu ile yürürlükten kaldırılmıştır. Sonuç olarak 1864 yılında çıkarılan Teşkîl-i Vilâyet Nizamnamesi eyalet sistemi terk edilmiş ve mülkî idare, aşağı yukarı bugünkü yapıya kavuşmuştur.
 

Bibliyografya
Bekir Parlak, Osmanlı  Devleti’nin Son Yüzyılında Taşra Yönetimine İlişkin Anayasal- Yasal Gelişmeler ve Cumhuriyete Yansımalar
Oğuz S., Osmanlı Vilâyet İdaresi ve Doğu Rumeli Vilâyeti, Ankara, GÜ Gazi Eğitim Fakültesi yayınları, No: 11.
M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü,  MEB, İst – 1983

TARİH VE MEDENİYET.ORG
Oraj POYRAZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder