7 Nisan 2012 Cumartesi

POLITIK - Evet bu derece tıyniyeti bozulmuş bir millet bunu da yapmalı... Sonuçta Moğolardan ne farkınız var..

EVREN PAŞAYI KAFESTE ÇIPLAK DOLAŞTIRALIM

 
  12 EYLÜL yargılanıyor.
  Yargılansın;
   Darbe çağ dışılıktır.
   Demokrasi ayıbıdır.
 
   Yargılansın;
   Gerçekler ortaya çıkarılabilecekse,
   12 Eylül'e nasıl ve niçin gelindiği aydınlatılabilecekse,
    İşkence ve her türlü kötü davranışların uygulayıcıları ile birlikte uygulatıcıları da cezalandırılabilecekse,
    Darbe yapanların bireysel ve kurumsal çıkar için mi, iyi niyetle ama alet oldukları için mi, ya da hangi kötü emeller için eylemi gerçekleştirdikleri belirlenebilecekse,
    Dönemin kirlerini temizleyerek ülkenin ve ulusun önünü açacaksa,
    Elbette yargılansın...
  
 
  Ama, adım kadar eminim ki bunların hiç biri olmayacak.
  Çünkü çok geç.
  Her olay kendi zaman ve yer koşulları içinde değerlendirilmelidir.
  Oysa Türk toplumunun belleği bu kadar uzun süreyi kaldırmaz.
  İki günde üç gündem değişen bu ülkede değil 32 yıl önceyi 32 ay önceyi sağlıklı yargılamak bile olanaksız gibidir.
  Sivas 12 Eylül'den 13 yıl sonra oldu. Netice?
  Şemdinli'deki hava operasyonunu sanki uzaylılar yapmıştır. Gnkur. raporu TBMM'nde beğenilmedi. Yenisi istenecek. O gelince ne olacak?
  Sivas katliamı zaman aşımına girdi. Başbakan katillerin çocuklarına üzülüyor. Yakılan aydınlara değil.
  Beş yıldır SİLİVRİ'de esir edilen aydınların çocukları göbek mi atıyor?
  Menemen'de yobazlarca  kafası kesilip kanı içilen Kubilay olayı konuşulduğunda RTE rahatsız oluyor ve " TEMCİT PİLAVI GİBİ KONUŞULUYOR" diyerek şikayetçi oluyor.
  Kanlı katil yobazların akrabaları ile aynı partide olmaktan ise hiç rahatsız değil. Onlar baş tacı. Sivas katillerinin avukatları da öyle.
 
  Bellek zayıflığını en güzel örneği 12 Eylül'ü yargılamakla böbürlenen Başbakan'dır.
  İBŞB Başkanı iken eski Cumhurbaşkanı Evren'e vazo hediye ediyor.
  Bir nikah töreninde de "Ah ben sizin zamanınızda belediye başkanı olacaktım ki.." diye hayıflanıyor.
  Gazetelerden bunları okuyunca Ankara Adliyesi önündeki soytarılığa hiç şaşmadım.
  Yaşadığım ve çok iyi anımsadığı o dönemde darbeye karşı dik duranlar olarak, rahmetli Ecevit, Demirel ve Cindoruk ilk aklıma gelen isimlerdir.
  Bugünün aslanları AKP(ağabeyleri, hocaları dahil) ve MHP cephesinden kimseyi anımsamıyorum.
  Bu gün AKP'ye yalakalık yapanlardan da.
  Her devirde güce tapan, rüzgara karşı durmayan liberal aydınlardan da,
 
  Eğer 11Eylül'e kadar olan süreç iyi irdelenmezse, 12 Eylül'ün yargılanmasının anlamı yoktur ve sonuç mutlaka yanlış çıkar.
  Öncelikle dış etkenler analiz edilmezse ve " DARBE YAPMAK İÇİN ORTAMIN OLUŞMASINI BEKLEDİLER, OLAYLARI ÖNLEMEDİLER" kolaycılığı ile hareket ederek hayatta kalmış iki yaşlının yargılanmasıyla Türk ulusunun vicdanını rahatlatacak bir şey çıkmaz.
  Toplumsal olaylara bakın. Bahçelievler, Balgat... Asker mi önlememiş katliamları? 
 
  12 Eylül öncesini uzun uzun anlatmayacağım.
  Gazeteler yazdı.
  E.Kur. Alb. Haydar ATEŞ internet ortamında çok güzel özetledi.
  E.Kur. Alb. Tamer Kumkale güzel bir değerlendirme yaptı.
  Cumhuriyet Gazetesi'nin değerli yazarı Işık KANSU'nun tam da bu günlerde piyasaya çıkan kitabı "KAN DENİZİNDEKİ MERCEK" o günleri tekrar yaşatıyor.
 
  Yaşantımdan iki örnek vereceğim.
  Bir akrabamım çocuğu 17 yaşında Lise-2' de idi. Ülkü Ocakları oturdukları semtte (Aydınlıkevler/Ankara) çok etkindi. Hiç bir siyasi görüşü ve bilgisi yoktu. Eline tabanca verdiler. Birilerini hedef gösterdiler. Çatıştı. Sonra Ankara'da dolaşamaz hale geldi. İkazlarımızı dinlemedi, bir süre devam etti. Kendisi, yanlışı anlayıp vaz geçtiğinde ise bırakmak istemediler. Öyle bir dövdüler ki haftalarca ağızdan beslenemedi. Karakola şikayete bile gidemedi. Zaten gitse POL-DER, POL-BİR diye bölünmüş polisin ne yapacağı belli olmazdı.
  1979'da Harp Akademisi öğrenci subayı idim. Beşiktaş/Yıldız'da, Darphane'ye yakın bir evde kirada idim.
  Mahallemiz aşırı solculardan sorulurdu.
  Geceleri Ihlamur Deresi'nde atış eğitimi yapılırdı.
  Sokak başlarında silahlı nöbetçiler olurdu. Sağ görüşlüler giremezdi. Bir tanesi tamirci dükkanı açarak girdi, öldürdüler.
  Eminim herkesin vereceği onlarca örnek vardır.
 
  1977-80 döneminde 5300 gencimiz birbirini kırdı. Çoğunluğu 18-25 yaş grubu.
  28 Yıllık terörle mücadelede kaybettiğimiz güvenlik güçleri mensuplarına yakın bir rakamdır. Ortalama günde 4-5 kayıp demektir.
  12  Eylül günü ülke bayram etti.
  Yiğidi öldüreceksiniz ama hakkını da yemeyeceksiniz.
   Hele bir de onun sayesinde ikbal sahibi olmuş iseniz...
 
  Kenan EVREN %92 oyla cumhurbaşkanı seçildi ve aynı oylama ile Anayasa kabul edildi.
  MİLLİ İRADE o zaman da vardı.
  Medya bu kadar satın alınmamıştı. Yazarlar bu kadar baskı altında değildi. Gazete patronları maliyecilerle tehdit edilmiyordu. Köşe yazarları kovdurulmuyordu. TV kanalları parti organı gibi değildi.
  Askeri mahkemeler bu kadar hukuksuzluk yapmıyordu. 
  Şimdi her yapılan olumsuzluk, Cumhuriyet, laiklik, hukuk devleti aleyhin yapılan her şey MİLLİ İRADE kılıfına sokuluyor.
  %50'lik milli irade %92'lik milli iradeyi yargılıyor.
  Yargılasın.
  Geçmişi, geçmişini ve bu gün yaptıklarının da gelecekte yargılanabileceğini unutmadan.
 
  Bir avukatımız da kahramanlık yarışında hayli ön aldı. Şöhretine şöhret kattı.
  Fikret Araboğlu.
  Rahatsızlığı nedeniyle mahkemeye gelemeyen eski Cumhurbaşkanı Evren'in, Pinochet gibi tekerlekli sandalye ile veya Hüsnü Mübarek gibi kafes içinde getirilmesini önerdi.
  Doğrusu çok beğendim bu öneriyi de sahibini de.
  Çok yakışır Türkiye'ye ve ileri demokrasimize.
  İnsan hakları ve insan sevgisi açısından da dünya sıralamasındaki yerimizi bir kaç basamak yukarı taşır.
  Ben de sayın yargı mensubu ve hukuk adamımıza daha ileri bir öneri ile katkıda bulunayım.
  Evren Paşa'yı çıplak vaziyette kafese koyup Ankara sokaklarında dolaştırdıktan sonra adliyeye getirelim.
  1402'de, Timurlenk, Yıldırım Beyazıt'a öyle yapmıştı.
  Şunun şurasında 608 yıl olmuş, 1000 bile değil.
  Ne değişti ki?
  Aynı soyun .oku değil miyiz?
 
  Naci BEŞTEPE
--   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .    Sonsuzluk standardiyla olculdugu taktirde insanligin tum eylemleri anlamsizdir.   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Kurmus oldugum guruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir guruptur.  Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .  Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.  http://orajpoyraz.blogspot.com/  Dinlerin kitaplar1n1;  Okuyup anlayana 'ateist', Okuyup anlamayana 'dindar', Hem okumay1p hem de anlamayana, 'yobaz' denir.  Nikola Tesla  ....... Dinler atesbocekleri gibidir:  Parlayabilmek icin karanliga gereksinim duyarlar.  Tum dinlerin kosulu yaygin olan belirli bir derecede cehalettir.  K i sadece bu havada yasayabilirler ancak.  Arthur Schopenhauer 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder