5 Nisan 2012 Perşembe

Evet gayet yiğitçe, ve de mertçe talep ediyoruz. En sonuncu ve hak(hakiki) din olan(! :-P ) Ateizm, Gnostizm, Agnostizm de okullarda öğretilmeli

Evet gayet yiğitçe, ve de mertçe talep ediyoruz.

Hak din olan(! :-P ) Ateizm, Gnostizm, Agnostizm de okullarda öğretilmeli, ve çocuklarımız büyüklere masallar kabilinden kanıtlanamaz efsanelerin esaretinden, hazeyanlarından(!) kurtarılmalıdır.
İnsanlar ve toplumlar doğrunun, gerçeğin, ve gerçek bilginin vereceği huzuru ve barış iklimini yaşamalıdır.

Biliniz ki, GERÇEK BİLGİ SİZİ ÖZGÜR KILAR!..

İlahi vahiylerin içlerine sızan insani kelamlar nedeniyle tahrif olmuş, hurafelerle dolmuş, tek tanrılı olduğunu iddia ettiği halde çok tanrılı olan kanıtlamaz(!) öğretiler yumağı olmuş, bütün antik dinleri yenileyen, düzelten, doğrultan VE EN SON GÖNDERİLMİŞ bu yeniçağ dinleri bütün insanlarımıza ve dünyaya öğretilmeli ve anlatılmalıdır.

Toplumsal bir seferberlik başlatılmalı. İlim değil, Bilim Yayma Cemiyetleri oluşturulmalı, İrşat seferberliği ilan edilmeli. İnsanlık gerçek kurtuluş yoluna sokulmalıdır.

Beklenen mesih gelmiştir.
Daha fazla beklemeyin.

Kışlada, okulda, işyerinde, hatta camii, havra ve kiliselerde dahi ateizm, gnostizm, agnostizm düsturları ön plana alınmalı.
Ateist, gnostik, agnostik alimlerden oluşan yüksek fetvaa kurulları, toplumsal yaşamdaki her olay hakkında görüş bildirmeli.


Vallahi, pardon dil alışkanlığı, evrenin kendisinin ya da evrenin yüce mimarının üstüne yemine derim ki, şaka değil, gerçekten, hakkaten istiyorum, istiyoruz.
Hak din zuhur etmiştir, herkesi davet ediyoruz, GERÇEK BİLGİNİN IŞIĞIYLA AYDINLANIN.

Saygılar.


-------- Original Message --------

From:     Grup postası <gruppostasi@gmail.com>

 

İLK VE ORTA ÖĞRETİMİN DEMOKRATİKLEŞTİRİLMESİNE YÖNELİK BİR ÖNERİ, Deniz Kavukçuoğlu

Arthur Schopenhauer, 1788’de Danzig’de doğmuş, 1860’de Frankfurt)’ta yaşama gözlerini yummuş bir filozoftur.
Büyük Alman düşünürü Immanuel Kant’ın en değer verdiği öğrencisidir.
Aşağıdaki sözler onundur:

·         Dünya, 15 yaşından küçük çocuklara din dersi vermeyecek kadar dürüst olursa, belki o zaman ona umut besleyebiliriz.”

·         Dünyaya bakış açımızın sağlam temelleri ve derinlik veya sığlığı çocukluk yıllarında oluşur.
Bu görüş daha sonra özenle düzeltilir ve mükemmel hale getirilir, ama özde değişmeden kalır.”

·         Dünyanın en yoksul insanı, paradan başka hiç bir şeyi olmayandır.”

·         Şu dünyayı Tanrı yarattıysa, onun yerinde olmak istemem doğrusu.
Çünkü dünyanın sefaleti yüreğimi parçalar.
Yaratıcı bir ruh düşünülürse, yarattığı şeyi göstererek ona şöyle bağırmak hakkımızdır: (Bunca mutsuzluğu ve bu üzüntüyü ortaya çıkarmak uğruna, hiçliğin sessizliğini ve kıpırdamazlığını bozmaya nasıl kalkıştın?")”

·         Dili bir kelime daha fakir kılmak, bir ulusun düşüncesini bir kavramdan yoksun kılmak demektir.”

·         Dinler ateşböcekleri gibidir: Parlayabilmek için karanlığa gereksinim duyarlar.
Tüm dinlerin koşulu yaygın olan belirli bir derecede cehalettir.
Ki sadece bu havada yaşayabilirler ancak.”

·         Mantıkla beslenmeyen şey mantıkla yönetilemez.”

·         Ölümden sonra doğduğundan önce neysen o olacaksın.”

·         Hayat bir parça nakış işlemesine benzetilebilir.
Hayatının ilk yarısındaki herkes işlemenin ön tarafını görür, ikinci yarısında ise tersini.
İkincisi o kadar güzel değildir, ama daha öğreticidir, çünkü iplerin birbirine nasıl bağlandığını görmemizi sağlar.”

***
Ludwig Andreas Feuerbach, 1804’de Landshut’ta dünyaya gelmiş, 1872’de Rechenberg’de hayata veda etmiş bir Alman filozofu ve ahlakçısıdır.
Karl Marx üzerindeki etkisi ve
“hümanist ilahiyat” görüşleri ile ünlenmiştir.
19. yüzyıl Alman materyalizminin ilk düşünürü olan Feuerbach’ın temel yapıtı “Hıristiyanlığın Özü”dür.
Felsefesi ya da karşı felsefesi, bir hümanizm ve doğalcılık şeklinde gelişen, dine ilişkin eleştirisi, insanlıkla ilgili doğruların bilinçsizce yansıtılmasını ifade eden Feuerbach, felsefeye önce Hegel’in nesnel idealizmini benimseyerek başlamış, fakat daha sonra tinselcilik-maddecilik karşıtlığında, maddeciliğin tarafında yer almıştır.
Feuerbach "Gelecek Felsefesinin İlkeleri" adlı yapıtında, "Temel doğadır,” der, “doğanın dışında hiçbir şey yoktur.
Her şey gibi, düşünce de, din de doğanın ürünüdür.
Düşünce, maddî bir organ olan beyinden çıkmaktadır.
Bence maddecilik insanın varlık ve bilgi yapısının temelidir.
Ama bir fizyolojistin, bir natüralistin anladığı gibi, varlık yapısının kendisi değildir.”
Din, doğası gereği bir “dogmalar bütünüdür”.
Feuerbach’a göre,
“Dogma, düşünme yasağından başka bir şey değildir.”
İnsan dinin başlangıcı, insan dinin ortası ve insan dinin sonudur,” der.
İnsanın Tanrı’yı tasarlayıp yarattığını savunur:
“İncil’de yazdığı gibi, tanrı insanı tasarlayıp yaratmadı.
‘Hristiyanlığın Esasları’nda gösterdiğim gibi, insan tanrıyı tasarlayıp yaratmıştır.”
***
TBMM, ilk ve ortaöğretimde Kuran’ı Kerim Meali ve Hz.Muhammed’in Hayatı’nın iki ayrı seçmeli ders olarak okutulmasına ilişkin tasarıyı yasalaştırdı.
Herhalde en kısa zamanda Alevilik ve Hz.Ali’nin Hayatı, Tevrat Meali ve Hz.Musa’nın Hayatı ile İncil Meali ve Hz.İsa’nın Hayatı da seçme ders olarak okullara girecektir.
Yoksa yurttaşların Anayasal eşitliğinden,
“herkes için demokrasiden” nasıl söz edilebilir?
Herkesten önce demokratlığı, eşitlikçiliği ve insana olan saygısı nedeniyle Başbakan buna izin vermez!
Hükümet mutlaka Ateistleri ve Ateizm’i de dikkate alacak, bu olanağı “Allahsız, kitapsız, imansız” yurttaşlarına da sağlayacaktır.
Önerim, Arthur Schopenhauer, Ludwig Feuerbach, Ernst Bloch gibi düşünürlerin yaşamlarının da seçmeli ders programına alınmalarıdır.
Ateizm’in Kökenleri başlığı altında verilecek dersin yanında, bir öğrencisi olarak Ernst Bloch’un
“Umut İlkesi’nden Notlar” başlıklı seçmeli dersi vermeye gönülden talibim.
Duyururum.
İnanç ve inançsızlık özgürlüğü adına… Demokrasi adına… Anayasal eşitlik adına…
Ne dersiniz, hoş olmaz mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder