29 Kasım 2018 Perşembe

TÜRKİYE'NİN SINIRLARI NASIL DEĞİŞECEK?

TÜRKİYE'NİN SINIRLARI NASIL DEĞİŞECEK?

28.11.2018 13:09

Bir neo-con tetikçisi 'American Enterprise Institute' Üyesi Michael Rubin yazdı. .

Türkiye'nin sınırları nasıl değişecek?

+

İşte o makale...

'Sınırlar Değişecek'

AutoResizeImage.http://www.haberayyildiz.com/assets/uploads/news/turkiyenin_sinirlari_nasil_degisecek_1543399987_54.jpg

Michael Rubin bir neo-con tetikçisidir. Amerikan Girişim Enstitüsü (American Enterprise Institute) adlı kuruluşta çalışıyor. Ayrıca Amerikan Donanması Askeri Akademisi'nde (Naval Postgraduate School) öğretmenlik ve Amerika'da yayınlanan Middle East Quarterly (Ortadoğu bülteni) dergisinin editörlüğünü yapıyor.1

Michael Rubin 9Aralık 2016'da yayınladığı yazısında; 'Bir ülke ne zaman parçalanır?' diye soruyor ve sorusuna kendi yanıt verip sözü Türkiye'ye getiriyor. 'İç savaş ve şiddet içeren karışıklıklar parçalanmanın ön adımlarıdır' diyerek şunları söylüyor; "Türkiye'nin bölünme sürecinin psikolojik aşaması tamamlandı. Türkiye parçalara ayrılmış durumdadır. Sınırları yakında değişecektir. Sorun bölünme iki ayrı devlet şeklinde mi olacak yoksa Türkiye'ye dahil bir federasyon mu o henüz belli değil".

Türkiye'nin bölünmesinin ayrıntılarını anlatırken; Çekoslovakya'nın 'barışçıl bölünmesi' ile şiddete dayanan Yugoslavya ve Hindistan bölünmelerini hatırlatıyor. Etiyopya'dan kopan Eritre'yi Sudan'dan ayrılan Güney Sudan'ı Bangladeş'in Pakistan'dan kopmasını örnek gösteriyor. rneklerin hepsinin ortak özelliği politik ayrışmalar ile bölünme öncesinde ortaya çıkan psikolojik bölünme halidir" diyor. Bu halin Türk- Kürt ayrılığı olarak Türkiye'de fazlasıyla mevcut olduğunu ileri sürüyor.2

Eski Bir Öykü

ABD'nin Türkiye'ye bakışı ve kimi zaman askeri işgali içeren söylemlerle eski bir öyküdür. 1946'da Türkiye'ye girerken; aldığı ve aldırdığı kararlar ikili ve çoklu anlaşmalar ekonomik ilişkiler Anadolu'dan bir daha çıkmama üzerine kuruludur. Bu amaca yönelik Amerikan siyaseti; bağımsızlığı köreltme güçsüzleştirme ve gerekirse askeri güç kullanmaya dayandırılmıştır. Türkiye'den hiçbir koşulda vazgeçmeyeceklerini ve Türkiye'de iktidarı da muhalefeti de kendilerinin belirleyeceğini işin başında açıklamışlardı. Şimdi küreselleşme ideolojisine uygun olarak ve Ortadoğu'yu kapsayacak biçimde parçalara ayırma peşindedir.

ABD Hükümeti adına Türkiye'ye gelen ve 1949'da adını taşıyan ünlü raporu hazırlayan Max Weston Thornburg Washington'a "Türkiye elden gitmesine asla izin vermeyeceğimiz bir ülkedir" diyordu.3

ABD'nin Türkiye'ye verdiği önemi gösteren bir başka örnek Pentagon'da 'Güç Dönüşüm Birimi ve Stratejik Gelecek' uzmanı olarak çalışan Deniz Harp Okulu profesörlerinden Thomas P. M. Barnet'in 2005 yılında yaptığı şu değerlendirmedir. "Ben Türkiye'yi küreselleşmenin Entegre Olmamış Boşluk (Batı dışındaki ülkeler y.n. ) içinde yer alan bu nedenle kitlesel şiddet ve çatışma riskine en açık ülkeler grubu içine alıyorum... Oysa küreselleşmenin yayılmasında Türkiye'den daha önemli bir rol oynayacak çok az ülke vardır".4

Silahlı Müdahale Hakkı

Adnan Menderes hükümeti 5 Mart 1959'da ABD'yle Türkiye'ye silahlı müdahale hakkı veren bir anlaşma imzaladı. Anlaşma "Türkiye doğrudan ya da dolaylı olarak; tecavüz sızma yıkıcı faaliyet ya da sivil saldırıya uğraması durumunda" ABD'ye askeri müdahale hakkı tanıyordu. "Tecavüz sızma yıkıcı faaliyet sivil saldırı" gibi kavramların ne anlama geldiğini ve hangi durumda oluşacağını Amerikalı yetkililer karar verecekti.5

ABD 1974 yılında "haşhaş ekiminin yasaklanmaması durumunda İstanbul'un bombalanacağını" açıklamıştı. Başkan Nixon ABD Ankara Büyükelçisi Handley'i Washington'a çağırmış ona istenilen yasaklamanın yapılmaması durumunda "Sultanahmet Camii başta olmak üzere" İstanbul'un bombalanacağını ve 6. Filo'nun İstanbul'a geleceğini bizzat Başbakan'a (Bülent Ecevit) bildirmesi görevini vermişti.6

Amerikalı yetkililer Türkiye'yi o denli dirençsiz işbirlikçilerini kendilerine o denli bağlı görmektedir ki Büyük Ortadoğu Projesi'nin bölgeye bağlı olarak Türkiye'ye yapacağı etkiyi açıklamaktan çekinmiyorlar. Amaçlarını diplomatik söylemler içinde gizlemeden olduğu gibi söylüyorlar. ABD Başkanı George W. Bush'un danışmanı ünlü stratejist James Blackwel bunlardan biridir.

Blackwel Senato'da BOP ile ilgili yaptığı konuşmada Ortadoğu ülkelerini Güliver (büyükler) ve Liluputlar (cüceler) benzetmesiyle ikiye ayırıyor ve şunları söylüyor: "Baylar Büyük Ortadoğu Projesi'ni size hepimizin bildiği bir masaldan esinlenerek anlatacağım. Ortadoğu Güliver ve Liluput ülkelerden oluşmaktadır. Liluput ülkeleri; korku ve endişe içindeki Katar Küveyt Bahreyn BAE ile arzu ve ümit sahibi Suudi Arabistan Libya Fas Tunus Cezayir olarak ikiye ayrılır. Ortadoğu'daki Güliver ülkeler ise; İsrail Türkiye Mısır Suriye İran ve Irak'tır. Birleşik Devletlerin menfaatı için bölgede tek bir Güliver bırakılmalı o da İsrail olmalıdır. Mevcut diğer beş Güliver ülkesi etnik ve dini temelde bölünmeli ve ana gövdeleri ikinci gurup ülkeler parçaları ilk gurup ülkeler haline getirilmelidir. "7

"En Amerikan Yanlısı Devlet" : Kürdistan

Kürt devletinin kurulması ve geleceğe yönelik beklenti konusunda Batı başkentlerinde açıksözlü açıklamalar yapılmaktadır... Bunlardan yalnızca Ralph Peters'ın açıklamalarına bakmak emperyalizmin bölgeye yönelik politikasını görmek için yeterlidir.

Ralph Peters sıradan bir Amerikalı değildir. ABD hükümetlerine danışmanlık yapan Pentagon'un resmi yayın organı Armed Forces Journal'da araştırmaları yayınlanan American Enterprise lnstitute üyesi emekli bir subaydır. "Türkler bize ihanet etti... Kürtler bize sadık... Ortadoğu'da bir Kürt devleti kurulmalıdır"8 diyen Ralph Peters Armed Forces Journal'da Ortadoğu'yu 22 yeni devlete bölen ünlü haritayı yayınlıyor ve "Kanlı Sınırlar" başlıklı bir yazı kaleme alarak kurulacak Kürt devletinin niteliği konusunda şunları söylüyor: "Kurulacak bağımsız Kürt devleti; Suriye Irak İran ve Türkiye'den toprak almalıdır. Bu devlet Bulgaristan'dan Japonya'ya kadar uzanan bölgede en Amerikan yanlısı ülke olacaktır".9

Tehdit Siyaseti

Askeri işgale yönelik gözkorkutmalar günümüze dek sürmüştür. Şubat 1996'da ABD California Senatörü Brad Sherman Temsilciler Meclisi'nde yaptığı konuşmada Türk Ordusu'nun Doğu ve Güneydoğu Bölgesi'nde katliam yaptığını ileri sürerek ABD'nin "NATO üyeliğine bakılmaksızın" Türkiye'ye Askeri müdahalede bulunmasını istemişti. Amerikalı senatör şunları söylemişti: "Birleşik Devletler Kürtlerin korunması için daha açık ve daha sert bir tutum izlemelidir. Baskıcı rejimlere karşı tutumumuz bu ülkelerin NATO müttefiki olması ya da olmaması ile değişmemelidir. Türkiye'deki Kürtlerin korunması için Birleşik Devletler askeri güç kullanarak devreye girmelidir".10

ABD Müşterek Kuvvetler Komutanlığı 24 Temmuz 2002'de California eyaletinde maliyeti yüksek kapsamlı bir askeri tatbikat düzenledi. "Bin Yılın Meydan Okuması-2002" (Millenium Challenge 2002) adını taşıyan ve Lozan Antlaşması'nın 79.yıldönümünde başlatılan tatbikatın ayrıntıları gizli tutulmuştu. Ancak konu ve açıklanan amaçlar 24 Temmuz tarihiyle birleşince "hedef ülke" olarak ortaya Türkiye çıkıyordu.

Senaryo

Tatbikat senaryosuna göre; "Bir ülkede büyük yitiklere yol açan bir deprem oluyor (Kocaeli depremi). Aynı günlerde uluslararası mahkeme o ülkenin sınırlarını ilgilendiren olumsuz bir karar alıyor; etnik ve dinsel oluşumlar siyasi olarak güçleniyor. Ülke güvenliğinin tehlikeye girmesi nedeniyle ordu duruma müdahale ediyor ve deniz taşımacılığını önleyecek biçimde ülkeyi güvenlik çemberine alıyor. Birleşmiş Milletler ABD'nin girişimiyle yaptırım kararı alıyor. Bunun üzerine ABD ordusu hava saldırısına geçerek ülkenin önemli kentlerini 96 saat içinde (Türkiye'nin seferberlik süresi) işgal ediyordu".11

ABD Müşterek Kuvvetler Komutanı Orgeneral Kernal o günlerde Millenium Challenge 2002 Tatbikatı ve Spiral 1 Spiral 2 senaryolarını kastederek "kendimizi izin verilmeyen durumlara hazırlıyoruz" demişti.12

Belirsiz Gelecek

Bu tür açıklamalar; Türkiye'deki yetersiz yönetim bölgedeki Rus-ABD gerilimi ve PYD'nin ordulaştırılmasıyla birlikte ele alınmalıdır. Bu yapıldığında yaşanmakta olan sürecin boyutu genişleyecektir. Türkiye'ye yabancı askerin girmesine izin sorunu ya da bir başka deyişle "izinli işgal" bu ülkede tartışılmamış bir konu değildir. Bu olasılık 2003'teki Irak müdahalesinde gerçeğe dönüşmekten kılpayı kurtulmuştu.

Geçmişten günümüze yarım yüzyıllık olay ve söylemler ortada. Ülke yönetiminin kişi egemenliğine indirgendiği; yasama yargı ve yürütmenin dumura uğratıldığı devlet yetkililerinin çıkar aracı olarak kullanıldığı ve muhalefeti olmayan bir ülkede her şey olabilir. Türk istihbarat örgütünün başındaki kişinin basına yansıyan "sekiz füze attırtıp savaş gerekçesi yaratırım" biçimine sözler söyleyebildiği bir ülkede neler olmaz.13

DİPNOT

1- "Türkiye'nin Sınırları Yakında Değişecek" İddiası "İyi Oku Canım Türkiye'm" tammakale.com

2- https://www.aei.org/publication/has-there-been-psychological-partition-in-turkey/

3- "Bozkırdan Doğan Uygarlık-KöyEnstitüleri" Yalçın Kaya Tiğlat Mat. İst. 2001 2. Cilt sf.501

4- "Türkiye Merkez Üs" Nilgün Cerrahoğlu a.g.g. 30.06.2004

5- "Menderes'in Dramı" Ş. S. Aydemir Remzi Kit. İst. 1969 sf.29

6- "Sivil Darbe Girişimi ve Ankara'da Irak Savaşları" Fikret Bila sf.184; ak. Ahmet Erimhan "Çuvaldaki Müttefik" Birharf Yay. İst. 2006 sf.35-36

7- httb: // www. İnternetajans . com/default.asp NİD

8- uvaldaki Müttefik" Ahmet Erimhan Birharf Yay. İst. 2004 sf.216 ve Aydınlık 11.08.2002

9- "Parçalama Planı" Cumhuriyet 07.07.2006

10- "Haksız Suçlama" Cumhuriyet 12.02.1999

11- uvaldaki Müttefik" Ahmet Erimhan Birharf Yay. İst. 2004 sf.216 ve Aydınlık 11.08.2002

12- a.g.e. sf.216

13- Aydınlık 27.10.2015

http://www.haberayyildiz.com/siyaset/turkiyenin-sinirlari-nasil-degisecek-26859h.html

--   a45UyF587661

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder