RIFAT SERDAROĞLU: BİR TELAŞ / PÜRTELAŞ
Gözünüz aydın! Vatana millete yavru vatan Kıbrıs'a yurtdışı temsilciliklerimize hayırlı olsun!
"TEK ADAM" yönetiminden sonra medyada da "TEK MEDYA" dönemi başladı…
Demirören Medya Grubu sahibinin kızı ile Turkuvaz Medya Grubu Başkanının oğlu evliliğe adım attılar!
İki grubun sahip olduğu TV-Gazete-Dergi sayısı Türkiye'dekilerin %95'i eder.
Bu iki grubun da şartsız şurtsuz emrine girdikleri kişi ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'dır! Başka bir ifadeyle AKP medyamızın yüzde 95'ini yönetmektedir…
"Aile Medyasının" halini dünkü AKP Grup toplantı öncesi gördük!
Maşallah medya mensuplarının hepsi yeni gelin gibi idiler!
Bir telaş bir telaş pürtelaş pürtelaş…
Hepsi habercilik mesleğine çağ atlattılar!
"Biraz sonra Başkan AKP Belediye Başkan Adaylarını açıklayacak! Bakın bakın AKP Genel Başkanı kürsüye doğru yürüyor! Basamakları çıkıyor! Az sonra konuşmasına başlayacak. Hasretle bekliyoruz…"
Böylesine aşkla yapılan anonslar sonucu ben de meraklanıp AKP adaylarını merakla beklemeye başladım!
Özellikle İzmir ve Ankara adaylarının adlarını merak ediyordum!
Aha çıka çıka İzmir için İzmir'de Belediye Başkanlığı yapacak AKP'li kalmadığından ülke ekonomisini çökerten ekibin başı olan kendi deyişiyle "Yırtık Donlu" Bakan Nihat Zeybekçi çıktı!
Ankara için AKP Ankara'da da Belediye Başkanlığı yapacak bir AKP'li bulamadığından Kayserili Mehmet Özhaseki'yi aday gösterdi!
Pürtelaş; Farsça eskimiş Arapça ise telaş eden-aceleci demektir.
Gerçekten de bu adaylar hem eskimiş hem de telaşla belirlenmiş kişiler!
AKP teşkilatlarında bulundukları şehirlerde Belediye Başkanı yapılacak birer kişi bile bulamayan AKP telaş içinde eskimiş sırtlarında onlarca dosya ve şaibeleriyle saçları boyalı tipleri bu şehirler için aday gösterdi!
Değerli Okurlar;
Tüm bu davranışlar AKP'de çöküşün işaretleridir.
İlk tokadı Türk Milletinden 31 Mart 2019 seçimlerinde yiyecekler.
Yerel seçimlerden sonra kuruluşunu tamamlayacak olacak "Çoban Hareketi" tüm üyeleri ve destekçileriyle 17 yıllık bu yalan rüzgârı yönetimine demokratik yolla son vereceğiz.
Allah ve sizler şahit olun ki; Türk Milletine ihanet edenlerden PKK ile görüşmeler yapıp örgütü yeniden canlandıranlardan Türk Milletinin kaynaklarını zimmetlerine geçirenlerden Türk Milletinin
bir kuruşunu yiyenlerden FETÖ denen aşağılık örgütü ve IŞİD denen katiller sürüsünü Türk Devletinin başına bela edenlerden sülalece Türk Devletinin itibarını yerlerde süründürenlerden demokratik ve yasal yollarla hesap sormazsak bu canlar bizlere haram olsun…
Ne Mutlu Türküm Diyene!
SERVET AVCI: İKİNCİ OSLO HATIRASI!
"İkinci çözüm süreci kesinlikle olmaz" diye iddialı cümle kurmak mümkün mü?
Kesinlikle hayır… Birinciyi kim tahmin edebilirdi ki? Ama oldu ve ellerindeki taze kan yıkanmamış teröristlerle aynı masaya oturularak 'yeni Türkiye' inşasına kalkışıldı…
Süreç iflasla sonuçlandı üstelik çok ağır bedeller ödenerek… Bu süreci yürüten hiyerarşinin en tepesinden en alttakine kadar bir kişi bile çıkıp hesap vermedi "Yanlıştı özür dileriz" demedi…
Öyle sisli bir süreçti ki Türk devletinin 'Dersim'den Ermeni meselesine üniter kimliğinden diline kadar ne kadar abdesti varsa bozulmuştu… Karşı çıkan herkesin 'ırkçı faşist kafatasçı' ilân edildiği omuz verenlerin 'âkil' sayıldığı bir 'resmî cinnet dönemi' yaşandı…
Yol kesen teröriste savcının kimlik gösterdiği bu aşağılık dönem için şu değerlendirmeyi hep yaptık yapmaya da devam edeceğiz: "Birinci çözüm süreci devletin bölgede sadece adını bırakmıştı… İkinci çözüm süreci adını bile bırakmaz…"
***
Çözüm sürecinin bir daha asla geri gelmeyeceğine dair net bir 'resmî beyan'ın olmayışı tam tersine kulaklarımıza takılı kalmış olan 'buzdolabında' sözü endişelerimizi hep diri tutuyor… Ya yine el ele tutuşup yollara dizilirlerse!. . "Uçuyoruz büyüyoruz artık paralarımız terörle mücadeleye gitmeyecek cebinizde kalacak üniter yapı zaten ayak bağımız eyalet sistemine geçersek kimse bizi tutamaz Osmanlı gibi oluyoruz yüz yıllık akıl tutulması nihayet bitiyor bekamız daha kallavi olacak" palavraları eşliğinde!. .
Önceki tecrübe kimseye "Kesinlikle olmaz" dedirtmiyor… Gerektiğinde bunun tartışması olmaz… Halka nasıl yedirileceği tartışılır sadece!. .
Hassasiyet sahiplerini işkillendiren gerekçeler az değil… Tıpkı İngiltere'deki Democratik Progress Institute'nin PKK'yla ilişkilerinin sır olmaması gibi…
DPI 'kazan içi âkiller'i 'hatırası olan başkent' Oslo'da topladı… 22-23 Kasım tarihlerinde Norveç'in Oslo kentinde "Çatışma Çözümlerine Toplumsal Katılım" başlığı ve "Akiller Heyeti Deneyimini Düşünmek" alt başlığıyla bir araya geldiler…
Davetle toplantıya katılan bir gazeteci Amerika'ın Sesi'ne şöyle yorumluyor Oslo'daki bu buluşmayı: "DPI'nın çatışmaların diyalog ve müzakere yöntemiyle barışçıl bir şekilde çözülmesini temenni eden ve bu doğrultuda çalışmalar yapan bir kuruluş olduğu göz önünde bulundurulduğunda bu tür etkinlikleri olası yeni bir diyalog sürecine hazırlıksız yakalanmamak barış ve çözüm ihtimalini her şeye rağmen gündemde tutmaya devam etmek amacı taşıdığını düşünmek mümkün.
Türkiye üç yıldır çatışmalı bir süreçten geçiyor. Kürt meselesinin çözümü demokratikleşme hak hukuk ihlalleri yargı meselesi cezaevinde tutuklu siyasetçiler ve gazeteciler bunlar hiç konuşulmuyor göz ardı ediliyor. Tam da bu nedenlerle böylesi bir ortamda bu tür çalışmalar çok kıymetli..."
***
İşin daha ilginç tarafı DPI'nin geçtiğimiz Nisan ayındaki misafirleriydi… Ahmet Takan yazmıştı Efgan Ala'nın Taner Yıldız'ın şimdi Diyarbakır Belediye Başkan Adayı ilân edilen Mehdi Eker'in Londra'daki görüşmelerini… Çok sonra başka yayın organlarında da bu haber yer almış taraflar 'içerik' konusunda dışarıya bilgi vermeye yanaşmamıştı…
Oysa DPI'nin PKK'yla ilişkisi 8 Aralık 2017 tarihli Sabah gazetesinde şu ifadelerle yer alıyordu: "Democratic Progress Institute (DPI) PKK'nın İngiltere Temsilciliği olarak bilinmesinin ötesinde başkanlığını PKK terör örgütü lideri terör suçlusu bebek katili A. Öcalan'ın yasal/avukat takım üyesi (Öcalan's legal team member) olarak bilinen PKK'lı Kerim Yıldız başkanlığında faaliyet göstermektedir…"
Üç eski Bakanı ağırlayan DPI ile ilgili şu iktibası da aktarmış olalım: "DPI İngiltere'de aynı adreste faaliyet gösterdiği Kurdish Human Rights Project(KHRP) yani Kürt İnsan Hakları Girişimi'nin paravan kuruluşu. DPI'nin direktörlüğünü Kerim Yıldız yapıyor. Kerim Yıldız aynı zamanda KHRP'nin başkanı. KHRP Kerim Yıldız'la birlikte Abdullah Öcalan'ın Avukatı Stuart tarafından kurulmuş. KHRP AİHM'de PKK'nın Türkiye aleyhine açtığı davaları takip ediyor. Sitesinde Türkiye Suriye İran ve Irak'ta toprakları olan Kürdistan haritası yer alıyor…"
***
Neyse ki rahatız!. . Kendi tecrübelerimize dünyadaki tecrübeleri eklediğimizin için hata yapmayacağız galiba!. . Geçen hafta AKP İstanbul Milletvekili Ravza Kaçakçı başkanlığındaki partili heyetin Almanya temasları ve 'federal yapı'yı incelemeleri içimizi rahatlattı!. .
Federal Konsey'i ziyaret eden Ravza Kavakçı bu görüşmeyi "Federal sistem hakkında bilgi alışverişinde bulunduk" şeklinde sosyal medya hesabından paylaşmış olması gerçekten sevindiriciydi!. .
AHMET TAKAN: YILDIRIM AİLE İÇİ BASKIDAN BUNALDI!. .
AKP'nin Ankara İstanbul İzmir dahil 40 belediye başkan adayı 24 Kasım Cumartesi günü açıklanacak denilirken İstanbul'daki aday krizini ilk YENİÇAĞ okurları duydu. Kriz giderilemeyince yandaş medya aracılığıyla 3 büyükşehir adaylarının Salı günkü grup toplantısında duyurulacağı tezgahına yatıldı "heyecan-eşiğini attırma" numarasıyla... O gün sadece İstanbul'u açıklamasalardı her şey gün yüzü gibi ortaya çıkacaktı. Salı gününe kadar kriz giderilmeye çalışıldı ama aile içinde bir türlü mutabakat sağlanamıyordu. Sağda solda kıyısından köşesinden de olsa İstanbul'a kesin aday gözüyle bakılan Binali Yıldırım'ın sıkıntıları yazılıyordu... Salı günü de AKP'nin İstanbul adayının ismini duyamadık. Damat Berat Albayrak ile R. Erdoğan'ın TBMM Başkanı Binali Yıldırım'ın odasına yaptığı ziyaretlerle meşgul olduk. Yandaşların tüm çabalarına rağmen sıkıntı saklanamadı ortaya döküldü.
İktidarda İstanbul Belediye Başkan adaylığı konusunda yaşanan krizin ardındaki gerçek neydi?. . Yine ilk kez YENİÇAĞ okurları duysun;
Yok efendim Binali Yıldırım protokolde yer sıkıntısına düşmüş... Yok efendim ilçe belediye başkan adaylarının kendisine danışılmadan belirlenmesine çok bozulmuş...Vs. . Vs. . Bazıları doğru bazıları yanıltıcı bilgiler. . Aslında tümü işin magazin tarafı. Saraydaki anketler İstanbul'da AKP ile CHP arasında çok az bir farka işaret ediyor. Seçim sonucunu etkileyecek önemli bir kararsız kitlede var. Aslında R. Erdoğan'ın kafasında ne Binali Yıldırım ne de Süleyman Soylu var. Onun gönlünden geçen hali hazırdaki belediye başkanı Mevlüt Uysal. Ancak Uysal'ın az tanınırlığı yüzünden anketler düşük geliyor ve seçim kaybedilme riski çok yüksek görünüyor. Binali Yıldırım ise önüne gelen bu büyük fırsatta geçmiş tecrübelerini de göz önünde bulundurarak zincirleri kırarak İstanbul Belediye Başkanlığı koltuğuna oturmanın hesaplarını yapıyor. Olayın aslı şu; saray kaynaklarından ulaştığım bilgilere göre Binali Yıldırım'ın Erdoğan'ın belirlediği ilçe belediye başkan adaylarına pek öyle bir itirazı yok. Sadece bazı ilçe belediye başkanlıklarına kendine yakın isimleri oturtmak için pazarlık yapıyor ısrarcı oluyor. Bir de belediye meclis üyelerinin belirlenmesinin kendisine bırakılmasını istiyor. İşte büyük kriz de tam bu noktada çıkıyor. Yıldırım "Belediye meclis üyelerini ben belirleyim" deyince Erdoğan da "O zaman Berat Albayrak ve Bilal Erdoğan ile beraber çalışın. Onlarda da isimler var" cevabını veriyor ve beklemediği bir tepki ile karşılaşıyor:
"Beni Berat ve Bilal ile muhatap etmeyin. Siz ne emrederseniz ben onu yaparım. Ama onlarla pazarlığa girmem. "
Adam haklı mı?. . Haklı!. . Kadir Topbaş örneği ortada. . Gün gelince altının çok rahat oyulacağı bir maceraya neden girsin. Birisinin kafası atınca en yakın akrabalarına bir telefon edip "çöpleri toplamayın" dese ve İstanbul'da 3 gün çöpler toplanmasa Binali Yıldırım'ın hali nice olur?. . Bir düşünün...
Binali Yıldırım'ın tek talebinin bu olduğunu da sanmıyorum. Hazır eline fırsat geçmişken bazı iade-i itibar taleplerinin olmayacağını düşünmek saflık olur!. .
Saray kaynakları Yıldırım'ın restinden sonra aile içinde oluşan havayı şöyle anlatıyor:
"Yıldırım'ın isteklerinin hepsi kabul edilirse. İstanbul Belediye Başkanlığı Binali Yıldırım Başkanlığı olur. "
Her ne kadar etrafa kriz çözülmüş havası da yayılsa aile içinde sıkıntı giderilmiş değil. O yüzden İstanbul Belediye Başkan adayının isminin açıklanması Erdoğan'ın Arjantin dönüşüne bırakıldı. Pazarlıklar ne sonuç getirir?. Kestirilmesi güç... Sürpriz olabilir mi?. . Yıldırım yelkenleri suya indirmez ise olabilir. . Damat ile oğul çok fena kızmış!. .
***
Kim bu SPARK?. .
Bir kaç yıldır yerel medya haberlerinde gözüme çarpıyor; "SPARK" adlı Hollanda merkezli bir sivil toplum örgütü Türkiye'de yüksek öğrenim gören Suriyeli gençlere karşılıksız burs veriyor. Hem de R. Erdoğan bizim gençlere "Burs değil kredi alın bedavacılığa alışmayın" fırçaları atarken!. . SPARK Türkiye'de en üst düzeyde ilgi ve alaka görüyor aynı zamanda bazı üniversitelerimizde de proje ortaklıkları yapıyor.
Geçen hafta sonu yerel medyaya şöyle bir haber düştü:
"Kilis 7 Aralık Üniversitesi'nde öğrenim gören ihtiyaç sahibi Suriyeli öğrencilere karşılıksız hibe desteği sağlayan SPARK'ın temsilcileriyle hibeye hak kazanan öğrenciler için program ile ilgili bilgilendirme yapıldı
Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ruhat Yaşar Üniversitenin Dış İlişkiler Ofisi çalışanları SPARK Türkiye Temsilcisi İbrahim Timurtaş ve Spark proje yetkililerinin katıldığı programdan sonra hibe sözleşmesi imzalandı. Prof. Dr. Ruhat Yaşar hibeye hak kazanan öğrencilere hitaben yaptığı konuşmasında hibe programının öğrencilerin eğitim hayatına çok önemli bir maddi katkı sunacağını ve öğrencilerin başarılı bir eğitim süreci için gerekli gayret ve azmi göstereceğini ümit ettiğini dile getirdi.
SPARK Türkiye Temsilcisi İbrahim Timurtaş ise 'Avrupalı ve Katarlı hayırsever iş adamlarından gelen hibe ile öğrencileri 4 yıl boyunca destekliyoruz. Avrupalı ve Katarlı hayırseverler SPARK üzerinden Türkiye'deki Suriyeli öğrencilere yardımda bulunuyor' dedi.
Timurtaş hibe programının amacının öğrencilerin hem eğitim hem de maddi hayatlarına katkı sunmak olduğunu bu yıl Kilis 7 Aralık Üniversitesinde önlisans ve lisans düzeyinde öğrenim gören 96 Suriyeli öğrenciye burs tahsis edileceğini ifade etti. "
Kim bu SPARK?. . Türkiye'deki Suriyeli öğrencilere neden karşılıksız burs sağlıyor?. . Avrupalı ve Katarlı hayırseverler kim?. . Amaçları ne?. .
Açıklayın!. .
SABAHATTİN ÖNKİBAR: FETÖ GAZİSİNE FETTAH İLE ATASAY İHANETİ Mİ?
15 Temmuz gazisi Sabri Ünal gazilik kimliği ile madalyasını iade etti niye mi?
Fettah Tamimce ve Atasay Kamer gibilerin yüzünden!
Peki kim bu Tamimce ile Atasay?
Tamince büyük otel zincirleri olan yeni yetme bir işadamı ki kimileri babadan züğürt olan bu genç adamın servetinin gerçekte FETÖ'ya ait olduğunu iddia ediyor.
Bu iddiayı dillendirenlerin en büyük argümanı Fettah Tamince'nin 17-25 Aralık süreci sonrasında dahi FETÖ'nün yayın organı olan Zaman Gazetesinin sahibi olmasıdır.
Sadece o değil.
Fettah Tamimce'nin bizzat kendisinin Fetullah Gülen'i ziyaret için Pensilvanya'ya gittiğini ve Üniversite kurmak dahil Cemaatın pek çok faaliyete katıldığı açıklamasıdır.
Öyle iken Tamince hakkında FETÖ bağlamında yapılan bir şikayete yargı geçen hafta takipsizlik kararı verdi.
İlginç husus bu yargılama esnasında Fettah Bey'in Tayyip Erdoğan'ın avukatı olarak bilinen Ahmet Kürşat Köhle tarafından savunulmasıdır ki bu tesadüf mü başka şey mi bilmiyoruz. Ancak hatırlayalım Cumhurbaşkanı Erdoğan bu Tamince'nin otellerinde çok kere misafir olmuş yani onun yakın dostuydu. Peki Zaman Gazetesine abone olanlar bile bugün hapisteyken Tamince'nin serbest kalması ne anlama geliyor?
Atasay Kamer ise Tayyip Eroğan'ın çok yakını olarak bilinen kuyumcu Cihan Kamer'in oğludur.
Bu ailenin Bilal Erdoğan ile ortak şirket kurdukları belgelidir.
Atasay Kamer'in bugün tutuklu ve aranan pek çok FETÖ'cü ile Pensilvanya'ya defalarca gittiği ODA TV'nin tespitleri ile ispatlı.
Öyle iken Atasay Kamer dışarda fink atıyor yani tutuklu değil.
Söyleyin FETÖ ihanetine canıyla kanıyla direnen Sabri Ünal bu olanlardan sonra gazilik kimliğini iade etmekte haksız mıdır?
CAN ATAKLI: SORU SORMAYA CESARET ETSELER BELKİ KAMUOYU DA BİR ŞEYLER ÖĞRENECEK
Bilgiyi koca gazetenin genel yayın müdürünün yazısından öğrendim.
Bir grup gazeteci AKP'li Numan Kurtulmuş'un yemek davetine katılmış.
Genel yayın müdürü olan da gözlemlerini yazmış.
Kurtulmuş bu yemekli toplantıda Kaşıkçı cinayeti ile ilgili açıklamalar yapmış.
(Nedenini bilemiyorum. Yazmamışlar. Kurtulmuş İçişleri Bakanı veya emniyetten sorumlu AKP'li mi onu da bilmiyorum. Ama bana göre bu konuyla ilgili en ilgisiz kişilerden biri. )
Ama gazeteci dediğin artık soru sormaya korktuğu için bizler de sadece Kurtulmuş'un yazılmasını istediği konuları öğrenebiliyoruz.
Aydınlanmıyoruz fikrimiz oluyor sadece.
Örneğin Kurtulmuş "Sayın Cumhurbaşkanımız dünya liderleri ile çok önemli diplomasi yürüterek ülkemizin tavrını net bir şekilde ortaya koydu" diyor.
Nasıl bir diplomasi bu soran yok.
Herhalde Kurtulmuş'un kastettiği şey Erdoğan'ın çantasındaki ses kasetlerinigittiği resmi toplantılarda yabancı devlet adamlarına dinletmesi olsa gerek.
Numan Kurtulmuş gazetecilere "Bu olayı unutturmayacağız" dedikten sonra "cevap bekleyen" üç soruyu sıralamış;
Ceset nerede?
Talimatı kim verdi?
Türk işbirlikçi kim?
Bir de son soru eklemiş "Bunun azmettiricisi de vardır bunun siyasi faturası olacak" demiş.
Oysa Numan Kurtulmuş'un partisi bu soruları gazetecilere soracak değil tam tersine bunların cevabını verecek bir konumda ama gazetecilerin aklına "Siz niye soruyorsunuz bilmeniz gerekmiyor mu?" demek gelmiyor.
Numan Kurtulmuş'un masasında karınlarını doyuran gazeteciler "18 kişi Türkiye'ye girip çıkıyor cinayet işledikleri söyleniyor bu kişilerin x-ray'den geçen çantalarının görüntüleri bile yayınlanırken haklarında hiçbir işlem yapılmamasının" nedenini de sormuyorlar.
"Cinayet süreci boyunca Türk medyasına neden hiç bilgi verilmediğini tüm bilgilerin neden yabancı medya ile paylaşıldığını" sormak da akıllarına gelmiyor gazetecilerin.
Ancak yazısından öğreniyoruz ki koca gazetenin genel yayın müdürü "Kaşıkçı cinayeti Suudi Arabistan'a umre turları konusunda bir yavaşlama etkisine yol açtı mı?" diye sormak istemiş.
Bu cinayet olayı nedeniyle aklına takılan bir tek bu soru varmış.
Ama işe bakın ki onu da cesaret edip soramamış.
Vah medyam vah.
BUNU YAZMAK GEREK
YILDIRIM'I ADAY YAPMAK İÇİN DEVLETİN KALANINI DA ÇÖKERTECEKLER
Erdoğan bütün illere atadığı belediye başkan adaylarını açıkladı artık.
Sona kalan ve henüz açıklanmayan bir tek İstanbul var.
Aslında İstanbul da açıklanmış olacaktı ama burada "Yıldırım sorunu" çıktı.
Kulislerde dolaşan söylentiler var.
Örneğin Yıldırım ilçe belediye başkanlarının belirlenmesine katkıda bulunmak istemiş.
Oysa Erdoğan bu isimleri çoktan belirlemiş bile.
Bir başka kulis dedikodusuna göre ise Yıldırım "protokol" konusunu dert edinmiş.
"Meclis Başkanlığı'ndan ayrılıp bir valinin emrine mi gireceğim İçişleri Bakanı beni dilediği zaman görevden mi alacak?" demiş.
Formül şöyle bulunacakmış.
Yıldırım İstanbul adayı olarak atandıktan sonra ayrıca "Cumhurbaşkanı yardımcısı" da yapılacakmış.
Protokol sorunu böylece aşılmış olacakmış.
İyi de öyle bir uygulama ile devletin yapısıyla oynanmış olmayacak mı?
Gerçi "Artık devlet yapısı mı kaldı ortada?" ortada diye sorabilirsiniz ama yine de bu kadar örseleme yapılmaz.
Eğer Binali Yıldırım Cumhurbaşkanı yardımcısı sıfatı alır ve seçimi de kazanırsa İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı "tam korumaya" alınmış olacaktır.
Daha üst pozisyonu nedeniyle Yıldırım dokunulmaz olacak yargılanamayacakhatta kendisine soru bile sorulamayacaktır.
Devletin ilgili bütün birimlerini bir kalemde silip atmak kimilerinin "ama işler de çok hızlanıyor" diye sevinmesine neden olabilir ama sonu ülke için çok olumsuzolacaktır.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
BELEDİYE BAŞKANI SEÇİLEN MİLLETVEKİLLERİNİN MİLLETVEKİLLİĞİ DE SÜRECEK Mİ?
Binali Yıldırım belki de "Cumhurbaşkanı yardımcısı" görevini de üstlenerek İstanbul adayı olacak.
Belki seçimi kazanacak ya da kazandığı ilan edilecek.
Böylece iki görevi birden yürütecek.
Ankara'da hükümet toplantısına giderken İstanbul Valisi'nden "İl dışına çıkabilir"izin yazısını alacak mı yine?
Belediye Meclisi herhangi bir nedenle suç duyurusunda bulunup hakkında dava açılmasını isteyebilecek mi?
Buradan hareketle merak ettiğim bir konu var.
Şu anda milletvekili olan birçok isim yerel yönetimlerde görev alabilmek için de başvurdu.
Bunlar arasında seçilemeyenler hiçbir şey olmamış gibi parlamentoya dönecekleryine.
Ama kazananların milletvekilliği bitecek.
Peki Yıldırım İstanbul Belediye Başkanı olduğunda Cumhurbaşkanlığı yardımcılığı sürecekse başkan seçilen milletvekillerinin milletvekilliği neden devam etmeyecek?
ÖNERİ
ARAP PLAKALI ARAÇLARLA GEZİLMESİN
Bir okurum uyarınca benim de dikkatimi çekti.
Türkiye'de çok sayıda Arap plakalı araç geziyor.
Bunların önemli bir kısmı Suriye'den gelenlerin yanlarında getirdikleri araçlar.
Irak'tan gelen de var.
Ayrıca Körfez ülkelerinden bazı zengin Araplar da Türkiye'de uzun tatil yapma niyetindeyse araçlarını da beraberlerinde getiriyor.
Bazı çok zengin Arapların lüks araçlarını uçakla getirdiklerini bile duydum.
Özellikle sahibi Arap olanların kullandığı araçları yazmamın nedeni basit.
Çünkü Arap ülkelerinden gelen araçlardaki yazılar doğal olarak Arap alfabesiyleyazılı.
Bu durumda herhangi bir nedenle böyle bir aracın plakasını not almanız gereken bir durumda bunu yapamıyorsunuz.
Diğer ülkelerden gelen araçların plakaları kaydetmek kolay oysa.
Bu nedenle Arapça plakalarla ülkemize gelen araçlara gümrükten geçerken herkesin anlayabileceği ve not alabileceği biçimde plakalar takılması zorunlu hale getirilmeli.
ÜMİT ZİLELİ: ÇOK HEYECANLI RENGARENK BİR FETÖ HİKAYESİ!. .
Bilmiyorum sizler de farkında mısınız?. .
FETÖ meselesinin iyice cılkı çıktı!. . Bir taraftan her Tanrı'nın günü sürü sepet gözaltı olayları yaşanırken Fetullahçı kumpaslar mahkeme kararlarıyla bir bir çökerken diğer taraftan hapishanelere "selam verdi" "Bank Asya'nın kapısından geçti para yatırdı" suçlamasıyla sayısını bilemediğim mebzul miktarda insan tıkış tıkış dolduruluyor insanlar meslekten dönmemecesine ihraç ediliyor akıl yürütmenin neredeyse imkansızlaştığı "neler oluyor" dedirtecek korku filmi tadında olaylar yaşanıyor!. .
Alın iktidarın açıkladığı belediye başkan adaylarını mesela; Büyükşehirlere aday olanlardan tutun ilçe belediye başkan adaylarına kadar bir çok kişinin FETÖ ilişkileri patladı bile!. . Fetullah'a övgüler düzeninden FETÖ için para toplayanına arazi bina tahsis edenine varıncaya dek her çeşidini bulabilirsiniz!. .
Mesela "Abi FETÖ'cü olacaksan zengin olacaksın yoksa yandın!" dedirtecek tahliye kararları ortada… Milyonlarca liralık "özgürlük bedeli" iddiaları artık sıradan muamele olarak dillerde dolaşmıyor mu?. . Bırakın dillerde dolaşmayı yandaş medyada bile tepki görmüyor mu?!. .
O kadar ki FETÖ davalarında "itirafçı" olan FETÖ müritlerinin tekrar Türk Silahlı Kuvvetleri'ne dönme talepleri gazetelere haber bile oluyor iyi mi!. .
-Daha da beterini önceki gün Odatv'de yayımlanan "Akıncı Üssü davasından kurtulanlar" yazısında okudum inanın şapkam uçtu!. .
PENSİLVANYA'YA BİR İKİ!. .
Biliyorsunuz Akıncı Üssü 15 Temmuz darbe girişiminin karargahıydı…
Odatv yazarı Murat Ağırel üşenmemiş 1 numaralı sanığı Fetullah Gülen 2 numaralı sanığı "FETÖ'nün Hava Kuvvetleri İmamı" olarak gösterilen darbe gecesi "iyi saatte olsunlar" tarafından yakalanmışken punduna getirilip kaçırılan Adil Öksüz olan 4 bin 658 sayfalık iddianameyi ve 570 klasörlük dava dosyasını satır satır incelemiş…
-Neler çıkmış neler gözlerime inanamadım!. .
İddianamede 17-21 Mart 2016 tarihleri arasında Adil Öksüz ile birlikte ABD'ye gidip gelen kişiler" başlıklı bilgi notunda bakın ne diyor:
-Bu yolculuklarda Adil Öksüz ile birlikte gidip döndükleri ve birlikte hareket ettikleri değerlendirilen…
Kimmiş peki bu isimler? Onlar da birbiri ardına tespih tanesi gibi dizilmiş durumda iddianamede:
–Veysel Alemdaroğlu Erdem Efendioğlu Salih Serhat İlhan Atasay Kamer Emin Kanar Özgür Özdemir ve İsrail uyruklu iki kişi…
Bu kişilerle ilgili her türlü istihbari bilginin adli mercilere verildiği "İstihbari Bilgi Notu" nda görülüyor. Sonra ne oluyor peki? Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Bürosu söz konusu kişilerin gözaltına alınması için ilgili savcılıklara talimat gönderiyor… -Hikaye de tam bu noktada başlıyor!. .
Gözaltına alınması gereken ancak her nedense alınmayan kişilerden birisi Atasay Kamer… Kim peki bu kişi? Cihan Kamer'in oğlu!. ASGOLD ve ATASAY şirketlerinin yönetimde de görev alan bir kişi…
-Pekii nedir bu kişiyi önemli kılan?. .
KORUMA KALKANINA SAHİP ORTAK!. .
Burada önemli sözcük ATAGOLD!. .
Bir zamanlar Kılıçdaroğlu ile Erdoğan arasında siyasi polemik konusu olan bu şirketle ilgili olarak Kılıçdaroğlu "Ekrem Tosun kim?" diye sormuş Erdoğan ise "tanımıyorum" demişti. İşte o kişi Ekrem Tosun biraz da zorunda kaldığı için şirket ortaklarını şöyle açıklamıştı:
-1995 yılında kurulan ATAGOLD Kuyumculuk Tic. AŞ'nin yüzde 50 hissesi Cihan Çiğdem Atasay ve Simay Kamer'e diğer yüzde 50'si ise Bilal Erdoğan ile Burak Erdoğan'ın eşi Sema Erdoğan'a aitti!. .
Murat Ağırel'in şu bilgi notunu da paylaşayım:
-Dönemin Başbakanı Erdoğan'ın mal beyanında oğlu Burak Erdoğan'ın düğününde takılan takıların ATAGOLD firmasında bozdurulduğu yazılıydı…
Ağırel'in yazısıyla devam edelim: İddianamede bulunan giriş-çıkış kayıtlarına göre Atasay Kamer değişik tarihlerde FETÖ üyesi olduğu iddia edilen kişilerce birlikte defalarca yurtdışına çıktı!. .
İddianame yurtdışına sürekli olarak "ekip halinde" gidip gelindiğini belirtiyor. Liste epey kalabalık ve renkli!. . Adı geçen kişiler şöyle sıralanıyor:
– Kamer'in ticari ilişkisi olan Mehmet Zıylan İzmir Ticaret Odası Başkanı Mahmut Özgener Habertürk Gazetesi yazarı Sevilay Yılman avukat Kezban Hatemi Cüneyd Zapsu'nun eşi Beyza Zapsu İnci Kuyumculuk sahibi Erkan Kurtulmuş Hakan Şükür yazar Bejan Matur şarkıcı Muazzez Ersoy futbolcular Okan Buruk İlhan Parlak Emre Belezoğlu Dursun Çetin Gökhan Erdem gibi isimlerin tamamı ek klasörlerde Atasay Kamer ile birlikte en az bir defa yurtdışına aynı saat dilimlerinde giriş-çıkış yapan isimler olarak belirtiliyor…
Bu isimler içinde Hakan Şükür hariç hakkında işlem başlatılan hiç kimse yok… Atasay Kamer ile birlikte gözaltı kararı verilen 6 kişi ise ya tutuklandı ya da kaçak… Atasay Kamer ise bırakın gözaltına alınmayı hakkındaki iddia da düştü!. . Buna karşın Atasay önlemini alıp şirkete kayyum atanma ihtimaline karşı 27 Temmuz 2016 tarihinde işveren konumundan SSK'lı işçi konumuna geçiş yaptı…
Bu rengarenk hikaye şimdilik burada sonlanıyor. Ancak Murat Ağırel yazısını şöyle bitiriyor:
-Ne diyor reklam: Sadece kadınların altıncı hissi vardır ve bu onları Atasay'a götürür… Bakalım Atasay bizi nerelere götürecek?. .
Valla biz de bekleyelim görelim!. .
TOKMAK/RAHMİ TURAN: İKTİDARA KIRMIZI KART!
Ülke ekonomisi olarak krizde miyiz değil miyiz?
AKP hükümetlerinde uzun yıllar Başbakan Yardımcısı olarak görev yapan CHP Konya Milletvekili Abdüllatif Şener:
"Tam bir kriz içindeyiz. 2019 yılı bütçesi iflas bütçesidir!" dedi.
Halk TV'de Murat Muratoğlu ve Erkin Şahinöz'ün sundukları "Eko Parazit"programına konuk olan Abdüllatif Şener'e göre:
Ülkede mali disiplin diye bir şey kalmadı. Yatırımlar azalıyor Cumhurbaşkanlığıdahil tüm bakanlıkların temsil harcamaları artıyor!
– Hiçbir kişiye bu kadar geniş yetki verilmez!
– Meclis senin elinde…
– Yargı senin elinde…
– Türkiye Varlık Fonu senin elinde…
– Medyanın tamamına yakını senin elinde…
– Hazine'yi ve Maliye'yi damada bıraktın.
– Türkiye'nin nesi var nesi yoksa kendine bağladın.
– Ülkeyi yanlış yönetiyorsun.
– Halkın sırtına sürekli yük biniyor.
– Eğer vatandaş sana kırmızı kart göstermezse bu krizden çıkış imkânı olmaz!
Abdüllatif Şener AKP'nin 31 Mart 2019'da İstanbul'da 24 yıldan beri ilk defa seçim kaybedeceğini iddia etti.
Vatandaş iktidara kırmızı kart göstermeye hazırlanıyor!
İHANET SÜRECİ!
Tanrım! En büyük hazinemiz olan aklımızı koru!
Hâlâ mı ders almadık? Hâlâ mı akıllanamadık?
Teröristlerle müzakere değil mücadele edileceği gerçeğini hâlâ mı kavrayamadık?
Sevgili okurlar… İster inanın ister inanmayın… PKK ile yeniden masaya oturma çalışmaları yapılıyor!
Türkiye "Açılım süreci" denilen "ihanet sürecinde" çok zarar gördü birçok vatan evladını şehit verdi.
PKK çetesi ile Diyarbakır'ın göbeğinde büyük çarpışmalar oldu ihanet tünelleri bombalı tuzaklar bulundu kent teröristlerden uzun çarpışmalardan sonra temizlendi.
Tüm bu melanetler hatalı politikalardan yanlış yönetimden doğdu.
Hâlâ aklımız başımıza gelmemiş olacak ki yeni bir açılım için ön çalışmalar yapıldığı haberleri geliyor.
★★★
Merkezi İngiltere'de olan Demotratic Progress Institute (Demokratik Gelişim Enstitüsü) Norveç'in başkenti Oslo'da yeni bir "Kürt açılımı" daha doğrusu"PKK açılımı" için masa kurdu.
Masaya oturanlar Diyarbakır eski AKP milletvekili Abdurrahman Kurt siyasetçi Ufuk Uras artist Kadir İnanır gazeteciler Yıldıray Oğur ve Ali Bayramoğlu oldu.
Filmlerinde "yiğit adam" rolleriyle seyircinin gönlünü kazanan Kadir İnanır'ın gerçek hayatta "âkil adamlığa" özenip filmlerdeki karakterlerine tam ters hareket ettiği görülüyor.
Bazı sinema yazarı dostlarımız hayranlarının önemli bir kısmının bu "âkil adam"olma hevesini sürdüren Kadir İnanır'ı terk ettiğini belirtiyor.
★★★
Artist Kadir İnanır'ın da katıldığı Oslo görüşmelerinde yeni çözüm sürecinin artıları ve eksilerinin görüşüldüğü açıklandı.
İYİ Parti lideri Meral Akşener AKP'nin Oslo'da yeniden masa kurmasını Almanya'ya federasyon heyeti göndermesini sert bir şekilde eleştirerek: "Sizin ittifakınız Andımız'a karşı olanların tabelalardan Türkiye Cumhuriyeti'ni kaldıranların Habur'da teröristleri davul-zurnayla karşılayanların ittifakıdır"diye tepki gösterdi.
ZEHİR SANTRALLERİ!
Eski bir meslektaşımız olan gazeteci kökenli CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer halkı zehir santrallerinden kurtarmak için savaşıyor.
Eskişehir Türkiye'nin havası ve suyu en temiz illerinden biri… Halk mutlu ve sağlıklı… İşte bu asude kentte şimdi kömürlü termik santral kurulmak isteniyor!
"Facia" olarak nitelenen bu olayı Meclis'e taşıyan Utku Çakırözer:
"Hangi oyun çevrilirse çevrilsin Eskişehir'de belediyelerimiz çiftçilerimiz baromuz sivil toplum örgütlerimiz yani tüm Eskişehirliler bu santrale karşıyız. Temiz hava temiz su bereketli topraklarımıza hep birlikte sahip çıkacağız. " diye haykırıyor.
Utku Çakırözer Yatağan Yeniköy ve Kemerköy santrallerinin yer aldığı Muğla'da yaşananlardan örnek gösteriyor:
"Muğla'da 1983-2017 yılları arasında hava kirliliği kaynaklı 45 bin erken ölüm yaşandı. Kalp damar ve solunum yolu hastalıkları nedeniyle 46 bin kişi hastanelik oldu.
Güzel Muğla'mız ne yazık ki bu santraller nedeniyle havası en kötü iller arasında 4'üncü. 40 yıl boyunca termik santraller 28 bin kilo cıva saldı. Her yıl 1100 kilo cıva suya tarlalara ve ormanlara çökmekte. Biz insanların en fazla yaşamayı arzu ettiği bu temiz kent Eskişehir'de zehir santralleri yeni bir Yatağan istemiyoruz!"
TEBESSÜM
MISIR EŞEĞİ!
Yusuf Kâmil Paşa bir gezi için Mısır'a giderken onu uğurlamaya gelen Şair Nihat Bey'e nezaketen Mısır'dan bir arzusu olup olmadığını sormuş. Şair de ona Mısır eşeği ısmarlamış.
Dönüşte karşılama sırasında Yusuf Kamil Paşa Şair'e:
"Nihat Bey benden eşek istemiştin. Nasıl da unutmuşum. Şimdi seni gördüm de aklıma geldi" deyince Şair gereken cevabı vermiş:
"Aman efendim ne zararı var siz geldiniz ya…"
GÜNÜN SÖZÜ
İnsanların yalnız ekmeğe değil şerefe de ihtiyaçları vardır!
-- a45UyF587661
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder