MUHAMMED'İN EMRİ İLE İNANMAYANLARIN KATLEDİLMESİ 19 Haziran 2016 1- Nadir Bin Haris'in Öldürülmesi: Nadir Muhammed'in akrabalarındandı. Kureyşliler içinde zeki ve aydın bir insandı. Muhammed'in büyük bir iş peşinde olduğunu düşünüyor ve ona inanmıyordu. Hicretten önce Nadir Kuran ve Muhammed'in peygamberliği ile ilgili olarak halkı uyarır ve onun sahte bir peygamber olduğunu söylerdi. Onun bir kahin sihirbaz veya şair olmadığını ama "aileleri ve insanları birbirine düşman eden bir büyücü" olduğunu iddia ediyordu. Kaynak: İbn Hişam cilt.1.sf.399 Aynı eserin 320-321. sayfasında Nadir Bin Haris'in şöyle konuştuğu yazılıdır :321. sayfasında Nadir Bin Haris'in şöyle konuştuğu yazılıdır :321. sayfasında Nadir Bin Haris'in şöyle konuştuğu yazılıdır :321. sayfasında Nadir Bin Haris'in şöyle konuştuğu yazılıdır : "Bu adama karşı çıkma yolunuz sizi bir yere götürmez. O sizin aranızda yaşamakta. Şimdiye dek ahlâken en iyi olanınızdı; aranızda yaşayan en doğru en dürüst ve emin kişi oldu daima. Siz tutmuş onun bir kahin sihirbaz şair ve mecnun olduğunu söylüyorsunuz. Kim inanır buna. . ? Ahali bir kahin nasıl konuşur bilmiyor mu. . ? Bir şairin bir mecnunun halini tefrik edemez mi halk. . ? Bu ithamların hangisini Muhammed'e yamayabilirsiniz ki halkın dikkatini ondan kaçırabilesiniz. Bakın. ! Ben size onunla nasıl baş edeceğinizi söyleyeyim. " İbn Hişam cilt-1.sh.320-321.321.321.321. Sonra Irak'a gitti ve oradan" İran kısraları" "Rüstem ve İsfendiyar'la ilgili masallar" vb. hikayeleri topladı ve Muhammed'in getirdiği Kuran'ın bunlardan farkı olmadığını anlatmaya başladı. "Bunlar da Muhammed'in söylediği türden şeylerdir. Üstelik ben onun gibi peygamberlik iddiasında bulunup Allah'dan vahiy aldığımı da ileri sürmüyorum. Kur'an bunlar gibi eskilerin masallarından başka bir şey değildir" diyordu. Kaynak: İslam Tarihi Asım Köksal cilt 1-258258258258 Aşağıdaki ayet'in yazılma sebebinin bu olduğu da söylenir: Lokman-6 "İnsanlardan öylesi var ki herhangi bir ilmi delile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve sonra da onunla alay etmek için boş lafı satın alır. İşte onlara rüsvay edici bir azap vardır. " Bedir savaşında esir düştü. Nadir'i esir alan Mikdad bin Esved'di. Muhammed Nadir'in öldürülmesini emredince Mikdat fidye alamayacağı için "Ya Resulallah o benim esirimdir" dedi. Muhammed "O Allah'ın kitabı hakkında ileri geri konuşuyordu" dedi ve "öldürülmesini" emretti. Mikdat tekrar "Ya Resulallah o benim esirimdir" dedi. O zaman Muhammed "Allah'ım Mikdat'ı lütfunla zengin kıl" diye dua etti. Miktad "İstediğim buydu" dedi. Nadir'in başı "Ali" tarafından kesildi. Onunla birlikte birçok esir de öldürüldü ve öldürenlerin başında yine Ali vardı. Kureyş'in ileri gelenlerinden Ukbe bin Muayt da fidyesi kabul edilmeyerek öldürülenler arasındaydı. Ukbe'nin Mekke döneminde birgün Muhammed'i boğmak istediği bir başka gün namaz kılarken yüzüne hayvan işkembesi attığı bu nedenle affedilmeyip öldürüldüğü rivayet edilir. İslami kaynaklarda Nadir Bin Hâris'in idamına neden olan suçlar şöyle sıralanıyor: Müşrikler muhammed'in tebliğini engellemek için başvurdukları yollardan birçoğunu Nadir bin Hâris bizzat kendisi de uygulamıştır. Bunlar: Daveti engellemek münazara yapmak ve tartışmak alay etmek eza ve cefa yapmak tehdit etmek öldürme teşebbüsünde bulunmak gibi. Müşrikler muhammed başta olmak üzere müslümanlara uyguladıkları kötülüklerde şu sırayı takip etmişlerdir: "istihza" "hakaret" "işkence" "her türlü ticari ve medeni münasebetleri kesme devri" ve "şiddet politikası" gibi. Onlar bu metotları uygulayarak islâmiyet'in yayılmasını engellemeyi amaçlıyorlardı. İbn Hâris bu safhaların hemen hepsinde de yer alarak müslümanlara eziyet etmiştir. İslami kaynaklarda öldürülme nedeni olarak gösterilen bazı suçlar İnsan Hakları kapsamındadır. Ama asıl öldürülme nedeni olarak İslamın yayılmasını önlemek gösterilmektedir. Muhammed'e göre eleştirmek tartışmak alay etmek veya zorluk çıkarmak bu kişi ve diğer muhaliflerin öldürülmesi için yeterlidir. Görüldüğü gibi İnsan hak ve hürriyetlerine değer vermek yoktur. Bu kişi ve diğer muhalifler sözde allah'a ve islamiyet'e karşı geldiklerinden öldürülmüşler ama gerçekte acımasız ve tahammülsüz bir zihniyetin kurbanı olmuşlardır. 2- Ebu Afak'ın öldürülmesi (624) Muhammed 622 yılında hicret ederek Medine'ye vardıktan sonra kendisi hakkında eleştirilerde bulunan Yahudi ve diğer putperest arapların teker teker seslerini kestirmiştir. Muhammed'den nasibini alan kişilerden biri de zavallı yaşlı adam Ebu Afak'dır. Ebu Afak Medine'de kendi halinde yaşayan 120 yaşlarında bir yahudidir. Ebu Afak'ın suçu diğer Medinelilere muhammed hakkında şiir yazarak sorgulamaya teşvik etmesiydi. İslam alimi İbn İshak'ın "Siret Resulullah" eserinde bahsettiği olay şu şekilde geçiyor; Ebu Afak Ubayda kabilesinden biriydi. Allah'ın elçisinin "El-Harit Bin Suveyd Bin Samit" adlı kişiyi öldürmesini hazmedemiyor ve eline aldığı kalem ile şiir yazarak hoşnutsuzluğunu şu sözlerle dile getiriyordu; Uzun yıllar yaşadım Ama Kayla Oğulları gibi Bir araya geldiklerinde Üstlendikleri şeyi yapma ve müttefikleri konusunda Onlardan daha sadık olan Dağları deviren ve hiç bir zaman boyun eğmeyen Bir topluluk ya da halk grubu görmedim Onlara gelen bir atlı onları Her konu hakkında "Haram" ve "Mübah" diyerek ikiye ayırmıştır Yücelik ve krallığa inansaydınız Tubba'yı izlerdiniz Not: Tubba eskiden arap topraklarını işgal etmiş Yemenli bir hükümdar. Kayla oğulları ise o'na karşı koymuşlardı. Bunun üzerine allahının sevgi ve hoşgörü abidesi olan "örnek ahlâklı insan" Muhammed tıpkı günümüzde ki bir mafya babası tabiri ile kendisine inanan cahillere "Bu alçağı benim için kim halledecek. . !" beyanatında bulunmuş ve Salim Bin Umayr bu "suikast" görevini üstlenerek yaşlı adamı gece karanlığında hançeriyle katletmiştir. Gerçekten de Ebu Afak'ın öldürtülmesi pek feci bir şekilde olmuştur. Cinayeti işlemeyi şerefli bir iş gibi üzerine alan Salim Bin Umayr gece karanlığında Ebu Afak'ın evine giderek sanki onu dostça ziyaret ediyormuş gibi görünmüş ve kendisini ağırlamak için kapıyı açan ihtiyarcığı oracıkta hençeriyle yere sermiştir. Umama Bin Müzayrıya adında bir şair; Ebu Afak'ın öldürülmesi olayından hemen sonra şu satırları yazmıştır: Sen Tanrı dini'ne ve Muhammed'e '-Yalancısın-' dedin… (Bu nedenle) geceleyin bir Hanif sana yaklaştı senin güvenini kazandı. 'Yaşına ragmen al bunu Ebu Afak-' diyerek (hançeri göğsüne sapladı ve) seni gebertti… Gece karanlıklarında seni geberten yaratık insan mı idi. . ? yoksa Cin mi. . ? hiç bilemiyorum" (Kaynak: Ibn Sad Tabakat cilt 2) Muhammed'in bu yaşlı adamı öldürtmesi elbette kendisine fiziksel bir tehdit olarak gördüğü için değildi. 100 yaşını aşkın bu zavallı yaşlı adamın tek suçu muhammed'i "eleştirmekti". Narsisist liderler kişilikleri icabı kendileri hakkında en ufak eleştiriye bile tahammül edemezler tıpkı şimdiki başta olan Narsisist gibi. Ayrıca Ebu Afak için hiç bir islami kaynakta muhammed'i yaralamak ya da öldürmek gibi bir girişiminin ya da planının olduğu yazmamaktadır. Sözde allah'ın örnek insan olarak gönderdiği muhammed Ebu Afak'la hiç bir zaman yüzleşmemiş tam aksine bir mafya babası gibi tetikçilerine öldürülmesini emretmiştir. 3- Ka'b Bin Eşref'in öldürülmesi (624) Ka'b Yahudi Nadiroğullarına mensup bir şair idi. Bedir Savaşında öldürülenleri duyunca "Vallahi eğer muhammed bu ulu kişileri öldürtmüşse yerin altı üstünden daha hayırlıdır. " Diyerek Mekke'ye gitti. Bedir'de öldürülenler için mersiyeler okudu Mekkelilerle ağlaştı. Daha sonra tekrar Medine'ye döndü. Müslümanlar ve kendisi aleyhine okuduğu hicivli şiirlere muhammed daha fazla dayanamadı ve onun öldürülmesi için bir suikast timi oluşturdu. Bu timin içinde Ka'b'ın süt kardeşi olan Ebu Naile Silkan da vardı. Muhammed'in olduğu yerde baba evladı kardeş kardeşi amca yeğeni tanımazdı ve tabii ki bir insanın süt kardeşinin de onu tanımaması çok normaldi. Suikast timi Evs kabilesindeki şu kişilerden oluşuyordu: Suikast planı kendilerine yakışan hain bir tuzaktı. Ka'b Nadiroğullarıyla birlikte kalede yaşıyordu. Önce Ka'b'la görüştüler ve ona muhammed'den yakınarak kendilerinden vergi istediğini söylediler. Ondan borç istediler. Silahlarını rehin bırakmak üzere anlaştılar. Belirlenen zamanda tekrar gelmek üzere ayrıldılar. Sözleştikleri zamanda tekrar gelip Ka'b'a seslendiler. Eşinin kuşkulanıp uyarmasına rağmen Ka'b eşine "Onlar benim kardeşlerim dostlarım" diyerek yanlarına iner. Plana göre Mesleme Ka'b'ın başını koklarken yakalayıp tuttuğunda diğerleri saldıracaktır. Ünlü islam şarlatanı Süleyman Ateş öldürülüş anını aynen şöyle anlatıyor: "Ka'b'ın üzerinde zırh olduğu için adama kılıç işlemiyordu. Hz. Muhammed İbn Mesleme kılıcın ucunu Ka'b'ın göbeğinin altına koyup üstüne abandı. Adamın "anüsüne" kadar sapladı ve Ka'b yere yıkıldı". (Süleyman Ateş – Kuran'a göre Hz. Muhammed'in hayatı. Sayfa.565) Medine'de muhammed'e bağlılık ve sadakat bakımından birbirleriyle rekâbet halinde iki müslüman kabile vardı. Evs'ler ve Hazreci'ler. Bunlardan biri muhammed'e hizmette bulunsa diğeri kıskanıp benzeri ya da daha iyi bir hizmette bulunma hevesindedir. Ka'b'ın öldürülmesi muhammed'i çok sevindirmişti. Bu yüzden Evs kabilesini övmüş olması Hazreci kabilesini kıskandırmıştı. 4- Esma Bin Mervan'ın öldürülmesi (624) Yezid Bin Zeyd'in eşi ve 5 çocuk annesiydi. Beni Khatma kabilesindendi ve oda bir şairdi. Bu kabilede de muhammed'e sadık müminlerin sayısı artmıştı. Buna karşın inanmayanlar da birhayli çoktu. Asma Bin Mervan da muhammed'e inanmamakta ve onu yazdığı şiirlerle eleştirmekteydi. Muhammed Asma'nın aleyhindeki şiirlerini ve konuşmalarını haber almaktaydı. Anlaşılan o ki muhammed aleyhine okuduğu şiirleri kendi kabilesinden muhammed'e ileten ajanlar vardı. Asma Bin Mervan Ebu Afak'ın öldürüldüğünü duyunca üzüntüsünü şu dizelerle şiire döker: Bin Malik ve El-Nabit ve Auf ve El-Khazraj'e saygı duymuyorum. Sizden biri olmayan bir yabancıya Murad yada Mahrij (yemenli iki kabile) olmayan bir yabancıya itaat ediyorsunuz. Ahcının pişirdiği yemeğin olmasını bekleyen aç adamlar gibi bekleyen Reisinizi öldüren bu adamdan (Muhammed'den) size iyilik geleceğinizi mi bekliyorsunuz. . ? Aranızda onu gafil avlayarak ona saldıracak Ve ondan gelmeyecek yardımı bekleyenlerin Umutlarına son verecek gururlu bir adam hiç yok mu. . ? Kaynak: Ibn Sad Siret resul Muhammed Asma'nın bu şiirlerine öfkelenir ve öldürülmesine karar verir. "Kim beni Mervan'ın kızından kurtaracak. . ?" diye sorduğunda; Adiyy Bin Hareşe isminde (gözleri görmeyen) bir müslüman bu göreve talip olur. Muhammed'in adamları Bedir'den döndükten sonra Adiyy ile birlikte Ramazan'ın 25. gecesi o kadının evine giderler. Evdekiler uykudadır. Asma çocukları ile birlikte yatmakta olup hatta bir bebeği de onun üstüne uzanmış durumdadır. Adiyy eliyle yoklayarak bebeği kenara çeker ve gözleri görmemesine rağmen kılıcını Mervan'ın göğsüne dayayıp yüklenir ve kılıç Mervan'ın sırtından çıkıp kuma saplanır. Sabah olunca gelip muhammed ile birlikte namaza durur. Muhammed onu tedirgin görünce "Ya Umeyr Mervan'ın kızını mı öldürdün. . ?" diye sorar. O da "Evet ya Resulullah acaba hata mı ettim. . ?" diye cevap verir. Muhammed "Hayır onun için iki keçi bile birbiriyle toslaşmazdı" der. Başka kaynaklarda Muhammed'in söylediği son söz şöyledir: "Onun kanı hederdir sorup karşı çıkacak kimse yoktur" Kaynak: Mahmud Esad- İslam Tarihi "Tarih-i Din-i İslam" Sayfa – (550-551)551)551)551) Ömer "Tebrikler doğrusu böyle kör bir şahıs böyle mühim bir hizmette bulunsun" deyince muhammed cevap olarak "Ya Ömer kör deme o gerçeği gören mert bir kişidir. Habersizce Cenab-ı Hakk'a ve Resulü'ne yardım etmiştir" der. Muhammed böyle bir işi "kör" olmasına rağmen yerine getirdiği için Adiyy Bin Hareşe'ye "Umeyr" yani "gözleri gören" ismini takar. Kaynak: İbn İshak Allah'ın Resulü'nün Sireti (S.675-676) İbn Sad "Tabakat el-Kebir" (Cilt 2 Sayfa 31)676) İbn Sad "Tabakat el-Kebir" (Cilt 2 Sayfa 31)676) İbn Sad "Tabakat el-Kebir" (Cilt 2 Sayfa 31)676) İbn Sad "Tabakat el-Kebir" (Cilt 2 Sayfa 31) Not: Bu cinayetten hemen bir gün sonra Khatma kabilesinin tamamı ölümle korkutularak müslüman olur. Asma muhammed'in öldürttüğü kişiler için iyice içerlemiş olacak ki halktan muhammed'i (tıpkı muhammed'in öldürttüğü gibi) gafil avlayacak birinin çıkmasını ümit ediyor. Bu demektirki Asma'nın kendisi hem kadın olduğu için ve hem de acizliğinden böyle bir işi kendisi yapamaz. O halde Asma denen bu 5 çocuklu kadın muhammed için ne gibi bir tehdit unsuruydu. . ? Muhammed'in "O kadın için iki keçi bile toslaşmaz" cümlesinden anlıyoruz ki Asma'nın ölümü halk içinde pekte ses getirecek bir hadise değildir. Bu demektirki Asma o dönemlerde otoriter devlet idaresinde bulunan bir kişi ya da muhammed'e karşı diğer kabilelerle iş birliği yapabilecek mevkide bir kadın değildi. Asma kendi çapında şiirler yazan 5 çocuklu şair bir annedir. Asma şiirleri ile değil diğer güçlü kabileleri muhammed'e karşı savaşmak için iş birliğine çağırabilmek kendi halkını bile muhammed'e karşı ayaklandıramayacak kadar aciz bir kadındı. Tek suçu muhammed'in kişileri gafil avlamasına ve kallesçe işlenen suikast olaylarına kızarak muhammed'in bu eylemlerini eleştirmesidir. Akabinde yazdığı dizelerin bedelini kendi çocukları önünde vahşice katledilerek ödemiştir. Asma Bint Marvan için iki keçi tokuşur mu bilemem ama geride bıraktığı 5 yetim çocuğun sabah akşam analarına ağladıkları ve hayatlarının geri kalanını perişan bir şekilde geçirdikleri kesindir. 5- İbn Sunayna'nın öldürülmesi (624) Süneyye olarak da tanınan İbn Sunayna Yahudi tacirlerindendi. Muhayise Bin Mesud tarafından öldürüldü. Muhammed Yahudi şairi Ka'b Eşref'in öldürülmesinden sonra "Yetkiniz altındaki her yahudiyi öldürün" emri vermişti ve bu emir üzerine Muhayissa yakın ticari ve sosyal ilişki içinde bulunduğu Suneyna'nın aniden üzerine atlayarak onu öldürdü. Muhayyıs'nın henüz müslüman olmayan ağabeyi Huvayyısa bin Mes'ud ona vurmaya başladı ve: "Ey Allah düşmanı. . ! Onu öldürdün ha. . ?! Vallahi senin kamında onun malından pek çok içyağı vardır. . !" dedi. Muhayyısa: "Vallahi onun öldürülmesini bana öyle bir zât emretti ki eğer o seni öldürmemi de bana emretseydi muhakkak senin boynunu da vururdum. . !" dedi. Huvayyısa'nın İslâmiyete girmesine ilk sebep bu cevap oldu. Huvayyısa: "Şaşılacak şey. . ! Eğer muhammed öldürülmemi sana emretse gerçekten beni öldürür müsün. . ?" dedi. Muhayyısa: "Evet. ! Vallahi o senin boynunu vurmayı bana emretseydi muhakkak senin de boynunu vururdum. !" dedi. Huvayyısa: "Vallahi seni bu duruma getiren bir din hayrete şayandır. . !" dedi ve o da Müslüman oldu. Kaynak: İbn İshak İbn Hişam Sîre c.3 s.62 Vâkıdî Megâzî c.1 s.191-192 Taberî Târih c.3 s.5 Beyhakî Delâilü´n-nübüvve c.3 s.200 İbn Abdilberr İstiâb c.4 s.1464 İbn Esîr Kâmil c.2 s.144 İbn Seyyid Uyûnu´l-eser c.1 s 01 Zehebî Megâzî s.1 31 Ebu´l-Fidâ el-Bidâye ve´n-nihâye c.4 s.5.192 Taberî Târih c.3 s.5 Beyhakî Delâilü´n-nübüvve c.3 s.200 İbn Abdilberr İstiâb c.4 s.1464 İbn Esîr Kâmil c.2 s.144 İbn Seyyid Uyûnu´l-eser c.1 s. 01 Zehebî Megâzî s.1 31 Ebu´l-Fidâ el-Bidâye ve´n-nihâye c.4 s.5.192 Taberî Târih c.3 s.5 Beyhakî Delâilü´n-nübüvve c.3 s.200 İbn Abdilberr İstiâb c.4 s.1464 İbn Esîr Kâmil c.2 s.144 İbn Seyyid Uyûnu´l-eser c.1 s. 01 Zehebî Megâzî s.1 31 Ebu´l-Fidâ el-Bidâye ve´n-nihâye c.4 s.5.192 Taberî Târih c.3 s.5 Beyhakî Delâilü´n-nübüvve c.3 s.200 İbn Abdilberr İstiâb c.4 s.1464 İbn Esîr Kâmil c.2 s.144 İbn Seyyid Uyûnu´l-eser c.1 s. 01 Zehebî Megâzî s.1 31 Ebu´l-Fidâ el-Bidâye ve´n-nihâye c.4 s.5. 6- Ebu Rafi'nin öldürülmesi (624) Ebu Rafi de Hayberli bir Yahudi tacirdir. Evs kabilesinin Şair Ka'b Eşref'i öldürmesini kıskanan Hazreci kabilesi ahmakları Ka'b kadar değerli birini öldürüp muhammed'in gözüne girmek isterler. Akıllarına Ebu Rafi gelir. Gatafan kabilesini muhammed'e karşı savaşa kışkırttığı ve tacir olduğu için faizle borç para verdiği vb. bir takım ithamlarla suçlayarak muhammed'den öldürmek için izin isterler. Muhammed onu öldürtmek için Abdullah bin Atik komutasında bir tim oluşturur. Tim üyeleri şu kişilerdir: Ebu Rafi Hayber'de bir kalede yaşıyordu. Abdullah bin Atik'in süt annesi Hayberli olduğu için bu yöreyi çok iyi biliyordu. Abdullah İbn Atik kalenin içine sızmayı başarır ve bir ahıra saklanır. Herkes uykuya çekildikten sonra Atik Ebu Rafi'nin yatak odasına sızar. Ebu Râfi karanlık bir oda içinde ailesinin arasında uykuya yatmış bulunuyordu. Abdullah bin Atîk; Ebu Râfi'in odanın neresinde olduğunu kestiremediğinden anlamak için: "Ebu Râfi. . !" diyerek seslendi. Ebu Râfi: "Kim o. . ?" dedi. Abdullah bin Atîk ses gelen tarafa yaklaşıp ona kılıçla ilk darbeyi indirdi. Fakat bir iş görememiş olmanın heyecanı ve dehşeti içinde kaldı. Ebu Râfi çığlık koparınca Abdullah bin Atîk hemen dışarı çıktı. Kısa bir müddet sonra tekrar içeri girip sesini değiştirerek: "Nedir bu feryad ey Ebu Râfi. . ?" dedi. Ebu Râfi: "Anan Cehenneme. . ! Sen seslenmeden önce birisi bana oda içinde kılıçla vurdu!" dedi. Abdullah bin Atîk ona kılıçla bir darbe daha indirip iyice yaraladı. Fakat yine öldüremedi. Sonra kılıcın keskin ucunu kamına basınca Ebu Râfi arkasına devrildi. Kaynak: Buhârî Sahîh c.5 s.26-28 Taberî Târîh c.3 s.6-7 Beyhakî Sünenü´l-kübrâ c.9 s.80 Delâilü´n-nübüvve c.4 s.37-38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.28 Taberî Târîh c.3 s.6-7 Beyhakî Sünenü´l-kübrâ c.9 s.80 Delâilü´n-nübüvve c.4 s.37-38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.7 Beyhakî Sünenü´l-kübrâ c.9 s.80 Delâilü´n-nübüvve c.4 s.37-38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.148 Zehebî Megâzî s.285-286.286.28 Taberî Târîh c.3 s.6-7 Beyhakî Sünenü´l-kübrâ c.9 s.80 Delâilü´n-nübüvve c.4 s.37-38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.28 Taberî Târîh c.3 s.6-7 Beyhakî Sünenü´l-kübrâ c.9 s.80 Delâilü´n-nübüvve c.4 s.37-38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.7 Beyhakî Sünenü´l-kübrâ c.9 s.80 Delâilü´n-nübüvve c.4 s.37-38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.148 Zehebî Megâzî s.285-286.286.7 Beyhakî Sünenü´l-kübrâ c.9 s.80 Delâilü´n-nübüvve c.4 s.37-38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.28 Taberî Târîh c.3 s.6-7 Beyhakî Sünenü´l-kübrâ c.9 s.80 Delâilü´n-nübüvve c.4 s.37-38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.7 Beyhakî Sünenü´l-kübrâ c.9 s.80 Delâilü´n-nübüvve c.4 s.37-38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.148 Zehebî Megâzî s.285-286.286.38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.28 Taberî Târîh c.3 s.6-7 Beyhakî Sünenü´l-kübrâ c.9 s.80 Delâilü´n-nübüvve c.4 s.37-38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.7 Beyhakî Sünenü´l-kübrâ c.9 s.80 Delâilü´n-nübüvve c.4 s.37-38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.148 Zehebî Megâzî s.285-286.286.148 Zehebî Megâzî s.285-286.28 Taberî Târîh c.3 s.6-7 Beyhakî Sünenü´l-kübrâ c.9 s.80 Delâilü´n-nübüvve c.4 s.37-38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.7 Beyhakî Sünenü´l-kübrâ c.9 s.80 Delâilü´n-nübüvve c.4 s.37-38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.148 Zehebî Megâzî s.285-286.286.286.28 Taberî Târîh c.3 s.6-7 Beyhakî Sünenü´l-kübrâ c.9 s.80 Delâilü´n-nübüvve c.4 s.37-38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.7 Beyhakî Sünenü´l-kübrâ c.9 s.80 Delâilü´n-nübüvve c.4 s.37-38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.148 Zehebî Megâzî s.285-286.286.7 Beyhakî Sünenü´l-kübrâ c.9 s.80 Delâilü´n-nübüvve c.4 s.37-38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.7 Beyhakî Sünenü´l-kübrâ c.9 s.80 Delâilü´n-nübüvve c.4 s.37-38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.148 Zehebî Megâzî s.285-286.286.38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.7 Beyhakî Sünenü´l-kübrâ c.9 s.80 Delâilü´n-nübüvve c.4 s.37-38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.148 Zehebî Megâzî s.285-286.286.148 Zehebî Megâzî s.285-286.7 Beyhakî Sünenü´l-kübrâ c.9 s.80 Delâilü´n-nübüvve c.4 s.37-38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.148 Zehebî Megâzî s.285-286.286.286.7 Beyhakî Sünenü´l-kübrâ c.9 s.80 Delâilü´n-nübüvve c.4 s.37-38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.148 Zehebî Megâzî s.285-286.286.38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.148 Zehebî Megâzî s.285-286.286.148 Zehebî Megâzî s.285-286.38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.148 Zehebî Megâzî s.285-286.286.286.38 İbn Esîr Kâmil c.2 s.147-148 Zehebî Megâzî s.285-286.148 Zehebî Megâzî s.285-286.286.148 Zehebî Megâzî s.285-286.148 Zehebî Megâzî s.285-286.286.286.148 Zehebî Megâzî s.285-286.286.286.286. Suikast timindeki herkes Ebu Rafi'yi kendisinin öldürdüğünü iddia eder. Bunun üzerine muhammed herkesin tek tek kılıcını kontrol eder. Öldürenin Abdullah bin Uneys olduğunu söyler çünkü kılıcında kemik izleri görmüştür. Taberi'de olay şöyle anlatılır: "Biz yatağında bulunan (kocasına) kılıçlarımızla vurmaya başladık; gecenin karanlığında onu ancak ince ve beyaz Kipti bezine benziyen beyazindan dolayi seçebildik… Biz ona kılıçlarımızla vurduktan sonra Abdullah bin Üneys kılıcını onun karnına sapliyarak öbür tarafina geçirdi. Yahudi bu sirada: -'Yeter yeter'- diye bağırıyordu. Bundan sonra biz onun yanından çıktık. Abdullah bin Atik'in gözleri iyi görmüyordu bu yüzden inerken basamaktan düşerek ayağını şiddetli bir surette incitti; onu yükleyerek akan su çukuruna kadar götürdük. Biz o çukurda saklanacaktık. kalede ateşler yakıldı bizi her taraftan araştırmaya koyuldular. Ancak bizi bulmaktan ümidi kestikten sonra yaralının yani (Ebû Râfi'in) yanına dönerek onu her taraftan sardılar. O onlar arasında can çekişiyordu. Biz Tanrı düşmanının ölüp ölmediğini bilmek istedik. Aramızdan biri: -'Ben gidip anlar ve bekliyerek onun haberini getiririm'- dedi; ve Yahudi'ler arasına karıştı. Yahudi'ler arasına karışan adam söyle diyor: -Ben yanlarına geldiğim vakit yahudilerin ileri gelenleri onun yanında toplanmışlar(dı); karısının elinde kandil vardı. O kandilin ışığında kocasının yüzüne bakıyor aynı zamanda toplanmış olan adamlarla konuşarak: -Tanrı adına and içerek teyid eylerim ki Ibn-i Atik'in sesini işitmiş gibi oldum fakat sonradan kendi kendimi -Ibn-i Atik Medine'dedir bu memlekete nasıl girebilir?- dedim. Bu arada ben de yaralinin yuzüne bakmak üzere yanina yanastigim vakit karisi: – Yahudi ilâhına and içerek ölmüş olduğunu temin derim- dedi. Haber almaya giden arkadasimiz: -Bu söz benim için her şeyden daha hostu- diyor. O bize Ibn-i el-Hukayk'in (Ebû Râfi'i'n) ölüm haberini getirdi. Bundan sonra biz arkadasimizi (Ibn-i Atik'i) yükliyerek kaleden ayrıldık. Tanrı elçisinin katina gelerek Tanrı düşmanını öldürdüğümüzü haber verdik. Fakat onu hangimizin öldürdüğü hakkinda aramizda ihtilâf başgösterdi. Her birimiz onu kendisi öldürmüş oldugunu iddiâ ediyordu. Bunun üzerine Tanri elçisi: -Haydi kiliçlarinizi gösteriniz- dedi. kiliçlarimizi getirdik; o kiliçlara bakti ve Abdullah bin Üneys'in kilicini gözden geçirdikten sonra: -Bu kilicin sahibi onu öldürmüştür ben bu kiliçta kemik izleri görüyorum- dedi" Kaynak: Milli Eğitim Bakanlığı yayınları – Taberi Milletler ve Hükümdarlar Tarihi İstanbul 1966 cilt II. sh. 365-6666 7- Useyr Bin Zarim'in öldürülmesi (627) Useyr Hayber Yahudilerindendi. Hicretin 6. yılında Muhammed 3 kişilik bir heyeti Abdullah İbn Rehava başkanlığında Hayber'e göndermişti. Rahava Hayber'de 3 gün kaldı. Yahudilere başkanlık eden Useyr bin Zarim'le görüştü. Döndüğünde Useyr'in Gatafan kabilesini müslümanlara karşı kışkırttığını muhammed'e anlattı. Muhammed Useyr için planını yaptı ve Rahava'yı bu defa 30 kişiyle Hayber'e gönderdi. Muhammed'in kendisini Hayber'e vali olarak atadığını kendisini görmek için Medine'ye beklediğini iletti. Teklife kanan Useyr'le birlikte yola çıktılar. Yahudiler de 30 kişiydi. Hayber'e 6 mil mesafede bulunan Karkara'ya geldiklerinde Useyr kuşkulandı pişman olup gitmekten vazgeçti ve geri dönmek istedi. Bunu anlayan Abdullah İbn Uneys kılıcına davranıp onun ayağını kesti Useyr de elindeki değnek ile Abdullah bin Uneys'in başına vurdu. Useyr'le birlikte 29 Yahudi kılıçtan geçirilerek öldürüldü. Bir kişi kaçtı. Uneys muhammed'e geldi ve muhammed onun yarasını "tükürerek" iyileştirdi. Kaynak: Taberi–Tarih 3/155 8- Halid Bin Süfyan'ın öldürülmesi (625) Hüzeli Kabilesi Lıhyanoğulları kolundandı. Muhammed Halid bin Süfyan'ın kendisine karşı çarpışmak için adam topladığı istihbaratını alır ve Abdullah bin Üneys'e onu öldürmesi için talimat verir. Abdullah muhammed'den Halid'i aldatmak için kendisini kötüleme konusunda izin ister. Muhammed'de "istediğini söyleyebilirsin" der. Halid'in eşgalini tarif eder ve ekler: "O'nu gördüğünde şeytanı hatırlarsın. Onunla senin arandaki alamet; onu görünce kendinde bir ürperme ve korku hali bulursun. " Abdullah aldığı talimat doğrultusunda Halid'in kabilesine doğru yola çıkar ve Urana vadisine ulaşır. Orada bir kadın çobanı görür ve Halid bin Süfyan'ı sorar o da "İşte buraya doğru gelen o" der. Halid Süfyan ona kim olduğunu sorar ve o da muhammed'e karşı savaşmak istediğini ve kendisinin bu amaçla bir ordu oluşturduğunu duyduğu için onun yanına geldiğini söyler. Bunun üzerine Halid bin Süfyan onu alır götürür misafir eder. Yedirir içirir. Herkes uykuya çekilince Abdullah bir punduna getirip Halid'i öldürür. Bu işe karşılık muhammed ona bir asa hediye eder ve "Cennette kullanırsın" der. Abdullah'ın vasiyeti üzerine bu asa kefenine sarılıp öyle gömülmüş. Cennette kullanacak ya ondan. . ! İşte böyle arkadaşlar yani sizlere anlatıldığı gibi islam güller ve karanfiller dağıtılarak insanlar islama davet edilmedi bu işin altında katliam hain planlar kan ve vahşet vardı. . ! https://www.ateistlercagi.com/muhammedin-emri-ile-inanmayanlarin-katledilmesi-6/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder