18 Nisan 2012 Çarşamba

POLITIK - Ya buna ne dersiniz?

27 Mayıs Devrimi’ne neden ve nasıl katıldım?

Hüseyin Avni Güler

Atatürk bir gün İsmet Paşa’ya demişti ki: “Biz İstiklâl Mahkemesi’nde imamlar astık.
Şu şu rezaletleri yok muydu? Vardı.
Bütün rezaletleri unutuldu; ama asıldıkları unutulmuyor.”

Bizim de kusurlarımız unutulmuyor.
Bugün 60 yaşından küçük insanlar Yassıada davaları hakkında bir şey bilmiyor, dava dosyaları yayımlanmadı.
Belki bu ikaz, yetkilileri uyandırır.
27 Mayıs 1960’tan 6 Ocak 1961 tarihine kadar ülkeyi Milli Birlik Komitesi (MBK) yönetti.
6 Ocak’tan itibaren Kurucu Meclis (Temsilciler Meclisi+Milli Birlik Komitesi) yönetti ülkeyi.

Şayet Yassıada davalarından sonra infaz edilen üç idam kararının onayı MBK’ya değil de, Kurucu Meclis’e verilseydi, bahis konusu üç idam infaz edilmeyebilirdi, biz 27 Mayısçılar da “kansız bir ihtilal” diye daha övünçlü bir devrimden söz ederdik.
Ben 27 Mayıs 1960 Devrimi örgütüne 1958 yılında girdim.
Sekiz yıllık evli idim, rütbem üç yıllık yüzbaşı idi.
Beni 27 Mayıs gizli örgütüne iten birkaç olayı anlatmak istiyorum.

 

 1-)

1958 yılında Lübnan’da Müslüman Araplarla Hıristiyan Araplar arasında savaş çıkmıştı.
Celal Bayar ve Menderes yönetimi, Lübnan’a silah ve cephane yardımına karar vermişti.
Ben Ankara Etimesgut 12.
Hava Üs Komutanlığı’nda Uçucu Seyrüseferci Yüzbaşı olarak görevliydim.
Üssümüz C-47 Bakata uçakları ile görev yapıyordu.
Ben Lübnan’a yedi sefer (sorti) uçtum.
Her uçuştan önce uçağımız kapalı sandıklarla yükleniyor, ilk yüklemelerde o zamanki Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu meydana geliyor, uçağın yüklenişine nezaret ediyordu.
Kapalı ve büyük sandıklardaki yükümüzün ne olduğunun biz bile farkında değildik; çünkü bilgilendirilmedik.

1958 yılında Kıbrıs İngilizlerin elindeydi.
Uçağımız Kıbrıs üzerinden geçerken İngiliz jetlerine parola veriyor ve gidip Beyrut Havaalanı’na iniyorduk.
Uçak ekibine birer sandviç ve kola veriyorlardı, uçağımız yakıt ikmali yaptıktan sonra o gece üssümüze geri dönüyorduk.
Sonra bir uçağımız Beyrut Havaalanı Müslüman Arapların eline geçtiği sırada alana indiğinde uçağımız enterne edildi.
Uçak ekibi tutuklandı.
Rahmetli (sonra başka bir görevde düşerek şehit olmuştu) Bnb.
Rıza Kalaycıoğlu ve ekibi, iki ülkenin anlaşması sonucu ülkeye getirildi.
Bu olaydan sonra Celal Bayar ve Menderes milliyetçi, mukaddesatçı ve Müslüman yönetimi tarafından Lübnan’da Müslümanlara değil de Hıristiyanlara Türkiye’den 85 uçak dolusu silah ve cephane götürdüğümüzü ve bilmeden onların günahına alet olduğumuzu da öğrendik.
O silahları mermileri kullanan Hıristiyan Araplar belki de binlerce Müslüman öldürmüşlerdir.
Beni oyunlarına alet eden o kimselere ben şimdi lanet ediyorum; ama ben “anıtmezar”larda yatan o kimselerin bu durumunu milletime arz ediyor ve yalan söyleyerek ne mal olduklarını açıkladığım için pişmanlık duymuyorum.

Sonradan bu olayın Meclis’ten geçmediğini, hatta Bakanlar Kurulu’nun kararı bile olmadığını öğrenmiş bulunuyorum.
Gene bu olayın gerçek olup olmadığını öğrenmek isteyenler için, bu görevi yapan havacı arkadaşlardan sağ olanların isimlerini veriyorum: Hv.Plt.Kd.Alb.Ahmet Özsungur, Havacı Uçucu Seyrüseferci Kd.Alb.Nevzat Balaban ve Abdül Aksal.
Daha detaylı bilgi isteyenler, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na başvurabilirler.

 2-)

Gene Celal Bayar-Menderes yönetiminin, son senelerinde dış ülkelerden kredi alınamadığı için, 1950 seçimlerinden sonra İsmet Paşa’nın hazinede biriktirdiği 128 (yüz yirmi sekiz) ton altının çoğunu dışarıya rehin vererek kredi alması meselesi.
Bu olayın da Meclis’ten ve Hükümet’ten geçmiş olması gerekir; ancak o günlerin tanığı olanlar ve basında yazıldığını hatırlaması gerekenler bilgi vermediler.

Gene yükümüzün ne olduğunu bilmeden Londra’ya 2 (iki) tondan fazla altın götürdüğümüzü ve uçaklar dışında gemilerle, trenle ve tırlarla 100 (yüz) ton kadar altının dış ülkelere rehin gönderildiğini biliyorum.
27 Mayıs’ta Maliye Bakanımız büyük insan Kemal Kurdaş, takriben 96 (doksan altı) ton altını geri getirtti.
Sayın Kurdaş, tasarruf bonoları çıkararak memur ve işçilerden alınan paralarla bu görevi başardı.

 3-)

Aynı mukaddesatçı, Müslüman Bayar-Menderes ekibi, Cezayir’de Frasızlara karşı bağımsızlık savaşı veren Müslümanları değil de Fransızları desteklemişti.
Böylece halka dindar olduklarını her fırsatta söyleyerek onları bugünkü iktidar gibi aldatan bu insanlara devletin parası ile anıtmezarlar yapılıyor.
Bütün Türkiye düşmanları şimdiki yöneticilerin seçim kazanması için çalışıyorlar.
Ey geçmiştekiler ve şimdikiler!

Allah aşkına siz kimden yanasınız?


--   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .    Herseye homurdanmaya alismis kimse, firsat kapiyi calinca bile gurultuden yakinir.  CONFIDENCES   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur.  Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .  Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.  http://orajpoyraz.blogspot.com/  Dinlerin kitaplar1n1;  Okuyup anlayana 'ateist', Okuyup anlamayana 'dindar', Hem okumay1p hem de anlamayana, 'yobaz' denir.  Nikola Tesla  ....... Dinler atesbocekleri gibidir:  Parlayabilmek icin karanliga gereksinim duyarlar.  Tum dinlerin kosulu yaygin olan belirli bir derecede  cehalettir.  Ki sadece bu havada yasayabilirler ancak.  Arthur Schopenhauer  . . . . . . . . . . . . . . . .  Ey mutsuzlar!  Kardeslerinizi bogazliyorlar, goz yumuyorsunuz. Çigliklar duyuluyor ama siz susuyorsunuz. Aramizda dolasip kurbanini seciyor zorbanin teki, sessiz kalirsak bize dokunmaz diyorsunuz. Bok yiyorsunuz! Ne tuhaf yer burasi, sizler nasil insanlarsiniz! Haksizlik varsa bir yerde eger ayaklanmali insan. Ayaklanma olmuyorsa batsin o sehir yerin dibine. Yansin bitsin, kul olsun karanliklar basmadan.   Bertolt BRECHT 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder