25 Aralık 2018 Salı

Bu gün öne çıkan bazı makaleler 2018-12-25 2

================================

YILMAZ ÖZDİL: MÜJDAT GEZEN METİN AKPINAR

"Efendiler hepiniz milletvekili olabilirsiniz bakan olabilirsiniz dahası cumhurbaşkanı olabilirsiniz fakat sanatçı olamazsınız. "

İmza?

Cumhurbaşkanı

Mustafa Kemal Atatürk.

Nokta!

================================

ORHAN UĞUROĞLU: CUMHURBAŞKANI OLABİLİRSİNİZ FAKAT SANATKAR OLAMAZSINIZ

Türkiye'de bir kriz mi var? Ne yazacağınıza ne yapacağınıza karar vermek mi istiyorsunuz? Dünyanın yüzyılın dehası bir lider olarak kabul ettiği akil bir insanın görüşüne ihtiyacınız mı var?

Yapacağınız iş Gazi Mustafa Kemal Atatürk ne diyor şeklinde araştırma yapmaktır.

Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşasalardı dünyanın en zengin sanatçıları olarak tüm dünya onların isimlerini ezbere bilir filmleri de izlenme rekorları kırardı.

Evet Metin Akpınar ve Müjdat Gezen'den bahsediyorum.

Ve Atatürk'ün şu muhteşem cümlesi ile haklarında açılan soruşturmaya değinmek istiyorum:

"Hepiniz milletvekili olabilirsiniz bakan olabilirsiniz... Hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz. Fakat sanatkar olamazsınız..."

Metin Akpınar'ın evrensel bir tanım ile ortaya koyduğu şu görüşü izleyen hiçbir cumhuriyet savcısı "suç unsuru görmeyip" harekete geçmedi:

"Bireylerin geleceklerini tayin edecekleri rejim demokrasidir. Bu kargaşadan kurtulmamızın tek çaresi de demokrasi diye düşünüyorum. Oraya ulaşabilirsek ne ala kavga dövüş olmaz biz bu işin içinden çıkarız. Ulaşamazsak her faşizmin karşılaştığı gibi belki liderini ayağından asarlar belki mahzenlerde zehirlenerek ölür belki adı geçen başka liderlerin yaşadığı gibi kötü sonları yaşayabilir ama bize yazık olur biz harap oluruz. "

Ta ki Hâkimler ve Savcılar Kurulu'nun tek hâkimi cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan şu sözleri söyleyinceye kadar:

şte şimdi de yayın organları vasıtasıyla beni ipe götüreceklermiş. Bunu sanatçı görünümü altındaki müsveddeler yapıyorlar. Yahu senin her yerin sanatçı olsa ne yazar. Biz bu yola farklı çıktık. Senin haddine mi? Biz şehadete inanmış insanlarız. Biz bunların bedelini rahatlıkla ödemeye hazır insanlarız. Bunlar sanatçı müsveddesi yargıya hesabını versinler. Bunun bedelini ödeyecekler. Bu ülkenin cumhurbaşkanını ipte sallandıracaksın. Şimdi git yargıda bedelini öde. "

Ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Erdoğan'ın talimatı üzerine iki sanatçı hakkında soruşturma açtı...

Erdoğan'ın sözlerini televizyonlarda duyunca Mehmet Akif Ersoy'un İstiklal Marşımızdaki bazı paragrafları inanın hemen aklıma geldi.

Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilal!

Kahraman ırkıma bir gül; ne bu şiddet bu celal?

Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...

Hakkıdır Hakk'a tapan milletimin istiklal.

Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım.

Kükremiş sel gibiyim bendimi çiğner aşarım

Yırtarım dağları enginlere sığmam taşarım.

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın

Siper et gövdeni dursun bu hayâsızca akın.

Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk'ın

Kim bilir belki yarın belki yarından da yakın.

Anayasasının 64. maddesi ise bilinsin ki "Devlet sanat faaliyetlerini ve sanatçıyı korur. Sanat eserlerinin ve sanatçının korunması değerlendirilmesi desteklenmesi ve sanat sevgisinin yayılması için gereken tedbirleri alır" diyor.

VE ATATÜRK DİYOR ;

"Bir milleti yaşatmak için birtakım temeller lazımdır ve bilirsiniz ki bu temellerin en önemlilerinden biri sanattır.

Bir millet sanattan ve sanatkârdan yoksunsa tam bir hayata sahip olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal bir kolu çolak sakat ve hasta bir kimse gibidir. Hatta kastettiğim manayı bu söz de ifadeye yeterli değildir.

Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur...

Bir millet sanata önem vermedikçe büyük bir felakete mahkûmdur. Birçok unsurlar o felaketin derecesini fark etmez. Fark ettiği gün de ne kadar müthiş bir etkinlikle çalışmak gerektiğini tahmin edemez.

Hayatlarını büyük bir sanata vakfeden bu çocukları sevelim. "

METİN AKPINAR DİYOR ;

Sanatçı Metin Akpınar avukatı İrem Hekimoğlu aracılığıyla şu yazılı açıklamayı yaptı:

"Halk TV'de yayınlanan 'Halk Arenası' programında konuşulan konular ne yazık ki çok yanlış anlaşılmış ve bir takım üzücü hatalı çıkarımlar yapılmıştır.

Programda konuşulan konular özellikle bazı medya organlarınca kamuoyuna farklı şekilde yansıtılmış ve sanki Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı hedef alınmış gibi bir algı yaratılmak istenmiş bu vesileyle de konunun hem kamuoyuna hem de Cumhurbaşkanı'na yanlış aksettirilmesine neden olunmuştur. "

MÜJDAT GEZEN DİYOR ;

Müjdat Gezen'in avukatı Celal Ülgen şu ifadeleri kullandı;

"Her önüne gelen savcı her önüne gelen düşünce açıklamasına "vay sen Cumhurbaşkanına hakaret ettin" diye dava açarsa rejimin adı değişir. Her şey kış olur. Ağaçlar yapraklarını döker Kuşlar ötüşünü unutur. İfade/düşünce hürriyeti insanın özgürce fikirler edinebilme edindiği fikir ve kanaatlerinden dolayı kınanmama bunları meşru yöntemlerle dışa vurabilme olanak ve özgürlüğüdür.

Kimse bu özgürlükleri kullanırken lafı çarpıtılarak ya da niyet okuyuculuğu yapılarak suçlanamaz. Siyasetçiler neden hoşgörülerini evde unuturlar anlamıyorum. Siyasetçileri anlıyorum ama savcılar neden bu kadar ivedi davranıyor bunu bir türlü anlamıyorum. "

ATATÜRK GENÇLİĞE HİTABESİNDE DİYOR ;

"... Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evladı! İşte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur. "

Ben de Sayın Erdoğan'a diyorum ki; Şeyh Edebali'nin öğüdünü ve Atatürk'ün muhteşem deyişlerini oku ve lütfen öfkene hâkim ol...

================================

SONER YALÇIN: KUTSAL MAĞDURİYET!

Mesele…

Metin Akpınar ve Müjdat Gezen'in ne anlatmak istediği değil!

Mesele…

Fatih Portakal'ın ya da Kemal Kılıçdaroğlu'nun ne söylediği de değil!

Mesele başka!

Mesele hiç öyle "anlattıkların karşındakinin anlayabildiği kadar" filan değil; sistemli bir algı operasyonu var.

AKP iktidarının bilinçle oluşturduğu hınç kültürüyle karşı karşıyayız. (Bu hiç yeni değil; yıllardır bitmez tükenmez halde sürüyor. FETÖ'den miras kaldı iktidarlarına!)

Meselenin özü ülkede "örgütlü kötülük" olması:

nce yandaş medya sözleri-gerçekleri çarpıtıp haber yapıyor.

-Sonra çarpıtılan sözler-hakikat Erdoğan'ın metnine sokuluyor.

-Ardından savcı-polis devreye giriyor.

Ve:

Türkiye yaratılan bu -gerçek dışı- kanaat üzerinden bir kez daha "biz" ve "onlar" ekseninde ikiye ayrılıyor! AKP iktidarının -özellikle de seçim öncesi- arzuladığı bir bölünme bu!

Bu sebeple mütemadiyen -suçlamak için- düşman arıyorlar!

Kandırma yoluyla inşa edilen "kutsal mağduriyet" her daim iktidarlarının sürmesine yarıyor. Zaten… Yalanı kurgulayan "kanaat endüstrisi" yandaş medyayı bu amaçla kurmadılar mı?

78 yaşındaki Metin Akpınar ile 76 yaşındaki Müjdat Gezen'in kapısına polis dayanmasına hiç şaşırmayınız. AKP ülkenin siyaset alanını/kültürel iklimini böyle biçimlendiriyor.

Hedefi belli:

Tehdit algısıyla oy kazanmak!

Ülkeye bedeli ne olursa olsun iktidarını devam ettirmek!

ORGANİK YALANCILIK

AKP yandaş medyasıyla yıllardır şunu yapıyor:

Yarım bilgiler/ basmakalıp önyargılar üzerinden toplumu kutuplaştırmak!

Bakınız:

Gerçeği kendi çıkarına hizmet edecek biçimde eğip bükmeye "organik yalancılık" deniyor.

-"Kabataş'ta başörtülü bacımıza saldırdılar. "

-"Camide içki içtiler" vs.

Kuşkusuz türbanlı kadının Kabataş'ta bulunduğu gerçek; ama saldırıya uğradığı yalan.

Kuşkusuz insanların polis şiddetinden kaçıp camiye sığınması gerçek; ama içki içmeleri yalan.

Alman filozof Max F. Scheler "Hınç" kitabında şöyle yazdı:

"Bir kişinin zihni ancak kendi çıkarına ya da içgüdüsel tavrına hizmet eden izlenimleri kabul ediyorsa organik yalancılık vardır. "

AKP -yandaş medyası aracılığıyla- sahteliğe inanan kitle yarattı/yaratmaya devam ediyor. Hedefi gerçek dışılığa koşulsuz inanan fanatik taraftar sayısını artırmak!

Dr. Zafer Yılmaz "Yeni Türkiye'nin Ruhu" kitabında şu önemli tespitte bulundu:

-Düşünüldüğünün aksine bugünün Türkiye'sinde AKP tarafından asıl ihtiyaç duyulan gerçekten inançlı bir kitle değil. Sadece sahteliğin icrasının yarattığı etkilere inanmış bir kitlenin üretilmesi…

-Bu bağlamda sarf edilen sözlerin verilen rakamların bahsi geçen komplo teorilerinin doğru olup olmamasının özel bir önemi yok. Sadece partiyi destekleyen kitlelerin bunlar gerçekmiş gibi yaşamasının harekete geçmesinin ve liderin performansına katılmasının önemi var…

Peki…

Kitleler bu organik yalana/yalanlara nasıl inanıyor?

Lidere güven ve yandaş medyaya inanmak bunda başat rol oynuyor!

Başka?

SANDIĞIN GÖZÜ ÇIKSIN

Sorunun yanıtını Alman filozof Theodor W. Adorno'ya bırakalım:

"Kitleler tam da lideri kendi ideali yaparak kendilerini severler ve kendi hayal kırıklıklarından ve benliklerini kirleten izlerden kurtulurlar. "

Yani…

"Kötülüklere maruz kalan" sadece lider değil; özdeşlik kurdukları liderle birlikte kendileri de "kutsal mazlum"! Örneğin…

-Kökü dışarıda üst akıl sadece lidere değil onlara da düşmandır!

-Gayri milli sosyete sadece lidere değil onlara da düşmandır!

Dışlanmışlıklarının ezilmişliklerinin sebebi lidere yani kendilerine karşı çıkanlar/enselerine vurulacak olanlardır! Liderlerinin düşmanları yok etmek/saf dışı bırakmak için yaptığı aşağılamayı elleri patlarcasına alkışlarlar.

Bu hıncın dışavurumudur. Gladyatörlerin dövüştüğü Roma arenasındaki taraftarlar gibi başparmağını aşağıya doğru tutarak "öldür öldür" (ya da günümüzde olduğu gibi "hapset hapset") diye bağırırlar!

Ölümü/hapsi istenen kişilerin 80 yaşına yaklaşmış sanatçılar olmasının hiç önemi yoktur. Fanatik taraftar ne bununla ne de sanatçıların sözlerinin gerçeğiyle ilgildir; ruhsal tatmin peşindedir!

Ah! Metin Akpınar'ın ne dediğini keşke samimiyetle anlayabilselerdi. Çünkü hınç tek taraflı değil; hor görme dışlama kin duyma tek taraflı değil. Bulaşıcı bir hastalık!

Ne yazık ki… "Bizim Mahalle" de hınç kültürünün esiri olmaya başladı. "Öldür" diyen o başparmakları burada da görüyoruz. Yalana inanıp onu yayma konusunda hiç geri kalmıyor bizim cenahtan kimileri! İşte…

Metin Akpınar sözleriyle -tarihten örnekler vererek- bu tehlikeli gelişmeye dikkat çekti. Ancak oy kazanmaya malzeme yapıldı! Çünkü:

AKP iktidarı/Erdoğan'ın büyük başarısıdır bu; hınca-nefrete dayalı duygular üzerinden karşıtlık yaratıp seçim kazanmak!

Doğru ile hakikat ile bağımızı kaybettirdiler.

Seçim sandığının gözü çıksın; ülkeyi paramparça etti!

================================


TOKMAK: KORKU ÜLKESİNDE MİYİZ?

Nereye gidiyoruz? Bir bilen varsa söylesin lütfen…

Bu gidişle ülkemizde huzurlu bir gelecek için beslediğim umutlar yavaş yavaş sönecek!

Her gün yeni bir tatsız olayla sarsılıyoruz!

Burak Akbay Emin Çölaşan Necati Doğru Metin Yılmaz gibi güvenilir yurtsever gazetecilerden sonra özü-sözü doğru Fox TV ana haber sunucusu Fatih Portakal da hedef tahtası yapıldı ve…

Şimdi de Müjdat Gezen ile Metin Akpınar'a sıra geldi.

Demokrasiyi hak ve özgürlükleri savunan bu iki büyük sanatçı da "Sanatçı müsveddeleri" ve "Düşman" ilan edildi.

Hakaretler bağırmalar gırla gidiyor ülke ayrıştırılıyor!

Farklı düşüncelerdeki insanlarımız birlikte yaşayamaz hale getiriliyor!

Hain Feto'ya "Gel hocam bitsin bu hasret! Ne istedin de vermedik?" diyenler kahraman demokrasi ve özgürlük isteyenler düşman oldu.

Yaman bir çelişki!

"Sanatçı müsveddesi" denilen Müjdat Gezen kurduğu sanat okulunda aydın yurtsever çağdaş Atatürkçü gençler yetiştiriyor.

İktidar Atatürk ve İnönü'ye bile ki ayyaş" dedikten sonra artık tüm bu olanlara şaşırmamak gerekiyor!

================================

MURAT MURATOĞLU: TRT'nin harcamaları sırra kadem bastı!

Vatana millete iyilik yapılsın TRT kapatılsın para boşa akmasın! Kurum değirmen gibi para öğütüyor. Sivilceye sürülecek kadar da fayda sağlamıyor.

TRT geçen yıl vatandaşların aldığı mallardan 1 milyar 473 milyon lira bandrol parası topladı. Yetmedi 690 milyon lira da vatandaşın ödediği elektrik parasından tırtıkladı. Onu da kasaya attı. Koskoca TRT'nin aldığı reklam parası ise 233 milyon lirada kaldı.

Hepsini topla 2 milyar 396 milyon lira para… Reklamı sayma 2 milyar 163 milyon lira… Ülkede 23 milyon hane olsa… Geçen yıl TRT izlemek için 94 liraödemişiz hane başına… Gerçekten sadece TRT'yi izlemek için yılda 94 lira ödeyen çıkar mı acaba?

İster izle istersen izleme… Elektrik kullanırken televizyon radyo cep telefonu bilgisayar veya duşakabin alırken… Para çıkacak o cepten! TRT'ye verilecekkanunen…

★★★

Bulmuş parayı harcamasın mı? TRT'nin nereye ne kadar harcama yaptığı soruldu. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay TRT'nin harcamalarının "ticari sır"olduğunu açıkladı. Paranın nereye harcandığını açıklamadı!

Ticareti neyle yapıyorsun? Vatandaşın parasıyla! Bu minik sır kiminle kimin arasında? Şu şansa bakın ki Cumhurbaşkanı'nın oğlu Bilal Erdoğan'ın Kartal İmam Hatip Lisesi'nden arkadaşı İbrahim Eren TRT'nin Genel Müdürü sonuçta…

Kendisi aynı zamanda ülkenin yediği en büyük kazıklardan biri olan Türk Telekom'un Yönetim Kurulu Üyesi… Öyle de kabiliyetli birisi… Arkadaşını seçmeyi bileceksin bir tanesi…

Bir şirket düşünün… Beş bin üç yüz on yedi personel çalışıyor. Yine de yapımı yandaştan satın alıyor. Sahi çalışanlar ne iş yapıyor? TRT son 13 yılda 4 bin 465 dış yapıma para yatırdı. O kadar personelle neden kendi yapmadı?

Çeşitli iddialar mevzubahis… Maaşı yüz bin lirayı geçen spikerler ayda 22 bin Euro ödenen muhabirler… Şirkete uğramadan parayı direkt bankamatiktençekenler…

★★★

Hangi yapımı kim bilir kaç liraya aldı? Kimlerle kaça anlaşıldı? İktidara yakın oldukları için TRT tarafından harçlık bağlanan çok sayıda gazeteci akademisyen doktor sanatçı ve siyasetçi hep parayı saydı. Bunlar "sır" olarak kaldı.

Devamlı zararda… Cepten yiyor. Parayı da bizden topluyor. Adeta kanımızı emiyor. Sabah akşam adeta Diyanet için yayın yapıyor. Arap Emirlikleri bile bu kadar çok dini yayınlara yer vermiyor.

Bakın buraya kadar sustum içime attım. Sonunda dayanamadım. Dalga mı geçiyorlar yoksa sabır mı sınıyorlar? Nereye gidiyor bu ülke?

Kimse kusura bakmasın ama neden iki gözü ve kulağı olan herkese ekstra vergi konulmuyor? Sonuçta görsel ve işitsel iletişim kuruluyor. Yakışır mı bu İktidara? Çabuk Payitaht'ı çağırın bana!



--   a45UyF587661

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder