13 Şubat 2012 Pazartesi

POLITIK - SAVCI NASIL UÇTU

SAVCI  NASIL  UÇTU

Konu oldukça karışık, her kafadan bir ses çıkıyor. Doğru bilgi verebilecekler konuşturulmuyorlar. Ya devlet memuru oldukları için susuyorlar, ya da korkutuldukları için susuyorlar.
O zaman meydan,  “Tarikat Cumhuriyetçileri” ile “Cemaat Demokratlarına” kalıyor…

Şimdi hemen; “Kardeşim sen kafayı mı yedin. Hiç tarikatçının cumhuriyetçisi ve cemaatçinin demokratı olur mu, demeyin”  olur olur,  bal gibi olur.
Siz inanmıyorsanız, henüz “İleri Demokrasi” sınıfına geçemediğiniz içindir!..  Örnek vermek gerekirse; Fehmi Koru-Mustafa Karaalioğlu- Mehmet Baransu- Rasim Ozan Bandırmalı.  Bunlar hem cemaatçidirler hem de demokrattırlar !..
Bunların yetmediği yerde “yan baskıcılar” var;  Derya Sazak-İsmet Berkan- Ahmet, Mehmet Alttan-Nagehan Alçı-Nazlı Ilıcak vs gibi..
Bu elemanlardan  fırsat bulup, gerçekleri anlatmak için televizyonlarda yer bulmak imkansız.
Hoş bizim gibi adamları televizyona çıkaracak programcı, program sonunda  evine kesin dönüş yapacağından bize selam vermemekte de haklı. O zaman bizde yazarak anlatmaya çalışıyoruz…

Savcı uçar mı, demeyin. Öyle bir uçar ki, inanın kendi bile anlayamaz. Bundan kötüsü de olabilir.
“Erkekliğini bağlama büyüsü” , “Sidikliğini bağlama büyüsü” , “uykusuzluk büyüsü”  gibi büyüler sırada olanlardır, seç seç al…

Olayı maddeler halinde açıklayalım;
*Cumhuriyet Savcısı eline gelen belge ve bilgilere dayanarak  soruşturma başlatır ve Polisin ilgili birimine “çerçevesini çizdiği” ölçüde bir inceleme ve araştırma yapmasını  ve sonuçtan kendisinin bilgilendirilmesi emrini verir.

*Polis, tüm olanaklarıyla olayın üstüne gider ve elde ettiği delilleri  görevli Cumhuriyet Savcısına verir.

*Cumhuriyet Savcısı, belgeleri-ifadeleri-delilleri inceler ve MİT Başkanını, eski başkanını, ve biri emekli 3 MİT’çiyi ifadelerini almak üzere davet eder.

*Daveti alan MİT Başkanı, görevli Savcıya gidip ifade vereceğine, yolunu şaşırıp önce Çankaya Köşküne daha sonra ise Başbakanlığa gider.

*Anayasa’ya göre görevi;  “Devletin Kurumları arasındaki uyumu sağlamak, ve tarafsızlık” olan Cumhurbaşkanı, Anayasa ihlal suçu işleyerek, “Savcının elindeki dosyanın içeriğini biliyormuş gibi”, Yargıyı ezen ve MİT Başkanını kollayan beyanat verir.

*MİT Başkanı; “Senin yetkin yok kardeşim, önce git Başbakandan izin al, ben gelmiyorum” der.

*Savcı, emri dinlenmeyince MİT Başkanının  Ankara’da ifade vermesi için ikinci bir emir verir. Diğerleri için “görüldükleri yerde yakalanmaları” talebiyle  mahkemeye başvurur ve mahkeme bu kararı verir. Yani ortada bir de mahkeme kararı vardır.

*Bu arada İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin polislere, “MİT’çileri arıyor, gibi yapın, tutanak tutun, gözaltı yapmayın” diye gayet “İleri Demokrasi” ürünü bir emir verir…

*Başbakan Erdoğan, tam ikinci ameliyatına girerken  henüz narkoz almadan kesin bir emir verir;
“Hemen bir maddelik bir kanun hazırlayın, benim emrim ve iznim olmadan ne çeşit suç işlerse işlesin hiçbir MİT’çiye kimse dokunamasın, tamam mı” diye emir verir, hastane kafeteryasında hazırlanan kanun teklifi, yoldan geçmekte olan bir milletvekiline imzalattırılır ve TBMM’ye gönderilir.
Bağımsız TBMM Başkanı Çiçek, “Yahu böyle saçma bir kanun teklifi olur mu”, demeden teklifi derhal yürürlüğe koyar.
AKP Milletvekilleri; “Biz teklifi okumadan da oy veririz” derler.

*Kanun teklifi kabul edilince  Başbakan Erdoğan, dedesi Padişah Abdülmecit’te olmayan yetkilerle donatılmış olur.
 Misal 1; Başbakan Erdoğan benim yazılarımı beğenmez. Cemaat elemanlarından bir MİT’çiye bir işaret verse, gitti Serdaroğlu, ara ki bulasın…
Misal 2; Ruh sağlığı bozuk bir MİT’çi, bir iş adamından yüklüce avanta istedi. Adam da vermedi. MİT’çi adamı vursa ve dönüp Başbakan’a; “Bu iş adamı size karşı bir hareketin finansörüydü” dese ve inandırsa, Savcılar bu adama dokunabilecekler mi? Asla dokunamazlar…
Böylece, “Dokunulmazlığı kaldıracağım” diye iktidar olan Erdoğan, tüm çevresini yeni ve sağlam bir “Dokunulmazlık  Zırhı”na almış olacak…

*Artık sıra hesap sormaya gelmiştir. İstanbul’da görev yapan polisler, kış günü Ankara’ya postalanırlar.
Başsavcı, soruşturmayı yürüten savcının elinden dosyayı alır. Savcının soruşturmadan alındığını televizyonlardan öğrenmesi, AKP’nin iletişimdeki başarılarının son örneği olarak gösterilir.

*Sıra Savcı Bey’in şimdiki görevinden de alınıp, ücra bir yere atanmasına gelmiştir. Bu işte görev “Ali Dibo” namlı yağız Hatay delikanlısındadır.
Savcı Bey, uçmuştur artık. Adliye’den ayrılırken şunları söyler; “Ben görevimi yapmıştım..”

Savcı Bey, görevini yaptığını söylüyor.
Peki, Hukuk Fakültelerindeki hocalar, Barolar, Hakimler, Savcılar, Avukatlar sizler görevinizi yapıyor musunuz?
Adaleti-Hukuk’u temsil eden o cübbelerinizi niçin giyiyorsunuz, inanın hiç anlamıyorum, o cübbeler sizlere ağır gelmiyor mu?...

Sağlık ve başarı dileklerimle 13 Şubat 2012

RİFAT SERDAROĞLU
rifatserdaroglu@gmail.com
twitter.com/rifatserdaroglu
0 532 211 00 11



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder