20 Kasım 2018 Salı

Bu gün öne çıkan makalelerden bir demet 2018-11-20

NECDET BULUZ : TEHLİKELİ OYUN

Amerika bölgemizde yeni oyunlar içinde. Bu konuda Trump yönetimi tehlikeli de olabileceğini düşündüğümüz karanlık ve ucu açık bazı adımları atmaya hazırlanıyor.

Amerikan Kongresi'nde Cumhuriyetçiler ve Demokratların deneyimli üyelerinden oluşan 12 kişilik Ulusal Savunma Stratejisi Komisyonu 14 Kasım tarihli bir rapor hazırladı. Bu rapor Amerikan ordusunun durumunun ne olduğunu ve bir savaş sırasında nelerin olabileceğin içeriyor.

Rapordan kısa bir alıntı:

"ABD ordusu iki veya daha fazla cephede eşzamanlı olarak savaşmaya zorlanırsa boğulur. Yıpranmış ABD ordusu Rusya veya Çin'e karşı savaşırsa kaybeder. Üstelik Trump'ın orduyu güçlendirme politikalarının gecikmesi yüzünden otoriter rakipler Çin ve Rusya bölgelerindeki Amerikan nüfuzunu bastırmaya çalışıyor. ABD'deki rehavet de ABD ordusunun dünyadaki uzun süreli hakimiyetini sürdürme çabalarını baltalıyor. 716 milyar dolarlık bir yıllık bütçeye sahip ve Rusya'nın en az 10 katı ve Çin'in dört katı büyüklüğünde olmasına rağmen ABD'nin savunma anlayışı tehditleri göz önünde bulundurmuyor. "

Şimdi durup dururken bunu neden yazdığımız sorusu aklınıza gelebilir.

Hemen yanıtlayalım:

Amerika ordusu konusunda bu kadar endişeli ise başta Suriye olmak üzere coğrafyamızda her yandan Türkiye'yi neden çembere alıyor?

Özellikle Suriye'de PYD/ PKK ile kol kola girerek ve destek vererek Türkiye'ye karşı tehdit yağdırıyor?

Türkiye ile Rusya ve İran'ın bölgesel işbirliğini bile bile coğrafyamızdaki Amerikan hegemonyası ne anlama geliyor?

Bu soruları da yanıtlayalım:

Daha önce PYD/ PKK konusunda yazdığımız yazılarda Amerika'nın bu terör örgütünden vaz geçmeyeceğini vurgulamıştık. Çünkü Amerikalılar artık karada savaşmak asker kaybı vermek istemiyor. Kamuoyu da bu konu da son derece duyarlı.

Amerika'dan üst düzey yetkililer ve Pentagon açıklamalarında "PYD bizim kara ordumuz" açıklamasında bulunmuştu.

Şimdi 14 Kasım tarihli rapora bakacak ve değerlendirecek olursak Amerika'nın coğrafyamızda PYD/ PKK'dan geri adım atmayacağını çok açık biçimde görmüş olabiliriz.

Nitekim Türkiye'nin bütün baskılarına ve çağrılarına rağmen Amerika bizi PYD/ PKK konusunda hep oyaladı. Verdiği hiçbir sözü de tutmadığı gibi tam aksine bu örgütü silahlandırdı.

Çoğu Ortadoğu uzmanı "Amerika eninde sonunda Türk ordusunu bu terör örgütü ile çatıştıracak" yorumlarını bile yaptırdı.

Sözü fazla uzatmayalım:

Görebildiğimiz kadarı ile Amerika bölgede Türkiye ile çatışmak istemiyor. Olası bir çatışmada da Türk ordusunun karşısına PYD/ YPG unsurlarını çıkaracak.

Gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan gerekse Milli Savunma Bakanı Akar konuyu çok yakından takip ediyor. Yaptıkları açıklamalarda da bölgedeki bir çatışmanın bu terör örgütleri ile olabileceği görüşündeler. Bu nedenle de "Kazdıkları çukur onlara mezar olacak" açıklamaları yapılıyor.

Türkiye'nin bölgede bir güvenlik sorunu var. Güvenliğimizi sağlamak için de her adım kararlılıkla atılacak. Bu konuda endişe duymuyoruz.

Endişe ettiğimiz konuya gelince:

Amerika gelen haberlere bakarsak FETÖ Lideri Fethullah Gülen'i iadeye hazırlanıyor. Ya da Gülen bir başka ülkeye gönderilecek. Bunun karşılığında ne isteyecek? Amerika almadan hiçbir şey vermez.

Halkbank konusunu da aynı çerçeve içerisinde değerlendirebiliriz.

Fırat'ın Doğusu bu pazarlığın içinde olursa Türkiye kaybeder.

Bizim için beka sorunuz çok daha önemlidir.

Her sıkıştığında tehlikeli oyunların içine giren Amerika'nın bölgedeki çıkarları konusunda yeni oyunlar içinde olduğunu görüyoruz. Temennimiz bizi yönetenlerin bu oyunun içine düşmemesidir.

Konuyu son derece önemsiyoruz. Yazmayı sürdüreceğiz.

E-POSTA : necdetbuluz@gmail.com

LİNK : www.facebook.com/necdet.buluz



RIFAT SERDAROĞLU: SİZİ DUYDUK VE GÖRDÜK BAY BAŞKAN!

15 Kasım 2018'de "Sizi Dinliyoruz Bay Başkan" başlıklı yazımda "Atatürk" hakkında ne düşündüğünüzü açık-kesin-net olarak söylemenizi istemiştik.

Bizi kırmadınız yanıtınızı aldık! Hem görüntülü hem sesinizden hem de partinizin sözcüsünden olmak üzere tam üç kez aldık!

Türk Milleti olarak bir daha anladık ki siz hiç değişmemişsiniz;

-Humeyni'nin Türkiye ajanı Mehdipur'un yanındaki Milli Selamet Partisi İl Gençlik Kolu Başkanı Atatürk hakkında ne düşünmüşse Başkan olarak siz de aynısını düşünüyormuşsunuz!

-Konya'daki "Kudüs Mitingi" öncesinde İstiklal Marşımız okunurken yere çöken MSP İl Gençlik Kolu Başkanı Atatürk ve İstiklal Marşımız hakkında ne düşünmüşse Başkan olarak siz de aynısını düşünüyormuşsunuz!

nançlı Müslümanları kandırıp "Bosna'ya yardım" diye paraları iç edenler Atatürk hakkında ne düşünmüşlerse Başkan olarak siz de aynısını düşünüyormuşsunuz!

-Almanya Deniz Feneri e. V adıyla Avrupa'da "Yüzyılın Yardım Dolandırıcılığını" yapanlar ve paraları Kanal 7 sahibine "emaneten" gönderenler Atatürk hakkında ne düşündülerse siz de aynısını düşünüyormuşsunuz!

-El-Kaide liderlerinden Gülbettin Hikmetyar ve onun dizinin dibine çöken

RP İl Başkanı Atatürk hakkında ne düşündüyse Başkan olarak sizde aynısını düşünüyormuşsunuz!

-FETÖ'ne Yüksek Yargıyı teslim edenler FETÖ'ne "Gel artık gel de bitsin bu hasret" diye yalvaranlar FETÖ için "Gök ne vermiş de yer kabul etmemiş" diye örgüt liderini göklere çıkaranlar Atatürk ve Türklük hakkında ne düşünmüşlerse Başkan olarak siz de aynısını düşünmüşsünüz!

-PKK'nın Avrupa Baronlarının karşısına Türk Devletini oturtarak teröristleri Oslo'da İmralı'da Kandil'de muhatap alanlar Atatürk ve Türklük için ne düşündülerse Başkan olarak siz de aynısını düşünüyormuşsunuz!

-BOP'u planlayıp 22 İslam ülkesinin sınırlarını değiştirmek için milyonlarca Müslüman'ın kanına girenler Müslüman kadınlara tecavüz edenler Atatürk ve Türklük hakkında ne düşündülerse siz de aynısını düşünüyormuşsunuz!

Yukarıdakiler gibi düşündüğünüzü bizzat siz ispatladınız Bay Başkan! Nasıl mı?

-Atatürk ve Türk Devleti düşmanı Fesli Şarlatanı Türk Milletinin paralarıyla kurulan "Devlet Sofrasının Başköşesinde" konuk ederek

-Bu sapkın kişiyi hastanede ziyaret ederek

-Cübbeli Hocanın elini sıkan "Atatürk Düşmanı" Nuri Pakdil'i evinde ziyaret eden Akar ve Fidan'ı hala yerlerinde tutarak

-"Kurtuluş Savaşını Türkler kazanacağına keşke Yunan kazansaydı" diyen şerefsizi ziyaret eden Diyanet İşleri Başkanını İstanbul'daki Millet Bahçesi açılış konuşmanızdan sonra yanınıza alıp birlikte poz vererek

eyh Said'in heykelinin Diyarbakır'a dikilmesine Ne Mutlu Türküm Diyene yazılarının kaldırılmasına- ülkede 10 adet PKK şehitliği (!) açılmasına Öcalan'ın mektubunu Diyarbakır Meydanında okutulmasına FETÖ-CIA elemanlarının Kozmik Odaya girmesine Fethullah Gülen'e- İsmail Kahraman'a- Derviş Memed'in torunu Bülent Arınç'a Rıza Zarrab'a destek vererek arka çıkarak siz ispatladınız Bay Başkan! Başkaları değil…

Sayın Bay Başkan;

Biz sizi çok iyi tanıyan bilen bir siyasetçiyiz. Biz sizi bildiğimiz için yıllardır sizinle ve sizin düşüncelerinizle demokratik yoldan mücadele ediyoruz.

Önemli olan 2018 yılının Kasım ayında Türk Milletinin sizi iyi tanıyıp tanıyamadığıdır.

Sizin sahibi olduğunuz Türklük Atatürk ve Türk Devleti hakkındaki gerçek fikirlerinizi tanıyan Türk Milletinin çocukları size değil oy selam bile vermez veremez.

Bugüne kadar sizin gerçek düşünceleriniz Türk Milletine anlatılmadı anlatılamadı. Ne muhalefet partileri ne sivil toplum örgütleri ne de basın bu görevi yapamadı…

Yüce Türk Milleti;

Sizlere gerçekleri anlatmak herkesin yüzüne ayna tutmak için "ÇOBAN ATEŞLERİNİ" ülkenin her yerinde yakıyoruz. 24 Kasım Cumartesi günü de Çanakkale'de yakacağız.

Bizler bu yola yüreğimizi varlığımızı ömrümüzü koyduk. Ülkenin her yerine gideceğiz her insanına ulaşacağız. Kimse bizi engelleyemeyecek…

Yüce Türk Milleti;

Cumhuriyet-Demokrasi- Türk Devleti-Atatürk-Hukuk Devleti-çağdaşlık düşmanları kafanız silah dayadıklarında önünüzde iki yol vardır ;

Ya silahı tutan eli öpüp tebaa olmayı seçeceksiniz.

Ya de o eli kırıp özgür Türkiye Cumhuriyeti vatandaş olmayı seçeceksiniz. Üçüncü bir yol yok…

Bize inanan Türk Devletinin Türk Milletinin Türk Demokrasisi ve Cumhuriyetin ve Kurucu liderinin savunucusu olan herkesi yanımıza çağırıyoruz.

Tek şartımız ise;

Türk Vatanı ve Anayasamızın ilk altı maddesini kafasına ve gönlüne yerleştirmek.

Kandiliniz mübarek olsun…



E. TUĞA. TÜRKER ERTÜRK : GÜLENİADE EDERLER ?

http://www.turkererturk.com.tr/?p=3647

Geçtiğimiz ay ABD Başkanı Trump Adalet Bakanlığı Dışişleri Bakanlığı İç Güvenlik Bakanlığı (Homeland Security) FBI (Federal Araştırma Bürosu) ve CIA'den (Merkezi İstihbarat Örgütü) ayrı ayrı olmak üzere 1990'lı yılların sonundan beri Pensilvanya-ABD'de yaşayan Fetullah Gülen'in Türkiye'ye iade edilebilme durumunun ve şartlarının araştırılmasını istedi. Daha da önemlisi; ABD Başkanı Trump'tan böyle bir isteğin yapıldığı basına sızdırıldı.

Trump yönetiminin buradaki amacı Gülen'i iade etmek değil; iade edilebileceği olasılığı üzerinden Türkiye'deki iktidar iradesine yönlendirme yapmak hatta yine bu haber üzerinden Türkiye'deki iktidar iradesine kendi halkını kandırabilmesine yönelik imkân sağlamaktı. 15 Temmuz 2016'da yapılan darbe girişiminden hemen sonra yazmıştık; "ABD'nin Fetullah Gülen'i Türkiye'ye iade etmesine imkân ve ihtimal yoktur" diye. Bugün itibarıyla yine aynı noktadayım.

Ayrıca; iktidarın Gülen'in iadesinde samimi olduğuna da inanmak güç. İadesi peşinde olan geçen yıl 5 Haziran 2017 Tarihli Resmî Gazetede Gülen'in vatandaşlıktan çıkarılması ilanını yayınlatmazdı.

En İyi İhraç Ürününüz Ordunuz!

Diyelim ki; ABD Başkanı Trump gerçekten samimi ve Gülen'i Türkiye'ye iade etmek istiyor. Buna ABD derin devlet sitemi asla müsaade etmez yargı veya başka bir yöntemle engellerler. Çünkü ABD derin devlet sistemi Gülen ile iş yaptı ve yapmaya devam etmek istiyor. Ayrıca; darbe girişiminin öncesinde de haberleri vardı! Tabii ki hiç kimse ABD için vazgeçilmez değil. Gülen'den de vazgeçerler! Ama karşılığını da beklerler! Mesela; İran konusunda öne atılmanızı ve çocuklarınızı ölüme göndermeniz gibi! Zaten ABD derin devletinin sesi olan Soros; "Türkiye'nin en iyi ihraç ürünü ordusudur" dememiş miydi?

Yine geçen ay ABD'nin PKK'nın üst düzey yöneticilerinden Murat Karayılan Cemil Bayık ve Duran Kalkan için 12 milyon dolar ödül koyması da manipülasyona yönelik bir girişimdi! Yoksa; ABD bölgede Kürt Devleti kurma girişiminden vazgeçiyor ve bugüne kadar bu konuda kat ettiği mesafeyi yok sayıyor değildi. Burada ana amaçlar;

1. PKK'ya ayar vermek

2. Tekrar gündeme sokmayı planladıkları açılımların önünü açmak

3. Suriye'yi parçalamak için iş birliğini geliştirmek

4. Türkiye'yi İran'a karşı konumlandırmaktır.

Amaç; Cinayetin Üstünü Örtmek

Gülen'in iade edilebileceği haberleri üzerinden epey bir zaman geçmesine rağmen; ABD'de görüşleri istenen kurumlardan henüz bir yorum gelmedi. Bu suskunluğa Gülen'in avukatları da dahil. Yani herkes durumu biliyor bilmeyen ise iktidarın elindeki merkez akım medya ile her gün kandırılan ve aldatılan Türkiye'de yaşayan kitleler.

Trump yönetiminin Gülen'in iade edilebileceği haberleri de dahil olmak üzere son iki ayda (Ekim-Kasım 2018) Türkiye'ye yönelik açık ve kapalı operasyonların önemli hatta birinci hedeflerinden biri de Kaşıkçı cinayetinin üstünün örtülmesine yönelik Türkiye'deki iktidarın susturulmasıdır.

Dört Ülke Farklı Tavır İzliyor

Bildiğiniz gibi; Suudi Arabistan vatandaşı halen Suudi Arabistan'ı fiili olarak yöneten Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın enerjik muhalifi Washington Post yazarı Müslüman Kardeşler'in (İhvan) destekçisi ve Türkiye'yi yöneten iktidar iradesi ile sıkı fıkı ilişkiler içinde olan Cemal Kaşıkçı 2 Ekim 2018'de İstanbul'daki Suudi Arabistan Konsolosluğu'nda hunharca katledilmişti. Tüm dünya bu cinayetin arkasında Muhammed bin Selman'ın olduğunu biliyor ama sadece dördü çok farklı bir tavır izliyor.

ABD ve İsrail bu işi bazı günah keçilerinin üzerine yıkarak kapatmak istiyor. Ortadoğu'da kotardıkları planları için Muhammed bin Selman'ı şimdilik vazgeçilmez görüyorlar ve harcanmasını istemiyorlar! Çünkü bu ülkeleri yönetenler ülkelerinin çıkarlarının bu hunharca cinayetin üstünün örtülmesinden yana olduğunu düşünüyor insani ve evrensel ilkeleri ve değerleri menfaatleri için yok sayıyorlar. Suudi Arabistan'ın durumu malum; zaten çağdışı bir rejim ve her zaman radikal İslami terör örgütlerinin arkasında bulunmuş bir yapı.

Bu Siyaset Ülkemize Kazandırmaz Kaybettirir!

Türkiye'nin bu cinayete karşı tavrı farklı. Farkın nedeni ise Türkiye'yi yöneten iktidar iradesi. Bu iradenin yönetiminde Türkiye Kaşıkçı cinayetini en başından itibaren ayrıntıları ile tespit etmesine cinayeti dinlemesine ve bilmesine rağmen ikircikli davranış biçimini benimsiyor. Türkiye'yi yöneten iktidar bilgileri basına yavaş yavaş sızdırıp cinayeti ayrıntıları ile bildiğini göstererek pazarlık gücü elde etmeye çalışıyor.

Amaç;

1. ABD ile arayı iyice düzeltmek Zarrab Halk Bankası İran'a yönelik ambargonun devlet eliyle kısa devre edilmesi ve kişisel menfaatler sağlanması konularında ABD tarafından kesilecek faturanın bedelini azaltmak

2. İflas durumunda bulunan ekonomi için Suudi Arabistan'dan para sızdırmak

3. Sünni İslam dünyasının liderliği için Suudi Arabistan'a karşı durumsal ve itibar üstünlüğü sağlamaktır.

Ezcümle iktidar Kaşıkçı cinayetine başından itibaren ilkeler ve değerler manzumesi ile Türkiye'nin menfaatleri ve itibarı açısından değil; kendi çıkarları açısından bu olayı nasıl kullanabilirim fırsata çevirebilirim ve pazarlık gücü olarak istismar edebilirimin içinde olmuştur. Bu siyaset; ülkemize ve milletimize kazandırmaz sadece kaybettirir.

Türker Ertürk



EMİN ÇÖLAŞAN: DİYANET BAŞKANI'NA VATANDAŞ MEKTUBU

Sevgili okurlarım Diyanet Başkanı Ali Erbaş geçtiğimiz 9 Kasım günü Fesli Kadir'i ziyaret etti.

Çekilen fotoğraflar milletimizle adeta alay edercesine 10 Kasım günü medyaya servis edildi.

Bu ziyaret büyük tepki yarattı…

Vatandaş Salim Taşçı Ali Erbaş'a tepkisini gösteren binlerce insanımızdan sadece biri…

Yanıt gelmeyeceğini bile bile Başkan Bey'e birkaç basit soru soruyor.

İşte o mektup:

★★★

"Bay Ali Erbaş. Diyanet Başkanı. Ankara.

Ziyaret ettiğin fesli Kadir'in Atatürk hakkında söylediklerine ve onun Yunan hayranlığına bu mektubumda değinmeyeceğim.

Sadece senin ziyaretin konusunda bazı sorularım olacaktır Bay Başkan…

9 Kasım günü o şahsın ziyaretine gittin fotoğraflar medyaya 10 Kasım günü servis edildi. Atatürk'ün ölüm yıldönümünde gazetelerde yer alacağını bilmiyor muydun?

Hastanelerimizde kolunu bacağını gözünü kaybetmiş yüzlerce gazi yatmaktadır. Arada sırada bile olsa nsani duygularınla!" onları ziyaret etmek bugüne kadar hiç aklına geldi mi? Bundan sonra ziyaret etmeyi düşünür müsün?

Yine aynı nsani duygularla!" şehit evlerine taziyeye gitmeyi aklından geçiriyor musun?

Diyanet İşleri Başkanlığı üniformanla ziyaretin izahı var mıdır? Görevli olarak mı şahsi düşüncenle mi gittin?

İnsani duygular diyorsun. Bu duyguların neden daha önce değil de 9 Kasım'da kabardı?

– "İtibarsızlaştırma kul hakkı ihlalidir" derken bu memlekette binlerce insanın iftiralarla itibarsızlaştırıldığını bilmiyor musun? O konuda neden iki çift söz söyleme zahmetine katlanmadın?

Ziyaretine gittiğin fesli Kadir kurtarıcımız Atatürk'ü aklı sıra itibarsızlaştırmaya kalkışırken "Kul hakkını" niçin aklına getirmedin?

– "Yunan galip gelseydi" diyen kişinin Atatürk Cumhuriyet Vatan Millet kavramlarını yok sayması kul hakkına girer mi girmez mi? Kul hakkı diye hutbeler okuturken saçmaladığının farkında mısın değil misin?

Senin gibiler yüzünden camilerimiz boş kalmaktadır. Cuma bayram ve teravih dışında vakit namazlarında camilerimize sayılı insanlar gelmektedir. Söylemlerinle insanları kutuplaştırdığının farkında mısın?

– "Kul hakkından" söz etmişken Diyanet'in ve Diyanet Vakfı'nın son on yıllık hesaplarını Allah rızası için bağımsız denetçilere açmaya var mısın?

Milyonlarca vatan evladını nsani duygularla!" ziyaretin bahanesiyle yaraladın üzdün kahrettin. Bunlar kul hakkı değil midir? Vebal almış olmuyor musun?

Bugüne kadar suskun kaldın bu "Marifetine" hiç değinemedin. Tövbe edip etmediğini bilmem ama Türk Milleti'nden bir özür dilemeyi düşünüyor musun?

Bu gibi sözlerin ve davranışlarınla Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Kul Hakkı"nı ihlal ettiğinin farkında mısın?

Hadislerde lülerinizi hayırla anın" der. 9 Kasım Cuma günü camilerimizde okuttuğun hutbelerde Atatürk ve şehitlerimize hiç değinilmedi. Unutkanlık mı söz konusudur bilerek mi yapıldı?

Ziyarete devletin lüks Mercedes'i ile gittin…Kul hakkına girer mi?

Fesli Kadir'e hediye olarak yanında götürdüğün kitaplar Diyanet Yayını ise yetim hakkının olduğu bütçeden mi karşılandı? O halde vurgu yaptığın "Kul hakkı" nerede kaldı?

★★★

Beni merak edecek olursan Bay Başkan ben Salim Taşçı…

Sapına kadar Atatürkçüyüm Cumhuriyetçiyim Ulusalcıyım.

Günde beş vakit namazımı aksatmadan kılarım.

Allah kabul etsin her namazımda Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına şehitlerimize ve gazilerimize sonsuz minnet duygusuyla dualar ederim.

Yukarıdaki soruları sorduğum için sakın "Bu zındık da kim?" demeyesin Allah'a şükürler olsun vatanımın çeşitli yerlerinde camisini okulunu Atatürk meydanını yapmış dört defa da hac farizasını yerine getirmiş olan inanç sahibi bir Atatürkçüyüm.

Ziyaretlerin bol olsun kolay gelsin Bay Başkan!"



MURAT MURATOĞLU: CEPTEN 5 KURUŞ ÇIKMAYACAKTI PARA KALMADI!

Devlet İstanbul Deniz Otobüsleri'ni 861 milyon dolara özelleştirdi. En kârlı rotasının üzerine Osmangazi Köprüsü'nü yaptırdı. Şirkete geçiş fiyatının 41 dolar+yüzde 18 KDV olacağını söyledi.

Yani geçiş ücreti 236 lira olacaktı. Kim geçer bu fiyattan? Kimse! Alan şirket bunu hesapladı… Bu durumda gayet kârlıydı.

Devlet köprüye 40 bin araç ve 35 dolar+KDV garantisi verdi. O da fazla geldi. Fiyatı 71 liraya indirdi. "Geçmeyenin parasını geçmiş gibi topladığım vergilerle ben öderim" dedi. İDO'yu alan şirket hayatının kazığını yedi.

★★★

Karayolları Müdürlüğü ocak-eylül döneminde köprü ve otoyolların gelirlerini açıkladı. Utancından olsa gerek yap-işlet-devret modeliyle yapılan Osmangazi Köprüsü Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve Avrasya Tüneli'ne ilişkin istatistikleri paylaşmadı.

Bunun bizim için anlamı; "Ne girdiği belli değil!" olmalı.

Zira az araç geçiyor diye köprüler zarar etmiyor! Yapan ve işletenler cayır cayır para kazanıyor. Zarar eden devlet… Olan bizim vergilere oluyor.

★★★

Türkiye'de mevcut yap-işlet-devret projeleri arasında havaalanı projeleri 68.5 milyar dolarlık sözleşme değeri ile ilk sırada…

Enerji projeleri 25.8 milyar dolar ile ikinci… Karayolu 18.3 milyar dolar ile üçüncü… Sağlık tesisi 11.5 milyar dolar ile dördüncü… Toplam 225 projenintutarı 165 milyar dolar…

★★★

Bütçeye göre döviz fiyatları artmazsa mesela 2019 yılında hedeflendiği gibi dolar 5 lira 60 kuruşta kalırsa "Cebimizden beş kuruş çıkmadan bunları yaptırıyoruz" diye övünürken buyrun size ödeyeceğimiz para…

Bütçeden bu ödemelere ayrılan para 2019 yılı için 14 milyar lira… 2020'de 25 milyar lira… 2021'de 28 milyar lira… Her yıl daha da artacağını hesapla… Durun daha bitmedi… Çanakkale Köprüsü iki nükleer proje ve Kanal İstanbul için de kesilecek fatura…

★★★

Sadece karayollarından örnek vereyim. Garantili proje 19 milyar 850 milyon dolar… Devletin kefil oluğu miktar 16 milyar 35 milyon dolar. Proje maliyetlerinin yüzde 80'ine kefil… Yapan şirket batarsa sen ödeyeceksin. Yandaşlar taş mı yesin?

Kefili devlet olunca projeyi göster krediyi ilk yılları ödemesiz al. Devlet sana sen kredi taksidine artan da cebe…

İyi de şirket işletirken hani kâr-zarar ortaktı? Bu denklemde şirketin zarar etme şansı yok ki! Yap aç sonraki ihaleye geç… Para zaten akacak!

★★★

Bu yazıyı okuyarak zaman kaybetmeyin. Elektrikleri açıp evden çıkın. Hemen gidip köprülerden geçin. Tüneli ihmal etmeyin. Oradan doğru yeni havalimanına… Trenle gara aman geç kalma limana!

Yoruldunuz mu? Hastaneye gidip MR çektireceksiniz. Buna benzer 225 proje var. Nasıl olsa ödeyeceksiniz. Çabuk olun yoksa 20-25 yıl boyunca nasıl yetişeceksiniz?



SABAHATTİN ÖNKİBAR: ATATÜRKDİN DÜŞMANI GÖSTERMENİN ÜÇ AMACI?

İktidarın yeni seçim stratejisi toplumu Atatürk ve din ekseninde ayrıştırıp cepheleştirmektir ki son olanlar bunun kanıtıdır.

Bu şekilde bir taşla birkaç kuşu vurmak amaçlanıyor.

Birincisi böyle bir tartışmayla Allah ve din yine seçimde yarışmaya sokulacak.

İkinci husus bu tartışmayla ekonomik çöküşün üstü örtülüp halkın gerçek gündemi gizlenecek!

Üçüncü ayrıntı ise siyasal İslamcıların sevmediği Atatürk'ün itibarsızlaştırılması ve rövanş alınmasıdır.

BÖLÜCÜLÜK VE İHANET

Değilse söyleyin nereden çıktı bu Atatürk ile din tartışması?

Bulunduğumuz hassas tabloda toplumu devleti kuran isim üzerinden ayrıştırmak bölücülük değil mi?

Dahası insanların imanı ile oynama anlamına gelmiyor mu?

Toplumun bir bölümünü Atatürk mü din mi gibi bir tercihe zorlamak hem Türkiye'ye hem Müslümanlığa ihanet değil midir?

Ayrıca devlet adamlarını inanç üzerinden tanımlamak ise şekilcilik ile ahmaklığın daniskasıdır.

ATATÜRK GERÇEK BİR MÜMİNDİR

Atatürk asla dinsiz değil samimi bir mümindir ve bunun yüzlerce belgesi var.

Öyle çünkü Diyanet ile İmam Hatipleri kuran odur.

Kendi cebinden Kuran tefsirini yaptıran odur.

Gagavuz Türklerinin Türkiye'ye göç etmesine "Müslüman değiller" diye karşı çıkan odur.

En önemlisi Vehhabi Suudi Kralının Hazreti Muhammed'in mezarını kaldırma kararına "Peygamberimizin mezarına dokunursan ordumla beraber aşağı inerim" diyen odur ki bu bilgiyi Türkiye ile paylaşan namazlı-abdestli Prof. Nevzat Yalçıntaş'dır.

İNGİLİZ KÖPEĞİ PROVOKATÖRLER

Bitmedi.

Dinsiz denen O Atatürk Balıkesir'de Cuma hutbesine çıkan adamdır.

Bu ülkenin 100 bin camisinde bugün beş vakit ezan okunabiliyorsa bunu sağlayan Mustafa Kemal

ile arkadaşlarıdır.

Böyle birine dinsiz demek ise sadece İngiliz köpekliği değil aynı zamanda provokatör ajanlıktır.

Söyler misiniz ülke olarak sırat köprüsünden geçtiğimiz şu günlerde Atatürk'e atılan bu çamur masum olabilir mi?

EMPERYAL PROJE

Böyle bir saldırıdan kimin ne yararı olabilir?

Atatürk'ü dinsiz göstermek adına yapılan kahpeliklerin emperyal proje olduğunu görmek için allame olmak gerekmiyor.

Bakın bugün PKK'lısından FETÖ'cüsüne Nurcusundan türlü cemaatlere kadar bütün gayrı milli unsurlar Mustafa Kemal noktasında kolkoladır niye mi?

Atatürk gerçek Türk ve duru İslam demektir de ondan!

EVLİYA DEĞİL KAHRAMAN

Atatürk'ü durduk yerde din ekseninde tartışmanın adı ise insanları küfre taşımaktır.

Diyeceksiniz ki peki Atatürk bazılarının dediği gibi ilah ya da Kutbül Aktap yani evliyaların en büyüğü mü?

Ona da hayır diyor ve kim bunları söylüyor ise onları da tersinden marjinal buluyoruz.

Atatürk sadece ve sadece büyük bir devlet adamı ve de şanlı Türk kahramanıdır nokta.

Kim bunların ötesinde suçlamalar ve izafeler yapıyorsa onlar Atatürk düşmanları ile tacirleridir vesselam.



ARSLAN BULUT: OSMAN KAVALA VE AÇIK İSTİHBARAT!

Polisin şafak vakti "Osman Kavala'nın ekibi" diyerek gözaltına aldığı ve akşam serbest bıraktığı akademisyenler konusu medyada hâlâ tartışılıyor.

Öncelikle belirtmeliyim ki polis sadece bu olayda değil bütün soruşturmalarda kim olursa olsun hangi suçu işlediği iddia edilirse edilsin herkese hukuka uygun davranmalıdır.

***

Şu bir gerçek ki dünyada istihbarat faaliyetlerinin yüzde doksanı artık "sivil toplum örgütü" denilen yapılanmalar tarafından Soros'un "Açık Toplum Enstitüsü" örneğinde olduğu gibi bulunduğu ülkenin yasalarına uygun bir şekilde sürdürülmektedir.

CIA ajanı Ralph McGehee "Birleşik Devletler tarafından parayla beslenen hükümet dışı örgütler de doğrudan ya da dolaylı olarak operasyonlarda yer alır. Bu tür örgütler ve ajanslar açık çalışmakla birlikte CIA hükümetleri desteklemek veya yıkmak gibi birincil rolünü elinde bulundurmaktadır" itirafında bulunmuştu!

Soros'un turuncu devrimlerini veya Arap baharını hatırlayınız. Hepsi birer CIA operasyonu değil miydi? Türkiye'deki gezi eylemleri de bu şekilde planlanmış bir operasyondu ama ikinci gününden itibaren halkın katılımı ile millileştirildi!

2016'da açıklanan WikiLeaks belgelerinde Soros'a ait Açık Toplum Enstitüsü'nün Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i indirmeyi ve ülkeyi istikrarsızlaştırmayı hedeflediği bu amaçla da yeni muhalif oluşumlar yarattığı ortaya çıktı! Açık Toplum Enstitüsü'nün Rusya'ya çok sayıda sığınmacı göndermeyi ülkedeki medya operasyonlarına nüfuz etmeyi ve 2014 Soçi Kış Olimpiyatları'nın değersizleştirmeyi planladığı anlaşıldı.

Peki Türkiye'ye 4 milyon sığınmacı gönderilmesi kimin planlamasıdır? Kendiliğinden olduğu söylenebilir mi?

Rusya Parlamentosu 2005 yılında Putin'in emriyle hazırlanan "Ticari amaçlı olmayan devlet dışı toplumsal örgütler yasası"nı kabul ederek yabancı sivil toplum örgütlerinin Rusya'daki faaliyetlerini kısıtlamıştı. Putin "Sivil toplum örgütlerimiz kendi iş adamlarımız tarafından veya doğrudan devlet bütçesinden desteklenmeli. Bu yasa dışardan gelen sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerini yasaklı hale getirmiyor. Onlar sadece nereden ne kadar para aldıklarını söylesin. " demişti.

***

Sivil toplum örgütleri ülke aleyhine istihbarat çalışması yapıyorlarsa bu durum Türkiye'de polisi aşar! Zira istihbarata karşı koymak polisin değil istihbarat örgütünün görevidir.

2008 yılında Muş'ta Genç Birikim Derneği'nin "Gençten Gence Projesi"ni ABD'nin Ankara Büyükelçiliği desteklemişti. Eğitim Ataşesi Craig Dicker valinin da katıldığı resmi törende "Geçen yıl gençlere yönelik hibe kapsamında projeye başladık. Genç sivil toplum örgütlerini destekleme kapsamında şu ana kadar yaklaşık 30 sivil toplum örgütüne destek olmuşuz. Türkiye'de çok çeşitli alanlarda sivil toplum örgütlerince çalışmalar yapılıyor ama bizim esas amacımız yeni nesli desteklemektir" demişti!

Kısacası bu işler polis operasyonları ile çözülemez. Zaten bu faaliyetlerin bazıları İktidar tarafından desteklenmektedir. Siz iktidar olmak için ve açılım süreci boyunca bu tür örgütlerden destek almışsanız CIA'nın yazdığı Arap Baharı senaryosunu 2005 yılında Arap dünyasının sivil toplum kuruluşları temsilcilerini İstanbul'da toplayıp para dağıtarak sahneye koymuşsanız şimdi aynı ekipler sizin aleyhinize kullanılıyor diye üzerlerine gidemezsiniz. Giderseniz elinize yüzünüze bulaştırırsınız. Çünkü yaptıkları işi tanımlayan bir suç ceza yasasında yoktur!

***

Osman Kavala Ergenekon sürecinde Taraf gazetesine "borç" da olsa para vermişse Anadolu Kültür Sanat Tanıtım A. Ş üzerinden Açık Radyo'ya ev sahipliği yapmışsa veya Kürt edebiyatını İngiltere desteğinde fonlamışsa "Anadolu'da Müslüman olmayan Toplumların Mimari Mirasını Koruma Projesi"ni ABD Büyükelçiliği desteğinde sürdürmüşse onu tutuklayacak bir yasa maddesi bulamaz bulsanız bile iddianame yazmakta zorlanırsınız. Dönemin Muş valisini de tutuklamanız gerekir! Üstelik ABD ve Avrupa da ayağa kalkar! Bu işler akılla çözülür polisle yargıyla veya şiddet kullanarak değil!



TOKMAK: İŞLERFLA DÜZELMEZ!

İktidar ısrarla "Ekonomik kriz yok!" diyor. Ne güzel! Keşke öyle olsa! Fakat gerçek başka…

Tüm işaretler derinleşen bir krizin içinde olduğumuzu gösteriyor.

Ekonomik krizler hastalık gibidir. Eğer teşhis doğru değilse tedavisi de mümkün olmaz!

Önce hastalığın sebebini tespit edip sonra etkili önlemlerin alınması gerekiyor. İlâç ne kadar acı olursa olsun kullanmaktan kaçmamalı! Aksi halde durum daha da kötüye gider.

Oysa iktidar "Kriz-mıriz yok" diye kestirip atınca iş bitiyor tedavi imkânı kalmıyor!

Sokaktaki vatandaş bu duruma ne diyor?

CHP bir kamuoyu araştırması yaptırmış. Yurttaşların yüzde 68'i "Tüm sorunlar ekonomik kaynaklı" diyor. Yani iktidarın "Kriz-mıriz yok" sözüne inanmıyor. Çünkü halk ekonomik krizi bizzat yaşıyor.

Peki AKP'yi yıllardır iktidar yapan insanların düşünceleri ne? AKP'li seçmenin yüzde 29 6'sı "Ülkemizin kötüye gittiği" görüşünde…

Eğer bu kanaat değişikliği sandığa yansırsa 31 Mart 2019 Belediye Seçimleri'nde AKP İstanbul Ankara gibi büyük şehirlerde ağır bir darbe yiyip hayal kırıklığına uğrayabilir!



AHMET TAKAN: KRİPTO AJANLARIN EGE FAALİYETLERİ...

İktidarın Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu iyice köşeye sıkıştı. Muhalefet partilerini arıyor "Ege adaları konusunda bir büyükelçi ile birlikte heyet göndereyim. Sizlere brifing versin" diyor. Bilgilendirme maskesiyle herhalde daha önce yaptıkları gibi "Bu konunun üstüne gitmeyin. Benzerlerinde olduğu gibi konuşmayın. Kulağınızın üstüne yatın" ricasında bulunacaklar. Boşa uğraşıyorlar da diyemeyiz. İsteklerinin kabul gördüğü durumlarda var!. .

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu 16 Kasım 2017'de TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda yaptığı konuşmada Yunan işgali altında olan 18 Türk Adası ve 1 Türk Kayalığı hakkında ilginç iddialarda bulunmuş Kardak krizinden sonra adaların fiili ve hukuki statüsünde hiçbir değişim olmadığını iddia ederek fiili durumun yani işgalin 1996'dan önce oluştuğunu iddia etmişti. Çavuşoğlu kendi dönemlerinde hiçbir gelişme olmadığını da ileri sürmüş ve belgeleri kamuoyu ile paylaşma sözü vermişti. Aradan tam bir yıl geçti. Çavuşoğlu bir yıldır hiçbir belge çıkar(a)madı.

Mevlüt Çavuşoğlu Dışişleri Bakanlığının 2019 yılına ait bütçe görüşmelerinde de Ege adalarına ilişkin "1996 Kardak krizine kadar ne olduysa oldu. Ondan sonrasında hiçbir iktidarın bu konularda sorumluluğu yok. Adaların hiçbirisinde fiili ve hukuki değişiklik yok" dedi. Ardından da muhalefet partileri ile telefon diplomasisine başladı. Konuyu en ince ayrıntılarına kadar takip eden Millî Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım'a sordum. Yalım avuşoğlu kendisini Tayyip Erdoğan'ı ve partisini aklamaya çalışıyor ama akıntıya karşı kürek çekiyor. Çünkü 18 Türk Adası ve 1 Türk Kayalığı Tayyip Erdoğan ve AKP Hükümetleri döneminde Yunan askerine alenen teslim edildi" dedi. Somut örnekleri hatırlatmaya devam etti:

Abdullah Gül kabul etti

"26 Kasım 2004'de CHP Milletvekili Onur Öymen Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'e soru önergesi vererek Türkiye'ye yakın adalara Yunan bayrağı çekildiğini anılan adaların Dışişleri ve Genelkurmay Başkanlığı listesindeki adalar olup olmadığını sordu. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül önergeye cevap vermedi. Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gül Türk adalarına Yunan bayrağı dikildiğini ve adaların 2004 yılında işgal edildiğini zımnen ve hukuken kabul etti.

Genelkurmay'daki belge

Genelkurmay Başkanlığı resmi internet sitesinde Frontex kapsamındaki Sahil Güvenlik Botu'nun 11 Mayıs 2011'de Türk Karasularını ihlal ettiği haberi yayımlandı. 18 Mayıs 2011'de Aydın Eşek Adası'na giderek anılan botu yerinde tespit ettim. Aydın Eşek Adası'nda konuşlu Frontex botunun fotoğrafı da yazılı basında defalarca yayımlandı. Avrupa Birliği Frontex Ajansı Polonya'nın Başkenti Varşova'da 2005 yılında kuruldu. Çavuşoğlu'nun '1996 Kardak krizine kadar ne olduysa oldu' tezi burada duvara tosluyor.

2009 Yılı Ocak ayının sonlarına doğru Genelkurmay Başkanlığı Karargâhında Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ile birlikte toplantı yapıldı. Genelkurmay yetkilileri işgal altındaki adaların boşaltılmasını talep etti. Dışişleri Bakanlığı adına toplantıya katılan Basat Öztürk adaların hükümetin bilgisi dahilinde işgal edildiğini itiraf etti. 6 Ekim 2016'da TBMM'de Ümit Özdağ ile yaptığımız ortak basın toplantısında anılan diplomatın ismini ve itiraflarını Türk Kamuoyuna beyan ettim. Büyükelçi Basat Öztürk ve Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu bu konuda iki yıldır hiçbir açıklama yapmadılar yapamıyorlar. "

Ümit Yalım Ege adaları konusunda bilgilendirme maksadıyla gelecek Dışişleri Bakanlığı temsilcilerine yöneltilmesi gereken soruları da sıraladı:

" 1996 Kardak krizinden önce;

SORU 1: Türk adalarına beş binden fazla Yunan askeri yerleştirildi mi? İddiayı ispatlayacak fotoğraf ve video görüntüleri nerede?

SORU 2: Türk adalarına Yunan top uçaksavar havan silahları ile zırhlı araçları yerleştirildi mi? İddiayı ispatlayacak fotoğraf ve video görüntüleri nerede?

SORU 3: Türk adalarına Yunan ve Bizans bayrakları dikildi mi? İddiayı ispatlayacak fotoğraf ve video görüntüleri nerede?

SORU 4: Türk adalarına Yunan vatandaşı vali ve belediye başkanı atandı mı? İddiayı ispatlayacak fotoğraf ve video görüntüleri nerede?

SORU 5: Türk adalarına Yunan Cumhurbaşkanı Başbakanı Yunan bakanlar Yunan general ve amiraller geldi mi? İddiayı ispatlayacak fotoğraf ve video görüntüleri nerede?"

Ümit Yalım önemli bir uyarıda da bulundu:

"Yunanistan Ege Denizini tamamen ele geçirmek için 3 mil gri bölge bağlı ve bitişik adacıklar Ege'de deniz sınırı yoktur v.b. tezlere sığınarak düzmece haritalar yayınlıyor ve kendi tezlerini bütün dünyaya kabul ettirmeye çalışıyor. Bu tezler Yunan Hükümeti'nin ve Yunanistan hesabına çalışan kripto ajanlarının tezleri olup asla itibar edilmemelidir. "



--   a45UyF587661

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder