26 Kasım 2018 Pazartesi

182 SENE ÖNCE İSTANBUL'DA SERHOŞ CHURCHİLL ....

Ve o yıllarda devlet yönetimi hangi partinin elindeydi?
Elbette CHP...
Peki devlete hükmeden en büyük politikacı kimdi?
Mustafa Kemal ATATÜRK elbette.

Değil mi, böylecene şerefsizce bir işi asla Abdülhamit yapmış olamaz.

Oraj POYRAZ(0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc )
           L2fSIJNoA0xfSNxA  




182 SENE ÖNCE İSTANBUL'DA SERHOŞ CHURCHİLL ....

William Churchill adındaki bir İngiliz vatandaşı İstanbul'daki Amerikan Elçiliği'nde bir müddet konsolos yardımcılığında bulunmuş sonra bu işi bırakıp gazeteciliğe başlamış ve bazı Avrupa gazetelerinin İstanbul muhabiri olmuştu.

İleri derecede miyop ve alkole düşkün olan Churchill Kadıköy'de oturuyordu. 8 Mayıs 1836 günü bazı misafirleri ile saatlerce içti sonra o kafa ile ava çıkmaya karar verdi yanına dostlarını oğlunu ve tüfeğini alarak halkın mesire yeri olarak kullandığı mahallelerin arasındaki bir çayıra gitti ve hadise orada yaşandı: Uzağı iyi göremeyen Churchill çalıların önünde koyunlarını otlatan bir çocuğu av hayvanı zannederek vurdu ve kıyamet koptu. .

Etraftan yetişenler ağır yaralanan çocuğa hemen müdahale ettiler ve elinden silâhını aldıkları Churchill'i de hırpaladılar. Serhoş İngiliz ne yaptığının hâlâ farkında değildi "Bu çocuk neden önüme çıktı? Burada ne işi var?" diye küstahça sözler edince yeniden bir güzel dayak yedi sonra da hadise yerine gelen zabıtalara teslim edildi.

Zabıtalar Churchill'i Kadıköy'den alıp Üsküdar'daki karakola götürdüler ama o günlerin Türkiyesi'nin başında büyük bir dert vardı: Kapitülasyonlar... Yabancılar kendilerine kapitülasyonlarla tanınan haklar yüzünden tutuklanamıyor her ne suç işlemiş olurlarsa olsunlar Türk mahkemelerine çıkartılamıyor konsolosluklarına teslim ediliyor yargılanmaları da konsolosluk mahkemelerinde yapılıyordu.

Churchill de kapitülasyonların verdiği bu hakları kullanmak istedi zabıtalara "Beni hemen konsoloshaneye götürmeniz gerekir" gibisinden sözler etti ama ortada ağır yaralı bir çocuk olduğu için söylediklerine kimse kulak asmadı. Serhoş İngiliz bunun üzerine gittikçe azıttı etrafındakilere tehditler ve hakaretler yağdırmaya başladı ama zabıtaların üzerlerine yürümeye kalkınca karakoldakilerden biri dayanamadı ve önce elindeki sopayı Churchill'in sırtına indirdi sonra da adama tekme-tokat iyice bir girişti!

Dayak Churchill'i sakinleştirdi ve hemen Üsküdar Kadısı'nın huzuruna çıkartıldı. Kadı yaralanan çocuğun sağlık durumu belli oluncaya kadar karar veremeyeceğini söyledi ve İngiliz'in de o zamana kadar zindana atılmasına karar verdi. Kararından zamanın Reisülküttab'ı yani Dışişleri Bakanı Âkif Efendi'yi de haberdar etti. Âkif Efendi de Kaptan-ı Deryâ Ahmed Fevzi Paşa'nın vasıtası ile Churchill'i Tersane Zindanı'na kapattırdı.

İstanbul'daki İngiliz Elçiliği hadiseyi haber alınca daha da büyük kıyamet koptu. Elçiliğin tercümanı hemen Âkif Efendi'ye gidip Churchill'in kendilerine teslim edilmesini istedi ama Dışişleri Bakanı ngilizler buraya iş yapmak için mi geliyorlar yoksa adam vurmaya mı? Davanın sonuna kadar bırakmayacağız" dedi ve mahkemenin kararı olduğunu hatırlattı. Tercüman "Bu boktan ve yalan ilâma mı inanacağız? Uluslararası hukuk sizlere göre değildir Avrupa'da sizleri zaten medenî milletler arasında kabul etmezler" diye daha da edepsizlik edince binadan kovuldu...

Elçi Ponsonby ise 10 Mayıs 1836'da Osmanlı Hükümeti'ne bir nota vererek hem Churchill'in serbest bırakılmasını istedi hem de "Osmanlı Dışişleri ile ilişkilerini kestiğini ama hükümet ile görüşmeye devam edeceğini" bildirdi.

Ortada o zamana kadar görülmemiş bir tuhaflık vardı: Elçi görev yaptığı memleketin Dışişleri Bakanı'nı muhatap almamasına rağmen devleti muhatap kabul ettiğini söylüyordu ama Osmanlı Hükümeti bu küstahlığa bir karşılık verememişti!

İşin içine İstanbul'daki diğer Avrupalı elçiliklerin de girip İngiltere'nin tarafını tutmaları üzerine olan Dışişleri Bakanı Âkif Efendi'ye oldu: Baskılar artınca zamanın hükümdarı İkinci Mahmud 12 Mayıs 1836'da Churchill'in serbest bırakılmasını emretti ve yine İngiliz Elçiliği'nin baskısı ile 16 Haziran'da Âkif Efendi'yi bakanlıktan azletti! İstanbul o günlerde başının büyük derdi olan Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın Mısır'da başlattığı isyanı bastırmak için desteğini gördüğü İngiltere'yi kırmayı göze alamamıştı!

Rezalet bu kadarla da kalmadı... Hükümet bütün bu hadiselere sebep olan William Churchill'e sarayın talimatıyla pırlanta bir nişan taktı ve 10 bin kantar zeytinyağı alma imtiyazı verdi Churchill de bu imtiyazı 350 bin kuruşa bir Rus tüccara devretti. .

Kadıköy'de bir çocuğu ağır yaralayan Churchill'e verilen tavizler daha da devam etti... Hükümetten pırlantalı bir nişan ile zeytinyağı imtiyazının ardından gazete çıkartma imtiyazı da alan Churchill hadiseden dört sene sonra Türkiye'nin ilk özel gazetesi olan "Cerîde-i Havadis"i yayınlamaya başladı üstelik 200 adet satabilen gazetenin masraflarını karşılamakta zorlanınca yine hükümetten maddî destek sağlamaya bile muvaffak oldu! Gazetenin yayınını sonraki senelerde oğlu Richard devam ettirdi yayının ismini değiştirip "Ruznâme-i Cerîde-i Havadis" yaptı ve o da devletten senelerce maddî destek aldı...

Türkiye'deki ilk özel gazetenin macerası işte böyledir ağır yaralanan bir çocuğa serhoş bir İngiliz'e ve güçsüz kalmış imparatorluğun verdiği tavizlere dayanır!

--   a45UyF587661

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder