15 Kasım 2018 Perşembe

ERGİN YILDIZOĞLU: FAŞİZMİ DÜŞÜNMEK - II

ERGİN YILDIZOĞLU: FAŞİZMİ DÜŞÜNMEK - II

ergin.yildizoglu@gmail.com 15 Kasım 2018 Perşembe

Faşizmin kapitalizmin bugünkü "durumunun" içinde yeniden yükselmeye başladığını ancak 1930'lardakine benzer bir "görüntü" sunmayabileceğini vurgulamıştım. Bugün 1930'lara benzer hareketler yerine faşizmin özünü oluşturan unsurları düşünerek bunların bugünün kapitalizmi içinde bir araya gelme sürecini anlamaya egemen sınıfların tercihi haline gelmeden durdurmaya süreç tamamlandıysa kurtulmanın yollarını liberalizmin fantezilerine kapılmadan bulmaya çalışmak gerekiyor.

Kapitalizmin dünü ve bugünü

Bugünün kapitalizmini 1930'larda ilk bileşenleri ortaya çıkmaya başlayan ancak esas olarak II. Dünya Savaşı'ndan sonra şekillenmiş Fordist sermaye birikim rejiminin yapısal krizi temsil ediyor. Fordist sermaye birikim rejiminde Taylorist emek yönetimi ve elektrikli bant sistemine dayalı bir sanayi üretimi -homojen maddi emek- egemendi. 1930'larda egemen sermaye ulusal merkezlerde yoğunlaşmıştı en önemli faaliyet alanı olan ağır sanayinin silah ve otomotiv sektörleri üzerinden devletle çok girift bağları vardır. Giderek gelişen kitlesel üretim modeli açısından disiplinli homojen bir işçi sınıfı ve tüketicinin varlığı hammadde enerji kaynaklarına ulaşmak özellikle önemliydi.

Egemen kültürde verimlilik anlayışının örgütsel yansıması sermayenin merkezi bürokratik karmaşık iş bölümü ve çok katmanlı hiyerarşik yapılanma eğilimiydi. Kültür endüstrisi radyo fotoğraf makinesi sinema gibi araçlarla yeni şekillenmekteydi. "Gösteri Toplumu"nun ilk işaretleri vardı ancak bunlar henüz evlerin içinde değil belli zamanlarda devasa meydanlarda sinema salonlarındaydı.

Bugün egemen sermaye ulusal merkezlerini korumakla birlikte alt merkezler tedarik zincirleri edinimler ve birleşmeler üzerinden uluslararası kimi durumlarda çokuluslu özellikler sergiliyor. Fordist üretimin dikey ve bürokratik yapıları büyük üretim birimleri homojen piyasaları büyük ölçüde parçalandı yerini yatay örgütlenmiş üretim ve yönetim gruplarına "kalite çemberlerine" bıraktı. Bu gelişmeler işçi sınıfının parçalandığını yapısının ve mekânlarının değişmekte olduğunu söylüyor. Bugün tüketim alanında işlevsel değil hazlara dayalı reklamcılık sektörü üzerinden kültür endüstrisiyle bütünleşmiş bir yapılanma gelişmiştir. Sanayi üretimi maddi emek hâlâ yaygın biçimler olmakla birlikte artık stratejik sanayiler bilişim iletişim eğlence; emek biçimi de dijitalleşmeye paralel gelişen gayri maddi programlanabilen kendini programlayan emektir. Bu yeni emek biçimleri yeni sınıf şekillenmelerine işaret ediyor. Gerek üretimin gerekse de tüketimin yönetiminde dikey değil "düğüm" noktalarını birbirine ağlayan ağlar üzerinde yaşayan yatay bir örgütlenme gelişmektedir. Bugün kültür endüstrisinin sermaye birikiminin belki de en stratejik parçasını oluşturması televizyon yayınlarının ötesinde cep telefonlarıyla ofisi yüzlerce kanal ile sinemayı internet üzerinden ev içine sokan Amazon Sky Netflix gibi hizmet sunucuları Googe Facebook Twitter gibi "veri hasadı" yapan sosyal medya şirketleri en önemli gelişmelerdir. Arttık "gösteri toplumunun" etkisinin (izleme/eğlence) ve devletler şirket tarafından izlenme ağlarının dışına düşebilmek son derecede zordur.

Ve faşizmler...

"Dünkü" faşizmde merkezi bürokratik partiler hem taraftarlarını harekete geçirmenin toplumu kontrol etmenin hem de devleti ele geçirmenin aracıydı. Parti hareketin her noktasında var olmayı amaçlarken devletin içinde giderek devletin yerine geçen ikinci bir devlet aygıtı oluşturuyordu. Faşist parti ve hareket rakiplerini susturma "ötekini" aşağılama yok etme sürecinde devletin yanı sıra üniformalı milislerden yararlanıyordu.

Bugün faşist partinin hareketin her yerinde var olmasının aracı artık toplumu oluşturan bireylerin izlemekte olduğu "gösteri toplumunun" ekranlarıdır. Milislerin işlevini satın alınmış sindirilmiş bir medya tüm izlenme zamanlarını doldurarak yaygın biçimde simgesel şiddet uygulayarak üstlenmiştir. Artık muhalefeti susturmak için özel durumlar dışında fiziki şiddet gerekmez. Muhalefetin kendini ifade etme olanaklarının hatta yaşama alanlarının yok edilmesi yeter. Aynı yöntem parlamenter sistem için de geçerlidir. Parlamenter sistemin ortadan kaldırılması partinin devletin yerine geçmesi gerekmez. Güçler ayrılığının seçimlerin ve parlamentonun işlevsizleşmesi idari ve ekonomik kararların yasa yapma pratiğinin bir merkezde birleşmesi yeterlidir.

Fiziki şiddet uygulama sorunu da yargıda ve polis-ordu gibi şiddet araçlarında kadrolar harekete sadık olanlarla değiştirilerek milislere gerek kalmadan çözülür. Faşist partiler bugün bir lider ve lider kadrosu etrafında yanlamasına ancak toplumun tüm hücrelerinde var olacak biçimde bir "hakikat rejiminin" desteklediği maddi ve manevi ödüllendirme/cezalandırma pratiği üzerinde yaşayan network tarzı bir örgütlenmeyle yetinebilir.

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1141277/Fasizmi_dusunmek_-_ II.html

--   a45UyF587661

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder