24 Aralık 2010 Cuma

Bir annenin oğluna mektubu....

Uzun dönemdir bir çok eşim dostum, çocuk yetiştirmede zorlanıyor. İkileme düştükleri konu şu:

Olması gereken değerlere göre yetiştirip, yarın çocuklarının potansiyel suçlu olmaları mı, yoksa reddettikleri değerlere göre yetiştirip kendileriyle çatışmaları mı?... 
Bunun çözümü sanırım, matematikteki çok bilinmeyenli denklem çözmekten daha zor. 

Aşağıda, bu konuya kara mizah örneğiyle çözüm bulan Ankara'lı bir annenin oğluna yazdığı mektubu yer alıyor. Bence mutlaka okunmalı...
Kaygılarımla,


***



                                                                     Ankara, 23Temmuz 2007


Oğluma,                            

Evladım, sen artık Türk değil ''Türkiyeli'' sin. 16 milyon kişinin oyuyla yeniden iktidar olan parti öyle buyuruyor. Biz artık Türk Milleti değil, hepimiz Türkiyeliyiz.  

Kendinden bahsederken de sakın 'vatansever' sözcüğünü kullanma, çete mensubu olmakla suçlanabilirsin, başın derde girebilir.  

Milliyetçilik, ulusalcılık gibi söylemlerde de bulunma ırkçılıkla suçlanabilirsin.  

Ülkeni ne kadar sevdiğinden, ülkene bağlılığından kimseye söz etme, ''bu topraklar edebiyatı'' yapmakla suçlanırsın, ciddiye alınmazsın. Zaten, vatan dediğin nedir ki, imara açılabilir hazine arazisi, satılabilir liman, para karşılığı devredilebilir nehir, maden falan filan demektir.  

Ha unutmadan, büyük dedenin Çanakkale, Suriye, Kafkas cephelerinde çekilmiş subay üniformalı resimleriyle ATATÜRK takvimini de indir duvardan. Kendini suçlu hissetmemen açısından söylüyorum yani. Bakışlarından rahatsız olabilirsin.  

Bundan sonra PKK'lılar haraç almaya geldiklerinde onlara iyi davran. Ödemelerini yap, bir de yemek ısmarla. Öcalan posteri, PKK bayrağı verirlerse kabul et. Artık Meclis'te "PKK ile aramıza mesafe koyamayız" diyen, TÜRKÇE'yi kabız konuşabilen milletvekilleri tarafından alenen temsil ediliyorlar. Bölünmüş, Güneydoğusu'nda Kürdistan yazan Türkiye haritası açarlarsa itiraz etme. ''Büyük Ortadoğu Projesi böyle bir harita gerektirmektedir" 'de ve kabullen.

Yavrum, artık kibar, zarif, efendi, çelebi, dürüst, namuslu olmana da gerek yok. İstediğin zaman argo konuşabilir ve hatta küfredebilirsin. Kendini tutamadığında ya da etrafta seni durduracak birileri olmadığında karşındakine tekme tokat da girişebilirsin. Karşı çıkanı ez, döv, parçala, hayatı zindan et. Emin ol hiç kimse yaptıklarının hesabını sormayacaktır. Yasalar ancak onlara uyanlar için vardır. Türkiye'de yasalar kişinin maddi gücüne bağlı olarak esnetilebilir, değiştirilebilir. Yapabilirsen kendine hemen bir silah edin, gücün daha da  'tartışılmaz' hale gelir.  

Sana rüşvet, komisyon, bahşiş teklif edildiğini anlarsan sakın direnme, biraz pazarlıkla fiyatını artırmaya bak ve verilen avantayı hemen kabul et. İnan ki hiç bir sakıncası yok. Tersine, rüşvet almak, çalmak artık insana saygınlık kazandıran, gücüne güç katan faziletler.  

Bu ülkenin yarısı sadece maddiyata tapınıyor artık.  Maddiyatın kaynağı önemli değil. Servetini uyuşturucu, silah, kadın satarak, rüşvet alarak edinmiş olabilirsin. Bundan utanma.

İnsanların dini inançlarını kullanarak büyük miktarda paralar da toplamış olabilirsin, bunu da  vicdan meselesi yapma. Hiç sorun değil. Bütün yapman gereken bir banka kurarak ‘kara’ paranı aklamak olacaktır. Hesap sormaya cesaret eden olamaz. Olursa eğer ''Ben soyguncu değilim'' dersin, ''Banka soymadım, banka kurdum''. Namustu, dürüstlüktü, boş ver bunları. Turgut ÖZAL'dan beri para etmiyor bu hasletler.

Küreselleşmeye, özelleştirmelere, yabancılara satışlara karşı çıkma. Ülkenin bankaları, petrol yatakları, madenleri, nehirleri, limanları, barajları satıldı zaten. Biraz yakılacak orman, biraz da imara açılabilecek kamu arazisi kaldı ki; buraların satışı konusunda da spekülatif hareketlerde bulunabiliyorsan bulun, bulunamıyorsan yabancılara satışına aracılık et.

''Komisyonculuk bana göre iş değil'' diyorsan biraz kredi bul bir gemi al, deniz nakliyatına el at.

''Rant''  konusunda yaratıcı ol. Farz et ki bu toprağın üzerindeki her şey yabancılara satıldı, şunu bil ki hala satılacak bir şeyler vardır. Dön toprağın altına bak. Tarihi eserleri satabilir, müzeleri özelleştirebilirsin. O da mı bitti? Ülkeyi işgal eden bunca emperyalistin köleye/hizmetçiye, başka ülkelere kaydıracak askere ihtiyacı olacaktır. İnsanını pazarla.

Her tercih bir vazgeçiştir oğlum. 16 milyon seçmen yanılıyor olamaz. Anglo-Saksonların dediği gibi: "Eat  shit! 50 billion flies can't be wrong !". Vardır bir bildikleri. 16 milyon kişi dinin insan gırtlağına bastığı bir hayat tarzı istiyor. 16 milyon kişi kadınların eve kapatılıp aksesuar niyetine kullanıldığı bir hayat istiyor. Gümbür gümbür ezan sesleriyle, içkisiz, müziksiz, eğlencesiz, tesettürlü yaşamak istiyor. Gittikçe karararak yaşamak istiyor. Uymak zorundasın oğlum.

Bundan böyle bira yerine elma suyu iç, biraz da namaz figürü öğren. Takiyye yapmanda bir sakınca yok. Elma suyu içer gibi yapıp bira içmen, figürleri doğru yapıp kulağında ipodla namaz kılman da mümkün. Önemli olan dışarı verdiğin resimdir, kafanın içinde ne var, yeteneklerin nedir, bilgin ne düzeydedir, uzmanlığın ne derecedir bunların önemi yok artık. Güç sahiplerine yanaş, onlardan bulaşacak güçle kendini daha da güçlendir.

Hiçbir zaman ''ben torpil, tavassut istemem'' demek gibi bir enayilik yapma. Her zaman kendin için ayrıcalık talep et. Güçlü yakınların olduğunu iddia et. Güçlünün önünde eğil, bükül.

Ben Yeni Zelanda'da bir çocuk  bakıcılığı işi buldum, oraya gidiyorum. Dolapta zeytinyağlı fasulye var, kavrulmuş kıyma buzlukta. Yol parası için senin okul taksitini de bankadan çekmek zorunda kaldım, kusura bakma. Sen de kendine bir iş bul artık. Son iki ayın kirası ödenmemişti, bir icabına bakıver. Hukuk okumayı bırakıp iş hayatına atılsan daha pragmatik bir seçim olabilir diye düşünüyorum.

Ben kadınların kıçındaki selülitin, kimin kimle yattığının haber olduğu TV programlarına daha fazla dayanamayacağım. Ucuz, tapon Çin mallarına, adam yerine soyguncuya, magandaya alıştırılmış ahalinin yeni Meclis'i oluşturma tercihine sonsuz saygı duyuyorum. Sen de benim kaçma hakkıma saygı duy lütfen. Tencerede biraz musakka var, bozulmasın.

İktidar partisine git, 'yardıma muhtaç seçmen' kaydı yaptır. Oradan biraz yiyecek kolisi falan gelir idare edersin. İşimi yoluna koyunca davetiye gönderir seni de aldırırım Yeni Zelanda'ya, ama sen en iyisi bul bir hacı kızı da evlen. Sırtın yere gelmez. Baktın olmadı, ya memlekette cirit atan hıristiyan misyonerlere yanaş, kilise sana baksın, ya da bir proje üretir gibi yap AB'den, Soros vakıflarından biraz para kap. Benim aklımda yıllardır ''Bok kenefe düştüğünde su sıçramasını engelleyecek köpük icadı'' projesi vardır mesela, bu projeyi hayata geçirebilir, paraya tahvil edebilirsin. Her işin başı maddiyat evladım.

Akepe'ye emanet ol yavrum.

Gözlerinden öperim.

Annen


Oraj POYRAZ
-- 
-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~
De mortuis nil nisi bonum.
* * *
Ölüler hakkinda sadece iyi seyler konusunuz.

oO-------------------------------------------------------------------Oo

http://orajpoyraz.blogspot.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder