27 Aralık 2010 Pazartesi

YILBAŞI BALOLARI... Bir zamanların asri eğlencesi...


 Bir zamanların 'asri' eğlencesi

Yılbaşı baloları

Cumhuriyet Türkiye'sinin eğlence hayatında balo, kadınlı erkekli yemek, danslı müzikli yerlere gitmek gibi bir yenilik, yılbaşı geceleri sayesinde hızlanır. Bugünün eğlence hayatında ise, bir zamanların 'asri eğlencesi' yılbaşı baloları, iyiden iyiye unutulmaya başlandı.

Popüler TARİH / Ocak 2003 /  Lütfü Tınç 

Takvim Devrimi, 27 Mayıs 1935'te hayatımıza bam­başka bir yenilik getirdi. Eğlence­de, ilk büyük adım atıldı. Bu da yılbaşının, 1935'te çıkarı­lan bir kanunla, 'resmi tatil günü' ilan edilmesiyle oldu. Büyük kentlerin gündelik ya­şamında yılbaşı, azınlıkların, kimi seçkin çevrelerin eğlence­si olmaktan çıkıp zamanla, orta tabaka arasında da yay­gınlık kazandı.

 

Osmanlı da yılbaşı kutlamaları var mıydı?

Aslında Osmanlı seçkinle­rinin yılbaşı eğlencelerine ilgi­si, çok daha eskilere dayanır. Saray, İstanbul'daki diploma­tik çevrelerin yeni yıl baloları­na katılırdı. İkinci Meşrutiyet yılların­da Osmanlı aydın­larının yılbaşı eğ­lencelerine ilgisi, 'diplomatik müla­hazalar' dışına da taştı. Cumhuriyet döneminde de bu ilgi sürdü. Anka­ra'ya sıçradı... 

Yıl 1929, Ankara'dayız

Yakup Kadri Karaosmanoğ­lu'ndan öğreniyoruz ki, 'Noel ve yılbaşı baloları' Ankara Pa­las'ın salonlarında yapılmak­tadır. Yakup Kadri, 'Ankara' romanında o günleri şöyle an­latır:

"Bu kış, Noel ve yılbaşı balolarına Ankara'da her se­neden daha zevkli bir hazırla­nış vardı. Çünkü bu eğlence­ler, henüz açılmış olan Anka­ra Palas'ın büyük hall ve sa­lonlarında yapıla­caktı. Buranın bin kişiden fazla davetli alabileceği söyleniyordu..." 

Cumhuriyet rejiminin getirdiği yenilikler arasın­da, baloların 'çok özel' bir yeri var­dır

Çünkü bu ba­lolarda dans ve müzik vardır; yani kadın-erkek bir arada olunur, birlikte eğle­nilir... Cumhuriyet Bayramı için olsun, bir okulun mezuni­yet balosu ya da bir derneğin, bir hayır kurumunun balosu olsun; kutlama kadın-erkek birlikte yapılır.

1930'lu yılların sonu­nu anlatan 'Çifteçamlık' adlı romanında Süley­man Kazmaz, o günlerin Ankara Palas'ını bize şöyle aktarır:

"Avizelerin aydınlattığı büyük salon gözünü kamaştırmıştı. Delikanlılar, renk renk elbise giymiş genç kızlar, kümeler halinde her yanı doldurmuştu... Önüne serilen görünüş güzeldi. Koltuklara yerleşen kız­lar, yanlarını kuşatan ar­kadaşlarıyla konuşuyor, gülüşüyorlardı. (...) Az ağır bir tango çalmaya başlamıştı. Konuşma ke­sildi. Gözler piste dikildi. Ortalıkta sessizlik vardı; dansı açacak kahraman aranı­yordu..." 

İlk balo, İzmir’de...

Kadın-erkek birlikte eğlen­mek ve eğlencenin çeşitlenip kitleselleşmesi, Cumhuriyet re­jiminin 'çağdaşlaşma' projesi­nin getirdiği çok önemli iki de­ğişikliktir.

İlk Cumhuriyet balosunu, Dr. Doğan Duman, bize şöyle aktarır:

"Cumhuriyet'in kurulma­sından sonra ilk balo, 1925 yılı Eylül'ünde, İzmir'de düzenlendi. Mustafa Kemal'in isteğiyle, sadece Müslüman erkek ve kadınların bulundu­ğu bu küçük eğlence toplantı­sı aslında bir devrimdi. Çünkü İslami kuralların geçerli oldu­ğu Türk toplumunda, iki ayrı cinsin özgürce arkadaşlık et­meleri ve yabancı bir ortamda birlikte bulunmaları yasaktı."

Dr. Doğan Duman'dan 60 yıl sonra, İlber Ortaylı da, şu tesbiti yapacaktır: 

"Türk hayatında balo, kadınlı erkek­li yemek, danslı müzikli yerle­re gitmek gibi bir yenilik, yıl­başı geceleri saye­sinde hızlandı."

 

Osmanlı toplumu, kadın-erkek çiftlerin modern danslarıyla tanışmıştı

Gerçekten de Cumhuriyet Bayra­mı'ndaki 29 Ekim baloları, bu yolda bir başlangıçtı. Bu­nu yılbaşı baloları izledi. İstanbul, bü­yük otelleri ve özel­likle de 1935'ten başlayıp 1960'a kadar süren 'Park Otel günleri' ile yılbaşı eğlencelerinde, başı çekti. İs­tanbul'da o dönemde 'eğlencenin merkezi' sayılan Park Otel'deki yılbaşı baloları da 'yılın olayı' olur; günlerce konuşulur, dedikodu sütunla­rında balonun en in­ce ayrıntıları, didik didik edilirdi. Aslında Osmanlı toplumu, kadın-erkek çiftlerin modern danslarıyla, 19. Yüzyıl'ın son çeyreğinde,  Rumeli kentlerinin ve İstanbul'un gayrimüs­lim tabakaları, Levantenler ve yabancı ülke misyonları kana­lıyla tanışmıştır.

 

İstanbul'da 1920'lerde, 'Dans Akademisi'

İstanbul'da, daha 1920'lerde, 'Dans Akademisi' adını ta­şıyan dans kursları da vardır. İşte bu yüzden, Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki resmi baloların yaygın­laşması, yılbaşı ba­lolarının yerleşme­si, çok da zahmetli olmadı!

 

Kim? Nerede? Kaç kişi?

İlk yılbaşı balo­larından söz eder­ken, Yakup Kad­ri'yi 1929 Ankara'sında bı­rakmıştık. Yola devam edip 30'lu yıllara geçelim, İstan­bul'a gelelim. 2 Ocak 1931 tarihli Son Posta'nın sayfalarını karıştıralım: İstanbul'daki yıl­başı gecesinin bir tür istatisti­ğini çıkartıyor gazete: Mak­simbar'da bin kişi, Tokatlı­yan'da 500, Türkuaz'da 500, Tepebaşı'ndaki Gardenbar'da 500, Ambassador, Papağan ve Salon Ruj gibi lokallerde 100'er kişi, diğer küçük bar­larda 100 kişi; eder 3 bin, di­yor muhabir...

Demek 30'ların İstan­bul'unda yılbaşı eğlencelerine katılanların sayısı 3-5 bin imiş! Ama zaman hızla değişi­yordu... Yılbaşı baloları da, yapıldıkları mekana, katılan­ların sosyal seviyesine göre, kademe kademe sınıflandırıla­rak 'ilgi odağı' olmayı sürdü­rüyorlardı. Üstelik, gençler de bu işe merak sarmışlardı ve yalnız yılbaşı geceleri değil, her vesileyle balolara gidili­yordu.

Beysan Keyder'in 1944'te yayımlanan 'Se­venlerin Günahı' adlı romanında gençlerin bu ilgisi şöyle aktarılır:

 "Maksim salonları genç üniversitelile­rin doldurduğu bir neşe kaynağı idi. O gün orada Hu­kuk 'u bitirenlerin şerefine bir balo veriliyordu. Ferit, balonun kahramanı gibi idi. Caz durmadan çalıyordu. Tan­golar, fokslar, slovlar, valsler birbirini takip ediyordu." 

60’lı yıllar… Gazino ve barlardan büyük otelle­re

Ellili yılların ikinci yarısın­da İstanbul'da Hilton, 60'ların başında Divan otelleri kurul­duğunda, 'serpantin' ve 'konfe­ti'lerle yılbaşı eğ­lencesinin zirvesi, gazino ve barlar­dan büyük otelle­rin balolarına taşı­nıyordu... Artık Park Otel'in yılba­şı baloları benzer­siz değildi!

 

70’ler… yılbaşı eğlencesi TV ekranında

70'lerin orta­sında, yılbaşı eğ­lencelerimize televizyon da katılıyor; 31 Aralık geceleri TV sa­yesinde, dansöz patlaması her evde yaşanıyordu. TV ekranı her yılbaşı balosunu da evlerin içine taşıyabiliyordu.

 

80’ler… yıl­başı turizmi

80'lerde yeni yıla girişi 'kış tatili' ile birleştirip 'bir yerlere kaçma' modası yayılıyor; yıl­başı turizmi gelişiyordu. Yıl­başının, değil otel baloları, 'aile içi' kutlamaları bile adeta 'demode' olmuştu.

 

90’lar… Yılbaşı büyük  meydanlarda

Doksanlar da Türkiye, tıp­kı Avrupa'nın büyük kentle­rindeki gibi, yılbaşını mey­danlarda karşılamayı öğrendi. Artık bir zamanların 'asri eğ­lencesi' yılbaşı baloları, iyiden iyiye unutulmaya başlandı.

Bakalım 2000'lerde, yılba­şı eğlencelerimiz ne gibi yeni­likleri kucaklayacak?...



Kaynak : Popüler Tarih Dergisi - 29.sayı / Ocak 2003 / Ertan ÜNAL "Wagon-Lits Olayları" başlıklı yazıdan alınmıştır.  Resim ve başlıklar yazıya eklenmiştir.


Yazının yayınlandığı Popüler Tarih Ocak 2003 sayısını
aşağıdaki linkten indirebilirsiniz. PDF (resim olarak taranmıştır)
 
 

1 yorum:

  1. Sayın Blog kullanıcısı,
    merakediyorum grubunu takip ediyorsunuz, grupta düzenlediğimiz iletileri blogunuzda kullanıyorsunuz. Bizden izin almadan bunu yapabilirsiniz. Hatta düzenlediğimiz iletileri başkaları ile paylaşmanızdan memnun oluruz. Fakat hazırlayanlar kısımın neden siliyorsunuz? Grubun adını neden siliyorsunuz?
    Sonrada "benim gruplarda paylaştığım epostalar" diye başlık atmışsınız blogunuza. Bence biraz ayıp ediyorsunuz. Lütfen merakediyorum grubundan alıp paylaştığınız iletilerde merakediyorum grup adını silmeyin.

    YanıtlaSil