RIFAT SERDAROĞLU: TÜRK HAKANI ATATÜRK
10 Kasım 2018 Türk Hakanı Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü kaybettiğimiz günün 80'inci yılıdır.
Bugün ATA'yı özleyen ve onun aydınlık yolunu rehber edinenler Ata'mızın ebedi istirahatgâhına koşacaktır.
Bizler Ata'mızın eserini koruyamamış olmanın suçluluğu ve utancı içindeyiz.
Makamlarına düşmanlarını oturtmanın ezikliği içindeyiz.
Gazi son Türk Hakanı olarak Türklere gasp edilen devletlerini geri vermiştir.
Türk kadınını Arap esaretinden çekip almış Tomris Hatunların onurlu yolunu yol yapmıştır.
Orta çağ karanlıklarını bilimin aydınlığıyla yırtmış aydınlık bir yol açmıştır.
Padişahın şeyhin şıhın kulu haline getirilerek onuru elinden alınan Türk Milleti kula kul olmaktan kurtarılmış tarihsel köklerinden gelen mirası kendisine geri verilmiştir.
BUGÜN;
Türk Milletini Arap'a dönme-devşirmelere köle yapan savaştan savaşa gönderip kırdıran aşağılayan vergi adıyla zulmedenlerin bakiyeleri devleti ele geçirmiştir.
Türkler bugün de aşağılanıyor soyuluyor! Deli Dumrul haracına döndürülen vergilerle imtiyazlarla hazine garantileriyle tefeci faiziyle soyuluyor.
Türkler fakirleştikçe Türk düşmanları zenginleşiyor.
Ve bizler başımız eğik Ata'ya koşuyoruz. Oysa son Türk Hakanımız bizleri bu günler için uyarmıştı. Uyarılarını yeterince dikkate almadığımız için devletimiz elimizden alındı.
Bugün Ata'yı ziyaret eden ve etme olanağı olmayıp gönlünden ziyaret eden Türklere bir önerim var;
Bugün hep birlikte Türk Devletini demokratik yolla geri alalım. Var mısınız?
Hep birlikte en kutsal bildiğimiz değerlerimiz üzerine ant içelim.
Ben diyorum ki;
Vatanımızı Türkiye Cumhuriyeti Devletimizi işgalden kurtarana kadar mücadele edeceğime kutsal bildiğim bütün değerlerim namusum ve şerefim üzerine yemin ediyorum.
Ve diyorum ki bir daha Atatürk'ün huzuruna çıkarken başımız dik olsun!
Başarabiliriz!
Unutmayın inanmak başarmanın yarısıdır!
VAR MISINIZ?
000000000000000000000000
CAN ATAKLI: AH CANIIIIM ŞUNLARA ÇOK ACIYORUM
akirlik ne kötü bir şey.
Hele ülke olarak fakir olmak ondan da beter.
Refah seviyeniz de düşük olur doğal olarak.
İsteseniz de birçok şeyi yapamazsınız.
İçiniz daralır.
Gözünüz hep refah seviyesi yüksek ülkelerde olur.
Kıskanırsınız içten içe ama yapacak bir şeyiniz yoktur ne yazık ki.
Ama fakir ülke olmanın bazı görünmeyen yararları da vardır.
Örneğin bir ülkenin refah seviyesi düşükse enflasyonu da düşük olur.
Pahalılık olmaz.
Bazı fırsatçılar zırt pırt zam yapamaz.
Birçok mal ve hizmetin fiyatı uzun yıllar boyu hiç kıpırdamaz bile hep aynı kalır.
Bunları nereden biliyorum?
Çok şükür her şeyi bilen bir cumhurbaşkanına sahibiz.
"Ben ekonomistim yaaa" diyen bu cumhurbaşkanımız sağ olsun bizleri ekonomi konusuna bilgilendiriyor.
Refah seviyesinin artmasıyla fiyatların zamlandığını enflasyonun yükseldiğini anlatıyor bizler de öğreniyoruz.
Geçen gün ne kadar da veciz biçimde dile getirdi yine.
"Et fiyatlarının artması refah seviyemizin bir neticesidir" dedi.
Ekonomist cumhurbaşkanımız refah seviyemiz artması sonucu kasaplara koştuğumuzu bol bol et aldığımızı bu nedenle fiyatların yükseldiğini bir güzel anlattı.
Halbuki ne güzel eskiden refah seciyemiz düşük olduğu için vatandaş et almayagitmiyordu böylelikle et fiyatları da artmıyordu.
Sağ olsun cumhurbaşkanımız anlattı da bizler de öğrenmiş olduk.
Ve bu sayede anladık Avrupa ve Amerika'nın bizi neden kıskandığını.
Çünkü bu ülkelerde refah seviyesi düşük olduğu için halk et almaya çabalamıyor.
Bu nedenle et fiyatları hem düşük hem de yıllardır artmıyor.
Düşünsenize Amerikalılar en pahalı eti bizim paramızla 30 liraya falan alıyorlar. Bizde kıymanın bile kilosu 50 lirayı geçti artık.
Neden?
Biz refah ülkesiyiz.
Halkımız zengin ve et almak için yarışıyor.
Ben de Alman olsam ekonomiden bu kadar iyi anlayan bir cumhurbaşkanına sahip olan Türkiye'yi çok kıskanırdım.
KOMİK
BU HAFTANIN DUVAR YAZILARI
Yeni komik cümlelerimiz geldi. Tabii İbrahim Ormancı'dan;
Keçi de değilim ama hep tosluyorum. Ama yanlış anlaşılmasın. Duvara tosluyorum!
★★★
Eskiden kelle koltukta gezdiğini söyleyenler bugün kelle paça çorbayla yetiniyor ancak!
★★★
Küçükken aldım sazı elime. Bu yaşa geldim hâlâ bir çalmayı öğrenemedim.
★★★
Sağlık çalışanlarına şiddette bulunanların bence sığlık sorunları vardır.
★★★
Senden bir cacık olmaz diyenlere inat aşçı oldum. Bol bol cacık yapıp satıyorum.
★★★
Kula kulluk yapmayın. Yaparsanız kıllık yapın.
★★★
Baki kubbede kalan hoş bir sada bakiye ise bankada kalan yüklü bir hesapmış!
★★★
Bazı kadınlar ne çocuk yapar ne de kariyer. Yalnızca ve yalnızca kapris yapmasını bilirler.
★★★
Hani diyorum etin pahalı tavuk pahalı sucuk pahalı. Ailecek piknik yapmak için mangal gibi yürek olması gerek insanın.
★★★
Dimyat'a pirince giderken radara yakalanıp kallavi ceza yemek de var. Aman ha.
★★★
Kirada üç -dört evi olan adamın kızını istemeye gittik. "Bekara kız vermiyorum" demesin mi?
★★★
El elin eşeğini sosyal medyada ararmış.
★★★
Artık misafir ne umduğunu ne de bulduğunu yiyor. Pizza siparişi verip ev sahibiyle birlikte yiyor!
★★★
Ağabeyi futbolcu. Frikikleriyle nam salmış. Kız kardeşiyse verdiği frikiklerle yürek hoplatıyor.
★★★
Sonunda iş güç sahibi oldum. Keyfimin kahyası oldum.
★★★
Ülkemizde bulunan Suriyelilerin parti kuracağı iddia edilmiş. Bundan üyesi Şam'da kayısı. Yakışır !….
★★★
Şaşılacak şey. Hiçbir şeye şaşırmıyorum artık!
★★★
İndirim sezonu bitti bindirim sezonu başladı. Zamlar sağanak gibi !
★★★
Aç tavuk kendini bakliyat reyonunda sanıyor artık.
YENİ ÖĞRENDİM
GİŞELERDEN KAÇAK GEÇEN YABANCI ARAÇLARI NEDEN YAKALAYAMIYORUZ?
En çok soru soran milletvekili Ömer Fethi Gürer şimdi de otoyol ve köprü gişelerinden kaçak geçip giden yabancı plakalı araçların durumunu ortaya çıkardı.
Gürer'in Sayıştay raporlarından çıkardığı sonuçlara göre 2017'de 138 milyon 815 bin 635 araç Otomatik Geçiş Sistemi (OGS) ile gişelerden geçti.
Buradan 538 milyon 619 bin 314 liralık gelir sağlandı.
Hızlı Geçiş Sistemi (HGS) ile ise 1 milyar 229 milyon 416 bin 735 TL gelir sağlandı.
Toplam gelir ise 1 milyar 768 milyon 36 bin 49 lira oldu. .
2017'de gişelerden toplam 19 milyon 951 milyon 310 kaçak geçiş oldu.
Bunların 878 bini yabancı plakalı araç. Bu araçların ödemesi gereken 64 milyon 500 bin lira.
Sayıştay raporu bu paraların tahsil edilemediğini ortaya koyuyor.
Demek ki kaçak geçiş yapan araçlarla ilgili gümrük kapılarında bir alarm sistemi oluşturulmamış.
Günümüz bilgisayar teknolojisinde bu çok zor olmasa gerek.
ÇOK GÜLDÜM
BU PAZARIN İKİ FIKRASI
Bu hafta Yıldırım Tuna'dan iki pazar fıkrası geldi;
KISA BOYLU PATRON
Şirketteki patronumuz çok iyi biri. Önünde konuşulmaması gereken tek şey ise onun boyu… Hayli kısa olan boyunu ciddi olarak kafasına takmış durumda. Bir sabah büroya "Çocuklar yankesicinin biri pantolonumun arka cebinden cüzdanımı çaldı" diyerek telaşla girdi hepimiz sustuk kaldık yeni işe başlayan kız arkadaşımız durumu bilmediğinden "Hadi ya İmkansız" dedi "Kim o kadar çömelebilir ki?"
KIZILDERİLİ
İki kovboy atlarıyla giderken iki kolu yanda kulağını yere yapıştırmış yüzükoyun yatan bir Kızılderili'ye rastlamışlar. Kovboylardan biri diğerine "Bu şekilde bir Kızılderili onlarca mil ötesini dinleyebilir" demiş ve Kızılderili'ye dönüp "Selam. Ne yapıyorsun?" diye sormuş
"Bir posta arabası" diye ağır ağır konuşmaya başlamış Kızılderili "İki at tarafından çekiliyor biri beyaz diğeri kahverengi. Esmer erkek sarışın kadın ve bir çocuk. Arabada ev eşyaları var. "
Kovboy "Yok artık" demiş "Bu kadar detayı nasıl bilebilirsin ki?" Kızılderili "Ugh"demiş belini tutup zorlukla ayağa kalkmaya çalışarak "O şerefsizler az önce bana çarpıp kaçtılar. "
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
BU AYIP BÜTÜN GAZETECİLER İÇİNDİR
Gazeteci Hüsnü Mahalli'nin bir yazısında ve katıldığı televizyon programında yaptığı konuşmadaki sözleri nedeniyle "Cumhurbaşkanına hakaret" ve "Kurul halinde çalışan kamu görevlilerine hakaret" suçlarından yargılandığı dava karara bağlandı.
Mahalli'ye "Cumhurbaşkanına hakaret" suçundan 2 yıl 5 ay hapis cezası verildi. Mahalli'ye "Kurul halinde çalışan kamu görevlilerine hakaret" suçundan ise 1 yıl 8 ay hapis cezası verilerek bu hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildi.
Hüsnü Mahalli 15 Aralık 2016'da mahkemece tutuklanmıştı.
6. Asliye Ceza Mahkemesi de Mahalli'nin "kaçma ihtimalinin olmaması tutuklulukta kaldığı süre istenilen cezanın miktarı ve mağdur üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunulmasının olanaksız olmasını" dikkate alarak 20 Ocak'ta tahliyesine karar vermişti.
Şu yukarıdaki haber gazetelerin neredeyse hiçbirinde yer bulmadı.
Hepimizin ayıbıdır bu.
Bir gazeteci saçma sapan bir gerekçe ile yargılanıyor ve hapse mahkûm ediliyor.
Aslında mahkum edilen Hüsnü Mahalli değil hepimiziz.
000000000000000000000000
SAYGI ÖZTÜRK: YAZLIK SARAY İÇİN KÖYLÜLERİN TARLALARI KAMULAŞTIRILIYOR
Marmaris Okluk Koyu Turgut Özal'ın Başbakanlığı döneminde sade haliyle tanındı. Şimdi aynı yerde büyük binalar yapılıyor Cumhurbaşkanlığı'nın yazlık sarayı genişledikçe genişliyor. Marmaris'in Karaca Kuzuotu Malderesi köyleri Okluk Koyu'nun çevresindedir. Şu günlerde bazı köylülere Marmaris Kaymakamlığı Milli Emlak Müdürlüğü tarafından gönderilen yazıda 28 Kasım 2018 tarihinde müdür odasında bulunmaları isteniyor. Nedeni ise "Pazarlık görüşmesine davet" olarak açıklanıyor.
Kimilerinin atalarından kalma arazilerinin kamulaştırma kararı köylüleri bir anda çaresiz duruma itti. Okluk Koyu'nda yaptırılan Cumhurbaşkanlığı sarayı giderek genişliyor köylülerin ellerindeki araziler de bu yüzden kamulaştırılıyor.
GEREKÇE: KAMU YARARI
Marmaris Milli Emlak Müdür Vekili Sezai Suda 2 Kasım 2018 tarihli "Pazarlık görüşmesine davet" yazısında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın oluruyla Cumhurbaşkanlığı hizmetlerinde kullanılmak üzere arazinizin kamulaştırılması ve Hazine adına tescil edilmesi uygun görüldüğünü belirtiyor. Muğla Valiliği İl İdare Kurulu da 24.10.2018 tarihli kararıyla söz konusu taşınmazların Cumhurbaşkanlığı hizmetlerinde kullanılmasında kamu yararı gördü.
Araziler için öncelikle "Pazarlıkla satınalma" yöntemi uygulanacak. Satınalma usulü ile kamulaştırmanın yapılmaması halinde İdare tarafından ilgili mahkemeye bedel tespiti ve tescil talebinde bulunulacak. Yani sizin satmak istememeniz bir sonuç getirmeyecek.
ÜÇ- BEŞ KİŞİ DEĞİL
Kamulaştırılacak araziler öyle üç-beş kişiye ait değil. Onlarca kişinin arazisi ellerinden gidiyor. Doğdukları büyüdükleri geçimlerini sağladığı toprakları elinden alınacak olan köylüler son derece üzgün. Arazilerinin çok kıymetli olduğunu biliyorlar. Konuştuğum bir köylü "İnanın kara kara düşünüyoruz. Yapacak bir şeyimiz de yok. Örneğin benim arazim Cumhurbaşkanlığı binasına 2 kilometre uzaklıkta. Buna rağmen hepimizin arazileri elimizden alınıyor"diyor.
Köylülere göre yaklaşık 200 dönüm tapulu arazi Cumhurbaşkanlığı yerleşkesi için kamulaştırılacak. Yani bir dönemin mütevazı cumhurbaşkanının dinlendiği yerlerde bugün çok sayıda bina yapılmış durumda. Bu da yetmiyor genişledikçe genişliyor.
Tekneciler de artık Okluk Koyu İngiliz Limanı Değirmenbükü'nü unutsun. Çünkü birçok yer tekne trafiğine kapatılıyor. Bazı tekne butik otel ve lokanta sahipleri tanıdık müşterilerine geldiklerinde mağdur olmamaları için uyarı mesajları gönderiyor.
Cumhurbaşkanlığı tarafından yaptırılan binaların önemli bir bölümü tamamlanmış durumda. Ancak kamulaştırmalarla birlikte yeni binaların yapımı da gündemde. Binaların yapıldığı biliniyor ama neler yapıldığını açıkçası bilen de yok…
Türk siyasetinin bilge isimlerinden Antalya Milletvekili Deniz Baykal'ın sağlık durumu her geçen gün iyiye gidiyor. "Deniz Baykal da belediye başkan adaylığı için başvurmuş" denildiğinde tabii önce espri sanıyorsunuz. Sonra gerçek ortaya çıkıyor.
Gerçekten Deniz Baykal Bursa-Mudanya Belediye Başkan adaylığı için başvurmuş. Ama bu Deniz Baykal Mudanya'da yaşayan Avukat Deniz Baykal. Siyasetin içinde olan Deniz Baykal bize şunları söyledi:
"Bursa'da siyasetin içindeyim. Mudanya'da yaşıyorum. Partime ve halkımıza birçok noktada hizmet verdim vermeye devam ediyorum. Mudanya'nın tarihi ve kültürel mirasıyla tarımsal ürünleriyle deniziyle stratejik konumuyla bırakın Türkiye'yi dünyanın gözbebeği olması gerektiğini düşünüyorum. Ben de 'Başka bir Mudanya mümkün' diyerek başkanlığa aday olmak istiyorum. Cumhuriyetimizin temellerinin atıldığı bu kentin hayallerin ışığında ayağa kalkacağına inanıyorum. "
Deniz Baykal "Bizim önceliğimiz Mudanyalıların huzuru ve mutluluğu bu amaçla yola çıktım" diyor. CHP Genel Merkezi ikinci bir Deniz Baykal'a "Evet"der mi bunu da göreceğiz.
000000000000000000000000
TUNCAY MOLLAVEİSOĞLU: MESELE FESLİ'NİN ÖTESİNDE... ATATÜRK NEDEN HEDEFTE?
Vefatının 80. yılında Cuma Hutbesi'nde Mustafa Kemal Atatürk'ün adı geçmedi!
13 Temmuz Cuma'sında ise; "15 Temmuz darbe girişimi" fetva konusuydu mesela...
**
Hutbelerin içeriğinden Diyanet İşleri Başkanlığı sorumlu...
Diyanet'in Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş bu günlerde çok meşgul olmalı... öyle ki; tescilli Atatürk düşmanı Fesli Kadir'in evine geçmiş olsun ziyaretine kadar gitmiş.
Aynı zamanda Saray'ın da itibar gösterdiği Kadir Mısıroğlu'na ziyaretin zamanlaması dikkat çekiciydi...
**
Boğazda trilyonluk restorantı ortaya çıkan şu "fakir" Fesli Kadir'in sözleri bize hedefin ne olduğunu göstermiyor mu?
"İstediğimiz olmuş değildir. Yarı yoldayız. Nasıl buluğa ermemiş bir çocuğa 'niye evlenmiyorsun?' demezsen Hükümet'e de 'niye Şeriatı ilan etmiyorsun?' diyemezsin. Vakti var... Her ulus bir zamana rehmolunmuştur. "
Bu sözler bana FETÖ lideri Fethullah Gülen'in eski DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel'in iddianamesine yansıyan sözlerini anımsattı.
Gülen de şunları söylüyordu; "Hakim kiralayın savcı kiralayın son ana kadar çoğalın... Dünyayı elinize alacağınız güce erişinceye kadar girişeceğiniz her hareket erkendir!"
Fethullah Gülen'in "erken davranmayın" dediği hareket bir karşı-devrim hareketidir. Atatürk Türkiye'sinin yıkılması düşüncesidir. Peki Kadir Mısıroğlu bu sözlerinin devamında ne demiş:
"Sizin nesliniz İslam'ın mutlak galebesini küfrün mutlak yıkılışını heykellerin köpek leşi gibi sürüklendiğini görecek. Siz göreceksiniz... O gün beni hatırlayın..."
Fesli Kadir ile Pensilvanya'daki FETÖ liderinin amaçları farklı mı?
Her ikisi de Atatürk Türkiyesi'nin yıkılmasından yana...
Fesli bir başka konuşmasında daha da ileri gidiyor; "Hilafet ve şeriat yıkılacağına keşke Yunan galip gelseydi" diyor!
Böyle "Müslüman" olduğu sürece "gavur" düşmana gerek var mı?
**
Dün değerli meslektaşım Selcan Taşçı yazmış. Yunan ordularının Türk köyleri ve kasabalarında kadınlara yaptıkları işkenceleri tecavüzleri... çocukları köylüleri kör bıçaklarla kesmelerini...
O masum şehitlerin ahları hala bu gökkubbenin altındadır!
Yüreğiniz yetiyorsa sonuna kadar okuyun! Ve okutun bence o yazıyı...
"Yunan galip gelseymiş" diyebilecek kadar milletine vatanına düşman karşı-devrimcilerin gerçek yüzünü gösterin...
**
Emperyalizm ve din tüccarlarının ortak düşmanıdır Atatürk...
Çünkü O her 10 Kasım'da yeniden doğar...
Her gün öldürmeye çalışsalar da memleketin dört bir yanında filizlenir yeniden...
Atatürk'ün akıl ve bilim hedefi; yoksul geri bırakılmış kaderine terk edilmiş halkımızı kuldan "insana" dönüştürmüştür.
İnsanın özgürleşmesi onun sırtından geçinen din simsarlarının siyaset hokkabazlarının işine gelmez!
Atatürk; başı kabak ayağı çıplak yoksul Anadolu'yu ekonomik devrimle ayağa kaldırmış kültür devrimi ile ufkunu eğitim devrimi ile de gözünü aklını açmıştır...
Emperyalizm Türklüğün kurtarıcısı Mustafa Kemal'den hala öcünü alamamıştır.
İzmir'e Yunan'ın ayak basması Türk Milleti'nin tarihten silinmesi için atılmış bir adımdı... Düşman büyük acılar bırakarak çıktığı denize geri döküldü...
Ancak içimizdeki tohumları yıllar içinde serpildi ve büyüdü...
Dini kirli amaçlarının örtüsü yapan ancak yüce dinimiz İslam ile asla ilgisi olmayan dogma ve yalanları ile; bu milletin kanını yeniden emmek isteyen Padişah kullarına karşı uyanık olmalıyız...
Onlar Emperyalizmin tetikçileridir... Bu günlerde her yerdeler...
Büyük Önder'in ölüm yıldönümünde bize düşen; onu her zamankinden daha çok anlamak anlatmak ve 21. yüzyılın yalan makineleri ile beyni uyuşturulmuş samimi insanları yıkım sürecinde uyandırmaktır...
000000000000000000000000
NECATİ DOĞRU: BAKAN NOT ALDI ÇÖPE ATTI!
Ağzı bozuk terbiyesiz bir anlatım saymayın. Türkçenin verdiği geniş hoşgörüyle yazdım. Söyleyen de zaten ben değilim. Cumhurbaşkanı'nın onuncu kez tekrarlayışıdır. İlk "Bize oy verdiniz şehirlere dikey koyduk ihanet ettik. Yeniden oy verin bu kez yatırıp koyalım…" uyarısını İstanbul'un seçilmiş ve istifaya zorlanmış Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın yüzüne kalabalık bir toplantı sırasında yapmıştı. "Biz bu şehrin kıymetini bilemedik biz bu şehre ihanet ettik hâlâ da ihanet ediyoruz ben de bundan sorumluyum" demişti.
Geçen gün tekrarladı.
Bu kez Bakan'a söyledi.
"Yatay mimarı" istedi: "Binalar yükseldikçe yollar büyüdü gönüller çoraklaştı karardı çölleşti" dedi.
Bakan not aldı.
Toplantı bitti.
Bakan notu ne yaptı?
★★★
TOKİ'nin elinde "İstanbul'a dikey olarak 50-100 katlı pis ve iğrenç görüntülü beton- cam- plastik yığını koyulan 76 büyük soygun projesinin raporu" var.
76 AVM.
GÖKDELEN.
REZİDANS.
76 "gönül karartan inşaat soygununun" hepsi Tayyip Erdoğan'ın Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı döneminde yapıldı. İstanbul'da şehir planlarına vücut çalımı atıp kişiye parsele özel imar yetkisini Ankara'ya kaydıran kararlar kanun değişiklikleri de aynı dönemde çıkartıldı. Arşive girin elektronik ortamda "TOKİ'den 240 milyar liralık ihanet" cümlesini yazın. Giriş tuşuna basın. Liste karşınıza çıkıyor. 76 projenin müteahhitleri ve inşaat şirketlerinin yüzde 99'u iktidarın yandaşı yeni zengin işadamlarından oluşuyor. 76 projenin tamamında imar izinleri delinmiş. Verilen inşaat izinlerinin üzerine çıkılmış. Fazladan 12 milyon 400 bin metrekare inşaat yapılmış. Ve "240 milyar 234 milyon 265 bin liralık yasadışı dikey koyuş rantı" elde edilmiş.
★★★
Bu TOKİ'nin hesabıdır.
Acaba 240 milyar 234 milyon liralık yasadışı dikey koyuş rantı elde eden işadamları bunun ne kadarını belediye bürokrasisine ve ne miktarını iktidar partisine seçim finansmanı olsun diye aktardı? Bu 76 AVM GÖKDELEN ve REZİDANS'ın yapışılışında görev alan Ankara bürokratları acaba kime bağlıydı? Eski AKP'li Bakan Ertuğrul Günay "AKP doymayan bir zengin partisidir" demişti. İşte bu yüzden ben de tahminen diyorum ki:
Yeni bakan not aldı.
Götürüp çöpe attı.
KALEMİN GÖR DEDİ
ALTAY TANKI'NI YANDAŞ İŞADAMI KAPTI!
Altay Tankı projesini geliştirme işi Otokar firmasına verilmişti. Devlet bu iş için Otokar'a 50 milyon dolarlık bir ödeme yapmıştı. Altay Tankı'nın üretimi için sözleşme Otokar ile değil BMC ile imzalandı. BMC'nin tankların her birini TSK'ya kaça yapacağı açıklanmadı. BMC Mehmet Karamehmet'in şirketi iken yaptığı kamyon otobüs minibüslerden para kazanamıyordu. Karamehmet bankasından ötürü sıkıştı BMC devletin (TMSF'nin) eline geçti. TMSF de şirketi Ethem Sancak adlı işadamına sattı. Ethem Sancak BMC şirketinin yarısını Katarlılara sattı. Ethem Sancak "Tayyip Erdoğan'ın yiğitliğini dürüstlüğünü gördüm gördükçe aşık oldum. Böyle bir aşk iki erkek arasında olabiliyor" demişti. Altay Tankı yapımı işte bu yandaş işadamının şirketine verildi.
000000000000000000000000
TOKMAK/RAHMİ TURAN: Sevgi seli…
Dün saat 9'u 5 geçe bütün Türkiye ayaktaydı…
Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ü 80'inci ölüm yıldönümünde hasret saygı şükranla andık ve…
Onun en büyük eseri olan Türkiye Cumhuriyeti'nin "ilelebet payidar kalacağına" bir kez daha yemin ettik.
Yurdun her yanında coşan sevgi seli Atatürk'ün diğer ülkelerin unutulan liderlerine benzemediğini ve Türk Milleti'nin kalbinde sonsuza kadar yaşayacağını 80'inci defa kanıtladı.
Dünyada ölümünden 80 yıl sonra böyle coşku ile anılan ve her geçen yıl daha çok özlenen aranan başka bir lider yoktur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 10 Kasım nedeniyle yayınladığı mesajda:
"Gazi'nin mücadeleci ve kurucu vasıflarını çocuklarımıza iyi anlatmalı.
Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşları ile vatanımız uğruna fedakârca şehit ve gazi olan tüm kahramanlarımızı bir kez daha rahmetle şükranla anıyorum" dedi ve Mustafa Kemal hakkında güzel ifadeler kullandı fakat…
Erdoğan'ın mesajının hiçbir yerinde "Atatürk" adını kullanmaması dikkati çekti. Bu ilk defa olmuyor. Cumhurbaşkanı neden böyle yaptığını izah etse de herkes anlasa…
EY YOBAZLAR!
Ata'mızı dün sevgi hasret ve minnetle andık.
80 milyonluk ülkede Büyük Atatürk'ü anmayanlar sadece gericiler ve yobazlardı.
Ülkemizde yaşanan her gerici harekette rahmetli Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürkaklıma geliyor.
O bence ülkemizdeki ilahiyatçıların en büyüğü idi. Ortak arkadaşımız olan modacı terzi Mustafa Küçükaslan'ın mekânında Yaşar Nuri Hoca ile sık sık görüşür sohbet ederdik. Yalnız ilahiyatta değil her konuda bir derya idi… Yobazlar konusunda şöyle diyordu:
– "Ey yobazlar âlemi! Atatürk'e saldırmak daha kaliteli bir dindar olduğunuz için değil daha kaliteli bir şerefsiz olduğunuz anlamına gelir!"
– "Mustafa Kemal'i anlamadan ne bu ülkenin kurtulması mümkündür ne de İslâm âleminin…"
– "Düşmana karşı savaşmış din adamı da vardır düşmanla bir olup Atatürk'e karşı savaşmış din adamı da… Sorun DİN'de değil adamdadır!"
– "Yobazın olmadığı her yer cennettir. "
– "Müslümanlık 'Namazsız' da olabilir ama 'Ahlâksız' olamaz!"
– "İyi insan olmak için Müslüman olmak şart değil ama iyi bir Müslüman olmak için iyi insan olmak gerekiyor. "
– "Mustafa Kemal Atatürk'ün devrimleri bir tek cümleye indirgenebilir: Aklın prangalarını kırmak!"
– "Atatürk'e 'Sayın' demek yetmez.
Onu ben umursamazlık gibi anlarım.
'Büyük Atatürk Aziz Atatürk Ölümsüz
Atatürk' sözleri bile az!"
ATATÜRK'E SAYGI ALLAH'IN EMRİ
Ata'mızı dün bütün yurtta olduğu gibi Anıtkabir'de saygı duruşunda bulunarak sevgiyle andık. Bazı yobaz kafalar "Anıtkabir'de saygı duruşu dine aykırı"diyorlar. Acaba öyle mi?
Günümüzün önemli ilahiyatçı yazarlarından olan Nazif Ay'a bunu sorduk. Dedi ki:
"Anıtkabir'de saygı duruşunda bulunmak puta tapınmaya benziyor şeklindeki diyaloglar anlamsızdır.
İyi kişilerin kabirlerinde ayakta saygı duruşu Allah'ın emridir. İslâm'ın temel kaynağı olan Kur'an mezar başında ayakta durma konusunda yasak değil tam tersine açıklık getirmiş bir de zımnen emir vermiştir.
Kur'an'da 'Tevbe Suresi'nin 84'üncü ayetinde 'İyi kişilerin ardından dua edebilirsiniz ama alamet-i farikasını ve örnek kişiliklerini öne çıkarmak adına onların mezarları başında ayakta durun' denilmektedir.
Atatürk yaşantısıyla saygıya en lâyık şahısların başında gelmektedir.
Atatürk'e saygı hem ulusunun ona vefası hem de Allah'ın emridir. "
MATEM GÜNÜNÜN GAZETELERİ
Türk Kalp Vakfı Başkanı Kenan Güven tarihe meraklı Cumhuriyet değerlerine saygılı Atatürkçü bir yöneticidir.
Ata'mızın hayata veda ettiği 10 Kasım 1938'in ertesi günü Türkiye'de gazeteler nasıl çıktı? Ata'mızın ölüm haberini nasıl verdiler? İnsanlarımız nasıl gözyaşı döktü?
İşte Kenan Güven özel arşivinde bulunan 11 Kasım 1938 günü çıkan gazetelerin birinci sayfalarını çerçeveleterek Türk Kalp Vakfı'nın giriş salonunda sergiledi.
Siyah başlıklarla çıkan matem gününün gazeteleri Şunlar: Tan Yeni Sabah Kurun Cumhuriyet Akşam Bugün Son Posta.
Sergi 17 Kasım Cumartesi gününe kadar açık kalacak.
TEBESSÜM
ATATÜRK VE YUGOSLAV KRAL
Atatürk İstanbul'u ziyaret eden Yugoslav Kral Alexandr şerefine yemek veriyor. Yemekten sonra baş başa kaldıklarında Kral fısıldıyor:
"Size bir gerçeği açıklamak isterim. 1919'da İngilizler İzmir'in işgalini Yunanistan'dan önce bize teklif ettiler. Ben reddettim. Sizi tanıdıktan sonra kararımın doğruluğunu bir daha anladım" diyor.
Yugoslav Kral Atatürk'ten teşekkür bekliyor ama Atatürk tebessüm ederek elini uzatıyor:
"Büyük tehlike atlatmışsınız! Geçmiş olsun majeste!" diyor.
GÜNÜN SÖZÜ
Hür basının ülkenin ilerlemesinde yüksek görevi vardır (Atatürk)
-- a45UyF587661
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder