İRTİCA, İFTİRA VE İTİRAF
Şu olanlara bakın.
Devletin kurumları ne hale düşürüldü.
Hafta boyunca koparılan yaygaralara ve içeriğine bakın.
Ne kadar acı ve bir o kadar da korkutucu.
Devletimizin, ülkemizin güvenliğini, bölünmez bütünlüğünü tartışacağımıza neyi konuşuyoruz?
MİT, PKK içine sızmış, sızanlar örgütün güvenini sağlamak için eylemlere bile katılmış, bu arada yakma-yıkma- öldürmeler devam etmiş.
Nasıl sızmaysa?
Neyse, hadi bunlar kısa vadede düzeltilebilecek şeyler.
Geçelim.
Vahim yan ise; yine bu MİT, siyasi otoritenin (yani Başbakan'ın) bilgisi ve talimatı çerçevesinde, PKK ve onun başı ile birlikte ve ABD'nin güdümünde ülkenin bölünmesine giden sürece ortak olmuş.
Bunu ortaya çıkaran Emniyet, işlem yapan savcı ve MİT birbirine girmiş; siyasi iktidar da kendine yakın olanları koruma ve kollama çabası içerisinde çırpınıyor.
Adamına ve cemaatine göre yargıyı yönlendiriyor.
Bu tabloya karşın tartışılan ise ülke ve devlet değil, tarikat-cemaat ve koltuk savaşı.
Bir tek yorum yok ki, ülkeyi bölünmeye götürme suçu işlediği için MİT'çilerin tutuklanmasının istendiğini belirtsin.
Bir tek haber yok ki, "CUMHURİYETİN SAVCISI cumhuriyeti koruma görevini yerine getirdi" densin.
Bir tek satır yok ki, "EMNİYETİMİZ ülkenin bütünlüğüne zarar verenleri yakalattı" yazsın.
Yani önemli olan ne ülkemiz, ne vatandaşımızın güvenliği, ne bağımsızlığımız ne de bütünlüğümüz.
Önemli olan hangi cemaat ve tarikatın hangi koltukta oturacağı ve nemadan ne pay alacağı.
İrtica konusu gündeme geldikçe ne derdi bunlar?
- İrtica tehlikesi yoktur, irtica paranoyası vardır.
Biz laikliğin güvencesiyiz.
Anayasa Mahkemesi kararı neydi?
- AKP irticai eylemlerin odağıdır.
Pazarlık ve bireysel çıkar sonucu kapatılmaktan kurtulunca işler değişti.
12 Eylül referandumu ile yargı da istedikleri gibi şekillenince eylemler de söylemler de kafalarının arkası ile uyumlu hale gelmeye başladı.
Giderek de uyum tam oturdu.
İftira kampanyası ile devletin kurumları alt-üst edildi.
Hiç bir kuruma ve makama güven bırakılmadı.
Böylece devletin ve ülkenin bekasını sağlayacak kurumlar etkisiz ve tepkisiz hale getirilerek serbestçe at oynatacak ortam oluşturuldu.
Şimdi eylem ve söylemlere topluca göz atalım.
Anayasa'nın değiştirilemez maddeleri tartışmaya açıldı ve değiştirilmesi için kamuoyu hazırlanıyor.
Tek parti dönemi, İsmet Paşa derken Atatürk doğrudan hedef tahtasına kondu.
Atatürk ve devrimleri tartışma konusu yapıldı.
Atatürkçü gençler yetiştirmek milli eğitim amaçlarından çıkarılırken DİNDAR GENÇLİK YETİŞTİRMEK hedefi ortaya sürüldü.
Milli değerleri yok etme amacıyla bayramların kutlanması sudan gerekçelerle kısıtlandı, yasaklandı.
Atatürk'ün gençliğe hitabı kendilerine dokunduğu için kaldırılması için deneme girişimi başlatıldı.
Cumhuriyetin 80 yıllık kazanımları, her alanda; silinmeye- unutturulmaya- yok edilmeye- kötülenmeye hız verildi.
Cumhuriyetin kurtuluş ve kuruluş dönemi, Osmanlıyı yok eden ve millete zulmeden suç dönemine dönüştürülme yarışına girildi.
Başbakan'ın son açıklamaları da işte bu yarışın, bu oyunun son perdesidir.
Ne diyordu muhterem?
- 31 Mart Vakası'yla başlayan irtica kampanyası Türkiye'de periyodik aralıklarla milli iradenin gasp edilmesinde araç olarak kullanıldı.
Danıştay olayı patlak verdiği zaman yandaş basınlarıyla beraber bize sadırdılar.
' İrtica var' dediler.
'İrtica bu işi yaptı' dediler.
Arkadan ne çıktı; nelerin çıktığı ortada.
İttihat ve Terakki'nin devamı olan zihniyet çıktı.
Kendi gazetelerini gidip bombalayalar, kalktılar bize fatura kesmek istediler.
Kahramanmaraş olaylarının Çorum olaylarından, 1 Mayıs hadisesinin Sivas olaylarından, Menemen hadisesinin Danıştay saldırısından farkı, sadece zaman ve mekan farkıdır.
Yoksa senaryo aynıdır.
Bugün dindar nesil kavramı üzerinde kopartılan fırtına işte 31 Mart'ta, İstiklal Mahkemeleri öncesinde, Menemen Hadisesi'nde, 27 Mayıs öncesinde, 28 Şubat'ta, AK Parti'nin kapatılma davası öncesinde yürütülen kampanyanın tıpkısının aynısıdır.
Bu ifade, itiraf içeren bir iftiradır.
Bunların iktidarı dönemindeki olaylarla ilgili olan kısmı, yargı süreci devam etmekte olduğu için maksatlıdır.
Yargıyı etkilemek için sık sık tekrarlanmaktadır.
Tarihe mal olmuş ve kesinleşmiş olayların da irtica yanlıları değil de karşıtları tarafından işlendiğini söylemek ise irticanın tekrar yükselişe geçtiğinin açıklanmasıdır.
"GÜÇLÜ OLAN HAKLIDIR" deyişinin bir göstergesidir.
Bundan böyle gerici yobazların işlediği her suç karşıtlarına yüklenecektir.
Danıştay saldırısının ertesi günü ortaya konan stratejidir bu.
31 Mart'ı, Menemen'i, Sivas'ı, Kahramanmaraş'ı, Danıştay saldırısını, Cumhuriyet Gazetesi'nin bombalanmasını irtica karşıtlarının yapıp da yobaz gericilere yükleme olasılığı var mıdır?
27 Mayıs'ın, 28 Şubat'ın, AKP'nin kapatılma davasının gerekçelerindeki irtica hayal ürünü müdür?
Ne çok insan, ne çok kez hayal görmektedir bu ülkede?
Bu güne kadar bunlar neden dile getirilmemiştir?
Dersim isyanında tamamen devleti suçlu gören, isyancıları aklayan da aynı anlayış değil midir?
80 yıllık Cumhuriyeti karalamak ve kirli göründüğü için de tüm kurum ve kavramlarıyla silerek yok etmek.
Amaç budur.
Amaca ulaşmak için de her yol kullanılacaktır.
Utanmadan, sıkılmadan.
Yapılanlar ve söylenenler İRTİCA'nın itirafıdır.
İftiralar, itirafı saklamak için kullanılmaktadır.
İşin özü budur.
Anlamak isteyenler için çok açıktır.
Naci BEŞTEPE
-- . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Oyle horozlar var ki ottukleri icin gunesin dogdugunu sanirlar. L.DUMONT . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Kurmus oldugum guruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir guruptur. Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder