12 Kasım 2018 Pazartesi

Tarihten ibret....

ALEMDAR MUSTAFA PAŞA ...

Topkapı Sarayı'na 1808'in 15 ve 16 Kasım günlerinde yapılan saldırı sırasında sadece Bâb-ı Humâyun'dan değil başka bir yerden Ayasofya Camii'nin minarelerinden de ateş açıldı. Saldırıyı püskürtmek için yapılan operasyonlarda üç ile beş bin arasında asi öldürüldü ve 600 kadar asker de şehid oldu.

Osmanlı tarihinin ilk reformcu hükümdarlarından Üçüncü Selim1793'te tarihlere "Nizam-ı Cedid" diye geçen yeni ve küçük bir ordu kurmuş yeniçeriler 12 sene boyunca bu yeni orduya karşı bir muhalefet göstermemişler ama 1805'ten itibaren iki ordu arasındaki gerginlik gittikçe artmıştı.

Yeniçeriler törenlere sadece Nizam-ı Cedid askerlerinin çağrılması üzerine ortalığı birbirine katmışlar Üçüncü Selimbir defasında Cuma selâmlığına bile çıkamamış yani Cuma namazına gidememişti.

Derken memleket ardarda sıkıntılara uğradı. Kıt'a Arabistanı'nda patlayan Vehhabî isyanı yüzünden hac birkaç sene boyunca yapılamadı 1807 Şubat'ında Çanakkale'den geçen bir İngiliz filosu İstanbul'a kadar uzandı şehri bombalamakla tehdit etti ve olan Üçüncü Selim'in itibarına oldu.

Padişahın meşruiyeti tartışma konusu hâline gelmiş itibarı düşmeye başlamıştı. Bitmek bilmeyen savaşlar yüzünden ekonomi de son derece kötüleşmeye başlayınca huzursuzluk askerin yanısıra halka da sıçradı.

İlk ayaklananlar Karadeniz Boğazı'ndaki kale yamakları oldu 25 Mayıs 1807'de kumandanlarını öldürerek Kabakçı Mustafa'nın liderliğinde İstanbul'a yürüdüler ve işsiz- güçsüz olan binlerce kişinin de yamaklara katılması üzerine isyancıların sayısı gittikçe arttı.

28 Mayıs günü sarayın kapısına dayanınca asiler kellelerini istedikleri devlet adamlarının listesini Üçüncü Selim'e gönderdiler. Talepleri yerine getirildi birçok devlet adamı bizzat Üçüncü Selim'in emriyle idam edildi padişah kendi kurduğu Nizâm-ı Cedid ordusunu bile lâğvetti ama iktidarını koruyamadı.

29 Mayıs'ta "Allah'ın takdiri böyle imiş!" diyerek tahtını terketti haremde bir odaya kapatıldı ve yerini yeğeni Dördüncü Mustafa aldı. Padişah değişmişti ama imparatorluk karmakarışıktı. Rusya ile uzun zamandır devam eden savaşta neticeye varılamıyor erzak ve silâh sıkıntısı çeken ordu hiçbir başarı gösteremiyordu.

İstanbul teröre teslim olmuştu. Üçüncü Selim'i tahtından indiren asiler sokakta kadınlara ve kızlara tecavüze kalkışıyor evler güpegündüz soyuluyordu. Şehrin göbeğinde yol kesip tehditle para almak artık sıradan bir işti...

Ekonomi ise beter olmuştu. Hazinede âcil durumlar için saklanan 20 bin altın saçma sapan yerlere harcanmıştı ve devlet maliyesi iflâsın eşiğindeydi. Maaşlar verilemiyor cephedeki orduya tek kuruş gönderilemiyor halk pahalılıktan nefes alamıyordu. Saray başka memleketlerden borç alabilme peşindeydi ve Dördüncü Mustafa tarihte ilk defa bir başka hükümdara Fas Kralı'na mektup yazıp 20 bin altın borç istemişti.

Halk o zamanların en ucuz yiyeceği olan ciğeri bile alamaz hale gelmiş tencerelerde sade suya atılmış bir tutam un çorba niyetine içilir olmuştu. Kriz iki sene boyunca daha da ağırlaşarak devam etti ve İstanbul'da ihtilâl çıktı!

Tarihlere "Alemdar" diye geçen Mustafa Paşa ordusuyla beraber Rumeli'den İstanbul'a yürüdü. Şehre girmeden önce adamlarını gönderdi ve şehri haraca kesmiş olan Kabakçı Mustafa'yı öldürttükten sonra başkente geldi Bâbıâli'yi ve Topkapı Sarayı'nı bastı.

Tahtından indirileceğini anlayan Dördüncü Mustafa sarayda bir odada hapis tutulan amcası Üçüncü Selim'i idam ettirdi ama birkaç dakika sonra kendisi de tahtından oldu bu defa o hapsedildi ve yerini kardeşi Mahmud yani İkinci Mahmud aldı. Sultan Mahmud artık memleketin yeni hükümdarı olmuştu ve devletin güçlü adamı sadrazamlığa getirdiği Alemdar Mustafa Paşa idi.

Ama hiçbir hükümdar kendinden daha güçlü bir ortağı kabullenemez ve o kişiden mutlaka kurtulmanın yollarını arardı... Nitekim öyle oldu Alemdar Mustafa Paşa iktidarda sadece üç buçuk ay kalabildi ve 1808'in 15 Kasım'ında çıkan bir ayaklanmada o da hayatından oldu...

İkinci Mahmud'u tahta geçiren Alemdar Mustafa Paşa devletin bütün iplerini eline aldığı ve giderek güçlendiği için sadece devlet adamları ile yeniçerilerin değil padişahın bile hedefi haline gelmişti ve herkes Paşa'dan kurtulmak için fırsat kolluyordu...

Yeniçeriler şehrin değişik yerlerine üzerinde "Rumeli'nden geldi bir çıtak bayram ertesi ya kılıç oynayacak ya bıçak" yazılı bildiriler asmaya başladılar; Alemdar ile adamları ise protestoları dikkate almadılar ve Yeniçeriler hakkında her yerde "leblebici güruhu" yahut "baldırı çıplaklar" diye konuşur oldular.

Haftalar öncesinden hazırlanan ayaklanma 1808'in 15 Kasım akşamı başladı. Yeniçeriler önce Bâbıâli'yi basıp yaktılar ardından da Alemdar Mustafa Paşa'nın Topkapı Sarayı'nın çok yakınında olan konağının önünde toplandılar. Paşa saatler boyu saraydan yardım gönderilmesini bekledi ama Alemdar'dan nihayet kurtulacağını farkeden İkinci Mahmud kılını bile kıpırdatmadı ve asker göndermek yerine aylardır hapiste tuttuğu ağabeyi

Mustafa'yı boğdurdu...

Yeniçerilerin eline geçtiği takdirde feci bir şekilde can vereceğini anlayan Alemdar

ise konağını basanlara "Benim aslım da yeniçeridir ev halkını ocağın namusuna emanet ediyorum" mesajını yolladıktan sonra kadınları dışarıya gönderdi yanına baş cariyesi ile haremağasını alarak mahzendeki cephaneliğe

indi ve elindeki tabancasını barut fıçılarına sıkmak sureti ile hem kendinin hem de birkaç yüz asinin hayatına son verdi.

Alemdar'ın konağında bütün bunlar yaşandığı sırada isyancılar yardım gönderilmesine mâni olabilmek için Topkapı Sarayı'nın önüne gelmişler ve Ayasofya Camii'nin minarelerinden saraya ateş etmeye başlamışlardı...

Sarayda bulunan ve İkinci Mahmud'a sadık kalan birlikler kuşatmayı yarabilmek için üç koldan hücuma geçtiler ve binlerce asiyi öldürdüler. Minarelerden açılan ateşin devam etmesi üzerine Sarayburnu'nda bekleyen donanmanın topları ateşlendi ve Bâb-ı Humâyun'un önü mahşer yerine döndü.

Gemilerden atılan mermilerin bir kısmı Ayasofya civarındaki evlerin üzerine düşüp büyük yangınlar çıkardı saraydan çıkarak hücuma geçen birliklerde minarelerden ateş edenleri vurmaya başladılar...

Olaylar İkinci Mahmud'- un 17 Kasım'da isyanın büyümemesi için mecburen alttan alması ile son bulabildi.

Açlık İstanbul kadınlarına sokakta sopalı eylem yaptırdı sıkıntılar yüzünden canlarından bezen İstanbul kadınları 1808'in bir yaz günü ellerinde sırıklarla sokaklara döküldüler... Sırıkların ucunda bitip dibe gelmiş mumlar ve kokmuş ciğerler sarkıyordu.

Önce İstanbul Kadısı'nın konağını basıp ağızlarına geleni söylediler bir kadıya edilebilecek en büyük hakareti edip "Papaz herif!" diye bağırdılar. Sonra Bayezid Camii'ne cuma namazına gitmiş olan zamanın hükümdarı Sultan Mustafa'nın yolunu kestiler ucundan bitmiş mum ve kokmuş ciğer parçaları sarkan sırıklarını padişaha doğru sallayıp "Uyan sultanım uyan!. . Pahalılığa dayanamıyoruz. Aç kaldık!" diye haykırdılar...

Hükümdarın muhafızları şaşkınlıktan donakalmışlardı ve eli sopalı kadınlara hiçbirşey yapmadılar. Topluluk birkaç dakika sonra kendiliğinden dağıldı Dördüncü Mustafa sarayına kadınlar da evlerine boş tencerelerinin başına döndüler. Ama hiçbirşey değişmedi sıkıntılar hafiflemedi ve işler daha da kötüye gitti...

--   a45UyF587661

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder