Bir zamanların 'asri' eğlencesi
Yılbaşı baloları
Cumhuriyet Türkiye'sinin eğlence hayatında balo, kadınlı erkekli yemek, danslı müzikli yerlere gitmek gibi bir yenilik, yılbaşı geceleri sayesinde hızlanır. Bugünün eğlence hayatında ise, bir zamanların 'asri eğlencesi' yılbaşı baloları, iyiden iyiye unutulmaya başlandı.
Popüler TARİH / Ocak 2003 / Lütfü Tınç
Takvim Devrimi, 27 Mayıs 1935'te hayatımıza bambaşka bir yenilik getirdi. Eğlencede, ilk büyük adım atıldı. Bu da yılbaşının, 1935'te çıkarılan bir kanunla, 'resmi tatil günü' ilan edilmesiyle oldu. Büyük kentlerin gündelik yaşamında yılbaşı, azınlıkların, kimi seçkin çevrelerin eğlencesi olmaktan çıkıp zamanla, orta tabaka arasında da yaygınlık kazandı.
Osmanlı da yılbaşı kutlamaları var mıydı?
Aslında Osmanlı seçkinlerinin yılbaşı eğlencelerine ilgisi, çok daha eskilere dayanır. Saray, İstanbul'daki diplomatik çevrelerin yeni yıl balolarına katılırdı. İkinci Meşrutiyet yıllarında Osmanlı aydınlarının yılbaşı eğlencelerine ilgisi, 'diplomatik mülahazalar' dışına da taştı. Cumhuriyet döneminde de bu ilgi sürdü. Ankara'ya sıçradı...
Yıl 1929, Ankara'dayız
Yakup Kadri Karaosmanoğlu'ndan öğreniyoruz ki, 'Noel ve yılbaşı baloları' Ankara Palas'ın salonlarında yapılmaktadır. Yakup Kadri, 'Ankara' romanında o günleri şöyle anlatır:
"Bu kış, Noel ve yılbaşı balolarına Ankara'da her seneden daha zevkli bir hazırlanış vardı. Çünkü bu eğlenceler, henüz açılmış olan Ankara Palas'ın büyük hall ve salonlarında yapılacaktı. Buranın bin kişiden fazla davetli alabileceği söyleniyordu..."
Cumhuriyet rejiminin getirdiği yenilikler arasında, baloların 'çok özel' bir yeri vardır
Çünkü bu balolarda dans ve müzik vardır; yani kadın-erkek bir arada olunur, birlikte eğlenilir... Cumhuriyet Bayramı için olsun, bir okulun mezuniyet balosu ya da bir derneğin, bir hayır kurumunun balosu olsun; kutlama kadın-erkek birlikte yapılır.
1930'lu yılların sonunu anlatan 'Çifteçamlık' adlı romanında Süleyman Kazmaz, o günlerin Ankara Palas'ını bize şöyle aktarır:
"Avizelerin aydınlattığı büyük salon gözünü kamaştırmıştı. Delikanlılar, renk renk elbise giymiş genç kızlar, kümeler halinde her yanı doldurmuştu... Önüne serilen görünüş güzeldi. Koltuklara yerleşen kızlar, yanlarını kuşatan arkadaşlarıyla konuşuyor, gülüşüyorlardı. (...) Az ağır bir tango çalmaya başlamıştı. Konuşma kesildi. Gözler piste dikildi. Ortalıkta sessizlik vardı; dansı açacak kahraman aranıyordu..."
İlk balo, İzmir’de...
Kadın-erkek birlikte eğlenmek ve eğlencenin çeşitlenip kitleselleşmesi, Cumhuriyet rejiminin 'çağdaşlaşma' projesinin getirdiği çok önemli iki değişikliktir.
İlk Cumhuriyet balosunu, Dr. Doğan Duman, bize şöyle aktarır:
"Cumhuriyet'in kurulmasından sonra ilk balo, 1925 yılı Eylül'ünde, İzmir'de düzenlendi. Mustafa Kemal'in isteğiyle, sadece Müslüman erkek ve kadınların bulunduğu bu küçük eğlence toplantısı aslında bir devrimdi. Çünkü İslami kuralların geçerli olduğu Türk toplumunda, iki ayrı cinsin özgürce arkadaşlık etmeleri ve yabancı bir ortamda birlikte bulunmaları yasaktı."
Dr. Doğan Duman'dan 60 yıl sonra, İlber Ortaylı da, şu tesbiti yapacaktır:
"Türk hayatında balo, kadınlı erkekli yemek, danslı müzikli yerlere gitmek gibi bir yenilik, yılbaşı geceleri sayesinde hızlandı."
Osmanlı toplumu, kadın-erkek çiftlerin modern danslarıyla tanışmıştı
Gerçekten de Cumhuriyet Bayramı'ndaki 29 Ekim baloları, bu yolda bir başlangıçtı. Bunu yılbaşı baloları izledi. İstanbul, büyük otelleri ve özellikle de 1935'ten başlayıp 1960'a kadar süren 'Park Otel günleri' ile yılbaşı eğlencelerinde, başı çekti. İstanbul'da o dönemde 'eğlencenin merkezi' sayılan Park Otel'deki yılbaşı baloları da 'yılın olayı' olur; günlerce konuşulur, dedikodu sütunlarında balonun en ince ayrıntıları, didik didik edilirdi. Aslında Osmanlı toplumu, kadın-erkek çiftlerin modern danslarıyla, 19. Yüzyıl'ın son çeyreğinde, Rumeli kentlerinin ve İstanbul'un gayrimüslim tabakaları, Levantenler ve yabancı ülke misyonları kanalıyla tanışmıştır.
İstanbul'da 1920'lerde, 'Dans Akademisi'
İstanbul'da, daha 1920'lerde, 'Dans Akademisi' adını taşıyan dans kursları da vardır. İşte bu yüzden, Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki resmi baloların yaygınlaşması, yılbaşı balolarının yerleşmesi, çok da zahmetli olmadı!
Kim? Nerede? Kaç kişi?
İlk yılbaşı balolarından söz ederken, Yakup Kadri'yi 1929 Ankara'sında bırakmıştık. Yola devam edip 30'lu yıllara geçelim, İstanbul'a gelelim. 2 Ocak 1931 tarihli Son Posta'nın sayfalarını karıştıralım: İstanbul'daki yılbaşı gecesinin bir tür istatistiğini çıkartıyor gazete: Maksimbar'da bin kişi, Tokatlıyan'da 500, Türkuaz'da 500, Tepebaşı'ndaki Gardenbar'da 500, Ambassador, Papağan ve Salon Ruj gibi lokallerde 100'er kişi, diğer küçük barlarda 100 kişi; eder 3 bin, diyor muhabir...
Demek 30'ların İstanbul'unda yılbaşı eğlencelerine katılanların sayısı 3-5 bin imiş! Ama zaman hızla değişiyordu... Yılbaşı baloları da, yapıldıkları mekana, katılanların sosyal seviyesine göre, kademe kademe sınıflandırılarak 'ilgi odağı' olmayı sürdürüyorlardı. Üstelik, gençler de bu işe merak sarmışlardı ve yalnız yılbaşı geceleri değil, her vesileyle balolara gidiliyordu.
Beysan Keyder'in 1944'te yayımlanan 'Sevenlerin Günahı' adlı romanında gençlerin bu ilgisi şöyle aktarılır:
"Maksim salonları genç üniversitelilerin doldurduğu bir neşe kaynağı idi. O gün orada Hukuk 'u bitirenlerin şerefine bir balo veriliyordu. Ferit, balonun kahramanı gibi idi. Caz durmadan çalıyordu. Tangolar, fokslar, slovlar, valsler birbirini takip ediyordu."
60’lı yıllar… Gazino ve barlardan büyük otellere
Ellili yılların ikinci yarısında İstanbul'da Hilton, 60'ların başında Divan otelleri kurulduğunda, 'serpantin' ve 'konfeti'lerle yılbaşı eğlencesinin zirvesi, gazino ve barlardan büyük otellerin balolarına taşınıyordu... Artık Park Otel'in yılbaşı baloları benzersiz değildi!
70’ler… yılbaşı eğlencesi TV ekranında
70'lerin ortasında, yılbaşı eğlencelerimize televizyon da katılıyor; 31 Aralık geceleri TV sayesinde, dansöz patlaması her evde yaşanıyordu. TV ekranı her yılbaşı balosunu da evlerin içine taşıyabiliyordu.
80’ler… yılbaşı turizmi
80'lerde yeni yıla girişi 'kış tatili' ile birleştirip 'bir yerlere kaçma' modası yayılıyor; yılbaşı turizmi gelişiyordu. Yılbaşının, değil otel baloları, 'aile içi' kutlamaları bile adeta 'demode' olmuştu.
90’lar… Yılbaşı büyük meydanlarda
Doksanlar da Türkiye, tıpkı Avrupa'nın büyük kentlerindeki gibi, yılbaşını meydanlarda karşılamayı öğrendi. Artık bir zamanların 'asri eğlencesi' yılbaşı baloları, iyiden iyiye unutulmaya başlandı.
Bakalım 2000'lerde, yılbaşı eğlencelerimiz ne gibi yenilikleri kucaklayacak?...
Kaynak : Popüler Tarih Dergisi - 29.sayı / Ocak 2003 / Ertan ÜNAL "Wagon-Lits Olayları" başlıklı yazıdan alınmıştır. Resim ve başlıklar yazıya eklenmiştir.
Sayın Blog kullanıcısı,
YanıtlaSilmerakediyorum grubunu takip ediyorsunuz, grupta düzenlediğimiz iletileri blogunuzda kullanıyorsunuz. Bizden izin almadan bunu yapabilirsiniz. Hatta düzenlediğimiz iletileri başkaları ile paylaşmanızdan memnun oluruz. Fakat hazırlayanlar kısımın neden siliyorsunuz? Grubun adını neden siliyorsunuz?
Sonrada "benim gruplarda paylaştığım epostalar" diye başlık atmışsınız blogunuza. Bence biraz ayıp ediyorsunuz. Lütfen merakediyorum grubundan alıp paylaştığınız iletilerde merakediyorum grup adını silmeyin.