RIFAT SERDAROĞLU: SİZİ ÖYLE BİR BAĞLAR Kİ!
(Erdoğan ve AKP YARGI DIŞI değildir. Yargı sadece muhalefet için görev yapamaz. Erdoğan'ı ve AKP'yi yargı dışına çıkarma çabaları boşadır. )
YARGITAY;
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şikâyeti üzerine Sözcü Gazetesine bir haberinden dolayı verilen ilan ve reklam kesme cezasını hukuka aykırı buldu. Kararda Cumhurbaşkanının "sert ve rahatsız edici eleştirilere hoşgörü göstermesi gerektiğini" belirtti.
Erdoğan;
Yargıtay'ın bu kararı bizi bağlamaz!
DANIŞTAY;
"Milli Andımızın" okullarda söylenmesini yasaklayan genelgeyi iptal etti.
Erdoğan;
Danıştay'ın bu kararı bizi bağlamaz!
SAYIŞTAY;
Köprü-Alt Geçit- Tüp Geçit-Otoyol projelerinde milyarlarca dolarlık yolsuzluklar var!
Erdoğan;
Sayıştay'ın kararı bizi bağlamaz!
ANAYASA MAHKEMESİ;
Gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül için hak ihlali kararı verdi!
Erdoğan;
Anayasa Mahkemesinin verdiği karara saygı duymuyorum bizi bağlamaz!
AHİM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi)
AHİM 2 yılı aşkın bir süredir tutuklu bulunan HDP Eski Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın serbest bırakılması gerektiği yönünde karar verdi.
ERDOĞAN;
AHİM 'in kararı bizi bağlamaz.
Bakın Sayın Erdoğan;
Sorumluk sahibi bir siyasetçisiniz. Türk Milletinin tümüne ve Türk Tarihine karşı sorumluluğunuz var. Sizi ciddi olarak uyarıyorum;
Yargı kararları hakkında böylesine hukuksuz ve saygısızca konuşursanız Başkan olarak hiç kimseden yasalara uymasını bekleyemezsiniz.
Kanunsuzluk derhal tüm yurda yayılır ve ülkemiz tam bir kaosun içine girer ki bundan doğrudan siz sorumlu olursunuz. Yitirilen her canın akan her damla kanın kırılan her camın bedeli sizden sorulur!
Lütfen Anayasa'nın size çizdiği sınırlar içine dönün!
Siz belli bir zaman için seçimle göreve gelmiş bir fanisiniz. Seçimle geldiniz seçimle gitmesini kabulleneceksiniz.
Siz ŞAH-PADİŞAH-KRAL-SULTAN filan değilsiniz. Sizden önce gelip geçenlerle aranızda bir fark yok!
Ha ben yasa-masa tanımam benim gücüm var diyerek başka yollara sapmaya kalkarsanız iyi bilin ki Türk Milleti olarak buna asla ve asla izin vermeyeceğiz. Kadınımızla gençliğimizle erkeğimizle demokratik Cumhuriyetin savunucusu oluruz…
Yargı kararları herkesi bağlar sizi haydi haydi bağlar hem de kıskıvrak bağlar!
Anayasa ve yasalara uymaz çiğnemeye devam ederseniz sizi ne partiniz ne mafya liderine esir olmuş bastonunuz ne paranız ne Sadat'ınız ne de Sedat'ınız kurtaramaz!
Demirtaş meselesine gelince;
Anayasamızın 90. Maddesinde 07 Mayıs 2004 tarihinde değişiklik yapıp "Milletlerarası anlaşmaları bizim yasalarımızdan üstün" kılan siz ve AKP Hükümetleri idiniz! Türkiye adına altına imza koyduğunuz anlaşmayı inkâr mı ediyorsunuz?
Madem AHİM kararlarını tanımıyorsunuz siz kendiniz niçin ÜÇ DEFA Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine baş vurdunuz?
Abdullah Gül ve eşi niçin AHİM'e müracaat ettiler?
Bakın Sayın Erdoğan;
Öyle şeyler yapıyorsunuz ki sizin için merhametin kırıntısını taşıyan gönülleri bile kırıyorsunuz.
İnanın ki yarın sizin için kimse merhamet duymayacak!
Sizin gibi davrananlara asırlar öncesinden Koca Yunus şöyle seslenmiş;
"Yol odur ki doğru vara / Göz odur ki Hakkı göre.
Er odur ki alçak dura / Yüceden bakan göz değil…"
Taş olma toprak ol da üzerinde güller açsın ya fani!
"Hiç bahar gelmekle yeşerir mi taş?/ Toprak ol da güller açsın baş baş…"
24 Kasım Cumartesi saat 13.00'te Çanakkale Belediyesi Türkan Saylan Sosyal tesislerindeyiz. Bekliyoruz…
AHMET TAKAN: KUTSAL TOPRAKLARDA SUUD REZALETİ!. .
Cumhur İttifakı tiyatrosunu seyre daldınız!. . Ne diyeyim?. .
Şimdi sizlere "Suriye'de neler oluyor? Haberdar mısınız" diye sorsam "Bizim mahallede Cumhur İttifakının adayı kim?" diye bana dönmenizden korkarım.
"Menbiç" desem "İstanbul'da Binali Yıldırım mı?" diye karşılık verirsiniz...
"İdlib'de işler yolunda gitmiyor" desem "Adana'da ortak aday MHP'den mi olacak?" diye merak ettiğinizi söylersiniz...
Hani pek de haksız sayılmazsınız. "Nasıl olsa Menbiç'te ABD ile ortak devriye atıyoruz İdlib'de de Soçi zirvesin de varılan mutabakata göre ateş kes sağlandı. Erdoğan'da aynı anda dost olduğu hem Trump hem de Putin ile sık sık telefonla görüşüyor. Sıkıntı yoktur herhalde" diye düşünürsünüz...
Ama yine de ben tüm cesaretimi toplayıp yazının okur nezdinde çöp olma riskini de alarak Suriye'de Türkiye'nin nasıl iyice sıkıştırıldığını son sıcak gelişmelerle anlatmaya devam edeceğim.
Cemal Kaşıkçı cinayetinde Türkiye'nin Suudi veliaht prensi iyice köşeye sıkıştırmasından dolayı bu ülke yönetiminin yaşadığı rahatsızlık sahaya da yansıdı. Nereye? Suriye'ye. . Suudi Arabistan'ın Fırat'ın doğusunda PKK/YPG'li teröristlere milyonlarca dolar para ve silah yardımını yaptığını biliyoruz. Cemal Kaşıkçı cinayetinin ardından Suudi Arabistan'ın barbar yöneticilerinin kutsal toraklarda da Türkiye aleyhine faaliyetler yaptığı bilgisine ulaştım. Türkiye Cumhuriyeti devletinin sağlam kaynaklarına göre Suudi yönetimi; El Bab bölgesi Afrin'de İdlib'de faaliyet gösteren çeşitli grupları ve terör örgütlerini toplayarak Türkiye'ye karşı kışkırtıyor silah ve para yardımı yapıyor. Suud bu şer faaliyetlerini de hiç utanıp çekinmeden kutsal topraklarda Mekke'de gerçekleştiriyor. Türk Silahlı Kuvvetlerinin 2-3 gün önce Afrin ve Bab bölgesinde çete ve yağmacılara karşı düzenlediği operasyonu da bu çerçeve de değerlendirin. Cemal Kaşıkçı cinayeti ile ilgili gelişmelerin ardından Suud'un Mekke'de toplayıp Türkiye aleyhine karşı kışkırttığı çeteler arasında ÖSO'lu kalleşler de var!. .
İdlib ise ayrı bir muamma!. . Sözde ateş kes var... Suriye rahatsız İran rahatsız Rusya rahatsız. El Nusra terör örgütü savaşı İdlib'den dışarı taşıma gayretinde. Bazen Halep ve Hama'yı vuruyor.
Şimdi bölge ile ilgili tüm dikkatler 28-29 Kasım'da yapılacak Suriye konulu 11'nci Astana toplantısında. Ay sonundaki toplantı Türkiye ve Rusya tarafından varılan İdlib anlaşmasının akıbetinin bölgedeki şiddet olayları nedeniyle tartışıldığı bir dönemde gerçekleşecek. Türkiye ve Rusya Suriye'nin İdlib vilayetinde silahsızlandırılmış bir bölge oluşturulması için Eylül ayında mutabakata varmıştı. Ancak anlaşmaya göre İdlib'den çıkması gereken silahlı grupların bir bölümünün bölgeden ayrılmayı reddetmesi ve zaman zaman rejim güçleriyle muhalifler arasında yaşanan çatışmalar mutabakatın ulaştığı başarıyı tartışmaya açmıştı.
Üst düzey diplomasi ve güvenlik bürokratlarından edindiğim bilgilere göre Astana'da kapalı kapılar ardından bir ilke imza atılabilinir. . Türkiye ve Suriye arasında bugüne kadar yapılan alt düzey teknik görüşmelerin daha üst düzeye çıkarılması için iki ülke arasında bir ön mutabakat sağlandı. Suriye rejimi hava kuvvetleri komutanlığı ve istihbarat biriminden bu üst düzey teknik görüşmelere katılabilecek isimleri taraflara bildirdi. Türkiye'den yanıt bekleniyor. Kaynaklar "Astana'da Suriye ile beraber güçlü bir hamle ile İdlip'de savaşı bitirecek terör örgütlerini temizleyecek planlar yapılabilir" diyor. Astana Türkiye için Suriye'de bir çıkış kapısı olabilir. Ancak sonucun ne olacağı devlet aklı ile kişisel egoların mücadelesinde sonucun ne olacağına bağlı!. .
Suriye sorununa Menbiç ve diğer önemli başlıklarla devam edelim...
Malum sebeplerden dolayı çok fazla ayrıntılarına giremeyeceğim bir haber; Geçtiğimiz günlerde TSK Menbiç'e bir kaç kilometre girebilmek için bir hamle yaptı. Ancak ortak devriye attığımız müttefikimiz (!) ABD buna izin vermedi. Şimdi Ankara'da başka seçenekler değerlendiriliyor.
ABD'nin başlarına toplam 12 milyon dolar ödül koyduğu 3 PKK'lı terörist elebaşlarının durumunu da merak ediyorsunuzdur. İstihbarat kaynaklarımız kahpelerin Kandil'in İran tarafında saklandığını bildiriyor. ABD bu durumu bilmiyor mu?. . Tabi ki biliyor!. .
Bu arada İran ne yapıyor?. .
İstihbarat kaynaklarımızın verdiği bilgiye göre; "PKK ile görüşüyorlar. PJAK'ı diğer Kürt gruplarına karşı güçlendirmeye çalışıyorlar. "
Fotoğraf bu!. .
Türkiye içine düştüğü girdapta boğulurken... "Ankara İstanbul İzmir'i hangi ittifakın hangi ortak adayı kazanır"ın peşine düşmek sadece onlarla yatıp kalkmak kime fayda getirir?. .
Beyler!. . Hatay Gaziantep Şanlıurfa Kilis Hakkari Diyarbakır Şırnak Van elden giderse İzmir'i de Yunan alır!. .
SERVET AVCI: YEREL REFERANDUMLARA GİDERKEN
Bu yazı yazılırken yerel seçimler için cumhur ittifakı henüz resmileşmemişti ama o yönde sonuçlanacağı besbelliydi… Buna karşılık millet ittifakı konuşulmakla birlikte tam netleşmemişti…
İttifak düşüncesi iktidar açısından çok hayatî bir ihtiyacın sonucu… Çünkü bu ittifak yapılmasaydı Türkiye'nin siyasî ve idarî sisteminde büyük değişime yol açan 16 Nisan 2017 referandumunda 'hayır' çıkacaktı… Son seçimde yüzde 42 oy alan AKP'nin bir yıl önce gerçekleşen referandumu geçirme şansı sıfır bile değildi…
Başarılmış daha doğrusu tadına varılmış bir yöntemdi bu… 'Ortağız' havasına girip fazla şımarmayan ve 'talepleri son derece sınırlı bir müttefik'le birliktelik iktidarın işine geliyor tabii ki… Bir de buna büyük propaganda gücü eşliğinde tüm muhalefeti -içine PKK'yı IŞİD'i FETÖ'yü DHKP-C'yi de ekleyerek- bir torbaya doldurduğunuzda dağılma işareti veren saflarınızı tekrar sağlama alabiliyorsunuz!. .
***
MHP kendince doğru yerde konumlandı… İktidar partisinden uzaklaşan seçmenin birinci adresi oldu… İktidar partisi açışından bakıldığında bu durum çok da kötü değil… Çünkü kendisinden uzaklaşan seçmen muhalefet saflarına geçmiyor MHP üzerinden de olsa yine ittifak havuzunun içinde kalıyor…
Zaten sıkça yapılan anketlerle de tespit edilen bu durum hâliyle ittifakı bir zarurete dönüştürüyor kendilerince haklı kılıyor… Anlaşılan o ki yerel seçimler de özellikle büyük şehirler için 'yerel referandumlar' şeklinde geçecek ve en önemli motivasyon unsuru önceki seçim ve referandumlarda 'başarı'yı getiren 'kamplaştırma' düşüncesi olacak…
Maalesef siyaset artık 'normalleşme'nin çok uzağında ve bu iklim 'rakip' değil 'düşman' üretiyor sürekli… Böylece toplumsal doku sertleşiyor insanların grupların ve yapıların birbirlerini etkileme şansını azaltıyor… İnsanlar mevzilerinde çakılı kalıyor… Bu da en çok statükonun işine geliyor… 'Düşmana bakarak hizalanma' hastalığı ülkeye orta ve uzun vâdede kötülük getirse de statükonun umursamaz sahiplerine yarıyor…
***
Muhalefetin bunu tam olarak gördüğünü söyleyemeyiz… Görse bile bu stratejiyi etkisiz kılacak dil karşı strateji üretme potansiyeli propaganda gücü ve kadrolar konusunda ciddi sıkıntıları var… O yüzden biraz da çaresizce ittifaka yöneliyorlar…
Önceki seçimlerde görüldü ki seçmen haritası anlamında Türkiye ikiye yarılmış durumda… Bloklar arası oy geçişleri son derece sınırlı… Olumlu veya olumsuz ülkede ne olursa olsun bloklar arasında 'geçişler' anlamında hareketlilik pek yaşanmıyor… Hiç de rasyonel olmayan gerekçeler seçmenleri bağlıyor… Hâliyle o 'bağlanmış seçmen' günlük hayatta yaşadığı zorlukları arka plana atıp bir anda 'kale bekçisi'ne dönüşebiliyor…
***
Her şeye rağmen yerel seçimlerde ittifak düşüncesi muhalefet adına nasıl değerlendirmek gerekiyor? Tabloya bakıldığında iktidar açısından oluşan zaruretin muhalefet için de geçerli olduğunu görüyoruz…
Madem yerel seçimler 'yerel referandumlar'a dönüşecek bu durumda muhalefete de 'parçalı' kalmak yerine ittifak yapmak düşüyor… Bu tercih edilen bir şey olmasa da şartların oluşturduğu bir mecburiyet gibi duruyor…
Referandumlarda İstanbul Ankara ve İzmir başta olmak üzere büyük şehirlerin neredeyse tamamında 'hayır' çıkmıştı… Ayrıca her ne kadar kamplaşmanın etkisiyle seçmenlerin mevzilerinde kalma eğiliminden söz etmiş olsak da bu sonuç sıfır değil… Yüzde 2'lik hatta 1'lik kısmî geçişler bile tabloyu değiştirebilir…
Anketler gösteriyor ki iktidar bloğunda -şimdilik- aleyhte yüzde 3 civarında bir oynama var… Geçmişte sok yaşadığımız gibi seçime doğru bu eksilme telafi edilebilir mi? Sandığa katılım oranı ne olacak?
Siyasî iktidar 2002'den bu yana en kritik seçimine giriyor… Kaybederse sadece bazı belediyeleri değil avuçlarının içinde sıkıca tuttuğu çok şeyi kaybedecek… Eğer kaybeden yine muhalefet olursa bunun kendi içlerinde yıkıcı etkisi olacak… Satranç başladı bakalım hangi akıl galip gelecek?
CAN ATAKLI: AİHM'İN DEMİRTAŞ KARARI İLE İLGİLİ SADECE REZİL OLDUĞUMUZLA KALIRIZ
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) HDP eski Eş Başkanı ve HDP Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş'ın tutukluluğuna ilişkin makul sürede yargılanmadığını savunarak serbest bırakılmasını istedi biliyorsunuz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise haberi öğrenir öğrenmez "Bizi bağlamaz karşılık vereceğiz" dedi.
Nasıl bir karşılık verileceğini henüz bilmiyoruz.
Ancak çok belli ki Demirtaş AİHM istedi diye serbest bırakılmayacaktır.
Peki AİHM kararına uymazsak ne olur?
Bu mahkemenin kararları bağlayıcı mı?
Uyulmazsa bir yaptırımı var mı?
Açıkçası hem bizdeki hem de diğer Avrupa ülkelerindeki hukukçular bu konuda kesin bir görüş birliğine sahip değil.
Yaygın anlayış AİHM kararlarının "bağlayıcı" olduğu yönünde ama aksi durumda bir yaptırım da bulunmuyor.
Nitekim başta Türkiye olmak üzere birçok ülke daha önce bu mahkeme tarafından verilen bazı kararları uygulamadı.
Elbette anlaşmalar ne olursa olsun egemen bir devletin kendi yargısı dışındaki bir yargı kurumunun alacağı karara uymama hakkı olduğu söylenebilir.
Her ne kadar Avrupalı hukukçuların ezici çoğunluğu "Ortak bir imza atıldıysa buna uyulması da gereklidir" diyorsa da sorun "yaptırım" uygulanamamasında.
Pratik olarak AİHM kararlarını uygulamayan bir ülkeye yaptırımda bulunmak çok zor.
En çok uygulanan yaptırım "para cezası" oluyor ki devletler genellikle bu cezayı sorun etmeden ödüyorlar; böylece konu da kapanabiliyor.
Bu durumda AİHM kararlarını uygulamayan ülkeler en fazla diğer ülkeler tarafından "ayıplanabilir" bundan ötesi de pek olmaz.
Selahattin Demirtaş olayı Türkiye'nin uluslararası alandaki yeni ve güçlü bir sorunudur buna karşı olacak tek şey dünyaya karşı yine rezil duruma düşeceğimizdir.
İktidar ve destekçilerinin uluslararası ilişkilerde "rezil olma" kaygısını pek taşımadıkları dikkate alınırsa Demirtaş'ın hapis hayatının daha süreceğini söylemek yanlış olmaz.
BUNU YAZMAK GEREK
DEMİRTAŞ KARARI CHP'Yİ AKP'DEN DAHA ÇOK SIKIŞTIRACAK
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın AİHM tarafından Selahattin Demirtaş hakkında verdiği karara anında "bizi bağlamaz" karşılığını vermesi AKP içinde bir çalkantıyaneden olmayacaktır.
Sadece yerel seçimde "Kürtlerin de oyunu almalıyız" diyen kesimleri biraz tedirgin edecektir.
Ancak Erdoğan hakim konumda olduğu için başı sıkıştığında HDP ile pazarlık masasına oturabilir ve seçime çok az bir zaman kala Demirtaş'ı tahliye ettirebilir.
Sanıyorum bu konu CHP'nin başını daha fazla ağrıtacaktır.
Çünkü CHP hukuk açısından AİHM kararının uygulanmamasını eleştirmek durumundadır.
Bu da Erdoğan ve çevresinin en hevesle beklediği durumdur.
CHP istediği kadar "hukuk uluslararası anlaşmalar Türkiye'nin itibarı" desin Erdoğan ve AKP'lilerin "İşte görüyorsunuz CHP yine terörden yana tavır aldı"suçlamasının önüne geçemeyecektir.
CHP ilk açıklamasında; "Karara uyulmalı Demirtaş tahliye edilmeli" dedi.
Bu hukuk ve demokrasi açısından önemli bir tavır.
CHP bu kez AKP'nin hukuk dışı söylem ve saldırılarından korkmadan söyleminin arkasında durmayı başarırsa bu Türkiye'nin hayrına olacaktır.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
KONUT SATIŞINDA ESAS KONU "EL DEĞİŞTİRME" SAYISI
Hazine'nin teslim edildiği damat Berat Albayrak bu yılın ilk 9 ayında 1 milyon konut satıldığını açıkladı.
Albayrak bu açıklamasının "ekonominin ne kadar iyi gittiğinin" bir kanıtı olduğunu da vurguladı.
Önceki günkü yazımda toplam konut satışının yanıltıcı olabileceğini krizin çıktığı ağustos ayından bu yana ne kadar konut satıldığını merak ettiğimi belirtmiştim.
Ekonomiyi iyi bilen bir dostum aradı dün ve "merakında haklısın ama asıl sorman gereken son dönemde kaç konutun el değiştirdiği" dedi.
Ne dediğini tam anlayamayınca "yani?" diye sordum.
Ekonomist dostum "yanisi basit" dedikten sonra "Bakan sıfırdan satış rakamlarını verdi. Bunlar bir milyon. Peki daha önce sıfırdan alınmış konutlar da dahil son iki ayda kaç konut el değiştirdi bankalar tarafından haczedildi asıl bunun rakamı çok önemli" dedi.
Ardından ekledi "Elbette kesin rakamlar veremem ama bankacı dostlarımdan aldığım bilgiye göre yüzlerce hatta binlerce konut sahibi taksitlerini ödeyemediği için ya evini çok düşük fiyata satıp borcunu kapatıyor ya da bankalar ödenmeyen kredilere karşı evlere el koyuyor. "
Dün Hürriyet Gazetesi'nde ekim ayında 145 bin konutun satıldığını bunun 71 bininin el değiştirdiği belirtiliyordu. Acaba bunların kaçı "zaruretten" oldu?
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
METRODAKİ ONARILAN YÜRÜYEN MERDİVENLER İLE İLGİLİ BİR TALEP
Günlük hareketlerim nedeniyle metroyu da çok sık kullanıyorum.
Çoğu zaman tanık olduğum ve vatandaşların da tepkisine neden olan bir konuyu dile getirmek ve metro yönetimini uyarmak istiyorum.
Doğal olarak zaman zaman yürüyen merdivenler bozuluyor ve onarıma veya bakıma alınıyor.
Aşağı doğru hareketli yürüyen merdivenlerde bir arıza varsa pek sorun yok merdivenleri yürüyerek inmek o kadar zor değil.
Ancak bazen yukarı yönlü yürüyen merdivenlerde arıza oluyor ki onarımı sırasında herkes dik merdivenleri tırmanmak zorunda kalıyor.
Elbette asansörler de var ama kalabalıklar için bu yeterli değil.
Yürüyen merdivenler çift taraflı çalışır.
O halde onarılacak merdiven yukarı yönlüyse onun onarımı süresince inen merdivenin yönü tersine çevrilebilir.
Muhtemelen yürüyen merdiven görevlileri o anda bunu akıllarına getirmiyor.
Metro yönetimi bakım ve onarımlar sırasında bunu kural haline getirebilir.
Erdoğan Demirtaş'ın serbest bırakılmasına dair AİHM kararı için 'Bizi bağlamaz' dedi. !
NECATİ DOĞRU: SİYASET DEĞİL REZALET!
Bizim gazetenin yazı işlerindeki arkadaşlar dalga geçmiş olmalı. "Siyaset böyle bir şey!" diye 9 sütuna manşet koydular.
Bir ay önce ne dedi.
Bir ay sonra ne söyledi
Balonlar açılmış.
Söylenenler yazılmış.
MHP Genel Başkanı Bahçeli bir ay önceki balon konuşmasında "yerel seçimde ittifak yok" diyor. AKP Genel Başkanı Erdoğan da "O zaman herkes kendi yoluna" diye karşılık veriyor.
Daha tükürüğü kurumadı.
30 gün sonra Erdoğan'ın balonun içinde: "Seçim ittifakını masaya yatıracağız"müjdesi (!) var. Bahçeli'nin balonunun içini; "Gündemi davet sahibi belirler" diyen gel gel yapışlar dolduruyor.
Bu siyaset değil.
Bu rezalet rezalet!
★★★
Dün: Ak diyordu.
Bugün: Kara.
Dün: Seninle yokum.
Bugün: Hemen geliyorum.
Fikir değiştirmenin karar çevirmenin hikmet döndürmenin adı siyaset oldu.
Siyasetin ahlakı olmalı.
Tutarlılığı bulunmalı.
Belediyelere; "imar planları delinmiş betonlaşmış yeşilini yitirmiş trafiği hep kilitlenen suyu pahalı doğalgazı el yakan caddesi kir pas içinde sokağı ütüsüz pantolona dönmüş çarşısında pazarında halinde fiyatları aracıların insafına bırakılmış Suriyeli Afganlı Pakistanlı Afrikalı mültecilerin gündüz ışığında soygunculuk yaptığı gece karanlığında dükkan yağmaladığı Sayıştay raporlarına göre yolsuzluğa hırsızlığa adam kayırmaya batmış partili müteahhide ihale verip çulsuzdan zengin yaratma çirkefine batırılmış kentlere" sorunları çözecek dürüst düzgün ahlaklı tutarlı başkan adayı mı arıyoruz yoksa "dün yollarımızı ayırmıştık ama bugün ittifakımızı tazeliyoruz diyenlerin" ağzına bakmaya razı kimselere şehirleri ilçeleri mi teslim ediyorsunuz?
Buysa siyaset!
Rezalet! Rezalet!
★★★
Bir fikir!
Bir ülkeyi kalkındırır.
Bir buluş!
Bir kenti yüceltir.
İttifak dedikleri: "Ben sana Ankara ile İstanbul'u vereyim sen bana Adana ile Mersin'i ver" pazarlığı.
Bu mu fikir?
Bu mu buluş?
Bu koyun pazarlığı!
Halkın oyunu koyunlaştırmışlar trampa yapıyorlar. Bu trampa mı kenti daha ileriye götürüp sorunları en az maliyetle çözecek kentliyi yaşadığı şehirde mutlu edecek? Partiler "yarı tanrılaşmış tek adam lider tipi" yarattı. İktidarı da muhalefeti de aynı; yarı tanrılaşmış liderler balonlarla ittifak bozuyor-ittifak yeniliyorlar.
Rezalet! Rezalet!
KALEMİN GÖR DEDİĞİ
YATAĞINIZA TÜKÜREYİM KALEMİNİ KIR ASLA SATMA!
Dün bu köşede yer vermiştim devam edeyim: Haber Türk yazarı Fatih Altaylı "Hürriyet yazarı Ayşe Arman para ile röportaj yapıyor" diye yazdı. Ayşe Arman ve gazetesi yalanlamadı. Sabah yazarı Hıncal Uluç Hürriyet Yazarı Ahmet Hakan'ın da "yıllardır süren sırt ağrılarım yüzde yüz yerli ve milli (…. . ) marka yatağa uzanınca birden kesilmesin mi?" diye yazdığını hatırlatıp "Ayşe para ile yazıyorsa Ahmet kaça yazmış acaba? Korkunç şüphe içinde kaldım" diye yazdı. Vecihi Tekdağ adlı okurum da sizi bilgilendireyim diye Hıncal Uluç'un bir yazısını bulmuş gönderdi. Hıncal Uluç yazısında; "Geceleri Amerikan Başkanı'nın yatağında yatıyorum. Vallahi yanında değil içinde yatıyorum bir aydır. . Böyle bir şey olmaz. . Bir uzaktan kumandası var yatağın. . Düğmelere basmaya başlıyorsunuz. . Baş kısmı yükseliyor. . Okumak veya televizyon izlemek için. . Bu arada yorgun ayaklarınızı dinlendirmek isterseniz ayak kısmını havaya kaldıran bir düğme de var. . Ama bunlar daha başlangıç. . Asıl harika. . Kumanda üzerindeki düğmelerle masaj başlatabiliyorsunuz. . Bacaklarınıza sırtınıza istediğiniz yere istediğiniz program ve şiddetle bir titreşim masajı. . Müthiş bir şey. . Nasıl tatlı bir uykuya hazırlıyor sizi…(…. . ) yataklarını benim okurum zaten biliyor. . Bir uyudunuz mu bir daha uyku bölünmesi yok. . Bu müthiş yatağı daha yakından tanımak isterseniz…. " diye yazmış adres bildirmiş. (Kasım 2005). Yatağınıza tüküreyim. Kalemini kır asla satma!
TOKMAK: AVRUPA'DAN DIŞLANIRIZ!
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin terör suçundan tutuklu yargılanan eski HDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın serbest bırakılmasına karar vermesi sanırım daha çok uzun süre tartışılacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Bu karar bizi bağlamaz!" diye kestirip atması doğru mudur? Hayır!
Zaten dünyada bizi "Hukuk tanımaz bir ülke" olarak biliyorlar Erdoğan'ın aşırı tepkisiyle aleyhimizdeki bu kanaat daha da güçlenecek!
Türkiye "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Sözleşmesi"ne imza atan ülkelerden biridir. Sözleşmenin 46'ncı maddesine göre taraflar davalarda mahkemenin kesinleşmiş kararına uymayı taahhüt etmişlerdir.
Bu bakımdan hiçbir ülke hiçbir makam "Bu karar bizi bağlamaz" diyemez.
Ayrıca Erdoğan bu açıklamayı çok erken yapmıştır. Çünkü AİHM'nin kararı kesinleşmiş değildir. Türkiye'nin 3 ay içinde karara itiraz hakkı vardır.
İstanbul Barosu'nun önceki başkanlarından Av. Turgut Kazan:
"Karar bizi bağlamaz demek hukuku yok saymaktır. Bırakın Avrupa Birliği sürecini Avrupa Konseyi'nden de atılırsınız!" diyor.
-- a45UyF587661
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder