14 Aralık 2018 Cuma

Bu gün öne çıkan bazı makaleler 2018-12-14 1



================================

RIFAT SERDAROĞLU: YÜZSÜZLÜK

Emperyalist Devletler için öncelikli ve önemli olan kendi menfaatleridir.

Menfaat elde etmek için her türlü ahlaksızlığı yaparlar buna işgal ettikleri ülkelerdeki insanları acımadan öldürmek de dahildir.

Kendi insanlarının refahı artsın da diğerleri yok olsa da olur!

Kendi demokrasileri zarar görmesin de diğer ülkeler dikta yönetimlerine teslim olsalar da olur!

Yeter ki o dikta yönetimleri onların kölesi olsun…

Siz hiç işgal ettikleri veya egemenlikleri altına aldıkları bir ülkede demokrasiyi-özgürlükleri-kadın erkek eşitliğini- hukuk devletini yerleştirmeye çalışan bir emperyalist devlet gördünüz mü?

Göremezsiniz aksine kullanacakları bir hain bulup ona Eşbaşkan-Stratejik Ortak-Dost gibi adlar verip kullanırlar!

Sonra da Kaddafi gibi Saddam gibi yok ederler…

Halbuki insanlık değerinin bir bütün olduğu düşüncesi evrenseldir.

Avrupa için başka Asya için başka Afrika için başka İslam alemi için başka Hıristiyanlık için başka insan hakları olur mu?

Yeryüzündeki hangi halk kölelik- zorbalık-cahillik-karanlık- kadınları köle olsun diye yaratılmıştır ki?

Yazar Amin Maaluf ivisi Çıkmış Dünya" adlı eserinde şunu anlatır;

"Aralık 1989'da Budapeşte'de Çavuşesku karşıtı gösteriler başlamıştı. Aynı anda Prag'da da gösteriler başlamıştı. Prag Meydanındaki katedral'in duvarındaki bir panoda şu yazıyordu; Çavuşesku Avrupa'da sana yer yok!"

Evet Avrupa'da diktatörlere yer yok! Avrupa'da yer yok ama Ortadoğu'da var Afrika'da var Asya'da var!

BOP gerçekleşsin diye yıllardır demokrasisini geliştirmeye çalışan ülkelerde diktatör yaratmak var! Yeter ki adamları olsun…

Emperyalistler uzun vadeli planlar yaparlar. Bunu hepimiz biliyoruz değil mi?

-Türkiye-Irakran-Suriye'den koparılacak parçalarla bölgede 2. İsrail olarak görev yapacak "Kürt Devletinin" kurulması ABD'nin en az 100 yıllık bir planı değil mi?

-ABD şimdiye kadar Irak ve Suriye'den koparılan parçalarla planının yarısını gerçekleştirmedi mi?

-Peki ABD bu planından vaz geçer mi? Afganistan'dan mı Hindistan'dan mı Güney Amerika'dan mı vaz geçti?

-Türkiye'de "çözüm süreci" denen ihanet sürecini kim organize edip uyguladı?

-Valilere "PKK'lılara dokunmayın" emrini kim verdi?

mralı'daki bebek katili ile en iyi anlaşan parti hangisi?

-31 Mart'tan sonra yeni bir çözüm sürecinin (!) sahneye konmayacağını kim garanti edecek?

Soruyu bir de şöyle soralım;

-Türkiye'yi yöneten bir siyasetçi eğer ABD'nin planlarını uygulamak böylelikle kendisini de kurtarmak isterse ne yapmalıdır?

-TBMM'yi ve Türk Devletinin dinamik kurumlarını Yargıyı denetim kurumlarını "Vesayet bahanesiyle" devre dışı bırakacak Tek Adam yönetimine yani Dikta yönetimine geçmek ister miydi?

-Kendisinin ve çirkin emellerinin "Beka Sorunu" olan bu oyunu

"Türk Devletinin Beka Sorunu" olarak takdim eder miydi?

Bugün çok fazla soru sorduğumun farkındayım ama yanıtları bildiğinizden

adım gibi eminim.

Bildiğiniz bir söz ile yazıyı bağlayalım;

"Kiralık kafanın bedeli köleliktir. Kim kendi çıkarı için ülkesini satmaya kalkarsa eninde sonunda bedelini öder!"



================================

BATUHAN ÇOLAK: SAKIN YÖNETİCİLERİ ELEŞTİRMEYİN "KADER"DİR!

Çorlu tren kazası

Soma maden faciası

Çözüm süreci

15 Temmuz darbe girişimi.

Bu dört farklı sürecin birbiriyle ilintisi nedir biliyor musunuz?

İnsanlarımız birilerinin yanlış politikaların sonucunda doğan ihmallerden hayatını kaybetmiş ve sorumlular "kader" "olacağı varmış" "fıtrat" gibi sözlerle konuyu geçiştirmiştir.

Ne hazindir ki Türkiye'de yaşanan her olay doğrudan siyasi iktidarın meşruluk alanı çerçevesinde yorumlanıyor. Bu yorum siyasetin başındakiler tarafından da benimsenince; sorumlular suçlular ve sebep olanlar bir şekilde aklanmaya başlıyor.

Çünkü sistemde çok büyük bir gedik açıldı.

"Devlet" varlığının temel dayanak noktası "adalet" siyasi sloganların esiri oldu.

Suçlular kendilerini aklayabilmek için "Ben de hükümeti destekledim ben Erdoğan'ın hayranıyım" sözleriyle güce atıf yaparak meydan okuma yöntemini benimser hâle geldiler.

Halbuki iş sulandırılmasa insanlarımızın vatandaşlarımızın başına gelen felaketlerin üzerine gidilebilse ileride karşılaşabileceğimiz birçok sorun ortadan kalkacak.

***

Hatırlayın... Birleşmiş Milletler adına Mali'de görev yapan 2 Hollanda askeri patlayıcı bir maddenin yanlışlıkla infilak etmesi üzerine hayatını kaybetmişti. Bir anda ülkenin gündemi değişti. Hollanda Genelkurmay Başkanı "Bu olayın siyasi sorumluluğu vardır. Bu olayın sorumluluğunu üzerime alarak istifa ediyorum" açıklaması yaptı. Sonrasında Hollanda askerlerinin yurt dışı faaliyetleri ve eylem alanları en baştan gözden geçirildi. Hayati risk taşıyan durum ve bölgelerle ilgili analizler yapıldı. Sorunlar tespit edildi. Askerlerin en ufak bir riske girmeden görevlerini yerine getirmesi için tüm önlemler alındı.

Türkiye'de ise bilindiği üzere 3 şehit olmadıktan sonra televizyonlar alt yazı bile vermiyor.

***

Afetler katliamlar terör saldırıları iş kazaları gibi hususlarda iktidar nezdinde akıl almaz bir refleks oluştu. Hemen savunmaya geçiş başlıyor. Sonrasında ise tepki gösterenlerin bir yerden kontrol edildiği terör örgütleriyle bağlantılı oldukları iddiaları dile getiriliyor.

"Bu işin sorumluları hesap verecek bu ihmale yol açanlar gereken cezayı bulacak" diyerek insanları yatıştırmak acılı ailelerin yaralarını sarmaya çalışmak çok mu zor?

En yakın örneği Çorlu'da yaşanan tren faciası... 25 canımız gitti... El kadar çocuklar aslan gibi evlatlar anneler babalar öldü!

Aileler perişan oldu. Acılı aileler geriye baktıklarında; sorumlunun olmadığı bir tablo ile karşılaştılar. Göstermelik soruşturmalar sonucunda yetkililere göre yaşadıkları "kader"di.

Birçoğu hayatında sosyal medya kullanmamış olmasına rağmen "Benim canım yandı başkalarının canı yanmasın" diyerek sosyal medya hesapları açtı. Yaşadıkları adaletsizlikleri anlatabilmek için her gün paylaşım yapıyorlar.

Çorlu'daki tren kazasında 9 yaşındaki oğlu Oğuz Arda Sel ve eski eşini kaybeden Mısra Sel uzun zamandır büyük bir mücadele veriyor. Yaşadıklarına itiraz edip sorumluların hesap vermediğini söylüyor.

Sürecin en tepesindeki isim olan TCDD Genel Müdürü İsa Apaydın ise bu tepkiler ve mesajlar karşısında ne yaptı biliyor musunuz? Acılı anne Mısra Sel'i Twitter'dan engelledi!

Çünkü sırtını dayadığı güç "Sen ne yapıyorsun?" diyerek sorgulamayacak hesap sormayacak. Bunu çok iyi biliyor.

Hollanda'da askeri bir kaza sonrası Genelkurmay Başkanı istifa ediyor. Türkiye'de ise sorumlular mağdurları sosyal medyadan engelliyor. İşte farkımız tam da burada başlıyor.

***

Gelelim Ankara'da yaşanan hazin kazaya. Ankara-Konya arasında sefer yapan hızlı tren Yenimahalle mevkisinde başka bir trenle kafa kafaya çarpışıyor. Valilik "kılavuz trene çarptı" Ulaştırma Bakanı ise "lokomotifle kafa kafaya çarpıştı" açıklaması yapıyor.

Sonradan anlaşılıyor ki kazaları önleyici sinyalizasyon sistemi kurulmamış!

Sorumlu aramayın; "Kader"dir... Sorumlulara da kızmayın sosyal medyadan engelleyebilirler.

İşte Türkiye'de vatandaşa reva görülen tam da budur!



================================

EMİN ÇÖLAŞAN: TEŞEKKÜR…

Sevgili okurlarım bazı sağlık kontrolleri için Başkent Üniversitesi Hastanesi'ne gitmek zorundaydım.

Ancak ortaya bizim Fetöcülük olayı çıkınca ertelemek zorunda kaldım.

En sonunda dün gidebildim.

Siz bunları okurken büyük olasılıkla hastane kontrolleri bitmiş olacak.

O yüzden bugünkü yazımı biraz geç saatlerde yazıyorum ve teşekkür borçlarımıza ayırıyorum.

Hem Fetöcülükle suçlanan arkadaşlarımız hem de gazetem adına…

★★★

Hayatta öyle günler olur ki başkalarından destek beklersiniz. Bazılarının manevi olarak yanınızda olmasını istersiniz…

Ve o desteği aldığınız takdirde kendinizi yalnız ve tek başınıza hissetmezsiniz.

Bizim olayımız da böyle oldu.

Sizlerden muhteşem bir destek aldık.

Kendi adıma söylüyorum siz okurlarımızdan yüzlerce mesaj geldi.

Böyle durumlarda kuraldır! Araya küfür ve hakaretler de karışır.

İnanmanızı isterim bir tek küfür ve hakaret gelmedi.

★★★

Üstelik beni çok şaşırtan olaylara ve çıkışlara tanıklık ettim.

Örneğin Memduh Bayraktaroğlu ile geçmişte çok büyük kalem kavgalarımız olmuştu… Onu dün internet sitelerinde gördüm şöyle diyordu:

"Emin Çölaşan bana geçmişte çok zarar vermiştir ama Çölaşan'dan Fetöcü olmaz Fetöcü çıkmaz. "

Yine geçmişte yıllarca birlikte çalıştığım bir sürü kavgalar ettiğim Ertuğrul Özkök Hürriyet'te bizi savunan bir yazı yazdı hepimize destek verdi. Yazısının başlığı aynen şöyle:

"Emin Çölaşan Fetöcü mü! Beni bile inandıramazsın…"

Mustafa Balbay'ın yazısının başlığı:

"Çölaşan sadece gerçeklerin adamıdır. "

Uğur Dündar:

"Fetö çamuru Emin'e asla bulaşmaz…"

Rahmi Turan abimiz:

"Böyle keyfi kanıtsız iddianameler Fetö ile savaşın inandırıcılığını kaybettiriyor. "

★★★

Başka gazeteci arkadaşlarımız gazetelerde onlarca köşe yazısı yazdı olayımızı ekranlarda yorumladı. Mehmet Barlas dahil çok sayıda gazeteci ve hukukçu televizyonlarda bizi savundu.

Evet tamamı destek veriyordu.

Hepsine teşekkür ediyorum…

Hele bizim gazetenin yazarları…

Her biri ayrı ayrı yazdı.

Yılmaz Özdil yazısının başlığı ile bence yeni bir slogan oluşturdu:

"Doğru'yuz adımız gibi Emin'iz. "

Ve Bekir Coşkun'un mizah dolu başlığı:

"Emin Çölaşan Fetullah'ın medya imamıdır!"

★★★

Evet insanoğlu belli durumlarda yanında manevi bir destek olmasını bekliyor…

Evlenmeler doğumlar hastalıklar ve hatta cenazeler hep öyle değil mi…

Bizim olayımız bunlardan hiçbiri değildi ama biz de insan olarak bir destek bekliyorduk…

Ve tahminlerden beklentilerden çok daha fazlasını gördük…

Ankara büromuz gelenlerle doldu taştı.

Sıradan vatandaşlardan tutun da CHP ve İYİ Parti milletvekillerine Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener'e kadar herkes yanımızda yer aldı.

Bir milletvekili "Sizin bu Fetöcülük bulaşıcı ise lütfen el sıkışmayalım" deyince kahkahalar patladı.

Sağ olsunlar.

Teşekkürlerimizle.

================================

NECATİ DOĞRU: EY İKTİDARIN REİS'İ: SANA BİR SÖZÜM VAR

Gazeteci susturanlar tarihin çöplüğüne gittiler. Susturulan gazeteciler halkın gözünde daha büyüdüler gönlünde yaşadılar.

Bu gerçek bir yana.

Asıl anlatmak istediğim şu: Gazeteci susturma merakı yeni değil. Sadece bizim başımıza gelmiş de değil. Şinasi'den Namık Kemal'den Ali Suavi'den bu yana 250 yıllık basın tarihimizde yüzlerce örnek var. Gazeteci susturma merakı bugün iktidarda olanlarla başlamadı. Ben Adana Lisesi'nde okuyordum. 1960'lı yıllardı. Generaller darbe yapmışlardı. Adana'nın Sinan Paşa Mahallesi'nde Sabancıların Sapmazların Salih Bosna'nın fabrikalarında çalışan işçi babalarımız ağabeylerimiz çoğu Akşam Gazetesi okuyordu. Bize de okumamızı öneriyorlardı. Akşam Gazetesi'nin çok okunan iki yazarı; Çetin Altan ve İlhami Soysal'dı.

İkisini de severdim.

İçerek okurdum.

Kalemleri keskindi.

İkisi de aslında Atatürkçü Generallerin yaptığı darbeyi savunmuşlardı. Çünkü o dönemin DP iktidarı gazeteci susturma merakı içine gömülmüş: Ahmet Emin Yalman Hüseyin Cahit Yalçın Bedii Faik Şinasi Nahit Berker Metin Toker ve onlarca gazeteciyi hapse tıkıp susturmuş gazetelere sansür uygulamış köşeler çoğu zaman bomboş yazısız bırakılmıştı.

★★★

Yıllar hızlı geçti.

Bir gün baktım İlhami Soysal dönemin Genelkurmay Başkanı Cemal Tural'ı keskin bir dille eleştiriyor. Hukuku çiğnediğini kanun tanımaz olduğunu aşırı harcamalarını yazıyor. Durmuyor her gün yazıyor. İlhami Soysal'ı bir sabah gazetenin Ankara Bürosu'na gitmek için evinden çıktıktan sonra sille-tokat Buick Marka siyah bir arabaya sokup kaçırdılar. Bir yandan yumruklarını ağzına burnuna indirirken bir yandan da "Büyüklerimiz aleyhine yazarsın ha… (!) Sen Komünist misin ulan… (!)" diyerek dövüp kan revan içinde yol kenarına bırakıp gittiler. İlhami Soysal'ı dövdürerek korkutup susturmak isteyenin Genelkurmay Başkanı Cemal Tural olduğu anlaşıldı.

İlhami Soysal!

Çizgisinden dönmedi.

Yazmaya devem etti.

Çetin Altan ve İlhami Soysal halkın günlünde taht kurdular. Cemal Tural unutulup gitti.

★★★

Nereden nereye!

Bugün SÖZCÜ ve yazarlarına yapılanlar; lhami Soysal'ı siyah otomobile tıkıp döverek korkutmaya ve susturmaya" benziyor. 52 yıl sonra yine iktidar; "mahkemeleri hakimleri savcıları siyah otomobil gibi kullanıp bizi adalet otosunun içinde 'Sen büyüklerime karşı muhalefet yapıyorsun… O zaman sen de FETÖ'cüsün…' diyerek sille tokat korkutup susturmaya" çalışıyor.

Ey iktidarın Reis'i.

Sana bir sözüm var.

Adalet otosuna sille-tokat sokup susturmaya çalıştığın SÖZCÜ'ye senin aslında her gün ihtiyacın var. Demokratım diyebilmen için iktidarını eleştiren bağımsız yazar ordusunun olması gerekir. Bütün basın senin borazanın haline gelirse böyle bir iktidarın tarih önünde lezzeti mi kalır!

KALEMİN GÖR DEDİĞİ

SEÇİM YAKLAŞTI FIRAT'IN DOĞUSU HATIRLANDI

İttifaklar netleşti büyük şehirler paylaşıldı seçim havası ısınmaya başladı. Fırat'ın doğusu yine hatırlandı. Geçen cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimi öncesi de "Kandil'e bayrak dikeceğiz. Fırat'ın doğusuna gireceğiz bu vatanımızın beka sorunu…" diye özetleyeceğim cümlelerle geçti. Seçim bitti Fırat'ın doğusu 3 aydır unutuldu. Şimdi yeniden "birkaç güne kalmaz Fırat'ın doğusuna gireriz…" söylemi başladı. Bu bir siyasi harekat mı? Şüphe etmek sağlıktır.



================================

ARSLAN BULUT: HIZLI TREN KATLİAMLARI VE YAMYAMLIK!

Güney Afrika'da bir kasabada "şifacı" diye geçinen 33 yaşındaki Nino Mbatha "insan eti yemekten sıkıldım" diyerek polise teslim oldu. Evinde bir kadın cesedinin parçaları bulunan Mbatha'nın suç ortağı 32 yaşındaki Lungisani Magubane de yakalandı ve iki yamyam müebbet hapse mahkûm edildi.

Peki Afganistan'da Irak'ta Libya'da Suriye'de Yemen'de Filistin'de Doğu Türkistan'da binlerce on binlerce yüz binlerce insan katledenler de yamyam değil mi?

Tek fark var insanları öldürüyorlar ama etini yemiyorlar!

***

Ankara'daki "tren kazası" ise sinyalizasyon sistemi devrede olmadığı için meydana geldi. Üstelik demiryolu işçileri sendikası çarpışmanın olduğu bölgede sinyalizasyon sistemi kurulmadan hızlı tren uygulamasına geçilmemesi için defalarca yetkilileri uyardığı halde genel seçimler öncesinde siyasi iradenin emriyle böyle bir karar verildi.

Şimdi yapılan resmî açıklamada "Soruşturma kapsamında ilk belirlemelere göre olayın meydana gelişinde kusuru bulunduğu tespit edilen kontrolör E. E. E. tren teşkil memuru (makasçı) O. Y. ve tren hareket memuru S. Y. haklarında gözaltı kararı verilmiş olup bu şüpheliler bakımından ve tüm yönleriyle soruşturmaya devam edilmektedir" deniliyor!

Çorlu'daki ray katliamı da böyle acil bir kararın eseriydi Sakarya Pamukovası'daki hızlı tren katliamı da...

Bu olaylarda asıl cezai sorumluluk yeterli teknik altyapı hazırlanmadan seferleri başlatan siyasilerdedir. Fakat hukuk sistemine de onlar egemen olduğu için suçu hep makasçıya kontrolöre ve hareket memuruna atarlar!

Bu şekilde davranmanın insan eti yemekten ne farkı vardır? Yamyamlar bile işledikleri suçun ağırlığı altında eziliyor ve teslim oluyor ama yüzlerce binlerce insanın hayatına mal olan ve "kaza" denilen toplu katliamların asıl sorumluları hiç vicdan muhasebesi yapmıyor.

Fırat'ın doğusunda "Aynı Frekans"ta mıyız?

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Fırat'ın doğusuna operasyon yapılacağını açıklamasının ardından Pentagon "Atılacak tek taraflı bir adım büyük bir kaygıdır ve bu tür adımları kabul edilemez olarak addederiz" dedi.

ABD harekâta gerçekten engel olmak istese "kaygı" lafları etmez gereken askerî tedbirleri alır!

Gerek Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan gerekse Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar harekâtın "terör koridorunu kesmek için" yapılacağını açıkladı. Amerikan askerlerinin bulunmadığı yerlere müdahale edilecek ve buralarda ve Türkiye açısından güvenli bölgeler oluşturulacak. Böylece söylendiği gibi terör koridoru kesilmiş olacak. Peki PYD teröristlerinin bölgede Amerikan desteğinde bir devlet kurması önlenmiş olacak mı?

Hayır Amerikan projesi aynen devam edecek. Sadece mahalli seçimler öncesinde Türkiye'yi yöneten siyasi kadronun eli güçlendirilmiş olacak.

***

Ne yapılmalıydı? ABD ordu güçleri bölgeye yerleşmeden harekete geçilmeliydi. Şimdi geç kalınmıştır ve ancak ABD'nin izin verdiği kadar harekât yapabilirsiniz. Bu da küçük ve taktik bir kazanımdır.

PYD ile birlikte ABD'nin kuşattığı ülke Türkiye'dir. 70 bin kişilik PYD ordusunun eğitimleri tamamlandığı zaman arkasında Amerikan hava desteği de bulunursa Türkiye ne yapacak? Asıl bunun tedbirini almak gerekmez miydi?

PYD'ye kaç bin TIR silah gönderildiğini zaman zaman Tayyip Bey açıklıyor. Bu silahlar depolarda çürüsün diye gönderilmedi! O halde geçici değil kalıcı çözümler üretilmeli...

Gerçi Tayyip Erdoğan "Aynı Frekanstayız" adıyla bir gençlik radyosu kurulacağını da açıkladı. Yeni Millet Bahçeleri de kurulacak. Anadolu Ajansı da gençlerle röportaj yapmış "gençlik radyosu gençleri sevindirdi" diyor.

Gençler millet bahçelerinde aynı frekansta müzik dinler ve yatıp yuvarlanırken PYD devleti de kurulmuş olacak!



================================

TOKMAK: BİR KINAMA DAHA!

Yalnız Türkiye'de değil Almanya'da da SÖZCÜ Genel Yayın Yönetmeni ve SÖZCÜ yazarlarına FETÖ suçlamasıyla açılan dava en çok tartışılan konulardan biri oldu.

Türkler de Almanlar da şaşırdı bu işe…

Ortak fikir: "Türkiye'de basın özgürlüğü yok demokrasi yok hukuk yok! Karşı görüşte olan herkes susturulmak isteniyor!"

Bunun ülkemize ne kadar zarar verdiğini anlatmamıza gerek yok!

Merkezi Almanya'nın Köln kentinde olan Avrupa Atatürkçü Düşünce Dernekleri Federasyonu'nun Genel Başkanı Dursun Atılgan bana gönderdiği mesajda:

"Almanya'dan sesleniyor kendim ve federasyonum adına SÖZCÜ'ye yapılan bu ağır baskıyı kınıyorum" diyor.

Atılgan mesajına "Cumhuriyet ilkelerini savunan Atatürkçü SÖZCÜ Gazetesi'nin bükülmez kalemli sağlam bilekli çelik yürekli yazarlarına sonsuz minnet ve şükranla saygılarımızı sunuyoruz" ifadelerini ekliyor.

Dursun Atılgan "FETÖ'nün siyasi ayağını oluşturanlar kimlerdi? Feto hakkında methiyeler düzenler kitaplar ve makaleler yazanlar militanları devlet organlarına yerleştirenler kimlerdi? Neden onları araştırmıyorlar?" diye soruyor.



================================

MURAT MURATOĞLU: CENGİZ KOŞ İHALE VAR!

Merkez Bankası faiz kararını açıkladı. Ne yaptı? Saray'dan "bir kerelik" izin alabildikleri için faizlere dokunamadı. Hakkını önceden kullanmıştı. Artık izin almadan kıpırdatamaz kılını…

Saray'dan icazet alamadan kıpırdayamayan sadece Merkez Bankası mı? Türkiye'de Saray'a bağlanmayan bağımsızcılık oynayan kurum kaldı mı?

★★★

Önceki gece sabaha karşı 03'te Türkiye Uzay Ajansı Resmi Gazete'de yayınlanan bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile resmen kuruldu.

Resmi Gazete'de yayınlanan açıklamada bile; "Cumhurbaşkanınca belirlenen politikalar doğrultusunda Milli Uzay Programı'nın hayata geçirilmesi için çalışmalar yürüteceği" yazıyor. Sahi hepsine nasıl yetişiyor?

★★★

Haliyle bu kararname Merkez Bankası'nı da ilgilendiriyor. Zira kendileri 2019 enflasyon hedefini "yüzde 5" koyacak kadar uzaylı… Yoksa Edirne'den Kars'a Jüpiter'den Mars'a kim böyle hedef koysa ekonomiyi biliyor olamaz!

Uzay hesaplamalarını Merkez Bankası yaparsa kuvvetle muhtemel "yüksek hızlı mekik" E-5'de trafiğe takılır. Mars'a gitmeyi hedeflerken Bağcılar'da yere çakılır!

Giden mekik; "Merkez we have a problem" dese… Merkez'in yapacağı hesapla ancak 2058'de geri döner üsse…

★★★

Uzay ajansı kurulduğuna göre uzay üssü şeklinde koca koca binalar ile uzay merkezi yapılır. Betona para yatırılır. Bilim bakalım bu merkezin yapım ihalesini kim alır?

Muhtemelen Yapşlet-Devret sistemi ile temel atılır. Otuz yıl boyunca şirketin kasasına para aktarılır. İyi de bu sefer yolcu garantisi nasıl ayarlanır?

★★★

Yine de Ankara'dan kalkan treni Konya'ya sağ salim ulaştıramayan bir ülkenin uzaya nasıl çıkacağı ister istemez düşündürüyor beni

Mesele Uzay Ajansı değil… Ajans adına bizden kesilecek fazladan vergi… Nasıl her halttan TRT vergisi alıyorlarsa araba alırken telefonla konuşurken de ödeyeceksin uzay vergisi… Benim aklıma geliyorsa mümkün değil onların bunu düşünmemesi…

★★★

Gidip de Uzay Ajansı'nda bilim insanı çalıştıracak halleri yok ya… Parti kolları parti teşkilatı milletvekili akrabası liseden arkadaşı memleketten yakını… Tabii ki onların hakkı! Sizce yurtdışı fuar veya etkinliklere ajanstan kimin çocukları katılacak? Harcırahlar elden mi verilecek bankaya mı yatacak?

★★★

Fark ettiyseniz seçimler de çok yaklaştı. Yerli araba yerli uçak muhabbeti de sıktı. AKP'nin yeni seçim teması belli ki uzaylı… "Benim uzaylı bacıma saldırdılar"miting konuşması başlangıcı.

Bence kurumun adı Devlet Uzay Ajansı olmalı! Nitekim kısaltması Milli Uzay Programı'nın en can alıcı kısmı… İşimiz ona kaldı!

================================

YILMAZ ÖZDİL: SİNYALİZASYON YOK MU?

Asrın liderimiz İstanbul büyükşehir belediye başkanı oldu.

Binali Yıldırım'ı İDO'nun başına getirdi.

Süleyman Karaman'ı İETT'nin başına getirdi.

Asrın liderimiz başbakan oldu.

Binali Yıldırım'ı ulaştırma bakanlığına getirdi.

Süleyman Karaman'ı TCDD'nin başına getirdi.

Havuz icat edildi.

İkinci dünya savaşından kalma köhne lokomotifleri güya hızlı tren yaptılar. Asrın liderimiz kafasına hareket memuru şapkası taktı düdüğü çaldı hızlandırılmış tren seferlerini bizzat başlattı.

80 kilometre hız limiti olan viraja 132'yle daldılar vagonlar peşpeşe yaprak gibi savruldu 41 insanımız hayatını kaybetti.

Süleyman Karaman hakkında soruşturma bile açılamadı.

Ulaştırma bakanı Binali Yıldırım izin vermedi.

Binali Yıldırım hakkında gensoru bile verilemedi.

Asrın liderimiz izin vermedi Akp oylarıyla reddedildi.

Süleyman Karaman'a inovasyon ödülü verdiler.

Binali Yıldırım'ı başbakan yaptılar.

Asrın liderimiz cumhurbaşkanı oldu.

Edirne'den İstanbul'a giden tren Çorlu'da devrildi 25 insanımız hayatını kaybetti. Cinayetten farksızdı… Raylar çamaşır ipi gibi havada asılı duruyordu altında toprak yoktu çünkü kontrol eden yoktu rayları kontrol etmesi gerekenleri işten çıkarmışlardı bir ay önce yapılması gereken bakım-onarım ihalesini iptal etmişlerdi.

Bi baktık kardeşim…

Süleyman Karaman milletvekili olarak Tbmm'de oturuyordu.

Binali Yıldırım Tbmm başkanı olmuştu.

Bunların velinimeti asrın liderimiz ise artık tek adam'dı.

Ve şimdi gene seçim şovu yapmak için oy toplamak için eksikleri tamamlanmadan açılan sinyalizasyonu bile olmayan tren hattında facia yaşandı… Dokuz insanımız daha gitti.

Kim yaptı bu hattı kardeşim?

Havuz müteahhiti.

Bu havuzcu müteahhite bu hattı kim verdi?

Binali Yıldırım.

Açılışı kim yaptı?

Asrın liderimiz.

Hangi göreve getiriliyor şimdi Binali Yıldırım?

Asrın liderimiz tarafından İstanbul büyükşehir belediyesi'nin başına getiriliyor.

Peki şu anki ulaştırma bakanı kim?

Milletin orasına koyacağını izah eden havuzcu müteahhitlerin ceo'su.

Ne şahane terfiler ne muhteşem başarı hikayeleri değil mi?

E bu durumda hakikaten "sinyalizasyon yoktu" denilebilir mi?

Bir milletin başına gelenleri ve gelecekleri kavrayabilmesi için daha ne kadar "sinyal" alması gerekiyor ki?



--   a45UyF587661

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder